Bazen dostlarla bir araya gelince:
"Haydi, bize bir şeyler anlat," diyorlar, oğut istiyorlar. Oysa oğut vermek, ilim servetinin zekÂtıdır. Serveti olmayan nereden zekÂtı versin? Eğri ağacın doğru golgesini goren var mıdır? Yuceler yucesi Rabbimiz, İsa Aleyhisselam'a:
"Once kendine oğut ver. Şayet kendin oğut kabul edersen, insanlara da oğut kabul ettirebilirsin. Aksi takdirde benden utan!"(1) diye vahyetmiş.
Bir peygambere hitap bu iken, ben kim oluyorum?
Ya guzeller guzeli Efendimiz ne buyurmuştu:
"Ben size konuşan ve susan iki vaiz bırakıyorum: Konuşan vaiz Kur'an, susan vaiz olumdur!"(2)İşte ben once bu sozleri nefsime tatbik etmeye calıştım. Nefsim fikrimi kabul etti ama yapmaya gelince, ayak diretti. Bir suru bahane surdu onume, ben de ısrarla dedim ki:
Sen Kur'an'ın konuşan vaiz olduğunu, kıyamete kadar hukmu surecek ilahi bir yol gosterici olduğunu kabul etmiyor musun?
Kısık bir sesle onayladı:
Evet, kabul ediyorum, dedi.
–Oyleyse icinde gecen şu ayeti iyi dinlemelisin:

"Dunya hayatını ve onun ihtişamını isteyenlere, oradaki calışmalarının karşılığı olarak tastamam veririz. Onlar bu konuda hicbir haksızlığa maruz kalmazlar. Dunyada yaptıklarının hepsi boşa gidecek, işledikleri her şey heba olacaktır"(3)
Şimdi ey nefsim! Olumden sonra seni terk edecek olanlara hÂl iştahla sarılmaya, onlar icin kendini harcamaya devam edecek misin? Nefsim sesini cıkarmadı. Bundan bana hak verdiğini ama uygulamaya yaklaşmadığını hissettim. Her şeye rağmen gencliğin verdiği bir enaniyetle ahireti uzak goruyor, dunyaya sevimli bakıyordu. Baktım etkili olmayacak, bu kez Peygamber Efendimizin haber verdiği susan vaizi ornek verdim:
Cenabı Hak Kur'an–ı Kerim'de:
"O kacıp durduğunuz olum muhakkak ki size ulaşacak, sonra da gizli aşikÂr her şeyi bilen Allah'a donduruleceksiniz! O size yaptığınız amelleri bildirecek."(4) buyurmuştur.
–Bak dedim, peşin gorduğun şu dunya seni nasıl kendine cekiyor. Peki olum ansızın gelip seni yakaladığında, ne yapacaksın? O vakit, Cenabı Hakk'ın:
"Ne dersin, o inkÂrcıları yıllarca refah icinde yaşatsak da sonra tehdit edile geldikleri olum gelip catıverse, o yaşadıkları yıllar onları kurtarabilir mi?"(5) ayetinde haber verdiği kimselerden olmayacak mısın? Bunları duyduktan sonra yine dunyaya sarılmaya devam mı edeceksin? Paranın gecmediği, torpilin sokmediği, dunyevi makam ve mevkinin işe yaramadığı o buyuk gunde, buyuk HÂkim huzurunda hesap vermeye hazır mısın? Oysa akıllı insan, olumu kuşanmadan once dunyaya veda eder ki, ayrılınca perişan olmasın.
Nefsim bu sozleri kabul etti etmesine de, dilinin ucuyla… Gonlunun hÂl dunya arzusuyla dolu olduğunu gorunce, hayretimi gizleyemedim. Kur'an'ın mesajlarını duyduğu, olumu gorduğu, ahirete inandığı halde onun azgınlığından, dunyaya olan meylinden vazgecmeyişini anlayamadım. Uzun uzun araştırdım ve sonun da gordum ki, onu bu kadar vurdumduymaz, bencil yapan, etkilendirmeyen yegÂne sebebin olumu kendinden uzak gormesidir. Olumu yakın gorduğu zaman, her yerde karşısına cıkabileceğine, yaş sınırı tanımadığına tam iman ettiğinde, hakiki mumin olmak icin gayret edeceğine karar verdim. Şimdi bu duyguyu nefsime tattırmak icin calışıyorum. Biricik Efendimizin:
"Hayata veda edenin namazı gibi namaz kıl."(6) tavsiyesini hayatıma uygulamayı cok arzu ederek...
Allah'ım nefsimi yola getirecek guc lutfeylesin. Bana da diyen herkesle birlikte, İslamı gercek manada yaşayanlardan etsin. Şu hadis–i şerifteki mujdeye hep birlikte nail olmak duasıyla…
"Akıllı kimse, kendini hesaba ceken ve olumden sonrası icin calışıp hazırlanan kimsedir."(7)


Necla Gunay


DİPNOTLAR:
1. Muslim, Birr,49
2. Tirmizi, Menakip, 31Muvatta, kader, 3
3. Hud 15–16
4. Cuma 8
5. Şuara 205–207
6. İbni Mace, zuhd,1
7. Tirmizi, Riyazussalihin Ter. C.1
__________________