Su Sporları - Su Sporlarının Dalları
Yüzme
Dalma
Su Topu
Su Balesi(Senkronize Yüzme)
Su Altı Sporları
Yelken
Kürek
Kayak
Kano
Ejder Tekne Yarışı
Su Kayağı
Rüzgar Sörfü
Dalma
Su Topu
Su Balesi(Senkronize Yüzme)
Su Altı Sporları
Yelken
Kürek
Kayak
Kano
Ejder Tekne Yarışı
Su Kayağı
Rüzgar Sörfü
Yüzme sporu nedir?
Yüzme sporu; Belirli boyutlarda havuzlarda bedenin kulaç ve ayak hareketlerinden başka bir yardım almadan su içerisinde yüzülerek yapılan spor dalına verilen isimdir. Yüzme sporu yarışları 50, 100, 200, 400 800, 1500 m'lik havuzlarda yapılmaktadır.
Yüzme sporunun tarihsel gelişimi
En temel ve yaygın sporlardan olan yüzme sporunun aslında nasıl ortaya çıktığı ve insanoğlunun yüzmeyle ne zaman karşılaştığı bilinmemektedir. Çünkü M.Ö 9000'lı yıllarda yüzme sporu insanların karşısına spor olarak değil, bir ihtiyaç olarak çıkmıştır.
Daha orta Asya ya göç etmeden Türklerin orada bulunan göller ve nehirlerde yüzdükleri bilinmektedir. Londra da bulunan British müzesinde bulunan kabartmalarda Uygur Türklerinin bugünkü kulaç stilleri görülmektedir. M.Ö ki yıllarda savaşlar sırasında Asur savaşçılarının düşmanlardan kaçmak için yüzerek nehirleri geçtikleri Asur kabartmalarında görülmektedir.
Yüzme sporunun dünyadaki yerinden bahsedecek olursak eğer , 1828 yılında ilk açık hava havuzunun Liverpool da yapılmıştır. Ardından 1846 yılında Avustralya'da düzenlenmiştir.1882 yılından sonra çeşitli Avrupa ülkelerinde yüzme federasyonları kurulmuştur. ABD yüzmenin örgütlü bir spora dönüşmesi, 1882'de amatör Spor birliğinin (AAU) kurulmasıyla gerçekleşti. Modern olimpiyat oyunlarının başlaması ile birlikte olimpiyatlarda yüzme sporu yarışlarına da yer verildi. Önceleri sadece erkeklerin katıldığı yarışmalarda 1912 yılında bayan yüzücülerde olimpiyat yüzme yarışlarına katıldı.
Türkiye'de ilk yüzme yarışları Moda da yapılmıştır.(1937 )
1942 yılında Ortaköy'de inşa edilen ilk modern yüzme havuzu açılmıştır. Ülkemizde ve dünyada yaygınlaşan açık ve kapalı yüzme havuzları sayesinde yaz kış yüzme sporu yapılabilmektedi.
Yüzme sporunda stiller
1. Serbest stil yüzme
2. Kurbağalama yüzme
3. Kelebekleme yüzme
4. Sırtüstü yüzme
5. Karışık yüzme
Serbest stil yüzme
Serbest yüzme stili, yüzücünün kulaçlarla ve ayak vuruşlarıyla yüzdüğü bir stildir.
Kurbağalama yüzme
Kurbağalama, yüzücünün ayaklarının ve ellerinin daireler çizerek ilerlediği bir yüzme stilidir.
Kelebekleme yüzme
Kelebekleme iki kolun aynı anda hareket ettirilmesiyle gerçekleştirilen yüzme stilidir.
Sırtüstü yüzme
Sırt üstü yüzme suyun üzerinde sırt üstü yatarak yapılmaktadır.Eller baş hizasına gelir ve geriye doğru ayaklar yardımıyla ilerlenir.Sırt üstü yüzerken insanın kendisini rahat bırakması gerekir.
Karışık yüzme
Karışık yüzme, bireysel yarışmalarda kelebekleme yüzme, sırtüstü yüzme, kurbağalama yüzme ve serbest stil yüzme, bayrak yarışlarında ise sırtüstü yüzme, kelebekleme yüzme, kurbağalama yüzme ve serbest stil yüzme sırasıyla yüzülmektedir.
Yüzme sporunun vücudumuza faydaları
1. Dayanıklılık ve esnekliğinizi geliştirir.
2. Adalelerinizi geliştirir ve denge sağlar. Birçok profesyonel ve amatör sporcusu egzersizleri yaparlar.
3. Kalbi güçlendirir.
4. Fiziksel görünümünüzü değiştirir.
5. Dolaşımı düzenler. Varis gibi hastalıklarda faydalıdır.
6. Kilo kontrolünü sağlar.
7. Stres ve gerilimi azaltır.
8. Eklem iltihabı gibi hastalıklarda eklemleri ve bağları daha az zorladığından önerilen egzersiz tipidir.
9. 1 saat yüzme ortalama 500 kalori harcatır.
10. Enerji verir.
11. Kas güçsüzlüklerini tedavi eder.
Dalmayı sualtı avcılığıyla karıştırmamak gerekir.
Daima, deniz diplerini araştırmayı veya su altında çalışmalar yapmayı da kapsamına alan bir teknik ve bir spor alıştırmasıdır. İnsan, antrenmanlı değilse ve özel bir malzemeyle donanmamışsa, uzun süre su altında kalamayacağı gibi, bazı derinliklere de ulaşamaz.
Bütün dalışlar, hatta bir yüzme yarışının deparında yapılan dalış bile, yüzücüyü bir süre su yüzeyinden aşağıda kalmak zorunda bırakır. Bu dalma süresince, yüzücü soluk alamaz. Böyle bir yüzücü eğer antrenman görmüşse, hemen hemen hiç hareket etmeksizin Su altında birkaç dakika durabilir. Ama yüzüyor ve hareket ediyorsa bu dalışının süresi iki dakikayı geçemez. Oysa sporcular, düdenleri araştırma meraklıları, su altında çalışan işçiler, inci ve sünger avcıları, çok daha büyük derinliklere ulaşabilmek için, sualtında çok daha uzun bir süre kalabilmek zorundadırlar. Bunun için onların özel solunum aygıtlarıyla donanmaları gerekir.
Söz konusu aygıtların en basiti tuba dedikleri su yüzeyinde yüzülürken başı su altında tutmağa imkân veren bir borudur. En kullanışlısı ise bağımsız dalgıç elbisesidir. Bu donanımda dalgıcın sırtında taşıdığı bir ya da iki tane sıkıştırılmış hava şişesi bulunur. Şişeler ağız kısmına yumuşak borular aracılığıyla bağlıdır. Kauçuk kaplı vücudu saran bir tulum, oldukça uzun süren dalışlar boyunca dalgıcı soğuktan korur. Bu şekilde donanmış bir dalgıç takındığı ağırlıkların da yardımıyla 100 m derinliğine kadar inebilir.
Suyun derinliklerinde çok büyük bir basınç altında kalan dalgıç bir başka tehlike ile karşı karşıyadır. Basınçlı hava içinde bulunan organizmanın ani olarak normal basınca geçtiği zaman uğradığı şok hali. Vurgun denilen bu öldürücü tehlikeye düşmemek için dalgıcın yukarı çıkarken yavaş yavaş ve belirli aşamalarla hareket etmesi gerekir.
Su Topu Nedir ? Su Topu Oyun Kuralları
Su topu nedir, 7'şer kişiden oluşan 2 takımla 2 yarı ' 4 periyot süresince suda yüzerek ve topu kaleye sokmaya çalışarak oynanan bir oyundur (6 oyuncu, 1 kaleci, 7 de yedek oyuncu vardır). Oyuncu değişikliğinde sınır yoktur. Oyun 7'şer dakikalık 4 devreden oluşur. Oyuncular sadece oyun durduğunda, yani periyot aralarında ya da gollerde değiştirilebilir. Tüm oyun içinde 2 mola hakkı vardır. Periyot araları 2 dakika, molalar da 1 dakikadır. Molalarda havuzdan hiç çıkılmaz, oyuncular kendi yarı sahalarına çekilip taktiklerini alırlar.Bir oyuncu 3 şekilde oyundan atılabilir.
20 saniye kuralı: 20 saniye ya da bir atak boyunca oyuncu dışarıda kalır. Bir oyuncu en fazla üç kez bu cezayı alabilir. Üçüncü kez aldığında bir daha oyuna dönemez ve yerine yedek oyunculardan biri girer.
Değişmeli atılma kuralı: Atılan oyuncunun yerine yedek oyuncu girer.
Değişmesiz atılma kuralı: Direkt olarak rakibi sakatlamaya yönelik yumruk ve kafa darbeleri gibi hareketler oyundan ihraç ettirir ve yerine oyuncu giremez.
Su topu, süratli bir takım oyunudur ve oyuncuların iyi yüzücüler olmalarının yanı sıra, ciğer kapasitelerinin de çok yüksek olması gerekir.
su topu nasıl oynanırSu topu, 1870'li yıllarda İngiltere'de ortaya çıkmış; kuralları belirlenmiş olarak ise ilk kez 1890 yılında İngiltere ile İskoçya arasında oynanmıştır. 1900 yılında da Olimpiyat Oyunları'nda yer almıştır. Su topunun uluslararası yönetim organı, Amatör Yüzme Federasyonu'na (FINA) bağlı Uluslararası Su topu Yönetim Kurulu olup, 1908'de kurulmuştur. 1920'li yıllarda su topunun güç ve yetenek isteyen spor dalı olmasını sağlayan derin havuzlar kullanılmaya başlanmıştır. 1937 yılında ise FINA, su topu oyununun tam şişirilmiş, pas yapma becerisi yüksek topla oynanmasını karara bağlamıştır. Günümüzde Amerika ve İngiltere dışında, İtalya BDT ve Macaristan'da da çok yaygın bir spor dalıdır.
Su topu yurdumuzda 1930 yılında ele alınmaya başlandı. Başlangıçta yüzme antrenörü Tegethoff'un büyük çabaları görüldü: ancak bu çalışmalar kulüplerdeki eleman azlığı ve havuz yokluğu nedeniyle gelişemedi. İlk sutopu maçı 1931'de açılışı aynı yıl yapılan, Büyükdere Yüzme Havuzu'nda düzenlendi. Bu karşılaşmalara Beykoz, Beylerbeyi, Deniz Lisesi ve Galatasaray takımları katıldı. 1932 yılında Fenerbahçe ve ISK su topu takımları kuruldu. Su topunda yurt dışında da ilk milli maç 1934 yılında Sovyetler Birliği ile yurt içinde yabancılarla ilk maç ise 1937'de Macarlar ile oynandı. 1966 Avrupa Şampiyonası'na katılan takımımız elenirken, 1975 yılında Galatasaray, Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası'nda katılan ilk takımımız oldu. 1979 yılında İYİK ilk defa Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası'nda ilk 8 takım arasına kalmayı başardı. 1985 yılında İstanbul'da düzenlenen Balkan Büyükler Sutopu Şampiyonası'nda takımımız başarılı olamadı. 1992'de Türkiye Büyükler Sutopu Ligi deplasmanlı hale getirildi. 1994 yılında yapılan Avrupa Sutopu Birliği Şampiyonası elemelerinde ise 2. olan Türkiye, play-off'a kalmayı başardı. Aynı yıl federasyon tarafından düzenlenen Uluslararası İspolo Gençler Sutopu Şampiyonası'nda Ümit Genç Milli Takım birinci geldi ve ilerisi için ümit verdi.
Bu spor dalı, Yüzme, Atlama, Su Topu Federasyonu'na bağlıdır.
Genel Kurallar:
Havuzun boyu 33 metre (minik takımlar ve kadınlar için 25 metre) ve eni 20 metre olmalıdır. Sutopu
derinliği en az 1.90 ile 2.00 metre arasındaki havuzlarda oynanır.
Kaleler yükseklik olarak 90 santimetre ve iki yan direğin arası 3 metre olarak yapılmıştır.
Her takımda toplam olarak 13 oyuncu bulunur. Bunların 7'si (1 kaleci ve 6 oyuncu) oyuna başlar.
Takımlardan biri mavi ve diğeri de beyaz takkeler (bone) takmak zorundadırlar. Hakemlerin daha rahat iletişim kurmaları için bu bonelerin üzerinde 1 ile 13 arasında numaralar bulunur.
Havuzun kenarında 2 metre, 4 metre ve 7 metreyi belirten koniler bulunur.Sutopu maçları dört tane 7 dakikalık devre olmak üzere toplam 28 dakikadan oynanır. Bu devreler arasında 2 dakikalık molalar vardır. Eğer bir oyunun mutlaka bir kazananı olması gerek ise ve durum beraber ise iki tane 3'er dakikalık devre oynanır. Eğer beraberlik hala bozulmamışsa altın gol devreleri oynanır. Ve maç bir takım gol atana kadar uzar.
Her devre oyuncuların kaleyi yan kulvarlara bağlayan kulvarlara dizilmesiyle baslar. Hakem düdük calip topu tam ortaya bırakır. Hakemin düdüğü ile yüzmeye başlayan en hızlı oyunculardan hangisi topu ilk olarak alırsa o oyuncunun takımı devreye baslar.
Bir atağın gol sayılabilmesi için topun hepsinin kale çizgisini geçmesi gerekir.
Her takımın atak yapabilmeleri için 335 saniye vardır. Bu zaman havuzun kenarlarındaki oyuncular, antrenörler, hakemler ve seyirciler tarafından rahatça görüntülenen kronometrelerle belirtilir. Bu süre bittiği zaman kronometreden gonk sesi gelir ve hakem topu diğer takıma verir.
Oyuncu değişikliği sadece molalarda, gollerde ve devre aralarında yapılabilir. Eğer bir oyuncu çok kötü durumda ise hakeme belirterek kalenin arkasına geçer ve onun yerine biri girer. Bir takımın sinirsiz oyuncu değiştirme hakki vardır.
Her takım mola alma hakkına sahiptir.. Molalar ancak antrenörler tarafından istenir. Oyuncular istedikleri biçimde dizildikten sonra havuzun ortasındaki kalecinin pası atmasıyla oyun tekrar baslar.
Fauller ile ilgili Kurallar:
Sutopundaki faul çeşitlerinden biri de normal fauldür. Normal fauller birçok kez yapılabilir.
Hakemler normal faulü bunlar yüzünden verirler:
1) Topu iki elle tutmak (oyuncular için),
2) Topu sürerken topun suyun altına girmesi,
3) Elinde top olmayan karşı takım oyuncusuna müdahalede bulunmak,
4) Karşı takım oyuncusunu itmek, ve
5) 35 saniye içinde topu kullanmamak.
Hakem bir takıma normal faul verdiği zaman o takım serbest atış ile ödüllendirilir. Bu serbest atış 3 saniye içinde kullanılmalıdır. Bunu kullanmak için topun elden çıkması yeterlidir. Atisi kullanacak olan oyuncu 7 metre dışında olmadığı sürece sut çekemez.
Sutopundaki başka bir faul biçimi de atılma diye adlandırılır.
Atılmaya bunlar sebep olur:
1) Tekme atmak veya vurmak,
2) Suratına kasti olarak su atmak,
3) Serbest atış kullanılmadan topa müdahale etmek,
4) Hakemle konuşmak,
5) Topu tutmayan bir oyuncuya vurmak, tutmak, vb.
Eğer bir oyuncuya atılma cezası verilmişse o oyuncu kalenin yanındaki kulvarların arasına girer ve 20 saniye boyunca oyun dışında kalır. Hakem tarafından verilen işaretle oyuncu bir daha oyuna girer. Eğer ayni oyuncu 3 kere atılma cezası alırsa oyundan tamamen çıkar ve onun yerine biri girer. Buna değişmeli atılma denir.
Eğer bir oyuncuya kasti olarak ve sakatlayıcı bir biçimde müdahale olursa, hakem o oyuncuyu oyundan atar. Böylece oyuncu bir daha oyuna giremez, fakat yerine biri de giremez. Buna da değişmesiz atılma denir.
Eğer gol atma şansı fazla olan bir oyuncuya 4 metre çizgisi içinde sert bir faulde bulunulursa hakem tarafından penaltı ile ödüllendirilir. Penaltı 4 metre çizgisinden kullanılır.
Penaltıya bunlar sebep olur:
1) Gol atma şansı olan oyuncuyu tutmak onu engellemek,
2) Kaleci ya da oyuncu tarafından kale ile oynanması,
3) Kalecinin topu suya batırması.Senkronize yüzme nedir?
Senkronize yüzme genel kuralları nelerdir?
Senkronize Yüzme Tarihçesi
Senkronize Yüzme'nin tohumu ilk olarak 1907'de atılmıştır. Avustralyalı yüzücü Annette Kellerman, New York'da bir cam konteynerin içinde ilk su balesi gösterisini yapmıştır.
1915'de Katherine Curtis bu gösteriden etkilenerek Senkronize Yüzmeyi okuduğu Wisconsin Üniversitesinde spor derslerine resmi olarak dâhil edilmesini sağlamıştır.
1923'de Curtis Chicago Üniversitesinde ilk Senkronize Yüzme Kulübünü kurmuştur ve 60 yüzücülük bir bayan takımı kurmuştur.
1934'de "Modern Su Perileri" adındaki takımı ile Chicago'daki Dünya Sergisinde gösteri yapıp ulusal ve uluslararası beğeni toplamıştır.
Curtis sporun yarışma haline gelebilmesi için jimnastikten atlamadan ve buz pateninden esinlenerek puanlama kurallarını geliştirmiştir.
1939'da 2 üniversite arasında ilk resmi yarışma yapılmıştır.
1940'da San Francisco'aki Dünya Sergisinde Esther Williams'ın katıldığı gösteri ile Senkronize Yüzme popüler hale gelmiştir.
1941'de Amatör Atletik Birliği tarafından onaylanarak, ilk takım ve düet yarışmaları organize edilmiştir.
II. Dünya Savaşı nedeniyle yarışmaların gelişmesi biraz yavaşlamıştır ve ancak 1946'da Amerikan Ulusal Şampiyonası tekrar başlamıştır.
1950'de Amerikan Ulusal Şampiyonasında Solo branşı eklenmiştir.
1951'de Senkronize Yüzme ilk kez Kanadalı ve Amerikalı sporcular tarafından PAN AMERICAN oyunlarında ve 1952'de Helsinki olimpiyatlarında tanıtılmıştır.
1954'de FINA (Federation International de Natation Amateur: Uluslararası Amatör Yüzme Federasyonu) bu spora gösterilen ilgiden dolayı Senkronize Yüzmeyi bünyesine almıştır.
1955'de ilk uluslararası yarışma yapılmıştır; PAN AMERICAN Oyunları.
1973'de ilk defa FINA tarafından organize edilen Dünya Şampiyonası'nda yer almıştır.
1984'de Los Angeles Olimpiyatlarında düet ve solo branşları ile yarışmalara katılım olmuştur.
1996'dan itibaren Olimpiyatlardaki yarışmalar 8'er kişilik takımlar halinde yapılmıştır.
2000 yılında düet branşı tekrar eklenerek, Olimpik bir spor olmaya devam etmiştir.
Senkronize Yüzme Nedir?
Her yaş gurubundaki çocuk bu sporu yapabilir ancak yine de başlangıç için en ideal yaş 8-9 yaşlarıdır. Yüzme bilmek, bale veya jimnastik yapmıs olmak, müzik aleti kullanmak önemli bir avantaj oluşturur. Yüzmeyi iyi derecede bilmek sudaki hakimiyeti artırır, bale ve jimnastik esneklik açısından önemlidir, müzik aleti kullanmak ise müziği doğru dinleyebilmeyi ve figürleri doğru ritimlerde gerçekleştirebilmeyi sağlar. Bu altyapıya sahip olamayan çocuklar da gerekli eğitimle bu sporda çok başarılı olabilmektedirler.
Değişik yaş guruplarındaki çocuklar oldukça zor olan bu sporu başarı ile yapabilmek için haftada 5 gün su antrenmanı yapıyorlar. Seviye olarak ilerledikçe buna ek olarak bale dersi de almaktalar. Antrenmanlarda esneklik, nefes, kasların güçlenmesi için bir saat karada ve gurupların seviyesine göre de 1-3 saat suda olmak üzere ayrı çalışmalar yapılmaktadır.
Senkronize Yüzme (Su Balesi)' nin bu sporla ilgilenen çocuklara oldukça fazla sayıda artısı bulunmaktadır. Çocukların heyecanlarını bastırabilmelerine yardımcı olur, özgüvenleri arttırır ve sunum yeteneklerini geliştirir. Ekip çalışmasına yatkınlık sağlamalarını ancak yinede bireysel yeteneklerini fark edebilmelerini sağlar. Kendilerini kolaylıkla ifade edebilip karşılıklı iletişimde zorlanmamalarına, kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenmelerine, takım ruhuyla hareket edebilmelerine yardımcı olur. Çocuklara paylaşım ve arkadaşlığın önemini, değerini ve vazgeçilmezliğini her zaman hatırlatır. Değişik ülkeleri ve kültürlerini tanıma olanakları sunduğu gibi fiziksel anlamda kondisyonlarının gelişimine de katkıda bulunur.
Sporcuların Türkiye Şampiyonası'na katılabilmesi için öncelikle dört ayrı etapta gerçekleştirilen yunus yarışmalarını başarıyla tamamlayıp belgelerini almış olmaları gerekiyor.
Sporcular yarışma anlarında belirli yaş kategorilerinde mücadele ederler bunlar 12 yaş ve altı(küçükler), 13-14-15 yaş(yıldızlar), 16-17 yaş(gençler) ve 18 yaş üstü(büyükler) grupları olarak ayrılıyor.
Yarışmalarda her yaş kategorisinde branşlar kombinasyon, takım, düet(iki kişi) ve solo(tek başına) olarak ayrılıyor. Su üstünde sporcuların uyumu kadar koreografi, uyulması zorunlu ve serbest olan teknik ve artistik hareketler ve müzik seçimi de çok önemlidir. Müzik seçimini sporcu ve antrenörü birlikte yapmaktadırlar.
Yarışmalarda sporcular öncelikli olarak teknik figür ve teknik bale( sadece büyükler kategorisi) yarışmasına katılırlar. Toplam 130 adet farklı figür vardır ve bu figürler yaş guruplarına göre zorunlu ve serbest figürler olarak farklılık göstermektedir. Uluslararası komiteler tarafından her dört yılda bir tüm yaş kategorileri için zorunlu ve kura ile seçilecek seçmeli figürler önceden belirlenir. Yarışma anında zorunlu iki figür ve yarıştan 48 saat önce kura ile seçilmiş olan seçmeli iki figür sporcular tarafından uygulanır ve hakemler tarafından puanlanır.
Yarışmalardaki ikinci etap müzik eşliğine sunulan koreografidir. Teknik figürlerde ve koreografide alınan puanların yarısı alınır ve toplanarak toplam puana ulaşılmış olur.
Mızın gelişen ve her geçen yıl daha da fazla izleyici toplayan sanatla mücadelenin birleştiği inanılmaz güzel bir spor. Ülkemizde de son yıllarda yapılmaya başlanan bu güzel sporu biz de kulübümüzde başlatıyoruz.Milli antrenör Elvan Sarı'nın denetimizdeki su balesi çalışmalarımız kasım ayından itibaren başlıyor. Derslerimiz hakkında detaylı bilgiyi telefon ya da e-mail yoluyla alabilirsiniz.
Genel Bilgiler
Her yaş gurubundaki çocuk bu sporu yapabilir ancak yine de başlangıç için en ideal yaş 8-9 yaşlarıdır.Yüzme bilmek,bale veya jimnastik yapmış olmak,müzik aleti kullanmak önemli bir avantaj oluşturur.Yüzmeyi iyi derecede bilmek sudaki hakimiyeti artırır,bale ve jimnastik esneklik açısından önemlidir, müzik aleti kullanmak ise müziği doğru dinleyebilmeyi ve figürleri doğru ritimlerde gerçekleştirebilmeyi sağlar. Bu altyapıya sahip olamayan çocuklar da gerekli eğitimle bu sporda çok başarılı olabilmektedirler. Değişik yaş guruplarındaki çocuklar oldukça zor olan bu sporu başarı ile yapabilmek için haftada 5 gün su antrenmanı yapıyorlar. Seviye olarak ilerledikçe buna ek olarak bale dersi de almaktalar.
Antrenmanlarda esneklik, nefes, kasların güçlenmesi için ayrı çalışmalar bir saat karada ve gurupların seviyesine göre de 1-3 saat suda çalışma yapılmaktadır. Senkronize Yüzme (Su Balesi)'nin bu sporla ilgilenen çocuklara oldukça fazla sayıda artısı bulunmaktadır. Çocukların heyecanlarını bastırabilmelerine yardımcı olur, özgüvenleri arttırır ve sunum yeteneklerini geliştirir. Ekip çalışmasına yatkınlık sağlamalarını ancak yinede bireysel yeteneklerini fark edebilmelerini sağlar. Kendilerini kolaylıkla ifade edebilip karşılıklı iletişimde zorlanmamalarına, kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenmelerine, takım ruhuyla hareket edebilmelerine yardımcı olur. Çocuklara paylaşım ve arkadaşlığın önemini, değerini ve vazgeçilmezliğini her zaman hatırlatır. Değişik ülkeleri ve kültürlerini tanıma olanakları sunduğu gibi fiziksel anlamda kondisyonlarının gelişimine de katkıda bulunur. Sporcuların Türkiye Şampiyonası'na katılabilmesi için öncelikle dört ayrı etapta gerçekleştirilen yunus yarışmalarını başarıyla tamamlayıp belgelerini almış olmaları gerekiyor.
Sporcular yarışma anlarında belirli yaş kategorilerinde mücadele ederler bunlar 12 yaş ve altı(küçükler), 13-14-15 yaş(yıldızlar), 16-17 yaş(gençler) ve 18 yaş üstü(büyükler) grupları olarak ayrılıyor. Yarışmalarda her yaş kategorisinde branşlar kombinasyon, takım, düet(iki kişi) ve solo(tek başına) olarak ayrılıyor. Su üstünde sporcuların uyumu kadar koreografi, uyulması zorunlu ve serbest olan teknik ve artistik hareketler ve müzik seçimi de çok önemlidir. Müzik seçimini sporcu ve antrenörü birlikte yapmaktadırlar.
Yarışmalarda sporcular öncelikli olarak teknik figür ve teknik bale( sadece büyükler kategorisi) yarışmasına katılırlar. Toplam 130 adet farklı figür vardır ve bu figürler yaş guruplarına göre zorunlu ve serbest figürler olarak farklılık göstermektedir. Uluslararası komiteler tarafından her dört yılda bir tüm yaş kategorileri için zorunlu ve kura ile seçilecek seçmeli figürler önceden belirlenir. Yarışma anında zorunlu iki figür ve yarıştan 48 saat önce kura ile seçilmiş olan seçmeli iki figür sporcular tarafından uygulanır ve hakemler tarafından puanlanır. Yarışmalardaki ikinci etap müzik eşliğine sunulan koreografidir.Teknik figürlerde ve koreografide alınan puanların yarısı alınır ve toplanarak toplam puana ulaşılmış olur.
Senkronize Yüzme Puanlama Cetveli
Muhteşem 10
Muhteşeme Yakın 9.5'den 9.9'a
Kusursuz 9.0'dan 9.4'e
Çok İyi 8.0'dan 8.9'a
İyi 7.0'dan 7.9'a
Tatminkar 6.0 dan 6.9'a
Yeterli 5.0'an 5.9'a
Eksik (Yetersiz) 4.0'dan 4.9'a
Zayıf 3.0'dan 3.9'a
Çok Zayıf 2.0'dan 2.9'a
Zorlukla Tamamlanabilir 1.0'dan 1.9'a
Tamamen Yanlış 0.0'dan 0.9'a
Su Altı Sporları Nedir ?
Tarih
Sualtı hokeyi 1950'lerde ortaya çıkarken, onu 20 yıl sonra sualtı ragbisi ve sualtı futbolu izlemiştir. 2006 Sualtı Hokeyi Dünya Şampiyonası'na 17 ülke katılmıştır. İlk Sualtı Ragbi Dünya Şampiyonası, 1980'de Almanya'da düzenlenmiştir.
Yönetim
Turnuvalar, 1959'da kurulan Dünya Sualtı Sporları Konfederasyonu (CMAS) tarafından düzenlenir.
Sualtı hokeyi
12 kişilik kadrodan seçilen 6 kişilik iki takımla oynanır. Oyunlar 15 dakikalık iki devre ve 3 dakikalık devre arasıyla 33 dakikada oynanır. Oyunun amacı daha fazla gol atmaktır. Goller 3 metreye 25 cm olan kalelere, pakın beyaz veya siyah sopalarla atılması ile sağlanır. Oyuncular sıra ile su altına dalarlar ve eğer eşitlik bozulmazsa maç 5 dakika uzatmaya gider. Eğer beraberlik bozulmazsa ilk gol atan kazanır.
Sualtı ragbisi
Genellikle oval değil ama yuvarlak bir topla oynanır. 6 kişilik bu oyunda kadınlar ve erkekler beraber mücadele ederler ve topa sahip olan oyuncuya müdahale serbesttir. Müdahele edilen oyuncu topu bırakmalıdır. Kaleler havuzun iki yanında yer alan 40 cm çapındaki sepetlerdir. Top su yüzeyine çıkarsa faul çalınır.
Sualtı futbolu
5 kişilik takımların oynadığı bu sporda, adında geçtiği gibi ayaklar değil ama eller kullanılır. Amaç kum dolu topu karşı kaleye atmaktır. Top kaleye götürüldükten sonra, bir süre daha golü atan oyuncunun hakimiyetinde kalmalıdır. Oyunlar onar dakikalık iki devrede oynanır ve beraberlik haliinde maç uzar.
Kilit bilgiler
Yüzüş kıyafeti, maske, ve şnorkel kullanılır, ağırlık kemeri ve dalgıç kıyafetine izin yoktur.
İlk Sualtı Ragbi Dünya Şampiyonası bu sporun doğduğu yer olan Almanya, Müllheim'de 1980 yılında yapıldı.
Yelken Nedir ? Nasıl Yapılır ?
Yelkenli MÖ 2400'lerde Mısırlılar tarafından icat edilmiştir.Yelken, İnsanoğlunun rüzgar gücünden yaralanarak yan yana konulan direğin uygun biçimde takılarak onu hareket ettiren şeritlerin ve kumaş tümüdür.
Seyir Şekilleri;
Orsa: Teknenin rüzgara doğru en küçük açı ile gittiği seyirdir.
Dar Apaz: Apaz ile Orsa arasındaki seyirlere denir.
Apaz: Teknenin rüzgarı yandan aldığı ve açının 90 derece olduğu seyirdir.
Geniş Apaz: Apaz ile pupa arasındaki seyirlere denir.
Pupa: Teknenin rüzgarı arkadan aldığı ve açının 180 dereceye vardığı seyirdir
Yelken Yarışları Üç Kategoride Toplanır;
1.Regatta olimpik yarışları
2.Okyanus yarışları
3.Maç (ya da kafa kafaya yarış)
Neden Yelken ?
Yelken sporu; her yaştan ve herkesin yapabileceği ender sporlardan biridir. Performansa göre yapılan, yarışın ön planda tutulduğu tekneler de vardır, gezi ve dinlenme amacıyla yapılmış tekneler de. Bu nedenle pekçok çeşit yelkenli tekne vardır. (Optimist, Laser, Pirat, Catamaran, vs.)
Yelken sporurunu denizi ve doğayı sevmeyen kişler yapamaz. Yelken kullanmak göründüğü kadar kolay bir spor değildir. Bu sporda deniz, rüzgar, akıntı ve dalga gibi doğal dış kuvvetlerle mücadele etmeyi bilmek gerekir. Bu mücadeleyi öğrenebilmek için yaşamak, yaşamak için de deniz üzerinde vakit geçirmek gerekir.
Yelken sporu; karar verme yetisini güçlendiren eğlenceli, sıradışı ve yaratıcı daha çok deniz üzerinde satranç oynamaya benzer bir spordur. Yelken sporunu zevkli hale getiren de budur.
Ne kadar çok denizde kalırsanız, o kadar iyi yelkenci olursunuz.
Yelken sporunu 7'den 70'e, erkek, bayan herkes yapabilir.
Yelken Nedir?
Yelken özel bir kumaştan yapılır. Bu kumaş ne çok sert nede çok yumuşak olmalıdır. Bu kumaşın en önemli özelliği çok sağlam ve biraz esnek yapıda olmasıdır. Ayrıca yelken dümdüz değildir. Her yelkene özel bir tor(derinlik) verilerek yelken üç boyutlu hale getirilir. Fakat yelken özellikle rüzgâr ve denizin yıpratıcı etkilerinden eskir. Her yelkenli kullanma koşullarına göre ilk zamanki formunu yavaş yavaş kaybeder.
Yelken Nasıl Çalışır?
Günlük hayatta hepimiz yelkenlerin ilerlediğini ve uçakların uçtuğunu görürüz. Ama bunların nasıl çalıştığını pek araştırmamışızdır. İşte şimdi o imkansız gibi görünen ama aslında göremediğimiz kuvvetlerin yaptığı etkileri inceleyeceğiz.
Yelken hafif torlu bir yapıya sahiptir. Tor hafif bombeli yani tam düz değil anlamındadır. Bunun sonucunda yelken üzerinde hava basınç farkı oluşur ve yelkeni ileri doğru çeker.
Yelkenin en kısa tanımı, rüzgar enerjisini kullanarak, bir kuvvet oluşturan ve bu kuvvet ile bağlı bulunduğu aracın hareket etmesini sağlayan yapıdır. Genelde yelkenler teknelere takılır. Ancak unutulmamalıdır ki rüzgârın esmediği durumlarda hiçbir yelken kuvvet oluşturamaz ve çalışamaz.
Şimdi de yelkene yukarıdan kuş bakışı bakalım. Yelkene gelen hava molekülleri yelkene vurduğu zaman iki kısıma ayrılır. Bir kısmı rüzgar üstünden (Rüzgarın geldiği taraf), diğer bir kısmı rüzgar altından geçer.
Yelkenin rüzgar altı kısmında hava moleküllerinin gideceği yol,rüzgar üstünden daha fazladır.Bu moleküllerin yelkenden aynı anda çıkmaları gerektiğine göre rüzgar altı taraftaki moleküller daha hızlı gitmek zorundadırlar.Şimdi devreye Bernoulli Teoremi giriyor.Teoreme göre hız arttığı zaman hava basıncı düşerdi,dolayısıyla yelkenin rüzgar altında bir alçak basınç alanı oluşur.Buna nazaran rüzgar üstü tarafta hava moleküllerinin büyük bir kısmı yelkene değmeden düz bir çizgi halinde yelkenden çıkarlar.Yani daha kısa yol giderler.Hızlarını artmaz ve rüzgar üstü taraf yüksek basınç alanı oluşur.
Havanın hareketinin yüksek basınçtan alçak basınca doğru olduğunu öğrenmiştik. Dolayısıyla yelkende dışarı doğru yani rüzgâr altına doğru bir kuvvet oluşur. Bu kuvvet gelen rüzgara diktir.
Kürek Sporu Nedir ? Nasıl Yapılır ?
Kürek Sporu; Su sporları arasında en kolaylıkla ve zevkle yapabileceğiniz bir tanesi de kürek sporudur. Kürek çekmek yüzyılımızın başlarında deniz taşımacılığının temel öğelerinden biriydi. Büyük yelkenli gemilerin yanısıra insan gücü ve küreklerin yardımıyla yol alabilen deniz tekneleri oldukça çoktu. Esirlerin forsa olarak çalıştırıldığı gemilerde kürek çekmenin çok zevkli bir spor olduğunu savunmak ne kadar anlamsız ve komikse günümüzde kürek sporu yapabilme o denli yararlı ve zevklidir.
Olimpik olarak kürek sporunu anlatmadan önce herhangi bir sandal ya da botla ve hiçbir antrenör, özel giysi, gereç, olmadan dilediğiniz zaman kürek sporunu yapabilirsiniz. Kürek sporunu durgun ve rüzgârsız havalarda yapınız. Başınıza bir şapka ya da benzeri bir koruyucu takınız. Uzun süre güneş altında, kalacağınızdan vücudunuzu güneşin etkisinden korumak,amacıyla üstünüze bol bir gömlek ya da tşört giyiniz. Kesinlikle kıyıdan çok uzaklaşmayınız. Sürekli kıyıya paralel kürek çekiniz. Hava Kapatmaya ya da rüzgâr çıkmaya başladığı an derhal kıyıya dönünüz.
Kürek sporunun tadına siz de çok çabuk varacaksınız. Aranızda bu sporu daha bilimsel ve kapsamlı yapmak isteyenler olacaktır. Onlar kürek sporunun yapıldığı bir kulübe giderek bu sporu orada sürdürebilirler. Şimdi dilerseniz bu sporu bir de olimpik olarak tanıyalım.
Olimpik yarış tekneleri bildiğimiz sandallardan çok farklıdır. Çok hafif ve ince bir yapıya sahiptirler. Kürekçi altındaki küçük tekerlekler yardımıyla ileri geri gidebilen bir oturak üstünde kürek çeker. Bu mekanizma küreğin su içindeki hareketini en uzun duruma getirmek içindir. Kürekler tekneden üçgen biçiminde yanlara doğru uzatılmış metal destekler üstüne oturtulmuştur. Yarış kayıkarına futa adı verilir. Futalar içindeki sporcu sayısına ve her kürekçinin tek ya da çift kürek çekmesine göre sınıflandırılır.
Şimdi bunları sırasıyla tanıyalım:
Tek çifte teknede bir kürekçi vardır ve dümenci yoktur. Dört çifte tekneler dört kürekçi ikişer kürek çekerek yarışırlar. Bayanlarda dümenci bulunmasına karşılık erkekler sınıfında dümenci yoktur.
İki çifte; iki kürekçi dümencisiz ikişer kürek çekerler. İki tek; iki kürekçi birer kürek çekerler, dümencili ve dümencisiz olmak üzere iki tipi vardır. Genellikle dümenci ön taraftadır. Dört tek de yine dümencili yada dümencisiz olmak üzere iki sınıf vardır. Dört kişi birer kürek çekerler, dümenci genellikle arkada oturur. Sekiz tek en süratli ve en yüklü tekne tipidir, dümenci arkada bulunur. Sağda ve solda bulunan dörder küreğin dizilişi isteğe göre ayarlanabilir.
Bunları biliyor musunuz?
** Günümüzden 3000 yıl önce, bir Mısır firavununun 5 kilometrelik bir mesafeyi kürekle aştığı bir Sfenks üzerinde kayıtlıdır
** İlk resmi kürek yarışları 1716 yılında İngiltere'de Londra köprüsü ile Chelsea arasında düzenlenmiştir.
** 1974 -1976 tarihleri arasında iki Amerikalı 12 bin kilometrelik bir yolculuğu kano ile gerçekleştirmişlerdir.
Su kayağı nedir, nasıl yapılır?
Geçmişi 10 bin yıl öncesine giden bir spor yapmaya ne dersiniz? O zaman kano tam size göre... Günümüzde bulunan en eski kanonun milattan önce 8000'li yıllara ait olduğu sanılmaktadır ve insanoğlu o günden bu güne kanoda çok ilerlemiş durumdadır.
Su kayağının ülkemizdeki gelişimine bakacak olursak, 1980li yıllarda başlamış olduğunu görürüz. İlk uluslar arası yarışmalar 1998 yılında yapılmıştır. Kayağın yaygın bir kış sporu olduğu bu yıllarda, karda atlar tarafından çekilen kayakçıların katıldığı yarışmalardan esinlenen Fransızlar, suyun üstünde de kayılabileceğini keşfettiler.
Su kayağı yapan sporcu, genişliği kar kayağından biraz daha fazla olan bir ya da iki kayak kullanır . Bu kayaklar tahta, alüminyum ya da camyününden yapılır. Su kayağının altında, topuk tarafına yakın sabit bir yüzgeç vardır. Akrobatik hareketlerin yapıldığı artistik su kayağında ise kullanılan kayakların altı düzdür. Bu, kayakçının 360°'lik bir tam dönüş yapmasına olanak verir.
Uzunluğu yaklaşık 170 cm, genişliği 20 cm olan kayakların üzerinde ayakta ve dik duran sporcu 23 metre uzunluğunda bir halatın ucundaki ahşap tutamağı sıkıca kavrar. Halat motorlu bir teknenin arkasına bağlıdır. Saatte en az 24 km hızla giden bu tekne hafifçe geriye kaykilan kayakçıyı çeker.
Slalom su kayağı yarışmalarında, parkur üzerinde çaprazlama yerleştirilmiş altı tane şamandıra bulunur. Tekne değişmez bir hızla düz bir çizgi izleyerek şamandıraların arasından geçerken, sporcu zikzaklar çizerek tek tek her şamandıranın dışından dolaşır.
Bir başka su kayağı türü atlamadır. Bu yarışmada kayakçı teknenin arkasında bıraktığı dalgayı çaprazlama geçerek yüksekliği 1,8 metre, uzunluğu 7,3 metre kadar olan kaygan bir rampadan atlar. Usta kayakçılar hızı saatte 56 km kadar olan bir tekneyle 50 metreye varan atlayışlar yapabilir. Uçurtmayla su kayağı uygun rüzgâr koşullarında hafif ve geniş bir uçurtma aracılığıyla yapılır. Kayakçı suyun üstünde havalanarak, kendini çeken teknenin arkasında su yüzeyinden 30 metreye kadar yükselebilir.
Günümüzde birçok ülkede su kayağı kulüpleri vardır. Uluslararası su kayağı yarışmaları Dünya Su Kayağı Federasyonunca (IWSF) düzenlenir. Su kayağı gölde ve durgun denizlerde yapılan bir spordur. Soğuk iklimlerde kayakçılar koruyucu özel giysiler giyer. Suda batmayan bu giysiler, kayakçının kayaklarını takarken suyun yüzünde kalmasına da yardımcı olur.
Ne kadar iyi bir yüzücü olunursa olunsun, su kayağı yaparken mutlaka cankurtaran yeleği giyilmelidir. Cankurtaran yeleği batmayı engellediği gibi düşmelere karşı da vücudu korur.
KABLOLU SUKAYAĞI
Kablolu Su Kayağı her yaştan insanın rahatlıkla yapacağı, vücudun tüm kaslarını çalıştıran bir spordur. Temel prensibi su kayağı ile aynıdır. Su kayağından farkı sporcuları çekmekte kullanılan mekanizmadır. Su kayağında sürat motorları kullanılırken, Kablolu Su Kayağında ise elektrikli bir motorla çalışan telesiyej kullanılmaktadır.
İki disiplini karşılaştıracak olursak su kayağında başlangıçtaki çekiş ivmesi fazla olmadığından dengede kalınması, dolayısıyla öğrenilmesi daha güçtür. Kablolu Su Kayağında ise sporcu eşit hızla çekildiğinden kolaylıkla dengede kalıp öğrenebilir. Bunun yanında Kablolu Su Kayağında elektrik motoruyla aynı anda 12 kişi kayabilir. Fakat sürat motoruyla yapılan su kayağında 1 veya 2 kişi ile sınırlıdır.
Ekonomik olarak kıyaslandığında ise Kablolu Su Kayağının çok büyük avantajı vardır. Ayrıca Kablolu Su Kayağı çevre dostu bir spordur. Elektrikle çalıştığı için çevreyi egzoz, yağ ve türevi atıklarla kirletmediği gibi her kayak operasyonu suya yılda 9 ton oksijen kazandırıyor. Ülkemizde kirlilik yüzünden bir çok gölde yaşamın azaldığı, bu göllerin ekonomik açıdan atıl duruma geldiği düşünülürse, bu sporun yaygınlaşmasının önemi ortaya çıkacaktır. Kablolu Su Kayağı hem ekonomik hem de ekolojik açıdan çevreye canlılık getiren bir projedir.
Bugün Almanya'da 54, Fransa'da 13, Hollanda ve İngiltere'de dokuzar ve İspanya'da 3 adet Kablolu Su Kayağı tesisi bulunmaktadır. Dünya genelinde ise 150 Kablolu Su Kayağı tesisi bulunmaktadır.
Kablolu Su Kayağı bir iki saat gibi kısa bir sürede öğrenilebilir ve bu nedenle yeni başlayanlara da başarı hissini yaşatır. Slalom yapma, rampadan atlama, çıplak ayak kayma ve günden güne popüler olan wakeboard kayma ile dayanıklılık ve beceri kazanılır. Kablolu Su Kayağı yapmak için yaş sınırlaması yoktur. 5 yaşından 80 yaşına kadar herkes bu sporu rahatlıkla yapabilir. Kablolu Su Kayağı en güvenli sporların başında gelen bir spordur.
SLALOM SUKAYAĞI
Slalom parkuru 259 metre uzunluğundadır ve her sporcunun geçebileceği 6 duba bulunur. Başlangıç ve bitiş çizgisinde de dubalar vardır ve bunlar, diğer dubalardan farklı renktedir. Çıkış kapısıyla ilk duba arası ve son duba ile bitiş arası 29 metredir. Parkur dubaları arasındaki mesafe ise 47 metredir. Sürat teknelerinin dubalar arasında giderken geçecekleri çizgiyi gösteren dubalar arası ise 2.5 metredir. Başlangıç ve bitişin 140-180 metre gerisinde dönüşlerin yapılacağı dubalar da bulunur.
Sporcu, slalom parkuru boyunca çekilir ve 6 dubayı dışarıdan geçip çıkış kapısına ulaşır, geri döner ve aynı şeyi tersten yapar. Sporcular elemelerde 3 hakka sahiptir, finale kalırlarsa 3 hak daha kazanırlar. Her hak için halat boyu biraz daha kıslatılır. Bir dubayı geçmek için kayakçı, dubanın ya tamamının ya da bir bölümünün dışından geçmelidir. Bir parça içeriden geçiş sayılmaz. Her hak, duba kaçırılınca veya kapı kaçırılınca sona erer.
Kano genellikle tek kişilik olan ve kas gücüyle hareket ettirilen hafif, taşınabilir teknelerdir. Su yüzeyinde çok daha rahat hareket edilebilmesi adına kanolar oldukça hafif yapılır. Geçmiş dönemlerde ağaçlar oyularak yapılan kanolar bulunurken, günümüzde kanolar genellikle ahşap malzemeler üzerine gerilen çadır bezleri ile yapılmaktadır. Hafif olan farklı malzemelerden de üretilmiş birçok amatör ve profesyonel kano bulunmaktadır.
Kano sporu durgun veya hafif akıntılı sularda kano ile yapılan spor dalıdır. Günümüzde doğa kanoculuğunun yanı sıra 1936 Berlin Olimpiyatları'ndan bu yana da olimpik bir spor olarak da yapılmaktadır.
Sportif kanoculuk çeşitleri şunlardır;
Kano Polo
Kano Yelken
Dragon Tekne
Maraton
Rodeo Kono
Durgun Su Kano
Slalom
Kano Sporu Kuralları
Kano sporunda sporcuların giymeleri gereken özel bir giysi yoktur. Sadece uluslararası müsabakalarda ulusal renkleri taşıyan formalar tercih edilmektedir.
Yarışma öncesinde kanoların kontrolleri yapılır. Her yarışta en kısa kano sınırlaması vardır. Sürat ve maraton kanoculuğunda ise en az ağırlık sınırlaması bulunur.
Kısa mesafe yarışlarda bir sporcunun diğer sporcunun izinden gitmesi yasaktır.
Kano sporcularının yarışma numaraları beyaz zemin üstüne siyah numaralar ile yazılır.
Kanoların numaraları sarı üzerine siyah yazı ile yazılır.
Yarış öncesi kanolar başlama çizgisinin üzerinde toplanırlar.
Hazır komutu ile yarışmacılar son hazırlıklarını tamamlar ve beklemeye başlar.
İşaret fişeği atımı ile yarış başlar. Bu fişek başla komutu yerine geçer.
Hazır komutu ile işaret fişeği arasında geçen sürede küreği suya değdiren sporcu faul yapmış sayılır ve süreç yeniden başlar. Aynı sporcu tarafından hatanın tekrarlanması elenme sebebidir.
Çıkış sonrası ilk 15 metrede herhangi bir sporcunun küreğinin kırılması durumunda yarışma baştan başlatılır.
Uzun mesafe yarışmalarında kanolar birbirlerine 5 metreden fazla yaklaşamazlar.
Kanoların birbirini geçiş durumunda geçilen sporcunun ani yön değiştirmesi hata olarak kabul edilir.
Yarış bitiminde tüm kanolar kendi kulvarlarına geçmelidir.
Devrilen kano yarış dışı bırakılır.
Yarış hakemleri yarış sonunda kural ihlali olup olmadığına bakarak son kararı verirler.
Ayağa takılı kayaklar yardımıyla, hızla giden bir teknenin arkasına bağlı olan halata tutunarak su üstünde kaymaya dayanan açık hava sporudur. Sukayağı sporunun ilham kaynağının, karda atlar tarafından çekilen kayakçılar olduğu sanılmaktadır.
İlk kez 1925 yılında ABD'li Fred Walter bu spor dalının patentini aldı. Gerçek anlamda bir spor olarak ilk kez denenmesi ise 1920'li yıllarda ABD'li Ralph Samuelson tarafından yapıldı. 1930'lu yıllarda, başta ABD olmak üzere, Avusturalya, İngiltere ve Fransa'da yaygınlaştı, 1946'da ise, dünya çapındaki en önemli karar ve yönetim organı Dünya Sukayağı Birliği "World Waterski Union" (WWSU) kuruldu. 1949 yılında sukayağında ilk Dünya Şampiyonası yapıldı; daha sonara bu şampiyona düzenli olarak sürdürüldü.
Kano Sporu nedir ? Nasıl Yapılır ?
Kano, gidiş yönünde oturan bir ya da birden fazla kişinin kürekle yüzdürdüğü hafif bir teknedir. En eski ulaşım araçlarından biri olan kanoyu ilkel insanlar çevrelerinde buldukları ağaçların gövdesini, gereksinmelerini karşılayacak biçimde oyarak yaparlardı. Günümüzde Afrika'da ve Pasifik Adaları'nda yaşayan Yerlilerin kütükleri oyarak yaptıkları kayıklara da kano denir.
Kuzey Amerika Yerlileri kanolarını, ahşap bir iskeleti huşağacı kabuğuyla kaplayarak yaparlardı. Grönland'da yaşayan Eskimolarsa kayak adıyla bilinen kanoları için balina kemiğinden bir kafes hazırlar, bu kafesi, oturmak için açık bıraktıkları bir deliğin dışında, fok derisiyle kaplarlardı.
Eskimolar'ın kürekleri çift taraflıydı. Modern kano sporunu 1865'te tasarımını kendi yaptığı kanosuyla 1.600 km kat etmeyi başaran İskoç John MacGregor başlattı. Deneyimlerini bir kitapta toplayan MacGregor'un serüvenleri çevresinde büyük bir ilgi uyandırdı. İlk kano kulübü İngiltere'de 1866' da, dünya şampiyonalarını ve olimpiyatlardaki kano yarışmalarını düzenleyen Uluslararası Kano Federasyonu (ICF) ise 1948'de ku*ruldu.
İki temel kano biçimi vardır: Açık Kanada kanosu ve Eskimo kayağı. Çağdaş kayak Eskimo kayağından geliştirilmiştir.
Günümüzde spor ve eğlence amacıyla kul*lanılan kanoların boyu 5,25 metre, genişliği 85 cm, derinliğiyse 30-35 cm kadardır. Her iki ucu da hafifçe yüksek ve sivridir. İki tip kano vardır. Bütün kanolar bu iki tip altında toplanır. Kanada kanosu olarak bilinen üstü açık kano, huşağacı kaplanarak yapılan Ame*rikan Yerlileri'nin kanolarından geliştirilmiştir. Bu kanolarda tek ucu olan, yani tek palalı kısa saplı kürekler kullanılır. Eskimo kayaklarından geliştirilen güverteli kayakta ise, tek kişi çift palalı kürek kullanır.
Kanada kanoları ahşap, alüminyum ya da camyününden yapılır. Genellikle iki kişiliktir ama bazı kanolar sekiz ya da daha çok kişi taşır. Tek kişinin kürek çektiği Kanada kano sunda kıça (arkaya) oturarak ya da diz çökerek kürek çekilir. İkinci bir kürekçi varsa o da baş ya da pruva denen ön tarafa geçer. Kanoyu yönlendirmek kıçta oturan sporcunun işidir. Kural olarak kanocuların biri sağdan, öbürü soldan kürek çeker.
Kayaklar ahşap iskelet üzerine gerilmiş çadır bezinden kalıplanmış plastik ya da camyününden yapılır, ahşap ya da kontrplak kullanılabilir. İskeleti sökülerek kolayca taşınabilen portatif kanolar da yapılmaktadır.
Eskimoların av kayaklarına benzeyen bazı güverteli kayaklar, deniz için de uygundur. Dar ve kıvrımlı dağ akarsularında kullanmak ve sörf yapmak içinse, daha kısa ve dolayısıyla manevra yeteneği yüksek olan güverteli kayaklardan yararlanılır. Yarışlarda çok uzun ve dar kayaklar kullanılır. Hem akarsuya, hem de denize uygun olan standart ve belirgin bir özelliği olmayan kayaklarsa gezinti için kullanılmaktadır.
Dağ akarsularında yapılan kano yarışları azgın su yarışları diye bilinir. Büyük bir beceri ve esneklik isteyen bu yarışlarda dalgalan aşarken kayalara çarpmamaya dikkat edilir. Zorluk derecelerine göre sınıflandırılan bu yarışlardan başka, azgın sularda, kayak sporundaki slaloma benzeyen ve renkli şamandı*ralardan ya da direklerden oluşturulmuş 25-30 "kapı"ya çarpmadan geçmeyi amaçlayan, slalom yarışları da yapılır. Sürat ve maraton yarışları durgun sularda, kano sörfü ise okyanusta yapılır.
Kanolar yelkenli de olabilir. Önemli yarışmalarda kullanılan yelkenli kano belki de dünyanın en hızlı tek kişilik yelkenli teknesidir.
Rafting yapılabilen bölgelerin hemen hemen tümü kano sporuna da elverişli bölgelerdir. .
Türkiye genelinde kano yapılabilecek sahaları ve dönemleri kısaca hatırlatacak olursak:
Çoruh Nehri (Artvin): Haziran-Ekim arası
Köprüçay (Antalya): Nisan-Ekim arası
Dalaman Çayı (Antalya): Nisan-Ekim arası
Zamantı Irmağı (Kayseri): Haziran-Ekim arası
Göksu Nehri (Mersin): Nisan-Ekim arası
Göksu Çayı (Adana): Haziran-Ekim arası
Sarısu (Kandıra): Aralık-Mayıs arası
Melen Çayı (Bolu): Aralık-Mayıs arası
Fırtına Deresi (Rize): Haziran-Eylül arası
Berta Çayı (Artvin): Haziran-Ekim arası
Barhal Deresi (Rize): Haziran-Eylül arası
Oltu Çayı (Erzurum): Haziran-Ekim arası
Harşit Çayı (Gümüşhane): Haziran-Ekim arası
Kökeni Çin geleneklerine dayanan ejder tekne yarışı yaklaşık 2000 yıldan beri yapılan bir spordur ve üst düzey sporcular günümüzde dünyanın her yerinde karşı karşıya gelmektedir. En fazla 7 adet çok iyi hazırlanmış teknenin yer aldığı bu yarışlar aynı zamanda görsel bir şölendir.
Ekipmanları: Şaft, Dümen Palası, Sembolik Yaratık, Tırtıklı Boyun, Kuyruk Güvenliği, Ejderin Sakalı, Davul'dur.
Efsaneye göre ejder yarışlarının kökeni QU YUAN'ı anmaya dayanıyor. Ünlü bir şair ve kralın danışmanı olan Yuan, M.Ö. 3.yy'da var olan yozlaşmış kanun koruyucularını protesto etmek amacıyla bir nehre atlayarak intihar etmiş. Bunun üzerine köylüler teknelerle onu aramaya başlamış ama başarılı olamamışlar. Daha sonra bir süre o bölgede davullar çalıp kürekler çekerek kötü ruhların ve balıkların onun bedenine ulaşmasını engellemeye çalışmışlar. Yarışlar onların başarısız kurtarma denemesi anısına yapılır.
Sporun Çin dışında popüler olması 1980'erin sonlarına dayanır. İlk olarak Kanada daha sonra da Doğu Amerika kıyılarında yaygınlaşmıştır. Ardından da Avustralya ve Avrupa'ya sıçradı.

1. Kendinizi dengelemek için ayaklarınızı yelken direğinin her iki yanına koyun.
Dizlerinizi kırarak yelkeni çekip sudan çıkarın.
2. Yelkenin ipini sağ elinizle tutun.
3. Sol elinizi sağ elinizin üzerinden geçirip çatalı tutun.
4. İpi brakıp sol elinizle yelken direğini denetleyin.
5. Direği kendinize doğru çekerek dik durmasını sağlayın
6. Tıpkı anda vücudunuzu tahtanın önüne doğru hafifçe çevirip ayaklarınızı rahat bir konuma getirin.
7. Sağ elinizle de çatalı tutarak hafifçe içeri doğru çekin. rüzgarın yelkeni doldurduğunu hissedince yelkeni rüzgara doğru çevirin.
8. Çatalı suya paralel ve direği suya dik tutmaya çalışın. işte rüzgar sörfü yapıyorsunuz.
Rüzgar sörfü öğrenirken yapmanız gerekenler;
Ders alın: windsurfing her ne kadar çok kolay gibi gözüksede pekçok spordan çok daha komplike bir su sporudur. Şayet daha önce gelişi güzel bir tekne ile denizde yelken açmadı iseniz, windsurf yapabilmek için ilk olarak rüzgar ile ilgili bilgi edinmeniz, ve rüzgara göre vücudunuzu nasıl kullanacağınızı öğrenmeniz gerekmektedir. Ders alarak başlamanız, saatlerce boşa emek harcamanızıda engelleyecektir. Uzman kişinin yerini hiçbir şeyin tutmadığını unutmamak gerekmektedir.
Mutlaka bir arkadaşınız ile windsurf e çıkın: Bir arkadaşınız ile windsurf yapmak hem daha zevkli hemde çok daha emniyetli windsurf yapmanızı temin eder.
Arkadaş edinin: Şayet bir arkadaşınız yok ise, windsurf yapmayı planladığınız yerde, diğer windsurfçüler ile konuşarak bir arkadaş edinmenizde her vakit fayda vardır. O yöreyi iyi bilen birisi hem size güven verecektir, hemde mümkün bir ihtiyaçta size yardımcı olacaktır.
Karadan denize esen rüzgardan uzak durun: Rüzgarın sizi istediği yöne yönlendirme gibi kötü bir huyu vardır, hele hele öğrenme aşamasında iseniz, hiç farkında olmadan rüzgarın sizi açığa itmesi son derece olağandır. Karadan esen rüzgarlar, ara ara sıkı estiğinden, çok kısa zamanda kendinizi kıyıdan uzak bir noktada bulabilirsiniz.
Yoğun trafik olan alanlardan uzak durun: Şayet yoğun deniz trafiği olan bir alanda iseniz, oradan uzaklaşmak sizin için faydalı olacaktır. Windsurf öğrenirken kafanız öğrenmekle meşgul olacağından, etrafınızdaki diğer kişi veya teknelerle uğraşmak kolay olmayacaktır.
Derin olmayan kıyılarda öğrenin: Derin olmayan, boyunuzu geçmeyen kıyılarda öğrenmenin avantajını her vakit kullanın. Düşünce ayağınızın yere basmasının size vereceği güven son derece mühimdir. Ayağınızın yere bastığı yerde boardun üzerinden inerek dinlenebilirsiniz, başladığınız noktaya yürüyerek geri dönebilirsiniz veya bugünlük yeter dediğiniz an yürüyerek kıyıya çıkabilirsiniz.
wetsuit giyin: Her ne kadar su sıcaklığı size üşüme hissi vermesede, her vakit wetsuit giymeyi ihmal etmeyin. Azda olsa, wetsuitin kaldırma gücüne bile ihtiyacınız olabilir.
Malzemenin taşınmasında yapmanız gerekenler;
Malzemeyi taşırken kesinlikle malzemenin rüzgar üzerinde olun. Bu kural, malzemenizin otoparkta, kıyıda veya suda olması durumunlarının hepsi için geçerlidir. Rüzgar üzerinde olmak, rüzgarın yapacağı gelişi güzel bir ani hareketin sonuçlarından sizi korur.
Kurulu bir yelkeni mutlaka gelişi güzel bir yerde boş bırakmayın. Yelkeni kesinlikle bir şeye bağlayın, tabiki en doğrusu boardunuza monte etmek. Boardunuza bağlı olduğu taktirde bile, direğin rüzgar esen yönde olmasına dikkat edin. Ani rüzgar değişimleri kötü süprizlere yol açabilir.
Eğer, gelişi güzel bir nedenden, yelken ve boardunuzu suya ayrı ayrı götürmeniz söz konusu ise, öncelikle kesinlikle yelkeni suya taşıyın, daha sonra boardunuzu taşıyarak suda monte edin. Yelken suda bırakıldığı yerde dururken, board dalga ve rüzgarın tesiri ile hareket eder.
Kıyıda yapmanız gerekenler;
Hiçbir vakit yalnız olmayın. Windsurf yaptığınız yerin emniyetli olmasına dikkat edin, etrafınızdaki iyi windsurfçüleri seyrederek onlardan birşeyler öğrenmeye bakın. Başlayanlar kesinlikle emniyetli sularda olmalıdır.
Bulunduğunuz yerdeki windsurf yapma kurallarına kesinlikle uyun, teknelerin yoğun olduğu yerlere mutlaka girmeyin. Yüzücülerin olduğu yerlerin yakınından bile geçmeyin. Suyun altında dalan birisinin olma ihtimalini asla göz ardı etmeyin. Uzun ve keskin bir fin in yüzen birisine neler yapabileceğini asla unutmayın.
İyice tecrübe kazanmadan, karadan denize esen rüzgarlarda suya çıkmayın, şayet orsa çekemiyorsanız çok kısa bir sürede problem yaşayabileceğinizi unutmayın.
Herhangi bir problemde şahsi olarak neler yapabileceğinizden iyice emin olun, gerekirse üzerinizde ilk yardım malzemelerinden taşıyın.
Düzgün giyinin wetsuit giymek size yalnızca yardımcı olur. Suda uzun kalacak iseniz, şapka, güneş önleyici krem, uzun kollu wetsuit her vakit yardımcınız olur.
Su kaybedeceğinizi düşünerek bol bol su için.
Her vakit cankurtaran yeleği gibi vücudunuzu yüzdürecek bir şeyler giyin.
Vücudunuzun limitlerini çok iyi bilin ve kendinizi hiçbir vakit zorlamayın, şayet kafanızda o an için gelişi güzel bir soru sinyali var ise, hiçbir vakit suya çıkmayın.
Suda yapmanız gerekenler;
Kıyıdan çıkarken veya kıyıya dönerken fazla süratten mutlaka sakının, bu hem sizin hemde etrafınızda olabilecek diğer kişilerin emniyeti için çok mühimdir.
Kıyıdan gerekenden ve sizin fiziksel durumunuzun elvermesinden fazla açılmayın.
Her ne olursa olsun, diğer kişiler ile çarpışmaktan kesinlikle sakının.
Dönüş (jibe) atarken kıyıdan en az 50 metre uzaklıkta olun.
Mümkün olduğu her taktirde diğer windsurfçüler ile aranızda enaz 2 direk boyu mesafe bırakın.
Diğer windsurfçüleri, bilhassa tehlikeli hareket yapanları özellkile gözlemleyin ve gerekirse uyarın, önemli olan bir kazayı oluşmadan önlemektir.
Her ne kadat tecrübeli olursanız olun, mafsal kırılması veya yelken yırtılması gibi durumlar ile karşılaşabileceğinizi hiç bir vakit unutmayın ve bu durumlara göre hazırlıklı olun.
Her ne olursa olsun, boardunuzu mutlaka bırakmayın. Şunu unutmayınki, boardunuz sizin için en güvenli can kurtaran simididir. Şayet yardıma ihtiyacınız var ise, uluslararası kabul edilen yardım işaretini kullanın, ellerinizi sürekli biçimde tekrarlayarak, her iki yanınızda kaldırıp indirin.
Üşüme halinde sudan derhal çıkarak, hipotermiya (titreme, el ve ayaklarda uyuşma ve zayıf yön algılama) durumunun oluşmasını engelleyin.