Bir buyuk hac (bayram) mevsimine daha giriyoruz.
İnsanlar, bugunlerde, dort bin yıl once eski temelleri uzerine Hz. İbrahim’in yeniden inşa ettiği Kabe’ye akıyorlar…
İnsanlığa kendi ozunu; doğuş, varoluş ve ayağa kalkış yerini hatırlatan, bunun icin de bir anma yeri/anıt (zikra) olan Allan’ın ve Adem’in evi Kabe’ye doğru akıyorlar…
İnsanlık tarihinde, yankısı cağlar boyu suren (mubarek) mekana doğru, gerek yaya, gerek binek hayvanlar uzerinde, gerek otomobil , gerekse de ucaklarla yuruyuş guzergahlarına (seyr-i sefer) cıkarak “Ev”in etrafında toplanıyorlar…
Bir bucuk milyona yakın Musluman anmaya, hatırlamaya (zikr) koşuyor…
İslam dunyası bir buyuk bayramı daha idrak ediyor.
Buyuk toplanma gunu 9 Zilhicce’de (30 Aralık Cumartesi) Arafat meydanında gercekleşecek.
1427. kez…
Esas bayram budur. Kurban, onun arazıdır; yani ayrıntısıdır. Hatta coğu mezhebe gore sadece bu buyuk toplantıya katılanların kurban kesmesi yeterlidir. Herkesin kesmesine bile gerek yoktur. Hanefi mezhebinin, kurbanı genele yayarak bu toplantıya (hacca) katılmayanların da kesebileceğine dair ictihadı, hacca gelemeyenlerin de bu coşkuya katılmaları sağlamak amacıyla geliştirilmiştir ve kimi tarihsel şartlara dayanmaktadır.
Ancak konumuz bu değil…
***
Demek ki ayette kullanılan metaforla, “İbrahim’in kuşları”, dunyanın dort bir koşesinden; tepelerden, ulkelerden onun cağrısına kulak vererek toplanıyor…
“İbrahim’in kuşları” birleşiyor, yekvucut oluyor…
Bulundukları tepelerden sokun ederek cağrıldıkları yere doğru hızla geliyorlar…
Bugunlerde dunya semaları, bulundukları tepelerden İbrahim’e (Kabe’ye) doğru, guruplar halinde suzulerek gelen kuş gocleri ile renkleniyor…
Gocmen kuşlar, mevsimi geldiği icin akın akın yurtlarına donuyorlar.
Gokyuzu kuşların kanat sesleriyle yankılanıyor…
İlk doğdukları, “tek bir topluluk” halindeyken parcalandıkları, “aralarındaki kin ve duşmanlık” sebebiyle dağıldıkları, dunyanın dort bir yanındaki tepelerden akın akın ilk “doğuş ve ayağa kalkış” (qıyamen li’nÂs) mekanlarına doğru dalga dalga akıyorlar…
Bir hac mevsimine daha giriyoruz.
“İbrahim’in kuşlarının” toplanma mevsimini, belki de dortbininci kez yeniden/yenilenerek (tekrar değil) yaşıyoruz.
***
“İbrahim’in kuşları” orneğinin anlatıldığı Bakara; 2/260. ayetinin bu mesajları verdiğini duşunuyorum. Zira bugunlerde tam da bu ayetin “yaşayan” orneğine şahit oluyoruz;
“Bir zamanlar İbrahim "Ey Rabbim! Bana oluleri nasıl dirilteceğini goster" demişti. Allah "Yoksa inanmıyor musun?" diye sormuştu. İbrahim cevap vermişti; "Elbette inanıyorum, ama acıkca gormek, iyice tatmin olmak istiyorum. Oyleyse demişti Allah, dort kuş bul ve onları kendine alıştır. Sonra onları her bir tepeye ayrı ayrı koy, sonra da cağır; hızla sana gelecekler. Allah'ın her şeye gucu yeter, cok bilgedir; bundan hic şuphen olmasın.” (2/260).
Yani: Ey İbrahim! Olulerin nasıl diriltileceğini anlamak istiyorsan, işi kolayca anlaman icin sana şu ornek yeterlidir: Dort tane kuş bul ve onları seslendiğinde sana gelecek hale getirene kadar alıştır. Bu alıştırmayı tekrar tekrar yap. Kuşlar iyice alıştıktan sonra her birini sağ olarak bir dağın tepesine koy, sonra onları cağır. Onların sana hızla geldiklerini goreceksin! İnsan ruhlarının icinde bir omur gecirerek iyice alıştıkları bedenlerine tekrar geri donmeleri de işte boyledir (Ebu Muslim)… Fıtrat olarak zaten Allah’tan gelen insan ruh ve bedenlerinin, oldukten sonra cağrıldıklarında kuşlar gibi “alışkın, ilgili, alÂkalı” (alaq) oldukları Allah’a donmek icin dirilmeleri, hayat bulmaları da işte boyledir. Zaten bu ilÂhi ilgi ve alÂkadan (alaq) yaratılmışlardı…
Gorulduğu gibi bu ornek, olumden sonraki dirilişin nasıl olacağına dair bir “metafor” (eğretileme, mecaz, anlam gecişmesi) olmaktadır. Yani bir ornek verip onun uzerinden otesine taşıma (meta-phor) veya otesini kavratmaya calışma…
Aynı zamanda bu, yeryuzunde dağılmış, olmuş bitmiş veya uzerine olu toprağı serpilmiş bir topluluğun/milletin/ummetin nasıl dirileceğini, nasıl hayata doneceğini gosterir carpıcı bir ornektir de.
Şoyle ki: Parcalanmış, her biri yeryuzunun bir koşesine dağılmış bir ummet de işte boyle yeniden dirilir; hayat bulur… Once butun bu parcalar ortak bir “ittihat (birlik) ulkusu icinde tek bir noktaya doğru alıştırılmalıdır. Bu nokta “vahdet” fikridir. Bir amac ve ulku etrafında toplanmanın şart olduğu duşuncesidir. Buna duyulan derin inanc ve sarsılmaz umuttur. Bunun tekrar tekrar uzerinde durulmasıyla zihinler bu fikre alışacak; “buyuk ulkuye” derin bir inanc ve sarsılmaz bir umut bağlamaya başlayacaklardır. Ancak bu biraz zaman alabilir… Sonra bir gun gelip de “Ey ummetin kuşları, gelin, birleşin!” diye bir cağrı duyduklarında, gocmen kuşları gibi bulundukları dağlardan, tepelerden, ovalardan, parca parca edildikleri ulkelerden, sokun ederek bir noktaya doğru akacaklardır.
İşte “İbrahim’in kuşları” boyle toplandığı gibi “İbrahim milleti” de boyle birleşecektir…
İbrahim’in kuşları meselinin, hayatta ve tabiatta, cağlar boyu “yaşayan” mesajı bundan başkası olabilir mi? Ornek, hala yaşayan/yaşamakta olan bir olaydan seciliyor. Kafanızı kaldırın; martılara, guvercinlere, kuzeyden guneye, doğudan batıya giden gocmen kuşlarına bakın…
Bir guvercinin, şehrin ta obur ucundan sahibine nasıl geldiğini, nasıl olup da “alıştırıldığı” yuvasının yolunu bulduğunu araştırın. Bu ornekle ne denmek istendiğini o zaman anlarsınız.
Bu ayet ve ornek “Allah’ın kuşları” olan tum insanların, bir gun gelip guvercin sadakati ile nasıl onun cağrısına icabet edeceklerini ve de “İbrahim’in kuşları” olan Millet-i İbrahim’in, yurtlarına/yuvalarına donen gocmen kuşları gibi nasıl toplanıp birleşeceklerin mesajını veriyor.
***
Bunun icin “toplanma merkezi” (yuva/yurt) olarak Kabe’yi gosteriyor.
Hz. İbrahim’in dort bin yıl once, Babil’in Zigguratları ile Mısır’ın Piramitlerine nazire olurcasına, colun icinden yukselttiği o dort duvardan ibaret Ev’i…
İnsanlığın ilk doğuş ve yayılış merkezinde yeniden inşa ettiği Allah’ın ve Adem’in Ev’ini; en eski anıtı (Beyt-i Atik), insanlar icin ilk yapılan, en once olan Ev’i (Evvelu’l-Beyt)…
Peki neden Kabe?
Kabe’nin Musluman bilinc ve insanlık tarihi acısından onem ve anlamı nedir?
Bunu dort maddede ozetlememiz mumkundur;
1- Antropolojik anlamı: KÂbe insan soyunun ilk ortaya cıktığı veya gorunduğu yerdir. Oyle gorunuyor ki ilk cekirdek aile/aileler KÂbe’de veya civarında yeryuzunde gorunmeye başlamıştır. Oradan coğalarak yeryuzune dağılmışlardır. Bu nedenle her yıl insanlık, hac mevsiminde, ilk cıktıkları insanlık kokune donmeye, haccetmeye cağırılırlar.
2- Sosyolojik anlamı: Her yıl hac mevsiminde insanlar atalarının yeryuzunde gorundukleri, ilk yurtlandıkları yerlerde toplanırlar. Aralarında sonradan oluşmuş her tur statu, ırk, cinsiyet, dil ve sahte din ayrılıklarını bir kenara bırakarak beyaz kefenlere burunurler. İlk doğal hallerine donerler. Tam bir eşitlik icinde insanlık gosterisi yaparlar.
3- Kozmolojik anlamı: Evrende maddî bir merkez bulunmamaktadır. KÂinat Allah’ın yed-i kudreti (kozmik gucu) ile ayakta durmaktadır. Allah’ın kozmik gucu evrenin potansiyelliğine sinmiştir. Bu anlamda Allah yerlerin ve goklerin nurudur (enerjisi, ruhu, canlılığı). Butun evren Allah’ın sınırsız ve boyutsuz gucu etrafında donmektedir. KÂbe etrafında donme (tavaf) işte bu kozmolojik donguye sosyolojik katılımdır. Evrenin sahibi değil mensubu olduğumuzun ilÂnıdır. Burada tavaf sembolizmi ile tevhidi dunya goruşunun birlik (ehad) ve butunluk (samed) merkezli muazzam mesajı verilmektedir.
4- Teolojik anlamı: KÂbe, Kuran’da gectiği gibi, aynı zamanda, Allah’ın sembolik evidir (beytullah). İnsanlar icin yapılmış en eski evdir (evvelu’l-beyt, beytu’l-atik). İnsanların ilk gorunduğu, etrafında toplaştığı yere Allah’ın evi denmesi, Allah ile insanın ontolojik buluşmasını sembolize eder. Allah’ın butun varlığa yayılan sevgi ve merhametini (rahmet), kendi vicdanımızda bulup yakaladığımız an (vecd/vicdan) Allah ile buluşmuş oluruz. Buradan Allah ile kozmik bir yolculuk halinde olduğumuzu anlarız. İşte KÂbe bu buluşmanın sembolik olarak gercekleştiği yerdir. KÂbe, aşağıdan yukarıya doğru (antropoloji) Âdem’in, yukarıdan aşağıya doğru (teoloji) Allah’ın evidir…
Bu anlamda KÂbe uc kez yeniden ayağa dikilmiştir. Âdem ve Havva (Adem ve Havvalar; ilk insanlar) ilk kez yapmış, İbrahim eski temelleri uzerine yeniden inşa etmiş, Muhammed (s.a.v) de asıl fonksiyonuna tekrar kavuşturmuştur.
Bunun icin KÂbe insanlık tarihinin merkezidir.
Tevhit, adalet ve ozgurluk mucadelesinin, cağlar boyu surmuş ve surecek basit fakat gorkemli anıtı, “orada oylece durarak” zaman zaman yolunu şaşırmış insanlığa yol gosteren (huda) bir hatırlatma, anma (zikra) ve titreyip kendine gelme yeridir.
Orası sadece, o ada ismen “Muslumanlığın” değil “insanlığın” merkezidir. Bir dine değil butun insanlığa aittir. KÂbe’nin bulunduğu şehir (Mekke) bu nedenle bir anlamda “Evrensel Barış ve Adalet Yurdu’nun” (DÂrus-selÂm) kalbidir. Bu nedenle ortak bir ummet plÂtformu tarafından yonetilmesi ve buna bağlı bir barış gucu tarafından korunması gerekir…
***
“İbrahim’in Kuşları” işte boylesi bir anıtın etrafında toplanmaya cağrılıyor. Orayı “kıble” yaparak insanlıkta oncu ve onder bir ummet olmaya cağrılıyor.
Bugunlerde gokyuzu akın akın Ev’i doğru giden “İbrahim’in kuşlarının” kanat sesleriyle yankılanıyor. Bunlar, yaklaşmakta olan Allah’ın gunlerinin (Eyyamullah) muştularıdır aslında.
İbrahim’in kuşlarının, bir gun, konuldukları tepelerden sokun ederek, akın akın toplanacağı gunler yakındır.
Yeter ki buna sarsılmaz bir şekilde inanın, umudunuzu kaybetmeyin.
Boylesi bir buyuk ulkunun; yani DÂru’s-Selam’ın insanlığın şafağında doğacağı gunlerin yakın olduğuna dair inancım ve umudum tamdır. Cunku Allah gunleri insanlar uzerinde dondurur. O, her an bir iş ve oluştadır. Dipdiri yaşam kaynağı ve yarattıkları uzerinde titreyendir (Hayyu Qayyum).
Goklerden suzulup gelen ozgur kuşlar gibi, bir gun, yeryuzunden de boyle ozgurce yuruyup yekvucut olacağız.
Yeter ki alıştırın kuşları…
Millet-i İbrahim’in parca parca edilmiş, dağılmış, dağıtılmış, urkutulmuş, korkutulmuş, zincire vurulmuş, ayrı ayrı tepelere, dağlara, ovalara, vadilere, ulkelere mahkum edilmiş kuşlarını…
Yeter ki alıştırın, uzlaştırın, yakınlaştırın, ittihad ve vahdet, sevgi ve merhamet yumağı haline getirin…
“Bir gun” cağrılınca koşup geleceklerdir…
Kucuk bayramlar, boylesi buyuk bayramın temrini (alıştırması)dır. Hepinize hayırlı bayramlar diliyorum.
“Kardeşlerim diyeceğim,
Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
Yaklaşıyor yaklaşmakta olan.”
Recep İhsan ELİACIK
__________________
İbrahim' in Kuşları...
Dini Bilgiler0 Mesaj
●45 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İbrahim' in Kuşları...