Mudurnu adını tavukculuğu ile duyurdu, buyuk kentlerimizde.

Oysa ki Bizans kalesi, eski Rum evleri, ilginc bakırcılar carşısıyla gorulmeye değer biryer olduğunu farkedeceksiniz. Hele Abant’a yakınlığı duşunulurse bu kadar gozden uzak kalmaması gerekirdi Mudurnu’nun.

Abant’tan 20 dakikalık yolculukla ulaşılan Mudurnu’da goze ilk olarak sırtını dayadığı yuksek kayalıklar, ortasından sakin akan cay ve coğu iyi durumda cok sayıda eski ev carpıyor.

Mudurnu’nun en ilgi cekici yerinin carşısı olduğunu soyleyebilirim. Bu carşıda sanki zaman durmuş, yuzyıldır hicbir şey değişmemiş gibiydi. Buyuk kentlerin ve turistik yerlerin susune inat bir sadeliği var. Carşının sonuna doğru bir duvarda karşılaştığımız goruntu ise bizi buyuk şaşkınlığa duşurdu. Harap bir binanın duvarında rastgele yerleştirilmiş cok sayıda metal parcacıkları ve eski eşya vardı. Soba boruları, bisiklet tekerleri, demir cusuklar, paslı bir musluk, ızgara telleri, bir ayna cercevesi, kabartma bir tavuk fotoğrafı, zincirler, kaba bir tahta uzerine yerleştirilmiş kilit, bir cakı, plastik bir oyuncak bebeğin kolu, başı ve patiği ve bir de oyuncak bir kopek başı. Oyle ilginc bir duzendeydiler ki, bir ara Salvador Dali’nin buraya uğrayıp bu eseri yarattığını duşundum.

Mudurnu’nun adını, şimdi kalıntıları gorulebilen Bizans kalesinden aldığı soyleniyor. Kale Bursa Tekfuru tarafından kızı Matarni icin yaptırılmış. İclerini gezme fırsatı bulamadığımız Yıldırım Beyazıt Camii ve hamamı ilcenin merkezinde genişce bir yer tutuyor. Yine goremediğimiz ama methini duyduğumuz Babas ve Sarot kaplıcalarının mucizeli suları olduğu soyleniyor. Bu iki kaplıcanın suları mutsuzları mutlu, duşkunleri kuvvetli yapıyormuş.

Hic denecek kadar az turistik tesisi olan Mudurnu’daki tek tavuk lokantası bile yakın zaman once acılmış. "Turkiye’nin her yerinde Mudurnu Tavuk lokantaları vardı da burada yoktu" diyor yerlileri. Yeni acılan lokantada ilginc tavuk yemekleri yenebiliyor. Yaz aylarında acılan terası da bayağı guzel.
__________________