İki ceşit sinyal vardır. Bunlardan birincisine işaret (sign) adı verilir, işaret, olaylar arasındaki doğal ilişkilerle anlam kazanır, orneğin bir kopeğin havlaması ısırabileceğinin, gokgurultusu genellikle yağmur yağacağının ve bir yerden duman cıkması coğunlukla orada ateş olduğunun işareti olarak oğrenilir. Bu olaylarda her işaretin belirli anlamı vardır cunku daha onceden bu uyarıcıların birbirleri ile ilişkili olduğu oğrenilmiştir, ikinci ceşit sinyal insanlar tarafından turetilmiştir ve bunlara sembol (symbol) adı verilir, insanlar her sembole bir anlam vermişler ve onu kendi aralarında iletişim kurmak icin kullanmışlardır. Bir sembol değişik bicimler alabilir. Şekil 7.1'deki gibi bir resim ya da soylenen bir kelime gibi bir ses olabilir. Bir dil, iletişimde sembollerin kullanılması ile tanımlanır.

Dil Ceşitleri

Yeryuzunun farklı yorelerinde farklı anlamlar taşıyan ıslık calma ve bazı bolgelerde oldukca geliştirilmiş bir iletişim sistemi olan davul calma diğer sembol ceşitlerini icerir. Hemen hemen tum insanlar el ve yuz hareketlerini iletişim aracı olarak kullanırlar. Bununla beraber, sembollerle iletişimde en yaygın sistem, anlam iletmek icin değişik birleşimlerle soylenen ve yazılan kelimelerden oluşan bir dildir. Amerika'daki kızılderililerde olduğu gibi, farklı diller konuşan ancak birbirleriyle yakın ilişkileri olan toplumların uyeleri, aralarındaki dil engelini aşmak icin yuzlerce el ve yuz hareketi kullanabilirler. Bu ceşit bir işaret dili genellikle sağırlar tarafından kullanılır; bunun Amerika'da kullanılan bir ceşidine ise Amerikan işaret Dili (American Sign Language) adı verilir.

Dil hem yazılı, hem sozlu olabilir. Konuşma dili, yazının icadından binlerce yıl oncesinden beri gelişmiştir. Buyumekte olan cocuk tarafından ilk once konuşma dili oğrenilir.

Yazı dili ile konuşma dili arasında onemli farklar vardır. Temel oğeleri farklıdır. Biri kelimelerden, diğeri seslerden oluşur. Yazı dilinin bicimi gelenekler ve gramerciler tarafından konuşma diline oranla cok daha dikkatli bir şekilde duzenlenmiştir. Konuşurken ve yazarken kullanılan sozcuk dağarcığı (vocabulary) tamamen aynı değildir. Yazı dilinin sozcuk dağarcığı genellikle daha geniştir. Bundan başka, konuşma ve yazı dillerinin gramerleri farklıdır; bu iki yolla (media) farklı turde bilgi aktarma eğilimi vardır. Ayrıca konuşma dilinde, yazı diline oranla daha fazla tekrar ve fazladanlık (redundancy) vardır.



Şekil 7.1 1968 Olimpiyat oyunlarındaki kendini acıklayıcı (selfexplanatory) işaretler. Boyle "resim işaretler" kullanılması, uluslararası olaylarda ve metropolitanların hava alanları gibi uluslararası ulaşım yerlerinde, farklı diller konuşan insanlar arasındaki iletişim sorunlarını cozumler.

Dilbilimi

Dil konusundaki calışmaların genel adı dilbilimidir (dinguistics). Dilbilimi icinde bircok farklı yaklaşım vardır. Filologlar (philologists) ya da karşılaştırmalı dilbilimcileri dilin gecmişini ve dillerin birbirleriyle ilişkilerini incelerler. Fonetikciler (phoneticians) bir dilin seslerini calışırlar. Gramerciler (grammarians) dilin yapısındaki kurallarla ilgilenirler. Semantikciler (semanticists) dildeki kelime ve cumlelerin anlamını cozumlerler. Psikolinguist'ler (psycholinguists) dilin nasıl oğrenildiğini ve insan duşuncesindeki işlevlerini calışan psikologlardır. Bolum 6'da tartışıldığı gibi, insanlar dili duşuncenin bir aracı gibi kullanırlar; onun vasıtası ile yalnız birbirleri ile değil, kendi kendileriyle de iletişimde bulunurlar.

Hayvanlarda iletişim

Hayvanlardaki iletişime gelince, hemen tum omurgalı hayvanlar (belkemiği olanlar) kendi turlerinin uyeleriyle ve zaman zaman da başka turlerin uyeleriyle iletişimde bulunurlar. Buradaki "iletişim" kelimesi, diğer hayvanlar icin anlam ifade eden sinyaller verme anlamındadır. Bu sinyaller bir kopeğin havlaması veya bir kuşun otmesi gibi sesler ya da bir tavuskuşunun kabarması veya bir maymunun tehdit gosterisi gibi gorsel gosteriler (visual displays) olabilir (Şekil 7.2'ye bakınız).

İnsan standartlarına gore, hayvanların her turunun kullandığı sinyallerin miktarı oldukca azdır. En ust duzeydeki sosyal omurgalıların repertuarlarında bile 30 35 farklı gosteriden fazlası nadiren bulunur. Bircok omurgalılar arasında gosterilerin sayısı turden ture 3 4 sayılık fark gostermektedir. Bu sayılar en azı balıklarda gorulen 10 ile, en coğu toplumsal duzenlerindeki karmaşıklık yonunden insanlara en yakın primatlardan olan rhesus maymunlanndaki 37 arasında bir değişim gosterir. (Wilson, 1972, s. 56).

Hayvanların bu gosterileri coğunlukla saptanık davranış oruntuleridir. Bu nedenle de ture ozgu davranışlar olarak nitelendirilirler. Bununla beraber, bazı orneklerde oğrenme de bir olcude rol oynar. Orneğin bazı kuş turleri otebilmek icin başka kuşun otuşunu duymak zorundadırlar (Peterson, 1963). Boylece, hayvanlardaki iletişim, hem doğuştan gelen eğilimlere (innate tendencies) hem de oğrenmeye bağlıdır.

Hayvanlarda konuşma

Hayvanlar her ne kadar iletişim kurabilirlerse de doğal bir dilleri yoktur. Burada işaretlerle semboller arasındaki fark onemlidir. Tanımı gereği bir dilde, anlam karşılığında semboller kullanılır. Hayvanların havlamaları, otmeleri, yuz buruşturmaları veya tehdit edici gosterilen anlamlı işaretlerdir; ancak bunlar sembol olmadıklarından dil değildir.



Şekil 7.2 Bir rhesus maymununun saldırgan gosterileri. Sert bakışlar halindeki duşuk şiddette gosteri, maymunun ayakları uzerine kalkması ile giderek artar, daha sonra (sağda) elleriyle yeri tokatlarken ağzı acık bir şekilde başını aşağı-yukarı sallar. Bu noktadan sonra hasmı geri cekilmezse maymun saldırabilir. (Scientific Amer/can, Wilson, 1972.)

Doğal bir dilleri olmasa da, hayvanlara insanların dili oğretilebilir mi? Papağan veya Mynah kuşu gibi bazı kuşlar insan konuşmasını oldukca iyi taklit edebilirler fakat bunları anlamlı semboller olarak kullanamazlar. Eğer kuşlara değişik anlamlar icin değişik kelimeleri bir gramer duzeni icinde kullanmaları oğretilebilseydi, bu bir dil olurdu. Bunu oğretmek icin bazı girişimlerde bulunulmuş, ancak yeterince başarıya ulaşılamamıştır (Ginsberg, 1963). Yeterli caba gosterilmemiş ya da uygun teknik kullanılmamış olabilir. Ote yandan tum kanıtlar, bazı kuşların konuşma seslerini cıkarmak icin gerekli motor aygıtlara sahip olmalarına rağmen, beyinlerinin bu sesleri anlamlı olarak kullanabilecek kadar orgutlenmiş olmadığını gostermektedir.

Tum hayvanlar icinde yapısı ve buyukluğu bakımından insan beynine en cok benzeyen beyne sahip hayvanlar şempanzelerdir. Bu onların insan dilini oğrenebilecekleri anlamına gelir mi? Bunu onlara oğretmek icin iki onemli calışma yapılmıştır. 1930'lann ilk yıllarında yapılan ilk calışmada bir karıkoca, Gua adındaki bebek şempanzeyi kendilerinin yeni doğmuş oğulları ile birlikte buyutmuşlerdir (Kellogg, Kellogg, 1933). Fakat Gua bir takım el hareketlerini ve kaşıkla yemek yemek gibi becerileri oğrenmişse de, dil oğrenmede hemen hic bir gelişme gostermemiştir, ikinci deneyde Vicki adındaki şempanze, kendisine insan konuşmasını oğretmek icin uzun zaman ayıran psikologların evinde tek başına yetiştirilmiştir (Hayes ve Hayes, 1951). Yoğun yetiştirme calışmaları sonucunda Vicki'nin oğrenmiş gibi gorunduğu ve anlamlı bir şekilde ku''andığı dil "anne", "baba" ve "fincan"ı andıran uc kelimeden ibarettir.

Gercekte, şempanzelerin cıkardıkları seslerin fonetik analizi, ancak dort veya beş değişik sesi cıkarabildikleri izlenimini vermektedir (Liberman, 1973). Buna karşılık, bebekler konuşmaya başlamadan once cok sayıda ses cıkarırlar. Şempanzelerin telaffuz ettiği tek sesli harf uh sesini andırmakta, sessiz harfler ise p, m ve k ile sınırlı gorunmektedir. Gorunduğu kadarıyla şempanzelerin beyni ya orgutlu değildir ya da konuşma dilini oluşturacak temel sesleri cıkarabilecek bicimde ses cıkarıcı kaslarla bağlantısı yoktur. Bugunku bilimsel fikir birliğine gore konuşma dili Homosapiens turune ozgu bir yetenektir.

Sessiz dil

Mademki konuşma tartışma dışı gorunmektedir, şempanzeler sessiz bir dil (nonvocal language) oğrenebilirler mi? Elleriyle bircok jestler yaparlar, ellerini mahir bir şekilde kullanırlar ve cevrelerindeki olaylara yakın bir dikkat gosterirler. Belki de gorsel sembollerin bazı birleşimleri hareketlerle birlikte kullanılarak şempanzeler icin bir dil geliştirilebilir. Bu yaklaşımla onemli başarılara ulaşan uc değişik program uygulanmıştır (Fleming, 1974 a, b). Bunlardan biri burada betimlenecektir (Premack ve Premack, 1972): Suratı adındaki şempanze ile deneyciler arasındaki iletişimin tumu, Sarah'ın kafesinin arkasındaki dil tahtası (language bosrd) urerinde yer almıştır (Şekil 7.3'e bakınız). Bu tahta manyetikti ve arkaları celik plastik parcalar uzerine tutturulabiliyordu. Plastik parcalar buyukluk, şekil ve renk bakımından birbirlerinden farklıydı. Bunların her bin bir kelimeyi simgeliyordu.

Calışma Sarah'a bazı tek kelimelerin anlamlarının oğretilmesiyle başladı. Bir elma alabilmek icin elmayı simgeleyen plastik parcayı tahtanın ustune tutturması isteniyordu. Muz icin de aynı işlem gerekiyordu. Bu yolla bir takım kelimeleri oğrendikten sonra Sarah'a "ver" kelimesi oğretildi. Bundan sonra, Sarah'ın bir elmaya sahip olabilmesi icin tahtaya biri "elma" icin, diğeri "ver" icin iki parca tutturması gerekiyordu. (Şekil 7.3'de gorulduğu gibi Cinlilerin dikey yazma sistemi kullanılmıştır. Sarah bu sistemi tercih eder gorunmuştur.)

Daha sonra şempanze, kendisi gibi boyunlarında adları icin semboller takmakta olan değişik deneycilerin adlarını oğrendi. Artık elma alabilmek icin "Mary elma ver" veya "John elma ver" yazmak zorundaydı. Daha sonra parcaları "Mary Sarah'a elma ver" şeklinde yerleştirmeyi oğrenmesi gerekti. Her durumda istediğini alabilmesi icin parcaları gramer kurallarına uygun kullanması isteniyordu.



Şekil 7.3 Sarah ve konuşma tahtası. Sarah, "Sarah elmayı kovaya, muzu tabağa koy" mesajını okumuş, elmayı kovaya, muzu tabağa koymak uzere. (Scientific American, Premack ve Premack, 1972.)

Bu yontemle Sarah, iclerinde ("tabak", "kova") gibi nesne isimlerinin, ("...dır", "ver", "al", "icine koy", "yıka") gibi fiillerin, (aynı farklı, hayır değildir, adı, renk, ?, eğer oyleyse) gibi kavramların ve (kırmızı, sarı, kahverengi, yeşil] gibi renklerin de bulunduğu yaklaşık 130 kelime oğrendi. Kendisine bir cisim gosterilip rengi sorulduğunda, doğru parcayı tahtaya tutturuyordu. Daha ilginci, Şekil 7.4'de gosterildiği gibi koşullu bağlantıları da oğrendi. Bir elma almak icin gereken davranış basitti. Ancak Sarah ne yapması gerektiğini ve ne yapmaması gerektiğini bilmek icin dort cumleyi okumalı ve anlamalıydı. Sarah'ın kavramları oğrendiği de acıktı. Kendisine, orneğin bir elma gosterildiğinde, nitelik ciftleri arasında bir "nitelik cozumlemesi" (feature analysis) yaparak secim yapması isteniyordu. Elma icin kırmızıyı yeşilden, daireyi koşeliden ve saplıyı sapsızdan ayırdedip seciyordu. Boylece Saran elmanın niteliklerini soyutladı.



Şekil 7.4 Şempanze Sarah koşullu bağlantıları cok iyi oğrenmiştir. Kendisine odul sağlayacak olanı secebilmek icin dort cumlenin anlamına cok dikkat etmek zorundadır. (Scientific American, Premack ve Premack, 1972.)

Bu betimleme Sarah'ın başarısının sadece ana niteliklerini gostermektedir. Genel olarak iletişim yeteneği iki yaşındaki bir cocuğunki kadardır. Kelimeleri uygun duzende gereği gibi kullanmaktadır. Bu ise gramer kurallarını oğrendiğini gosterir. Boylece bir şempanzenin sessiz bir dili oğrendiği ve bunu insanlarla iletişim sağlamak icin kullandığı sonucuna varılır.

Dil kuramı acısından onemi dışında, şempanzelerle yapılan bu deneyler, insanlar icin de bazı uygulama alanları bulabilir. Bu bolumde daha ilerde tartışıldığı gibi sağır cocuklar dil oğrenmede coğunlukla geridirler. Fakat onlar da şempanzeler gibi cevredeki parcaları gorup hareket ettirebilirler. Belki buna benzer bir yontemle oğretmenler sağır cocukları, yaşamlarının erken bir doneminde dilin varlığından haberdar edebilir ve yazı dilini daha kolay oğrenmelerine yardımcı olabilirler.

Ozet

İletişimde iki ceşit sinyal kullanılır: Semboller dilde kullanılırken, işaretler olaylar arasındaki doğal ilişkilerin anlamını kazanmıştır. Konuşma dili ve yazı dili, temel oğeleri olan sesler ve harfler, gramer yapıları, kullanılan sozcuk dağarcığı ve fazladanlık yonlerinden farklıdır.

Dil konusundaki calışmaların genel adı dilbilimidir. Ceşitli uzmanlar dile farklı acılardan yaklaşırlar. Orneğin psikolinguistler dilin nasıl oğrenildiğini ve insan duşunmesinde ne gibi işlevleri olduğunu incelerler. Hayvanlara konuşmayı oğretme cabaları başarısızlıkla sonuclanmıştır. Ancak, şempanzeler sembollerden oluşan sessiz bir dili gramer duzeni icinde oğrenebilmişlerdir.

__________________