SU-İ HATİME

İmam-ı GAZALİ'den (RA) Son Nefes'de imansız gitme sebepleri.(ALLAH C.C. Muhafaza)

"En altta son nefeste iman kurtarma duası vardır!"


En buyuk ve korkunc olanı, can cekişme ızdırabı anında gonulde şuphe veya inkarın galebe calması ve bu vaziyette olmekte, bu halin ebedi olarak ALLAH ile kendi arasında perde olmasıdır. Cunku bu ebedi ve daimi azabı gerektiren, kufur ve inkardır.

Olum anında dunyalıktan ve dunya zevklerinden bir şey'in gonlune galebe calması ve gozunun onunde canlanarak onu duşunmesidir. Bu, gonlunu oyle kaplar ki, artık başka bir şey almaz olur. Boylece olurse, kalbi tamamen dunyaya donuk ve himmeti dunyaya meyyal olarak olmuş olur ki, gonul, ALLAH'tan C.C. ayrıldığı anda araya perde girer. Perde girince azab başlar. ALLAH'ın C.C. yaktığı ateş, ALLAH'tan C.C. mahcub olan gonulleri kaplar. Kalbi, dunya sevgisinden salim, himmeti ALLAH'a C.C. donuk olan Mu'mine ise Cehennem: "Gec ey Mu'min, senin Nur'un, benim narımı sonduruyor" der.

Dunya sevgisinin galebe caldığı sırada olen bir adamın durumu tehlikelidir. Zira kişi, yaşadığı gibi olur. Oldukten sonra başka durum almasına, kalbin imkanı yoktur. Zira gonullerde tasarruf, azaların ameli ile mumkundur. Halbuki olum ile azalar atalete uğradığından, artık amel imkanı ve hatta geriye donup yeniden amel etme fırsatı kalmamıştır. İşte bu anda hasret coğalır. Ancak , imanın aslı ve ALLAH C.C. sevgisi (ALLAH C.C. sevgisi ile dunya sevgisi bir kalbde toplanmaz) uzun muddet kalıp yerleşir ve salih amel ile kuvvetleşir ise, olum anında doğacak olan bu hali siler atar. Şayet kalbindeki imanı bir miskal kuvvetinde ise, onu tezden Cehennemden cıkarır. İmanı daha az ise, azlığı nisbetinde Cehennemde daha uzun kalır. Bir habbe ağırlığı kadar imanı varsa da eninde sonunda -ve binlerce yıl sonra da olsa- yine Cehennemden cıkar.
Şayet, senin bu anlattığına gore, olur olmez hemen Cehennem'e girmesi lazımdır, halbuki kıyamete kadar bekliyor. Bu nasıl olur? Dersen, bilmiş ol ki; Kabir azabını inkar eden herkes bid'at sahibi, ALLAH'ın C.C., Kur'Ân'ın ve imanın nurundan mahrumdur.

Su-i Hatime yani şuphe ve inkar uzere olmenin, tafsilatıyla anlatılamayacak kadar cok sebepleri vardır. Lakin ozet olarak iki sebebi vardır.
Birincisi: Tam manasıyla zuhd, vera ve amelde salah ile de duşunulebilir. Mesela, zahiddir amma bid'at sahibidir. Ameli iyi olsa bile, bunun sonu cok ciddi olarak korkunctur. bid'at sahibi derken herhangi bid'at sahibi olan bir mezhebi kasdetmiyorum. ALLAH'u TeÂlÂ'nın, Zat, Sıfat ve Ef'ali hakkında gerceğe uymayan bir inanca sahib olmayı ve bununla hasmını ilzama kalkışmayı kastediyorum. Bu inancı, kendi goruş ve kanÂatına bağlı olup, ona aldanmasıyla veya kendisi gibi bir bid'at sahibini taklit etmekle olur. Olumun yaklaştığı, olum Meleğinin gorulduğu ve icinde olanı ile kalbi cırpınmağa başladığı vakit, coğunlukla cehaleti sebebiyle inanclarının batıl olduğunu anlar. Cunku olum, perdenin aradan kalkma halidir. Olum sancıları da olumun başlangıcı olduğu icin, bazı şeyler kendisine keşfedilebilir. Kendi kafasına gore kesin olarak inandığı şeylerin boş ve batıl olduğunu anlayınca, inandığı her şeyin aslı olmadığını sanır. Cunku ona gore ALLAH C.C. ve Rasulune(SAV) inancı ve diğer sahih itikadları ile fasid inanclarının farkı yoktur. Cehaleti sebebiyle yanlış olarak edindiği bazı inanclarının batıl olduğunu gorunce bu hal, doğru inanclarının da batıl veya şupheli olmasına sebep olur. İmanın aslına donmeden bu hatıralar icinde olurse, işte Su-i Hatime(imansız) ile olmuş ve ALLAH korusun, ruhu, şirk uzere bedeninden ayrılmış olur.
ALLAH'u TeÂlÂ'nın: "Halbuki o gun onlar icin ALLAH'tan hicde zannetmeyecekleri(nice) şeyler zuhura gelmiştir." Zumer / 47 ve "De ki: Yaptıkları işler bakımından en cok ziyana uğrayanları, kendileri muhakkak iyi yapıyorlar sanarak dunya hayatında sa'yleri boşa gitmiş olanları size haber vereyim mi? " Kehf / 103 buyurduklarından muradı bunlardır. Dunya meşgalesinin azlığı sebebiyle bazen ruyada, gelecekteki işlerin bazıları acıklandığı gibi, olum sancıları anında da bazılarına bazı şeyler gosterilebilir. Cunku dunya meşgalesi
ve bedeni şehvetler, Melekut alemine bakmağa ve oradakileri olduğu gibi gormeğe engeldir. Fakat olum oncesi keşfin sebebi, keşifde geri kalan inanclarda şuphenin sebebi olabilir.
Bu tehlikeden insanı, ancak gerceğe dayalı sağlam itikad kurtarabilir. Saf ve ebleh insanlar, yani kısa ve kesin olarak ALLAH'a C.C., Ahirete ve inanılması gereken şeylere inananlar, bu tehlikeden korunmuşlardır. Bedeviler, koyluler ve diğer halkın avamı gibi. Bunlar bu hususlarda munakaşalara girmez, soz sahibi olduklarını iddia etmezler. Bunun icin bu gibiler hakkında Resul-i Ekrem(SAV) : "Cennet halkının coğu buhdler, yani saf ve gonlu temiz kimselerdir" buyurmuştur.
Selef, Resul-i Ekrem'in(SAV), ALLAH C.C. tarafından getirdiği her şeye inanın, ALLAH'ı bir şeye benzetmeyin, te'vil ile uğraşmayın, derlerdi. Zira ALLAH'ın C.C. sıfatlarından bahsetmekte tehlike buyuk, yolları sarp ve ALLAH'u TeÂlÂ'nın CelÂlini idrak etmekten akıllar kasır ve noksandır.

Ne yazık ki şimdi dizginler gevşedi, boyunlar uzadı, boş laflar aldı yurudu. Her cahil, kendi goruşune uygun olanın doğru ve gercek iman olduğuna kÂni oldu. Kendi tecrube ve tahminlerinin gercek olduğunu sandı. Fakat ilerde gerceği anlayacaklardır. Perde aradan kalktığı vakit onlara :
Guzel olduğu icin gunduzlere husn-u zann ettiniz de mukadder akıbetinize uğrayacağınızdan korkmadınız,
Geceler sizi selamete ulaştırdı ve onlarla aldandınız, halbuki karanlıklar aydınlandığı vakit, kederler başlayacaktır.
Mealindeki şiiri okumak lazımdır.

ALLAH'u TeÂlÂ'nın ZÂt ve Sıfatı ile ilgili munazaralara giren adam, deniz ortasında gemisi parcalanıp dalgaların kucağına duşen adam gibidir.
Bu dalgaların, birbirine devretmek suretiyle adamı selamet sahiline atmaları imkanı varsa da bu pek az bir ihtimaldir. Fakat dalgalar arasında boğulup gitmeleri daha kuvvetlidir.

İkincisi: Aslında imanın zayıflığı ve dunya sevgisinin kalbi kaplamasıdır. İman zayıfladıkca ALLAH C.C. sevgisi de zayıflar ve dunya sevgisi oyle kuvvetleşir ki, bir hatıradan başka ALLAH C.C. sevgisi namına kalpte bir şey kalmaz. Nefsin arzularına uymamak ve şeytanet yollarından ayrılmak gibi bir şeyi duşunmez olur. İşte bu, şehvetlere uymak meylini ortaya kor. Boylece kalb, kararır ve katılaşır. Nefsin zulmetleri(karanlıkları) kalbde terakum eder ve zayıfda olsa kalbdeki iman nurunu tamamen sondurur. Artık bu, kendisinde bir tabiat halini alır. Olum sancıları başladığı vakit, ALLAH C.C. sevgisi daha da azalır. Cunku en buyuk sevgilisi olan dunyalığından ayrılma hasretine dalar ve bunun acısını duyar. Sevdiği dunyasından ayrılmağı, ALLAH'tan C.C. bildiği icin, olumun mukadder olmasına canı sıkılır ve ALLAH'tan C.C. geldiği icin O'ndan hoşlanmaz olur. Sevgi yerine, icinde ALLAH'a C.C. karşı bir kin doğmasından korkulur. Bu, cocuğunu az ve fakat malını daha cok seven bir adamın durumuna benzer. Cocuk, malını mahvetti-ği vakit, cocuğuna olan az sevgisi husumete doner. Şayet bu hal icerisinde olurse, Su-i Hatime(imansız) ile olur ve ebedi helakte kalır. İnsanı bu helake surukleyen sebep, ALLAH sevgisinin zayıflamasına sebep olan iman zayıflığı ile beraber, dunyaya temayul, dunyalık ile sevinmek ve dunya sevgisinin ustun gelmesidir. Dunya sevgisi, butun hataların başıdır. O, muzmin bir hastalıktır. Ne yazık ki ALLAH'ı C.C. marifet azlığından butun halka sirayet etmiştir. Zira ALLAH'ı C.C. bilen sever.

"De ki : Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elinize gecirdiğiniz mallar, kesÂda uğramasından korka geldiğiniz bir ticaret ve hoşunuza gitmekte olan meskenler, size ALLAH'tan, O'nun peygamberinden ve O'nun yolundaki bir cihÂd'dan daha sevgili ise, artık ALLAH'ın emri gelinceye kadar bekleye durun" Tevbe / 24 buyurmuştur.
Demek ki olumu anında aklından bu gibi inkar şeylerini geciren ve icinden ALLAH'u TeÂlÂ'nın kendisini coluk cocuğundan ve diğer dunya varlıklarından ayırdığı icin kızan kimsenin olumu, sevmediğine gitmek ve sevdiğinden uzaklaşmak olur da, efendisinden kactığı halde, zorla yakalanıp efendisinin huzuruna getirilen bir kolenin durumuna duşer. Artık uğrayacağı rezalet ve kepazelik ortadadır.



İnsan omru boyunca ne ile unsiyet ederse, olumu anında da aklına o gelir. Meyli, daha cok taat ve ibadete ise hatırına o gelir. Daha cok isyana temayul ederse, son nefeste daha cok aklına gelecek olanda odur. Coğu kere canı cıkarken dunyevi şehvetlerden ve gunahlardan biriyle meşgul olurda ALLAH'tan CC mahrum kalır.Pek seyrek isyan eden, bu tehlikeden uzaktır.Hic gunah işlemeyen ise tamamen kurtulmuştur.Gunahı ibadetinden cok olup, gunahtan zevk alan kimsenin tehlikesi, cok ciddi ve cok daha buyuktur.

Bunun misali: Herkesin bildiği bir gercektir ki, insan, coğunlukla ruyasında gunduzleri meşgul olduğu şeyi gorur. Gunduzleri ilim ile uğraşan, coğunlukla ruyasında ilmi, ticaretle uğraşan da ticaret işlerini gorur. Olum de uykunun benzeridir. Bununla beraber ondan daha ağırdır. Ancak olum oncesi, uykuya daha yakındır. O da unsiyet ettiği şeyleri hatırlamasını gerektirir. Herhangi bir şeyin kalbde yerleşmesinin sebeplerinden birisi de uzun ulfettir(birliktelik). Uzun muddet taat veya isyana alışmak , kalbde yerleşmenin tercih sebebidir. Bunun gibi, Salihlerin ruyaları ile fÂsıkların ruyaları da birbirine uymaz. Alışkanlık kalbde yerleşir ve gonul ona meyleder. İşte kotuluğe alışıp onunla unsiyet eden, son nefesinde o kotuluk gozunun onunde canlanır. Her ne kadar bundan kurtulması umid edilecek şekilde imanın aslı baki ise de, bu hali, bir nevi Su-i Hatimeye(imansız olmeye) sebep olur.

Olum anında hatıralarını gunah ve şehevi arzularından uzak tutmak isteyen icin tek yol, şehveti gonlunden cıkarmak ve nefsini bunlardan uzak tutmakla uzun muddet mucÂhede etmektir. Boylece gunahlardan uzaklaşıp iyiliklere devam etmek ve aklından kotulukleri cıkarmakla, olum anı icin bir hazırlık yapmış olur. Cunku insanlar yaşadıkları gibi olur ve oldukleri gibi de haşr olurlar.

Resul-i Ekrem SAV "Kişi, elli yıl Cennet ehli amelini işler, hatta kendisi ile Cennet arasında bir devenin iki sağımı arasındaki mesafe kadar mesafe kalır ve şekavet-i asliyesi galebe calarak son nefesde imansız gider" buyurmuştur. Bunun icin bulunduğumuz hallere aldanmamalı ve son nefes korkusu devamlı olmalıdır. Zira son nefesde ne olacağımızı ve akibetimizin Cennet mi, Cehennem mi olduğunu da bilmiyoruz.

Sakın biraz daha keyfime bakayım ilerde tevbe ederim, deme. Cunku alıp verdiğin her nefes, senin icin bir hatimedir. Zira o anda olmen mumkundur.Uyanıklığında hazır olduğun gibi, uykuya yatarken de abdestini ihmal etme. ALLAH'ın C.C. zikri kalbine galebe caldıktan sonra uyu. Dikkat et ki, dilin zikirde iken uyu demiyorum. Aslolan kalbini zikrULLAH ile uyutmaktır. Şunu bil ki uykudan once aklında ne varsa, uyku anında da aklına o gelir. Uykudan once, uyku anında ve uyuduktan sonra kalbin ne ile meşgul idiyse, o meşgale ile uyanırsın. Bunun gibi insan, yaşadığı gibi olur ve olduğu gibi dirilir.

Her an ve nefesini yokla. Bir an ALLAH'ı C.C. unutma! Butun bunlara dikkat ettiğin halde yine buyuk tehlikede olduğunu bil! YÂ bu dediklerime riayet etmezsen, işte onu da sen duşun? Ne yazık ki insanlar helaktedir. Yalnız alimler kurtulmuştur. Alimlerde helaktedir, yalnız ilmiyle amel edenler kurtulmuştur. Bunlarda helaktedir, yalnız ihlÂs ile amel edenler kurtulmuştur. Bunlarda yine buyuk tehlikededir.

Şunu da bil ki, dunyalıktan zaruret miktarı ile yetinmedikce, bu hususta başarıya ulaşamazsın. Zaruret miktarı ise yemek, giymek ve meskenindir, diğerleri fuzulidir. Az yemeli, seni sıcak ve soğultan koruyacak elbise ile yetinmeli daha kıymetlisini aramamalısın. Yoksa yeter deyip duracağın bir nokta kalmaz. Daima ilerisini isteyeceksen, o zaman senin karnını ancak toprak dolduracaktır.

Eğer zaruret miktarı ile yetinirsen, ALLAH C.C. ile baş başa kalır ve Ahiretin icin calışır da su-i hatime icin hazırlıklı olursun. Şayet zaruret miktarını aşarsan, sıkıntıların coğalır ve o zaman hangi vadide seni helak edeceğine ALLAH'u TeÂl aldırış etmez.

Yuce ALLAH C.C. "Oyle ise siz onlardan değil, Benden korkun eğer iman etmişlerseniz." Al-i İmran / 175 buyurdu ve korkuyu emrederek, onu imanın şartından kıldı. Bunun icin zayıf olsa da hicbir mu'min korkusuz olamaz. Korkunun zafiyeti, iman ve marifetin zafiyetinden ileri gelir.

"Saadetin alÂmeti, şekavetten korkmaktır. Zira 'korku' kul ile ALLAH C.C. arasında, kul icin bir kostektir. Bu kostek koparsa helÂkta olanlarla beraber helÂk olur" demiştir.

Hatemm-i Esamm: "Bulunduğun mevkiin şerefine guvenme. Cennet'ten daha şerefli bir makam olmasın. Adem'in başına gelenler ortada. İbadet cokluğuna aldanma, İblis'in başına gelenler belli. İlminin cokluğuna bel bağlama, Bel'am İsm-i Âzam'ı bilirdi, akibetini duşun. Salihlerle goruşup onlarla duşup kalkmaya aldanma. Peygamberimizden SAV ustun zat ve sima olmasın. Akrabaları dahi ondan yararlanamadı

Dilimizle "ALLAH'ım C.C. bizi afvet, bize merhamet et" demekle yetinir ve O'na guveniriz. Halbuki 'O' C.C.: "İnsan icin ancak calışması vardır." Buyurdu. Necm / 39 - Başka bir Ayet-i Kerime'de "Keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?" Buyurulmuştur.

Ahirette ALLAH'a C.C. kavuşmak mutluluğuna ancak dunyada O'nun sevgisini ve O'nunla unsiyeti kazanmakla ulaşılacağı meydandadır. Sevgi ise marifet ile , marifet de ancak devamlı tefekkurle hasıl olur. Unsiyette devamlı zikir ile, zikir ve fikre devam da dunya sevgisini gonlunden cıkarmakla, dunya sevgisini atmak da zevk ve şehvetleri terketmekle, bunları terketmek de şehveti kırmakla, şehveti kırmak da en cok korku ateşi ile mumkundur. Demek ki korku şehvetleri yakan bir ateştir. Korku nasıl faziletli olmasın ki, ALLAH'a C.C. yaklaştırıcı en makbul ameller olan iffet, vera, takva ve mucÂhede korku sayesinde temin edilir.

Elbette peygamberler, veliler ve alimlerin akıl, ilim ve amelleri ile ALLAH C.C. katındaki mevkileri, senden daha az olmadığını kabul edersin! Gozunun ışığının kısalığı ve basiret gozunun korluğu ile onların hallerini, neden fazla korkup uzun muddet mahzun olup ağladıklarını duşun. Hatta bazıları şaşırdı, bazıları bayıldı ve bazıları da olu olarak yerlere serildi.

(ALLAH C.C. Huccet-ul İslÂm İmam-ı Gazali'den Razı olsun, Ruhuna El-FÂtiha)

Aşağıdaki gunahlara karşı cok dikkatli olmak lazımdır:

ALLAH'ın C.C. emir ve yasaklarını bilmemek, itikadi meseleleri bilmemek yada şuphede olmak,

ALLAH C.C. ve Rasûlu'nun SAV emrettiği gibi yaşamamak,

Kafirlerle dostluk kurmak ve onlara benzemek (sac sakal şeklinden, giyime kadar) en onemlisi onları sevmek,

Kafirlerin bayramlarını kutlamak, (Yılbaşı,sevgililer gunu, nevruz v.s.)

Dini emirleri hafife almak, o hukumlerle ilgilenmemek yada ciddiye almamak, alaycı olmak,

Anne ve babaya itaat etmemek, (Annesinin razı olmadığı kişilerin Kelime-i Şehadet'i getiremedikleri rivayetleri coktur)

Buyu yapmak ve yaptırmak,

İcki satmak, icki icmek ve icki muptelası olmak,
(Fudayl'dan RA sene de sadece bir kadeh ilac olarak alkol icen kişinin bu sebepten imansız gittiği rivayeti vardır.)

Cok kufretmek, Yuce ALLAH'ı C.C. zikretmek ve dua edilmesi icin yaradılan ağızdan kufrun eksik olmaması,

Dunyalık ve dunya sevgisi, gelen dunyalığa sevinmek, elden cıkana uzulmek, (KADINLAR COK DİKKAT ! ! ! )

Fakirliğe ve ALLAH'ın kazasına isyan,

Namaz kılmamak ki en tehlikelilerinden birisidir,

EzÂn okunurken konuşanında Kelime-i Şehadet getirmekte zorlandığı bildirilmiştir.

Son nefeste imanı kurtarma duası: "Ya Hayyu Ya Kayyum, Ya Zel CelÂli Ve'l İkrÂm, ELLAHUMME en tuhyiye kalbi bi Nûri ma'rifetike ebeden, Ya ALLAH, Ya ALLAH, Ya ALLAH Celle CelÂluh" Sabah namazının sunnetiyle farzı arasında okunacak. Cok onemli bir duadır...
__________________