Ruhu bedeninden alınan bir insan, aşık olduğu insanı unutur mu?
“Biz insanların hangisinin daha guzel amel edeceğini deneyelim diye yeryuzundeki her şeyi dunyanın kendine mahsus bir zinet yaptık.” (Kehf, 7)
Dunyanın yaratılışındaki cok yuksek gayelerden biri de insanların canı, malı ve sevdikleriyle imtihan edilmesidir. Bu imtihanın neticeleri de gayet dikkatli bir şekilde muhafaza edilmektedir. İnsanın en basit halleri ve duyguları bile, melekler ve kuvve-i hafızaları tarafından kaydediliyor. Ve her biri hesap anında cok ehemmiyet kazanır.
“Ve kitab (amel defteri, ortaya) konulmuştur. Artık gunahkÂrları gorursun ki onda (yazılı) olanlardan korkan kimseler olarak: “Vay halimize! Bu defter nasıl olmuş da kucuk buyuk hicbir şey bırakmadan sayıp dokmuş?” derler. Boylece yaptıklarını hazır olarak bulmuşlardır. Rabbin ise hic kimseye zulmetmez.” (Kehf, 49)
Ahirette her şey hatırlanacak
Amellerde bu kadar dikkatli bir gozetim varsa, insanın sevdiği ve aşkla bağlandığı birisi hakkındaki gunah veya sevabından hesaba cekilmemesi duşunulemez. Oyleyse ahirette insana, dunyadaki her şey ister istemez hatırlatılacak ve hesaba cekilecektir.
Olen kişi, berzah Âleminde dunyada sevdiği şeylerden ayrılık azabını cekecektir
Olumun mÂnÂsı; “insanın sahip olduğu şeylerden, bu Âleme uygun olmayan başka bir Âleme suruklenmek suretiyle ayrılması” demektir. Bu bakımdan eğer insan icin dunyada sevdiği, kendisiyle rahatladığı ve varlığına onem verdiği bir şey varsa, olumden sonra bu şey hakkında insanın uzuntusu oldukca buyur ve ondan ayrılmanın elemi oldukca cetinleşir.
Olumle, kişiye hayatta keşfolunmamış (acılmamış) şeyler keşfolunur. (Uyku Âleminde iken keşfolunmamış şeylerin bazen uyanık bir kimseye keşfolunduğu gibi!) İnsanlar uykudadırlar, oldukleri zaman uyanırlar. İnsanoğluna ilk keşfolunan, ona zarar veya fayda veren iyilikler ve kotuluklerdir! Herhangi bir gunaha baktığında onun icin oyle bir hasret ceker ki o hasretten kurtulmak icin ateşin derinliklerine dalmayı bile tercih eder.
Bunlar, azap ve elemlerin buyukleridir. Nefes kesildiğinde ve kişi defnedilmeden once insana hucum ederler. Sonra defnedileceği zaman ruhu, başka bir ceşit azabı tatmak icin cesede geri cevrilir. (İmam GazÂlî

İnsan cesedi olu olarak tabutunda taşındığı vakitte, ruhu olu olmayıp geride kalanları duşunerek o tabutun uzerinde kanat cırparak Hz. Peygamber (asm) bir hutbesinde dediği gibi şoyle der: “Ey ehlim, ailem ve cocuklarım! Dunya benimle oynadığı gibi, sizinle de oynamasın. Ben, helal haram demeden mal biriktirdim. Dolayısıyla, bu mal başkasına kaldı, ama hesabım ise ben vereceğim. BinÂen aleyh, benim başıma gelen şeyin sizin başınıza da gelmesinden sakının” (RÂzî

Cennette ise;
•Eğer sevgisi onu harama sevk etmemiş ve ikisi de cennete girmişse; cennette sevdiğini hatırlar ve onunla goruşebilir.
•Eğer bu sevgi ile harama girdiyse; hem ayrılık azabına, hem gunahların azabına sebep olacağından sevgisi nefret ve pişmanlığa donuşur.
“O gun cehennem de getirilir; insan o gun (gunahlarını); artık o hatırlama (nın faydası) ona nereden olacak? (O zaman insan: ) “Keşke ben, (bu ebedî

•Fakat kişi kendisi cenneti, sevdiği cehennemi hak ettiyse; Allah (cc) onu uzmemek icin cennet ehlinden kendisine cok daha layık ve cazip kişiyi vererek sevdiğini unutturabilir. Cunku dunya hayatında bile kişinin sevgisi her zaman aynı şiddette değildir.
“Mu’minin kalbi, kaynayan bir tencereden daha cok değişikliğe uğramaya maruzdur.” (Ahmed, HÂkim)
Mu'minlerin birbirine kardeşÃ‚ne sevgileri de ahirette unutulmayacaktır
Mu'min, dunya hayatında sevdiği insanı olup ahirete gittiğinde de unutmaz. Hatta Vakıa Suresi 16. ayette de gectiği gibi ehl-i cennet karşılıklı tahtlar uzerinde oturup dunyadaki hatıralarını ve maceralarını birbirlerine anlatırlar. Boylelikle Âhirette mu'minin lezzeti ve sevinci artar.
Kaynak
__________________