Peygamber Efendimiz gonderilmeden once, zayıf insanlara ve kadınlara bile değer verilmiyordu. Boyle bir toplumda hayvanların hic dikkate alınmayacağı ÂşikÂrdır. Zavallı hayvanlar hem insanlara hizmet ediyor hem de bin bir cile ve ıztırap icinde yaşıyorlardı. Rasûlullah gelince onlar da zulumden kurtulup rahata erdiler.

Cahiliye doneminde hayvanlara futursuzca bir zulum yapılıyordu.

Ebû VÂkıd -radıyallahu anh- şoyle anlatıyor:

“Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem- Medîne’ye geldiği zaman, Medîneliler, diri olan devenin horgucunu kesiyor, koyunların da butlarından koparıp yiyorlardı. Bu durumu goren Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem-:

«–Hayvan diri iken ondan kesilen bir şey meyte (leş) hukmundedir, yenilmez.» buyurdular.” (Tirmizî, Sayd, 12/1480)

Boylece o hayvanları bu acı işkenceden kurtarmış oldular.

Allah Rasûlu -sallÂllahu aleyhi ve sellem- canlı bir hayvanı bağlayıp karşıdan atış yaparak işkence etmeyi ve onları hedef tahtası yapmayı şiddetle yasakladılar. (BuhÂrî, ZebÂih, 25)

HAYVANLARIN KEYFÎ ŞEKİLDE OLDURULMESİ YASAKLANDI

Aynı şekilde, hayvanların faydasız ve sebepsiz yere, keyfî bir şekilde oldurulmesini de yasakladılar. Bir hadîs-i şerîflerinde şoyle buyurdular:

“Kim bir serceyi boş yere, sırf eğlence olsun diye oldururse, kıyÂmet gunu o serce feryÂd ederek AllÂh’a şoyle seslenir:

«–Ey Rabb’im! Falan kişi beni gereksiz yere oldurdu, herhangi bir fayda icin oldurmedi».” (NesÂî, DahÂyÂ, 42)

İSLÂM, HAYVANLARA MERHAMETLE MUALEME ETMEYİ EMREDİYOR

İslÂm, hayvanlara merhametle muÂmele etmeyi, onlara eziyet verici davranışlardan kacınmayı emreder.

Bir zÂt:

“−YÂ RasûlÂllah, ben koyun keserken ona acıyor, merhamet ediyorum.” demişti. Allah Rasûlu -sallÂllahu aleyhi ve sellem- iki defa:

“−Koyun bile olsa bir canlıya merhamet edersen Allah da sana merhamet eder.” buyurdular. (Ahmed, III, 436; HÂkim, IV, 257)

Yine Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuşlardır:

“Bir kuşu (gıd ihtiyÂcı sebebiyle) keserken bile olsa, kim merhamet ederse, Allah da ona kıyÂmet gunu merhamet eder.” (TaberÂnî, Kebîr, VIII, 234/7915; Beyhakî, Şuab, VII, 482)

PEYGAMBERİMİZİN DEVEYE KARŞI ŞEFKATİ

Bir gun Allah Rasûlu -sallÂllahu aleyhi ve sellem- EnsÂr’dan bir kimsenin bahcesine uğramış, orada bir deve gormuştu. Deve, Peygamber Efendimiz’i gorunce inledi ve gozlerinden yaşlar aktı. Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem-, devenin yanına gitti, kulaklarının arkasını şefkatle okşadı. Deve sÂkinleşti. Bunun uzerine Efendimiz -sallÂllahu aleyhi ve sellem-:

“–Bu deve kimindir?” diye sordu. Medîneli bir delikanlı yaklaştı ve:

“–Bu deve benimdir ey AllÂh’ın Rasûlu!” dedi. Fahr-i KÂinÂt Efendimiz:

“–Sana lûtfettiği şu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? O senin, kendisini ac bıraktığını ve cok yorduğunu bana şikÂyet ediyor.” buyurdu. (Ebû DÂvûd, CihÂd, 44/2549)

HAYVANLARA NASIL DAVRANMALIYIZ?

SevÂde bin Rebî -radıyallahu anh- şu muhteşem incelik ve merhamet misÂlini nakleder:

“Peygamber Efendimiz’in huzûr-i Âlîlerine cıkıp bir şeyler istedim. Bana birkac tane (3 ile 10 arasında) deve verilmesini soyledi. Sonra da şu tavsiyede bulundu:

«–Evine donduğun zaman hÂne halkına soyle, hayvanlara iyi baksınlar, yemlerini guzelce versinler! Yine onlara tırnaklarını kesmelerini emret ki hayvanları sağarken memelerini incitip yaralamasınlar!»” (Ahmed, III, 484; Heysemî, V, 168, 259, VIII, 196)

Yine Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem- koyun sağan bir şahsa rastlamışlardı. Ona:

“–Ey filÂn! Hayvanı sağdığında yavrusu icin de sut bırak!” buyurdular. (Heysemî, VIII, 196)

ALLAH, HAYVANLARA İYİ DAVRANMAMIZI EMREDİYOR

SahÂbeden Ebu’d-Derd -radıyallahu anh- bir gun develerine cok fazla yuk vuran insanlara rastlamıştı. Deve, yukun ağırlığından ayağa kalkamıyordu. Ebu’d-Derd -radıyallahu anh- hemen devenin uzerindeki fazlalıkları atıp hayvanı ayağa kaldırdıktan sonra sahiplerine şoyle dedi:

“–Eğer Allah TeÂlÂ, hayvanlara yaptığınız eziyetleri affederse, size buyuk bir mağfirette bulunmuş olur. Ben Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şoyle buyurduğunu işittim:

«Allah TeÂl bu dilsiz hayvanlara iyi davranmanızı emrediyor! Verimli bir arÂziden geciyorsanız hayvanların biraz otlamasına musÂade edin! Kurak bir yerden geciyorsanız oradan cabuk gecin, bu tur yerlerde fazla oyalanarak hayvanlara sıkıntı ve zarar vermeyin!»” (İbn-i Hacer, el-MetÂlibu’l-Âliye, IX, 346/1978)

HAYVANLARA KARŞI GOSTERİLEN NEZAKET VE İNCELİKLER

Efendimiz’in bu tÂlimatları neticesinde, İslÂm’dan once insanların bile goremediği nezÂket ve inceliği, muslumanlar hayvanlara gosteriyorlardı. Bir defasında Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem- Mekke’ye gitmek uzere ihramlı olarak Medîne’den cıkmıştı. UsÂye mevkiine geldi. Burası Ruveyse ile Arc arasında bir yer idi. Burada, golgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan gordu. Âlemlerin Efendisi, ashÂbından bir şahsa, herkes gecinceye kadar ceylanın yanında bekleyip kimseye hayvanı tedirgin ve rahatsız ettirmemesini emretti. (Muvatta’, Hacc, 79; NesÂî, Hacc, 78)

Yine Peygamberimiz ve ashÂbı, fethetmek uzere Mekke’ye doğru ilerlerken, hayvanlara muÂmele husûsunda muhteşem bir tablo daha sergilendi. Bu tavır, HÂlık’ın nazarıyla mahlûkÂta bakış tarzının da bir ifÂdesiydi. Âlemlerin Efendisi, on bin kişilik muhteşem ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talûb’a doğru giderken, yolda yavrularının uzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir kopek gordu. Hemen ashÂbından Cuayl bin SurÂka’yı yanına cağırarak onu bu kelp ve yavrularının başına nobetci dikti. Anne kelbin ve yavrularının İslÂm ordusu tarafından urkutulmemesi husûsunda tembihte bulundu. (VÂkıdî, II, 804)

SULEYMAN ALEYHİSSELAM İLE KARINCA

Oyle anlaşılıyor ki, CenÂb-ı Hak, ufak bir karıncanın bile rahatsız edilmesini istemiyor. Nitekim Kur’Ân-ı Kerîm’de Suleyman -aleyhisselÂm-’ın muhteşem ordusunun, farkına varmadan karıncaları eziverme korkusuyla son derece hassas davrandığına işÃ‚ret edilir. (Bkz. en-Neml, 18)

Bu hassÂsiyetin guzel bir misÂlini de BÂyezîd-i BistÂmî Hazretleri vermiştir. Bir defasında o, Mekke’den gelirken Hemedan’a uğramıştı. Oradan corek otu satın aldı. Memleketi BistÂm’a vardığında, aldığı corek otunun icinde birkac karınca gordu.

“–Bu karıncaları vatan-cud etmişim!” diyerek kalktı ve onları tekrar Hemedan’a goturup aldığı yere bıraktı. (Feriduddin AttÂr, Tezkiretu’l-EvliyÂ, I, 176)

OSMANLI’DA HAYVANLAR İCİN KURULAN VAKIFLAR

Muslumanlar, hayvanlar icin bile vakıflar tesis etmişlerdir. Boylece ac hayvanları doyurmuş, hastaları tedÂvî ettirmiş, goc edemeyen kuşları barındırmışlardır. Bu şefkatin bir tezahurudur ki, Osmanlı Devleti’ne seyahate gelen yabancılar, hÂtıratlarında musluman mahallelerde bulunan kedi ve kopeklerin insanların etrafında donduğunu, diğer mahallelerde ise insan gorunce hızla kactığını anlatırlar.

İSLÂM HAYVANLAR İCİN DE HUKUK GETİRMİŞTİR

Âsılı İslÂm, hayvanlar icin de bir hukuk getirmiştir. CÂhiliye devrinde insanlar, hayvanların da bir hakkı olduğunu ve onlara iyi davranmak gerektiğini unutmuşlardı. Hele hayvanlara merhamet edince sevap kazanacaklarını hic tahmin edemiyorlardı. Bir gun Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu:

“Vaktiyle bir kişi yolda giderken cok susadı. Bir kuyu buldu, icine indi, su icti ve dışarı cıktı. Bir de ne gorsun; bir kopek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. O kişi kendi kendine:

«–Bu kopek de tıpkı benim gibi pek susamış!» diye icinde bir vicdan muhÂsebesi yaptı. Hemen kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurdu, onu ağzına alarak yukarıya cıktı ve kopeği suladı. Onun bu hareketinden Allah TeÂl rÂzı oldu ve gunahlarını affetti.”

SahÂbîler hayretle:

“–Ey AllÂh’ın Rasûlu! Bizim icin hayvanlardan dolayı da sevap var mıdır?” diye sordular.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“–Her canlı sebebiyle sevap vardır.” buyurdular. (BuhÂrî, Şurb, 9; Muslim, SelÂm, 153)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslÂm, Erkam Yayınları
__________________