Kılıclar, sopalar, duellolar, namus ve aşk cinayetleri? Erkek erkeğe kavgalar, aile ici katliamlar ve soygun amaclı oldurmeler? Suc ve şiddetin kategorileştirilmesi, soruşturulması, yıllar boyunca akıllarda kalması, konuşulması? Kadınlar, erkekler ve seri katiller? Ortacağ?da insanlar, cinayeti şerefli bir savunma ya da intikam eylemi olarak goruyorlardı.
Kavgadan kacmak ya da intikamı ertelemek, itibar kaybıydı. Sonraları soylular, alt sınıflardan insanlarla hicbir bicimde kavgaya girmez oldular.
Saygın vatandaşlar gerektiğinde kendilerini savunmak zorunda kaldılarsa da, bıcak kavgalarına dÂhil olmayı reddettiler. Bıcak kavgası, alt sınıfların sakilliğini taşıyordu; izlenebilirdi ama katılmak yersiz ve mantık dışıydı.
Catışmalar erkekler arasında gelişiyordu ve oğrenilmiş cinsiyet rolleri, kadınları, katil olmaktan alıkoyuyordu. 19. yuzyıla gelindiğinde şeref kavramı yeniden tanımlanıyor, uygarlaşmanın sonucu olarak kan davaları ve bıcak kavgaları, siyasal iktidarın daha az nufuz edebildiği, ekonomik olarak az gelişmiş bolgelere kayıyordu. Bugun, kureselleşmeyle birlikte yaşanan goc ve organize suclar, uygarlaşma eğrisini yanlışlayacak bicimde metropollerde yoğunlaşıyor. Pieter Spierenburg, Ortacağ?dan gunumuze cinayetin tarihini, ustalıkla anlatıyor.
?Cinayet duzeyinin yuksek olduğu Ortacağ?da, insanlar cinayetten korkmuyorlardı. 19. yuzyıla doğru oldurme fiilleri azaldıkca, korku arttı.
Ancak 20. yuzyıl boyunca, bu ters bağıntı ortadan kalkmaya başladı. Şiddetin en duşuk noktaya indiği 1950?ler ve 1960?larda, başka toplumsal kaygılar one cıktı ve cinayetlerin 1970?ten sonraki artışına, şiddete karşı yukselen bir duyarlılık eşlik etti.?