Coğunluk alimlere gore Lokman (a.s.) nebi değil, Hakîm ve Âlim bir zattır. Hz. Eyup (a.s.)’ın yeğeni veya teyzesinin oğlu olduğu bin yıl kadar uzun omur yaşadığı, Davut (a.s.) devrine kadar fetva verdiği ve Hz. Davud (a.s) peygamber olarak gonderilince fetvayı bırakıp kendi halinde yaşayan hikmet ehli bir kişi olduğu rivayet edilir.1 Tefsir kitaplarındaki rivayetlere gore Lokman Hakîm, Habeşli marangoz bir koleydi. Efendisi (veya Hz. Davud) bir gun ona bize şu koyunu kes ve ondan en temiz ve hoş iki parca cıkar demiş. Lokman Hakîm koyunu kestikten sonra dilini ve kalbini cıkarıp getirmiş. Allah’ın dilediği kadar bir zaman gectikten sonra efendisi (veya Hz. Davud) bize yine şu koyunu kes, ondaki en pis ve murdar iki parcayı cıkar demiş. Lokman Hakîm yine dilini ve kalbini cıkarıp getirmiş. Efendisi (veya Hz. Davud) niye aynı parcalardan tekrar getirdiğini sorunca Lokman Hakîm: “temiz ve hoş oldukları zaman bu ikisinden daha temiz, pis oldukları zaman da bu ikisinden daha necis bir şey yoktur” diyerek hikmetli bir cevap vermiştir.2 Lokman Hekim diye de maruf olan bu zatın diğer ozelliği hekimliğin atası olarak da tanınmasıdır. Onun butun bitkilerin ozunu bildiği soylenir ve kendisinden dertlere şifa olacak recete ve formuller nakledilir.3

Hikmet, kelime olarak “alıkoymak, gem vurmak, sakındırmak” anlamlarına gelir. Bu manada ele alındığında “insanı iyi olana yonlendiren, cirkin ve kotu olandan alıkoyan soz” manasına gelmektedir.4 Hakîm ise; “işleri gereği gibi sağlam ve kusursuz yapan aynı zamanda Âlim ve ameli ilmine uygun olan hukum sahibi” manalarına gelmektedir.5

Kur’Ân-ı Kerîm’de zikri gecen “Allah dilediğine hikmet verir. Kime hikmet verilirse ona pek cok hayır ve ustunluk verilmiştir. Gercekleri ancak akıl sahipleri anlar”6 ayetindeki “hikmet” kelimesi alimler tarafından “Kur’Ân’ın anlaşılması, Sunnet, din hakkında derin bilgiye sahip olmak ve dine uymak” şeklinde yorumlanmıştır.7

Bir gun Lokman Hakîmin huzuruna birisi gelmiş ve “Sen siyahi bir kole değil miydin? Bu mertebeye nasıl yukseldin; ehl-i hikmet oldun?” diye sormuş o da bunun sırrını şoyle acıklamıştır:

“Gozumu haramdan muhafaza ettim, dilimi tuttum, yemede iffetli ve olculu oldum, namusumu korudum, doğruyu soyledim, verdiğim sozu tuttum, misafire ikramda bulundum, komşumu himaye ettim ve beni ilgilendirmeyen işleri terk ettim.”8

Lokman Hakîm’in hikmetli sozleri olan iman, ibadet, ahlÂk ve gorgu kurallarına dair oğutlerini Kur’Ân-ı Kerîm’den başlayarak şoyle sıralayabiliriz:

1. (Once şefkatli bir hitapla yaklaşıp) “Yavrucuğum! Allah’ın varlığını ve kudretini devamlı hatırla, sana verdiği nimetlerin şukrunu unutma ve O’na sakın ortak koşma. Cunku Allah’a ortak koşmak en buyuk zulumdur.” diyerek tevhid oğretilmiştir. (Zulum, haksızlık ve haddi tecavuzdur. Aynı zamanda bir hakkı kendi yerinden başka yerine koymaktır. Dolayısıyla zulum ya canlılara, (mahlukata) karşı olur ya kişinin kendi nefsine karşı olur ya da Allah’a karşı olur ki bu, zulmun en buyuğu olan kufurdur.) Yavrucuğum! Anne ve babana iyi davran gonullerini al. Onlar muşrik te olsa hizmette kusur etme. Fakat sana şirk, gunah ve haram konusunda baskı yaparlarsa o takdirde onlara uyman gerekmez.

2. Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığınca olsa veya yerin dibine gizlense dahi Allah onu mizanına koyar ve sana getirir (karşılığını verir).

3. Yavrucuğum! Namaz kıl (ibadetlerini yerine getir), emri bi’l-ma’ruf nehyi ani’l-munker gorevini yap (iyiliği yay, kotuluğu de onlemeye calış) ve başına gelen sıkıntılara sabret. Cunku bunlar azim ve kararlılık gerektiren işlerdendir. (Bu gorevleri yaparken başına gelebilecek musibetlere karşı dişini sık, sabret. Cunku şeytan bu hayırlı hizmetleri yapanlarla cok uğraşır.)

4. (Sevgili yavrum!) İnsanlara karşı kibirlenme ve yeryuzunde calımlı yurume. Cunku Allah ovunen ve kuruntu edenlerin hicbirini sevmez. Yuruyuşunde tabiî ol. Sesini alcalt. Cunku seslerin en cirkini (hoşa gitmeyeni, avaz avaz bağıran) eşeklerin sesidir.9

5. Oğulcağızım! Alimler ve ilim meclisinde bulun. Oradan ayrılmamaya calış. Nasıl ki Allah olu topraklara bol yağmur ile hayat veriyorsa, kararan olu kalpleri de ilim ve hikmet nuruyla aydınlatır, diriltir.10

6. Yavrucuğum! Sana dort şey tavsiye ediyorum. İkisini unut, ikisini daima hatırında tut. Başkasına yaptığın iyilikleri unut. Başkasının sana yaptığı kotulukleri de unut. Allah’ı daima hatırında tut, unutma. Olumu de hic hatırından cıkarma ve unutma.11

7. Oğulcuğum! Ekmeğini (yemeğini) muttakilere, iyilere yedir. İşini de bilginlere danışarak yap. Anlayışı kıt insana gerceği anlatmak, taş taşımaktan daha cetindir.

8. Oğulcuğum! Sustuğun icin sakın pişman olma. Bil ki, soz gumuş ise sukût altındır.

9. Oğulcuğum! Borc yapmaktan sakın. Borc gunduzleri zillet, geceleri illet ve huzursuzluktur.

10. Yavrucuğum! Arkadaşın sana ofkelendiğinde adil ve insaflı davranıyorsa gercek arkadaş kabul et, değilse terk et.

11. Yavrucuğum! Dilini devamlı “Allahummağfirli” (Allahım beni affet) demeye tevbe ve istiğfara alıştır. Zira gunun oyle bir saati vardır ki, o saatte yapılan dualar geri cevrilmez.12

12. Oğulcuğum! Bir kavmin toplandığı yere geldiğin zaman once onlara selam ver sonra bir koşeye otur. Onlar konuşmadıkca sen konuşma. Şayet Allah zikredilirse onlara katıl. Fakat boş bir soze dalarlarsa oradan ayrıl.13

13. Oğulcağızım! Kadınları sırdaş edinme, avam (cahiller) ile dostluk kurma ve alcak kişilerden borc alma.14

Kur’Ân-ı Kerîm’de Lokman Hakim’e “hikmet” verilmesinin sebebi “şukredici” olmasına bağlanmıştır. Nitekim “Andolsun ki biz, Lokman’a “Allah’a şukret!” diye hikmet (ilim ve anlayış) verdik. Kim (Allah’a ibadet suretiyle) şukrederse, ancak kendi nefsi icin (sevabına) şukreder. Kim de nimeti inkar ederse, şuphe yok ki Allah, (onun şukrune) muhtac değildir”15 ayeti, ilmin ve amelin şukurle karışması “hikmetin” ortaya cıkacağına işarettir. Dolayısıyla insan gercek nimet veren Allah’ı duşunerek şukrunu yerine getirdiği zaman hikmetli iş yapmış olur. Huseyin Cisri, Kur’Ân-ı Kerîm’deki “Allah’a şukret!” şeklindeki hitabın, “Onu nimetlere şukredici olarak yarattım” anlamında yorumlamaktadır.16 Kendilerine hikmet (ilim) verilenler o hikmeti Allah’tan bilmeyip de “ben yapıyorum, ben yaratıyorum, ben kazanıyorum” diyerek Allah’ı unutur, O’na havale etmez, şukretmezse Allah’a nankorluk etmiş demektir.

Netice olarak hikmetin, bilginin başı nimetlere şukur, ibadet ve taaat ile sorumluluk duygusu olan emri bi’l-maruf nehyi ani’l-munker ve Allah korkusudur. Dolayısıyla hakîm olarak yaşayabilme, hikmetli sozleri yakalama ve hazmetmeye bağlıdır.


Dipnotlar: 1) Ayıntabi Mehmet Efendi, Tıbyan Tefsiri, III, 415. 2) İbn Kesir, Tefsiru İbn Kesir, Beyrut, 1969, III, 443. 3) Harman, Omer Faruk, “Lokman” DİA, XXVII, 206. 4) Bkz. İbn Dureyd, Cemheretu’l-Luğa, “Hkm” mad. 5) Cevheri, es-Sıhah, V, 1901. 6) Bakara, 2/269. 7) İbn Cerir et-Taberi, CÂmiu’l-Beyan, XXI, 66-68. 8) Tefsiru İbn Kesir, III, 443. 9) Lokman suresindaki 13 ila 19 ayetlerinin mealleri. 10) Muvatta, İlim, 1. 11) Huseyin Cisri, Risale-i Hamidiyye, s. 528. 12) Ahmet es-SÂvi, Tefsiru’l-Celaleyn maa’s-SÂvî, III, 255. 13) İbn Kesir, III, 447. 14) İbn Cerir, et-Taberi, Tarih-i Taberi Tercemesi, I, 468. 15) Lokman, 31/12. 16) Bkz. Huseyin Cisri, Risale-i Hamidiyye, s. 530.
__________________