Bu aşağıda verdiğim daha once acılan bir konudan aldığım ozettir Sn mod ketum tarafından kilitlendiği icin orjinal alıntı yapamadım...
orjinal konu sahibi vitalbal isimli uye dir
konu başlığı : Rabbimiz olan ALLAH'ı tanımak isteyen gonullere..!!!!
en aşağıda verdiğim yazı aklın dindeki yeridir...
vakit ayırıp okursanız cok fayda gorursunuz...
-----------------------------------------------------------------------
ALLAH'ı tanımak ve bilmek istemezmisiniz..??? Teknoloji ve keşiflere merak insanın doğasında var..
Diyeceksiniz ki ;;; Kardeşim, bu bilgileri (dini bilgileri ) ilahiyatcı Prf lardan alamassak, kimden oğreneceğiz...??? Bir sitede, ne olduğu bilinmeyen senden mi oğreneceğiz... ? Diyebilirsiniz.... Ben sizlere şunu soyluyorum ;; Benden de değil.... Aklınızdan....
Her yone bakın ve aklınızı ortaya koyun.... Asla saplanmayın ve konulara objektif gozlukle bakın... Sizde bulunan akıl buna yeter.... Ama akıl mutlak objektif olmalı... Duygu, duşunce, gelenekler ve hipnozlardan arındırılmış akıl olmalı... Akıldan kasdım budur...
-----------------------------------------------------------------------
Peygamber gonderilmeseydi
Sual: Peygamber gonderilmeseydi, akılla, Allah’ın varlığı, helal ve haram bilinebilir miydi?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahu teÂlÂnın Peygamberler gondermesi, butun mahluklara rahmet ve ihsandır. Allahu teÂlÂ, kendi varlığını ve sıfatlarını, bizim gibi aciz insanlara, bu buyuk Peygamberleri ile haber verdi. Beğendiği şeyleri, beğenmediklerinden bunlar vasıtası ile ayırdı. İnsanlara dunya ve ahirette faydalı şeyleri zararlılarından, bunların aracılığı ile ayırt etti. Eğer Peygamberler gonderilmeseydi, akıl, Allah’ın varlığını anlayamaz, Onun buyukluğunu kavrayamazdı. Nitekim, kendilerini akıllı sanan eski Yunan filozofları, Allahu teÂlÂnın varlığını anlayamadılar. Yaratanı inkÂr ettiler. Kısa akılları her şeyi zaman yapıyor sandı. Nemrud’un, Hazret-i İbrahim ile cekişmesi Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir. Firavun da "Benden başka tanrınız yoktur" demiş ve Hazret-i Musa’yı "Benden başka tanrıya inanırsan, seni hapsederim" diye korkutmak istemişti. Demek ki, insanların kısa akılları, bu en buyuk nimeti anlayamaz. Bir Peygamber olmadıkca, bu sonsuz saadete kavuşamaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dini, aklı ile olcen kadar zararlı kimse yoktur.) [Taberani]
Eski Yunan felsefecileri, "Akıl hic şaşmaz, her şeyin doğrusunu anlar" diyor, aklın her şeye erdiğini sanıyorlar. Aklın eremediği şeyleri de, akıl ile cozmeye kalkışıyorlar. Halbuki akıl, dunya bilgilerinde bile yanılıyor. Ahiret bilgilerini ise, hic anlayamıyor. Akıl, duygu organları ile anlaşılamayan şeyleri bulabildiği gibi, aklın eremediği şeyler de Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır. Akıl, his organlarının ustunde olduğu gibi, Peygamberlik de, akıl kuvvetlerinin ustundedir. Akıl kuvvetlerinin varamadığı şeyler, Peygamberlerin bildirmeleri ile oğrenilir.
Peygamberlerin haber verdikleri, Allahu teÂlÂnın ustun sıfatlarının var olduğu, Peygamber gonderdiği, meleklerin gunahsız olduğu, oldukten sonra herkesin dirileceği, Cennette sonsuz nimetler ve Cehennemde azaplar bulunduğu ve İslamiyet’in bildirdiği daha nice şeyler, akıl ile anlaşılamaz.
Bunlar, Peygamberlerden işitilmedikce, insanların kısa akılları ile bulunamaz.
[Lise, universite dersleri, matematik, madde, fen bilgileri, elbette faydalıdır. Bunlar, aklı kendi sınırı icinde yanılmaktan korur. Dunyada insanların rahat yaşamalarını sağlayan yeni şeyler bulunmasına yararlar. Dunya işlerinde, akıl ile bulunabilecek şeylerde bu bilgilerden istifade edilir. Bunların yardımı ile televizyon, elektronik beyin, radyo, sesten hızlı ucak, nukleer deniz altıları ve casus peykler ve ay yolculuğu gibi nice başarılı şeyler bulunabilir.
Bunlar, İslamiyet’e karşı değil, İslamiyet ile beraber olan ve imanı kuvvetlendiren şeylerdir. Cunku İslamiyet, aklın sınırı icinde olan butun bilgilerde fenne uygundur. Akıl, bu bilgilerin doğrusunu bulabildiği icin, İslamiyet’e uygun olur. Muslumanların bunları da oğrenmesi, istifade etmesi gerekir.]
Fen bilgilerinden dunya işlerinde faydalanıp da, Ahiret bilgilerini anlamakta bunlardan faydalanamamak, hatta bunları oğrenince, kendini beğenip, aklına uyup, ahiret bilgilerini de akıl ile cozmeye kalkışarak dinden cıkmak, insanlar icin yuzkarasıdır. Butun fen bilgileri, aklın erdiği şeylerde işe yaramaktadır. Ebedi saadete ve felakete sebep olacak işleri, bu bilgilere dayamak ve ahiret işlerini bu bilgilerle cozmeye kalkışmak doğru olmaz. Bu en muhim işler aklın ve fen bilgilerinin sınırı dışındadır. Bu en luzumlu bilgileri, Peygamberlerden oğrenmeyip, yalnız dunya bilgileriyle cozmeye uğraşmak, luzumsuz vakit gecirmek olur. Cunku o bilgiler, aklın ermediği işlerde faydalı olamaz, bunlar ancak Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılabilir. (c.3, m.23)
İslamiyet’te aklın ermediği şeyler coktur. Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur. Ahiret bilgileri ve Allahu teÂlÂnın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın cercevesi icinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, Peygamberlere luzum kalmazdı. İnsanlar, dunya ve ahiret saadetini kendileri gorebilir, bulabilirdi ve Allahu teÂl hÂşÃ‚ Peygamberleri boş yere ve luzumsuz gondermiş olurdu. Hicbir akıl, ahiret bilgilerini bulamayacağı, cozemeyeceği icindir ki, Allahu teÂlÂ, her asırda dunyanın her tarafına, Peygamber gondermiş ve en son ve kıyamete kadar değiştirmemek uzere ve butun dunyaya, peygamber olarak Muhammed aleyhisselamı gondermiştir.
Sual: Peygamberler olmasaydı insan, Allah’a nasıl ibadet edileceğini, nasıl şukredeceğini bilebilir miydi?
CEVAP
İnsanları var eden ve varlıkta kalabilmeleri icin gereken her nimeti gonderen, Allahu teÂlÂdır. İyilik edene şukretmek gerektiğini herkes bilir. Allahu teÂlÂnın nimetlerine nasıl şukredileceğini bilmek icin de, yine Peygamberler gerekir. Onların bildirmediği şukur ve saygı, Ona layık olmaz. Ona nasıl şukur olunacağını, insan bilemez. Ona karşı saygısızlık olan bir şeyi, şukretmek ve saygı sanabilir. Şukredeyim derken, saygısızlık yapabilir. Allahu teÂlÂya nasıl şukredileceği, ancak Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır.
Evliyanın kalblerine doğan (İlham) denilen bilgiler de, Peygamberlere uymakla hasıl olmaktadır. İlham, akıl ile hasıl olsaydı, yalnız akıllarına uyan eski Yunan felsefecileri yoldan sapmazlardı. Allahu teÂlÂyı herkesten iyi anlarlardı. Halbuki, Allahu teÂlÂnın ve Onun ustun sıfatlarının varlığını anlamakta, insanların en cahilleri, bu felsefecilerdir. Bunlardan birkacı, Peygamberlerden işiterek ve mumin olan tasavvufculardan gorerek, riyazet ve mucahede yapmış, nefslerine sıkıntı vererek onu parlatmışlar, boylece birkac şey bulabilmişler ise de nefsin safasının, parlatılmasının ve bu yoldan ele gecenlerin sapıklık olduğunu anlayamamışlardır.
Kalbi parlatmak, temizlemek gerekir. Kalb temizlendikten sonra, nefs temizlenmeye başlar. Nurlar once temiz kalbe girer. Kalb temizlenmeden nefsi parlatmak, gece duşmanın yağma yapması icin, ona ışık yakmaya benzer. Nefsin yardım ettiği duşman, İblistir. Evet, aclıkla, nefsin istediklerini yapmamakla, ona sıkıntı vermekle ve akıl ile aramakla da, doğruya ve saadete kavuşulabilir. Fakat, bu ancak Peygamberlere ve bunların Allahu teÂlÂdan getirdiklerine inandıktan sonra mumkun olabilir. Cunku Peygamberlerin her sozu, yanılmayan meleklerle bildirilmiştir. Bu bilgilere, şeytan duşmanı karışamaz.
Bu buyuklere uymayanlar ise, şeytanın aldatmasından kurtulamazlar. Felsefecilerin buyuklerinden olan Eflatun, İsa aleyhisselamın zamanında bulunmak şerefine kavuşmuştu. Fakat, kaba cahillik yaparak, kendisinin kimseden bir şey oğrenmeye ihtiyacı olmadığını sandı. O yuce Peygamberin bereketlerinden mahrum kaldı.
Sual: Dunya ve ahirette saadete kavuşmak isteyen ne yapmalı?
CEVAP
Sonsuz saadete kavuşmak isteyenin, Ehl-i sunnet itikadını kısaca oğrenip, bunlara iman etmesi, sonra dort mezhepten oğrenmesi mumkun ve kolay olan birini secip, gunluk işlerini ve ibadetlerini, sırası geldikce, o mezhebin kitabından oğrenerek yapması gerekir. Her ulkede, bir mezhebin bilgilerini bildiren doğru ilmihal kitabları vardır. Ele gecirilmeleri kolaydır. Bu kolaylık, Allahu teÂlÂnın, ummet-i Muhammede olan buyuk ihsanıdır. Mezhebsizlerin, dinde reformcuların ve para kazanmak icin konuşan ve yazan cahillerin yaldızlı sozlerine ve yazılarına aldanmamak icin, cok uyanık olmalıyız!
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dini hukumleri kendi aklı ile anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, Peygamberliğe inanmamış olur. Onunla konuşmak akıl işi değildir.
Ehl-i sunnetin dort mezhebi de Âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden cıkarılmıştır. Birbirlerine muhalif gorunen ictihadlarından yalnız birisi doğru ise de, yanlış olanlarını taklit edenlere de sevap verileceği hadis-i şerifte bildirilmiştir. Bunun icin, dort mezhebin ittifak ile bildirdikleri yapılınca, sahih ve makbul olacağı gibi, ihtilaflı yerleri yapılınca da, sahih ve makbul olacaktır. O halde, muctehid olmayan her muslumanın, her işinde dort mezhepten birini secip taklit etmesi ve mezhep imamının delilini aramaması gerekir. Cunku, Tabiinden yeni imana gelenler, Eshab-ı kiramı taklit ederler, delillerini hic sormazlardı. Her musluman, beğendiği, sectiği mezhebin her meselesini yaparken, Kur'an-ı kerime veya hadis-i şerifte uymakta olduğuna inanmalıdır.
Bugun muctehide de luzum yoktur. Cunku, din bilgilerinde, acıklanmamış bir şey kalmamıştır. Kemale gelmiş olan bu dine ilave edilecek bir şey de yoktur. Resulullah efendimiz, kıyamete kadar olacak her şeyin hukmunu bildirmiştir. Mezhep imamları da bunları acıklamıştır. Bunların gunluk olaylara tatbiklerini, muctehid olmayan Âlimler yapar. Her asırda gelecek olan muceddidler, bu işi yapacaklardır. Fakat, ictihad ile yine hukumler cıkarmayacaklardır. Cunku, buna luzum kalmamıştır. Helal ve haram ve her delil acıklanmıştır.
Septisizm [şuphecilik]
Sual: Bir arkadaş, “Sen Allah’a koru korune inanıyorsun. Sen kitaplardan farklı soyleyecek, her şeyden, hatta Allah’tan şupheleneceksin” diyor. Buna nasıl bir cevap vereyim?
CEVAP
Anlamadan inanılacak şeyler olduğu gibi, inceledikten sonra inanılacak şeyler de vardır. Muhammed aleyhisselamın Peygamber olarak bildirdiği şeylere akla uygun olduğu, yahut tecrube ile anlaşıldığı icin inanmak iman olmaz. Cunku bu, Peygamber efendimizi değil, aklı tasdik etmek demektir. İman, gayba inanmak demektir. Kur’an-ı kerimin baş tarafında, Allahu teÂlÂ, salihleri ovuyor, (O muttekiler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar ve kendilerine verdiğimiz mallardan [zekat ve her turlu hayır hasenat icin] harcarlar) buyuruyor. (Bekara 3)
Gayb, his organları ile, tecrube ve hesapla anlaşılamayan şeyler demektir. Peygamberlerin bildirmesi ile anlaşılır. Mesela Cennet, Cehennem ve meleklerin varlığı boyledir. Bunlar akıl ile bilinmez.
Aklın belli bir sahası vardır. Bunun dışındakileri olcmeye, anlamaya gucu yetmez. Cunku akıl bir kararda kalmaz. Herkesin aklı birbirine uymadığı gibi, selim olmayan akılların yanıldığı cok gorulmuştur. En akıllı sanılan bir kimse bile, mutehassısı olduğu dunya işlerinde hata eder. Nerde kaldı ki, din işlerindeki hikmetleri cozebilsin? Boyle yanılan bir akılla, sonsuz olan ahiret işlerinin hikmeti anlaşılamaz. Ancak Allah’ın varlığını anlamada aklın ve ilmin rolu coktur. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Astronomi ve anatomi bilmeyen, Allahu teÂlÂnın varlığını ve kudretini iyi anlayamaz.)
Ahirete ait bilgilerde şuphecilik cok yanlıştır. Felsefede, başıboş duşuncede her şeyden şuphe etmeye septisizm, şupheciye de septik [sceptique] deniyor. Septiklerle duşup kalkmanızı tavsiye etmeyiz.
Allahu teÂlÂyı tanımak
Hemen herkes Allahu teÂlÂyı tanıyor ve Allah vardır diyor. Ama Allah’ı tanımak nasıl olur? İyi bir şeyi tanıyan onun iyiliklerinden istifade etmeye calışır. Kotuyu tanıyan kotuluklerden uzak durmaya calışır. Bunlara riayet etmeyenin tanıması yanlış demektir. Yılanın sokacağını bilen yılanla oynamaz. Aslanın parcalayacağını bilen onun yuvasına giremez. Bombanın patlayacağını bilen onu elinde patlatmaz. Allahu teÂlÂyı tanıyan onu sever. Onu seven de dinin emirlerini yapar. Haramlardan kacınır. Bunlara yani emir ve yasaklarına riayet etmeden ben Allah’ı tanıyorum, Onu seviyorum demek yanlış olur. Sevmenin bir tarifi de itaat etmek demektir. Sevginin derecesi, itaatteki surat ile olculur.
Seyyid Abdulhakim efendi hazretleri buyuruyor ki:
Siz, adem [yokluk] diyarından, bu varlık Âlemine, kendiliğinizden gelmediğiniz gibi, oraya, kendiniz gidemezsiniz. Gorduğunuz gozler, işittiğiniz kulaklar, duygu edindiğiniz organlar, duşunduğunuz zekalar, kullandığınız eller ve ayaklar, gececeğiniz butun yollar, girip cıktığınız butun mahaller, hulasa, ruh ve cesedinize bağlı butun aletler, sistemler, hepsi Allahu teÂlÂnın mulk ve mahlukudur. Siz Ondan hicbir şey gasp edemez, mulk edinemezsiniz! O, hayy ve kayyumdur. Yani, gorur, bilir, işitir ve her var olan şeyi, her an varlıkta durdurmaktadır. Hepsinin idaresinden, hallerinden bir an gafil olmaz. Mulkunu kimseye caldırmaz. Emirlerine uymayanların cezasını vermekten de, aciz kalmaz. Mesela, Ay’da, Merih’te ve diğer yıldızlarda insan olmadığı gibi, bu Arz kuresinde de bulunmasaydı, bir şey lazım gelmezdi. Bundan dolayı, buyukluğunden bir şey eksilmezdi. Allahu teÂl hadis-i kudside buyuruyor ki:
(Once gelenleriniz, sonra gelenleriniz; kucuğunuz, buyuğunuz; dirileriniz, oluleriniz; insanlarınız, cinleriniz; en mutteki, itaatli kulum gibi olsanız, buyukluğum artmaz. Aksine olarak, hepiniz, bana karşı duran, Peygamberlerimi aşağı goren, duşmanım gibi olsanız, uluhiyyetimden bir şey eksilmez. Allahu teÂlÂ, sizden ganidir, Ona hicbiriniz lazım değildir. Siz ise, var olmanız icin ve varlıkta kalabilmeniz icin ve her şeyinizle, hep Ona muhtacsınız) [Muslim]
Tarihi inceleyecek olursak, insanların, onlerinde Allahu teÂlÂnın gonderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını goruruz. İnsan, kendisini yaratan buyuk kudret sahibinin var olduğunu, aklı sayesinde anladı. Fakat ona giden yolu bulamadı.
Peygamberleri işitmeyenler, Halıkı, yani yaratıcıyı once etraflarında aradı. Kendilerine en buyuk faydası olan guneşi, yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar. Sonra, buyuk tabiat guclerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gordukce bunları yaratıcının yardımcıları zannettiler. Her biri icin bir suret, alamet yapmaya kalktılar. Bundan da putlar doğdu. Boylece, ceşitli putlar zuhur etti. Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler. Hatta, insanları bile bu putlara kurban ettiler. Her yeni hadise karşısında, putların miktarı da arttı. İslamiyet zuhur ettiği zaman KÂbe-i muazzamada 360 put vardı. Kısacası insan, bir, ezeli ve ebedi olan Allahu teÂlÂyı kendi başına bir turlu tanıyamadı. Bugun bile guneşe ve ateşe tapanlar vardır. Bunlara şaşmamalı! Cunku, rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz, Peygamber gondererek bildirmeden once azap yapıcı değiliz.) [İsra 15]
Akıl ve din
Sual: Bir arkadaş, “Ben ateist değilim ama, dine inanmak icin peygambere ve kutsal kitaba ihtiyac yoktur. İnsan akıl yoluyla Allah’ın varlığını anlar ve Onun emirlerini yerine getirebilir. Cunku aklın yolu birdir” diyor. Bu mumkun mu?
CEVAP
Hic mumkun olur mu? O zaman hÂşÃ‚, Allahu teÂlÂ, Peygamberleri ve kitapları luzumsuz yere mi gondermiş oldu? Allah’ın emirlerinin ne olduğu nereden bilinecek? Mesela en onemlisi iman nedir? İmanın esasları nelerdir? Bu bilinmedikce nasıl iman edilir ki? Namaz, zekat gibi emirler zaten bilinemez. Ama imanı bile bilmek imkansızdır. İmanın altı esası bildirilmeden nasıl bilinir ki?
Hatta, insan kendisini de bilemezdi. Kimdir, ihtiyacı nedir, saadeti felaketi nededir? Ne yapacak, ne yiyip icecek, niye yaratıldı, başına neler gelecek, bunların hic birisini bilemezdi. Peki, bunları bilemeyen insanın hayvandan ne farkı kalırdı?
Aklın yolu bir olsa idi, dunyadaki insanlar hep aynı inanışa sahip olurlardı.
Aklın ermediği şeyler
Sual: (Din-i İslam’da aklın ermediği şeyler coktur. Ama akla uymayan bir şey yoktur) deniyor. Bir şeye akıl ermezken nasıl akla uygun olur?
CEVAP
Ahiret bilgileri ve Allahu teÂlÂnın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın cercevesi icinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gonderilmesine gerek kalmazdı. Demek ki insan, doğruyu bulmak icin, Peygamberlerin yol gostermesine muhtactır. Ahiret bilgileri ve Allahu teÂlÂnın beğendiği şeyler, akıl ile bilinemez ama, Peygamberler bildirince, bunların selim akla aykırı olmadığı gorulur.
__________________
Akıl ile ALLAH'ı bulmak!!! aman dikkat lutfen okuyunuz...
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Akıl ile ALLAH'ı bulmak!!! aman dikkat lutfen okuyunuz...