BURRHUS FREDERİCK SKİNNER (1904-1990)

B. F. Skinner gunumuz psikolojisinin en onemli ve etkili bireylerinden birisidir. Uzun kariyeri boyunca ilgi alanları ve bunların modern toplum icin anlamları farklı olmuştur. Gunumuzde Psikoloji10 isimli dergi Skinner icin şoyle demişti: "Fazlasıyla bugunun insanı...Tarih bu yargıya vardığında Skinner yuzyılımızda psikolojiye en buyuk katkıyı yapan kişi olarak tanınacaktır" (Eylul, 1967).
Skinner 1990'da olduğunde, Amerikalı Psikologlar (American Psycholojist) dergisinin editoru onu "disiplinimizin devlerinden birisi", "psikoloji
uzerinde silinmez bir iz bıraktı" şeklinde ovdu (Fowler, 1990, s. 1203). Skinner'in olum ilanında Davranış Bilimleri Tarihi Dergisi (Journal of the History of the Be-havioral Sciences) onu "yuzyılın davranış bilimlerinde onde gelen kişi" şeklinde tanımlamıştı (Keller, 1991, s.3).
Skinner 1950'lerin başından itibaren Amerika'nın oncu davranışcılarından bi*risi oldu. Geniş, vefalı ve coşkulu bir izle*yici grubunu cekti. Toplumun davranış*sal kontrolu icin bir program geliştirdi, bebeklerin bakımı icin otomatik bir co*cuk karyolası icat etti ve oğretme makine*lerinin ve davranış değişikliği tekniklerinin geniş olcekli kullanımı icin her*kesten daha fazla sorumluluk aldı. Buna ek olarak, yayımlanmasından 40 yıl sonra dahi populerliğini surduren bir kitap (Walden Two) yazdı ve 1971 yı*lında Ozgurluk ve Saygınlığın Otesinde11 isimli kitabı dunya capında en cok satanlar arasında yer aldı. Pek cok mesleki makalesi ve kitabı yayımlandı ve ilgilerinin alam ve değişikliği acısından Sir Francis Galton ile karşılaştırıldı.

Skinner'in Hayatı

Skinner kuzeydoğu Pennsylvania'da doğdu ve yuksekokula gidene dek orada yaşadı. Kendi ifadesine gore cocukluğu sıcak ve istikrarlı bir cevrede gecti (Skinner, 1976). Ebeveyninin mezun olduğu okula gitti. Mezun olacağı sınıfta sadece yedi oğrenci vardı.
Okulu seviyordu ve her sabah okula en erken giden O' ydu. Bir cocuk ve bir ergen olarak kızak, yuk vagonu, sal, sapan, model ucaklar, atlı ka*rınca ve komşuların evlerin catılarındaki patates ve havuc tapaları vur*mak icin buhar topu gibi şeyler yapmaya ilgisi vardı. Surekli hareket eden bir makine geliştirmek icin yıllarca uğraştı.
Skinner ayrıca hayvan davranışlarıylada ilgileniyordu. Hayvanlar hakkında cok şey okumuş ve evde bakılabilen hayvanların bir tasnifini yapmıştı: su kaplumbağaları, yılanlar, kertenkeleler, kara kaplumbağala-11 Beyond Freedom and Dignity.
rı ve kucuk Amerikan sincapları. Bir defasında bir kasabanın panayırın*da yer alan guvercin surusunu gozlemlemişti. Yıllar sonra Skinner guver*cinleri ping-pong oynamak gibi ceşitli eğlenceli ve şaşırtıcı faaliyetleri yapacak şekilde eğitecekti.
Skinner'ın psikoloji sistemi pek cok acıdan yaşamının ilk yıllarına ait deneyimlerini yansıtır. Skinner hayatı gecmiş pekiştirmelerin bir urunu olarak değerlendirir ve kendi duzenli ve sistemli yaşantısının da bu şekilde daha onceden belirlenmiş olduğunu duşunur. Kendi yaşantısının tum yon*lerinin sadece cevresel kaynakların izini surduğune inanır (Skinner, 1983).
Skinner bir aile dostlarının tavsiyesi ile New York'daki Hamilton Yuk*sekokuluna kaydolur ve orada şunları yazar:
Hicbir zaman oğrenci yaşantısına ayak uyduramadım....Hakkında hicbir şey bilmeden bir derneğe uye oldum. Sporda iyi değildim ve buz hokeyinde inci*ğimin catlamasından cok cektim...ilk yılımın sonundaki bir raporda okulun beni gereksiz isteklere (bunlardan biri gunluk kilise ziyaretleriydi) zorlamasın*dan ve neredeyse hicbir oğrencinin zihinsel bir ilgi gostermediğinden yakın*dım. Son sınıfla beraber artık acık bir isyandaydım (Skinner, 1967, s.392).
Skinner bu isyanının bir parcası olarak okul topluluğuna karşı bir şa*kada yer aldı ve fakulte ve yonetime yonelik sozel saldırılarda bulundu. İtaatsizliği mezuniyet gunune dek durdu ve diploma toreninde okul rek*toru Skinner ve arkadaşlarını yatışmadıkları takdirde mezun olamaya*cakları konusunda uyardı.
Skinner okulun İngilizce bolumunden basan derecesi alarak ve yazar olma isteği ile mezun oldu. Bir cocuk olarak şiirler ve oykuler yazmıştı. 1925 yılında şair Robert Frost calışmalan hakkında olumlu duşuncelerini belirtmişti. Mezuniyetinden sonraki iki yıl yazar olarak calıştı. Ardından "soyleyecek onemli bir sozu olmadığına" karar verdi. Yazar olarak yeterli başanyı gosterememiş olması depresyona girmesine sebep oldu ve bir psi-kiyatriste başvurdu. Kendisini cok başarısız birisi olarak goruyordu ve ken*dini iyi hissetme duygusu paramparcaydı.
Skinner aşkta da başansızlığa uğradı. En azında yanm duzine genc ha*nım kendisini reddetti ve onu buyuk acılar icerisinde bıraktı.
Watson ve Pavlov'un calışmalannı okuyunca insan davranışının edebi araştırmalanndan bilimsel olanlara yoneldi. Daha once hicbir psikoloji der*si almadığı halde, 1928 yılında psikoloji bolumu yuksek lisans oğrencisi olarak Harvard'a kaydoldu ve 1931 yılında doktora derecesini aldı. Dokto*ra tezinin konusu sonraki meslek yaşantısı boyunca yapışacağı konuyla da*ha erken tanışmasını sağladı. Ana onermesi refleksin, uyancı ve tepki ara*sında bir korelasyondan daha fazla bir şey olmadığı idi.
Doktora sonrası calışmalardan birkac yıl sonra Skinner Minnesota (1936-1945) ve Indiana Universitesinde (1945-1947) eğitmenlik yaptı. 1947 yılında Harvard'a dondu. 1938 yılında sisteminin temel noktalannı anlatan Organizmaların Davranışı12 kitabı yayımlandı. Kitap ilk sekiz yılın*da 500 kopya sattı ve coğunlukla olumsuz eleştiriler aldı. Aynı kitap elli yıl sonra "modern psikolojinin cehresini değiştiren bir avuc eserden birisi" olarak anıldı (Thompson, 1988, s.397).
Skinner'ın sistemini anlatan bu kitapta, ilk başarısızlıktan sonra cok bu*yuk bir başannın gelmesini sağlayan herşeyden once, psikolojinin uygulama*lı alanlan icin sağladığı fayda idi. 1960'larda kısmen Skinner'ın duşunceleri*nin eğitim alanında kabul gormesi sebebiyle ve kısmen de ilkelerinin gelişen davranış değişikliğine yonelik klinik alanlarda kullanılması sebebiyle, Skin*ner'ın yıldızı parlamaya başlamıştı (Benjamin, 1993, s.177). Skinner'ın du*şuncelerinin bu şekildeki yaygın pratik uygulamalan tamamen yerindeydi. Cunku Skinner gercek dunya problemlerinin cozumu konusuna cok yoğun bir ilgi duyuyordu. Bir sonraki calışması olan Bilim ve însan Davranışı13 (1953) Skinner'ın davranışcı psikolojisinin temel ders kitabı haline geldi.
Skinner 86 yaşında olumune dek, 60 yıl once kariyerine başladığı donem*lerdeki kadar buyuk bir hevesle uretken kalmayı surdurdu. Evinin bodrum katında kendi kişisel "Skinner kutusunu" (olumlu pekiştiriri sunan kontrollu bir cevreyi) inşa etti. Burada san plastik bir tankın icinde uyudu. Sadece ye*terli genişlikte bir şiltesi, kitaplan icin birkac rafı ve kucuk bir televizyonu var*dı. Her akşam saat 10.00'da yatar, uc saat uyur, bir saat calışır, bir uc saat da*ha uyur ve uc saat daha calışmak uzere saat 5:00'da kalkardı. Daha sonra yine calışmak icin universitedeki ofisine doğru yurur ve oğlenleri muzik dinleye*rek kendi kendisini odullendirirdi. Yazı yazmak da onun icin olumlu bir pe*kiştiririydi. "Yazmak en fazla hoşlandığım şeydir ve bırakmak kuşkusuz beni cok mutsuz eder" (Skinner, 1985, Fallon'dan alma, 1992, s. 1439).
78 yaşında "Yaşlılık Cağında Entellektuel Kendilik Yonetimi" başlık*lı yazıyla kendi deneyimlerini bir vak'a olarak incelemiştir (Skinner, 1983a). Her gun biraz dahi olsa calışmanın, hafıza bozumuyla ve yaşlılık
12 The Behaviour of Organisms
13 Science and Human Behaviour.
doneminin duşunsel yeteneklerinin azalmasıyla başa cıkmada beyin icin nasıl gerekli olduğunu anlatmıştı.
Psikoloji literaturunde Sigmund Freud'dan daha fazla adından soz edil*diğini oğrenmekten memnun olmuştu. Bir arkadaşı bunun yazılarının ama*cı olup olmadığını sorduğunda basitce şoyle karşılık verdi: "Bunu yapabile*ceğimi biliyordum" (Bjork'den alıntı, 1993, s.214).
Skinner'a 1989 yılında losemi teşhisi konuldu ve ancak iki ay yaşayabi*leceği soylendi. Bir radyo roportajında duygularını şoyle anlattı:
Dindar bir insan değilim, bu yuzden de olumumden sonra ne olacağım konu*sunu hic duşunmuyorum. Bu hastalığa yakalandığım ve birkac ay icinde ole*ceğim soylendiğinde pek fazla şey hissetmedim. Ne bir panik ne korku ne de anksiyete. Hicbir şey. Bana dokunan, gozlerimi yaşartan tek şey, bunu kanma ve kızlarıma nasıl soyleyeceğim oldu. Bilirsiniz, eğer sizi seven insanlar varsa olumunuzle onlara acı verirsiniz. Ve bunu değiştirmek icin hicbir şey yapıla*maz... Cok guzel bir hayatım oldu. Her ne olursa olsun sızlanmak gercekten cok sacma olur. Ve ben hayatımın tamamından nasıl hoşnut isem kalan birkac kısa aydan da oyle hoşnut olacağım... (Catania'dan alıntı, 1992, s. 1527)
1990 yılında olumunden sekiz gun once, o zayıf ve gucsuz doneminde, APA'nın Boston'daki toreni icin, kendi davranışcılık şeklini eleştiren biliş*sel psikolojinin gelişimini topa tutan bir bildiri hazırladı. Oleceği akşam son makalesi uzerinde calışıyordu: "Psikoloji Bir Zihin Bilimi Olabilir Mi?" (Skinner, 1990). Bu makalede kendi psikoloji tanımının yerine gecmeye ca*lışan bilişsel hareketi suclayıcı bir tarzda idi.

Skinner'in Sistemi: Genel Bir Yaklaşım

Skinner'in duşunceleri pek cok onemli noktada Watson davranışcılı*ğının yenilenmesini simgeler. "Watson'un ruhu yok edilemezlerdendir. Temizlenmiş ve arıtılmış olarak B.F.Skinner'in yazılarında soluk alır" (MacLeod, 1959,1.34).
Hull da bir davranışcı olmasına rağmen Hull ve Skinner'in psikoloji yaklaşımlarında onemli farklılıklar vardır. Hull teorinin onemi uzerinde dururken, Skinner araştırmalarını yaptığı teorik bir cercevesi olmayan katı bir ampirik sistemi savunur. Hull'un calışmaları teorinin a priori temelli varsayımlardan ve ortaya cıkarılan sonucların deneysel kanıtlara karşı doğ*ruluğunun kontrol edilmesinden oluşurken, Skinner teoriden kacınır ve pozitivizmin katı kurallı bir dalını uygular. Skinner ampirik verilerden baş*lar ve kesin olmayan genellemelere doğru dikkatlice ve yavaşca ilerler. Hull tumdengelim metodunu, Skinner tumevarım metodunu temsil eder.

Skinner'in bakış acısı şoyle ozetlenebilir:
Ben asla bir probleme bir hipotez oluşturarak saldırmam. Kesinlikle teoremler*den sonuc cıkarmam veya onlan deneysel denetlemeye sunmam. Gorebildiğim kadarıyla onyargılı bir davranış modelim olmamıştı ve kavramsal, fiziksel veya ruhsal davranış modellerine inanmam (Skinner, 1956, s.227).
Skinner'in duşunceleri tepkilerin araştırılmasına adanmış davranışcılı*ğın sadece betimsel bir turuydu. Ayrıca doğası itibariyle teorik değildi. Skinner'in ilgisi davranışı acıklamaktan cok betimlemeye ve tanımlamaya yonelikti. Sadece gozlemlenebilir davranışlarla ilgilendi ve bilimsel soruş*turmanın, onceki deneyci-kontrollu uyancı durumu ile organizmanın son*raki tepkisi arasındaki ilişkilerin kurulması olduğuna inandı.
Skinner Bilim ve İnsan Davranışı (1953) isimli kitabında 17. yuzyıl Av-rupasında krallığa ait bahcelerdeki mekanik figurlerden ve onlann temsil ettiği mekanik insan imgesinden bahseder. "İnsan Bir Makinedir" başlığı al*tında, kendi goruşlerinin onceki mekanik imgelerle nasıl bağdaşır olduğu*nu anlatır. Ve tıpkı diğer makineler gibi bir insan da kendi uzerinde etkili olan dış guclere (uyarıcılara) karşı yasa cercevesinde ve onceden tahmin edilebilir şekilde davranır.
Bu nedenle Skinner organizmanın icinde neler olup bittiğine dair ku*ramlar oluşturmakla veya tahminler yapmakla ilgilenmemiştir. Programı ara değişkenler veya fiziksel surecler gibi var olduğu kabul edilen icsel var*lıklardan bahsetmez. Uyancı ile tepki arasında olup bitenler Skinner'cı bir davranışcı icin nesnel bir veri sayılamaz. Skinner'in bu sadece betimleyici davranışcılığına, haklı sebeplerden oturu, "boş-organizma" yaklaşımı deni*lir. Organizmanın icerisinde davranışı acıklama noktasında faydalı olacak hicbir şey yoktur. Bizler cevredeki gucler, yani dış dunya tarafından işleti*liriz, kendi icimizdeki gucler tarafından değil.
Bu nedenle Skinner'in saf tanımlayıcı davranışcılığı, iyi bir sebeple, "boş organizma" yaklaşımı şeklinde adlandırıldı. İnsan organizması kendi icindeki gucler tarafından değil dış dunya ve cevresel gucler tarafından kontrol edilip calışıyordu. Skinner'in icsel psikolojik veya hatta zihinsel du*ramların varlığını sorgulamadığına dikkat ediniz. Onun kabul etmediği şey bu kavramların davranışın bilimsel araştırmasında işe yarayabileceği fikri idi. Bir biyografi yazan Skinner'ın durumunu birkac kez şu şekilde yinele*di: "Onunki zihinsel olaylan inkÂr değil, ancak onlara acıklayıcı varlıklar olarak başvurmayı reddetmedir" (Richelle, 199, s. 10).
Şuna dikkat etmek gerekir ki, Skinner'ın kendi sistemi teorik olmaması*na rağmen, Skinner teoriler oluşturmaya tamamen karşı değildi. Daha doğru*su, o yeterli destekleyici kanıt bulunmaksızın vaktinden once teoriler oluş*turmaya karşıydı. 1968 yılındaki bir roportajında Skinner "pek cok olguyu bir araya getiren ve onlan genel bir şekilde acıklayan, insan davranışının kap*samlı bir teorisini dort gozle beklediğini" soylemişti (Evans, 1968, s.88).
Pek cok cağdaş psikologun tersine Skinner grupların ortalama tepkile*ri arasında cok sayıda denek kullanılmasının ve istatistiksel karşılaştırma yapılmasının gerekli olduğuna inanmamıştır. Bunun yerine tek bir deneğin yoğun ve titiz bir şekilde araştırılması uzerinde yoğunlaşmıştı:
Ortalama bir insanın ne yapacağının tahmin edilmesi ozel bir insanla ilgilenir-
ken ya hic ya da cok az şey ifade eder Bir bilim ancak kuralları bireyleri kap-
sayabildiği kadar bireyle ilgilenme surecinde yararlıdır. Sadece gruplann dav-
ranışlarıyla ilgilenen bir davranış bilimi ozel bir durumun anlaşılmasında
muhtemelen yardımcı değildir (Skinner, 1953, s.19).
Skinner tamamen gecerli tekrarlanabilir sonuclann, iyi kontrol edilmiş deneysel koşullarda tek bir denekten yeterli veri toplanması şartıyla, istatis*tiksel analiz kullanılmaksızın elde edilebileceğine inanmıştı. Buyuk bir denek grubu kullanmanın deneyi yapan kişinin dikkatini ortalama davranışlara yo*nelteceğini iddia etmişti. Sonuc olarak, bireysel tepki davranışlan ve davra*nıştaki bireysel farklılıklar deney verisinin bir parcası olarak gorunmez.
1958 yılında Skinnercı davranışcılar kendi yayınlarını oluşturdular: De*neysel Davranış Analizi Dergisi1^. Bunun sebebi temel psikoloji akımlarının istatistiksel analizlerin kullanımı ve denek ornekleminin buyukluğu hak*kında yayınlanmamış gerekleriydi. Bu dergi gunumuz tum psikoloji dergi*leri icerisinde tirajı en yuksek ikinci dergidir (Lattal, 1992).
Bilim ve insan Davranışından (Science and Human Behaviour) alınan aşağıdaki parcada Skinner Descartes'in calışmasının ve 17. yuzyılı Avru*pa'sının mekanik şahsiyetlerinin onun psikolojiye bakış acısını nasıl etkile-
Journal of the Experimental Analysia of Behaviour.
digini anlatmaktadır (bkz. 2. Bolum). Burada tarihin kullanımlanndan bir ornek goruyoruz. Bir 20. yuzyıl psikologu 300 yıl once yapılan bir calışma*dan yaralanmaktadır. Parca aynı zamanda makinelerin suregelen ve gittik*ce daha canhymış gibi gorunen evrimlerini gostermektedir.

Kendi Sozleriyle
Bilim ve İnsan Davranışından Orijinal Kaynak Metin (1953) B. F. Skinner
Davranış canlılann başlıca ozelliğidir. Onu hemen hemen canlılıkla bir*likte tanımlarız. Hareket eden herhangi bir şey canlı denmeye adaydır. Ozellikle hareketin bir doğrultusu varsa ve cevreyi değiştirme amacı guduyorsa. Kukla hareket ettiği zaman canlanır, hareket eden ve du*man cıkaran idoller hayranlık uyandmr. Robotlar ve diğer mekanik ya*ratıklar sadece hareket ettiklerinden dolayı bizi eğlendirirler. Cizgi film animasyonunun etimolojisi de bir anlam ifade eder. Makineler sadece hareket ettikleri icin canlı imiş gibi gorunur. Kazı makinelerinin efsanevi buyuleyiciliği vardır. Sadece ilkel insanların onları canlı zannedebileceğine inanırız, ancak bir zamanlar onları hic birimiz bilmiyordu. 19. yuzyıl şairleri William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge buhar makinesini gordukleri zaman, Word-sworth insanın onun hayat ve iradeye sahip olduğunu duşunmesinin pek de mumkun olmadığını gozlemlemiştir. "Evet" dedi Coleridge, "tek bir amacı olan bir dev".
İnsan davranışını taklit eden mekanik bir oyuncak refleks hareketi de*diğimiz teoriyi gundeme getirmiştir. 17. yuzyılın ilk yarısında bazı ozel ve kamuya ait bahcelerine eğlenme amacıyla hareket eden figurler yer*leştiriliyordu. Bunlar hidrolikle hareket ettiriliyordu. Bir bahceden ge*cen genc bir bayan kamufle edilmiş bir doşemeye basar. Bu bir valfı acar, bir pistonun icine su dolar ve korkunc bir figur calılıkların arasın*dan fırlayıp bayanı korkutur. Rene Descartes bu figurlerin nasıl calıştı*ğını biliyordu ve onlann canlı yaratıklara ne kadar benzediğini de. Bir hidrolik sisteminin calışma tarzının bir diğerini de acıklayabileceğin*den yola cıktı. Bir uzvu hareket ettiren bir kas şişer. Belki de bu beyin*deki sinirlerden gelen bir sıvıyla dolduraluyordu. Vucudun yuzeyinden beyne uzman sinirler, valfları acıp kapayan ipler olabilirdi.
__________________