Osmanlı İmparatorluğu'nun yaklaşık altı yuzyıllık yaşam sureci icinde devletin yonetildiği merkez olan "saray", birkac kez yer değiştirmiş, once Bursa'dan ikinci başkent Edirne'ye sonra da İstanbul'a taşınmış daha sonra da İstanbul'da belirli aralıklarla bir mekÂndan başka bir mekÂna aktarılmıştır. İstanbul başkent olduktan sonra bu kentte kurulan ilk saray, Saray-ı Atîk-i Âmire'dir (Eski Saray-1453/1478). Bu ilk yonetim merkezini Saray-ı Cedîd-i Âmire (Topkapı Sarayı-1478/1856) izlemiş daha sonra padişah, Topkapı, Eski Cırağan, Beşiktaş Sahil Sarayı ve Eski Beylerbeyi Sarayı'nı aralıklarla kullanmış, 1856' da Dolmabahce Sarayı'nın tamamlanmasıyla da yonetim bu yeni yapıya taşınmıştır. 1877 yılında yonetim bir kez daha yer değiştirmiş, 1877'den 1909'a kadar Yıldız Sarayı'nda kalınmış daha sonra 1922'de saltanatın kaldırılışına kadar Dolmabahce Sarayı, yonetim merkezi olarak eski onemini yeniden kazanmıştır. 1856 yılında tamamlanarak kullanılmaya başlanan ve Osmanlı sultanlarının İstanbul'daki ucuncu buyuk sarayı olan Dolmabahce Sarayı, donemin kulturel yapısını, sosyal ve sanatsal etkilenmeleri, eğilimleri, saray orgutundeki değişimleri onemli olcude yansıtan mimarî bir butundur. Batı ile ilişkilerin yoğunlaştığı 19. yuzyılda bu saray; Boğaz girişindeki Dolmabahce kıyılarında bir prestij yapısı olarak hızla buyumekte olan kentin siluetini de değiştirerek inşa edilmiştir. Burada, Topkapı Sarayı'nda olduğu gibi zaman ve gereksinimlere bağlı olarak gelişen bir yapılar topluluğu yerine, yeni bir anlayışla, onceden saptanan bir yapı tasarım programı gercekleştirilmiştir. Cağın eğilimlerine uygun olarak daha onceki saraylarda gorulmeyen Saray-ı HumÂyûn Tiyatrosu gibi yapılar da boyle bir butun icinde birer yenilik niteliğinde yer almışlardır.
Yuksek duvarlarla cevrili bir ana yapı ile, sarayın tum yonetim ve yaşam gereksinimlerini karşılayan ek yapılardan oluşan, kendi kendine yeterli bu yapılar topluluğunda ağırlık, denize paralel olarak gelişen ana saray yapısındadır. Ana yapıda, yeni bir anlayışla, Mabeyn-i HumÂyûn ile Harem-i HumÂyûn, bağlantılı tek catı altında birleştirilmiş ve bu mekÂnlar grubunu ortada Muayede Salonu birbirine bağlamıştır. Bu yapıları, deniz yonunde aynı kutlenin uzantısı gorunumunu veren Veliaht Dairesi izler. Ancak gercekte, bugun Mimar Sinan Universitesi Resim Heykel Muzesi olarak kullanılan Veliaht Dairesi, ana yapının son bolumu olan Harem-i Hu-mÂyûn'dan yuksek duvarlarla ayrılmıştır. Planda, Osmanlı mimarî geleneği ve yaşam ozelliklerine bağlı duzenlemeler terkedilmeden Batılı ogelerden de yararlanılmış, dış ve ic suslemelerde ise alışılmışın dışında, Batı ağırlıklı ve oldukca yoğun bezemeli, gorkemli bir usluba yonelinmiştir. Sarayın inşa edildiği alan ve yakın cevresinde (Kabataş-Beşiktaş) yerleşimin, cok eskilere dayandığı bilinmektedir. Bazı antik kaynaklara gore unlu mitolojik gemi Argo, bu kıyıya yanaşmış ve bu yore antik cağ boyunca, geminin kaptanı İason'un adından tureyen İasonion adıyla anılmıştır. Bizans cağına ait araştırmalarda ise bu cevrede bir Bizans sarayı ile hipodrom gibi yapıların bulunduğu belirtilmektedir. İstanbul'un Osmanlılarca fethinden sonra bu yorenin onemini surdurduğu ve cami, koşk, ceşme gibi yeni yapılarla donatıldığı ceşitli kaynaklardan anlaşılmaktadır.
Dolmabahce Sarayı'nın inşa edildiği alan ise, kaptanpaşaların gemilerini demirledikleri, geleneksel veda torenlerini yaptıkları buyuk bir korfezdir ve 17. yuzyıla kadar bu niteliğini koruyacaktır. Onceleri, "Beşiktaş" semti ile sarayın bulunduğu cevre birlikte anılacak, ancak 17. yuzyıldan sonra, zamanla bataklık haline gelen bu korfez doldurularak daha sonraki yapılaşmalara zemin hazırlanacak ve Dolmabahce adını taşıyan yeni bir alan elde edilecektir. Korfez, I. Ahmed Donemi'nde (1603-1617) Sadrazam Nasuh Paşa'nın yardımlarıyla doldurulmaya başlanmış (1614), bu işlem II. Osman Donemi'nde tamamlanmıştır. Evliya Celebi unlu SeyÂhatnÂmesinde, bu konuyla ilgili bilgi vermekte ve bu yorede kucuk servili bir bağ olduğunu, bataklık haline gelen korfezde, II. Osman'ın fermÂnı ile butun donanma gemileri ve İstanbul'un yirmi bin kayık ve mavnasıyla denizin doldurularak 400 arşınlık bir meydan oluşturulduğunu belirtmektedir.
Topoğrafyadaki bu değişiklikle, Beşiktaş'taki hasbahce ve Kabataş'taki Karaabalı (Karabali) Bahceleri de birleştirilmiş, elde edilen bu geniş alan, uzun yıllar padişahların hasbahcesi olarak kullanıldıktan sonra koşk, ka-sır gibi yapıların inşasıyla yapılaşmaya acılmıştır. Doldurulmadan once korfez ve yakın cevresinde bulunan ceşitli koşk, kasır ve sahil sarayların adlarına kaynaklarda rastlanmaktadır. Bunlardan, Kaptan Paşa Yalısı iken Cağalıoğlu Yalısı adını alarak II. Beyazıd (1481-1512) tarafından kullanılan yapıyı ilk ornekler arasında gosterebiliriz. Kanuni Donemi'nde de (1520-1566) bu cevre onemini surdurur ve bahceleri ile (Karaabalı Mehmed Baba) unludur. Evliya Celebi ise "Bu civarda II. Selim'in (1566-1574) yaptırdığı kasır ve havuzdan başka yapı yoktur" der. I. Ahmed'in (1603-1617) yaptırdığı bir koşkun ise ne kadar ayakta kaldığı bilinmemektedir.
IV. Mehmed (1648-1687) Donemi'nde inşa edilen yeni yapılarla bu yorede, yazlık Beşiktaş Sahil Sarayı adıyla anılabilecek bir yapılar topluluğu oluşmuştur. Unlu Cinili Koşk'un de bu donemde inşa edildiği (1678-1680) bilinmektedir.
III. Ahmed Donemi'nde (1703-1730) genişletme ve onarım calışmaları surmuş, 1719 yılında henuz bir hasbahce olan Dolmabahce'nin harap durumdaki kapısı, duvarı ve icindeki yapılar onarılarak Beşiktaş Sarayı ile birleştirilmiş ve tum bu alan yuksek duvarlarla cevrilmiştir. Boylece III. Ahmed Donemi'nde bahce ile yapılar butunleşmiş ve Beşiktaş Saray-ı HumÂyûnu adını almıştır.I. Mahmud Donemi'nde, Dolmabahce'nin hemen arkasındaki tepeye Bayıldım Koşkleri yapılmıştır (1748). Beşiktaş Saray-ı HumÂyûnu, III. Osman (1754-1757) ve I. Abdulhamid (1774-1789) donemlerinde onarım ve eklemeler yapılarak yaşatılmıştır. III. Selim (1789-1807) Donemi'nde ise cevredeki koşk ve kasırlar en gelişmiş şeklini almıştır. Bu donemde kıyıdaki yapılar, Beşiktaş Saray-ı HumÂ-yûnu ile başlamakta ve Defterdarburnu'ndaki Hatice Sultan Sarayı'na kadar uzanmaktaydı. Bu kıyı şeridi o yıllarda Boğazici'nin en gozde yeriydi.
III. Selim zamanında Beşiktaş Saray-ı HumÂyûnu'nda onarımlar yapıldığı sırada Kasr-ı Cedîd, Valide Sultan Dairesi, Kasr-ı HumÂyûn-ı TacidÂrî ve SahilhÂne-i Hu-mÂyûn gibi koşk ve kasırların adlarının verilmesinden bu yapıların varlığını da saptamış oluyoruz.
II. Mahmud (1808-1839) tahta gectikten sonra Beşiktaş Sarayı'nda geniş bir onarım calışmasına daha gecildi. Bu calışma 1809 yılında Başmimar Hafız Mehmed Emin E-fendi başkanlığında yurutuldu.
Onarım bittikten sonra, II. Mahmud'un saray yaşamı burda da surmeye başladı. II. Mahmud oğlu Abdulmecid zamanında ise (1839-1861) Beşiktaş Sahil Sarayı'na ait koşkler, yeni bir saray inşası icin yer yer yıktırılmaya başlandı. Beşiktaş Sahil Sarayı'na ait koşklerin yıkılmasıyla elde edilen bu alana, Dolmabahce Sarayı'nın inşası emri Sultan Abdulmecid tarafından 1842-43 yıllarında verildi. Bu emir uzerine inşasına başlanan sarayın bitirilen ilk bolumu ana binadır. Ana binanın Mabeyn-i HumÂyûn Dairesi girişindeki ucgen alınlıkta bulunan Sultan Abdulmecid'e ait tuğranın altındaki H. 1263/M. 1847 tarihi bunu kanıtlamaktadır. Bu tarihe kara tarafına bakan cephenin alınlığı icindeki tuğranın altında da rastlanmaktadır.
Sarayın ceşitli yerlerinde rastlanan Sultan Abdulmecid'in tuğrası ve altlarındaki tarihlere gore bitirilen bolumler sırasıyla: Saltanat Kapı (H. 1270/M. 1854), Valide Kapısı (H. 1271/M. 1855), Hazine Kapı (H. 1272/M. 1855-1856)'dır. Bu tarihler bize cevre duvarlarıyla kapıların, ana binanın yapımından sonra tamamlandığını gosterir. Zaten boyle buyuk bir binanın tumunun birden bitirilmiş olması mumkun değildir. Butun bu verilerden, yapılar topluluğunun 1842-1856 tarihleri arasında ve bolumler halinde tamamlandığı sonucuna varabiliriz. Ote yandan Fransız yazar Théophile Gautier, 1853 yılında yapının kalfası Garabet Balyan ile sarayı gezdiğinde ic suslemenin bitmemiş olduğunu soyler. Hatta Gautier kendisine once, eski binaların yıkılmamış bir bolumunu gezdirdiklerini de belirtir. O yılların gazetesi Cerîde-i HavÂdis'in 7 ŞevvÂl 1272 (11 Haziran 1856) tarihli sayısında, sarayın yapımı ve doşenmesinin 1856 yılında bitmiş olduğu ve Abdulmecid'in 7 Haziran 1856 gunu Dolmabahce Sarayı'na gectiğini belirten bir yazı yayınlanmıştır. Padişah, Şevval'in dorduncu gunu devlet ricÂli ile yaptığı bir toplantıda imparatorluğun ceşitli sorunları yanında mali durumunu da konuşurken ".....Fakat varidat arttı deyu masrafı da artar memali ve ill bir semere hasıl olmaz. Yine batak yoludur. Beşiktaş Sarayı da tekelluflu oldu daha sadece dahi olabilirdi." Bir devlet ricÂlinin "Efendimize gore bu bir şey değil" demelerine karşın, Padişah "Yok yok ziyadece olduğuna benim de kalbim şehÂdet etti" demiştir. Taşınmanın ertesi gunu de, devletin ileri gelenlerini bu sarayda kabul etmiştir.
Sarayı yaptıran Sultan Abdulmecid burada fazla oturamamıştır. Olumu uzerine yerine gecen Abdulaziz (1861-1876) saltanatını Dolmabahce Sarayı'nda surdurmuştur. Yine bu sarayda tahttan indirilen Sultan Abdulaziz'in yerine V. Murad (1876) gecmiş, uc ay sonra o da tahttan indirilerek Sultan II. Abdulhamid (1876-1909) padişah olmuştur. Sultan II. Abdulhamid burada bir ay kadar kaldıktan sonra, daha emniyetli olduğu gerekcesiyle Yıldız Sarayı'na taşınmış ve tahttan indirilinceye kadar orada kalmıştır.
1909'da V. Mehmed adıyla tahta gecen Sultan Reşad'ın (1909-1918) Dolmabahce Sarayı'nda oturmaya karar vermesiyle, Mimar Vedad Bey tarafından onarılan saraya yeniden işlerlik kazandırılmıştır. 1918'de Sultan Reşad'ın olumu ile tahta gecen VI. Mehmed (Vahdettin, 1918-1922) bir sure burada kalmış daha sonra Yıldız Sarayı'na gecmiş ve 1922'de Dolmabahce rıhtımından ulkeyi terketmiştir. Bundan sonra, 18 Kasım 1922'de Abdulmecid Efendi, halife olarak Dolmabahce Sarayı'na yerleşmiş, hilÂfetin kaldırılmasıyla o da hanedanla birlikte saraydan cıkarılmış ve ulkeyi terketmiştir. Son olarak da, Ataturk'un emriyle hazırlanan ve 3 Mart 1924'de cıkarılan 431 sayılı yasa ile Osmanlı hanedanının malları, aralarında Dolmabahce Sarayı'nın da bulunduğu tum saray, koşk ve kasırlar, "millete intikal etmiştir".
__________________
Dolmabahce'nin Tarihcesi
Tarih0 Mesaj
●45 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Tarih
- Dolmabahce'nin Tarihcesi