“İstediğim o değerli 5 dakikamın bir gun geleceğini biliyordum” - Roportaj [PDT®]
Voleybol0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Spor
- Voleybol
- “İstediğim o değerli 5 dakikamın bir gun geleceğini biliyordum” - Roportaj [PDT®]
-
06-10-2019, 07:57:24Sitemiz dış haberler editorlerimizden Murat Colakoğlu, Eczacıbaşı VitrA ve Hırvatistan Milli Takımı’nın yıldız oyuncularından Senna Usic ile turuncu-beyazlıların şampiyonluk kutlamaları sırasında bir araya geldi. Başarılı oyuncu ile zorlu Play-Off sureci, İtalya Ligi’nde parlayışı, Hırvatistan Milli Takımı’nın son durumu, uğruna Japonya’ya kadar gittiği voleybola duyduğu aşk ve daha bircok konu hakkında keyifli bir sohbet gercekleştirdik. Siz Voleybolunsesi okuyucuları huzurunda başarılı oyuncuya bu guzel soyleşi icin teşekkur ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. -Klasik bir soruyla başlayalım. Voleybola nasıl başladın? Sporla ic ice olan bir aileden geliyorum. Babam eski bir basketbol oyuncusu, annem de eski bir voleybol oyuncusuydu. Doğduğumdan beri hep spor salonlarındaydım. Onları izleyerek buyudum. Jimnastik ile başladım spora. 6 yaşında yani 1992’de girdiğim bir yarışmada Hırvatistan’da 2. bile olmuştum. Fakat daha sonra antrenorlerim ailemle konuşarak benim bu spor icin fazla olduğumu soylemişler. Annem voleybolu bırakınca, bir voleybol okulu actı ve ben de orada voleybol oğrenmeye, oynamaya başladım. Orada iki yıl oynadım. Annem aynı zamanda antrenorum olmuştu. Zamanla okul Klub Obdojkaški Velika Gorica ismini verdiğimiz bir aile kulubune donmuştu. Dedem kulup başkanıydı. Ucuncu ligden başlayıp 4 yıl gibi bir surede 1. lige kadar yukselmiştik ve Hırvatistan kupasını kazanmıştık. İnanılmazdı. “Bu nesil her iyi şeyi hak ediyor” -Yıldız ve Genc Kızlar Hırvatistan Milli Takımı ile buyuk başarılara imza attın. 2003 Yıldız Kızlar Dunya Şampiyonası’nda En İyi Servis Karşılayan ve En Skorer odullerini almıştın. Muthiş bir başlangıc olmuş olmalı senin icin. 12 yaşımdan beri Milli Takımlarda oynuyorum. Hırvatistan’da voleybol oynamaya istekli cok kız yoktur genelde. Bu yuzden benden bir onceki nesile katılabilmiştim. Bizim jenerasyonumuzda cok yetenekli genc kızlar vardı. 2003’te aynı zamanda Yıldız Kızlar Avrupa Şampiyonası’nı kazanmıştık ve En Değerli Oyuncu secilmiştim. Dunya Şampiyonası’nda da dediğiniz gibi 1-2 odul almıştım. -Hırvatistan o zamanlar gercekten iyi bir jenerasyon yaklamıştı. Herkeste Barbara’nın (Ruzic-Jelic) bıraktığı mirası devam ettireceğinize dair duşunceler vardı. Evet, haklısınız. Birkac senedir federasyonumuzla buyuk sorunlarımız var. Gercekten cok yetenekli oyuncularımız var. Ancak ekonomik sorunlarımız o kadar cok ki takımımız da ister istemez negatif etkileniyor. Umarım ileride federasyonumuz butun bu sorunları cozebilir cunku bundan daha fazlasını hakediyoruz. Oncelikle iyi yabancı bir koca ihtiyacımız var cunku Hırvatistan’da oyle bir koc yok. Ve tabii ki sonrasında iyi antrenman yapmaya ve kaliteli kamp sureclerine ihtiyacımız var. -Maja Poljak kısa bir sure once ulusal takımlarda oynamayacağını acıkladı. Peki sen Ankara’da Olimpiyat Elemelerinde olacak mısın? Evet, orada olacağım. Şimdilik kararım bu yonde. Elimden geldiği kadar ulkemin takımını desteklemeye calışacağım. Hala gencim, daha sadece 25 yaşındayım. Yoğun bir programda oynayabilecek kadar sağlığım yerimde. -Sence federasyonunuzla olan problemler cozulecek mi? Hırvatistan’ın 1990 sonlarındaki performansına ve eski kimliğine kavuşacağına inanıyor musun? Bu sorunların sebebi sence sadece finansal problemler mi? Yoksa başka ic problemler olabilir mi? İyimser olmayı tercih ediyorum. Sadece finansal sorunlarla ilgili değil tabi. Aynı zamanda iyi bir antrenore ihtiyacımız var dediğim gibi. Hicbir zaman turnuvalar icin iyi hazırlık sureci gecirmedik. Aslında hepimiz yabancı liglerde oynadığı icin şanslıyız. İyi bir antrenorumuz olursa, bir şeylerin değişebileceğine inanıyorum. Boyle bir değişimi en cok isteyen kişilerden biri olduğumu duşunuyorum. Devamlı federasyon başkanımızla konuşup onu daha iyi fırsatlar oluşturması icin zorluyorum cunku bu neslin her iyi şeyi hakettiğine inanıyorum. “VakıfBank’a karşı oynadığım 2006’daki yarı finali hala unutamıyorum” -Milli takımların yanı sıra, bu yaşta şimdiden kulupler seviyesinde onemli başarıların var. 2004 Hırvatistan Kupası’nı kazanmandan konuştuk. Bir yıl sonra Perugia’ya transfer oluyorsun. İtalya o zamanların belki de en iyi ligine sahipti ve Perugia da muthiş kadrosuyla o ligin en iyi takımlarından biriydi. İtalya’ya taşınıp Olimpiyat madalyalı oyuncularla daha 19 yaşındayken oynamak nasıldı? Gercekten mukemmeldi! Şimdi geriye baltığımda, o yaşta yabancı bir ulkeye gidip cok zor bir ligde cok iyi bir takımda oynamanın cidden cesur bir karar olduğunu duşunuyorum. Kendimi geliştirmek ve Mirka, Fofao, Walewska, Zetova ve diğerleri gibi oyuncularla antreman yapmak bile bir şanstı benim icin. Cok gururlu ve mutluydum. İtalyan Ligi’nde oynarken, Şampiyonlar Ligi’ni kazanırken (guluyor) unutulmaz deneyimlerim oldu. Ozellikle Cannes’da 2006’da VakıfBank’a karşı oynadığımız Şampiyonlar Ligi yarı finalini hala unutamıyorum. Zetova sakatlanmış ve yerine ben girmiştim. VakıfBank 2-1 ondeydi. Ben oyuna girdikten sonra ercekten iyi oynayıp kritik sayılar uretmiş ve takımının macı almasına yardımcı olmuştum. O an gercekten cok heyecanlıydım cunku hem takımımın bana ihtiyacı vardı hem de benim icin buyuk bir fırsattı. Sadece sahada eğlenmeye konsantre oldum. Kendime olan guvenimi yuksek tutmaya calışıp dunyanın en iyi oyuncularıyla her gun ne kadar cok calıştığımı hatırlattım. Sonunda iyi sonuclandığı icin mutluyum. “Japonya’da oynamak aldığım en doğru karardı” -Perugia’da iki yıl oynadıktan sonra Japonya’da Pioneer Red Wings’e transfer oluyorsun. Neden Japonya? Japonya’da bir takım sahaya sadece bir yabancı oyuncu surebiliyordu. 21 yaşındaydım ve bir gunde 7 saat antreman yapılan bir ulkede oynamanın benim icin muthiş bir gelişme fırsatı olduğunu duşundum. Aynı zamanda antrenorumuz Toshi Yoshida’nın cok calışkan bir koc olduğunu ve 2002 Dunya Şampiyonası’nda Amerikan Kadın Voleybol Milli Takımı ile 2. olduğunu biliyordum. Gercekten cok eşsiz bir deneyimdi. Sahada cok fazla top alıyordum ve bu benim gelişmeme muthiş katkı sağlıyordu. Japonya’da oynamak şuphesiz aldığım en doğru karardı. -Daha sonra kısa Cesena donemimden sonra Pesaro geliyor. Bu sureclerden de biraz bahseder misin? Cesena’da sahada ana oyunculardan biriydim. Her mac 20 civarı sayı uretiyordum. Sanırım bu durum Pesaro’dakilerin dikkatini cekti ve bana teklifle geldiler. “Ben en iyi voleybolumu hep uzerimde cok baskı varken oynarım” -Pesaro’daki iki yılın icin Avrupa’da kaliteli oyunculardan biri olarak tanınmaya başlamanın miladı diyebiliriz, değil mi? Evet ama uzerimdeki baskı gercekten cok fazlaydı. Bir yıl once İtalyan Ligi Şampiyonu olmuşlardı. 2. veya 3. olmayı başarı olarak kabul etmiyorlardı. Ancak ben en iyi voleybolumu hep uzerimde cok baskı varken oynarım. Şampiyonlar Ligi’ni ancak maalesef hic kazanamadık. Ve tabi (Destinee) Hooker meselesi de bize 2. sene pek yardımcı olamadı. -Ayrılışı ve takip eden dedikodular sizin takım oyununuzu oldukca etkilemiş olmalı. Tabii ki. Onunla belki şampiyon olabilirdik. Gercekten cok uzulmuştum. Voleybol bir takım sporu, tenis gibi değil. Birbirimize bağlı bir oyunumuz var. O Dortlu Final Pesaro icin bir ilkti ve o kupayı gercekten İtalya’ya goturmek istemiştik. Takımımızın cok da alternatifi yoktu. Yedekteki oyuncular cok gencti. Eğer bir hafta değil de bir ay once ayrılsaydı belki bir care bulabilirdik. Ancak bu tip bir ayrılış cok da sportmence değildi. -Destinee Hooker ayrıldıktan sonra, twitter hesabından Pesaro’yu desteklemeye devam ettiğini fakat gercekten cok sakat olduğunu yazmıştı. Butun voleybol kamuoyu bir ikileme duşmuştu kulup ve Hooker’dan gelen farklı acıklamalardan sonra. Bence her şeyden once kimse kulupteki tek bir kişiye bile veda etmeden ulkesine gitmemeli. Bence bu gercekten ne sportmence bir davranış ne de profesyonelceydi. Bana cok şey oğretti aslında butun bu olaylar. Yine de onun icin en iyisini diliyorum. -Aslında bir bakıma onun ayrılışı size İtalya Ligi Şampiyonluğunu kacırmanıza da mal oldu diyebiliriz. Artık 200 ortaları ve oncesinin butceleri yok İtalyan takımlarda. Pesaro başkanı takımı ilk 6 başlayacak uzerine kurmuştu cunku 12 cok kaliteli oyuncunun masrafı cok fazla olabilirdi. Dolayısıyla o ilk 6’dan en onemli smacorlerimizden biri ayrılınca ister istemez etkiledi. “Rekabet varsa, en iyi oyunumu ortaya cıkarırım” -Peki İtalyan Ligi’nde tum bu tecrubelerden sonra, seni buraya ne getirdi? Oncelikle cok hırslı bir yapım var ve kazanmak benim icin her şeyin onunde. Transfer doneminde secimlerimi bana teklif edilen paraya bakarak yapmıyorum ve bu sene de oyle yapmadım. Eczacıbaşı bana en yuksek teklifi yapan takım değildi. Diğer yandan, İstanbul gercekten cok hoş bir şehirdi. VakıfBank’a karşı 2 yıl once İstanbul’da Şampiyonlar Ligi’nde oynadığımda, Maja (Poljak) beni akşam yemeğine goturmuştu ve şehre ilk goruşte aşık olmuştum. O zamanlar bir gun tekrar buraya gelmeyi hayal etmiştim (guluyor). Eczacıbaşı’nın teklifi beni once acıkcası endişelendirdi cunku bir yabancı oyuncu kotası vardı. Daha onceki takımlarımda ilk 6 oynadığım icin, yedek oturmak cok istediğim bir şey değildi. Ama yapım gereği rekabet olduğunda, en iyi oyunumu ortaya koyarım ve antremanda ve macta %1000 performans veririm gerekirse. O yuzden yabancı kotasına sonra cok takılmadım. Ustelik Şampiyonlar Ligi’nde oynamak istiyordum ve yuksek hedefleri olan bir kulupte oynamak istiyordum. Nalan (Ural) benimle iletişime gectiğinde, Eczacıbaşı’nın yeni ve genc bir jenerasyonla sağlam bir takım kurma surecinde olduğunu, Maja’nın kulupteki varlığının benim icin iyi olacağını ve sadece 25 yaşında olduğum icin benim kulube ve kulubun geleceğine cok yararlı olacağımı duşunduğunu soyledi. Ancak daha sonra, Şampiyonlar Ligi’nde yedekler arasında oturmak ve tum o oyunları kenardan izlemek cok ama cok zordu. Sadece sabırlı olmaya calıştım. İstediğim o değerli 5 dakikamın geleceğini ve herkesin değerimi anlayacağını biliyordum. -Kritik maclarda maksimum 3 dakika gorev alabiliyordun ve bu da tabi kendini kanıtlamak icin doğal olarak yetersizdi. İlk 6’dayken hayat gercekten kolay. Isınmış oluyorsunuz ve mac kondisyonunda oluyorsunuz. Ancak 3 dakikalık bir şansta parlamaya calışmak gercekten cok zor. -Kenardan şansını beklemek ve her zaman tum beklentileri cevaplamak icin 100% hazır olmaya calışmak senin icin cok zor olmuş olmalı. Sabırlı bir oyuncuyum ben. Cok calışırım ve disiplinliyimdir. O sure icerisinde cok fazla ekstra antreman yaptım. Yuzme havuzuna gittim ve spor salonunda daha fazla saat gecirdim. “Beni kimse demoralize edemez” -Senin icin bu sezon donum noktası neydi? Tum sezon boyunca hem takım hem de sen ve Mirka bireysel olarak eleştirilerin odağında yer aldınız. Sene sonunda bu eleştirileri yok eden sence ne oldu? Mirka sakatlanmıştı ve daha fazla zaman almaya başlamıştım. Ancak bunun yanısıra, mac icinde bir değişiklikte 2 veya 3 dakikada kendi kalitemi gostermemin zor olduğunu herkes biliyordu ve oyun kalitemi bilenler bana guvenmeye devam etti. -Sen Pesaro’da iken Lorenzo Micelli Bergamo’yu calıştırıyordu. Dolayısıyla seni de oldukca iyi tanıyor olmalı. Oyun stilini, guclu yanlarını, vs... Evet, bana guvendi Lorenzo. Bana her zaman cok calışmamı, vazgecmememi ve ne yapabileceğimi bildiğini soyledi. Bunu soylemek belki garip ama hep kendime guveniyordum. Kendi oyun kalitemi biliyorum. Yapabileceklerimi ve yapamayacaklarımı biliyorum. Nelerin uzerinde calışmam gerektiğini biliyorum. Hazırlık surecimizde de Uralochka’ya karşı hazırlık macı yaptık. Orada gercekten iyi oynadım ve iyi formda olduğumu gordum. Bu oyun bence bana Play-Off’larda oynamam icin anahtarları verdi. Her şeyden ote bence takım her şeyin ustunde. Herkesin yardımıyla takımıma destek verebildiğim icin mutluyum. -Herkes hala senin Play-Off’lardaki performansını konuşuyor. Mucadeleci yapın, azmin herkesi sana hayran bıraktı. Son setlerde bloklarından sonra ve ozellikle Gozde’ye (Sonsırma) yaptığın blok sonrası cığlığın ve Micelli’ye sarılman Eczacıbaşı taraftarları tarafından cok konuşuldu ve cok sevildi. Takımın icin gercekten oyunun kaderini değiştirdin finallerde. Evet, o bloğu hatırlıyorum (guluyor). Bu benim karakterim. Sahada hep eğlenmeye calışırım. Voleybol benim icin iş değil. Ailem sayesinde bu aşk benim damarlarımda var. Beni kimse demoralize edemez. Hep inişlerim cıkışlarım olur ama her zaman geri donerim. Her zaman voleybol dunyasını şaşırtacak başarılı bir yol bulurum. “Eczacıbaşı’na kalbimi vermem cok kolaydı” -Peki ya gelecek sene? Sanırım buradayım. Gelecek sene icin kontratımda bir opsiyon var. Bunu birkac hafta icinde imzalamalıyım. %99 burdayım seneye. -Turk voleybol seyircisi gercekten guzel bir haber. Senin daha da iyi performanslarını goreceğimizi duşunuyoruz. Bu sadece performansımın bir kısmıydı (guluyor). Ben de Turk voleyboluna daha cok şey verebilirim gibi hissediyorum. Sadece 25 yaşındayım. Onumde uzun bir gelecek var. İstanbul’u ve Turkleri seviyorum. Eczacıbaşı gercekten Avrupa’nın en iyi kuluplerinden biri. Organizasyon olarak da Turkiye’nin bence en iyi kulubu. Kulubumu cok seviyorum. Bu kulube kalbimi vermem cok kolaydı. Şimdiden ailenin bir parcası gibi hissediyorum. Kaynak __________________