Davranış Bilimlerini Oluşturan Bilim Dalları;

Davranış Bilimleri tarafından ele alınan bilim dalları genellikle sosyal bilimler sahasına aittir. Çeşitli görüşlere göre hangi bilim dallarının Davranış Bilimlerini oluşturduğu üzerinde ayrılık olduğu görülse dahi temel dallarda fikir birliği vardır. Bunlar psikoloji, sosyoloji, Sosyalpsikoloji ve antropolojidir. Şimdi kısacı bu bilim dallarını davranışları ele alış açısından açıklayalım

2.1. Psikoloji

Tabiattaki şimdiye kadar bilinebilen olayları kısımlara ayırmak istersek karşımıza üç büyük tabiat olayı çıkar. Bunlar;
2.1.1. Materiyel
2.1.2. Organik
2.1.3. Psişik
olaylardır.

“Materiyel süreçler, atom ve molekülleri ve / veya onlardan meydana gelmiş maddeleri veya maddi olmayan elektrik, manyetik gibi dalgaları inceler organik olaylar, görece kapalı bir sistem olan organizma içinde meydana geldiğinden ve maddede olmayan tesirler meydana getirdiğinden materiyel süreçlerden ayrılır. Bunlar, üreme, gelişme, rejenerasyon, madde değişimi gibi süreçlerdir ve fizyolojik süreçler olarak adlandırılır. Yani, organizmanın ayakta kalabilmesi ve canlıların hayatının devamını sağlayan süreçlerdir. Materiyel ve organik süreçlerden çok daha başka olan süreç, psişik süreçtir ve bilinçli olayları kapsar. Hissetmek, algılamak, düşünmek duymak v.b. gibi. Bu olayların kütlesi, ağırlığı, genişlemesi gibi madde olarak ölçülebilecek durumları yoktur. Bilinçli olayların ikinci bir özelliği de yer ve zamana bağlı olmamasıdır. Bir yerde gazete okurken aynı anda çok uzaktaki arkadaşımızı düşünebiliriz.hiçbir atom ve molekül veya vücudumuzdaki organ veya hücre düşünemez ve algılayamaz. İşte bilinçli olayların veya süreçleri araştırmasını yapan psikoloji bilinçli olayların ve durumların ilmi” diye tarif edilmiştir.
Psikoloji, kişilik sistemleri ve kişinin çeşitli faaliyetleri ile eylemleri arasındaki ilişkileri inceler. “psikoloji, davranış ve yaşayışın, gelişme, devamlılık ve değişiklilik faktörlerini dikkate alarak sosyal çevre ve değişken veriler (ekonomik, politik, kültürel faktörler) altındaki yaşam dünyasını inceleyen bilim dalıdır ” diye geniş şekilde tarif edilmektedir.
Deneysel bir bilim dalı olan, psikoloji, yalnız dışa vurmuş davranışı değil, aynı zamanda gerçek eylemi ve bunu ortaya çıkaran verileri de inceler. Bu sahadaki araştırmalar insan davranışını genel olarak açıklayan bulguları ortaya koymaya çalışır. Araştırmalar, deneylerle doğrulanan veya yanlışlığı bulunan kontrollü gözlemler ve ölçümlerle ortaya konan hipotez ve teorilerle yönlendirilir.
Psikoloji, disiplini bireysel davranışı bireyin tabiatına dayanarak açıklamak ve önceden tahmin etmekle uğraştığınagöre bireysel farklılıklar (zekâ, tutumlar) ve süreçler (algılama, motivasyon) üzerinde durması gerekir. Bu farklılık ve süreçler benzer durumlara ve uyarılara karşı gösterilen farklı tepkileri kavramaya yarar.
Davranış Bilimleri içinde yer alan psikolojinin davranışı açıklamada tek başına yeterli olmadığına dair bir tipik teorik tenkit şöyledir: “örneğin sanatsal ifadeye ilgi duyan bir psikolog 988 deneğin çalışma yeteneği üzerinde yaptığı yorucu araştırmaya dayanarak bunun geniş bir örneklem olduğunu her psikolog kabul eder; belli bir toplumsal grubun resim çizmek veya yağlı boya resim yapmak için yeteneği olmadığını açıklayabilir. Ama bir psikoloji bilimi kurmak bakımından bu yalıtılmış gerçeğin önemi nedir ? eğer daha öteye gitmez, bu sonucu veren etkenlerin işleyişini araştırmazsak, bu grubun doğal olarak resim çizmek veya yağlı boya resim yapmak yeteneğinden yaradılıştan yoksun olduğu sonucuna atlayabiliriz. Ama eğer psikoloğumuz bu bireylerin içerisinde bulundukları toplumsal ve kültürel koşulları, gerekli görüş açısına sahip olarak incelemeye başlamış olsaydı, yaklaşımını inceden inceye tutarlı e daha sağlam temeller üzerine oturtabilirdi. Öyle ki, bu insanlar arasında, bir resmin veya tablonun varlığı günahkârca bir safdillik sayılabilir ve bu tür şeyler tümden yasak edilmiş olabilir. Halklar arasında bu türden tabular vardır ve var olmuştur. Örneğin Müslüman dininin etkisinde bulunanlar gibi. Bu etken tespit edilince verinin yorumu tümden değişir. Psikologlar bu acı yöntem körlüğünü yineleyerek sergilemiştir”.