İsmail (a.s.) İbrahim’in (a.s.) Hz. Hacer’den olan en buyuk oğludur.

İsmail (a.s) boylu boslu, ak saclı, guzel ve nurlu yuzlu, kırmızımsı ak tenli, kucuk başlı, buyuk gozlu, uzun burunlu, kalın boyunlu, geniş omuzlu, uzun elli ve ayaklı, cok guclu ve kuvvetli bir kimse idi.

KÂbe’yi babası İbrahim (a.s.) ile yaptıktan ve Onun vefatından sonra; gerek KÂbe, gerekse hac amellerine ait hizmetleri yurutmek ve yonetmekteydi. Bu gorevlerini omrunun sonuna kadar devam etti.

KÂbe’ye ilk ortu orten kişi O idi.

Mekke’de oturan Curhum ile Yemen’de oturan AmÂlika kavimlerine irşat etme goreviyle kendisine peygamberlik verildi.

İsmail (a.s.) AmÂlika kavminin yurdu olan Me’rib ve Hadramevt taraflarında elli yıl kalmış, bu sure icinde bu kavimleri doğru yola getirmeye calışmıştır.

Her peygamberde olduğu gibi irşada calıştığı kavim icinde ona inanan da, inanmayan da olmuştur.

İsmail (a.s.) vazifesinde sabır ve sebat edenlerdendi.

Sozunde sadıktı. (Meryem 54)

Kendisine ustun meziyetler verilenlerden, hayırlı olanlardandı.

Namazlarını kılmalarını, zekÂtlarını vermelerini ev halkına ve kavmine emrederdi.

Allah-u Teala Ona; once kendi ehline, sonrada coluk cocuğuna, sonra yakın akrabalarına, daha sonra da butun kavmine namaz ve zekÂtı emretmesini bildirmiştir. (Meryem 55)

O, Allah (c.c.) katında rızaya erenlerdendi.

Kendisine inananlar olduğu gibi inanmayanlar da vardı.

İnanmayanların sayısı inananların sayısından daha coktu.

İsmail (a.s.) kavminden cok kişinin imana gelmediğini gorunce:

-Ey kavmim! Ben sizi kufur uzere inat eder gormekteyim. Kufur uzere olanlarla arama Allah (a.s.) aşılmaz engeller koymuş, bizi birbirimizden keskin cizgilerle ayırmıştır.

Artık siz Benden değilsiniz, Ben de sizden değilim.

Siz şu Harem’de artık oturmayın. Buradan cıkıp gidin
dedi.

Kufur uzerinde inat edenleri Mekke hareminden surup cıkardı.

Mekke’nin sıcağından şikÂyet edince yuce Allah (c.c.) Ona:

“-Ey İsmail! Sen sabret, Ben Senin icin Cennetten bir pencere acacağım. Kıyamet gunune kadar sana oradan serin yeller esip duracaktır” buyurmuştu.

Pencere acılacağı bildirilen yer, vefat edince gomulduğu Hicr’deki kabir yeri idi.

İsmail (a.s.) yuz otuz yedi yaşlarında olduğu halde Yemen’den Mekke’ye geldi. Oradan Kudus’e giderek Habrun kasabasındaki babasının mezarını ziyaret etti.

Bu ara Şam’da bulunan kardeşi İshak’la (a.s.) goruştu.

Kardeşi İshak’a (a.s.):

-Ben kızım Nesime’yle (Sabiha’yla) oğlun Ays’ı (Esav’ı) evlendirmeyi cok arzu etmekteyim. Sen onları evlendir. Bu benim Sana vasiyetim olsun dedi.

İshak’ta (a.s.) ağabeyinin bu vasiyetini yerine getirdi. Oğlu Ays’la İsmail’in (a.s.) kızı Nesime’yi (Sabiha’yı) evlendirdi.

İsmail (a.s.) oralarda daha fazla oyalanmayarak Mekke’ye dondu ve orada vefat etti.

Onu annesi Hz.Hacer’in yanına; Hicr’e, yeşil taştan bir tabut icinde defnedildi.

Vefat ettiğinde yuz otuz yedi yaşındaydı.

İsmail’in (a.s.) babasının emri ile boşadığı Umare isimli hanımından cocuğu olmamıştı.

Daha sonra Ra’le isimli hanımıyla evlenmiş, ondan on iki oğlu olmuştur.


İsmail oğulları babalarının vefatından sonra ceşitli yerlere dağıldılar.

Yalnız Nabit ile Kaydar Mekke’de kaldı.

KÂbe hizmetlerini once Nabit b. İsmail sonra Kaydar b. İsmail uzerine almış, daha sonraki senelerde bu hizmet İsmail oğullarından cıkarak anne tarafından akrabaları olan Curhum kabilesinin eline gecmiştir.

İsmail (a.s.) Allah’ın (c.c.) ovduğu pek guzel sıfat ve meziyetlere sahip mubÂrek bir insandı.

Oğlu Kaydar’ın alnında Hz. Muhammed’in (a.s.) nuru parlardı.

Gelmiş, gecmiş ve gelecek insanların en buyuğu, en hayırlısı olan Hz. Muhammed’in (a.s.) soyu Kaydar vasıtasıyla gelip, Ona dayanmaktadır.
__________________