Masonluğun Tarihcesi
Yoğun araştırmalar icin harcanan caba ve zamana karşın, henuz masonluğun nerede ve nicin kurulduğu tam olarak anlaşılamamştır.Gerceklerin iyi niyetli ancak bilgisi yetersiz kimi mason tarihcilerce carpıtılması sonucu bulunanaması masonluğun tarihi hakkında yeterli bigi bulamamamıza neden olmaktadır.Yaklaşık olarak yuz elli yıldan bu yana, mason tarihciler geleneksel tarihlerini ceşitli yontemlerle araştırmaya calışmaktadırlar ve 1717 yılında İngiltere Buyuk Locasının kuruluşundan onceki donemlere ilişkin, belgelere dayanan gercek kanıtların taramasıyla ilgilenmektedirler. Diğer taraftan, bu tur bilimsel sayılabilecek araştırma ve yayınlara karşın, gizemci ya da romantik diye tanımlayabileceğimiz bazı mason araştırmacılar işleri daha da karıştıran yayınlar cıkarmaktadırlar. Bu durumda, duşunsel masonluğun tarihine iki temel yaklaşımın bulunduğunu ileri surebiliriz; doğrulanabilir olgu ve belgelere dayanan bilimsel (ya da otantik) yaklaşım ve masonluğu gizemci gelenekler cercevesine oturtmaya calışan, rituelik oykuler ve simgeler aracılığı ile ceşitli
ezoterik (icrek) geleneklere bağlamaya calışan romantik yaklaşım. Kafaları karıştıran durum ise her iki yaklaşımın kendi iclerinde de celişmesidir.
Masonlar, masonluk tarihine ilişkin temel bilgilerini doğrudan kendi rituellerinden edinirler. Ceşitli torenler sırasında, Kudus'te Suleyman Tapınağının yapımını,orada calışan cırak ve kalfa duvarcıları, onların başındaki usta Hiram'ı,
mason gizlerini acığa vermek istemeyen Hiram'ın olduruluş oykusunu oğrenirler. Rituellerde ortaya konulan tarih, masonluğun Hz. Suleyman zamanında (İO 950) varolduğu ve o gunlerden beri yaşayan bir sistem olarak suregeldiği bicimindedir. Oysa, rituellerin amacı tarihsel gercekleri ortaya koymak değil masonluğun ilke ve oğretilerinin aktarıldığı dramatik bir oyku sunmaktır.
Resmi anlamda ilk mason tarihi, 1723 yılında James Anderson'un ilk Buyuk Loca icin kaleme aldığı"Temel Yasa"nın bir bolumu olarak yazılmıştır. Anderson'un calışması, cennet bahcesindeki Hz. Adem'den başlayarak, 1717 İngiltere Buyuk Locasının kuruluşuna kadar suren, geniş bir masonik soylenceden ibarettir. Bu tarih yorumu nedeniyle Anderson sert eleştirilere uğramıştır. Ancak, onun bir tarihci olmayıp, o donemde yeni olarak duşunulebilecek bir kuruma onurlu bir gecmiş kazandırmaya uğraştığı duşunulurse bu eleştirilerin haksızlığı anlaşılır.
1738 Yılında, Anderson Temel yasasının yeni bir baskısını hazırlar.
Sınırsız duş gucunun egemen olduğu yeni bir tarih yorumu yaparak, İngiliz masonluğunun 10. yuz yıldan 1717 yılına kadar ayrıntılı bir tarihini verir. Kral Edwin'in 926 yılında York kentinde duzenlediği buyuk toplantıyı Buyuk Locanın ilk bir araya gelişi olarak ileri surer.Ve bu toplantıların duzenli bir bicimde 1700'lere kadar yapıldığını savunur.Mimarları ve inşaat mesleğini uygulayanları korumuş olan tum İngiliz soylularını ve bilinen tarihi kişileri buyuk ustat olarak listesine alır. İlk baskıda hak ettiği hoş goruyu, ikinci baskıda yer alan ayrıntılı ancak kanıtlanması olanaksız
savlar nedeniyle yitirir. Ustelik Anderson'un Eylemsel masonlukla Duşunsel masonluk arasında hic ayrım yapmamış olması da onemli bir eksikliktir. Anderson'un yapıtı Buyuk Loca adına yazıldığı icin, sonraları neredeyse kutsal bir niteliğe ulaşmış, icerdiği tarih yorumu uzun sure tartışılmamış, masonların kendi tarih anlayışlarını derinden etkilemiştir. Anderson'un eylemsel-duşunsel masonluk ayrımını hic yapmamış olması, bilimsel yaklaşıma bağlı tarih araştırmacılarını huzursuz ederek, bu resmi tarih yorumunu eleştirmeye yoneltmiş ve eylemsel masonluk ile duşunsel masonluk arasında doğrudan bir bağlantı kurma arzusunu yukseltmiştir. Gun ışığına cıkan her kanıt kırıntısı bile dikkatle incelenmiş, araştırma alanları mimari kayıtlardan
eski lonca defterlerine kadar genişletilmiştir. Amac aşikÂrdır: eylemsel masonluktan duşunsel masonluğa donuşumun kanıtlanması gerekmektedir. Gercekten de, araştırmacılar İskocya'daki eylemsel mason localarının ilginc ozellikler gosterdiğini
kanıtlamışlardır. Bu localar coğrafi olarak birbirinden ayrı birimler biciminde duzenlenmişler ve ulkedeki tum inşaat işlerini surdurup denetlemişlerdi. İskoc eylemsel masonluğunda, bir başka locanın bolgesine gecen inşaatcıların kendilerini tanıtabilmek icin, ceşitli gizli parola ve işaretleri kullandıkları da belirlenmiştir. Bu durum, farklı locaların, en azından bu tanıtım işaretlerini ve parolaları saptamak icin bir araya geldiklerini, bu buluşmaların da locaları birleştiren bir orgutlenmenin ilk adımı olduğu duşunulebilir. Ote yandan, araştırmalar, İskocya'daki sozkonusu eylemsel locaların 16. ve 17. yuz yıllarda, inşaat mesleğinden olmayan kişileri de "kabul edilmiş" ya da "centilmen" mason niteliğiyle aralarına uye olarak aldıklarının sarsılmaz kanıtlarını ortaya koymuştur. Ustelik, 17. yuz yılın sonlarına doğru bazı localarda kabul edilmiş uyeler coğunluğu ele gecirmişler ve bu değişimi gosteren localar tumuyle duşunsel bir nitelik kazanmışlardır.
İskocya'da belirlenen bu eylemselden duşunsele geciş kanıtları karşısında, İngiltere masonluğunun savunusu oldukca ilginctir. Onlara gore, yapılan araştırmalar İngiltere'de tam anlamıyla gelişmiş eylemsel locaların bulunmadığını gostermektedir. Ortacağ'da İngiliz duvarcıların orgutlenmesi, alet ve takımların saklandığı ve dinlenme zamanlarının gecirildiği basit bir barakadan ibarettir ve bunun otesinde onemli bir gelişme gostermemiştir. 1600 Yıllarında, İngiliz lonca sistemi zaten cokmuş durumdadır. Ne yoresel duzende orgutlenmeler, ne de gizli tanıtım işaretleri saptanabilmiştir. Hele eylemselden duşunsele geciş donemini belirleyen karma localara yonelik hicbir ipucu yoktur. Kısacası, soz konusu geciş ya da donuşum kuramı İngiltere icin pek gecerli gorulmemektedir. Bu durumda, İngiliz mason kuramcılar, kabul edilmiş masonluğun hic bir eylemsel oncule bağlı olmadan İngiltere'de kendiliğinden yepyeni bir kurum olarak doğduğunu ileri surmekten kacınmamışlardır.
Ozetle İngiliz mason tarihcilerin bir bolumune gore, bugunku masonluk İngiltere'den, hic bir onceliği olmaksızın ve hicbir başka ulustan etkilenmeksizin, kaynaklanmıştır.Lakin, zamanla, duşunsel masonluğun doğrudan kaynağı olabilecek duvarcı orgutlerinin İngiliz Adalarının dışında varolabileceği tartışılmış ve derinlemesine bir araştırmaya yonelinmiştir.
Oncelikle, Roma'nın "Collegia Fabrorum"ları, yani meslek orgutleri ele alınmıştır.Coğu zaman, "Collegia" sozcuğune gizemci ve duşunsel kult anlamları yakıştırılmaya calışıldığı olmuştur. Oysa, Collegia'lar Roma'nın, varlıkları en eski cağlara kadar uzanan esnaf ve zanaatkÂr dernekleridir. Bunlar arasında ozellikle "Magistri Comacini" (Como Ustaları) 7. ve 8. yuz yıllarda
tum Orta Avrupa'ya yayılmış bir inşaatcı topluluğudur. Bu orgutun en onemli iki niteliği; kendi icinde bir derecelenme sistemi uygulaması ve uyeler arasında sıkı bir kardeşlik bağının kurulmuş olmasıdır. Roma mimari anlayışını Avrupa'ya yayan bu topluluk, Gotik mimarinin geliştiği 10. yuz yılda etkisini yitirmiştir.
Daha sonraki donemlerde, Orta Avrupa lonca sisteminde ve mimar-duvarcı-taş yontucu mesleklerinin orgutlenmesinde Collegia'lardan esinlenilmiş olduğu duşunulebilir. Anadolu'daki Ahi lonca orgutlenmesinde, Bizans yoluyla aktarılan Roma Collegia'larının etkisinin olup olmadığı ayrı bir inceleme konusu olabilir.
Yaklaşık olarak 8 yuz yılla 12. yuz yıllar arası Avrupa'da, inşaatcılık calışmaları manastırların catısı altında surdurulmuştur. Eylemsel masonluğun en parlak donemini yaşamasını sağlayan Gotik mimari stili de manastırlarda ortaya cıkmıştır. Muhteşem Gotik katedralleri inşa eden masonlar,manastırlarda oldukca huzurlu bir yaşam ve calışma olanakları bulmuşlardır. Roma Kilisesinin manastırlar uzerinde giderek artan baskıcı denetimi ve Gotik mimarinin etkisini yitirmesi uzerine, bu masonlar zamanla manastırlardan bağımsızlaşmışlar ve Collegia'lardan ornek alarak kendi orgutlerini oluşturmuşlardır.
Ortacağ sonrasında Fransa'da oluşturulan meslek birliklerine genel olarak "Compagnonage" denir. Sozluk anlamı "birliktelik" olan bu orgutler ekonomik kriz donemlerinde meslektaşlar arası dayanışma oluşturmak ve guvence sağlamak amacındadırlar. Birer oncu sendika niteliğinde olan bu kuruluşlar, zamanına ne devletce desteklenmişler ne de kilise tarafından korunmuşlardır. Duvarcılarla birlikte diğer meslek gruplarından kişileri de barındıran "Compagnonage" orgutlerinin amblemlerinde gonye ve pergel bulunması oldukca anlamlıdır. Yine Ortacağ sonrasında, bu kez Orta Avrupa'da, ozellikle Almanya'da orgutlenen eylemsel masonlar "Steinmetzen" yani taş ustaları olarak adlandırılırlar. 12.Yuz yıldan başlayarak, manastırlarla tum bağlantılarını koparan duvarcı orgutleri, 13-17. yuz yıllar arasında tum Avrupa'ya yayılmışlardır. "Steinmetzen"ler 14. yuz yılda Strasbourg kentini us edinen bir merkezi orgutlenme oluşturmuşlar ve 1452 yılında da bir anayasa duzenlemişlerdir. Ancak, hem Compagnonage'lar hem de Steinmetzen'ler uzerinde yapılan araştırmalar duşunsel nitelikte bir calışmanın varolduğu hakkında herhangi bir kanıt ortaya cıkaramamıştır. Otantik araştırma anlayışına bağlı bazı mason tarihciler, duvarcı orgutleri ile duşunsel masonluk arasında doğrudan değil de, dolaylı ilişkiler olasılığı uzerinde durmaktadırlar.
Bu yaklaşım, duşunsel masonluğun kurucularının zamanında acıkca uygulanması olanaksız eylem ve duşunulerini gizlemek amacıyla, kendilerine eylemsel bir orgut gorunumu verdikleri varsayımını irdelemektedir.
15. Ve 16. yuz yıllar, siyaset ve dinin ic ice gectiği ve fikir ayrılıklarının savaşlara bile yol acabildiği huzursuz bir donemdir. Ozellikle dinsel kurallara uymayan kişilere şiddetli yasal yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu kurama gore ilk duşunsel masonlar, devlet politikalarına ve dinsel uygulamaların katılığına karşı cıkan ve toplumsal gelişmenin sağlanması amacıyla ceşitli goruş ve inancta kişileri bir araya getirmek isteyen kişilerdir. Yaklaşımları devrimci bir nitelikte olmakla birlikte,
gecerli dinsel yapıyı alaşağı etmeyi duşunmeden, vicdanların ozgur kılındığı bir toplum duzenini kurmak arzusundadırlar.
Yine bu dolaylı etkilenme kuramı cercevesinde, bir alternatif goruş de,
masonluğun kaynağına duşunsel acıdan değil de, bir hayır kurumu niteliği acısından yaklaşmaktır.Bu varsayım, masonluğu 17. yuz yılda gelişen bir yardımlaşma orgutu olarak ele alır.
Duşunsel masonluğun kaynağına ilişkin olarak geliştirilen diğer bazı kuramlar da, eylemsel masonluğun tumuyle dışında bulunan bir takım toplulukları ele almışlardır.Bu topluluklardan biri Gul-Hac Orgutu (Rozikrusyen'ler). Bu topluluk 16. yuz yılda Almanya'da ortaya cıkmıştır.Kurucusu, gercekten yaşayıp yaşamadığı bilinemeyen Christian Rozenkreutz isimli bir kişidir. Bu orgut 17. yuz yılda Fransa ve İngiltere'yi de kapsayan geniş bir alana yayılmayı başarmıştır. İlk bakışta hem localar, hem de dereceler acısından masonlukla buyuk benzerlikler gostermektedir. Gul-Hac orgutu ozunde gizemci bir topluluktur. Evrenin ve yaşamın gizlerini tumuyle gizemci bir yaklaşımla, hermetizm ve kabala gibi uygulamalarla tanımaya calışmaktadırlar.
Masonluğun hemen her ritinde bulunan "Gul-Hac Şovalyesi" derecesi nedeniyle,
duşunsel masonluğun Gul-Haclardan kaynaklandığı sıkca ileri surulmuştur. Oyle ki, İngiltere'deki ilk duşunsel masonlar arasından bazılarının aynı zamanda Gul-Hac orgutune uye olduklarının bilinmesi, doğrudan bir bağlantının kanıtı olarak sunulmuştur. Bazı savlar masonluğun, Gul-Hac'ların İngiltere'deki şubesi olduğu noktasına kadar vardırılmıştır.
Duşunsel masonluğun kaynağı olabilecek orgutler arasında belki de uzerinde en cok durulmuş ve tartışılmış olanı Tampliye'lerdir. Ozellikle, bir cok mason ritinde bazı yuksek derecelerin adı olarak "Tampliye Şovalyesi" unvanının benimsenmiş olması dikkatleri bu orgut uzerine cekmiştir. Bir keşiş-şovalye tarikatı olan Tampliye'ler, 1118 yılında Kudus'te kurulmuştur. Gorunen amacları, Hıristiyanların Kutsal Topraklar'da esenlik icinde yolculuk yapabilmelerini sağlamaktı. Bir adı da "İsa'nın Yoksul Askerleri" olan bu tarikat, Kudus'te Suleyman Mabedinin yıkıntılarının
bulunduğu bir bolgede yerleşmişti. Bu nedenle de, aynı zamanda "Tampliye" yani tapınak tarikatı adı ile tanındılar. Tampliyeler, 1128 yılında toplanan Troy konsilinde, St. Bernard'ın girişimleri ile Roma Kilisesi tarafından onaylandı ve Papa'dan başka hicbir otoriteye hesap vermeyecek bir statuye kavuştu.Tarikat kısa surede tum Avrupa'lı soylulardan ve dinsel kurumlardan parasal destek gordu ve hızla gelişti, hem uyelerinin sayısı, hem de mal varlığı arttı. Zamanla, bankerlik işlemlerine
de başladılar. Para ve değerli malların para karşılığında bekciliğini yapıyorlar, faiz karşılığı borc veriyorlar, Avrupa limanları ile Filistin arasında kredi mektubu, cek gibi işlemler uyguluyorlardı. 12. Yuz yıl sonlarına doğru, topluluk tum Avrupa'ya yayılmış, yaklaşık 30.000 uyesi bulunan ve inanılmaz bir mal varlığına sahip bir guc haline gelmişti. Tarikat tarafından, kopruler, yollar, katedraller ve şatolar inşa edilmişti. Tampliyeler artık Fransa ve İspanya krallarına bile borc verir duruma gelmişlerdi. Doğu'da, Filistin'de Muslumanlarla ilişkilerini geliştirmişler ve ozellikle Sunni otoriteye
karşı cıkan Şii-batıni İslam tarikatleriyle (Lubnan'da Durzi'ler ve Suriye'de Haşhaşi'ler)
dostluk kurmuşlardı. Ancak, once Kudus'un sonra diğer Kutsal Toprakların tekrar Muslumanların eline gecmesi, Tampliyeler'in prestijini sarstı. Ellerinde bulundurdukları buyuk maddi guc, Fransa kralı IV. Philip'i huzursuz etmekteydi. Nihayet, Avignon kentinde zorunlu olarak ikamet etmekte olan V. Clement, Philip'in politik baskılarına dayanamayarak, Tampliye tarikatının duzmece suclamalarl yargılanmasına karar verdi. 1309 Yılında, Fransa'da bulunan şovalyeler Buyuk Ustatları Jacques de Molay ile birlikte tutuklandılar. Suclamalar, dinden cıkarak şeytana ve puta tapma ile sapık cinsel ilişkilerdi. Bir cok şovalye engizisyonun işkenceleri ile can verdi. Suclarını itiraf etmeyen Buyuk Ustat Jacques de Molay ile iki onde gelen şovalye 1314'te Paris'te yakılarak olduruldu. Tarikat Papa tarafından kapatıldı ve tum taşınmaz malları Hospitallier tarikatına devredildi. Tum nakit varlıklar da Fransa kralının kasasına aktarıldı. Bazı kaynakların ileri surduğune gore, 1309 yılındaki tutuklamadan kacan kimi şovalyeler İskocya'ya kacmıştı. Burada bulunan yerel Tampliye orgutune sığınan bu kacaklar, İskoc kralı Robert Bruce'un ordusuna katılarak 1314 yılında İskocya-İngiltere savaşına katılmışlar ve daha sonra da Heredom yakınlarında bulunan Kilwinnig isimli bir eylemsel mason locasına girmişler. Kesin olarak kanıtlanamayan bu savlara gore, Tampliyeler daha 14. yuz yıl başlarında, ilk kabul edilmiş masonlar olmuşlar. Aynı goruş, Avrupa'nın diğer ulkelerinde bulunan Tampliyeler'in de ceşitli localara katıldıkları biciminde yinelenmiştir. Tampliyeler en guclu oldukları donemlerde, Avrupa'nın hemen her yerinde ceşitli loncalar ve meslek dernekleri ile yakın ilişkiler kurmuşlardı. Tarikatın her şubesinde, onde gelenler arasında bir "Magister Carpentarus" bulunurdu ki bunlar gercek mimarlardı. Tarikat ozellikle Paris'te cok gucluydu. Kentin yaklaşık ucte biri tarikatın denetiminde ve kralın yargılaması dışındaydı. Tampliyeler'e bağlanan meslek kuruluşları ozgur dernekler olarak kabul ediliyorlar ve kraliyet yargıclarının yetkilerinin dışında kalıyorlardı. Boylece harac, angarya, goz altı gibi yaptırımlardan kurtulan tum bu meslek sahipleri tarikatın kurallarına gore yaşıyorlardı. Tampliyeler'in 1314 yılına kadar olan tarihleri sağlam belgelere ve kanıtlara dayanmaktadır.Ancak, mason localarına katıldıklarına dair tutarlı kanıtlar bulunamamıştır. Yalnızca,
"Rite de Bouillon" adı verilen bir 18. yuz yıl yazmasında, duşunsel masonluğun Tampliyeler'den kaynaklandığını belirten bir rituel saptanmıştır. Aslında, bir adı da "Eski İskoc Riti" olan Bouillon riti Andrew Michael Ramsay tarafından kurulmuştur.Ramsay bu ritin kuruluşunu 1737 yılında başlatmış ve duşunsel masonluğun Tampliye kaynaklı olduğunu savunmuştur. Bu rit, 1758 yılında "Olgunlaşma Riti"ni, 1786 yılında da "Eski ve Kabul Edilmiş İskoc Riti"ni doğurmuştur.
Duşunsel masonluğun kaynaklarına ilişkin diğer bir buyuk kuramlar topluluğunu, genel olarak "romantik kuramlar" olarak adlandırmak olasıdır. Bu kuramlar şu ana akımlara indirgenebilir:
a) İcrek Yaklaşım
Bu yaklaşım mason ilkelerinin, ritlerin, simgelerin ve rituelik terimlerin,
diğer icrek orgutlerdeki unsurlarla olan benzerliklerinin irdelenmesi ve bulunan benzerliklerin rastlantısal olmayıp kasdi olduğunun savunulması ve boylelikle diğer icrek orgutlerle gelenek bağlarının kanıtlanabileceği savlarına dayanan yaklaşımdır.
Bu anlayışta, ilke ve coğu simgelerin evrensel olabileceği goz onunde tutulmadan,
tum inisiyasyon toreni aracılığı ile girilen orgutlerin, gercek ya da zorlama benzerlikler
aracılığıyla, duşunsel masonlukla bağlantısı olduğu duşunulmektedir. Bu tur icrek orgutler arasında İsis-Osiris kultleri, Gnostik tarikatler, Pisagorculuk, Mitracılık, Orfizm, Kabalacılık, Simyacılar, Gul-Hac orgutu gibi topluluklar bulunmaktadır.
b) Gizemci Yaklaşım
Masonluk mesleğinin, duşunsel oğeleri ile birlikte, ezelden beri suregeldiğini,
ozunde Hıristiyanlık değerlerini iceren bir kurum olduğunu, Orta Cağ'dan itibaren lonca sistemi ile butunleştiğini, dereceler biciminde orgutlenme ve nesiller boyu mason gizlerinin aktarılması gibi unsurlar nedeniyle gizemci bir sisteme donuştuğunu savunan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın bir hareket noktası da simgelerdir. Mason simgelerinin ceşitli dinler, tarikatler, gizli orgutler ve gizemci kurumların simgeleri ile karşılaştırma ve ilişkilendirme yolunu tutar.
c) Gelenekci Yaklaşım
Anderson geleneğini surdurerek, duşunsel masonluğu cennet bahcesine ve Adem'e kadar geri goturur. Kesin belge ve kanıtların bulunduğu donemlerde bile, masonluğun değişim ve gelişmelerini yadsıyarak, rituelin tum ayrıntıları ile ezelden beri uygulana geldiğini savunan, tam anlamı ile dogmatik bir anlayıştır.
__________________
Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Masonluğun Tarihcesi
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●61 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Felsefe / Psikoloji / Sosyoloji Masonluğun Tarihcesi