Mumin, bereketli toprak gibidir, yağan yağmuru emer ve etrafının yemyeşil gumrah olması icin vesilelerle doludur. Hayata bakışı, yuruyuşu, tepkileri ile bir mumin Rahmanî esintilerin, peygamberî davranışların en mukemmel timsalidir.
Mumin, hayatın bir imtihan olduğunu peşinen kabul eden kişidir. Bilir ki, her nimet şukur, her musibet sabır ister. Her halinde, nimette de kulfette de sınandığını, kendisini bir buyuk ZÂtın izlediğini her an hisseder.



Hayatın lezzetleri olduğu gibi acıları da vardır. Bu yolda duzlukler olduğu gibi yokuşlar ve inişler de vardır. Hastalık-sağlık, genclik-yaşlılık, hurriyet-esaret, zenginlik-fakirlik halleri imtihan terazilerinin kefelerini oluşturur. Bazen işler hep rast gider. Siz istemeseniz de işleriniz yolunu bulur, ummadığınız yerlerden imkanlar ve fırsatlar sizi kuşatır. İşte mumin o an şukur secdelerine kapanır ve kufran-ı nimete duşup de isyan edenlerden olmaktan korkar. Yine, bir musibet anında hemen kendini toparlayıp, Bu da gecer YÂ Hûr deyip, musibeti gondereni, kendisini imtihan edeni, bu musibetteki şahsi hatalarını duşunur teselli bulur.


İnsan maddeten, manen ve sosyal olarak geniş imkanlara sahip bulunurken, birden yapayalnız kalınca, işleri rayında giderken birden bozulunca bir anda sarsılıverir. Bazen oyle olur ki, kime el uzatsa eli boş kalır, kimden yardım istese herkes sırtını doner. İşte o noktada kişinin mayası ve altyapısı kendisini gostermeye başlar. Hayata baktığı pencere ve o pencerenin genişliği, o kişinin o sıkıntılardan kurtulmasına yol acacak fırsatların da buyukluğuyle doğru orantılıdır. Mumin o an Hz. Eyyûb (as) gibi olmalı, verenin de alanın da O (cc) olduğunu bilip, tevekkulle boyun eğmelidir. Mumin, musibetle karşılaşınca, nna lillahi ve inn ileyhi rÂciûn der.


Toplum hayatında cevremize baktığımızda aynı musibetlerin ya da nimetlerin farklı insanlarda farklı tepkilere sebep olduğunu goruruz. Yağmurun her yere yağıp da her yerin yeşermediği gibi, musibetler ya da nimetlere olan insani tepkiler de aynı olmaz. Nimetin de musibetin de Sahibini ALLAH (cc) bilemeyenler başını taştan taşa vuran, karamsarlık vadilerinde caresizce koşturan insanlardır

__________________