Benzeşimler yani muteşabihler dort İncil’de de cokca var. Ancak, aynen bizim insanımızın Kuran’a yaptığı gibi, Hıristiyanlık mezhepleri nedeniyle İseviler de İncil’deki benzetimleri hak ettiği bicimde okuyamadılar…
Markos 4 (21,25) Onlara, “Kandili, tahıl olceğinin ya da yatağın altına koymak icin mi getirirler?” dedi. “Kandilliğe koymak icin değil mi? Gizli olan ne varsa, acığa cıkarılmak uzere gizlenmiştir; saklı olan ne varsa, aydınlığa cıkmak uzere saklanmıştır. İşitecek kulağı olan işitsin!”
Şu mecazdan anlaşılması gereken şey kilisede mum yakmak mıdır!!! Kilise duvarlarına kandil takmaktan mı ibarettir!!! İncil ya da Kuran… Allah’ın rehber olarak gonderdiği ışıktır, el feneridir, meşaledir, kandildir. Ama insan evladı o kandili alıp kandilliğe koymak yerine yatağın altına koyuyor. Okumayı değil duvara asıp ona tapınmayı benimsiyor. Muteşabih olan ne varsa, gizlenmiş olan ne varsa acığa cıkarılmak icindir. Allah dilediğini bu ışığa ulaştırır. Allah misal verir, hak edene de o misali anlama ilmi verir. Muteşabihlik bunun icin olsa gerektir. Yoksa Allah her şeyi bilmektedir ve isteseydi herkese gerceği acıkca gosterebilirdi. Ama bu durumda, aklını kullananla kullanmayan arasında, gerceği arayanla aramaktan korkan arasında, ilme ulaşmak isteyenle tembelliği secen arasında bir fark kalır mıydı?

24-Nur 35 Allah, goklerin ve yerin Nur’udur. Onun nurunun orneği, icinde cırağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırca icerisindedir. Sırca, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık sacar. Nur uzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara ornekler verir. Allah her şeyi bilmektedir.

İşte benim İsevi kardeşim; iki kitaptaki farklı ama benzer anlamlara cıkan ifadeleri goruyorsun. Biz, sizinle aynı Tanrıya inanıyoruz dedikce nasıl oluyor da başka bir ilahtan bahseder gibi senin tanrının adı “Allah” diyorsun!!! Secilmiş kişi, secilmiş kişi diye filmler, romanlar, masallar yazıp duruyorsunuz. Secilmiş kişi olmak da sizin anladığınız gibi değildir. Herkes secilmiş kişi olmakla yuz yuzedir. Secilmiş kişi Allah’ın ışığını yakalamaya caba sarf edendir. Onemli olan Allah’ın dilemesidir. Secilmiş kişi Yaratan’ımızın ilim ve iman verdiği her mumindir. Sadece İsa da değil kendi Âleminde herkes birileri icin artı ya da eksi hidayet vesilesidir. Her inanan kendi yaptığı duanın karşılığını almaktadır. Ama peygamber bile olsa kullar değil, sizinle beraber inandığımız aynı Rab (ister Allah diyelim ister Tanrı) kullarından doğru olanı secer. İşte secilmişlik budur.
Bile bile peygamberleri oldurenler neyi tanrı edindiği icin bunları yapmıştır? Hic duşunmeyecek misiniz? Vahiy, İsa’dan duyduğunuz kendi sozleri değil “Tanrı’nın” olan sozleridir. İşte bunlar mujdenin ta kendisi olup bunun duyuruluşu farklı gozlerden (havarilerle) yapılmakta, muteşabih anlamlar ayrı ayrı anlatılmaktadır.
Matta 21 (33,41) “Bir benzetme daha dinleyin: Toprak sahibi bir adam, bağ dikti, cevresini citle cevirdi, uzum sıkma cukuru kazdı, bir de bekci kulesi yaptı. Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa cıktı. Bağbozumu yaklaşınca, urunden kendisine duşeni almaları icin kolelerini bağcılara yolladı. Bağcılar adamın kolelerini yakaladı, birini dovdu,
birini oldurdu, otekini de taşladı. Bağ sahibi bu kez ilkinden daha cok sayıda kole yolladı. Bağcılar bunlara da aynı şeyi yaptılar. Sonunda bağ sahibi, ‘Oğlumu sayarlar’ diyerek bağcılara onu yolladı. “Ama bağcılar adamın oğlunu gorunce birbirlerine, ‘Mirascı bu; gelin, onu oldurup mirasına konalım’ dediler. Boylece onu yakaladılar, bağdan atıp oldurduler. Bu durumda bağın sahibi geldiği zaman bağcılara ne yapacak?” İsa’ya şu karşılığı verdiler: “Bu korkunc adamları korkunc bir şekilde yok edecek; bağı da, urununu kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak.”
İşte ayetlerdeki muteşabihliği goremeyen masal severler şu sozleri işitince “İsa Tanrı’nın oğluymuş bak” diyecek ya da aynı muteşabihliği goremeyen yobazlar “Bu adam kendisine Tanrının oğlu diyerek Allah’a kufrediyor” diyerek oldurmeye kalkacaktır. İşte duşunmekten korkanlar İsa’ya oğul tanrı dediler, aklını kullanamayan Yahudi din adamları ve Ferisiler de benzetmeyi esas kabul edip, onun kendisine “Tanrının neseben oğluyum” dediğini zannederek İsa’yı oldurme planları yaptılar. Duşunen insan ise buradaki anlatımın bir benzetme, bir muteşabihlik, bir mecaz olduğunu gorur, ibret almaya calışırdı. Ve derdi ki ben şu elcinin getirdiğine uyup makbul ve guzel işler yapayım da Yaratan’ın gazabının hedefine oturmayayım. Ama duşunen nerede!!!
İsa elbette ozel bir kişidir. Bağcının oğlu huviyetindedir. Ama bu da bir teşbihtir. İsa’nın verilmiş ozel yetenekleri vardır ki bunlar esasen her mumin icin potansiyel yeteneklerdir. Ayrım gunu İsa da diğer elciler de geldiğinde İncil’de adı gecen melekler insanın (gercekte sahip olduğunun farkına bile varmadığı) potansiyel (yetenekleri) melekeleridir. İsa’nın koru, cuzamlıyı iyileştirebilmesi, hatta oluyu diriltebilmesindeki hikmetler burada gizlidir. Bunların bilimsel altyapıları zamanla bulunabilirliktedir. Belki de bulunmuş olanlar vardır. İnsan beyninin oksijensiz yaşayabilme suresinin uzatılması, kalbin bir sure gectiği halde yeniden calıştırılması uzerine calışmalar yok mudur? Gozumuzun onunde kalp masajı yapılarak hayata dondurulenler yok mudur?
Matta 14 (22,33) Bundan hemen sonra İsa oğrencilerine, tekneye binip kendisinden once karşı yakaya gecmelerini buyurdu. Bu arada halkı evlerine gonderecekti. Halkı gonderdikten sonra dua etmek icin tek başına dağa cıktı. Akşam olurken orada yalnızdı. O sırada tekne kıyıdan bir hayli uzakta dalgalarla boğuşuyordu. Cunku ruzgÂr karşı yonden esiyordu. Sabaha karşı İsa, golun ustunde yuruyerek onlara yaklaştı. Oğrenciler, O’nun golun ustunde yuruduğunu gorunce dehşete kapıldılar. “Bu bir hayalet!” diyerek korkuyla bağrıştılar. Ama İsa hemen onlara seslenerek, “Cesur olun, benim, korkmayın!” dedi. Petrus buna karşılık, “Ya Rab” dedi, “Eğer sen isen, buyruk ver suyun ustunden yuruyerek sana geleyim.” İsa, “Gel!” dedi. Petrus da tekneden indi, suyun ustunden yuruyerek İsa’ya yaklaştı. Ama ruzgÂrın ne kadar guclu estiğini gorunce korktu, batmaya başladı. “Ya Rab, beni kurtar!” diye bağırdı. İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, “Ey kıt imanlı, neden kuşku duydun?” dedi. Onlar tekneye bindikten sonra ruzgÂr dindi. Teknedekiler, “Sen gercekten Tanrı’nın Oğlu’sun” diyerek O’na tapındılar.
Su uzerinde yurume kıssası Kuran’da gecmiyor. Ama bu neticeyi değiştiren, tahrif olduğunu ispat eden bir etken değil. Cunku İsa’nın Allah’ın istemesiyle oluyu bile dirilttiği Kuran’da belirtilirken su ustunde yurume konusu tartışılmaya bile ihtiyac gostermez. İsa herhangi bir insan değildir ama sonucta bir beşerdir. Allah’ın izniyle bazı melekelerin sahibi olmuştur. Bu melekelerin bir kısmına onceden farkında edilerek elci kılınmıştır ki insanlara ibret olsun. İsa su uzerinde yururken havarisine “sen de yuruyebilirdin ama imanın kıt” demesinin ardında yatan bu değil midir? Âdem gibi kelime olmasıdır onu daha da ozel kılan. Allah’ın bizatihi kelimesidir, nesep anlamında oğlu değildir. Yaratıcının, Goklerin HÂkiminin, Allah’ın (ne derseniz deyin hepsi bir) kelimesidir. Aynen Kuran gibi. Ama bu yetenekler onun tanrı olması demek değildir. Altyapısını gormeye calışmayıp boyle duşunmek dupeduz bir şirk ve ilkelliktir. İlkel cağlarda gok gurultusunu duyunca ya da şimşeği gorunce tanrısının kara bir bulut olduğunu zannedenle, İsa’ya gosterdiği olağanustulukler dolayısıyla Tanrı diyenin arasında bence hicbir fark yoktur. Petrus’un burada soylediği sozun manasının da carpıtıldığını duşunuyorum. Cok muhtemeldir ki burada “oğul” tabiri O’nun Allah’ın secip hidayete eriştirdiği ozel bir kulu, elcisi olduğunun delili anlamına geliyor. Baba ve oğul tabirlerini mecazen kullansa da İsa İncil’in hicbir yerinde “Ben Tanrının (neseben) oğluyum” demiyor.
Her bir elci farklı huviyetlere de sahiptir. Allah’ın elcisi peygamberimiz Muhammed de bizim gibi bir beşerdir, Allah’ın elcisi İsa peygamber de oyledir. Bizim peygamberimiz Kuran mesajına (son antlaşmaya) aracı kılınmıştır. İsa ise okunması gereken bir elcidir. Cunku Mujde (İncil) sonradan değil, onunla birlikte gonderilmiş ve (Tanrı’dan gelen ama Tanrı olmayan) kutsal ruhla (ruh-ul kudusle) desteklenmiştir. Ruh hakkında ne sizin ne de bizim bilgimiz yeterli değildir. Siz tektanrıcı olduğunu iddia eden Hıristiyanlar olarak coğunluğunuz bilmediğiniz bir kavrama İncil’deki tek tanrı prensibine rağmen ikinci ya da ucuncu bir tanrılık vasfı veriyorsunuz. Bu acık bir yanılgıdır. Ruh kendisini anlatmamıştır ama Tanrı (Allah) kendisini kitaplar dolusu anlatmış, ruh hakkında da bize yeterli olduğunu bildiği kadar bir bilgi vermiştir. Eğer kutsal ruh da tanrı olsaydı kendisini anlatmaz mıydı!
Şu peygamber şu peygamberden şu konuda ustundur demek bizim onları birbirinden ayırmamız demek değildir. Bu ustunluk aynıların birbirinden ustunluğu değil, farklılık manasında bir ustunluktur. Aynen tum yaratılmış canlı ve cansızların birbirinden farklı yetenekleri ve guzellikleri olması gibi. Yoksa kimse kimseden her yonden ustun değildir. Biz peygamberleri birbirinden ayırmamalıyız. Gercek ustunluk Allah katında olandır. Takvadadır.

Devamı gelecektir..
__________________