BİSMİLLLAHİRRAHMANİRRAHİM




ONSOZ


Sevgili okurlarımız, bugun dunyanın dortbir koşesinde insanlar, İslĂ‚mın beş şartı ile amel ediyorlar. Ve ibadetlerinin yeterli olduğundan eminler. İslĂ‚miyet ise onların yaptıklarından cok daha fazlasını gerektirmektedir.

Acaba gercekten durum boyle midir?

Bu sualin cevabı Kur’Ă‚n-ı Kerim’dedir. Peygamber Efendimiz S.A.V, ve sahabenin yaşadıkları hayat İslĂ‚mîyetti. Onların yaşadıkları hayat Kur’Ă‚n-ı Kerim’in butunune ittiba etmek idi. (Al-i imran -119) Kur’Ă‚n-ı Kerim’in butunu bizdeki uc emaneti de ihtiva etmektedir.
Ruh
Fizik vucut (Ceset vech)
Nefs

Allah sadece fizik vucudumuza değil, nefsimize de, ruhumuza da emirler vermiştir.

Ve onemli olan bu emanetlerin bu emirlere, bu farzlara Allah’ın davetine uygun olarak Allah’a teslimidir. Kişinin son teslim edeceği vucut olan nefsini de Allah’a teslim ederek irşada ulaşmasıdır (Bakara-186). Ve bu bir farzdır. Bu farz emri bu gun butun kutsal kitaplarda bulmak mumkundur. Teslim Ă‚yetleri butun kutsal kitaplarda aynen muhafaza edilmiştir (Şura-47).
Peygamber Efendimiz S.A.V. ve butun sahabe once ruhlarını, sonra fizik vucutlarını Allah’a teslim etmişlerdi. (Al-i İmran 20) Daha sonra da irşada ulaşmışlardır. Nefslerini de Allah’ a teslim etmişlerdi. (Hucurat-7)

Demek ki uc emaneti de onlar Allah’a teslim etmişlerdi.


...Ve gercek anlamda İslĂ‚m olmuşlardı.

İslĂ‚m kelimesinin ilk anlamı teslimdir. Ancak Allah’a uc emaneti de teslim edebilen kişi İslĂ‚m olmak şerefine erer. Bu teslim ise, ben Allah’a teslim oldum demekle oluşmaz. Şartları vardır.
İslĂ‚m kelimesinin ikinci anlamı ise, sulh ve sukûn ve saadettir. Bu sonsuz saadete Yuce Rabbimiz “Hazzul Aziym” adını veriyor (En buyuk haz, sonsuz haz, sonsuz saadet.) (Fussilet-35).
“Allah’a teslim olmanın (İslĂ‚m olmanın) şartları vardır “ demiştik. Bu şartlar birincil (Alt seviye) ve ikincil (Ust seviye) şartlardır.

Birincil şartlar şunlardır :

1. Nefsin tezkiyesi.
2. Ruhun Allah’a ulaşması (Hidayet)
3. Fizik cesedin Allah’a kul olması.

İkinci (ust seviye) şartlar şunlardır :

1. Ruhun Allah’a teslimi.
2. Fizik cesedin Allah’a teslimi.
3. Nefsin Allah’a teslimi.












A-BİRİNCİL ŞARTLARIN
YERİNE GETİRİLMESİ


Once Allah’a ezelde verdiğimiz uc cesedimize ait yeminin (Misaki selase) yerine getirilmesi gerekmektedir.
1. Ruhumuz Allah’a dunya hayatında mulĂ‚ki olmaya yemin etmiştir (Rad-20, 21) (MİSAK).
2. Fizik vucudumuz Allah’a kul olacağına, şeytana kul olmayacağına dair yemin etmiştir (Yasin-60,61) (AHD).
3. Nefsimiz tezkiye olacağına dair Allah’a yemin etmiştir (Şems-9 ve Muddesir-38,39,40) (YEMİN).
Bu uc yeminin yerine getirilmesi konusunda Yuce Rabbimiz farzları oluşturan emirler vermiştir.
1. Yuce Rabbimiz ruhumuzun Allah’a dunya hayatını yaşarken ulaşmasını 11 defa farz kılmıştır.
1. Zumer-54 7. Şura-47
2. Fecr-28 8. Muzemmil-8
3. Rum-31 9. Rad-21
4. Zariyat-50 10. Yunus-25
5. Lokman-15 11. Maide 7
6. En’am-152
2. Rabbimiz fizik vucudumuzun Allah’a kul olmasını 3 Ă‚yetle farz kılmıştır (Bakara-21, En’am 152, Maide 105).
3. Nefsimizin tezkiye olmasını yine 3 Ă‚yetle farz kılmıştır (Maide-105, Fecr-27, 28, En’am 152).
Bu yeminlerin yerine getirilmesi 21 basamakta gercekleşir.
1. Olayların yaşanması.
2. İnsanların olayları değerlendirmesi.
3. Allah’a dunya hayatında mulĂ‚ki olmayı dilemek.
4. Allah’ın rahiym esmasıyla tecellisi.
5. Allah’ın hicab-ı mestureyi kaldırması.
6. Allah’ın kulaklardaki vakrayı kaldırması.
7. Allah’ın kalplerdeki ekinneti kaldırması. Sonuc olarak kişi Ă‚menû olur.
Kur’Ă‚n-ı Kerim’de kim Ă‚menû olursa onun Sırat-ı Mustakıym’e ulaşacağı ifade buyrulmaktadır. (Hac-54)
Yukarıdaki 7 basamak sonunda kulun ic dunyasında nefse karşı bir “mukaddes ittifak” kurulur.
8. Kim bu 7 kademeyi başarı ile tamamlamışsa Allah onun kalbine ulaşır (Tegabun-11).
9. Şeytana donuk yaratılmış nefsimizin kalbini Allah kendisine dondurur. Kalbimizin Allah’a donuşu ise cennete ulaşmanın (Kaf-32) ve Allah’a ulaşmanın (Rad-28) on şartıdır.
10. Bu safhada Allahû TealĂ‚ nefsimizin goğsunu şerhederek, yararak teslimlere acar (En’am-125). Goğsumuzden kalbimize bir yol acar ki zikir yaptığımız zaman Allah’tan gelen rahmet, fazl ve salĂ‚vĂ‚t nefsimizin kalbine ulaşabilsin.
11. Allah’ın goğsumuzu yararak actığı bu yoldan rahmet, fazl ve salĂ‚vĂ‚t (Allah’ın nurları) kalbimize ulaşmaya başlar (Zumer-22).
12. Boylece kalbimize zikir yaptıkca ulaşan rahmet (nur) kalbimizde huşû oluşturur (Hadid-16).
13. Huşû sahibi olunca kıldığımız hacet namazı uzerine Allah’u Zulcelal Hz. bize mutlaka murşidimizi gosterir (Bakara-45). Cunku Allah’tan istediğimiz istianenin (Fatiha-5) cevabını almak yetkisine “huşû” ya ulaşmışızdır.
14. Allah’ın gosterdiği murşide ulaşıp onunde tovbe ederiz (Furkan-70,71).
Ancak bu noktadan itibaren Allah’a verdiğimiz yeminlerimizi (misaklerimizi) yerine getirmek icin nefs tezkiyesi, ruhun Allah’a ulaşması ve vechin Allah’a kul olması konularında faaliyete başlarız. Allah’ın gosterdiği murşide ulaştığımız ve onunde diz cokerek tovbe ettiğimiz zaman (Furkan-70) başımızın ustunde devrin imamının ruhu oluşur (Mumin 15 ve Mucadele-22). Bu ruh, bizim ruhumuzu dergĂ‚hına goturerek ona bir rahle hediye eder.Ve ruhumuz Allah’a doğru yola cıkar (Nebe-39). Allah’a ulaşmak ve Allah’ın rızasını kazanmak icin yola cıkan bu muridin tovbe ettiği gun kalbine îmĂ‚n yazılır (Mucadele-22). Ve murid mu’min olur (Furkan-70 ve Hucurat-14). Mu’min olunca kalbinin uzerindeki muhur (zikir yapıldığı sure icinde Allah’ın rahmeti bu kalbe ulaştığı icin) kalbin icine itilir ve şeytandan gelen fuccurun, (Şems-8) karanlıkların, zulmetin, kalbe girmesine mani olur (Bakara-257). Bu muhur Allah’ın rahmetinin kalbimize ulaşacağı kapıyı (rahmet kapısını) muhurlu, kapalı tutuyordu (Casiye-23). Şimdi uzerine îmĂ‚n yazıldığı icin, zikir yaptığımız zaman bu muhur kapıdan ayrıldığı cihetle, kapıdan iceriye zikir suresince rahmet, fazl ve salĂ‚vĂ‚t dolar ve kalbimizi nurlandırır (Bakara-257). Kalbimizdeki karanlıkları temizler, pislikleri, zulmeti temizler.
Boylece salih ameller, nefsimizin kalbini ıslĂ‚h edici ameller, nefs tezkiyesi başlar (Furkan-70). Ve ruhumuz Allah’a doğru yola cıkar.
Murşidimizin Allah’ın emirlerini bize tebliğ etmesine paralel olarak, bu emirlerin tatbikatı, nefsimizi yedi kademede tezkiye etmemizi sağlar. Emmare (Yusuf-53), Levvame (Kıyame-2), Mulhime (Şems-8), Mutmainne (Fecr-27,
Rad-28), Radiye (Fecr 28) Mardiye (Fecr 28), Tezkiye (Fatır-18). Bu 7 kademede nefsimiz tezkiye olur. Ruhumuz da her tezkiye kademesinde Sırat-ı Mustakiym uzerinde bir gok katı yukselir ve yedi gok katını (TalĂ‚k-12) birbirine bağlayan yedi tariki (Mu’minun-17) Sırat-ı Mustakiym’i aşarak Allah’a geri doner, ulaşır (En’am-87, 88 ve Fatır-18). Ruh hidayete erer, Allah’a ulaşır (Al-i İmran-73, En’am-71, Bakara-120).
Nefsimizin tezkiyesi ile beraber ruhumuz da Allah’a ulaşır ve Allah’u TealĂ‚ Hz. bizi kulluğuna kabul eder. Ve cennete girmeye hak kazanırız (Fecr-27, 28, 29, 30). Boylece birincil seviye şartlar tamamlanır.

1. Nefsimiz tezkiye olmuştur (Fecr-27, 28, Fatır-18).
2. Ruhumuz Allah’a ulaşmıştır (Fecr-28, Fatır-18).
3. Allah’u ZulcelĂ‚l Hz. bizi kulluğuna kabul etmiştir (Fecr-29).

Butun sahabe bu şartları yerine getirmiştir (Zumer-17, 18). Boylece cennete girmeye hak kazanırız. (Fecr-30). Birincil seviye şartların yerine getirilmesi, nefsin tezkiyesi, ruhun vuslatı ve cesedin Allah’a kul olmasına dair emirlerin yerine getirilmesi bizi veli kılar ve cenneti sağlar. Ama dunya saadetini, “Hazzul Aziym’i” sağlamaz, İslĂ‚m olmamızı sağlamaz. Ancak ikincil (Ust seviye) şartları yerine getirebilirsek, Allah’a teslim olabilirsek, o zaman irşad oluruz, İslĂ‚m oluruz ve sonsuz saadete ulaşırız.





B-İKİNCİL (UST SEVİYE) ŞARTLARIN YERİNE GETİRİLMESİ


Allah’u ZulcelĂ‚l Hz. irşada kadar ulaşan bir davette bulunmuş ve bu davetine icabeti emretmiştir (Bakara-186 Şura-47).
İrşad olmak ancak nefsimizin kalbinin tezyin edilmesiyle, cirkinliklerinin (afetlerinin) guzele cevrilerek suslenmesiyle (ruhun hasletlerinin nefsimizin afetlerinin yerini alması ile) mumkundur (Hucurat-7).
Nefsimizin kalbindeki karanlıklar, nefsimizin afetlerini; aydınlıklar ise ruhumuzun hasletlerini temsil eder. Daimî zikre ulaşarak Allah’tan gelen rahmetle kalbimizin sadece rahmetten, aydınlıktan, nurdan ibaret olması hali, kalbimizin muzeyyen olması, tezyin edilmiş olması halidir. Bu hale ulaşmış veliye tam aydınlığa, nura kavuşmuş anlamına gelen “İrşad olmuş” diyoruz.
Oyleyse nefsin butun afetlerinin yok olduğu, yerine ruhun butun hasletlerinin yerleştiği tam aydınlık bir kalbe sahip olan nefste muhtevayı bozan butun karanlıklar (afetler) yok olmuş ve sadece faziletler kalmıştır. O nefs artık saf ve halis olmuştur. Boyle bir nefs ise artık Allah’a teslim olmuş ve muhlis olmuştur (Beyyine-5). İşte bu kademe bu sebeple ihlĂ‚s kademesi adını alır. Ve nefsimizin de Allah’a teslim edildiğini, ucuncu ve son emanetin de Allah’a teslim edildiğini gosterir. Sahabenin bu merhalelerden gectiklerini, irşad olduklarını, boylece uc teslimi de tamamladıklarını goruyoruz. Allah 3 vucudumuzun da Allah’a teslimini ve boylece İslĂ‚m olmamızı emretmiştir (Zumer -54, Nisa-58, Bakara-208). Ve sahabe 3 vucutlarını da Allah’a teslim etmişlerdir.
1. Ruhlarını (Zumer-18, Ali İmran-20)
2. Vechlerini (Fizik vucutlarını) (Ali İmran-20)
3. Nefslerini (3 vucutlarını da) (Bakara-136) Allah’a teslim etmişlerdi.
Butun dinlerin mensupları bilirler ki Allah’ın kutsal kitaplarını acıklamakla gorevli Allah’ın butun peygamberleri ve onlara tĂ‚bî olanlar, hep Allah’a 3 vucutlarıyla teslim olarak Allah’ın en buyuk mukĂ‚fatlarına sahip olmuşlardır.



C-TASAVVUF NEDİR?
İSLÂM NEDİR?


Aslında “Tasavvuf” kelimesinin zahirdeki belirtilere bakarak, sufa sahipleri (Ehli sufa) kelimesinden mi, yoksa Peygamber Efendimiz S.A.V. devrinde sof (yun) elbiseler giyildiği icin, sof kelimesinden mi geldiği hic mi hic onemli değil. Ama cok onemli gorulen şeyler var:
1. Tasavvuf Kur’Ă‚n-ı Kerim’in butunu ile amel etmektir. Kur’Ă‚n-ı Kerim’in sadece fizik vucudumuzu alĂ‚kadar eden Ă‚yetleri ile değil, nefsimizi ve ruhumuzu vazifeli kılan Ă‚yetleri ile de amel etmektir.
2. Tasavvuf, Peygamber Efendimiz S.A.V. ve sahĂ‚benin yaşadıklarını yaşamaktır. Gelmiş gecmiş butun peygamberler ve onlara tĂ‚bî olanların da yaşadıkları hayat da tasavvuftu.
3. Tasavvuf, Allah’ın bize tevdi ettiği 3 emaneti de (Ruh, Fizik vucut ve Nefs) Allah’a teslim etmektir. İrşad’a ulaşmaktır. Bu ise İslĂ‚m olmaktır.
İslĂ‚m kelimesinin ilk muhtevası tek Allah’a inanmak, ikinci muhtevası teslim, ucuncu muhtevası ise sulh ve sukûndur. Kim İslĂ‚m olmak şerefine ulaşmışsa, o kişi uc acıdan sonsuz saadete erişmiş olur.
1. İc Ă‚lemde, ruhun butun hasletleri nefse gectiği icin sulh ve sukûna ulaşılmıştır. Cunku artık nefs ve ruh arasında catışma yoktur.
2. Dış Ă‚lemdekilerle sulh ve sukûna ulaşılmıştır. Cunku nefsin afetleri artık yoktur ki diğer insanlarla anlaşmazlıklar olsun.
3. Allah’u TealĂ‚ Hz. ile en iyi ilişki kurulmuştur. Yuce Rabbimizin her emri yerine getirilmekte ve her nehyinden kacınılmaktadır. Artık nefsin sahip olduğu faziletler (yani ruhun hasletleri) emirleri yapmaya buyuk arzu duymakta, nehiyleri (yasakları) ise hic işlememektedir. Cunku nefsteki yasakları talep eden afetlerin hepsi yok olmuştur.
Goruluyor ki İslĂ‚m bir sonsuz saadetin (Fussilet-35), hazzul aziymin oluşması icin ulaşılması gereken bir merhaledir.
Allah insanlardan başka yarattığı her şeyi insan icin yarattığı cihetle (Casiye-13) en cok insanı sevmektedir. En cok sevdiği mahlûkunun mutlu olmasını istemesi ise tam olarak yerli yerine oturmaktadır. İşte bu sebeple Allah, insanın irşada ulaşmasını emretmektedir (Bakara-186, Şura-47). Cunku ancak irşada ulaşan kişi İslĂ‚ma ulaşmıştır, ve de sonsuz mutluluğa ulaşmıştır. İnsan-ı KĂ‚mil olmanın son aşamasına varmıştır. Saadet acısından insan-ı kĂ‚mil olmuştur. VelĂ‚yetin kademeleri olan ,
1. FenĂ‚ (Ruhun Allah’a teslimi)
2. BekÂ
3. Zuhd
4. Teslim (Vechin, fizik vucudun teslimi, muhsin olmak)
5. Ulûl Elbab
6. İhlĂ‚s kademeleri tamamlanmıştır.
İnsan-ı kĂ‚mil olmanın ikinci ve asıl muhtevası “İrşad edebilme” yeteneğidir. Bu yetenek, insanın kendisinde mevcut olduğu kanaatinde olması ile mevcut olmaz. “Murşid” olabilmek, ihlĂ‚s’a ulaştıktan sonra, Tovbe-i Nasuh’a (Tahrim-8) Allah’u ZulcelĂ‚l Hz. tarafından davet edilmek ve yuce Rabbimiz tarafından salĂ‚ha ulaştığının tebliğ edilmesi ile gercekleşir. Ve gonul gozu acık olanlar onun başının uzerindeki nuru gorurler (Tahrim-8).
Unutulmamalıdır ki daha hikmetin ilk kademesi olan “Ulûl Elbab” (Lubb-un sahibi olmak) kademesinden başlayarak son uc kademede (daimî zikir) “zikri daim” asıldır (Al-i İmran-190,191). SalĂ‚hta ise “zikri kulli” (vucudun butun azalarının Allah’ı zikri) esastır.
7. Boylece salĂ‚h kademesi (7. kademe) oluşur. SalĂ‚h’ın son uc kademesinden ilk ikisinde, iradenin Allah’a bağlanması ve ref edilmesi yaşanır. SalĂ‚hın son kademesinde ise Allah her devirde sadece bir kişiyi tasarrufu altına alır.
Goruluyor ki sadece fizik cesedimize ait vazifelerin değil, nefsimize ait ve ruhumuza ait vazifelerin de ifa edilmesi farz kılınmıştır. Bu ise Allah ile kul arasındaki ilişkiler acısından kitabın butunune tĂ‚bi olmaktır (Al-i İmran-119). Bu acıdan kitabın butunune tĂ‚bî olmak Kur’Ă‚n-ı Kerim’in butunune tĂ‚bî olmaktır. İslĂ‚m olmak ise, gorduk ki ancak Kur’Ă‚n-ı Kerim’in butunune tĂ‚bî olmakla gercekleşebiliyor.
Kitabın butunune tĂ‚bî olmak ruhun, fizik vucudun ve nefsin, bize verilen 3 emanetin de Allah’a teslim edilmesidir. Bu 3 emanetin, Allah’a teslimi işlemi ise Tasavvuftur. Peygamber Efendimiz ve sahabenin ulaştıkları merhaledir ve yaşadıkları hayattır, İslĂ‚m şerefine ermektir. Tasavvuf ; Allah’a teslim olmak, İslĂ‚m’ı, Kur’Ă‚ndaki İslĂ‚m’ı yaşamaktır. Tasavvuf, İslĂ‚m’ın hayata gecirilmesidir.
Oyleyse İslĂ‚m = Tasavvuftur.
Madem ki Allah irşadı farz kılmıştır (Bakara-186 ve Şura-47); İrşad 3 cesedin de Allah’a teslimidir, İslĂ‚m olmaktır, tasavvuftur.
Teslim farzdır.
İslĂ‚m farzdır.
Oyleyse Tasavvuf farzdır.






D- TASAVVUF FARZDIR


Demek ki Tasavvuf zamanımızda yeterli gorulen İslĂ‚mın zaruri 5 şartının otesinde bircok fantaziyi de gerektiren luzumsuz bir faaliyet değil, İslĂ‚mın ta kendisidir.

İslĂ‚mın 5 şartı ise hic kimseyi kurtarmaya yetmez.
İslĂ‚mın 5 şartı yapılması emredilenlerin sadece kucuk bir bolumudur.
Ayrıca hickimse farzların bir kısmını yok saymak yetkisinde değildir.

Bu gun hercumerc icinde bulunan dunya insanının mutluluğa ulaşması ise ancak Tasavvuf ile Kur’Ă‚ndaki İslamı yaşamakla mumkun olacaktır.

Allah’ın butun insanların kalbinde nurunu tamamlayacağı gunlere ulaşmamız temennisi ile (Saf-8) bu kitabı dikkat nazarlarınıza sunarken, Yuce Rabbimize, bize bu hizmeti nasip kılmasından dolayı sonsuz şukur ve hamd ederiz.



Dualarımızla,
Dr. İskender Ali MİHR

Bismillahirrahmanirrahim



BOLUM


YARDIMCI BİLGİLER










Bismillahirrahmanirrahim


1-KÂİNATIN YARATILMASI

1-1-ADEM (MekĂ‚nsızlık, Yokluk)
Gerceklerin neler olduğunu gormek icin once yaratılışa goz atmamız lĂ‚zım. Olayın başından başlarsak once yalnız ALLAH vardı. Allah'dan başka hicbir şey yoktu. Zamanımız ilminin "Uzay Zamanı" dediği Kur'Ă‚n-ı Kerim'de de ADEM diye gecen yokluk vardı. "Sadece Allah vardı. Allah'dan başka hicbir şey yoktu." şeklinde ifade edilebilir. Allah'u TeĂ‚lĂ‚ yaratmayı diledi. Adına zamanımız fiziğinin "notrino" dediği enerjiyi yarattı. Herşeyin aslını bu enerji oluşturur. Allah'ın yarattığı herşey bir gun aslına rucû edecektir. Yani enerjiye donuşecektir. Sonra da yok olacaktır.

55/ RAHMAN- 26: Kullu men aleyh fÂn.
Butun insanlar (herkes) fĂ‚ni olacaktır.
55/ RAHMAN-27: Ve yebka vechu rabbike zulcelÂli vel' ikrÂm.
Sadece zulcelali ve'l ikram olan Rabbinin zatı bĂ‚ki kalacaktır.

Yeryuzunde her şey fanidir, yok olacaktır. Fakat Rabbimizin varlığı bĂ‚kidir. Yani ADEM'dedir, yokluktadır, diyoruz. O, hicbir şey yaratmadan evvel de yokluktaydı. Herşeyi yarattı ve gene yokluktadır.


1-2- ENERJiNiN YARATILMASI
Enerji dediğimiz notrino, 4 ayrı Ă‚leme ait 4 ayrı enerji kuresi taşır. Zahiri Ă‚lem birinci Ă‚lemdir. Berzah Ă‚lemi onun karşıtını oluşturur. Gayb Ă‚lemi ikinci Ă‚lemdir. Gaybın, BerzĂ‚h Ă‚lemi bunun karşıtını oluşturur. Boylece insanların yaşamakta olduğu bu zĂ‚hirî Ă‚lemin otesinde başka boyutta, cinlerin yaşamakta olduğu farklı bir Ă‚lem var ve ona da "Gayb Âlemi" diyoruz. Bizlerin nasıl nefsleri varsa, olduğumuz zaman nefsler BerzĂ‚h Ă‚lemine gidiyorsa, cinler icin de aynı şey soz konusudur. Onların da nefsleri oldukleri zaman BerzĂ‚h Ă‚lemine gidiyor, kendi BerzĂ‚h Ă‚lemlerine. Allah'u TeĂ‚lĂ‚ bu 4 Ă‚lemi, 4 enerji
kuresinden oluşan ve adına notrino dediğimiz enerji ile yaratmıştır. Olay sadece enerjinin maddeye donuşmesidir.Bu enerji kĂ‚inattaki butun zerrelere her an ulaşmaktadır ve tekrar kaynağına geri donmektedir.

34/ SEBE-2: Ya'lemu mĂ‚ yelicu fiyl'ardı ve mĂ‚ yahrucu minhĂ‚ ve mĂ‚ yenzilu minessemĂ‚i ve mĂ‚ ya'rucu fiyhĂ‚ , ve huverrahıymulgafûr.
O, yere gireni ve yerden cıkanı, gokten ineni ve goğe yukseleni bilir. O Rahîym ve Gafurdur.


1-3- HERŞEYİN CİFT YARATILMASI
Rabbimiz her şeyi cift cift yaratmış. Bu cift cift yaratılmanın, notrino dediğimiz enerjinin aslında mevcut olduğu gibi, cennet ve cehennemler icin de gecerli olduğunu goruyoruz. Bizim cennetimiz var. Bizim cehennemimiz var. Cinler'in de cenneti ve cehennemi var. Onun icin Allah'u TeĂ‚lĂ‚ cift cennetlerden cift cehennemlerden bahsediyor. Cinler icin ve insanlar icin ayrı ayrı cehennemler ve cennetler yaratmış. O zaman nasıl oluyor da 7 tane Ă‚lem oluyor? Hem her şey cift yaratıldı diyoruz, hem de Ă‚lemlerin sayısı yedidir. Acaba nasıl oluyor da Allah her şeyi cift yarattığı halde 7 tane Ă‚lemden soz ediyoruz. Allah'u TeĂ‚lĂ‚ ;
Zahiri Âlem
Onun Karşıtı
Gayb Âlemi
Onun Karşıtı
Emr Âlemi
Onun karşıtı, zulmĂ‚ni Ă‚lem olmak uzere, 6 ayrı Ă‚lem yaratmıştır.
Bir de yaratılmayan ADEM dediğimiz, YOKLUK dediğimiz, MEKÂNSIZLIK dediğimiz Ă‚lem var.
Hepsi beraber 7 Âlem oluyor.

ZARİYAT-49 : Ve min kulli şey'in halaknĂ‚ zevceyni le'allekum tezekkerûn.
Biz her şeyden zıtlarıyla birlikte cift cift yarattık, olur ki, tezekkur edersiniz.
YASİN-36: Subhanellezi halĂ‚kal ezvace kullehĂ‚ mimmĂ‚ tunbitul ardu ve min enfusihim ve mimmĂ‚ lĂ‚ yĂ‚'lemûn.
Yerin bitirdiklerinden, kendi nefslerinden ve bilemediklerinden butun ciftleri yaratan, O Allah her şeyden munezzehtir.

Allah'u ZulcelĂ‚l Hz. YĂ‚sin Sûresi'nin 36. Ă‚yeti kerîmesinde "ezvace" (cift cift veya ciftler) kullanmıştır. "Ezvace" zevc ve zevce kelimelerinin ikisini birden ihtiva etmektedir. Karı-koca bir cift teşkil ederler. Yani bir karı, bir kocadan oluşan bir cift. Fakat Zariyat 49'da Yuce Rabbimizin kullandığı kelime "zevceyni" dir. Yani hem zevc, hem zevce, hem de zevc'in de zevce'nin de eşitleri. Bunlardan zevc ve zevce zahiri Ă‚leme ait olduğu icin onları gorebiliriz. Ama bunların eşitleri olan, (zevcin ve zevcenin fizik cesetlerinin icinde bulunan) nefslerini goremeyiz. Cunku bu Ă‚leme ait değildirler. Boylece 2 zahiri Ă‚leme ait 2 de karşıt Ă‚leme ait 4 varlıktan bahsedilmiş oluyor. Yani 2 cift.
İşte bir sağ spinli elektron ve bir sol spinli elektron zevc ve zevceyi, bir sağ spinli karşıt elektron ile bir sol spinli karşıt elektron da 2 elektronunun bu Ă‚leme ait olmayan karşıtlarını ifade etmektedir.
Biliyorsunuz ki eski kitaplarda oluşumun 4 faktoru şoyle sıralanmaktadır. Su, hava, toprak, ateş. Zamanımızda bunlara verilen isimler tabiatıyla, zamanımız fiziğinin inceliklerini gosteriyor. Toprak deyince katı cisimleri anlıyoruz. Su deyince sıvıları anlıyoruz. Hava deyince gazları anlıyoruz. Ateş deyince de enerjiyi anlıyoruz. Boylece 4 tane temel faktor zamanımızın gercek ifadeleriyle yerli yerine oturuyor. O zaman da soylenenler doğruydu, şimdi de soylenenler doğrudur. Tabii bu 4 faktoru yaratan Allah'u TeĂ‚lĂ‚ Hz.'leridir. Butun bunları aslında enerjiden oluşturuyor. İşte zamanımız fiziğinin bu enerjiye verdiği isim "notrino"dur. Yaratılan zıt spinli iki notrino ve iki karşıt notrino zĂ‚hiri Ă‚lemin en kucuk maddi birimleri olan 2 elektron ve 2 karşıt elektronu vucuda getirir. Yuce Rabbimiz zıt spinli 2 anti-notrino ve 2 karşıt anti-notrino'dan 2 cift, gayb Ă‚leminin en kucuk maddi birimleri olan pozitron ve karşıt pozitronları oluşturur. Buradan anlaşıldığı gibi zıt spinli notrino, karşıt notrino ve anti-notrino, karşıt anti-notrinolar daima cift cift yaratıldığı icin hep cift halde bulunurlar. Tek bir notrinodan soz etmek mumkun değildir. Sol spinli bir notrino ile sağ spinli notrino bir cift oluştururlarken sağ spinli bir karşıt notrino ile sol spinli bir karşıt notrino da aynı zamanda başka bir cift oluştururlar. Diğer taraftan sağ spinli bir anti-notrino ile sol spinli bir anti-notrino bir cift oluştururlarken sağ spinli bir karşıt anti-notrino ile sol spinli bir karşıt anti-notrino başka bir cift oluştururlar.
Boylece EMR Ă‚leminde oluşan zıt spinli notrino cifleri, cift cift olarak gelir ve giderler. Herşeyin cift yaratılması ve her Ă‚lemin kendi icinde zıddı ile kaim kılınması yani dengede olması sebebiyle notrinoların teşekkul etmesi icin mutlaka dort Ă‚leme ait enerji kurelerinin bir araya gelmesi gerekir. Bu cift yaratılma ve zıtların birlikte bulunması gibi iki ozellik, aynı zamanda her Ă‚leme sağ ve sol spinli olmak uzere, iki cift notrino ve karşıt notrino ile anti-notrino ve karşıt anti-notrino'nun gelme sebebini de teşkil eder. Cunku daha evvelde işaret ettiğimiz gibi notrino ancak karşıt notrino ile anti-notrino da ancak karşıt anti-notrino ile ciftleşerek beraberce bir aksiyonda bulunabilirler.


1-4- ATOM VE ELEMENTLERİN OLUŞMASI
Biz, bizim Ă‚lemimizde, yani zĂ‚hiri Ă‚lemde yaşıyoruz, bu Ă‚lemde Allah'u TeĂ‚lĂ‚, once elektronları ve karşıt elektronları; gayb Ă‚leminde ise, pozitron ve karşıt pozitronları yarattı. Sonra bu elektron ve karşıt elektronlardan notronlar ve protonları yarattı. Pozitron ve karşıt pozitronlardan anti-notron ve anti-protonları vucuda getirdi. Bunlardan da Hunnes ve Kunnes Kanunları gereğince elektron, proton ve notronlardan zĂ‚hiri Ă‚lemin atom yapısını, pozitron, anti-proton ve anti-notronlardan gayb Ă‚leminin atom yapısını oluşturdu. Atomlar birleştirilerek gaz molekullerini ve daha sonra ceşitli sayıda atomların bir araya gelmesiyle zĂ‚hiri ve gayb Ă‚lemlerinde ceşitli elementler vucuda getirdi. KĂ‚inatta mevcut her madde atomlardan meydana gelir.

TEKVİR-1 5, 16: FelĂ‚ uksimû bilhunnesi el cevaril kûnnesi
Hunnese (merkezi cekirdeğe) ve etrafında cevelĂ‚n eden, donen kunnese (elektrona) kasem (yemin) ederim ki.

Merkezde 1 proton ve 1 cevre elektronundan oluşan atom bir hidrojen atomudur. Hidrojen atomu zĂ‚hiri Ă‚lemin başlangıc elementini oluşturur. Daha sonra Hidrojenin izotopları olarak tanımlanan iki atomdan muteşekkil deoteryum, 3 atomdan oluşan tirilyum ondan sonra daha cok atomdan muteşekkil helyum ve sırasıyla diğer başka elementler birer birer oluşturuldu. Allah'u TeĂ‚lĂ‚. bu atomlardan gazları, sıvıları ve katıları oluşturmaktadır.
Rabbimizce Kur'Ă‚n-ı Kerim'de, Allah'u Zulcelal Hz.lerinin arşının evvelce su uzerinde olduğuna işaret buyrulmaktadır.

HUD-7 : Ve huvelleziy halĂ‚kassemĂ‚vĂ‚ti vel'arda fiy sitteti eyyamin ve kĂ‚ne arşuhû Ă‚lel mĂ‚i. Li yeblu vekûm eyyukum ahsenû amela. Ve lein kulte innekum meb'ûsûne min badilmevti leyekuû lenneleziyne keferû in hĂ‚zĂ‚ illĂ‚ sihrûn mubiyn.
O', yeri ve goğu altı gunde yarattı. O'nun arşı su uzerinde idi. Hanginizin daha guzel amel işleyebileceğini tespit etmek icin. Eğer sen onlara oldukten sonra mutlaka dirileceksiniz dersen, kĂ‚fir olanlar derler ki, bu ancak acık bir sihirdir.

Gercekten goruyoruz ki, hidrojen molekulu ve oksijen atomu bir araya gelerek suyu oluşturuyor. Allah'u TeĂ‚lĂ‚ yeni elementler vucuda getirerek gazları, sıvıları sonra katıları oluşturuyor. Olayın başlangıcında atomu ve atomla beraber hidrojeni goruyoruz. Hidrojen molekul ve arkadan diğer gazların birer birer yaratılması soz konusudur. Daha sonra molekuller ve elementler coğaltılarak Allah'u TeĂ‚lĂ‚ Hz.leri tarafından sıvılar ve katılar oluşturuluyor. Boylece kĂ‚inat ortaya cıkıyor, zĂ‚hir oluyor.


1-5- HER CANLI ŞEYİN SUDAN YARATILMASI
Allah'u TeĂ‚lĂ‚. Her canlı şey'in sudan yaratıldığını beyan ediyor.

ENBİYA-30 : Ve cealnĂ‚ minelmai kulle şey'in hayy efela yuminun.
Her canlı şeyi sudan yarattığımızı kĂ‚firler gormuyorlar mı, hĂ‚lĂ‚ inanmayacaklar mı?
Denizlerde tek hucreli amiplerden başlayan hayat zincirine, daha sonraları bir cok hucrelerin oluşturduğu ve suda yaşayan, yeni canlı turleri ilĂ‚ve olunuyor. Bunlar suda yaşayan ceşitli canlı hayvan turlerini meydana getiriyor. Rabbimiz Kur-Ă‚n'ı Kerim'de buyuruyor ki,

NUR-45 : Vallahû halaka kulle dĂ‚bbetin min mĂ‚, feminum men yemşiy alĂ‚ batnih minhum men yemşiy alĂ‚ ricleyn ve minhum men yemşiy alĂ‚ erba yahlukullĂ‚hû mĂ‚ yeş'a innallĂ‚he alĂ‚ kulli şey'in kadir.
Allah butun hayvanları sudan yaratmıştır, onların bir kısmı karnı uzerinde, bir kısmı iki ayakla, diğer bir kısmı ise dort ayakla yurur. Allah dilediğini yaratır. Allah herşeye kaadirdir.

Goruluyor ki, Yuce Rabbimiz suda başlayan hayatı, zamanla ceşitli su hayvanlarını yarattıktan sonra karaya sıcratmıştır. Su hayvanlarıyla başlayan ve karaya sıcrayan canlı hayatın neticede, ceşitli turde kara hayvanlarının oluşmasına sebep olduğunu yukarıdaki Ă‚yeti kerime bize en guzel bicimde acıklıyor. Bu Ă‚yet-i kerimede başka işaretler var. Ozellikle bu canlı hayvan turlerinin en son şeklinin 4 ayaklı olmaları, bu suda ve karada devam eden yaratış zincirinin en son halkasında 4 ayaklı maymun turunun olduğunu da acıklıyor. Karada yaratılan en son canlı turu olan maymunların bir gelişme sureci icersinde, kromozomların giderek arttığını goruyoruz. 19 cift kromozomlu maymun turunden 33 cift kromozomlu orangutana kadar bir dizi maymun ceşitleri vardır. Eğer insan bu maymun turlerinin sanıldığı gibi bir devamı olsaydı 35 cift kromozomlu olması gerekirdi. Oysaki insan 23 cift kromozoma sahiptir. Boylece insanın maymundan turemesinin mumkun olmadığı kesinlik kazanmıştır. Maymun ceşitlerinin hepsinde temel ozellik olarak, el huviyetindeki ayakların hicbir zaman ayak huviyetine donuşmediğini goruyoruz. İşte boylece yeryuzunde en son yaratılan canlılardan maymunlar kendi aralarında bir yaşama icinde iken bir gun Allahû TeĂ‚lĂ‚ bu dunya uzerinde değil, Allah'ın Katı'nda (indi ilĂ‚hi'de) insanı yaratıyor. Âdem A.S. ve Havva Anamız bu dunyada yaratılmadılar. Bu dunyaya indirildiler.

2/ BAKARA -36: Fe ezellehumaşşeytanu anha fe ahrecehuma mimma kĂ‚na fih, ve kulnahbitu ba'dukum liba'din aduvvun, lekum filardı mustekarrun ve meta'un ilĂ‚ hın.
(Ne var ki) şeytan onların (ayağını) oradan kaydırdı. İkisini de icinde (bulunmuş) oldukları (nîmetten) cıkardı. Biz de; "Birbirinize duşman olarak (oradan yeryuzune) inin. Sizin icin (belli) bir zamana kadar, yeryuzunde oturun ve nîmetlenin (yaşayın)" dedik.

O halde Âdem A.S.'ın vucudunu oluşturan toprak bu dunyanın toprağı ve camuru değil, İndi İlĂ‚hi'nin toprağı ve camurudur. Dunya, Âdem A.S.'ın ineceği bir yerdi. Onun icin Arz kendisine hayat veren guneş sisteminden belli bir uzaklıkta yaratıldı. Belli bir eliptik yorunge uzerinde. Ve belli bir eksen eğimiyle yaratıldı. Etrafına ozon tabakası dizildi. Van Allain kuşakları yerleştirildi ve dunya "insan" adı verilen Allahû ZulcelĂ‚l Hz.nin bu en kıymetli mahlûkunu sinesinde barındırabilecek bir huviyet kazandı (Milyarlarca veya trilyonlarca yılda).
Sonra insanoğlu yukardaki Ă‚yet-i kerime gereğince yeryuzune indirildi. Sadece insan değil, insanla beraber cinler de dunya uzerine indirildi. Dunya adı verilen bu gezegeni sadece biz insanlar paylaşmıyoruz. Aynı koordinatlarda yaşayan "Cin" adı verilen gayb Ă‚leminin sakinleri de var. Fakat koordinatlar aynı olduğu halde boyutlar farklı olduğu icin, yapı farklı olduğu icin, ne onlar bizi, ne de biz onları goremiyoruz. Eğer bir insanın hucresindeki atom yapısına dikkatle bakarsanız hĂ‚kim unsurun elektron, (-) elektrik yuklu elektron olduğunu goreceksiniz. Bir cinin de hucresindeki atom yapısına bakmanız mumkun olsaydı, onun da (+) elektrik yuklu pozitronun hĂ‚kim olduğu bir sistem icinde yaşamakta olduğunu gorecektiniz. ZĂ‚hiri Ă‚lemin butun atomları merkezde (+) elektrik yuklu protonlar, cevrede de (-) elektrik yuklu elektronlardan oluşur. Halbuki gayb Ă‚leminin butun atomlarında merkezde (-) elektrik yuklu anti-protonlar ile cevrede de tam zıt yapıda (+) elektrik yuklu pozitronların olduğunu goruyoruz. Dolayısıyla bizim (-) elektrik yuklu olan elektronlarımız butun dunyanın madde adını verdiği sisteminin yarısını icerirken diğer yarısını da (+) elektrik yuklu karşıt elektronlar oluşturuyor.
__________________