Soru: Turkiye, "Haclı seferi" nin başladığını ayan beyan ilan eden Hristiyan bir ordunun "stratejik" ortağı olarak Musluman komşusuna -yani İran'a- karşı saf tutabilir mi?



Cevap: Hayır.



Soru: Turkiye, İran kendisini doğrudan tehdit ediyorsa savaşabilir mi?



Cevap: Elbette.



Soru: İran, Turkiye icin doğrudan bir tehdit oluşturuyor mu?



Cevap: Hayır.



Soru: Peki ne yapsak da İran'ın Turkiye Cumhuriyeti'nin varlığını tehdit eden bir duşman olduğunu kanıtlasak ve Turkiye'nin "Haclı Kuvvetleri"nin yanında yer almasını sağlasak.



Cevap: Cok basit. İran'ın "duşman" olduğunu "dolaylı" yoldan kanıtlayarak...



Şoyle ki; Laik Turkiye Cumhuriyeti'nin "modern" Musluman vatandaşlarının en korktukları şey, İran'ın şeriat rejimini Turkiye'ye ihrac etmesidir. İrandaki "molla" devriminden beri var olan bu korkuyu diri tutar ve ceşitli provokasyonlarla yeterli kıvama getirirsek Turk kamuoyu İran'ı Musluman bir komşu gibi değil, varlığını tehdit eden "yobaz" ve "terorist" bir duşman olarak gorecektir.... Bu arada, her fırsatta Hizbullah'ın İran kaynaklı bir terorist orgut olduğunu vurgulamayı da ihmal etmemek gerek tabii ki.



Soru: İyi guzel de... Şu "Haclı kuvvetleri" iması...



Cevap: Ehe... ohoom... şey... canım kucuk bir dil surcmesi işte... Siz aldırmayın oyle "Başkan'ın 'şeytan'la konuştuğu," safsatalarına... Turkiye, kendi varlığını da tehdit eden "şeriatcı ve terorist" bir ulkeye karşı savaşan "ozgurluk ve demokrasi" ordusunun yanında yer almanın menfaatleri icabı olduğunu gormelidir ne de olsa... "İrtica"nın size de gelmesini istemezsiniz değil mi ama....

Dikkat : Alıntıdır. Yazının tamamını BURADAN okuyabilirsiniz.
__________________