Paradoks nedir:
Binlerce yıllık gecmişi olan paradokslar, insanların kafasını devamlı meşgul etmiştir. Aslında doğru gibi gorulen bir onerme veya fikir, tamamen yanlış olarak cıkar karşımıza. Tam tersi de mumkundur; yıllarca yanlış zannettiğimiz olayların, fikirlerin, hesaplamaların, doğru olduğunu gormek, bizi şaşkınlığa ve hayrete duşurur.
'Cok mantıksız gorunen, aslında cok mantıklı bir değiş'
'İki doğrunun veya yanlışın celişkisi'
'Soyut muhakemenin sona erdiği tezat'
'Kağıt-kalem veya mantık iluzyonu' (Galiba en guzel tanım bu!)
Paradokslar ilginctir, eğlencelidir, oğreticidir, şaşırtıcıdır, zihni acar...
Tarihte bilinen ilk paradoks orneklerini Epimenides vermiştir. Giritli olan Epimenides:
-'Butun giritliler yalancıdır!' diyerek bizi celişkiye goturur. Şoyle ki :
Eğer gercekten giritliler yalancı ise kendisi de giritli olduğuna gore o da yalancıdır. Yani soyledikleri yalandır(mesela yukarıdaki cumlesi). Bu cumle yalan olduğuna gore doğrusu şu olmalı:
-'Butun giritliler doğrucudur, doğru soyler.'
O halde soylediği doğrudur. Yani 'butun giritliler yalancıdır......'
Tarihten Diğer Ornekler:
Fatih Sultan Mehmet'ten:
Bilindiği gibi Fatih, genc yaşta padişah olmuştur. Yaşı genctir ama zekası ve inancları cok kuvvetlidir. Yeni sultan olduğu yıllardır. Birgun bir sefere gidilecekken ordunun başında babasının olmasını ister. Ancak babası bu teklifi kabul etmez. Fatih'in maksadı babasının ilminden ve tecrubesinden yararlanmaktır.
-"Eğer sen padişahsan gec ordunun başına. Yok eğer ben padişahsam emrediyorum ordunun başına gececeksin!"
Babası Sultan Murat, başka care bulamaz ve orduya komutanlık yapar.
Osman Yuksel Serdengecti'den
Osman Yuksel'in milletvekili olduğu yıllardır. Birgun meclis kursusunde kendisine laf atan vekillere dayanamaz ve:
-"Bu meclistekilerin yarısı eşektir!" der ve iner kursuden.
Bunun uzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sozunu geri almasını ister. Arkadaşlarının da ricası ile tekrar kursuye cıkar ve zekasını gosteren ve vekilleri rahatlatan şu sozleri soyler:
-"Bu meclistekilerin yarısı eşek değildir!"
Yaşanmış bir olay:
1974'teki Kıbrıs cıkarmasına katılan bir asker anlatıyor:
"Cok şiddetli bir taarruz vardı. Mermiler kulağımızın dibinden geciyordu. Siperde daha once hic gormediğim bir asker yanıma yaklaştı. Belli ki bizim birlikten değildi. Bir zarf cıkardı ve:
-"Memlekete donunce bu zarfı, uzerindeki adrese bırakır mısın?"
-"İkimiz de doneriz inşallah" dedim.
Israrla kendisinin donemeyeceğini, benim ise memleketime ve aileme kavuşacağımı soyluyordu. Biraz isteksiz de olsa zarfı aldım. Ancak o catışma sırasında birbirimizi kaybettik. Taarruz bitip memlekete donduğumden bir-iki yıl sonra eski eşyaları karıştırırken o zarfı buldum. Unuttuğum gorevi, gec te olsa yerine getirmek icin İstanbul'a gittim. Uzerindeki adres, Aksaray'da eski bir eve goturdu beni. Kapıyı yaşlı bir amca actı.
-"Merhaba amca. Ben Kıbrıs'ta savaşan oğlunuzdan bir mektup getirdim. Belki kendisi de gelmiştir."
-"Bizim Kıbrıs'ta savaşan bir oğlumuz yoktu"
Beni iceri davet ettiler. Eşi, bir fotoğraf albumu ile geldi. Fotoğrafları gosterip:
-"Sana zarfı bu genc mi verdi?"
-"Evet. Cok iyi hatırlıyorum. Buydu." ve işte o an beni şok eden ve hala aklımı başımdan alan şu cevabı verdi:
-"Bu cocuk benim oğlumdu. Fakat onu 15 sene once Kore harbinde şehit verdik..." "
Kanuni Sultan Suleyman'dan:
Suleymaniye Camiinin inşaası sırasında bir ermeni usta, yanlış duvar yapması sonucu, Kanuni tarafından cezalandırılır. Ermeni usta, sultandan şikayetci olur. Kadı, ikisini de huzuruna cağırır. Kanuni ve usta, kadının karşısında ayakta beklemektedirler. Karar acıklanır: "Kısas!" yani Kanuni de aynı şekilde cezalandırılacaktır. Ermeni usta, adalete hayret eder ve:
-"Madem dininiz bu kadar adil, hem davamdan vazgeciyorum hem de musluman oluyorum"
Davadan sonra Kanuni, kadıya:
-"Eğer ben padişahım diye benim lehimde bir karar verseydin, seni bu kılıcımla oldururdum"
Kadı, oturduğu minderin altından bir hancer cıkarır ve :
-"Sultanım siz de eğer 'ben padişahım' diye kararıma itiraz etseydiniz ben de bu hanceri sizin kalbinize saplardım..."
Bir Derviş:
Garip dervişin biri buyuk bir koşkun onunden gecerken evin 'av meraklısı ve zalim' olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek icin evden cıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gun hic birşey vuramadan donerler. Bey cok sinirlidir:
-"Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun cabuk! Onun yuzunden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana!"
Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna cıkarırlar. Bey kukrer:
-"Bre uğursuz adam! Senin yuzunden elimiz boş geldik! Hicbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!"
Derviş, beye şoyle der:
-"Beyim sabah selamlaştık. Siz hicbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz soyleyin, hangimiz daha uğursuzuz?"
Kanuni Sultan Suleyman'dan:
Kanuni, şehzadelerini muhteşem bir torenle sunnet ettirir. Kısa bir sure sonra da veziri İbrahim Paşa'nın oğlu sunnet olur. Torene Kanuni de davetlidir. Birara Kanuni, vezirine der ki:
-"Soyle bakalım İbrahim Paşa. Senin toren mi daha muhteşem, benimki mi?"
-"Elbette benimki sultanım"
Kanuni şaşırır. Sebebini sorar. Vezir:
-"Benim oğlanın duğunune koskoca cihan padişahı davetliydi ve geldi. Sizinkinde boyle bir davetli var mıydı?" der.
Paradoks ve ornekler
Tarih0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Kültür
- Tarih
- Paradoks ve ornekler