Yeri burası değilse taşınsın lutfen. 1- ATATURK'UN FENERBAHCE KULUBU'NU ZİYARETİ: Yıl 1918, Birinci Dunya Savaşı butun hızıyla suruyor. Duşman donanması, Mustafa Kemal'in başında olduğu, savunduğu Canakkale Boğazı'nı gecememiş ve tam bir yenilgiye uğramıştı. Artık Mustafa Kemal'i başka cephelerde başka savaşlar beklemektedir. Bu arada cepheden İstanbul'a kısa bir tatile gelmiştir. Bu eşsiz kahramanın İstanbul'da yapacağı bir suru işi, bir suru teması olacağını tahmin etmek her halde guc olmasa gerek. Buna karşın o denli işinin arasında Fenerbahce Kulubu'nu ziyaret etmek istemiştir. Bu istek bizzat o yıllarda Anafartalar Kahramanı olarak anılan Mustafa Kemal'den mi gelmiştir, yoksa yakın arkadaşı Fenerbahce Kulubu Başkanı Sabri Toprak mı onu yonlendirmiştir orası bilinmiyor. Ancak Sabri Bey'in onu yonlendirmiş olabileceği akla ve mantığa daha yakın. Tarih 3 Mayıs 1918, İstanbul'da parlak bir ilkbahar guneşi olduğunu biliyoruz. Bu o gun kulupte olanlardan oğrenilmiştir. Ayrıca yıllarca kulubumuzun en yaşlı uyelerinden olan 1907 doğumlu Kamil Dincay ağabeyin kulube cok yakın oturduğundan dolayı o gunku ziyareti 11 yaşındaki bir cocuk olarak baştan sona izlediğini bir cok yerde anlattığını biliyorum. Savaş, Osmanlı Devleti'nin başkentinde direkt olarak hissedilmese de sokaklarda gezen uniformalıların cokluğu bunu anımsatıyordu. Oğleden sonra Moda'dan Kuşdili'ne giden yolda iki kişi yurumekteydi. Bunlardan biri sivil kıyafetli sarı saclı mavi gozluydu. Bu, Anafartalar Kahramanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa'dan başkası değildi. Yanında İttihat ve Terakki Partisi Genel Sekreteri ve Buyuk Atamız'ın en sevdiği arkadaşlarından biri hatta belki de birincisi Sabri Toprak vardı. Zaten Birinci Dunya Savaşı sıralarında her İstanbul'a gelişinde Sabri Bey'in Moda'daki evinde kalırdı. Sabri Bey o sıralar kulubun o zamanki tanımıyla umumi reisi (genel başkanı) idi. Ataturk bu kez de Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak Filistin Cephesi'ne giderken birkac gunluğune İstanbul'a uğramıştı. Vakit oğleden sonra idi. Kuşdili Cayırı'nın yanında ki kulubumuzun Kuşdili Lokali'ne geldiler. Canakkale'de duşmana gecit vermeyerek unlenmiş artık herkes tarafından tanınan Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal ile Kulubu ziyarete geleceklerini Sabri Bey onceden bildirdiği icin Fenerbahceliler onu bekliyorlardı. Once yorgunluk kahvesi icildi. Ardından da Dr. Hamit Husnu ve Elkatipzade Mustafa Beyler ile birlikte lokalin ikinci katında kupaların olduğu bolum gezildi. Daha sonra Elkatipzade Mustafa Bey kendisine kulup hatıra defterini uzattı. Fenerbahceli'lerin bu aziz konuğu Fenerbahce hatıra defterine hepinizin bildiği o unlu sevgi ve takdir duygularını yazmıştır; "Fenerbahce Kulubunun her tarafa mazhar-ı takdir olmuş bulunan asari mesaisini işitmiş ve bu Kulubu ziyaret ve erbab-ı himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugun muyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mubahiyim." 03.05.1918 / Ordu Komutanı Mustafa Kemal (Fenerbahce Kulubunun her tarafta beğenilip değer verilen, ortaya cıkmış eser ve calışmalarını duymuş ve bu kulubu ziyaret edip bu işte emeği, yardımı olanları tebrik etmeği gorev edinmiştim. Bu gorev ancak bugun yerine getirilebilmiştir. Takdir ettiğimi ve kutladığımı buraya kaydetmekle ovunuyorum.) Son olarak kulupten ayrılmadan once limonata icen Ulu Onder Atamız kulubumuzde aşağı yukarı iki saat kadar kalmıştır. Donuş zamanı geldiğinde bu kez Fenerbahce Kurek Şubesi'nin beyaz renkli iki cifte yarış teknesine (fıta) Kurbağalıdere kenarındaki kulubun iskelesinden binildi. Kurekte Elkatipzade Mustafa Bey vardı. Mustafa Kemal Paşa Fenerbahcelilere son soz olarak: "Fenerbahce'ye sonsuz muvaffakiyetler (başarılar) dilerim, Allahaısmarladık" demişti. 2- ATATURK FENERBAHCE'NİN MACINI İZLİYOR: 1925 yılının ekiminde Turkiye Şampiyonu Muhafızgucu'nun unlu futbolcuları Milli Takım kalecisi Hamit, Talat, Sudi ve Nuri ile Bursa'nın secme futbolcuları karma bir takım oluşturmuşlardı. Bu karma takımla mac yapması icin Alay Komutanı Fenerbahce'ye oneri goturmuştu. Ancak kulubumuzun bir gun sonra İstanbul'da lig macı olduğundan, yoneticiler Bursa'ya ancak A Takım'dan birkac takviyeli ucuncu takımı yolladılar. Muhafızgucu Bursalı futbolcular karması ve Fenerbahce ucuncu takımı (bugunku B Genc Takımlar dengi) arasındaki bu mac 1-1 sonuclandı. Ataturk o sırada Bursa'da idi. Macı izlemiştir. Yazımızın başında da soz ettik. Galatasaray dergisinin 6. Sayısında (Aralık 2002) "Ataturk'un Futbol Merakı" adı altında Ataturk'un yaşamı boyunca gittiği maclara değinen sayın Adnan Işık bu macı yazık ki gozden kacırmış. Yani onun savladığı gibi Ataturk uc mac değil bununla birlikte dort mac izlemiş oluyor. 3- ATATURK FENERBAHCE'NİN YAZ BALOSUNA GELİYOR: 1960'lı yıllara değin Kalamış'ta unlu Belvu Oteli ve Gazinosu vardı. Fenerbahce burada surekli olarak uye ve mensuplarına balolar duzenlerdi. İşte 1927 yılında bu gazinoda tertiplenen bir yaz balosunu o sıralar İstanbul'da olan Ataturk yine koyu Fenerbahceli olan 3. Kolordu Komutanı Şukru Naili Gokberk Paşa ile birlikte onurlandırmış, burada Fenerbahceliler ile gec vakitlere kadar sohbet etmiştir. Fenerbahcelilerin bu yaz balosu 57 yıllık o kısacık omrunde Ataturk'un gittiği tek spor kulubu balosudur. 4- ATATURK : "BUNLAR BİZE USTUN" 1928 yılı haziranında Dolmabahce sarayında yine bir sohbet anında sekiz kişiydiler. Ataturk, Şukru Saracoğlu, Necmeddin Sadak , Ruşen Eşref Unaydın, Mustafa Necati, Kazım Ozalp ( Fenerbahce'ye uye olmadan once), Kılıc Ali ve gazeteci İsmail Muştak spor uzerine soyleşmekteydiler. Ataturk bir ara aniden Şukru Saracoğlu'na doğru donup, "Bak onlar altı kişi. Fenerbahceli olarak burada bir sen bir de ben varız. Bunlar 6-2 bize ustunler. Aman ayağımızı denk tutalım." der. Bu yukarıda yazdığım anekdot sonraki yıllarda Fenerbahce Kulubu'ne başkan olan Şukru Saracoğlu tarafından nakledilmiştir. Onunla yıllarca aynı yonetim kurullarında yakın ilişki icinde bulunan Ruştu Dağlaroğlu'na anlatılmıştır. 5- ATATURK: "BEN DE FENERBAHCELİYİM." 1928 yılının ağustos ayında ezeli rakibimiz Galatasaray'la kazananın Atanın bir bustunu muzesine gotureceği ozel bir mac yapıyorduk (Gazi Bustu Kupası). Bu mac Taksim Stadı'nda 10 Ağustos 1928'de oynandı. Ataturk o sıralar İstanbul'da idi. Gunduz Buyukdere'de bir Milletvekili arkadaşının yazlığına konuk olan Ataturk, akşam ustu Dolmabahce Sarayı'na geri donmuştu. Henuz akşam sofrasına gecilmemiştir. O akşam Ataturk'un sofrasının konuklarından beşi Gazi ile sohbet etmektedirler. Soz, o gunku mactan acılır. Ataturk Akşam Gazetesi sahibi, Sivas Milletvekili aynı zamanda Galatasaray Kulubu Başkanı Necmettin Sadak'a doner ve sorar: "Bugunku mac ne oldu?" Sadak'tan once yine bir Galatasaraylı olan Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati yanıt vermek ister. Gazi ona "Sen dur, sana sormadım." der. Bunun uzerine Necmeddin Sadak "3 - 3 berabere bitti paşam" diye yanıt verir. Bu sonucu oğrenen Mustafa Kemal, Sabri Toprak ve Vasıf Cınar Beyler'den oluşan iki Fenerbahceli konuğuna doğru yaklaşıp, "Ya oyle mi! Zaten burada da 3-3 berabereyiz." demiştir. Cunku Necmettin Sadak, Mustafa Necati'den başka orada bulunan Ruşen Eşref Unaydın da Galatasaraylıdır. Hemen arkasından da merakla kendisine bakan karşısındaki Galatasaraylılara anlamadınız mı! der gibi bir yuz ifadesiyle şu cumleyi soylediği gorulur: "BEN DE FENERBAHCELİYİM" Omru boyunca camiasına gonulden bağlı kalmış bir Galatasaraylı tarafından anlatılan ilginc oyku: 1951 yılında Fenerbahce atletizm takımı, ilk Turk kulubu olarak Atina'ya musabakalar yapmaya gitmişti. 19 kişilik kafileyle Yunanistan'a gidildi ve cok başarılı olundu. Fenerbahceli atletler yarışmalarda 7 birincilik kazandılar. O sıralar Atina Buyukelcimiz Ataturk'un her zaman en yakınında bulunmuş olanlardan Ruşen Eşref Unaydın'dı. 25 Nisan 1951'de mektepli (Liseden Galatasaraylı) ve de en onemlisi Galatasaray Spor Kulubu'nun 11 no'lu kurucu uyesi Buyukelci Ruşen Eşref Unaydın atletlerimizin kazandığı buyuk başarılardan sonra kafilemize Turk Buyukelciliğinde bir kokteyl verdi. Burada Fenerbahcelilere yaptığı konuşmada, "Atina'da bayrağımızın zafer kudretinin tam ve şerefli bir simgesi oldunuz... Biliniz ki, buyuk Atamızın da ruhu şad olmuştur. (sevinmiştir)" dedikten sonra, atletler kendisi ve dort arkadaşı Ataturk ile sohbet ederlerken Atanın "Ben de Fenerbahceliyim" dediği anıyı yani 10 Ağustos 1928 cuma akşamını orada bulunanların isimlerini de tek tek vererek anlatmıştır. Bu tarihsel anekdotun kulubunun ilk uyelerinden ve omru boyunca camiasına gonulden bağlı kalmış bir Galatasaraylı tarafından anlatılması ilginctir. Boylece olay her turlu spekulasyona boyle dediği doğru mu... yoksa... acaba..! gibi duşuncelere mahal bırakmayacak soyut, doğrulanamayan bir mecranın dışına cıkıyor. Daha da bir anlam kazanıyor. Ruşen Eşref bugun yaşamıyor... Kendisini saygıyla anıyoruz. 6- ATATURK, KULUBUNE YARDIM EDİYOR: 5 Haziran'ı 6 Haziran 1932'ye bağlayan gece Fenerbahce'mizin Kuşdili'nde ki ahşap lokalinde yangın cıkmıştı. Kulup binamız icindeki, tarihsel fotoğraflar, tum branşlara ait malzemeler, kulubun tum evrakları, kutuphane ve mobilyalar bina ile birlikte tamamen yandılar. Kısaca cok az eşya kurtarılabilmişti. Kulubumuz yuvasız kalmıştı. Gazeteler yardım kampanyaları actılar. Orneğin Cumhuriyet Gazetesi her gun bağış yapanları adları ile yayınlıyordu. 20 Haziran 1932 pazartesi gunu yapılan bağışlarla o gune kadarki bağış toplamının 791 Lira'yı bulduğunu Cumhuriyet Gazetesi'nden oğreniyoruz 21 Haziran 1932 Salı gunune ait 2917 no'lu Cumhuriyet Gazetesi'ni elinize aldığınızda ise 1. sayfanın sağ ust koşesinde bir haber dikkati cekiyordu. "Gazi Hazretleri Fenerbahce'ye 500 Lira teberru ettiler." Atamızın gonderdiği bu 500 liralık bağış miktarını lutfen kucumsemeyin ve şunu da goz onune alın. Ataturk bu tur harcamalarını kesinlikle hep kendi maaşından, cebinden yapardı. Yani bu bir tur devlet kesesinden hovardalık değildi. Gazeteyi incelediğimizde 10-12 gunde yapılan toplam bağış miktarının 791 Lira olduğu goruluyor. Atamız tek başına 500 Lira gondermiş ve miktar bir anda 1300 Lira'ya fırlamıştır. Acaba Ataturk kendini neden bağış yapma zorunluluğunda hissetti. Bu bağış Ataturk'un Fenerbahce Kulubu ile bir gonul bağı, bir gonul ilişkisi olduğunun en somut bir kanıtı bence... Yukarıda sizlere Atamızın gonul verdiği kulubune yaptığı maddi yardımın miktarını acıkladık. Bu yardımın manevi değerinin hesaplanamaz olcude olduğunu soylememize gerek yok herhalde! 7- "FENERBAHCE SU TOPU TAKIMI GELSİN" Ataturk'un Fenerbahceli oluşunun bir başka kanıtı da ilginctir. 1987'de bir ziyaretimde rahmetli Ruştu Dağlaroğlu anlatmıştı. Onun ağzından sıcağı sıcağına tuttuğum notları biraz kısaltarak aktarıyorum. "Şahsi gayretlerimle Fenerbahce su topu takımını kurdum. O zaman babam bana 5 lira haftalık veriyordu ki bu cok buyuk bir meblağ sayılırdı. Ben kurduğum takım kulupte uvey evlat muamelesi gorduğu icin istisnasız bu paranın hepsini takıma harcıyordum. Zaten o zaman da kulubun gideri gelirinden fazla idi. Kulupten bir lira yardım almadığım gibi orneğin Mahmutpaşa'dan aldığım bornozlar ve başlıklar ya calınıyor ya kayboluyordu. İki hafta sonra yenisini almaya gittiğimde ise aynı renktekini bulamıyordum. Bu sıralarda Ataturk dinlenmek uzere Yalova'ya gelmişti. Onun onuruna Yalova'da ceşitli spor gosterileri duzenlemişler. Bir de Yalovalı gencler ile su topu karşılaşması ongorulmuştu, benim başlangıcta hicbir şeyden haberim yoktu. Bir gun telefonum caldı. Arayan Su Sporları Federasyonundan Rıza Sueri Bey'di. (O donemlerde yuzme, sutopu, yelken sporları tek catı altında orgutlenmişti.) Rıza Sueri bana pazar gunu Termal Havuzunda Atanın huzurunda musabaka yapmaya Fenerbahce su topu takımının gideceğini ve hazırlanmamızı soyledi. Ben şaşırmıştım. Ancak o an bir şey soramadım. İki uc gun sonra Federasyona gittim, butun isteğim takımı Yalova'ya goturmemekti. Cunku o donemdeki diğer su topu takımlarının hemen tumunun kıyafetleri bizden cok daha derli topluydu. Sueri'ye ısrarla Ata'nın huzuruna boyle cıkmanın saygısızlık olacağını ve başka bir takımı Yalova'ya gondermelerini soylediğimde; "Bu imkansız, gitmek zorundasınız" diyerek bana şiddetle karşı cıktı. Nedenini sorduğumda ise cevabı cok kısa oldu. "Elimizde değil, Gazi Paşa hazretleri oyle arzu ettiler". 8- "BUSTUMU KOYABİLİRSİNİZ" Ataturk bustlerinin her tarafa konulması ve heykelerinin dikilmesi konusunda hassastı. Gosterişli torenlerle yurdun dort bir yanını bustler heykellerle donatmak belli ki o eşsiz kahramana ters geliyordu. Yaşamı boyunca bu tip davranışları ozendirmemiş uygun bulmamıştı. İnsanlar onun fikirlerini ozumsemeli devrimlerinin bekcisi olmalıydı. Ancak bu konuda istisnalardan bir tanesini Fenerbahceliler yaşadı. Fenerbahce Kulubu'nun 1 Haziran 1934 yıldonumu bayramında stadına ant icerek bir Ataturk bustu koymak icin istediği izini bizzat yine Ataturk kabul etmiş ve olur vermişti. Boylelikle Fenerbahce Stadı Turkiye'de Ataturk'un bustunun konmasına izin verdiği tek stat olma ozelliği ve onurunu hala taşımaktadır. 9- "FENERBAHCE KULUBU VE GENCLİK BURADA DENİZ SPORLARI İLE UĞRAŞSIN" Galatasaraylı Spor Tarihcisi Haluk San 1981 yılında kaleme aldığı "Belgeleri ile Turk spor tarihinde Ataturk" adlı calışmasının 129. sayfasında şoyle yazar: "ATATURK 1937'DE FENERBAHCE KOYUNDA " Yıl 1937 - Ataturk bir yıl once uc kez gittiği Moda koyunun Fenerbahce yonundeki durumunu yerinde incelemeyi uygun buluyor ve 1937 yılı yaz aylarında yanındakilerle birlikte Kalamış ve Fenerbahce'yi gezerek, ilgililere onemli direktifler veriyordu. Bu konu, "Turk amator sporunun hizmetinde 20 yıl İstanbul - İstanbul Yelken Kulubu 1952 - 72 adlı broşurun ilk sayfalarında şoyle bildirilmektedir: "Buyuk kurtarıcımız ATATURK 1937 yılı yazında Fenerbahce'yi gezerek, yanında bulunan devlet adamlarına ve diğer ilgililere mendireğin ve diğer yarımadanın buyuk bir ihmal icindeki durumunu gostererek: Mendireğin onarılmasını ve Fenerbahce'nin, gencliğin deniz sporları ile uğraşabilmesi icin merkez yapılmasını arzu ettiğini soylemişlerdir. İşte K. Ataturk'un bu emirlerini gercekleştiren kuruluş olarak haklı ve sonsuz bir ovunc duymaktayız." Atamız burada dikkat ederseniz Turk genclerinin ya da Fenerbahceli genclerin demiyor. (yani burada Fenerbahce semtinde oturan gencler kastedilmiyor. O yıllarda Fenerbahce burnunda ya da bugunku Fenerbahce semtinde zaten fazla oturan yoktu. Adres net ve acıktır, "Fenerbahce'nin, gencliğin deniz sporları ile uğraşması" ya da bunu şoyle de tanımlayabiliriz: Genclik Fenerbahce Kulubu'nde deniz sporları ile uğraşsın. Burada Fenerbahceli gencler deniz sporları yapsın..! Bu soylemde doğrudan Fenerbahce Kulubu'nun ve onun genclerinin amaclandığı cok acık bir şekilde goruluyor. Atamızın 1937 yılında ki "Fenerbahce Kulubu burada (Fenerbahce burnunda) gencliğin deniz sporları ile uğraşmasını sağlasın." direktifi onun olumunden yıllar sonra gercekleşti. Cem Atabeyoğlu'nun Hisarbank Kultur Yayınları'ndan cıkan "Ataturk ve Spor " 1981 adlı yapıtında da aynı konu işlenmektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu, Buyuk Kurtarıcı ve Devrimci'nin Fenerbahce Kulubu'ne gosterdiği bu ozel ilgi ve sevgiyi kanıtlamak icin dokuz ayrı konuda dokuz ayrı olayı, anekdotu naklettik. Bu anlatılanlar, yazılanlar ayrı zaman ve mekanlarda gecmelerine karşın odak noktaları - ana fikir - tektir. " FENERBAHCE SEVGİSİ " Bu yazdıklarımızın hepsi tanıklarıyla ya da belgeleriyle kanıtlanmış gerceklerdir. Bir kısmı zamanının gazete, dergi v.b. arşivleri tarandığında gorulecektir. Bir kısmı da, o olayı bizzat yaşamış olanların daha sonra olayı ucuncu şahıslara nakletmeleri sonucu oğrenilmiştir. Fenerbahceli olmayanlara sesleniyorum. Yokluktan yepyeni cağdaş bir ulke yaratan Ataturk hepimizindir. O eşsiz insanın Fenerbahce'ye gosterdiği ozel ilgi ve sevgiyi yani kulubumuzun taraftarı olmasını yadırgamayın, kıskanmayın. Sonucta onunda herkes gibi duyguları, tutkuları, sevgileri olmasından doğal ne olabilir. O buyuk insan kendini halkından soyutlamamış ve dort duvar arasına hapsetmemiş, hayatı boyunca halktan biri gibi davranmış ve yaşamış bir onderdi. O eşsiz insanla ilgili bir anekdotu bu konuyla doğrudan ilgili olduğu - ortuştuğu - icin yazıyorum. Cumhuriyetin 12. yıldonumu ile ilgili torenler, duzenlemeler nedeniyle hazırlanan ve Ankara'nın ceşitli yerlerine asılacak dovizlerin listesi Ataturk'e gosterilmiş. Bunlar arasında "Ataturk en buyuk Turk'tur." "Asırlar boyunca gelen en buyuk Turk" ve bunlara benzer dovizler, afişler v.b. vardır. Ataturk listedeki bu tur ibarelerin bunlara gerek yok dercesine elindeki kalemle ustunu cizer (iptal eder) ve sadece şunu yazar: ATATURK BİZDEN BİRİDİR" 20. yuzyılın eşsiz ve en buyuk insanı ATATURK yaşamı boyunca butun tercihlerini, doğru bildiklerini, inandığı gercekleri, tutkularını, kamufle etmeden doğrudan halkıyla paylaşmıştır. Soruyorum : Kendi anlatımı ile bizden biri olan boyle bir insanın bir spor kulubunun taraftarı olmasında ne gibi bir olağanustuluk ya da tuhaflık olabilir. Yuce Ataturk'un gonul verdiği, taraftarı olduğu kulubu deklare etmemesi, belli etmemesi duşunulebilir mi? Bu konuya nokta koyarken Buyuk Fenerbahceli Ruştu Dağlaroğlu'nun "Fenerbahce Tarihi" adlı buyuk eserinde yaptığı şu değerlendirmeye tamamen katıldığımızı da ifade ederek buraya aynen alıyoruz. "Buyuk Kurtarıcının Fenerbahce Kulubu'ne gosterdiği bu ozel ilgi, sevgi ve muhabbeti kesinlikle yadırgamamak ve cok da gormemek gerekir. Fenerbahce gibi Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasına her aşama ve sahada hizmet veren, her turlu tehlikeyi goze alıp silah ve adam kacıran, futbol takımından hepsi subay beş elemanını SAKARYA savaşlarına gonderen, o karanlık yıllarda en guclu duşman takımlarını ard arda yenerek, ulusuna umit ve iman aşılayan ve boylece genc cumhuriyetin temel mayasında PAY SAHİBİ olan bir kulubu Ulu Onder elbette ki ozel bir sevgi ile sevecek ve hatta 10 Ağustos 1928 akşamı yaptığı gibi. "BEN DE FENERBAHCELİYİM.." derken bunu ovunerek soyleyecekti." Ataturk tum kuluplere aynı davranmıştı ya da Beşiktaşlı idi savını ortaya atanlara son olarak şunu yazmama izin veriniz: O Karşıyaka kulubunun defterine duygularını yazmıştı, Altay kulubunde de aynı şeyi yapmış, bir de macını izlemiştir. Beşiktaşlıları evinin camından seyretmiş, onlarla bir kez konuşmuş, Galatasaray'ın mac davetine teşekkur mektubu yazmış, bir kez macını izlemiş Guneş Kulubunun iki kez cayına gitmiştir. Tum bunlar onun Turk gencliğini Turk sporcularını ve spor kuluplerimizi ayrı ayrı cok sevdiğini gosteriyor. Zaten Turkiye Cumhuriyeti'ni genclere emanet edişinden de bu ozel sevgi ve guven anlaşılabilir. Ancak aynı Ataturk'un Fenerbahce'ye olan sevgi ve muhabbeti bir ustunluk apayrı bir ozellik taşımıştır. Cunku Fenerbahce Kulubu'nu ziyaret etmiş, hatıra defterine duygularını yazmış, macına gitmiş yaz balosuna katılmış, yangından sonra kulubune maddi yardımda bulunmuş, Yalova Termal'deki gosteri macına Fenerbahce su topu takımını davet ettirmiş, stadına bustunun konmasına izin vermiş, Fenerbahce kulubu mensuplarının deniz sporları ile ilgilenmesi isteğini dile getirmiş bu konuda direktif vermiştir. Her şeyden onemlisi tum bunları hic hesaba katmamıza gerek bırakmayacak şekilde iki kez Fenerbahceliliğini deklare etmiştir. Ataturk'un hala Beşiktaşlı olduğunu savlayanlara ya da onun kulupler ustu sayılması gerektiğini yazıp cizenlere bugun ne dememiz gerektiğini siz değerli okuyuculara bırakıyorum. Eskiden bu kişilere "Kulupcu" denirdi. Bunların yaptıkları gercekten de tam bir kulupculuk... Galatasaraylı Haluk San ile Fenerbahceli Ruştu Dağlaroğlu spor tarihcileri olarak " Turk Futbol Tarihi" adlı kitabın hazırlanması sırasında Dağlaroğlu'nun Taksim'deki evinde yoğun calışmalar yapılmaktadır. Bu calışmalardan birinde Haluk San, Dağlaroğlu'na , " Ataturk'un Fenerbahceli olduğunu biliyor muydun? " diye sorduktan sonra Ruşen Eşref Unaydın'dan duyduğu Ataturk'un Ben de Fenerbahceliyim dediği anektodu anlatmaya kalkınca, Dağlaroğlu "Bunu bize 1951'da Atina'da kendisi anlatmıştı. Benden başka salonda diğer atletler de vardı" demiştir. Bu olayı Rahmetli Ruştu Dağlaroğlu'nun oğlu Mujdat anlattı. Kendisine bu yazıda verdiği bilgiler icin şukranlarımızı sunarız. Alıntıdır.
__________________