İSLAMİ BİR YAŞAM İCİN GUZELİ DUŞUNMEK


”Guzel bir soz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hicbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır.” Bakara Suresi, 263. ayet


Gun gectikce Kabili yonumuz ceşitleniyor. İslam dışı ve vicdan dışı sozleri ve fiilleri meşru goruyor, rahmet teknesinden azap sularına bir bir atlıyoruz. Karşılaştığımız hasenata duyarsızlaşıyor, karşılaştığımız şerlere karşı ofkemizi biliyor, aklımızı koreltiyoruz. Ailevi hayatımız, sosyal hayatımız, iş hayatımız ve bunların istikametini belirleyen birincil etken ozel hayatımız; tavırlarımız ve hislerimiz. Zikrettiklerimizin coğunu ilahımızın rızasına gore tanzim etmek bir tarafa ilahımızın var olduğunu dahi unutur olduk.

Yeryuzunde oluşturduğumuz kibir kulelerinin yerine vakur golgeler dikmeliyiz. Kursefa halinde olup neleri yanlış neleri doğru kabul ettiğimizi tartmalıyız. Sozlerin bir yeri bir miktarı olduğunu asla unutmamalı ve cevami’ul-kelimi dilimize, oncesinde kalbimize ve zihnimize yaymalıyız. Kırıcılıkta en kavi aletlerle bile mukayese edilemez boyuta ulaşmış bir insan oluvermişsek bunun sebebi uzerinde duşunmek yerine kırdığımız gonulleri imar edebilmenin ardına duşmeliyiz. Sağ elimizle vucudumuzun maddi ve manevi alanlarına hayır fidanları dikmeliyiz. Bir binanın birbirine yapışık odalarında yaşayıp birbirinden fersah fersah uzaklaşmış parmaklıklarız. Oysa ağız harbi yerine saygı kursusunde oturup sevgiyi dizayn edebilirdik.

Bize geleni uzeriz, bizden gidince de keşkeleri seceriz. Doğrusu akıl başta iken duşunmeli ve Hz. Peygamber’in de bir hadislerinde buyurduğu gibi sahip olduklarımızın olumlu yanlarına sarılmalı ve kendi kendini gercekleştiren kehanetlerden uzak durmalıyız. Surekli guzel insanlar gormek, guzel sozler işitmek, guzel vakalar yaşamak isteriz. Bunun icin beşer coğrafyasına ne hayır ekeriz, ne de hayır ekene hayrımız dokunur coğu zaman. Zihnimize batılı, kalbimize ifsadı koyar, bireysel, toplumsal ve ilahi gorevleri geri plana atarız. Kendimizi oncelediğimiz kadarın zerresini bile karşımızdaki insanlardan esirgeriz. Rahmete, merhamete muhtac olan, Rabbimizin imtihanı gereği sıkıntılarla yuzleştirilen sadece kendimiz miyiz de yaşadığımız zorluklar karşısında yıkılan gemileri onarmak yerine daha cabuk batması icin yakıp yıkıyoruz?

Şuphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; cirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kotuluklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size oğut vermektedir, umulur ki oğut alıp-duşunursunuz.” Nahl Suresi, 90. ayet


Duşunmek akıl işidir. Akıl da insaf işidir. Gazetelerde, haber programlarında, sosyal medyada hulasa bircok yayın platformunda icimizi sıkan hadiseler okuyoruz, goruyoruz. En kutsal değerlere karşı hissizleşiyoruz. En muhtac insanlara somut yardımı esirgediğimiz gibi hallerini anlamaktan ırak oluyoruz. Oysa Allah bizi sevdiklerimizden eksilterek sınayabilir. Bu tasarrufu bizim icin kullanırsa, bir anlayanımızı bulamadığımızda muşteki olmaya yuzumuz olacak mıdır? O halde kainattaki tum varlıklara şefkat nazarında bakmalı, ana ağuşu gibi merhametle karşılamalıyız. Alim ve habîr olan Allah bizi her yonumuzle bilir. Ondan muradımız bizi iyilikle kuşanıp guzellikle bezenen muttakilerden eylemesidir.



Muteli Mutefekkir
__________________