Fitneye; deneme, test etme, potadan gecirme, hası hamdan, altını taştan-topraktan ayırma denebileceği gibi; kargaşa cıkarma, bozgunculuk yapma, hercumerce sebebiyet verme ve insanları birbirine duşurmeye de fitne denegelmiştir. Ayrıca, bizim icin bazen bir risk de ifade eden bedenî ve cismanî yanlarımızın ve mal-mulk, evlÂd u iyal, sıhhat, afiyet, genclik, makam, mansıp turu şeylerin yanında, fakr u zaruret, hastalık, yaşlılık hÂlleri; gunahlara acık ortamda bulunma, nefs-i emmÂrenin gudumunde olma, insî-cinnî şeytanların tuzağına duşme; ehl-i kufur ve ehl-i ilhadın zulum, işkence ve baskılarına maruz kalma; değişik dayatmalarla dine-diyanete aykırı şeylere zorlanma; Muslumanca yaşamadan oturu mahkemelerde surunme, zindanlara atılma, surgunlere gonderilme; yakınlarının, hususiyle de kendi evlÂtlarının inanc ve duşunce istikametini bozacak cereyanlar karşısında sağlam durup duramama; munafık gurûhun farklı yollarla milletin birlik ve beraberliğini bozma gayretlerine karşı dayanma... evet, bunların hemen hepsi de birer fitnedir ve bu fitnelerin bazıları, Kur'Ân'ın ifadesiyle, insan oldurmeden daha buyuk bir cinayettir.1 Aslında Kur'Ân-ı Kerîm "İmtihan olarak sizi şerle de hayırla da deneriz."2 buyurarak bize fitnenin ceşitliliğini hatırlatır ve yuruduğumuz yolun ulu'l-azmÂne bir metanet istediğine dikkatlerimizi ceker.

Evet, insan, bedenî ve cismanî arzularıyla imtihan olduğu gibi, bazen dunyanın cÂzibedar guzellikleriyle, maddî imkÂn ve servetle, iktidar ve kuvvetle, bazen bel ve musibetlerle, değişik ihtilÂf ve iftiraklarla, bazen de ictimaî duzenin bozulması, toplumun anarşi ve kargaşaya girmesi... gibi hususlarla da imtihan olur.. ve bunların butunu de fitne kategorisine girer.

Bir toplum ve ulke icin fitnenin tahribatı, haricî duşmanların o ulkeyi işgal edip o toplumu esir almalarından daha tehlikelidir. Milletler, yabancı mustevlîler karşısında her zaman derlenip toparlanmış, bir cephe oluşturmuş ve onları ulkelerinden surup cıkarmışlardır ama, kendi iclerindeki fitne ve fesadı aşmada o kadar başarılı olamamışlardır.. ve hele bu fitne, yabancı ideolojilerin gudumunde, değişik kesimlerin birbirlerine karşı kinleri, nefretleri, kıskanclıkları koruklemesine dayanıyorsa.. evet, boyle bir fitneyi aşmak hic de kolay olmasa gerek. Her şeyden evvel ofke, nefret, hazımsızlık ve ilhad duşuncesi cok defa fazilet hislerini baskı altına alır; toplum fertleri arasında evrensel insanî değerleri yok eder ve fertleri insan bozması birer canavar hÂline getirir. Her yanda ihtilÂf ve iftirak hırıltıları duyulmaya başlar; zayıf karakterler terore suruklenir. Bazen de her şey oylesine şirazeden cıkar ki, mesele korkunc bir hercumercin her tarafı sarmasıyla kalmaz, anarşi dalgaları pek cok kimsenin iman ve umidini de alır goturur.

Butun bunların yanı sıra biz, din ve diyanet adına maruz kalınan şeylere de fitne deriz. Ne var ki boyle bir fitne, ehl-i iman icin bir mÂnÂda bel sayılmasının yanında, cok defa onların iman iradelerini guclendirdiğinden, musibetzedelerin pek coğunu ahlÂkî arınmaya goturduğunden ve hatalara keffaret olma ozelliği taşıdığından dolayı yararlı da sayılabilir. Hele boyle bir ibtilÂnın ızdırar diliyle CenÂb-ı Hakk'a teveccuhe vesile olma gibi bir yanı vardır ki, insan bu şekilde bir dua ufkunu ancak değişik belÂ, musibet ve fitnelerin pencesinde kıvranırken yakalayabilir ve "nur-u tevhid" icinde "sırr-ı ehadiyet" tecellisinden ne iltifatlar ne iltifatlar gorur.

Ayrıca, aktif sabır ve kadere rıza cercevesinde fitneler imbiğinden gecmenin, cok defa farklı mevhibe sağanaklarına vesile olduğu da sık gorulen hÂdiselerdendir. Ancak konuya, fitneye maruz kalan ve başına gelenleri "Allah'ın takdiri" deyip gonul hoşnutluğuyla karşılayan değil de, ona sebebiyet veren, onu korukleyen ve onunla bir yerlere varmak isteyen zalimler ve tiranlar acısından bakıldığında, durum tamamen farklılık arz eder; evet, o, mu'minler icin izafî bir rahmet olmasına karşılık, Kur'Ân-ı Kerim'in de pek cok ÂyÂt-ı beyyinÂtıyla ifade buyurduğu gibi, fitneye sebebiyet veren gaddar ve hattÂr kimseler zaviyesinden bir şeytan işi, kufre denk bir fesat ameliyesi, ehl-i imana karşı mulhidlerin kufurlerini ifade etmelerinin unvanı, imansızların, mu'minleri yurudukleri yoldan saptırma cehdi, İblis'in, insanlar icindeki yardımcıları vasıtasıyla şeytanî oyunları ve bunların, zayıf karakterli ve her zaman şuna buna Âlet olabilecek veya provoke edilebilecek kimseleri, yerinde kargaşaya, yerinde anarşiye surukleme gayreti olarak yorumlanmıştır.

Bunların yanında, gunumuzde ideolojik, siyasî ve ilhad-inkÂr kaynaklı bir fitne daha vardır ki, zannımca en tehlikeli olanı da işte budur. Bu tur fitneler bazen butun toplumu temelinden sarsacak oyle geniş alanlı hercumerclere sebebiyet verir ki, hicbir şey yerinde kalmaz. Topyekun değerler altust olur, her yanda kol gezen anarşi karşısında kuvve-i mÂneviyeler kırılır, iradelerde catırtılar duyulmaya başlar ve toplumu/toplumları bir baştan bir başa yeis kaplar.

Bugune kadar gelmiş-gecmiş toplumların en gozdesi ve guzîdesi Asr-ı Saadet insanları dahi –belli olcude de olsa– hercumerc yaşamış ve ic ice fitnelerle kan ağlamışlarsa, bu devvÂr u gaddardan bugunku nesiller de, yarınki kuşaklar da daha cok cekecek demektir. Bir kısım olumsuz tesirleriyle ta gunumuze kadar gelen ve şimdilerde de bazı asabî ruhları harekete geciren o kadîm fitne, hÂl bazı mulhidlere, munafıklara ve İslÂm'ın ikbalini hazmedemeyen din duşmanlarına malzeme teşkil etmekte ve onların eliyle yeni yeni fesatlara sebebiyet vermektedir. Hadis kitaplarında, "el-Fiten ve'l-MelÂhim" başlığıyla verilen fitne, Âhir zaman hÂdiselerinin en buyuklerinden biri ve kıyametin de en belirgin alÂmeti olarak zikredilmektedir.3

Konuyla alÂkalı gaybî haberlere mahrutî ve kullî bir nazarla bakabilenler, bu fitne/fitnelerle buyuk olcude İslÂm'ın etrafındaki surların yıkılacağını, mu'minlerin paramparca olacağını, dinin inkÂr edilip diyanetin zaafa uğrayacağını, her tarafta yalancı tiranların seslerinin duyulacağını, islÂmî coğrafyada ırz, haysiyet ve namusun pÂyimal olacağını, calıp cırpmanın ahvÂl-i Âdiyeden sayılıp, helÂl ve meşru mulÂhazalarına itibar kalmayacağını, icki, zina ve değişik cinayetlerin herkesi canından bezdirecek şekilde yaygınlaşacağını, herkesin hayvanî hislerine yenik duşup sadece kendini duşuneceğini gorur ve urperirler.

Calmanın cırpmanın yaygınlaştığı, hortumlayan hortumlayana millet malının carcur edildiği, haramın-helÂlin unutulduğu, yalanın, fuhşun mubah sayıldığı, dinin tahkîr edilip diyanetin gereksiz gorulduğu, her yerde kan dokulup kan icildiği, dort bir yanda fitne carklarının donup durduğu, gucu-kuvveti temsil eden bazı kimselerin bu fitne ve fesat carklarına su taşıdıkları şu meş'um donemi "el-Fiten ve'l-MelÂhim" faslının neresine yerleştireceğimizi bilemeyeceğim ama, dunyada her şeyin şirazeden cıktığı ve buyuk olcude insanî değerlerin altust olduğu muhakkak.

Allah'ın inayetinden hic umit kesmedik; en buyuk sermayemiz de işte bu umit.! Kesmeyeceğiz de, zîr aktif sabrımızın uzerinde temellendiği ruh da işte bu ruhtur.

* Bu yazı Yeni Umit dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2006 tarihli 72. sayısından alınmıştır.

Dipnotlar
1. Bkz.: Bakara sûresi, 2/191.
2. Enbiy sûresi, 21/35.
3. Bkz.: Ebû DÂvûd, melÂhim 14; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef 7/488; et-TaberÂnî, el-Mu'cemu'l-kebîr 18/220-221.

__________________