Musa kıssasındaki gibi İbrahim kıssasında da temel sorunun mevcut inanışlara sarılanların “şirki” olduğunu, şirkin kokusuna bile yaklaşmamak gerektiğini, diğer gunahları eğer Allah isterse affedebileceğini bir kez daha anladık. Acaba Nuh kıssasında da durum boyle mi bakalım…
26-Şuara 105,106,107,108,109,110 Nuh kavmi de gonderilen elcileri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Nuh: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. Ben size gonderilmiş guvenilir bir elciyim. Gelin Allah’tan korkun, bana uyun! Buna karşı ben sizden bir ucret de istemiyorum. Benim mukafatım ancak alemlerin Rabbine aittir. Gelin Allah’tan korkun, bana uyun!”
Her peygamber gibi o da hicbir karşılık beklemeden halkını uyarmış. Onların da korunmak icin kendisine uyup Allah’ın emirlerine uymasını istemiş. Nuh’un halkı bakalım ne cevap vermişler…
26-Şuara 111 Dediler ki: “Sana bayağı kimseler uymuşken biz sana inanır mıyız?”
Neden hep boyle oluyor acaba! Neden hep insanları kesim kesim kısım kısım ayırıp da oyle değer biciyor diğer insanlar! Neden hep bir zumre asil, zengin, itibar ve makam sahibi de diğerleri avam, işci, lafı bile edilmez goruluyor! Neden insanlar hem dinlerini hem de kendilerini fırka fırka obek obek boluyorlar! Yirminci yuzyılın da yirmi birinci yuzyılın da halen sorunu bu değil mi! Madem ki Nuh’un etrafındakiler ezilen, hor gorulen hatta suclu gorulen kesimken neden ilk inananlar hep onların arasından cıkıyor! Demek ki bu dunyadaki makamsızlık, ezilmişlik, avamlık yeri ve zamanı geldiğinde nimet olabiliyor. Hatasız kul olmaz elbette ama hatadan donmek demek ki buyuk erdem… Adem gibi, Musa gibi, Kabil gibi, Yakup’un oğulları gibi, Zuleyha gibi…
26-Şuara 112,113,114,115 Dedi ki, “Onların yaptıklarından bir bilgim yok. Hesapları, yalnız Rabbime aittir; keşke anlasanız. Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece apacık bir uyarıcıyım.”
Sanırım demek istiyorlar ki “Senin etrafındakiler bize uymayan suclular, bizim gibi duşunmuyorlar, bizim gibi yaşamıyorlar. Bir kesim aykırıyı almışsın yanına, bize dinden imandan bahsediyorsun. Siz kimsiniz ki bizim gibi değerliler yanında!” Ama Nuh icin onların evveliyatının ya da mevcut durumlarının bir onemi yok. Nuh sadece onların inanmışlıklarıyla ilgileniyor ve onları ayırmıyor. İleri gelenlerse bu durumda tehdide başlıyorlar…
26-Şuara 116 Dediler ki, “Bak Nuh, bu davranışına bir son vermezsen taşlananlardan olacaksın.”
Derhal mevcut inanışlar devreye giriyor. Bugun de halen hukmu surdurulmeye calışılan ilkel taşlama geleneği ta o gunlerden beri geliyor. Demek ki henuz keciler yememiş recmi iceren o şeytan ayetini!!!
26-Şuara 117,118,119,120,121,122 Dedi ki, “Rabbim, halkım beni yalanladı. Benimle onların arasını ac; beni ve beraberimdeki inananları kurtar.” Biz de onu ve onunla beraber bulunanları, dolu gemi icinde kurtardık. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine cokları inanmazlar. Kuşkusuz senin Rabbin Ustundur, Rahimdir.
Şuara suresinde kıssaların belli bolumlerine değiniliyor. Kıssanın tamamı anlatılmıyor ve surenin konsepti kapsamında elcilerin başına gelenlerin ne kadar benzeştiği ortaya dokuluyor. İşte Nuh kavminde de temel sorun mevcut inanışların Allah’ın hukmu yerine konulmasıyla meydana gelen şirk. Bir mumin icinse her zaman korunmak uzere binilecek ici nimet dolu bir gemi vardır. O gemi bugunku Muslumanlar icin bir anlamda Kuran’dır. Dışarıda kalanlarsa buyuk tufandan binlerce derme catma sal ile kurtulacağını zannederler. Geminin o buyuk felaketten kurtaracağına inanıp da yine de gemiye binmemek ne buyuk bir akıl tutulması!!!
26-Şuara 123,124,125,126,127 Ad (halkı) da elcileri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Hud ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. Ben, size gonderilmiş guvenilir bir elciyim. Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana uyun. Ben sizden buna karşı bir ucret istemiyorum. Benim ucretim yalnız alemlerin Rabbine aittir.
Gorduğumuz gibi Hud da aynı sozleri sıralayıp uyarmış. Ne bir ucret istemiş, ne mevki! Yeter ki Allah’tan korkup sakının demiş. Peki onlar ne yapmışlar…
26-Şuara 128,129,130,131 Siz her tepeye bir alamet bina edip eğlenir durur musunuz? Ebedi kalacakmışsınız gibi bir takım yapılar ediniyorsunuz. Yakaladığınız vakit acımasız yakalıyorsunuz. Allah’tan korkun ve bana uyun.
Anladığımız kadarıyla Ad kavmi tepelere bir takım binalar kuruyorlar ve bunları hem bir kutsal nişan, hem boburlenme, hem eğlence, hem de zulum aracı olarak kullanıyorlar. Kendi geleneksel inancları ve yaşayışları icinde Allah’ın varlığını hice saymış ve ebedi hayatı dunyadaymış gibi goren bir anlayış…
26-Şuara 132,133,134,135 Bildiğiniz her şeyi size vereni dinleyin. Size ciftlik hayvanları ve cocuklar verdi. Ustelik bahceler, pınarlar… Cidden ben sizin icin buyuk bir gunun azabından korkuyorum.
Dunyada refaha alışmış ve Allah’ın nimeti değil de kendi başarısı gibi gormeye alışmış bir insan yığınını bugun de gormuyor muyuz! Evlerinin etrafına yuksek duvarlar ceviren, arazilerini dikenli tellerle koruduğunu duşunen, konutlarına bile x-ray cihazlarından ve korumaların arasından gecilerek girilen, kendine ozel alışveriş merkezleri, kendine ozel hastaneleri, kendine ozel eğlence yerleri edinen, mezarlarını bile farklı bir mimariyle inşa eden zihniyet! Kariyerini, zenginliğini, dunyevi ilmini, malını, mulkunu kendinden bilip de avam dediklerini hic anlamaya bile tenezzul etmeyen!
26-Şuara 136,137,138 Dediler ki, “Oğut versen de vermesen de bizce birdir. Bu, bizden oncekilerin izlediği yaşantı bicimidir. Biz, cezalandırılacak da değiliz.”
Oyle ya! Anaları babaları dedeleri de boyle zengin, asil ve ayrıcalıklı bir yaşam bicimi yaşadılar. Şimdi bu kadar refahı bırakıp da sizin gibi fakirlere mi uyacaklar! Zekat mı istiyorsun? Al sana kırkta bir yeter. Daha canımızı mı verelim!!! Şimdi ben bu havuzları, villaları, fabrikaları, yatları ve katları bırakıp da sizin gibi değersiz insanlarla mı bir olacağım! Hadi oradan!!! Bu zenginliği bize babalarımız, buyuklerimiz bıraktı. Bunlar bizim hakkımız. Bu yuzden Allah bizi neden cezalandırsın ki!!!
26-Şuara 139,140 Boylece onu yalanladılar. Nihayet biz de onları yok ettik. Bunda bir ders var; ancak coğunluk inanmaz. Kuşkusuz senin Rabbin Ustundur, Rahimdir.
Ders var da Allah’ım duşunen kim! Elindekini kendi başarısı zannedenler ve gozu bir turlu doymayanlar icin ne soylesek boşa.. Bizim de gozumuz var zannederler! Sırada Semud kavmi var. Bakalım Salih neler soylemiş halkına…
26-Şuara 141,142,143,144,145 Semud (halkı) da elcileri yalanladı. Kardeşleri Salih, onlara demişti ki: “Sakınmaz mısınız?” Ben size gonderilmiş guvenilir bir elciyim. Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana uyun. Buna karşılık ben sizden bir ucret istemiyorum; ucretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.
Gorduğumuz gibi Salih de aynı sozlerle uyarmış. O da hicbir karşılık beklememiş! Yeter ki Allah’tan korkup sakının demiş. Ve devam etmiş…
26-Şuara 146,147,148,149,150,151,152 Siz burada guven icinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? Boyle bahcelerde, ceşme başlarında? Ekinler ve yumuşak tomurcuklu guzel hurmalıklar arasında? Ve dağlardan luks koşkler yontuyorsunuz. Allah’tan korkun ve bana itaat edin. O aşırıların emrine uymayın. Ki onlar, yeryuzunde bozgunculuk cıkarıyor ve dirlik-duzenlik kurmuyorlar.
Benzer şeyler Semud icin de gecerli demek ki. Dunyaya kalıcıymış gibi aşırıca meyleden ve bu meyilleri bir takım sozu gecer kimseler tarafından desteklenen bir anlayış… Kendi geleneksel anlayışlarını din edinmiş bir toplum… Bakalım ne cevap vermişler Salih’e…
26-Şuara 153,154 Dediler ki, “Sen buyulenmişsin. Sen bizim gibi bir insansın. Doğru sozlu isen bize bir mucize getir bakalım.”
İşte bu! Doğru soyleyene buyulendin diyen, delirdin diyen, saptın diyen, soylediklerini akıl suzgecinden gecirerek anlamaya calışmayıp dokuz koyden kovan anlayış… Mucize gelse inanacaklarmış gibi!
26-Şuara 155,156 Dedi ki, “İşte şu deve. Onun su iceceği belli bir zamanı vardır. Sizin de su iceceğiniz belli bir gununuz vardır. Ona bir kotuluk dokundurmayın. Yoksa buyuk bir gunun cezasına carpılırsınız.”
Dinlemişler midir acep!!!
26-Şuara 157,158,159 Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular. Ve ceza onları yakaladı. Bunda bir ders var; ancak coğunluk inanmaz. Kuşkusuz senin Rabbin Ustundur, Rahimdir.
Son pişmanlık fayda eder mi! Hic sanmıyorum. Tum kıssalardaki anlatışta Allah bize birbirlerine insanların ne kadar da benzer şekilde inkÂr ettiğini ifade ediyor. Bunun yanında da her kavmin ozellikle işlediği farklı gunahlar da one cıkarılıyor. Kıssalara dair bu ayetlerin bugunku izduşumune baktığımızda hemen her kavmin işlediği sucların benzerlerinin bugun tamamının dunyanın hemen her yerinde tekrar tekrar işlendiğini goruyoruz. Adeta butun bu kavimler hortlamış da dunyanın dort bir yanında aynı kabahatlerine devam ediyorlarmış gibi… Etrafta Nuh’un gemisine benzer bir şey yokken biz ne yapacağız! Tek kurtuluş yolu Kuran olduğuna gore kurtaracak gemi de o olsa gerek. Surenin devamında Lut kavmi ve onların işledikleri gunahlar geliyor bu kez onumuze…
__________________
Nuh'un Gemisi ve Kur'an Bağlantısı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Nuh'un Gemisi ve Kur'an Bağlantısı