KAPALI...
Şuur kapalı, akıl kapalı, hayÂl kapalı… Gozler, kulaklar kapalı. Duygular kapalı ve en onemlisi ruh kapalı. Kalbin kapıları kapalı. Ne vardı bu kadar icine kapanacak? Bir de perdeler kapalı oralarda… insan neleri kacırdığının farkında mı oturduğu mekÂnlarda, yaşadığı bedende… Duyuyor musun, dinliyor musun beni? Hayat cağırıyor seni. Gonlunu dinle, kalbini dinle yuru, aklını dinle dur. Ac perdeleri tek tek. Once ışığını, cok ama cok erkenden kapattığın o loş odaların, uykusuz gecelerin karanlığından cık kurtul ey ruhum. Mutluluk aradığın yerde değil, kacmak kapanmak asla cıkar yol değil. Bir dene istersen, bir defacık olsun bir dene lutfen. Nelerin değiştiğini gor ve gul. Gul de, guller acılsın guller koksun her yanın.
Biliyorum nefsinin istekleri dışında başka hicbir şeyi duymadığın, duymak istemediğin, kendine yabancı kıldığın butun seslerin, kalbine acılan yoldan iceriye girmesine izin ver. Uzaklardan gelen bir kırlangıc sesi, bir ruzgÂr uğultusu… Eğer yeşermeye uygun bir tek duygun kalmışsa binlercesinin arasında, dirileceksin. Bir nefes alıp vereceksin, hayat kadar. Hayatının tamamı kadar bir nefes.

Seni, yanına hayat cağırırken olumun karanlık gecesine gomulmen neden? Goz ağlamak icin, goz gorup de duygulanmak icin, kalp yaşamanın cok otesinde hissetmek icin. Sen butun duygularını boşuna kapamışsın. Kac bakalım, kac kendinden ve Rabbinden kac Ama nereye kadar? Nereye gidersen git, o sonsuz rahmetin kucağındasın hep. Ve ondan başkada hicbir yere kacamayacaksın.

Bir dene, ac şu perdeyi, ac şu gozlerinin onundeki o incecik perdeyi. Fırla yatağından, hayatının yanlış akan ırmağından. Yoksa denizlere kavuşmaz bu ırmak, bu hayat. Cevir yonunu ummanlara. Collerde kuruyup gitme. Pencerenden iceriye sızan ilk ışık, guneşten ve guneşin Sahibi’nden sana bir merhabadır, goruyorsun. Guluyorsun şimdi değil mi?

Başkaları nasıl yaşıyorsa, sen oyle yaşayamazsın. Sen ki en sıradan idealin bile bir duşeni kaldırmak idi. Şimdi, kendi girdabında boğulmak uzeresin. Eğer onunde bir kapı varsa, bir pencere varsa ac artık. Işık dolacak iceriye, baştan aşağıya nurlar icinde kalacaksın, yıkanacaksın. Başka bir secim yok senin icin. Acacaksın, acacaksın ne varsa. Gormeni engelleyen her şeyi, aşacaksın. Perdeleri tek tek aralayacaksın. Hem senin icin ne dualar edildiğini bir bilseydin, asla umidini yitirmezdin. Bu yoldan niceleri gectiler. Gidenlerin bir coğu donmediler. Sen, gayesiz yollarda yuruyenlerin yolcusu değilsin. Sen, uykusuz geceleri bıcak gibi bolen, paramparca edensin. Rabbin kapını ışıkla caldı, gonlunu ilhamla kalbini sevgisiyle. Direnme artık boşuna, boş yere. İnadın sırası değil. Kapılar bile yok onunde, belki perdeler bile yok. Gozlerin hafif hafif bir aralansa, ilk defa ama ilk defa dunyaya gelen bir bebeğin tertemiz bir ruhun gozu ile bakabilsen, ah bir bakabilsen… Hayatı değiştirmek, yeniden bir sayfa acmak bu kadar kolayken bunca zorlara duşmek neden? Şimdi kalbinle değil nefsinle hesaplaşma vakti. Tut yakasından, vur yere şeytanın uşağını.

Allah’ım, guzel Allah’ım. Sana gelmek ve koşmak isteyen butun ruhların onundeki kapıları ac, ardına kadar ac lutfen… Her an yeniden yarattığın kÂinata, her an yeniden bakabilen bir goz, onu, her an yeniden anlayabilen bir akıl ve her an yeniden hissedebilen bir kalp lûtfeyle.

Niye korkak, niye kacak, niye yalnız, niye uzak Sen’in rahmetinden bunca insan Allah’ım? Neden? Sen’den neden kacıyorlar? Belki de kactıkca yakınlaşıyorlar. Evet, Sen ki, kactıkca yakınlaştığımızsın. Goklerin ve yerin nurusun, ışığımızsın. Dort bir yanımızsın. Butun sınırlar senin, sınırları belirleyen cizgiler de senin. Kalbimde coktandır unuttuğum, olduğunu sandığım sevgin, bugun gozyaşımla dirilsin, izin ver. Mahşere bırakma bu dileği… Dirildiler işte. İcime attığım yeter artık sıkıntıları, kederleri. Ucurumlara, cicekler ekmem yakışır mıydı? Ve boşluklarda ne aradım bilmem yıllar boyu. Ey yaşlı suc ortağı nefsim, ey zavallı kalbim. Ey sesi kısılmış duygularım. Yeter artık bir perde acın, bağışlayıcı ve affedici bir sesin sahibinin davetine doğru yuruyun, koşun artık.

Kalbime duşen kurtlar, delik deşik ettiler o guzelim dunyamı, mahvettiler. Tam da hayatın bu anında yeniden yaşamak istesem, adeta bir cocuk gibi yeniden doğsam cok mudur istediğim Rabbim? Bahtına duştum, kapına geldim. Lekelenen melek vaktim, pembe beyaz baharlarım, ağlayan dakikalarım, huzunlu gunlerim adına beni affet. Ben gibi olanları, o durumda bulunanları da affet. Yolumdan beni ayartmaya calışanları da affet, bilmiyorlar. Ve onlara oyle bir lûtfet ki, hepsi ama hepsi Sen’in sonsuz rahmetinin kucağında bulsunlar bir gun kendilerini. Ve oyle şaşırsınlar, oyle bir cığlık koparsınlar ki, bir cığ olup uzerlerine duşsun rahmetin bembeyaz. Kefen gibi ortsun tum gunahlarını, yıkanmış, arınmış gibi. Kabul edilmiş katındaki ak pak tovbelerinle cıksınlar bu yığının, bu enkazın altından.

Ah Omer, Faruk Omer, senin o mahzun icler yakan hatıranın hurmetine, duanın arasına bizimkini de alsan ne olur? Hani bir gundu ; “Hz Peygamber’i memnun ettin, Hz Ebubekir’i memnun ettin, sayısız insanı memnun ettin yaşadığın surece. ‘Sen ki Cennetin Firdevs’lerinde gezeceksin, ne mutlu sana’ dediklerinde baştan aşağıya buz kesmiş, acı bir tebessumle bakmış ve demiştin ki; ‘Keşke annemden doğduğum gunku gibi saf temiz bir cocuk olarak kalaydım. Bu dunyadan oyle gideydim. Başka hicbir şey bu kadar memnun etmezdi beni’ demiştin.” Duana katılıyorum butun zerrelerimle. Ne guzel bir arzuda bulunmuşsun. Tam sırası o duana, arzuna Âmin demenin. Sen ki ey Omer, bir bakışta tutuşup yanmıştın. O Sevgilinin bakışıydı seni tutuşturan, yakan. Olan oldu işte, bir anda sen mutluluk ağacının başında asırlar sonrasına gulumseyen bir meyve oluverdin. Şu an senin ağacının, uğruna yaşadığın hayatının meyvesini yiyoruz. Ey ruhum sahabe bunlar, yıldız insanlar. Takıl peşlerine onların, bul şaşırtmayan gerceğin aydınlık yolunu. Arama, yok başka cıkar yol, başka kılavuz. Onlar ki ışığını kainatın sevgilisinden ve canlı guneşinden aldıkları icin ebediyen parlayacaklardır. Yolunu kaybedenlere hep birer umit ışığı olacaklardır.

Ey kenar, kuytu koşelerde, karanlıklarda, yataklarda, oralarda, buralarda kıvranan ruhlar. Acziyetinizin, hicliğinizin ve gunahlarınızın gucune inanın. Cunku karadan aka gecmek bir adım bile değil.

Dirilişi oldukten sonraya bırakmayalım. Ezdirmeyelim bu kadar ruhlarımızı. Kalbimiz dayanmaz boylesi ağır yuklere. Ben ki, yaşadığımı ve inandığımı yazmak istiyorum. Konum butun insanlığın dramı. Bir doğum anında, icimizi dışımıza dokmek zamanında soylediklerimizi duyar da soyleyemediklerimizi bilmez mi Rabbim?

Ah lekelenen melek vaktim, pembe beyaz baharım, ey kalbimin hazin sesleri. Adını, adın’ın yanındaki, o guzel adla yuceltmek istiyorum Rabbim. KÂinatın yaratıldığı andan beri ne varsa, aldığı nefes ve yaratılan butun zerreler adedince sonsuza dek Sana hamdu senalar, o sevgili Resulune selamlar, salavatlar olsun. Susan diller, dudaklar adına da… KÂinattaki gezegenler ve iclerindeki molekuller sayısınca, adının anılmadığı anlar adedince, her mekana şÃ‚mil, bir dua olsun Rabbim bu. Rahmetinin temsilcisi olan O zatın ve O’nun en buyuk mucizesi Kur’an’ın ve O’nun dava ettiği davanın adına ve hurmetine, meleklerin onu taşıdığı, indirdiği anlardan sindirdiği yerlere kadar Resulune salat-u selam olsun Allah’ım….

Ya Rabbi Sana hamdetmek, şukretmek ve o şukurler icin de şukretmek ne guzel… Biliyorum kabul ediyorsun dualarımı. İnanıyorum ki varsın, beni duyuyorsun.

Şu an da, adını anan muezzinin okuduğu ezanda da varsın, haksın. Butun kÂinata cennetten bir kapı aralıyorsun. Sadece davetine değil, rahmetine cağırıyorsun butun insanları. Buyukluğunu ilÂn ettiriyorsun kucucuk dillerle.. Her yer kulak kesilmiş yeri goğu inletiyor o guzel sÂdÂlar. Butun kalpler dalga dalga titriyor şu an. Rahatlayan ruhlarımız bir umidi yakalar gibi. Kapımıza bu kadar yaklaşmışken rahmetin, bize de acmak kalıyor sadece. Allah’ım bu gucu de lûtfeyle. Kapında inleyen şu kulunun ruhunu da doğruların ruhunun yanında dinlendir. Rahmetin yar olunca her şey kolay.

Yolculuk saati gelip catmadan ruhumuzu temizleyecek olanları yakın et bize. İzbe koşelerde, karanlık odalarda kıvranan ruhlar adına guneşi gormeden, nurundan, rahmetinden habersiz şaşkın, kararsız tum ruhlar adına, sevdir bize sevdiklerini… Sevginin ebedi mahkûmu olalım. Ebedi Cennetinde sonsuza dek sevdiklerimizle beraber bizi mutlu et, bizi bırakma. Ey Rabbim vakt erişince, toprağa katsan da bedenimizi, biz o karanlık sanılan alemde de soyleyeceğiz bu şarkıyı…Korkumuz yok karanlıklardan adınla, nurunla aydınlanınca her yanımız. Yaşasın bizim icin yaşattığın ve varettiğin umit. Yaşasın ebediyet, yaşasın bitmez tukenmez sevinc gunlerimiz… Ey ruhum, soyle bu duayı, seviyorum Allah’ı. Yok Sen’den başka gidecek, yok Sen’den başka varılacak. Affet bu dunya surgununde nefsine yenik duşenleri, bizleri affet. Dertli Yunus gibi, dudağımızda o sevgilinin adını anarak bizleri affet.

Hangi gunahı işlerse işlesin, hangi ağırlığın altında kalırsa kalsın nihayet bir kalp taşıyor herkes. Yeniden de bir başka insan yaratılmayacağına gore bu dunyanın imtihanında, yine umit bizde. Yuz binlerce insanın hepsinin sucu, gunahı sanki uzerimizde gibi bir ah cekip yansak. Bir ah ki yuz binlerce insanın yeniden affının ve dirilişinin sÂdÂsı olsa. Affet, binlerin, yuz binlerin uyanışı adına bizi affet. Soz veriyoruz, telafi edeceğiz bunca ziyanı. Elveda boş yıllar, elveda aldanış diyeceğiz.

Allah’ım toprağın altına da girsem, yıldızlara da cıksam, bu dunyada milyon sene de yaşasam, Sen yoksan ben ne yapabilirim, nasıl yaşayabilirim ki? Senin olmadığın dunyalar yok olsun. Senden istemeyen dillerim kurusun sana acılmayan ellerim kurusun. Yıkılsın gitsin bedenim. Dağılsın toz olsun zerrelerim. Allah’ım oyle bir iman lûtfet ki Sana yok diyenler bile Sen’de varolsun. Seviyorum seni Allah’ım. Kalbimi, kalbimin sevdiklerini ve sevdiklerimle ebediyen beraber olmayı vaat ettiğin icin seviyorum Sen’i. Seviniyorum. İnanıyorum Sana, guveniyorum hic kimseye guvenmediğim kadar. Biz istemeden bizim icin her şeyi yaratan Rabbim. Sen’den ayrı gunlerim, anlarım azap oluyor.

Neler neler yazmaktı niyetim ama yine rahmetine doğru cark etti kalemim. Alev alev yanan ruhumun, kızıl renginde tutuşan yureğimin, kanlarından rengini almış gul gibi kızaran kalbimin senden tek bir duası var bugun. Kabul eder misin soyleyiversem izninle? Aşkınla yanan dudağımla fısıldıyorum ruhum urpererek... Ac ki şu gozlerin onundeki perdeleri, goremeyenler gorsunler bu guzellikleri.

Hangi işte Senin adın varsa işlediklerimiz guzelleşiyor. Sevgilinin, Peygamberimin adını anınca bilirim ki, dualarım yerde kalmaz Sana yukselirler kat kat. Kabul et, lûtfet ne olur.

Kulakların, kalplerin onundeki butun kapıları, perdeleri ardına kadar ac. Dudaklar Seni soylesin, şarkılar Seni ansın, kalemler Seni yazsın, ayaklar Sana koşsun. Kalmasın bir kişi ki kıytı kuyularda Sana sevgisini, ozlemini soyleyememiş. Butun kırık kalpler, umidini kesmişler adına, şeytanın ve nefsin tuzaklarına batmışlar adına, tovbe sularında yıka hepimizi, kalbimizi. Kalbimiz Sana emanet. Pişmanlığın ve tovbenin ve butun bunların sonunda gecirdiğimiz ağır ameliyatın o ağır yaralarına rağmen tum hastalıklarımızdan, kirlerimizden kurtar, arındır bizi. Rahmetinin ruha derman ilÂcıyla.

Allah’ım gunahları işleyen bizleriz, donmemizi bekleyen sensin, cennetini istiyoruz. Cok mu? Yuzumuz yok mu? Madem Cennetini onu isteyene vereceksin ac kapısını ardına kadar, ac. Bozduğumuz tovbeler, yaptığımız tum yanlışlar icin bir kere daha Sana, yalnızca Sana tovbeler olsun. Tovbelerimizin affını ve kabulunu vaat ettiğin icin de hamdusenalar olsun. Biz ki, bu dunya colunun garip yolcularıyız. Bu gunah dolu, ağır yukle bu vadiler, bu yollar aşılır mı hic? Sonsuz yolculuğa aşkına guvenerek, bir gonule girerek, Seni seven gonullere girerek, guclenip hep beraber kanat cırpmak istiyoruz katına. Dikenlerin bile gulun yanında kıymet kazandığı bir dunyada o Sevgilinden başka sığınacak gulumuz, Sen’den başka Rabbimiz yok. Sana ibadeti, Sana duayı terk etmiyoruz ama bunlara da asla guvenmiyoruz. Nedeni belli. Şeytan da cok ileri gitmişti ibadette ama ona bir faydası olmamıştı. Dostluğunu yar eyle, sevdiklerinin yolundan ayırma bizi.

Cok şukur dualarımız kabul edildi gibi… Kalbim sukun ve huzur dolu… Butun bunları yaşamak icin gelinseydi bile bu dunyaya değerdi Allah’ım.

Ey kapalı kapıların ardındaki duygular, gozler, kulaklar, kalpler, ayaklar…Aralanın, ayaklanın… Haydi ey insanlar, kalkın artık. Hoş gunler geliyor; kış gecti, bahar bitti, şimdi yaz başladı. Şaşkın ruhumuzu nefsin şehvet ruzgÂrları kollarına almadan ve sarmadan, kalbimizi onun sahibine emanet edelim. Kalkın ey ruhlar, kalkın. Oyle bir kalkın ki yataklarınızdan, oylesine acın ki kapıları umidiniz coşsun. Sevginiz başka yurekleri de tutuştursun. Evet, bu karanlıklardan aydınlıkları cıkarmak icin kalkın, uyanın. “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından hicbir şey kaybetmez” diyor Mevlana.

Ey gonul olmedinse uyan, yeter artık. Sana kapalı gorunen kapıları ac artık. Goğun mavilerine, Cennetin baharlarına uc artık.


Allah'ın Rahmeti Bereketi Fazileti ve Nuru Uzerimizden Eksik Olmasın....Amin..Ecmain...Vesselam

Emr-i Ma'ruf
__________________