Dini inanc ve duşuncelerin guclu olduğu muesseseler olarak asırlar boyunca toplumun maddi ve manevi ihtiyaclarının karşılanmasında en buyuk gorevi ustlenen vakıfların ilk olarak ne zaman ortaya cıktığı hususunda bilim adamlarınca ceşitli goruşler ortaya atılmıştır. Bir kısım araştırmacılar vakfın İslamiyet'ten once de var olduğu fikrini savunarak, eski Turklere, Roma ve Bizans İmparatorluğuna yada Cahiliye devrine kadar dayanmaktadır. İslam hukukcularının ortaya koydukları nazarî sistemlere gore ise vakıf, doğrudan doğruya islam'dan kaynaklanmaktadır. H.z. Muhammed'in Fedek Bahcesi'ni, H.z. Omer ve H.z. Osman'ın kıymetli arazilerinden buyuk bir kısmını insanların yararına tahsis etmeleri, vakıf hadisesini islÂmi bir cehreye burunmuştur. Cumhuriyet oncesi kurulan butun vakıfların kuruluş senedi olan vakfiyelere bakıldığında ayet ve hadislere yer verilmiş olduğu gorulecektir. Bu da vakfın hukuki huviyetini İslam'dan sonra alması goruşunu kuvvetlendirmektedir. Emeviler ve Abbasiler doneminde hızla gelişen vakıflar Abbasiler doneminde hukuki esasları da belirlenerek butun islÂm alemine yayılmıştır.

Selcuklu İmparatorluğunun kuruluşu ile birlikte vakıflar daha fazla onem kazanmış, aynı zamanda Muslumanlığın yayılmasına onemli katkıda bulunan Turkler, İslÂmın beraberinde getirdiği hayrî, dinî, sosyal niteliklere sahip bir muessese olan vakıfların en buyuk savunucusu ve uygulayıcısı olmuşlardır. Oyleki Selcuklu Sultanları ile devlet adamları her alanda birbirleriyle yarışır hale gelmişlerdir.

Daha sonra kurulan beylikler de bulundukları yerlerde bu yuce muesseseyi geliştirmişler ve yenilerini eklemişlerdir.

Vakıflar, en mukemmel ve en gorkemli donemini ise Osmanlı devrinde yaşamıştır. Sayıları yuzbinleri aşan, insanlığa hizmette geniş alanlara yayılan Turk-İslÂm Vakıflarının sanat yonuyle de zirveye ulaşması bu donemde olmuştur.

Osmanlı'nın Anadolu'da ve hakimiyetini surdurduğu her memlekette, aradan yuzyıllar gecmesine rağmen adım başına bir vakıf eserine rastlamamız, bu donemdeki vakıf inkişafının en guzel ve en acık delilidir.

Bugun bile butun canlılığı, butun haşmeti ile varlığını surduren vakıflar hizmet alanlarını toplumun ihtiyacları oranında artırarak devam ettirmiştir.

Yuzyıllardır devam eden ve bir cok kamu hizmetini yurutmuş olan bu arada topluma ahlÂk, fazilet ve karşılıklı sevgi, saygı hislerini aşılayan bu buyuk ve tarihi kuruluş, bilhassa Osmanlı İmparatorluğu zamanında en ileri seviyeye ulaşan hizmetleri ile toplumun sosyal, ekonomik ve kulturel hayatına geniş olcude katkıda bulunmuştur.

Zamanla artan vakıf hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yurutulmesini sağlamak uzere 1241 H./1826 M. tarihinde 'EvfÂk-ı HumÂyûn NezÂreti' resmen kurulmuş ve Darphane NÂzırı Hacı Yusuf Efendi ilk nÂzırlığa atanmıştır.

Cumhuriyetin kurulmasından ve medenî kanun'un kabulunden sonra da vakıflar bir muddet daha eski esaslara gore idare edilmiştir. Vakıflar idaresinde asıl değişiklikler 5 Haziran 1935 tarihinde yururluğe giren 2762 sayılı 'Vakıflar Kanunu' ile yapılmıştır.

Bu kanun I. maddesine gore vakıflar Mazbut, Mulhak ve Cemaat ve Esnaf vakıfları olmak uzere uc kategoride toplanmıştır.

Mazbut Vakıflar; doğrudan doğruya Vakıflar Genel Mudurluğu tarafından idare edilen vakıflardır. Mulhak Vakıflar; Vakıflar Genel Mudurluğu' nun denetimi altında mutevellileri tarafından idare edilen vakıflardır.

Cemaat ve Esnaf Vakıfları ise; Mulhak Vakıflarla birlikte mutalaa edilmekle beraber, bazı ozel durumlarda ayrı işleme tabî tutulur.

Ayrıca, 1967'de Medenî Kanunun vakıfla ilgili kısmında yapılan değişikliklerle 903 sayılı kanuna gore kurulan Yeni Vakıflar vardır ki, son yıllarda sayıları ve hizmet alanları oldukca coğalmıştır. Bu vakıfların 30 Ağustos 1990 tarihi itibarı ile sayısı 2229'a ulaşmıştır.
__________________