Yazarımız Prof. Dr. Tuncay Neyişci, Turkiye turizm sektorunun yapısal sorunlarını yazmaya devam ediyor.

TurizmGuncel

Turkiye'de fiyatların 90'lardan bu yana goreli olarak duşme eğiliminde olduğuna dikkat ceken Neyişci, ''Bu eğilimin en onemli nedenlerinden biri sektorun guneş-deniz-kum gibi ozgun olmayan, rakibi cok bir urun uzerine oturtulması ve yine rakibi cok konaklama tesisleri merkezli bir turizm anlayışını egemen kılması ise, ikincisi ulkenin oncelikli ve hemen hemen tekil bir hedef olarak sectiği (batı, Avrupa) ulkelerdeki 'imaj' sorunumuzdur.'' diyor.

Son zamanlarda turizm alanında yazılanların onemli bir bolumu, gelen turist sayısı bakımından kabul edilebilir belirli bir sayıya ulaşıldığı ancak, gelirlerde onemli duşuşlerin yaşandığı ile ilgili.

Turizm sektorumuzun sistematik araştırma ve raporlama geleneğinden yoksun olması nedeniyle bu son dakika, “last minute”, analizler sektor ilgililerinin buyuk bir bolumu tarafından doğru ve alınan onlemlerin başarısı olarak değerlendirilebiliyor. Bu tur yaklaşımlar sorunu genellikle konjonkture bağlı olarak ele alma yanlışına duşebilirler. Oysa sorun tamamıyla yapısaldır ve derinlemesine analizler yapılmadan cozulebilmeleri olası değildir.

Cok kaba bir analiz bile, başta Antalya olmak uzere, ulkemizde fiyatların 1990’lı yılların başından beri, goreli olarak surekli duşme eğiliminde olduğunu ortaya koyacaktır. Bu eğilimin en onemli nedenlerinden biri sektorun guneş-deniz-kum gibi ozgun olmayan, rakibi cok bir urun uzerine oturtulması ve yine rakibi cok konaklama tesisleri merkezli bir turizm anlayışını egemen kılması ise, ikincisi ulkenin oncelikli ve hemen hemen tekil bir hedef olarak sectiği (batı, Avrupa) ulkelerdeki “imaj” sorunumuzdur. Bu iki nedenin derinlemesine irdelenememiş, raporlara bağlanamamış ve cozumlerinin uretilememiş olması Turk turizmini, deneyimli, beklentisi değişken ve alternatifleri cok olan bu “tek urun, tek pazar” karşısında, ister istemez, cok kırılgan ve “fiyat duşurdukce muşteri bulabilen” bir yapıya zorlamıştır. Bu yapısal sorunlar kısa sureli konjonktur değişimlerinin cok daha ağır etkiler yaratabilmesine de neden olmaktadır.

Başlangıcından, yani 1980’li yıllardan beri, Turk turizmi hep Kuşadası, Kapadokya, Pamukkale başta olmak uzere turizm merkezleri yaratmak sevdasında olmuştur. Buralarda yapılanlara baktığınızda, turistik değerlerin travertenlerin uzerine, peri bacalarının arasına konaklama tesislerinin yapılmış olduğunu gorursunuz. Bu turizm merkezi ya da turizm kavramından turistleri o merkeze cekecek değerler butununun değil, ancak konaklama tesisi inşasının anlaşıldığını net bir bicimde ortaya koyar. Hatırlayınız, Kapadokya bolgesinin Goreme ve Şehir gibi ilk konaklama tesisleri, turistik değerlerden makul uzaklıkta, Nevşehir kentinin icinde inşa edilmişlerdir. Bu oncu tesisler konaklama tesislerinin peri bacaları arasına yapılmaya başlamasıyla, kapılarına kilit vurmak zorunda kalmışlardır. Yani, Kapadokya ozelinde, başlangıcta doğru olan yaklaşım, sonradan, turizm profesyonellerinin baskılarıyla, turistlerin gelme nedenlerini tahrip eden bir mecraya yonlendirilmiştir.

Dunyanın en unlu ve en cok ziyaretci ceken turizm merkezlerinden biri olan Buyuk Kanyon’un konaklama merkezinin Las Vegas olduğunu, kanyon cevresinde peyzajla uyumlu cok sınırlı sayıda konaklama tesisi olduğunu hatırlayınız ve Kapadokya ile kıyaslayınız.

Gec de olsa Pamukkale’de bu yanlış anlaşılmış ve traverten teraslar uzerine inşa edilmiş olan konaklama tesisleri turistik değerlerin dışına taşınmıştır.

Oysa turizmde konaklama tesisi sadece ve sadece bir aractır. Hemen hicbir turist bir ulke ya da coğrafya parcasına oradaki bir konaklama tesisi icin gitmez. Oraya gitme kararının oluşmasında belirleyici olan turistik urunlerin farklılığı, niteliği, cekiciliği, vb. etkenlerdir. Orneğin, Antalya’yı “turizm merkezi” ya da “turizmin başkenti” yapan, yapması gereken sahip olduğu binlerce konaklama tesisi ya da sayıları milyonlarla ifade edilen turistler değil, guneşi-denizi-kumu dahil, sahip olduğu ozgun tarih, doğa, kultur, vb. değerleridir. Antalya ancak bir tarih, bir doğa, bir kultur kenti olarak algılanıp, bu ozgun değerleri ile ortaya koyulduğunda, ister istemez, bir turizm merkezine ya da başkentine donuşur. Donuştuğu icin de konaklama tesislerinin yapımı gerekli hatta zorunlu hale gelir. 1980’li yılların sonu ile 1990’lı yıllarda yaşanan aynen bu idi. Tesis eksikliği nedeniyle esnaf otellerinin turistik otellere donuşturulduğu donemleri hatırlayınız.

Turizme temel ozne olarak konaklama tesisleri ve turist sayısının secilmiş olması ister istemez bugunku tartışma gundemini belirleyecekti ve belirlemiştir. Bu icerikteki yuzeysel tartışmalardan yaraya merhem cıkmaz.
Anadolu gibi dunyanın en ilginc ve en karizmatik coğrafyasına boylesi bir turizm anlayışının yakışmadığını duşunuyorum.

Katılırsınız ya da katılmazsınız...

Karar sizin!

__________________