
“Ey inananlar! Yurekten tovbe ederek Allah'a donun...”
(Tahrim, 66/8.)
Bugun icin Muslumanların en onemli sorunlarından biri, gerek fert olarak, gerekse toplum olarak gecmişte işlemiş olduklarını duşundukleri gunahların ağırlığı altında ezilerek icinde bulundukları kotu durumdan kurtuluş icin Allah’tan umitlerini buyuk olcude kesmiş olmalarıdır. Bunun en tipik gostergesi, hemen her gun işittiğimiz şu gibi ifadelerdir: “Hocam boşuna uğraşma, bizden adam olmaz.”
Maalesef bu tur sozler, coğu zaman başlanacak nice guzel ve hayırlı işin onundeki en buyuk engeli oluşturmaktadır. HÂlbuki bu yaklaşım tarzı, Kur’an’da acık bir dille yasaklanıp haram kılınmıştır: “De ki: Ey kendilerine kotuluk edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah gunahların hepsini bağışlar. Cunku O, bağışlayandır, merhametlidir.” (Zumer, 39/53.)
Allah Teala, Âlemlerin Rabbidir; melekler, cinler, hayvanlar, bitkiler, vb. Âlemler. O, bir Âlem yaratmıştır ki onun merkezinde insan vardır. İnsan, diğer varlıklardan farklı olarak cuzi irade; yani ozgurluk ve sorumluluk sahibidir. Bunun gereği olarak o, hata ve kusura acık bir varlıktır. Hz. Peygamber (s.a.s.), bu hususu şoyle ifade etmiştir:
“Eğer siz gunah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, gunah işleyip, peşinden tovbe eden kullar yaratırdı.”
(Muslim, Tevbe, 9.)
(Muslim, Tevbe, 9.)
Bu noktada onemli olan husus, hatasız ve kusursuz bir kimse olma veya bulma arayışına girmek değil, bilakis hata ve kusurlarımızı tespit edip bunları derhal duzeltme yonelişi icinde olmaktır ki; İslam’da bunun adı tovbedir. Hz. Peygamber (s.a.s.), bu hususu cok guzel dile getirmiştir:
“Butun Âdemoğulları gunahkÂrdır, gunahkÂrların en hayırlıları ise tovbe edenlerdir.”
(İbn Mace, Zuhd, 30.)
(İbn Mace, Zuhd, 30.)
Esasen Hz. Âdem (a.s.) kıssasında bize verilmek istenen temel mesaj budur; yani hatasız ve gunahsız kimse olmaz. Şayet tovbe ederseniz, hayatınıza tıpkı başlangıctaki gibi tertemiz olarak devam edebilirsiniz. Nitekim Hz. Âdem (a.s.) cennette işlediği gunaha rağmen samimi bir şekilde pişman olup tovbe ettiği icin Allah Teala tarafından peygamber olarak secilmiş ve kendisine ilahî vahiyler bahşedilmiştir: “Âdem, Rabbinden birtakım buyruklar aldı; onları yerine getirdi. Rabbi de bunun uzerine tovbesini kabul etti. Şuphesiz o tovbeleri daima kabul edendir, merhametli olandır.” (Bakara, 2/37.)
Gunah, insan vucuduna giren zararlı mikrop ve bakteriler gibidir. Şayet zamanında tedbir alınıp tedavi edilmezse once sahibini, ardından da diğer insanlara yayılarak butun bir toplumu hem dunya, hem de ahirette husrana uğratır: “Hayır! Kim bir kotuluk eder de kotuluğu kendisini cepecevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” (Bakara, 2/81.)
Kur’an’a gore kişilerin ve toplumların işlemiş oldukları gunahların maddi ve manevi yukunden tam olarak kurtulmalarının yegÂne şartı, “tovbe-i nasuh”tur: “Ey inananlar! Yurekten tovbe ederek Allah'a donun ki, Rabbiniz kotuluklerinizi ortsun, sizi, iclerinden ırmaklar akan cennetlere koysun.” (Tahrim, 66/8.)
“Tovbe-i Nasuh” insanın işlediği bir gunahı fark ettikten sonra gercekten buyuk pişmanlık duyması ve bir daha onu işlememek uzere Allah’a soz vererek bu sozun gereğini layığınca yerine getirmesidir. Bu durumda o kimse, işlediği gunahın turu ve buyukluğu ne olursa olsun butunuyle affedilir. Nitekim Hz. Peygamber, (s.a.s.), bizlere bu mujdeyi şoyle vermiştir: “Gunahtan tam donen ve tovbe eden, o gunahı hic işlememiş gibidir.” (İbn Mace, Zuhd, 30.)
Tovbe, bir kimsenin kendisiyle Rabbi huzurunda samimi bir şekilde yuzleşmesidir; onda yalan, riya ve gosteriş olmaz; olmamalıdır da. Şayet tovbeye bu tur şeyler karışırsa, bu durumda o, gercek; dolayısıyla makbul bir tovbe olmaktan cıkar. Kur’an’da bu husus, munafıkların tavırları uzerinden anlatılmakta ve kınanmaktadır: “Onlar (kendi akıllarınca) guya Allah'ı ve muminleri aldatırlar. HÂlbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.” (Bakara, 2/9.)
Şayet belli bir gunah icin yapılan tovbe, sık sık bozulmak suretiyle tekrarlanırsa, bir muddet sonra fayda ve fonksiyonunu kaybederek tam tersine nifaka; yani sahibinde kişilik bozukluğuna yol acar. Şoyle ki gun icinde haksız kazanc, yalan, gıybet vb. gunahlara bulaşan bir kimse her akşam namazdan sonra bunlardan tovbe ediyor, fakat ertesi gun onları yine işliyorsa, zaman icinde bu durum kanıksanmaya, dolayısıyla hastalıklı bir Musluman tipolojisinin oluşmasına neden olur. Bir yanda namaz, oruc ve hac; diğer yanda turlu turlu haram ve gunah. İşte Maun suresinde ifade edilen husus, tam da bu olsa gerek:
“Vay o namaz kılanların hÂline ki: Onlar kıldıkları namazdan gafildirler. Onlar gosteriş yaparlar. Onlar basit şeyleri dahi vermezler.” (Maun, 107/4-7.)
Tovbe, aynı zamanda gecmişte işlenen hata ve kusurlara dair bir tur itiraftır. Artık o gunahlar işlenmiştir; bir daha geri donup onları ve zararlarını tumuyle bertaraf etme şansı yoktur. Bunların Allah’a taalluk eden yonleri bir şekilde affedilecektir; fakat kullara taalluk eden yonleri, maddi ve manevi olarak hÂl ortada durmaktadır. Onları mumkun olduğunca telafi etmeye calışmak gerekir; cunku İslam’da en onemli şey, kul hakkıdır: “Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin; bildiğiniz hÂlde gunaha girerek insanların mallarından bir kısmını yemek icin onu hÂkimlere aktarmayın.” (Bakara, 2/188.)
Samimi bir şekilde tovbe eden kimseye duşen gorev ve sorumluluk, oncelikle hakkına girdiğini duşunduğu kimseleri bulup onlardan ozur dilemesi, haklarını onlara eksiksiz bir şekilde tazmin etmesi ve kendileriyle rızalarını alacak şekilde helalleşmesidir. Zira ahiret Âlemine gotureceğimiz en tehlikeli şey kul hakkıdır: “Ey inananlar! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şuphesiz ki size merhamet eder.” (Nisa, 4/29.)
Butun bunlar dışında hata ve kusura acık bir varlık olan insanoğlunun gerek Rabbine, gerek insanlara, gerekse diğer varlıklara karşı bilerek-bilmeden, isteyerek-istemeden işlediği pek cok hata ve kusur olabilir. Bunları tek tek tespit edip maddi-manevi kefaretlerini tam olarak odemek mumkun değildir. İşte bu noktada onların butun gunah ve vebalinden kurtulmanın en onemli yolu, ortaya cıkarmış oldukları zararları fazlasıyla bertaraf edecek şekilde iyiliklerde bulunmaktır. Zira tıpkı vitaminlerin vucuda giren mikropları zararsız hÂle getirdikleri gibi, iyilikler de kişiye bulaşan gunahları temizleyip etkisiz hÂle getirirler: “Gunduzun iki ucunda ve gecenin gunduze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kotulukleri giderir. Bu, oğut kabul edenlere bir oğuttur.” (Hud, 11/114.)
Cenab-ı Allah, uc aylarda olduğumuz bu gunlerde butun hata, kusur ve gunahlarımızı affetsin.
Diyanet Aylık Dergi / Mayıs 2017
__________________