(41) Savaşa Başlama Vakti
(65) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şoyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in fecir tulu ettiğinde baskın yapardı...”
Muslim 382/9
(66) Usame bin Zeyd (Radiyallahu Anh) şoyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizi Cuheyne kabilesinden el-Huraka boyu uzerine cihada gonderdi. Bizler sabah vakti o kavme baskın yaptık ve onları bozguna uğrattık...”
Buhari 6720, Muslim 96/158, 159
(67) Abdullah bin Ebi Evfa (Radiyallahu Anh), Omer bin Ubeydullah’a bir mektup yazdı. O mektubu ben okudum şoyle idi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) duşmanla karşılaştığı bazı savaşlarında guneş semanın ortasından meyil edene kadar bekledi sonra insanların arasında ayağa kalkıp:
−‘Ey insanlar! Duşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz! Allah’tan afiyet isteyiniz. Ancak duşmanla karşılaştığınız vakit sabrediniz! Bilin ki, cennet kılıcların golgesi altındadır!’ buyurdu.
Sonra da:
−‘Ey Kitabı indiren, ey bulutları yuruten, ey toplanmış orduları bozguna uğratan Allah’ım! Duşmanları bozguna uğrat, duşmanlara karşı bize yardım et, bize zafer ver’ diye dua etti.”
Buhari 2772, 2820, Muslim 1742/20
(42) Savaş İşlerini İstişare Yapmak
(68) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şoyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine Ebu Sufyan’ın gelmekte olduğu haberi ulaşınca ashabıyla istişare etti. Once Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) goruşlerini soyledi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona bir şey soylemedi. Sonra Omer (Radiyallahu Anh) goruşlerini soyledi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona da bir şey soylemedi. Muteakiben Sa’d bin UbÂde (Radiyallahu Anh) ayağa kalktı ve:
−Her halde bizi kast ediyorsunuz ya Rasulallah! Nefsimi elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, sen bize atlarımızı denize girdirmemizi emretseydin, hic şuphesiz biz onları denize girdirirdik. Eğer sen bize atlarımıza binip Berku’l-Gimad’a gitmek icin onları mahmuzlamamızı emretseydin biz bunu elbette yapardık dedi.
Bunun uzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) insanları Kureyş ordusu uzerine yurumeye cağırdı. Muteakiben hareket ettiler, nihayet Bedre indiler. O arada Kureyş’in su taşıyan develeri geldi. Bunların arasında Benu’l-Haccacın siyah bir kolesi bulunuyordu. Sahabeler onu yakaladılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkadaşları ondan Ebu Sufyan ve arkadaşları hakkında haber soruyorlardı.
O:
−Benim Ebu Sufyan hakkında bir bilgim yok, ancak şu Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye bin Halef’tir dediğinde sahabeler onu yalan soyluyor zannederek dovuyorlardı. Bunun uzerine kole caresizlikle:
−Evet, Ebu Sufyan hakkında bilgi vereceğim diyor, serbest kaldığında yine:
−Benim Ebu Sufyan hakkında bir bilgim yok, ancak şu Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye bin Haleftir dediğinde sahabeler yine onu dovuyorlardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o ara namaz kılıyordu. Kolenin bu şekilde sorgulanmasını gorunce namazdan cıktı ve:
−‘Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu adam doğru soylediği zaman onu dovuyorsunuz, yalan soylediğinde ise onu bırakıyorsunuz!’ buyurdu.
Ravi dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) savaş alanında bazı yerlerden icin elini o yerin uzerine koyup:
−‘İşte burası falanın olup duşeceği yerdir, burası da falanın ve burası da falanındır’ buyurdu. Gercekten Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haber verdiği kimseler, eliyle işaret ettiği yerin otesine gecememiştir orada olmuştur.”
Muslim 1779/83
(69) Urve bin Zubeyr, el-Misver bin Mahreme ile Mervan İbnu’l-Hakem bu iki ravi birbirini tasdik ederek şoyle dediler:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye zamanında yola cıktı.
Yolun bir kısmına vardıklarında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabelere:
−‘Halid bin Velid Kureyş suvarileri ile gozcu olarak Ganim mevkiindedir. Şimdi siz yolun sağ tarafını tutunuz!’ buyurdu.
Vallahi Halid bin Velid Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve arkadaşlarını hissedemedi de nihayet Halid bin Velid Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ordusunun kaldırdığı kara tozu gordu ve binitini ayağı ile vurarak koşturup Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ordusunun geldiğini Kureyş’e bildirmek uzere suratle gitti.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabeleriyle yurudu. Nihayet Seniyye mevkiine gelmişti ki, oradan Kureyş uzerine inilirdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in devesi burada coktu. İnsanlar kalk yuru, kalk yuru dediler. Deve cokmekte ısrar etti. Bu sefer insanlar Kasva cokup kaldı, Kasva cokup kaldı dediler.
Bunun uzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Kasva cokup kalmaz, onun cokme huyu da yoktur. Fakat vaktiyle fili men eden Allah, şimdi de Kasvayı men etti’ buyurdu.
Bundan sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Kureyş Allah’ın haramlarını tazimi kastederek benden ne kadar zor istekte bulunsa, ben onların hepsini de Kureyş’e vereceğim’ buyurdu. Sonra Kasvayı surdu. Hayvan sıcrayıp kalktı.
Ravi dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kureyş tarafından saptı, nihayet suyu az olan Semed kuyusu yolu uzerindeki Hudeybiyenin en sonuna indi. Bu az suyu insanlar azar azar alırken nihayet orada ikamet etmek icin su bırakmadılar sonunda onun hepsini cektiler. Neticede Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e susuzluktan şikÂyet edildi. Bunun uzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ok cantasından bir ok cıkardı ve bu oku Semed kuyusuna koymalarını emretti.
Vallahi o anda kuyunun suyu coşmaya başladı. Suyun bu fışkırması, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkadaşları oradan donunceye kadar devam etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabeler bu halde iken, Budeyl bin VerkÂe el-HuzÂii, kendi kabilesi HuzÂa’dan bir kac kişi ile cıka geldi. Tihame kabileleri arasında Huzaalılar, oteden beri Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sırdaşı idiler.
Budeyl, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
–Ka’b bin Luey ile Âmir bin Luey kabileleri Hudeybiyenin suyu en fazla olan yerlerine konakladılar. Sutlu ve yavrulu develeri de yanlarındadır. Şuphesiz onlar seninle savaşacak ve seni Beyte gitmekten alıkoyacaklar dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Biz hic kimseyle savaşmak icin gelmedik. Biz sadece umre yapmak icin geldik. Harp Kureyş’i zayıflatmış, onlarda mecal bırakmamış, onlara buyuk zarar vermiştir. Eğer Kureyş dilerse ben onlarla aramızda bir muddet tayın ederim. Onlar da benimle diğer muşriklerin arasını serbest bıraksınlar. Eğer ben Araplara galip gelirsem Kureyşliler de insanların girdiği bu itaat yoluna girmek isterse girebilirler.
Şayet ben Araplara galip gelemezsem, buna gore de Kureyşliler rahat eder. Eğer onlar bu teklifi kabul etmekten imtina ederlerse, nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu İslam davam uğruna başım vucudumdan ayrılıncaya kadar Kureyşliler’le savaşacağım. Ve Allah elbette nusrat emrini yerine getirecektir’ buyurdu.
Budeyl:
−Soylediğin şeyleri onlara tebliğ edeceğim dedi.
Ravi dedi ki:
−Budeyl gidip Kureyşin konaklama yerine vardı ve:
−Biz size şu adamın yanından geliyoruz şoyle şoyle soylerken işittik. Onu sizlere sunmamızı dilerseniz bunu yaparız dedi.
Onların sefihleri:
−Ondan hicbir şeyi bize haber vermene bizim ihtiyacımız yoktur! dediler.
Onlardan goruş sahibi kimseler ise:
−Haydi, ondan soylerken işittiğin şeyi getir dediler.
Budeyl:
−Ben ondan şoyle şoyle derken işittim dedi ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sozlerini onlara nakletti.
Bunun uzerine Urve bin Mesud ayağa kalktı ve Kureyş’e şunları soyledi:
−Ey kavmim! Siz benim babam yerinde değil misiniz? dedi.
Kureyşliler:
−Evet, dediler.
Urve bin Mesud:
−Ben de sizin oğlunuz yerinde değil miyim? dedi.
Urve bin Mesud:
−Herhangi bir şeyle beni itham eder misiniz? dedi.
Kureyşliler:
−Hayır, dediler.
Urve bin Mesud:
−Ukaz halkını size yardıma cağırdığımı ve onların bu yardımdan aciz kalınca, kendim, ailem cocuklarım ve bana itaat eden kimselerle size yardıma geldiğimi iyi bilirsiniz değil mi? dedi.
Onlar da:
−Evet, dediler.
Bunun uzerine Urve bin Mesud şoyle dedi:
−Bu adam size hayırlı bir yol sunuyor onu kabul edin ve beni bırakın ona gideyim.
Kureyşliler:
−Haydi, git dediler.
Urve bin Mesud, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına geldi ve onunla konuşmaya başladı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Budeyl’e soylediği sozlere benzer şeyler soyledi.
Urve bin Mesud’da o vakit:
−Ey Muhammed! Sen kavminin kokunu kazıdığını farz etsek, senden once Arap’tan kendi kavmini toptan helak eden bir kişi duydun mu, goruşun nedir? Yahut bunun diğeri ve tam zıddı olursa! Vallahi ben aranızda seckin kişileri goruyorum bu kesin. Bununla beraber savaş anında firar edip seni terk edecek ahlakta insanlar arasından toplanmış karışık kimseleri de goruyorum dedi.
Ebu Bekir Urve bin Mesud’a:
−Haydi, sen, Lat putunun fercini yala! Biz mi savaştan kacıp Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i yalnız bırakacağız? dedi.
Urve:
−Bu kimdir? dedi.
Sahabeler:
Ebu Bekir dediler.
Urve:
−Nefsimi elinde tutana yemin ederim ki, uzerimde odeyemediğim bir iyiliğin olmasaydı ben de sana cevap verirdim dedi.
Ravi dedi ki:
−Urve konuşmaya devam etti. Her sozu soyledikce eliyle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sakalını tutuyordu. Mugire bin Şu’be başında miğfer elinde kılıc Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hemen başucunda ayakta duruyor onu koruyordu. Urve ne zaman Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sakalına elini uzatsa, Mugire kılıcının kınıyla onun eline vuruyor ve:
−Elini Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sakalından uzaklaştır! diyordu.
Muteakiben Urve başını kaldırdı ve bu kimdir? dedi.
Sahabeler:
Mugire bin Şu’be’dir dediler.
Bunun uzerine Urve:
−Ey gaddar! Ben hala senin ihanetinin bedelini odemeye gayret etmiyor muyum? dedi. Mugire cahiliye zamanında Malik oğullarından bazı kimselerle yol arkadaşlığı etmiş ve yolda onları oldurmuş ve mallarını almış, sonra Medine’ye gelip Musluman olmuştu.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Musluman olmana gelince onu kabul ediyorum. Mallara gelince ben bunlardan hicbir şeyde değilim!’ buyurmuştu.
Sonra Urve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabını gozleriyle izlemeye başladı. Vallahi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ağzından bir şey atarsa bu mutlaka sahabelerden birinin eline duşuyor ve o kişi bunu yuzune ve bedenine suruyordu. Bir şey emredilince, sahabeler derhal onu yerine getirmeye koşuyorlar. Abdest aldığı zaman abdest suyunu almak icin birbirini oldurecek gibi yapıyorlar. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) konuştuğu zaman sahabeler seslerini kısıyorlar. Onu tazim ettikleri icin yuzune dikkatle bakmıyorlardı!
Muteakiben Urve, Kureyşlilerin yanına geldi ve gorduklerini şoyle anlattı:
−Ey kavmim! Vallahi ben bircok krallara elci olarak gittim. Kayser’e, Kısra’ya, Necaşi’ye elci olarak gittim. Vallahi bunlardan hicbirinin adamlarını, Muhammed’in ashabının Muhammed’i tazim ettiği gibi tazim eder olarak gormedim! Vallahi Muhammed’in ashabı o, ağzından bir şey attığı vakit bu mutlaka sahabelerden birinin eline duşuyor ve o kişi bunu yuzune ve bedenine suruyordu. Bir şey emredilince, sahabeler derhal onu yerine getirmeye koşuyorlar.
Abdest aldığı zaman abdest suyunu almak icin birbirini oldurecek gibi yapıyorlar. Nebi konuştuğu zaman seslerini kısıyorlar. Onu tazim ettikleri icin dolayı yuzune bile dikkatle bakmıyorlar! Bu adam size hayırlı bir yol sunuyor onu kabul edin! dedi.
Kinane oğullarından bir adam:
–Bırakın bir kere de ben Muhammed’e gideyim dedi.
Onlar da:
−Hadi git dediler. Kinaneli adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabelere gozukunce Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu gelen falan kişidir. Bu hac kurbanlarını tazim eden kabiledendir. Kurbanlık kılÂdeli develeri onun onune surun’ buyurdu.
Sahabeler kılÂdeli develeri onun geleceği yola salıverdiler ve yuksek sesle telbiye edip (Lebbeyk Allahumme Lebbeyk... diyerek) onu karşıladılar.
Kinaneli bu durumu gorunce hayretle:
–Subhanallah! Bunların Beyt’i ziyaret etmelerinin engellenmesi bu kimselere yaraşmaz! dedi.
Arkadaşlarının yanına dondu ve:
−Ben bunların keseceği kurbanlık develerin kıladelenmiş ve işaretlenmiş olduğunu gordum. Ben bunların Beyt’i ziyaretten engellenmelerini doğru bulmuyorum! dedi.
Sonra onlardan Mikrez bin Hafs denilen bir adam ayağa kalktı ve:
−Bana izin verin de bir de ben Muhammed’e gideyim dedi.
Onlar da:
−Haydi, git dediler. Mikrez sahabelere doğru gelirken Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu gelen Mikrez’dir, o facir bir adamdır!’ buyurdu. Mikrez Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuşmaya başladı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuştuğu esnada, Suheyl bin Amr cıkageldi.
Ravi Mamer dedi ki:
−Bana Eyyub İkrime’den haber verdi ki:
−Suheyl bin Amr gelince, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Artık işiniz size kolaylaştı’ buyurdu.
Ravi Ma’mer dedi ki:
−Zuhri kendi hadisini tahdis ederek şoyle dedi:
−Suheyl bin Amr gelince, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
−Hadi gel bizimle senin aranda bir barış mektubu yaz dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kÂtibi cağırdı ve:
−‘Bismillahirrahmanirrahîm, yaz’ buyurdu.
Suheyl:
−‘Rahman’a gelince vallahi onun ne olduğunu bilmiyorum! Ancak eskiden yazdığın gibi ‘Bismike Allahumme’ olarak yaz dedi.
Muslumanlar:
−Vallahi biz onu yazmaz ve sadece ‘Bismillahirrahmanirrahîm’ yazabiliriz! dediler.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kÂtibe:
−‘Bismike Allahumme olarak yaz’ buyurdu.
Sonra:
−‘Bu Muhammed Rasulullah’ın uzerinde anlaşma yaptığı hukumlerdir, şeklinde yaz’ buyurdu.
Suheyl:
−Vallahi biz senin Allah’ın Rasulu olduğunu bilseydik, biz seni Beyti ziyaretten men etmez ve seninle savaşa kalkışmazdık! Dolayısıyla sen Muhammed bin Abdullah yaz dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Vallahi siz beni yalanlasanız da şuphesiz ben Allah’ın Rasuluyum’ dedi ve kÂtibe:
−‘Haydi, Muhammed bin Abdullah yaz’ buyurdu.
Zuhrî dedi ki:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in besmele ve Muhammed Rasulullah ifadelerinin değişmesinde Suheyl bin Amr’ın isteklerine uyması onun:
−‘Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Kureyş Allah’ın haramlarını tazimi kastederek benden ne kadar zor istekte bulunsa, ben onların hepsini de Kureyş’e vereceğim’ sozunden dolayıdır.
Bundan sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Suheyl’e:
−‘Siz bizimle Beyt arasından cekileceksiniz, biz de beyti ziyaret edeceğiz’ buyurdu.
Suheyl:
−Vallahi sizinle Beyt arasından cekilmeyiz! Cunku Araplar cebren istila olunduk diye hakkımızda dedi kodu Ancak sizinle Beyt arasından cekilmemiz gelecek seneden itibaren başlasın dedi ve kÂtip de bu şekilde yazdı.
Suheyl:
−Sana bizden bir erkek gelirse, o gelen kişi senin dininde olsa da onu bize geri vereceksin dedi. Buna Muslumanlar hayret icerisinde, Subhanallah! Musluman olarak bize gelen kimse nasıl olur da muşriklere geri iade edilir? dediler. Onlara bu halde iken, Suheyl’in oğlu Ebu Cendel elleri bağlı olduğu halde cıka geldi. Mekke’nin aşağı tarafından cıkıp kendini Muslumanların onune attı.
Bunun uzerine Suheyl:
−İşte ya Muhammed! Sana karşı imza edeceğim anlaşmanın birinci maddesi uyarınca bunu bana geri vermelisin dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Biz henuz anlaşma yazısını bitirmedik’ buyurdu.
Suheyl:
−O halde vallahi ben de seninle hicbir madde uzerinde barış anlaşması yapmam! dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Onu bana bağışla!’ buyurdu.
Suheyl:
−Ben onu sana asla bağışlamam! dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayır, bunu benim hatırım icin yap!’ buyurdu.
Suheyl ısrar edip:
−Asla yapmam! dedi.
Mikrez bin Hafs ise:
−Bilakis bunu sana bağışladık ancak Suheyl yetkili olduğu icin o bunu imzalamadı! dedi.
Ebu Cendel babası Suheyl’in bu ısrarından mustarip:
−Ey Muslumanlar! Topluluğu, Musluman olarak geldiğim halde şimdi ben muşriklere geri mi veriliyorum? benim karşılaştığım şu kotu hali gormuyor musunuz? dedi. Gercekten Ebu Cendel, Allah yolunda Kureyş’in şiddetli işkencesiyle azap olunmuştu.
Omer bin el-Hattab şoyle dedi:
Bunun uzerine ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldim ve:
−Sen Allah’ın gercek Nebisi değil misin? dedim.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Evet, oyledir’ buyurdu.
Ben:
−O halde dinimiz hakkında bu aşağılık durumu nicin kabul ediyoruz? dedim.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şuphesiz ben Allah’ın Rasuluyum ve ben bu fiille Allah’a isyan ediyor değilim! Allah benim yardımcımdır’ buyurdu.
Ben:
−Vaktiyle sen bize ‘KÂbe’ye varıp orayı tavaf edeceğiz’ diye soyluyor değil miydin? dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ben sana bu sene varıp tavaf edeceğimizi haber verdim mi?’ buyurdu.
Ben:
−Hayır, dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şuphesiz sen Beyte varıp onu tavaf edeceksin!’ buyurdu.
Bunun uzerine Omer (Radiyallahu Anh) dedi ki, Ebu Bekir’e geldim ve:
−Ya Ebu Bekir! Bu şahıs Allah’ın gercek Nebisi değil mi? dedim.
Ebu Bekir:
−Evet, o Allah’ın gercek Nebisidir dedi.
Ben:
−Biz Muslumanlar hak uzere, duşmanlarımız ise batıl uzere bulunmuyor mu? dedim.
Ebu Bekir:
−Evet, oyle dedi.
Ben:
−O halde dinimiz hakkında bu aşağılık durumu nicin kabul ediyoruz? dedim.
Ebu Bekir:
−Ey adam! O, şuphesiz Allah’ın Rasuludur. O, Rabb’ine asi değildir! Allah onun yardımcısıdır. Sen onun emrine sımsıkı sarıl! Vallahi o, hak uzeredir dedi.
Ben:
−O bize Medine’de ‘Beyte varacağız, orayı tavaf edeceğiz’ demedi mi? dedim.
Ebu Bekir:
−Evet, oyledir. Ancak sana bu sene varıp tavaf edeceğini haber verdi mi? dedi.
Ben:
−Hayır, dedim.
Ebu Bekir:
−Şuphesiz sen Beyte varıp onu tavaf edeceksin dedi.
Zuhri dedi ki:
−Omer (Radiyallahu Anh) bu itirazlarımdan dolayı kefaret olarak sonra bircok salih işler yapmışımdır dedi.
Ravi dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) barış anlaşmasının yazımını bitirdiği zaman sahabelere:
−‘Haydi, kalkın, kurbanlarınızı kesip başlarınızı tıraş edin!’ buyurdu.
Ravi dedi ki:
−Vallahi sahabelerden hic kimse kalkmadı. Nihayet Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu emri uc kere tekrarladı. Sahabelerden hic kimse kalkmayınca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) eşlerinden Ummu Seleme’nin yanına girdi ve sahabelerden gorduğu kayıtsızlığı ona soyledi.
Ummu Seleme:
−Ya Nebiyallah! Sen bu işi yerine getirmek istiyor musun? O halde dışarı cık, sonra kurbanlık develerini kesene ve berberini cağırıp, o seni tıraş edene kadar sahabelerinden hicbirine bir şey soyleme dedi. Bunun uzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ummu Seleme’nin yanından cıktı, sahabelerden hic kimseyle konuşmadı ve umre ibadetlerini yerine getirdi.
Kurbanlık develerini kesti ve berberi cağırıp tıraş oldu. Sahabeler Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i bu halde gorunce, onlar da hemen kalkarak kurbanlarını kestiler ve birbirlerini tıraş etmeye başladılar. Hatta sıkışıklık sebebiyle neredeyse birbirlerini oldureceklerdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tıraş olduktan sonra huzuruna bir takım mu’min kadınlar geldi.
Bunun uzerine Allah:
“Ey iman edenler! Mu’min kadınlar muhacir olarak size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onların gercekten iman ettiklerini anlarsanız, onları kÂfirlere geri dondurmeyin! Ne bu kadınlar onlara helaldir; ne de onlar bunlara helal olurlar. Muşriklerin bu kadınlara sarf ettikleri mihirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde bu kadınlarla evlenmenizde sizin icin bir gunah yoktur.
KÂfir kadınların ismetlerini (nikÂh, akrabalık vb. bağları) tutmayın! (Onlarla ilişkiyi kesin ve kÂfirlere katılan kadınlara) harcadığınız mihri isteyin! Onlar da (size katılan kadınlarına) harcadıklarını istesinler! Bu size Allah’ın hukmudur. Aranızda boyle hukmediyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir.” Mumtehine Suresi 10. ayetini indirdi. Bu ayetin inmesiyle Omer bin el-Hattab, muşrik halde bulunan iki karısını boşadı...”
Ebu Cendel Musluman olmuş, bu sebeple Mekke’de hapsedilmişti.
Buhari 2560, 2570
(43) Korku Namazı
(70) Ebu Ayyaş Zurakî (Radiyallahu Anh) şoyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Usfan’da beraber idik. Halid bin Velid muşriklerin başında bulunuyordu. Biz oğle namazını kıldık.
Muşrikler:
−Gercekten aldatıldık, gercekten gaflete duştuk, Muslumanlar namazdayken keşke onlara hucum etseydik dediler. Bunun uzerine oğle ile ikindi arasında savaşta namazları kasr etme ayeti indi. İkindi vakti gelince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kalktı kıbleye yoneldi, muşrikler tam onunde idiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkasında bir saf oluştu, ondan sonra başka bir saf daha oluştu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rukû etti, arkasındaki safların hepsi de rukû ettiler.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) secde etti hemen arkasında oluşan saf da secde etti, bunların arkasında oluşan saf ise secde etmedi ayakta durup onceki safa bekcilik ettiler. Onceki saf iki secdeyi tamamlayınca ayağa kalktılar. Sonra onların arkasında oluşan saf secde ettiler onlar da secdeleri tamamlayınca ayağa kalktılar. Sonra onceki saf arkadaki safın yerine arkadaki saf da onceki safın yerine gectiler.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rukû etti, arkasındaki safların hepsi de rukû ettiler. Sonra secde etti ve hemen arkasındaki saf da secde etti. Bunların arkasında oluşan arka saf ise secde etmedi ayakta durup onlerindeki safa bekcilik ettiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve arkasındaki saf secdeden kalkınca bunları bekleyenler secde ettiler.
Sonra hepsi birlikte teşehhut icin oturdular. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hepsine birlikte selam verdirdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) korku namazını Usfan’da ve Beni Suleym gunu iki kez işte bu şekilde kıldırmıştır.”
Ebu Davud 1236, Nesei 1548, Ahmed 4/59, 60, Tayalisi 1347, Darekutni 2/59, HÂkim 1/337, Begavi 3/289, 290, İbnu’l-Carud 233, İbni Hibban 2875, 2876, İbni Ebi Şeybe 2/351/22
(69) Abdullah ibni Omer (Radiyallahu Anhuma) kendisine korku namazı sorulduğu zaman şoyle derdi:
“İmam one gecer, insanlardan bir taife de onun arkasında saf durur. İmam onlara bir rekÂt namaz kıldırır. Onlardan bir taife de namaz kılanlarla duşman arasında bulunur, namaz kılmayıp onları korurlar. İmamla beraber olanlar bir rekÂt kıldıkları vakit selam vermezler ve namaz kılmayanların yerine cekilirler.
Namaz kılmayanlar, kılanların yerine gecer ve imamın arkasında imamla birlikte bir rekÂt namaz kılarlar. Sonra imam iki rekÂt kılmış olarak selam verip namazdan cıkar. İmam namazdan cıktıktan sonra o iki taifeden her biri kendileri icin birer rekÂt daha namaz kılarlar. Boylece iki gruptan her biri iki rekÂt namaz kılmış olur. Korku bundan daha cok olursa, ister yaya olup ayakların uzerinde durarak, ister binili olarak, ister kıbleye yonelebilmiş, ister ona yonelememiş olarak kılar.”
Malik 1/184/4, Buhari 4230, Muslim 839/306, İbni Ebi Şeybe 1/350/14, İbni Mace 1258, İbni Huzeyme 980, 1366, 1367, İbni Hibban 2887, Ahmed 2/132, Begavi 1093, Albani İrva 588
(70) Sehl bin Ebi Hasme (Radiyallahu Anh) şoyle demiştir:
“Korku namazında imam yonu kıbleye cevrili olarak namaza durur. İnsanlardan bir grup imamla beraber namaza durur. Bir grup da duşman tarafında olup yuzleri duşmana doğru dururlar. İmam beraberindekilerle bir rekÂt namaz kılar. Sonra bunlar ayağa kalkar, kendi başlarına bir rekÂt kılar ve oldukları yerde iki secde yaparlar.
Sonra bunlar duşman tarafında bulunan kimselerin yerine gider, duşman tarafında bulunanlar da imamın yanına gelirler. İmam onlara da bir rekÂt namaz kıldırır. Boylece imamın iki rekÂt namazı olmuştur. Sonra bu yeni gelenler kendileri rukû ve iki kere secde ederler.”
Sehl bin Ebi Hasme (Radiyallahu Anh), bu hadisin benzerini Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e isnat ederek rivayet etti.
Buhari 3862, Muslim 841/309, Ebu Davud 1239, Nesei 1535, 1552, Tirmizi 566, Darimi 1/357, Malik 1/183, İbni Ebi Şeybe 2/352/23, İbni Hibban 2886, İbni Huzeyme 1360
(71) Salih bin Havvat şoyle dedi:
“Zatu’r-Rıka gunu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında hazır bulunup koru namazı kılan kimselerden şoyle nakletti:
–Bir taife Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber saf yaptı. Bir taife de duşman cihetinde saf yaptılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisiyle beraber olanlara bir rekÂt namaz kıldırdı. Sonra kendisi ayakta sabit durdu. Kendisi ile beraber namaz kılanlar bir rekÂt daha kılarak namazlarını tamamladılar.
Sonra gidip duşmanın karşısında saf yaptılar. Duşmanın karşısında onceden saf yapan diğer taife gelerek Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkasında saf yaptılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazından baki kalan ikinci rekÂtı onlara kıldırdı.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) teşehhut icin oturdu ve namazda kalıp oturmakta devam etti. Bunlar da bir rekÂt daha kılıp namazlarını tamamladılar. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunlarla beraber selam verdi.”
Buhari 3861, 3862, Muslim 842/310, Ebu Davud 1238, Tirmizi 565, İbni Mace 1259
__________________
Savaşa Başlama Vakti
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Savaşa Başlama Vakti