SUMER VE BABİL MİTOLOJİSİ

Yaratılış Efsanesi:

Babil'in yaratılış destanı Enuma Eliş, tanrıların duşuşunu ve aralarındaki ilk yabancılaşmayı, diğer pek cok dinde rastlanan buyuk tanrılarla genc tanrılar arasındaki savaşları anlatan hikayelere benzer bir oykuyle aktarır. Evrensel boşlukta ilkin erkek dev Absu'yla dişi dev Tiamat varmış, bunların birleşmesinden erkek yılan Lakamu meydana gelmiş, yılanların birleşmesinden de gokyuzu tanrısı Anşar'la yeryuzu tanrısı Kişar doğmuş, yeryuzuyle gokyuzu birleşerek Anum, Enlil ve Ea'yı doğurmuşlar. Boylelikle sessizlik bozulmuş ve evrende gurultu başlamış. Sessizliğe alışık olan Absu'yla Tiamat bu gurultuden tedirgin olmuşlar. Absu, butun yarattıklarını yoketmeye karar vermiş, cocuklarının yok olmasını istemeyen Tiamat her ne kadar ona karşı koymuşsa da dinletememiş. Ne var ki buyukbabasının bu kararını sezgileyen Ea bir buyuyle onu yoketmiş. Kocasının yokoluşuna cok uzulen ve o oranda da cok kızan Tiamat bir canavarlar ordusu kurarak ocalmak ve butun tanrıları yok etmek istemiş. Tiamat dehşet verici yaratıklardan -akrep adamlar, kentaurlar ve başka korkunc yaratıklar- oluşan bir demon ordusunun başına komutan olarak konkunc dev Kingu'yu getirmiş ve kader ipleri'ni de onun eline vermiş. Tanrılar once korkudan titremişler, sonra caresizlik icinde kendilerini savunmaya karar vermişler. Once Anum ve sonra Ea savaşı yonetmeyi denemişlerse de becerememişler ve korkup kacmışlar. Tiamat'la başa cıkamayacaklarını anlayan tanrılar sonunda Marduk'a başvurmak zorunda kalmışlar. Marduk, kendisini butun tanrıların başkanı yapmaları ve kaderin iplerinide kendisine vermeleri şartıyla başkomutanlığı kabul etmiş. Anum'un diplomasi yolunu denemesine karşın Marduk guc kullanmayı secer ve kadın ceddine alevler, fırtınalar ve şimşeklerle saldırır. Tiamat onu yutmak uzere ağzını acar(kaos, her şeyi silip supuren dişi, duzen ilkesini yutarak, yeniden soğurarak, onu ilk cıktığı yer olan ana rahmine geri gondererek yok etmeye calışmaktadır), ancak Marduk, fırtınanın ruzgarını onun ağzından iceri sokarak midesine gonderir ve bedeninin acılar icinde şişmesine neden olur. Tiamat gucunu kaybettiği bir anda Marduk okunu ceker ve onu oldurur. Kozmosu meydana getiren, hayat veren su aynı zamanda yok edilmesi gereken kaos, yani Tiamat'tır.
Kingu ve ordularını fazla zorlanmadan alt eden Marduk, Tiamat'ı ikiye boler(yani Kozmos'u ayırır), bir yarısını gokyuzune yerleştirir ve kendisi ve diğer tanrılar icin bir saray inşa eder. Marduk şimdi evrenin orgutlenmesini, kozmosun yaratılışını tamamlar ve fiziksel dunyayı meydana getirdikten sonra, insanı yaratmaya koyulur. İnsanı tek bir amac, kendisine ve diğer tanrılara hizmet etmesi icin yaratmıştır: Bu nedenle, insanın başlıca gorevi, tanrılara kurban sunmak ve tapınaklarda calışmaktır. Tuhaf olan şudur ki, Marduk insanları Kingu'nun kanından yapmıştır. Bu konuyla ilgili insanın duşmuş doğasının, atalarından, Tiamat'ın oğlu olan bu kotu prensten kaynaklandığı soylenebilir.
Babil'in yeraltı tanrıları, en iyi durumda "muphem" sayılabilecek ozellikler sergiler. "Karanlıkların kralicesi" Ereşkigal'dir. Onceden bir gokyuzu tanrıcasıyken, canavar Kur tarafından zorla kacırılarak oluler diyarına indirilmiştir ve orda Kur'un eşi olarak tahta cıkmıştır. Tahtını, Enlil'in oğlu ve aslında bir guneş tanrısı olan Nergal ile paylaşır. Nergal, silah olarak sıcağı ve yıldırımları kullanarak oluler diyarına(yeraltı dunyasına) iner ve Ereşkigal'i yok etmekle tehdit eder. Ereşkigal yok olmaktan kurtulabilmek icin onunla evlenmeye razı olur. Bu karanlık ilahlar yıkım, salgın hastalık, savaş ve olum tanrılarıdır; bununla birlikte, her ikiside ikircikli ozelliklerini gerek işlerinde (Nergal aynı zamanda iyileştirici tanrıdır) gerekse oluler diyarına duşen gok tanrılar olarak kokenlerinde gostermektedirler. Yıldızların tanrıcası İştar (Sumer-İnanna) kız kardeşi olan Ereşkigal, onun kokteşidir ve İştar'ın oluler alemine inişiyle ilgili unlu mit bu ilişkiyi doğrulamaktadır. İştar tam olarak bilinmeyen nedenlerden dolayı oluler alemine iner -olasıki yeraltı dunyasını yonetmeyi arzulamıştır. Ancak, anlaşılabilir nedenlerden dolayı kız kardeşi Ereşkigal'in, bu cesareti yuzunden ona kızacağından ve onu yokedeceğinden korkar. Yedi kapıdan gecmesi gerekir ve gectiği her kapıda onu bir demon karşılayarak giysilerinden bir parca soyar. En sonunda "Cırılcıplak ve dizlerinin uzerinde, Ereşkigal'le, Alt Dunya'nın en korkulan yedi yargıcı Annunaki'nin huzuruna getirilir. Olum dolu bakışlarını onun uzerinde toparlar ve o an bedeni bir cesete donuşur; cesedi bir direğe asılır. İştar olduğunde, yukarıda tum yeryuzunun dolu kesilir. Enki'nin yardımıyla İştar yeniden canlanır, ancak oluler aleminin kuralı odur ki, kendi yerine bir kurban bırakmadan hic kimse yaşama geri donmeyecektir. İştar yukarıya geri donduğunde, kocası coban Tammuz'un yaşadığı Kullab'a gider. Temmuz(Sumerlilerde Dumuzi), onun yokluğuna yaz tutmak bir yana, hukumdar olmanın zevkini cıkarmaktadır. İştar ona "olumun gozu"yle bakar ve onu hic bir zaman donmeyeceği oluler aleminin demonlarına teslim eder. Cehennem burada yanlızca olumun hukum surduğu bir bolge değil, aşk ve doğurganlık tanrıcasını tutsak ettiğinde, dunyada kuraklık ve kısırlığada yol acabilen bir guctur.
Mezapotamya demonları genellikle tanrılardan daha az saygınlığa ve guce sahip ikincil derece duşman ruhlardı. Zaman zaman Tiamat'ın zurriyetinden oldukları kabul edilse de, daha sık olarak ust-tanrı Anum'un cocukları olarak duşunulurlerdi. Dehşet verici Anunnaki'ler ise cehennemdeki olulerin gardiyanlarıydı. Etimmu mutsuz olenlerin hayaletleriydi. Utukku collerde ya da mezarlarda yaşardı. Diğer kotu ruhlar, salgın hastalıkların demonları, karabasanların demonları, baş ağrılarının demonları, fırtınaların demonları(Pazuzu) gibi ve ceşitli hastalıkların demonlarıydı. Bu demonların en korkunclarından biri de Lilitu'dur. Lilitu geceleri dolaşıp "succubus" olarak erkeklere saldıran ya da onların kanını icen frijit, kara kuru, kocasız "umutsuzluk bakiresi"ydi. Labartu, iki elinde birer yılan taşırdı ve genellikle bir kopek ya da bir domuz eşliğinde dolaşarak, cocuklara, annelere ve dadılara saldırırdı. İnsanlar bunlardan korunmak amacıyla muskalardan, efsunlardan, demon kovma dualarından ve diğer buyulerden yararlanırlar, ancak ozellikle de kendi koruyucu tanrılarına ozenle ibadet ibadet edip onların sevgisini kazanmaya calışırlardı.


Tanrılar ve Tanrıcalar:

Ab-zu: (Sumer) Yeraltı tanrısı. Apsu(ya da Absu)'da denir. İlk insanlar, yaşamın sarmal gelişimini mevsimlerde izlemişler, doğum-olum dongusunu yeraltı sularına bağlamışlardır. Yeraltı suları, ilkbaharda butun doğaya canlılık verirler, yazın goklere doğru yukselirler, sonbaharda yağmurlarla yeniden insanın yaşadığı toprağa duşerler, kışın da toprağın altındaki yerlerine donerler. Bu dongu her yıl boylece tekrarlanır. Su mevsimi gelince, her yl doğayı yeniden canlandırır. Bu yuzden Ab-zu, canlandırıcı bir tanrıdır.

Adad: (Mezapotamya) Hava ve gokgurultusu tanrısı. Bu tanrı, Ramman adıylada anılırdı. Mezapotamya coktanrıcılığı, Sumer, Asur, Babil, Hitit ve Fenikeliler'in ufak tefek farklarla benimsedikleri oratk inanclardır.

Adapa: (Babil) Olumsuzluk fırsatını kacıran insan. Mısır'da Tel-el-Amarna mahsenlerinde civi yazısıyla yazılmış tabletler halinde bulunan Adapa efsanesi, insanın bir zamanlar olumsuz olma fırsatını yakaladığı halde nasıl elinden kacırdığını anlatmaktadır. Efsaneye gore, Adapa adında bir bilgin, tanrılık bilgiye eriştiği halde halde, tanrılık olumsuzluğe erişemediğine yakınırmış. Bir gun kayığının devrilmesine kızarak Guney yeli tanrısının kanatlarını kırıvermiş. Tanrı Anum'un başkanlığında tanrılar, onu yargılamak icin toplanmışlar. Yargının sonunda Adapa'ya olum ekmeği yedirileceğini bilen insanların koruyucusu tanrısı Ea, onun kulağına bu ekmeği yememesini fısıldamış. Oysa, Adapa'nın bilgisini cok beğenen tanrılar, ona olum ekmeği yerine olumsuzluk ekmeği vermişler. Adapa, tanrı Ea'nın oğudune uyarak bu ekmeği yememiş ve boylelikle insanoğluna bir daha asla bağışlanmayacak olan olumsuzluk fırsatını kacırmış.

Akrep İnsanlar: (Sumer)Akrep insanlar ulkesi. Tufan varsayımının ilk bicimi Sumerler'in Gılgamış oykusunde anlatılır. Tufandan kurtularak olumsuzluğe kavuşan Utnapiştim'in oturduğu yer, Akrep ulkesini aştıktan sonra varılan yerdir. Gılgamış, olumsuzluğe ulaşmanın caresini oğrenmek icin buyuk dedesi Utnapiştim'e gitmek icin bu ulkeden gecer.

An: (Sumer) Gok-tanrı. Anum da denir. Savaş tanrısı İştar'ın kocasıdır. Yunanlıların Zeus'uyla eşdeğerlidir, tanrılar tanrısıdır. Sumer inanclarında Enlil(toprak) vr Enki(okyanus) ya da Ea'yla birlikte buyuk tanrılar uclusunu kurarlar.

Anşar: (Sumer) Gokyuzu tanrısı. Yeryuzu tanrısı tanrısı Kişar'la birlikte dişi yılan Lakamu'yla erkek yılan Lakmu'nun cocuklarıdır.

Annunaki'ler: (Sumer) İkinci derece tanrılar. Bunlar baştanrı Marduk'tan kendilerine bir hizmetci vermesini istemişler, o da insanı yaratmış.

Arallu: (Sumer) Cehennem ulkesi. Sumer inanclarına gore, cehennem ulkesini yoneten once tanrıca Ereşkigal'miş, sonra cok guclu bir tanrı olan Nergal onunla evlenerek cehennem ulkesinin kralı olmuş.

Aruru: (Sumer) Sumer tanrıcası. Sumerlerin unlu Gılgamış destanında adı gecen, A-Ru-Ru biciminde de yazılıyor. Uruk kentinin genc kızları, nişanlılarını sabahtan akşama kadar calıştıran kral Gılgamış'ı ona şikayet ederler. O da Gılgamış'ı başka konularda oyalasın diye Enkidu'yu yaratır.

Aya: (Babil)Guneş-tanrı Şamaş'ın karısı tanrıca.

Babbar: (Mezapotamya) Guneş-tanrı. İ.O. III. binyılda tapılmıştır. Asur ve Hititlerde Şamaş adını taşır. Adaletle ilgili bir tanrıdır, haksızlık yapanları cezalandırırmış.

Bel: (Babil) Tanrı. Baal deyiminin başka bir soyleyiş bicimidir. Nippul tanrısı Enlil, Babil tanrısı Marduk bu adla anılırdı. Dişili Beltu'dur, Yunanlılar Beltis'de derler. Daha cok Babillilerin kullandıkları Bel deyimi, İbranice ve Fenikecedeki kullanımından farklı olarak, en buyuk kutsal tanrıyı dile getirir. Arami inanclarındaki tanrılar uclusu Yarhibol ve Aglibol'daki bol deyiminin de bel deyiminin başka bir bicimi olduğu acıktır.

Belit: (Babil) Tanrı Bel'in karısı. Tanrı Bel, buyuk tanrı Enlil'in adıdır.

Boğa: (Sumer) Bolluk ve gucluluk simgesi. Hayvan tapımının en onemli tanrılık hayvanlarından biri olan boğa'ya ilkin Sumer inanaclarında rastlamakla birlikte boğanın kutsallığı inancının hemen butun ilkel inanclarda yer aldığı gorulur. Butun mitolojilerde boğa, dolleme ve kuvvet olarak erkek gucunu simgeler. Sumerlerde boğa, erkek insan başlı olarak tasarımlanmıştır. Boğa tapımı, butun sami dinlerinde suregelerek Antikcağ Yunan ve Roma inanclarına kadar gelmiştir. Boğa eski Yunan'da Zeus'un, Roma'da Jupiter'in simgesidir.

Ea: (Sumer) Su-tanrı. Enki adıylada anılır. Sumer-Akad inanclarında evrenin ana oğesi su'dur. Daha acık bir deyişle Sumer evreni gok (An), toprak (Enlil)ve su (Enki) olmak uzere uce ayırmakla beraber bunların temel ve tumunun yaratıcı oğesi olarak su'ya tapmışlardır. Bu bakımdan, Ea buyuk yaratıcı tanrıdır, goğu ve toprağı o yaratnıştır, aynı zamanda tum bilgeliktir ve bundan oturude buyusel etkiler onun yardımıyla elde edilir, yaşam kaynağı olduğundan oturu bolluğuda simgeler. Sumer tapınaklarında Ea'nın kendisi olarak bir kap icinde kutsal su bulundurulurdu, bu sudan icen hastaların iyileşeceğine ve gucsuzlerin gucleneceğine inanılırdı. Tapınak rahipleri de balık biciminde giysiler giyerlerdi. Hıritiyanların İsa'ya tasarladıkları balık niteliğinin de kaynağı Sumerlerin bu inancı olsa gerektir. Sumer inanclarında Ea'dan once, bir su ilkesi olan Ab-zu(ya da Ab-su) inancı alır.

Enkidu: (Sumer) Gılgamış'ın arkadışı. Engidu bicimindede yazılmaktadır. Kimi incelemeciler onun bir insan olmadığını, belki de bir aslan olduğunu ileri surmektedirler.(Orneğin, Bkz. Challaye, Dinler Tarihi, İstanbul 1960, s. 116). Vucudu kıllarla kaplı, cok bilgeli bir varlıkmış. Bir başka anlatıma gore de kralı olduğu kenti kalkındırmak isteyen Gılgamış, ulkesinin butun erkeklerini işe koşarmış. Kadınlar kocalarını, genc kızlar nişanlılarını goremez olmuşlar. Bu yuzden kralı, tanrı Aruru'ya şikayet etmişler. Kadınları haklı bulan tanrı da krala bir arkadaş yaratarak onu başka seruvenlere yoneltmek istemiş ve tanrı Anum'a benzeyen toprak vucutlu, cok iri ve vahşi Enkidu'yu yaratmış. Bu yaratık Gılgamış'ın yaşamında buyuk capta etken olanlardan biridir ve sonunda da onun uğrunda olur. Oykuye gore tanrıca İştar, krala aşık olmuş. Ama onun butun sevgililerini oldurduğunu bilen Gılgamış, tanrıcaya yuz vermemiş. İştar da ondan oc almak icin ustune azgın bir boğayı saldırtmış. Gılgamış ancak Enkidu'nun yardımıyla boğayı altedebilmiş. Buna cok kızan İştar da Enkidu'nun canını almış. Enkidu'nun olumu, Gılgamış'ın olumden korkup olumsuzluğu aramasının nedenidir. Bir başka anlatıma gore de Gılgamış, oluler ukesinde arkadaşıyla goruşur. Enkidu'nun ona olumun ne denli kotu olduğunu anlatması, Gılgamış destanı'nın en şiirli bolumudur.

Enlil: (Sumer) Yeryuzu-tanrı. Bel ya da Belum adıyla da anılır. Baal'le birlikte butun bu adlar, Mezapotamya'nın en buyuk tanrısını dile getiren tanrı anlamındadır. Enlil, tanrı Anum'un oğluydu, zamanla babasının yerine gecerek baştanrı yerine yukseldi. Yeryuzune hakim olan, onu yoneten odur. Sumer inanclarında bir tufan meydana getirerek insanları cezalandıran da odur. Atmosfer guclerini de o yonetir; şimşekler fırtınalar, onun buyruğundadır. Karısı Ninlil ya da Belit'le birlikte Elam dağlarında oturur. Nippur sunağı ona adanmıştır. Ozellikle sumerler en cok onu saymışlar ve en cok ondan korkmuşlar. Ne var ki Mezapotamya'nın cok uzun tarihinde tanrılar zamanla yer değiştirmekte, oğullar babalarının yerini almaktadır. Belli bir zamanda hangi tanrı sayılıyorsa, butun tanrıların onun tarafından yaratıldığına inanılmaktadır.

Enzu: (Mezapotmaya) Av tanrısı Sin'in obur adı. Mezapotamya'nın unlu ay tanrısı Sin'e Enzu'da denir.

Ereşkigal: (Sumer) Yeraltı ulkesi tanrıcası. Yeraltı ulkesi tanrısı Nergal'in karısıdır. Sumer inanclarına gore, ilkin cehennemi (Arallu) tek başına Ereşkigal yonetirmiş, tanrıların bir şolenine cağrılınca cehennemden ayrılmadığı icin kendi yerine bir temsilci gondermiş, butun tanrılar bu temsilciyi ayağa kalkıp selamlamışlar, sadece tanrı Nergal yerinden kıpırdamamış, bunu duyan ve cok kızan Ereşkigal, tanrı Nergal'i yakalatıp cehenneme getirmiş, ama Nergal, cehennemin icin altust ederek Ereşkigal'i tahtından indirmiş, cehennemin kralı olmuş ve Ereşkigal'le evlenmiş.

İşkur: (Mezapotamya) Tanrı Adad'ın Mezapotamya Samilerinde kullanılan adı. Akkad'ların Adad ve Fenike'lilerin Baal adıyla taptıkları bu atmosfer tanrısı, Hitit'lerin Teşup ya da Tarhut adlı tanrılarıyla bir tutulmuştur.

İştar: (Mezapotamya) Savaş ve aşk tanrıca. Mezapotmaya'nın en unlu tanrıcasıdır, eski cağlarda onun adı tanrı anlamında kullanılırdı. Bir cok ulusların dillerinde ceşitli adlar almıştır. Sumerler ona İnnina ya da Nana derlerdi, kimi metinlerde Nina ya da Nane ve kimi yerde İnnanas olarak anılmaktadır. Babiller ona Annimitu adıyla taparlar. İranlılar onu Anahita adıyla benimsediler. Fenikeliler ona Aştar ya da Aşoret dediler. Yunanlılar Astarte adıyla anarlar. Ona Aştart adıyla Asurlular da tapmışlardır. Bircok metinlerde adı tanrıların kralicesi olarak anılır. Yahudi peygamberleri Museviliğin karşısında en buyuk tehlike olarak İştar tapımını bulmuştur ve onunla yuzyıllar boyunca savaşmıştır. Kimi metinlerde tanrı Sin'in kızı ve Şamaş'ın kız kardeşi olarak gosterilmiştir. Cehennem tanrıcası Ereşkigal'in de kardeşidir. Kimi metinlerde de tanrı Temmuz'un annesi, ya da karısı, ya da sevgilisidir. Gılgamış destanında genc krala aşık olduğu ve yuz bulamadığı icin ondan oc almaya calıştığı anlatılır. Kimi yerlerde zevk duşkunu ve hafif meşrep, kimi yerlerde ana-tanrıca olarak anılır. Cehennemliklere acıyarak cehenneme inişi ve Anu'yla evlenerek goğe cıkışı oykuleri unludur.

Kingu: (Sumer) Devler ve canavarlar ordusunun komutanı. Torunlarına kızan Tiamat, devlerden ve canavarlardan bir ordu kurarak tanrılara saldırır, bu ordunun başına getirdiği korkunc dev Kingu'ya kaderin iplerini verir. Tanrılarda kendilerini savunmak icin tanrı Marduk'u başkomutan yaparlar. Marduk devleri yakalayıp cehenneme gonderir, kaderin iplerini de Kingu'dan alarak kendi boynuna takar. Marduk'un buyuk ve evrensel eğemenliği boylece başlar.

Kişar: (Sumer) Yeryuzu tanrı. Unlu Sumer tanrıları Anum, Enlil ve Ea, onun gokyuzu-tanrı Anşar'la birleşmesinden doğmuş ya da oluşmuştur. Kişar dişi, Anşar erkektir.

Lakmu: (Sumer) Erkek-yılan. Dişi-yılan Lakamu'yle birlikte dunyaya gelmiş. Sumerlerin yaratılış tasarımlarını anlatan Enuma Eliş (Gokyuzunde) adlı yapıta gore (bu yapıtın İ.O. VII. yuzyılda yazıldığı sanılıyor) bu iki yılan Apsu'yla Tiamat'ın birleşmesinden olmuşlar. Bu iki yılanın birleşmesinden de Aşar ile Kişar dunyaya gelmiş. Yeryuzuyle gokyuzu boylece oluşmuş.

Lilitu: (Babil) Dişi gece demonu. Ruzgarla gelen felaketler, hastalıklar, veba ve olumden sorumlu gorulmekle birlikte, belkide daha fazla insanların cinsel yaşamlarına mudahalede uzmanlaştıklarına inanılır.

Marduk: (Babil) Mezapotamya dininde Babil'in buyuk koruyucu tanrısıdır.Bu ozelliğiyle sonunda Bel'le ozdeşleştirilmiştir. Eskicağ cok tanrılıcığında Marduk ozel bir yeri olan en buyuk tanrılardan biridir. İlkin tarım tanrısıydı, sonra İ.O.XX. yuzyılda kral Hamurabi tarafındanen yuce tanrı derecesine yukseltildi, daha sonra İ.O.XVI. yuzyılda kral Buhtunnasr (Nabuhodonosor) tarafından tektanrı sayıldı.Bu acıdan bakınca Marduk tektanrıların ilkidir, Mısır'lı Amenotep IV.'un tektanrısı Aton (İ.O.XII. yuzyıl) ve Musa'nın tektanrısı Yehova (İ.O. XII. yuzyıl) tarihsel surecte onu izlemektedirler. Ne var ki Buhtunnasr, Marduk'un tektanrı olduğu inancını sadece kendi taşımış, ulusuna yaymak gucunu gosterememiştir. Marduk'un buyuk onemi, bugun dunya uluslarını etkileyen uc buyuk dine (Yahudilik, Hristiyanlık, Muslumanlık) kaynaklık etmiş olmasıdadır. İnancsal tarihi İ.O.IV. binyıla kadar iner. Eski mezapotamya inanclarında o, ozdeğe bicim veren ve detayı yaratan tanrı sayılmaktadır. Balcıktan insanı yaratan odur. Tarım tanrısı olduğundan oturude marru (bel kureği)'yla simgelenmiştir. Sumerler Amoritlere yenilince Marduk tanrı Enlil'in de yerini almış ve butun tanrıların en buyuğu sayılmıştır. Sumerlerin Enuma Eliş (Gokyuzunde) sozcukleriyle başlayan ve bundan oturu bu adla anılan uzun yaratılış şiiri, Marduk'un baştanrılığını şole anlatır (Kimi incelemeciler Marduk'un bu şiire sonradan sokulduğunu ileri surmuşlerdir): İlk kaosun canavarı Tiamat'ı(tuzlu suların kişileşmesi) yendikten sonra "yeryuzunun ve goğun tanrılarının efendisi" olur. İnsanlarla birlikte butun doğa, varlığını ona borcludur. Krallıkların ve uyruklarının yazgısı onun elindedir. Yeryuzunu de Kingu'nun kanıyla yoğurup elde ettiği balcıktan ilk insanı meydana getirmiş. Babil Kralı Hamurabi unlu yasalarını kendisine dikke ettirenin Marduk olduğunu soyler, Marduk burada adelet tanrısı Şamaş kişiliğindedir. İncelemeci Samuel Reinach, Hamurabi yazılarıyla Yahudi yasaları arasındaki benzerliğe işaret ederek, Marduk'u Yehova'yla aynılaştırır.
Babil'deki en onemli Marduk tapınakları, Esagila ve tepesinde bir Marduk tapınağı bulunan Etemenanki adlı ziggurattı. Esagila'da her yeni yıl şenliğinde Enuma eliş şiiri okunurdu. Marduk'un karısı olarak en sık anılan tanrıca Zarpanit ya da Zarbanit'ti (Zarpan Kentinin Kadını). Marduk'un yıldızı Jupiter, kutsal hayvanları ise at, kopek ve ozellikle catal dilli canavardı. Marduk en eski anıtlarda, elinde ucgen bir kurek capayla betimlenir; bunun bereketi ve birlikteliği simgelediği duşunulur. Yururken ya da savaş arabasına binmiş durumda da betimlenir. Giysisi yıldızlarla susludur. Elinde bir asa vardır; ayrıca yay, mızrak, ağ ya da yıldırım taşır. Asur ve Pers kralları da yazıtlarda Marduk ve Zarpanit'i saygıyla anmışlar, ikisinin bircok tapınağını yeniden yaptırmışlardır.

Moummou: (Sumer) Sonsuzuk-tanrı. Kimi metinlerde Apsu'yla Tiamat'ın oğlu, kimi metinlerde de Apsu'nun veziri olarak gosterilmektedir. Mummu biciminde de yazılıyor.

Nana: (Sumer)Ana-tanrıca Kybele'nin adlarından biri. Nina ve İnnina da denir. Akad'lar kendi dillerinde onu aynı anlamda İştar sozcuğuyle cevirmişlerdir. Ana ve Anna sozcukleri de bu kokten turemedir. Mezapotamya mitolojisinde Nane adıyla tanrı Enzu'nun ve kimi yerde de tanrı An'ın kızı olarak gosterilir, aşk ve savaş tanrıcası sayılır. İ.O. V.I. yuzyılda Babil'de Annumitu adıyla anılmıştır.

Nergal: (Babil) Guneş-tanrı. Aynı zamanda savaş, ateş otedunya ve doğa olaylarınıda simgeler. Mezopotamya uluslarının coğunca tapılmıştır.

Ningirsu: (Sumer) Savaş-tanrı. Urningirsu da denir. Tanrı Enlil'in oğludur. Anu'nun kızı olan tanrıca Bo'yla evlidir. Tanrıca Bo, tanrıca İştar'dan once Lagaş bolgesinin toprak-ana'sıydı. Savaş tanrının yirmi dort ceşit silahı varmış ki bunlardan herbiri bir devi simgelermiş. Ningirsu'nun annesi de Ninlil adını taşır ki Enlil'in karısıdır.

Ninhur Sag: (Sumer) Kış bolgesi tanrıcası. İ.O.III. b.nyılda tapılmıştır. Ninlil ile kardeş cocuklarıdır.

Ninlil: (Sumer) Tanrı Enlil'in karısı. Nirginsu'nunda annesidir.

Pazuzu: (Babil) Ateş-peri. Kuş ayaklı, kanatlı ve insan ellidir. Hastalıkları iyi ettiğine inanılır. Hastaların boynuna onun resmini taşıyan muskalar asılırmış. İkircikli ozelliği olarak guneydoğudan estirdiği ruzgarlarla vebayıda beraberinde getirdiğine inanılan demon.

Sin: (Sumer) Ay-tanrı. Sumerlilerin en buyuk kozmik tanrısıdır. Guneş-tanrı Şamaş'la yıldız-tanrı İştarın babasıdır. Evren-tanrı Enlil'le evren-tanrıca Ninhil'in oğludur. Akad'lar, eski Araplar ve Hitit'lerce tapılmıştır. Tevrat'ta da onun sozu edilir ve peygamber İbrahim'in cıktığı kent olan Ur'da onun egemen olduğu anlatılır. Sin, Sumer inanclarında birinci buyuk tanrı uclusundendir. Kimi incelemeceiler bunu Mezapotamya'ya goceden Sami ulusların etkisiyle bağlarlar.

Şamaş: (Babil) Guneş-tanrı. Aslı Sumer'lilerin Utu tanrısıdır. Samiler onu Şamaş adıyla anarlar. Sumer'lerde yargıc ve yasa koruyucu, Samilerde savaş ve bilgelik tanrısıdır. Sin'in oğlu, İştar'ın erkek kardeşi hem kocasıdır. Elam, Mitanni, Asur, Hitit gibi uluslarca da tapılmışdır. Hamurabi cağında Şamaş'da, oteki tanrılar gibi, Babil kentinin koruyucu tanrısı Marduk'un bir gorunumu, bir belirimi (hipostas'ı) sayılmıştır. Ozellikle kral Nabulhonosor (Buhtınnasr) tek tanrı saydığı Marduk'un kişiliğinde Sin, Enlil ve Şamaş'ı birleştirmiştir. Ona gore Marduk karanlıkları aydınlattığı icin Sin, egemenlik tanrısı olduğu icin Enlil ve adalet dağıttığı icin Şamaş'tır. Hamurabi'ye 282 maddelik bir yasa dikte ettiren de işte bu Şamaş(Marduk)'tur.

Şullat: (Sumer) Fırtına ve kotu hava habercisi tanrıca.

Tiamat: (Sumer) Tuzlu su-tanrıcası. Tatlı su-tanrı Apsu (ya da Ab-zu)'yla birlikte evrenin ilk varlıklarıdır. Sumer'lerin Enuma Eniş (Gokyuzunde) adlı yaratılış efsanelerinde evrenin bomboş olduğu bir on zamanda bu iki varlığın bulunduğu belirtir. Evren, butun tanrılar ve insanlar bu iki varlıktan, eşdeyişle su'dan meydana gelmiştir. Tatlı ve tuzlu suların birleşmesinden ilkin erkek yılan Lakmu (Lagma biciminde de yazılıyor)'yla dişi yılan Lakamu (Lagama bicimindede yazılıyor) doğuyor.Bunların birleşmesinden de Anşar (Gok. An-sar biciminde de yazılıyor) ve Kişar (Toprak. Ki-sar biciminde de yazılıyor) meydana geliyor. Tanrılar ve insanlar işte bu gokle yerin birleşmesinden doğuyorlar.

Temmuz: (Sumer) Sumer'lerin Dumuzi'sinin Sami'lerdeki adı. Tamuz ve Tammuz bicimlerindede yazılır ve soylenir. Kaynağı Sumer tanrısı Dummuzi olan Temmuz giderek Anadolu'da Attis ve Adonis'e donuşmuştur. Butun bunlar bitkilerin olen ve yeniden dirilen tanrısı'dırlar. Bu tasarım, doğanın sonbaharda olup ilkbaharda yeniden canlanışını simgeler. Bu tanrılarda doğa gibi, sonbaharda olup ilkbaharda yeniden dirilerek aşk ve bereket getirirler. Sonbaharda olumleri aşk yuzundendir, kışı yeraltı oluler ulkesinde gecirişleri aşk yuzundendir, ikbaharda yeryuzune donuşleri aşk yuzundendir. Sumerlerden Yunanlılara kadar ceşitli bolgelere ad değiştirerek suregelen bu temel efsanede aşk ve şehvet doğurganlığın, bereketin, bolluğun simgesi sayılmıştır. Doğal yılın en verimli ayı sayılan Temmuz ayı da adını burdan alır. Bu tanrının sevgili ya da karısı da Sumerlerde İanna ya da İnanas, Samilerde İştar ya da Aştart ya da Aştoret'tir. Kimi anlatımlarda yeraltı ulkesine giden Temmuz değil, Aştart'dır. Orada tutuklanmış, bu yuzdende yeryuzunde aşk ve bereket kalmamıştır. İnsanların ve hayvanların uremesi durmuş, bitkiler acmaz ve tohum vermez olmuştur. Tanrılar bunu onlemek icin kadınsı bir erkeği yeraltına gondererek Aştar'ın yeniden yeryuzune donmesini sağlamıştır. Akad anlatımlarındaysa İştar, genc kocası Temmuz'u aramak icin yeraltı evrenine iner. Sumer anlatımlarında İnanna, yeraltı evlerinden cıkabilmek icin, kocası Dumuzi'yi rehin bırakır. Ama butun bu anlatımlarda tanrı ve tanrıcalar kış aylarını yeraltında, yaz aylarını yeryuzunde gecirirler; olur ve yine dirilirler, olmekle doğadaki canlılığa son verir ve dirilmekle doğayı canlandırırlar.

Utu: (Sumer) Guneş-tanrı. Ud ya da Ut da denir. Mezapotamya metinlerde Babbar, Asur ve Hitit metinlerinde Şamaş adıyla anılır. Adalet-tanrı Kittu ve hak-tanrı Meşarru onun cocuklarıdır. Sumer zincirinde ilkin var bulunan su'dan An(Gok) doğuyor, sonra Ki(Toprak) ve bunalrın birleşmesinden Enlil(Hava) doğuyor, işte Nana(Ay)-Utu, (Guneş)-İnanna (Aşk ve savaş) onun cocuklarıdır.

Utnapiştim: (Sumer) Sumer'lerin Nuh'u. Babil diliyle yazılan tabletlerde bu adla anılan tufan kahramanına Sumer'lerin Ziusudra dedikleri sonradan anlaşılmıştır. Utnapiştim'e Sumer'lerin
Nuh'u demekten daha iyisi Nuh'a Yahudilerin Ziusudra'sı demektir, cunku bu oburunden onbeş yuzyıl oncedir. Şurrupak kentinde kralmış, bilgeymiş ve rahipmiş. Adının sozcuk anlamı "hayatı goren"dir. Ubara-Tutu'nun oğluymuş. Tufan'ı atlattıktan sonra olumsuzluğe kavuşan ve tanrılarca Dilmun(Cennet)'da yaşamasına izin verilen Utnapiştim aynı zamanda atası bulunduğu Gılgamış'a unlu su baskınını şole anlatır: İnsanlar coğalıp gurultu yapmaya başlamışlar. Tanrıların gozune uyku girmez olmuş. Bunun uzerine insanları yok etmeyi planlamışlar. Tanrı Ea "onceden verdiği sozu tutarak" bu karardan Utnapiştim'i haberdar etmiş ve bir gemi yapmasını sağlamış. Geminin yapımı bitince tufan patlamış. Oğlesine korkunc bir kasırga başlamışki "tanrılar bile korkularından goğun en yuksek katına kacmışlar, orada sokak kopekleri gibi titreyerek duvar dibine sinmişler". Altı gun ve altı gun gece boyunca gok ve yer birbirine karışmış. Oyle ki " cennetin ve cehennemin tanrıları ağlayışıp durmuşlar". Yedinci gun başladığında tufan yatışmış, Utnapiştim'in gemisi de Nisir dağının tepesine oturmuş. Orada gemiden inip adak kurbanını kesmişler. "Tanrılar tatlı kokuyu alınca dağın başına sinekler gibi uşuşmuşler". Tufan'ın duzenleyen tanrı Enlil cok kızmış, tanrı Ea'ysa kendisinin haber veridiği yadsımış ve "bilge kral Utnapiştim olacakları duşunde gormuş" deyip işin icinden sıyrılmış. Caresiz kalan tanrılar toplanmışlar ve Utnapiştim'le karısına olumsuzluk bağışlayıp "cok uzakta" yaşaması icin Dilmun'a yerleştirmişler. Bu yuzden Sumer'ler ona Uzaktaki de derler.


Sumer Dini:

İ.O. IV. binyılda Aşağı Mezapotamya'da yaşayan halkların inancları. Sumer dunyası XIX. yuzyılda keşfedilinceye inanc alanının temel bilgilerinde bir hayli değişiklikler olmuştur. Turkistan bozkırlarından Dicle'yle Fırat deltasına inen bu cok becerikli ve bilgili ulus, bolgelerinin kuzeyinde yaşayan Akad'larıda etkileyerek, olağan ustu bir uygarlık geliştirmiştir. Patesi ya da Ensi adını verdikleri rahip-krallarla yonetiliyorlardı. Bugun icin onlardan daha oncesi bulunmadığına ve bilinmediğine gore, keşfedildikleri tarihe kadar başka uluslara maledilen bircok uygarsal ve inancsal buluşların onların urunu olduğu kabul edilmektedir. Onlardan kalan Gılgamış Destanı'yla Enuma Eliş(Gokyuzunde) adlı yaratılış efsanesi, başka uluslara maledilen bircok inancların Sumer kaynaklı olduklarını kesin olarak meydana cıkarmıştır. Orneğin artık bilinmektedir ki Yahudilerin sanılan Tufan tasarımı onlarındır, Suriyelilerin Adonis'e donuşturdukleri Babillilerin Tammuz'u onalrın Dumu-zid'idir, Samilerin Anu ve daha sonra Yunanlıların Uranus'a donuşturdukleri tanrıların babası onların An'ıdır, Akdeniz'in unlu Kybelesi onların Ki (Toprak ana)'sidir, Samilerin ilkin İştar ve Asarte'ye donuşturdukleri onların İnanna'sıdır. Samilerin Sin'i onların Nanna (Ay-tanrı) ve Şamaş'ı onların Utu(Guneş-tanrı)'sudur Samilerin Ea'sı onların Enkisi'dir. Yunanlıların Hades'i onların Kur(Oluler ulkesi)'u ve Elysion'u onların Dilmun(Cennet)'udur, Yunanlıların Persephone'si onların Ereşkigal'idir, Yunanlıların unlu yedi bilge'si Mezapotamya'nın en eski yedi kentine uygarlığı getiren Sumer bilgeleridir. Bu ornekler daha da coğaltılabilir. Sumer uzmanlarından N.K. Sandars şoyle demektedir: "Gılgamış, elbette bir İskender, bir Odysseus, bir Herakles, bir Samson, bir Dermot ya da Gawain değildir. Ama Gılgamış'ın oykusu anlatılmamış olsaydı bu kahramanların hicbiri şimdiki olcude hatırlanmazdı." Cunku ceşitli tasarımların ortaya koyduğu bu kahramanlar Sumer'li Gılgamış'tan pek cok şey almışlardır. Sandars'ın da belirttiği gibi orneğin "ortacağın İskender'inde Gılgamış'ın bircok ozelliğini bulabiliriz". Dermot'la dovuşen vahşi adam, Gılgamış'la dovuşen Enkidu'nun tıpkısı denilebilir. Bircok tanrıları Anadolu'ya maleden Halikarnas Balıkcısı(Cevat Şakir Kabaağaclı) bile "Buyuk ana tanrıcanın sevgilisi Attis'in menşeini bulmak icin Sumer'lere gitmeli"(Anadolu Tanrıları, İstanbul 1962, s. 89) der ve onu Sumer'lerin Dumu-zid'ine bağlar. Samiler, Mezapotamya'yı istila edince Sumer tanrılarını benimsemişler, ne var ki onların adlarını ve ozelliklerin coğunu değiştirmişlerdir. Kaldı ki Mezapotamya'nın ceşitli kentlerinde de ortak tanrılar aynı adla anılmazlardı. Ayrıca, her kentin koruyucu ozel bir tanrısı da vardı. Kimi kaynaklarda bu adlar birbirlerine karıştırılmış ve Sumer tanrıları coğunlukla Sami dilindeki adlarıyla tanıtılmıştır. Sumer tanrılarının adlarını yeniden duzenleyen Prof. Kramer'e gore once su vardı. Tanrı An (Gok. An-sar: Tum gok)'la tanrı Ki(Toprak. Ki-sar: Tum dunya) bu sudan doğdular. Onların birleşmesinden Enlil(Hava) meydana geldi, gokle toprağın arasını doldurdu. Enlil, karanlık goğu aydınlatmak icin Nanya (Ay)'yı yarattı. Nanna da Utu (Guneş)'yla İnanna (Aşk ve savaş)'yı yarattı. Samilerde bu tanrılar Sin (Nanna), Şamaş(Utu) ve İştar(İnanna) adlarıyla anılırlar. Enlil ilkin An (Samilerde Anu)'ın buyrukalrını yerine getiriyordu, sonra dunyayı Ki'nin elinden alarak yonetmeye başladı, daha sonrada An'ın yerine gecti ve butun evrenin egemeni oldu, aynı zamanda Nippur kentinin koruyucusuydu. An'la Ki'den doğan bir başka tanrıda tatlı suların ve bilgeliğin tanrısı Enki (Samilerde Ea. Prof. Kramer "An'ın cocuğu olduğu soylenebilir" demekle yetiniyor, Enuma Eliş'de ileri surulen bu doğumu kesin bulmuyor)'dir, sanatı koruyor ve derinde yaşıyordu. Enlil toprağın egemenliğini eline gecirdiği sırada İnanna'nın ablası gok-tanrılacalardan Ereşkigal'i Kur(Yeraltı ulkesi)'a kacırmıştı. Bu yeraltı ulkesinde Annunaki (yargıcık yapan ve An'ı soyundan gelen yeraltı tanrıları)'ler vardı, ulkenin kapısını Neti(Samilerde Nedu) bekliyordu. Gılgamış Destanı'nda bunlardan başka şu tanrıların adları anılmaktadır: Adad (Fırtına yağmur tanrısı), Antum (An'ın karısı), Absu (Tanrıları meydana getiren su), Aruru (Yaratıcı tanrıca. Endiku'yu kilden yarattı), Aya (Utu'nun şafağı ve gelini), Belit-Şeri (Yeraltı yargıclarının zabıt katibi), Dilmun (Cennet. Sadece tanrılar gidebiliyor, bir de tufan'dan kurtulup olumsuzleştirilen Utnapiştim ya da başka bir anlatımdaki adıyla Ziusudra orada yaşıyor), Dumuzi (Ya da Dumu-zid. Samilerde Tammuz ya da Temmu. Verimlilik tanrısı. Coban demek. İnanna'nın da kocası), Endukugga ve Nindukugga (Yeraltı tanrı ve tanrıcası. Enlil'in ana-babası), Enkidu (Aruru'nun yarattığı yabanıl yaratık. Daha sonra hayvanların koruyucu tanrısı oluyor), Enugi (Sulama tanrısı), Haniş (Kotu havayı haber veren goksel varlık), Humbaba ya da Huvava (Sedir ormanı bekcisi canava, Anadolu'lu bir tanrı olduğu sanılıyor), İgigi (Gok tanrılarının ortak adı), İnsan-akrep (Tanrıların karşıtı. Su tarafından tanrılarla savaşmak icin bircokları yaratılmış. Guneşin battığı yerde nobetci), İrkalla ( Ereşkigalin bir başka adı), İşullana (An'ın bahcivanı. Aşkına karşılık vermediğinden oturu İnanna tarafından kostebeğe donuşturuldu), Lugabanda (Coban-tanrı. Aynı zamanda kral. Gılgamış'ın babası ya da koruyucusu), Mammetum (Alınyazısı-tanrısı), Namtar (Uğursuzluk şeytanı, hastalık getirici. Yeraltı ulkesinin başpapazı), Nergal (Yeraltı tanrı.Ereşkigal'in kocası), Ningal (Ay tanrısının karısı, guneşin annesi), Ningirsu (Ninurta'nın eski adı. Verimlilik tanrısı), Nirnurta (Ningirsu'nun yeni adı. Savaş ve bereket tanrısı), Gizzida ya da Ningizzida (Bereket tanrısı. Hayat ağacının efendisi olarak niteleniyor. Buyu de yapıyor. Daha sonra Dumu-zid'le birlikte goğun kapısını bekliyor), Ninhursag (Ana tanrıca. Ki'nin başka adı. Enki'nin karısı),Ninki (Ninhursag ya da Ki'nin bir başka adı olduğu sanılıyor. Destanda Enlil'in annesi), Ninsun( Bilgelik tanrıcası. Lugulbanda'nın karısı ve Gılgamış'ın annesi), Nisaba (Tahıl-tanrıca), Puzur-Amurri (Utnapiştim'in dumencisi), Samukan (Sığırların tanrısı), Siduri ya da Sabit (Şarap yapımcı kadın. İnanna'nın bir başka adı olabileceği one suruluyor), Silili (Goksel kırsak, goksel aygırın da annesi), Şullat (kotu hava habercisi. Haniş'in bir başka bicimi) Şulpay (Şolen yoneticisi tanrısı) Ubara-Tutu (Utnapiştim'in babası, mitolojik kral), Utnapiştim (Sumerlilerin Ziusudra'sına Samilerin verdiği ad. Unlu tufan kahramanı), Urşanabi (Utnapiştimin'in kayıkcısı. Dilmun'a gitmek icin olumcul suları hergun geciyor), Yedi bilge (Yedi kente uygarlık getiren getiren Sumer bilgeleri)

Asur-Babil Dini:

Mezapotamya coktanrıcılığı. Mezapotamya, Dicle'yle Fırat nehirleri arasındaki bolgenin adıdır. İ.O. XI. yuzyıla doğru Turkistan bozkırlarından ve Elam dağlarından inen Sumerler bu bolgeye egemen olarak buyuk bir uygarlık kurmuşlardı. İlkel totemleriyle canlıcılık inanclarını geliştirerek coktanrıcılığın ozel bir bicimi olarak kent-tanrıcılığı oluşturdular, Kent-tanrıcılığı, butunuyle, canlıcılık anlayışıyla geliştirilmiş bir totemcilik uzantısıdır. İlkel kabilelerde nasıl her kabilenin koruyucu bir totemi varsa oylece her kentin koruyucu tanrısı olmuştur. Bu tanrı, kendilerine korku veren ya da yarar sağlayan hayvan, yıldız, guneş, toprak, deniz dağ vb gibi doğa varlık ya da olayların canlılık anlayışıyla kişileştirilmiş bicimidir. Orneğin Mezapotamya'da hem denizci, hem tarımcı bir ulus haline gelen Sumerler, denizi kişileştirip adına Tiamat demişlerdir. Kentlerin bu totem-tanrıları, ulke capında bir coktanrıcılık meydana getirmiştir. Kent-tanrılarının gucu , kentlerinin gucuyle artmış ya da azalmıştır. İ.O. XXV. Yuzyıldan ihtiabaren Asurlular ve Babilliler bu bolgeye egemen olunca Sumer coktanrıcılığı buldular ve
ve kendi kent-tanrılarıyla Sumer tanrılarını birleştirdiler. Asur-Babilonya uygarlığı, Sumer uygarlığının ustune kurulmuş ve kulturunu ondan alan bir uygarlıktır. Bu uygarlık, ozellikle Hamurabi(2003-1961) cağında doruğuna yukselmiştir. 282 maddelik unlu Hamurabi yasasını Hamurabi'ye tanrı Şamaş (Marduk)'ın yazdırdığına inanılır.

Derleyen: - Arch Fiend -
__________________