İstemenin Sınırı Yoktur

Eğer Allah cok ve ceşitli vermek istemese, neden bu denli cok ve ceşitli yaratır? Neden yiyeceklerin binbirine bıktırmayacak ayrı renk, ayrı koku ve ayrı tat katar? Neden her birini mevsimlere boluşturur?

Duada Sınır Yoktur

DEĞERLİ bir okuyucumuz, dua ederken, acgozlu ve hırslı olmaktan korktuğunu dile getirmiş ve oğrendiği bir hikÂyenin zihnini karıştırdığını yazmıştı.

HikÂyeye gore, buyuk bir zÂtın huzuruna iki adam cıkıyor. Cok şey isteyen ve gozu yukseklerde olan biri yuksek koltuğa oturmak istiyor. MekÂnın sahibi buyuk zÂt buna cok sinirleniyor. Cunku O’nun huzuruna cıkmak bile lutufken fazlasını istiyor.

Diğer adam, mutevazı olduğu icin kenarda bir koşe bulup oturuyor. O mekÂna kabul edilmeyi bile en buyuk lutuf olarak değerlendiriyor. Bu tutum o zÂtın cok hoşuna gidiyor ve mutevazı adamı en yuksek koltuğa alıyor.

Şoyle soruyor okuyucumuz: Acaba biz duada cok isterken hikÂyedeki yuksek koltuğa oturmak isteyen hırslı adamın konumuna duşmeyecek miyiz?

Gercekte, yuksek koltuğa goz diken adamın tutumunun duayla, istemekle hic ilgisi yok. Aksine kıskanclıkla, bencillikle, tembellikle, gururla ve hırsla ilgisi var.

İki turlu istemek vardır: Birisinde yalnızca kendiniz icin ister, başkasına verilmesini kıskanırsınız. Aldığınızda dağıtmayacaksınız ve kendi nefsinize mal edeceksiniz. Boylesi istekler ancak haris kalplerin eseri olabilir.

Diğer istemek ise şukurle, acziyetle, fedakÂrlıkla yoğrulmuştur. Verenin kim olduğunu bilir, herkesin de elde etmesini ister, istemesi sadece kendisi icin değildir. İlmi oğrenmek kadar, oğretmek icin ister. Zenginliği yaşamak kadar, dağıtmak icin ister. Mutluluğu mutlu olmak kadar, mutlu etmek icin ister. İşte dua budur ve boylesi duanın sınırsızca yapılması bir insanın şanına cok lÂyıktır.

Yukarıdaki hikÂyedeki birinci adam oyle bir evladın haline benzer ki, babasını koltuğundan kaldırıp yerine oturmak ister. Babasının kucuk kardeşine sunduğu hediyeyi kıskanır. Kıskanclık duygusu icerisinde dua edenler, hırsızdırlar, nankordurler, saygısızdırlar. Onlar hak etmeye, lÂyık olmaya calışmazlar. Onlar vermek icin isteyenlerden değildirler. Bencildirler, sadece kendi nefisleri icin isterler.

Peygamber (a.s.m.) der ki, “Kalbiniz incelip duygulandığında dua etmeyi ganimet bilin.” “Biriniz dua ettiğinde bolca istesin. Cunku, Rabbinden istemektedir.” “Kendisi icin istediğini başkası icin de istemeyen bizden değildir.”

Bedeni bir mikroba yenilecek kadar gucsuz insan; kalbi, ruhu kucucuk bir saygısızlıkla parcalanacak kadar hassas yaratılan insan, Rabbine dayanmaktan başka hangi yolla teselli bulabilir?

Sozunu ettiğimiz cılgınca dua, hikÂyedeki oyle bir evladın haline benzer ki, o evlat şoyle duşunur:

“Sevgili annemiz ve babamız bizim icin inanılmaz fedakÂrlıklara katlanıyorlar. Gerekiyorsa yemiyorlar, bize yediriyorlar. Bizim eğitimimiz icin her turlu fedakÂrlığı goğusluyorlar. İclerinden ve kalplerinden bizim iyiliğimiz icin comertce dua ediyorlar ve bizim başarımızı kıskanmak soyle dursun, onur duyuyorlar.

Biz neden annemize ve babamıza daha lÂyık birer evlat olmayalım? Neden zekamızı ve yeteneklerimizi geliştirmeye adanmayalım? Neden zenginleşip annemiz ve babamız hayrına muhtac insanların yardımına koşmayalım? Neden onurumuzun yuksekliğiyle anne ve babamızın oldukten sonra da onurlarını ve namlarını yukseltmeye cırpınmayalım?”

Bu ornekteki benzetmelerin penceresinden bakalım:

Allah’ın en guzel ve en hassas yarattığı kulu icin sunduğu ikram az mıdır? Herşey bir yana, tum melekleri insanın atasına secdeye davet etmemiş miydi? En yakın huzuruna kabul ettiği tek varlık, insanların reisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) değil miydi?

Allah kendi sanat eseri olan insanın iyiliğini anne babanın evladı icin istemesinden az mı istiyor? Kul daha alim olsa, boylece Allah’ın sanatının parlaklığını ilan etmeyecek midir? Kul helal kazanıp fakirlerin yardımına koşsa, bu Allah’ın sevgisinin yayılmasına katkı sağlamayacak mıdır?

Sordum sorunun sahibi kardeşime: Sence Allah yuruyene neden koşar? Sence insanların arasında Allah’tan sevgiyle soz eden kulu hakkında Allah, Cebrail’e (a.s.) ve sema meleklerine neden ovguyle soz eder? Sence sabahlara kadar uyuyan kullarının semasında, rahmetiyle surekli “Yok mu Benden af dileyen, yok mu Benden hayır dileyen?” mÂnÂlarıyla dolu nurları neden gonderir? Neden Kur’Ân’da, “Duanız ve istemeniz olmazsa ne oneminiz var?” buyurur; neden “İsteyin, icabet edeyim!” der!

Eğer Allah cok ve ceşitli vermek istemese, neden bu denli cok ve ceşitli yaratır? Neden yiyeceklerin binbirine bıktırmayacak ayrı renk, ayrı koku ve ayrı tat katar? Neden her birini mevsimlere boluşturur?

Neden baharı da guzel, yazı da zevkli, kışı da sonbaharı da heyecan verici guzelliklerle donatır? Neden O’nun yarattığı yağmur da guzeldir, kar da heyecan vericidir, ruzgÂr da coşturucudur? Neden O’nun bulutlarına bakmaktan, gokyuzunu seyretmekten, denizine dokunmaktan, yıldızlarına yonelmekten mutluluk duyarsınız? Neden uyumak da guzeldir, uyanmak da. Neden yorulmak da zevk verir, dinlenmek de; aclık da keyiflidir, tokluk da? Neden, goren kalpler icin her detay ayrı bir guzellikle donatılmıştır?

Cunku O vermek istiyor. Cunku O isteyenler ve calışanlar icin beşyuz yıl genişliğinde birer cennet yaratmıştır. Cunku O, comertliğinin sınırsızlığını anlayabilecek kullar yaratmıştır. Cunku O evreni, vermek icin ve ne kadar bağışlayıcı olduğunu gostermek icin yaratmıştır.

O zaman cılgınlar gibi dua et. Bunaldığında once O’ndan istemek aklına gelsin. Sevincini paylaşman gerektiğinde once O’na koş. Sana camurdan cıkarıp paketleyerek sunduğu bir elmayı ısırırken, elindekinin kimin hediyesi olduğunu farket. Bir damla balı Allah’ın emriyle sana sunabilmek uğrunda olumu goze alan kahraman arıları da hatırla.

Sonra da senin Peygamberinin (a.s.m.) sabahlara kadar secdeye kapanıp, seccadesini ıslatan gozyaşları icerisinde hÂl ve hÂl isteyişini izle. Herşeyi kendisine feda eden ve kendisine “Habibim” diye hitap eden Rabbine dua etmekten bir turlu vazgecemeyişini duşun.

O zaman, neden cok dua etmen gerektiğini hissedeceksin…






muhammedbozdag.com
__________________