Omur yoldur kimine uzun, kimine kısa. Zaman ilerledikce omrumuz de gecip gider. Zaman hazan yeli gibidir. Gun gelir sonbaharın son ayazında omur ağacımızda kalan son yaprağı da gazel gazel toprağa katar.
Omur yolunda ilerleyen fakat yolun nereye gittiğini bile bilmeyen, gafleti kendisine yoldaş edinen adam yine ezanla işine gitmek icin yola koyuldu. Evinin tam karşısında mutevazı bir cami, tevazu ehli caminin imamı var. Her gun karşılaşırlar, imam selÂm verir alır camiye dÂvet eder, dÂveti cevapsız kalır. Artık adam ‘İmam ne selÂm versin, ne de camiye dÂvet etsin’ der, kendi kendine yolunu değiştirir. Omrunun son baharında olan bu kişi aklına eserse, Âdet yerini bulsun diye bazen Cuma namazına gider, bazen de bayram namazlarına gider. Kulluk nedir, kulun Allah’a karşı gorevleri nedir az cok bilse bile yapmaz. Dunya meşguliyeti o kadar coktur ki ahiret yurduna hazırlığı coktur. Her akşam yatsı namazından sonra caminin ustundeki dergÂhta imam ve cemaat sohbet eder, hatimler, zikirler yapar, o kadar dÂvet almasına rağmen yine yolu uğramaz buralara. Gunleri boyle gecer gider. Bir gece yatağına yatar, garip ve cozemediği bir hÂl vardır kendisinde. Bu hÂl uzere hayata gozlerini yumar gibi uykuya dalar.
Gelmediği camiye ‘tahta kutu’ icinde omuzlar ustunde gelir. Ezansız, kametsiz namaza. En on safa, imamın bile onune gecer, ama ne namaz kılmak, ne de kıldırmak icindir. Kulağında yankılanan bir Yunus Emre ilÂhisi:
“Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın?
Goctu kervan kaldık dağlar başında
Cağırışır tellÂllar inanmaz mısın?
Goctu kervan kaldık dağlar başında.”
Bu terennumleri duyduktan sonra duşunmeye başladı, aynı zamanda da korkmaya… “Ben oldum!” diye haykırıyordu, ama sesini duyan yoktu. Şimdi keşke o dÂvetlere icabet etseydim, bildiklerimle amel edip, bilmediklerimi o guzel insanların sohbetinde oğrenseydim. O kervana ben de dÂhil olsaydım…
Nedamet yureğini, huzun gozyaşları gozlerini kaplamıştı. Keşke bu yataktan bir kalkabilsem, keşke o camiye gidebilsem diye ah vah ederken, bir ses:
“EssalÂtu hayrun mine’n-nevm.” (Namaz uykudan hayırlıdır) diyordu. Sabah ezanı okunuyordu. Yaşadıkları İlÂhî ikaz neticesinde bir ruyadan ibaretti. Hemen kalktı, guzelce abdest aldı, Sunneti evde kılıp camiye gitti. Namazını kıldı, namazdan sonra imamın yanına vardı, yaşadıklarını anlattı. İmam elinden tutup soylediklerini tekrar etmesini isteyerek tovbe telkin etti.
“Ya Rabbi! Ben pişmanım. Butun yapmış olduğum gunahlardan… Keşke ben yapmasaydım. İnşÃ‚allah bir daha ben yapmayacağım.”
Artık bir tovbe ile hayata sanki gozlerini yeniden acmıştı. Yolu her gun camiye uğrar olmuştu. Kendi ozune donup kul olmuştu.
fatih simit
__________________
Ruyadan Gerceğe Uyanış
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Ruyadan Gerceğe Uyanış