Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malatya İnonu Universitesinde duzenlenen "Onder İmam Hatipliler Buluşması"nda yaptığı konuşmada, “Biz de bir imam hatipli olarak, o buyuk insanların talebesi olarak, bu yapıyı hicbir zaman oksuz bırakmamak, boynu bukuk koymamak icin calıştık. Buyuklerimizin, ağabeylerimizin, Celal hoca gibi dava adamlarının emaneti olan bu okulları uc beş kendini bilmezin insafına hicbir zaman terk etmedik" dedi.
"İstanbul Buyukşehir Belediye başkanlığımızdan Cumhurbaşkanlığına kadar ustlendiğimiz tum gorevlerde imam hatip neslinin yetişmesine ozel onem verdik" diyen Erdoğan, "Cunku biz harcı bismillah denilerek karılan, her tuğlası bismillah denilerek konulan o guzel o catı altında once vefayı oğrendik. Bu catı bize durustluğu, samimiyeti, ulkesine, milletine ve bayrağına yurekten bağlı olmayı oğretti. Biz okullarda mucadeleyi, sabrı, dirayeti ve cesareti oğrendik. Biz imam hatiplerde ahlakı, dayanışmayı, yoklukta bile ekmeğimizi muhtaclarla paylaşmayı oğrendik. Bu okullarda kardeşliğin, muhabbetin, birbirini sadece Allah icin sevmenin eşsiz lezzetini tattık. Biz o kutlu catı altında Afrikalı, Filistinli, Turkistanlı mazlumların dertleriyle dertlenmeyi oğrendik. Hepsinden onemlisi, hayat karşısında soylu bir duruş sahibi olmayı oğrendik. Bundan dolayı dort evladımın dordunu de imam hatip okullarına gonderdim, eğitim oğretimlerini de imam hatip okullarına emanet ettim. Bundan da cok cok huzurluyum. Kendim de imam hatip lisesi mezunu olmayı hayatım boyunca buyuk bir gurur vesilesi olarak hep yureğimde taşıdım. Son nefesimi verinceye kadar da imam hatipli olmanın onurunu bir şeref payesi olarak uzerimde taşımaya devam edeceğim" dedi.
İstanbul gibi uzun yılların ardından el değiştiren bazı belediyelerde 28 Şubat donemini hatırlatan uygulamalara imza atıldığını soyleyen Erdoğan, "İmam hatiplilere ve gonullu kuruluşlarımıza yonelik tacizlerin arttığı son gunlerde bu buluşmamızın oldukca anlamlı olduğuna inanıyorum. Son secimlerde kimi şehirlerimizde ortaya cıkan belli cevrelerdeki imam hatip hazımsızlığını tekrar hissettirdiğini goruyoruz. Ozellikle İstanbul Buyukşehir gibi uzun yılların ardından el değiştiren bazı belediyelerde 28 Şubat donemini hatırlatan uygulamalara imza atılıyor. Adeta bir oc alma duygusuyla, intikam hissiyle asılsız ve carpıtma bilgilerle gonullu teşekkullerimiz hakkında iftira kampanyaları yurutuluyor.
FETO'vari taktikler kullanılarak universiteli kız cocuklarımıza guvenli yurt imkanı sunan vakıf ve derneklerimiz hedef haline getiriliyor. Basın yayın organlarında, ozellikle sosyal medyada millete ve genclere hizmetten başka bir gayesi olmayan kuruluşlarımıza yonelik itibar suikastları duzenleniyor. Secimlerden once oğrencilere burs vermekten, ucretsiz yurt sağlamaktan bahsedenler, koltuğa oturur oturmaz işe oğrenciye hizmet veren vakıf ve derneklere saldırmak ile başlıyorlar. Secim doneminde inanclara saygıdan dem vuranlar, milletin sacıyla sakalıyla, kılık kıyafetiyle uğraşıyorlar. Şimdi İstanbul'da İETT'de şu anda sakallılarla uğraşıyorlar.
Bunu biz 12 Eylul'de yaşadık. Ben de o zaman İETT'deydim. Ne kadar İETT'de o zaman sakallı varsa hepsini topladılar, sakalını kestiler. Benim de sakalım vardı. En son ben kalmıştım. Beni de cağırdılar. Ya sakal ya istifa dediler. Ben de ertesi gunu istifamı verdim, ayrıldım. Ama ne kaybettim. 12 bin 500 TL alıyordum ve hemen ozel sektorde bir işe başladım, dort kat fazlası maaşla işe girdim ve 50 bin aldım. Tum tasarruf sahibi olan Allah, bir yerden kapıları kapatıyorsa bircok yerden farklı kapılar acıyor. Ve acıldı. Secim doneminde takılan ozgurluk maskesi, yerini bugun baskıya, fişlemeye, faşizmi aratmayan bir tahammulsuzluğe bıraktı. Secim oncesinde hic kimsenin ekmek ve aşıyla oynamayacağız diyenler, daha şimdiden binlerce insanı kapı dışarı ettiler. Sevgi ve kucaklaşma sozlerinin yerini Suriyeli yetimlere verilen bir tas corbaya goz diken, kimsesiz cocukları kapı dışarı eden, boluculere gosterdiği empatiyi evladı dağa kacırılan analardan esirgeyen, vicdansız, insafsız, nobran bir zihniyet aldı" diye konuştu.
"Cumartesi anneleri icin oraya giden sanatcıları, cizeri, şimdi Diyarbakır'da belediye onunde evlatları dağa kacırılmış annelerin yanına ne icin gitmiyorlar?"
Cumartesi annelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hatırlayın Cumartesi annelerini. Cumartesi anneleri icin her cumartesi gunu Galatasaray'a gidenler yok muydu. Cumartesi anneleri icin oraya giden sanatcıları, cizeri, şimdi Diyarbakır'da belediye onunde evlatları dağa kacırılmış annelerin yanına ne icin gitmiyorlar? Cunku bunlar ikiyuzlu. Bunlar durust değil. Taksim'de 12-13 tane ağacın yeri değiştiriliyor diye kıyametler koparanlar, ormanlarımız yakıldı. PKK bu ormanların yakılışını ustlendi mi? Ustlendi. Bu ormanların yakılışını ustelenen PKK'ya karşı şimdi cevre dostları, bunlara karşı ‘durun demiyorlar. Durust değiller, samimi değiller. Biz elif gibi dimdik duracak ve yolumuza devam edeceğiz. Biz Diyarbakır'daki il başkanlığı onunde malum partinin onundeki anaların yanındayız. Devlet olarak elimizden geleni yapıyoruz, takipcisiyiz. Kovalamaya devam ediyoruz. Bu teror orgutu kacacak biz kovalayacağız. Er ya da gec bu işin de hesabını soracağız. Şu anda bazı sanatcılar sağolsun Diyarbakır'a ‘gidiyorlar, gittiler' diye haberlerini aldım. Ben de şahsım ve milletim adına teşekkur ediyorum. Burada milletimizin uyanışı cok onemli. PKK teror orgutunun arkasına almış olan bu siyasi partinin neleri nasıl istismar ettiğini milletimizin bilmesi lazım. Milletimize bunları anlatmamız gerekir. Bunlar bizim uzerimizdeki buyuk yuklerdir" dedi.
"Minarelerimizden Allah-u Ekber nidalarına hasret kaldığımız donemler yaşandı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sozlerine şeyle devam etti:
"Tabii biz milletin değerlerini, kurumlarını hedef alan saldırılarla ilk defa karşılaşmıyoruz. Modern Turkiye'nin tarihi, azgın azınlığın sessiz coğunluğu sindirmeye, baskı ve tahakkum altına almaya yonelik tacizleriyle dolu. Milletin kokleriyle bağını kopartmak, insanımızın hayat kurallarını kurutmak icin daha once de pek cok teşebbus yapılmıştır. İlim, irfan ve hizmet yuvalarına tahammulsuzluk, maalesef toplumun belli bir kesiminde ideolojik saplantı halini almıştır. Tek parti doneminde ise bu ideolojik saplantı, adeta bir devlet politikasına donuşmuştur. 80 yaş ustundeki buyuklerimize tek parti yılları sorduğumuzda alacağınız cevaplar, yokluktur, yoksulluktur, baskıdır. Camilerin emlak niyetine satıldığı, ibadethanelerin ahıra cevrildiği, Kur'an kurslarının kapatıldığı, medreselerin kapısına kilit vurulduğu gunlerimiz oldu. Minarelerimizden ezanı muhammediyenin Allah-u Ekber nidalarına hasret kaldığımız donemler yaşandı o gunlerde. Kur'an-ı Kerim'in tren vagonlarında, ahırlarda, derme catma binalarda, gizli saklı bir şekilde oğretildiği sureclerden gecildi. Milletin cenazesini yıkayacağı gassal bile bulunamadığı, yazdığı kitaplardan dolayı alimlerimizin darağacına gonderildiği zor zamanlarımız oldu.
Rahmetli Tahsin Baguoğlu, milli eğitim bakanı. Bir konferansını dinledim. Nasıl oldu da gassallık olayı, imam hatipler meselesi gundeme geldi. Kendisine İnonu, talimat veriyor. İmam hatip okulu acma noktasında değil, sadece cenazeleri yıkayacak gassal yok. İnonu, ‘Sadece cenazeleri yıkayacak gassal yetiştirmek icin okullar acmanı istiyorum' diyor. Yani imam hatiplerin bir vesile ile acılışı da boyledir. İmam hatipte bize bazı hocalarımız şunu derdi; ‘Ya siz olu yıkayıcısı mı olacaksınız.' Bize bu şekilde dediler. Bizim onurumuzla bu şekilde oynamaya calıştılar. Onların gassal diye duşunduklerinden cumhurbaşkanı cıktı, başbakan cıktı. İşte bu noktadan hareketle bizim birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz cok ama cok onemli. Bizi bolmek, parcalamak gayreti icerisinde olanlar olabilir. Bu oyunu işte bu tablolar bozacak."
"Anadolu'nun zeki cocuklarının okuyup kaymakam vali, hakim, savcı, diplomat olmasına tahammul edemediler"
Gecmişte insanların sakalından, kılık kıyafetinden dolayı polis tarafından sokaklardan toplandığını, Anadolu insanının takunyalı, multeci diyerek aşağılanmaya calışıldığını soyleyen Erdoğan, "Yeri geldi gobeğini kaşıyan adam, yeri geldi makarnacı, komurcu, patatesci diyerek insanımıza kan kusturdular, kin kusturdular. Yeri geldi olu yıkayıcısı dediler. Başortulu kızlarımıza sıkma baş diyerek hakaret ettiler. Anadolu'nun zeki cocuklarının okuyup kaymakam vali, hakim, savcı, diplomat olmasına tahammul edemediler. Ne dediler, sen git temizlikci ol tarlada, bahcede calış. Niye başortuluden hakim, savcı doktor olamaz. Bunu yakıştırdılar. Ama hesapların uzerindeki hesap Rabbimizin hesabı. Bu tecelli etti. Bunun karşısında duramadılar. Onların kabullenemediği o makamların hepsine de imam hatip mezunları da geldi. Tek parti doneminden 27 Mayıs darbesine, 12 Mart'tan 12 Eylul'e ve 28 Şubat'a kadar demokrasinin askıya alındığı ara donemler milletle ve milli iradeyle hesaplaşma aracına donuştu. Ozellikle medeniyet rejimimizi yeni nesillerimize aşılayan dernek, kurum ve vakıfları hedef aldılar. Ama başarılı olamadılar, her defasında hakkın ve halkın iradesi galip geldi" şeklinde konuştu.
Cahit Ozcelik