Adi ve ticari faiz ayrımı, faizin bağlı olduğu para borcunun hangi hukuki ortamda doğduğuna bağlı olarak yapılan bir ayrımdır. Bu ayrımın 3095 sayılı Faiz Kanunu oncesinde olduğu gibi, şu anda da onemli sonucları vardır. 3095 sayılı Faiz Kanunu adi ve ticari faizde daha once birbirinden farklı olan oranları gerek adi gerek ticari faiz icin %50 olarak eşitlemiş bulunmaktadır.
Ayrıca ticari temerrut faizi icin farklı bir oran duzenlenmiş ve odeme yeri ve zamanında banka iskonto haddi anılan %50 oranından yuksek olduğu takdirde T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli krediler icin ongorduğu reeskont faizi haddinin uygulanabileceğini duzenlemiştir. Ancak adi ve ticari faiz kavramlarının esasen Borclar Kanunu ve Ticaret Kanunu’ndan gelen farklılıkları bulunmaktadır.
Soz konusu farklı yonleri incelemeden once, kısaca ticari faizin oluşabilmesi icin gerekli hususları zikretmekte fayda bulunmaktadır.
TK.3’un:
“Bu kanunda tanzim olunan hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir muesseseyi ilgilendiren butun muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir.”
diyen hukmu gereği olarak Ticaret Kanunu’nda duzenlenen butun işler ile maddede sayılan ticari işletmeleri ilgilendiren butun muamele, fiil ve işler ticari iş sayılacaktır.
Bu hukum ticari işletmeye bağlanan haksız fiillerin de ticari iş olmanın sonuclarına tabi olduğunu gostermektedir.
Bunun dışında bir tacirin aksini beyan etmediğini veya halin icabından aksinin anlaşılmadığı hallerde, yaptığı işlerin ticari olduğunu duzenleyen TK.21 / 1’de yer alan ticari iş karinesi ve taraflardan yalnız biri icin ticari olan sozleşmelerin diğer taraf icin de ticari olduğunu duzenleyen TK. 21 / 2 ticari işin oluşumunu duzenleyen diğer hukumleridir.
Yukarıda zikredilen bu hukumlerden herhangi birine uygun olan bir iş, ticari iş olarak nitelendirilicek ve bu işten doğan faiz de, ticari faiz olarak adlandırılacaktır.
Anılan ticari iş dışında kalan hususlar ise ticari olmayan ya da adi iş olarak adlandırılabilecektir. Bir işin ticari ya da adi olması, o işe bağlı olarak doğacak faiz borcunun da nitelenmesine sebebiyet verecek, boylece adi ve ticari faiz kavramları ortaya cıkacaktır. Adi ve ticari faiz kavramı arasında bulunan farklar, faizin kendi alt ayrımı olan anapara ve temerrut faizi ayrımı ile daha net olarak acıklanabilir.
Bunun yanında bir de bileşik faiz bakımından onemli farklar olduğunu hatırlatmak gereklidir. Ancak bileşik faiz hususu aşağıda ayrıca inceleneceği icin burada temas edilmeyecektir. Şimdi adi ve ticari faiz arasındaki farkları anapara ve temerrut faizi bakımından inceleyelim.
A) Anapara Faizi Bakımından Ortaya Cıkan Farklar:
Adi ve ticari faizde anapara faizi bakımından ortaya cıkan en acık fark BK 307’de duzenlenen odunc sozleşmesinde anapara faizine yonelik duzenlemede yer almaktadır. Yukarıda temas edilen hukme gore adi iş niteliğindeki odunc sozleşmelerinde anapara faizinin soz konusu olabilmesi icin, tarafların sozleşmede bu hususu karşılaştırmış olmaları gerekir (BK 307/1) . buna karşılık ticari odunc sozleşmesinde anapara faizi tarafların bu yonde sozleşme yapmış olmalarına bağlı olmaksızın kendiliğinden doğmaktadır. Bir başka deyişle ticari oduncun anapara faizine tabi olmaması isteniyorsa, sozleşmede bu hususun kararlaştırılması gerekmektedir.
Benzer şekilde duzenlenmiş bir diğer fark da TK.22’nin:
“Tacir olan veya olmayan kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet gormuş olan tacir, munasip bir ucret isteyebilir. Bundan başka, verdiği avanslar veya yaptığı avanslar icin odeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.”
diyen hukmunun son cumlesinde yer almaktadır.
Bu hukme gore tacirin ticari işletmesiyle ilgili bir iş ya da hizmeti karşılıksız yapması beklenmemektedir. Esasen bu duşunce ticari işletme olabilmenin unsurlarından olan kar elde etme gayesine de uygundur. Yine aynı nedene dayalı olarak tacir verdiği avanslar veya yaptığı masraflar icin, bu odemeleri yapılması anından itibaren anapara faizine hak kazanmaktadır.
Hemen belirtelim ki, ticari işletme ve tacir bakımından herhali kapsayacak tarzda genel olarak duzenlenmiş bu hukum Borclar Kanunu’nda bir takım ticari olmayan işler bakımından ozel hukum olarak duzenlenmiş bulunmaktadır. Bu cercevede istisnai nitelikteki bu hukumlere de goz atmak gerekmektedir.
Bu hukumlerden bir kısmı , ortak yanı olan hukumler olup,bir kimsenin kendi parası ile başkasına ait bir işi yapması nedeni ile harcamalarının fer’i olarak sahip olduğu anapara faiz hakkını duzenlerler.
Bir kısmı ise alınan bir paranın iade borcu sırasında odenmesi gereken anapara faizini duzenlerken,diğer bir kısmının ise yukarıda anılan turden ortak yanları olmamakla beraber yine anapara faizini duzenledikleri gorulmektedir.
Biz bu hukumleri, başkasına ait işin yapılması nedeni ile hak edilen anapara faiz alacağını,alınan bir paranın iadesi sırasında odenecek anapara faizini ve nihayet anapara faizini duzenleyen diğer hukumler şeklindeki ayırımlarla kısaca inceleyeceğiz.
a)Başkasına Ait İşin Yapılması Nedeniyle Hak Edilen Anapara Faiz Alacağını Duzenleyen Hukumler:
Başkasına ait bir işin yapılması nedeni ile anapara faiz alacağını duzenleyen hukumler,vekalet sozleşmesinde muvekkilin borclarını duzenleyen BK.394 / 1,vekaletsiz iş gormede, vekaletsiz iş gorene,iş sahibince odenmesi zorunlu hususları duzenleyen BK.422 / 1,
adi ortaklığa avans olarak para veren ortağın haklarını duzenleyen BK.527 / 2’den oluşmaktadır.
Bunlardan vekalet sozleşmesinde muvekkilin borclarını duzenleyen BK.391 / 1 :
“Vekilin usulu dairesinde muvekkilunbihi ifa icin yaptığı masrafı ve verdiği avansları, muvekkilin faiziyle beraber vermesi ve vekilin deruhte eylediği borclardan onu kurtarması lazımdır.”
demektedir.
Bu hukme gore, muvekkil, vekilin gecerli bir vekalet sozleşmesine dayanarak, vekaleti usulu dairesinde ifa icin yaptığı masrafları ve verdiği avansları faiziyle birlikte geri odemek zorundadır.
Vekaletsiz iş gormede, vekaletsiz iş gorene, iş sahibince odenmesi zorunlu hususları duzenleyen BK.413 / 1:
“İş sahibinin menfaati icin yapılmış olan bir işte, yapan kimsenin hal icabına gore zaruri veya faydalı bulunan bilumum masraflarını faizi ile edaya ve bu kabil taahhutlerini ifaya ve hakimin takdir edeceği zararı tazmine,iş sahibi mecburdur.”
diyerek, iş sahibinin menfaati icin yapılmış bir işte, yapan kimsenin hal icabına gore yapılması haklı gorulen tum zorunlu ve faydalı masraflarının faizi ile birlikte odenmesinin gereğine işaret etmektedir.
Komisyoncunun duzenleyen BK. 422 / 1’de:
“Komisyoncu,muvekkilinin menfaati icin yaptığı bilcumle masrafları ve verdiği paraları faiziyle beraber isteyebilir.”
diyerek, tıpkı vekalet sozleşmesinde olduğu gibi, komisyoncunun muvekkilinin menfaati icin yapmış olduğu masrafları ve avansları faizi ile birlikte muvekkilin odemek zorunda olduğunu hukum altına almaktadır.
Nihayet adi ortaklıkta, ortaklığa avans olarak para veren ortağın verdiği para icin verdiği gunden itibaren faiz isteyebileceğini duzenleyen BK.527 / 2’nin 1 inci cumlesinde de:
“Şirkete avans olarak para veren şerik verdiği gunden itibaren faiz isteyebilir.”
denmek suretiyle, kanuni olarak duzenlenmiş anapara faizinin soz konusu olduğunu gormekteyiz.
b)Alınan Bir Paranın İadesi Sırasında Odenecek Anapara Faizi:
Alınan bir paranın iadesi nedeniyle odenecek anapara faizi;Borclar Kanununda alacağı temlik edenin garanti yukumu altında olması halinde bunun kapsamını belirleyen BK.171/1’in birinci cumle,satılanın zaptı halinde alıcının satıcıdan taleplerini duzenleyen BK.192/1/bent 1 ve satış sozleşmesinden donme nedeniyle satıcının alıcıya semeni iade ederken işlemiş faizini de iade etmek yukumunu yukleyen BK.205 / 2’de duzenlenmiştir.
Bu hukumlerden BK.171 / 1 / birinci cumle:
“Temlik eden zaman ile mukellef ise;temelluk edene karşı ancak re’sulmal ve faiz olarak almış olduğu miktar nisbetinde mes’uldur.”
diyerek, alacağı temlik edeni, eğer garanti mukellefiyeti altında ise,sadece anaparayı değil, aynı zamanda anaparanın faizini de odemekle yukumlu tutulmuştur.
Satılanın zaptı halinde alıcının satıcıdan taleplerini duzenleyen BK.192 / 1 bent 1 ise bu tarz bir durumda alıcının:
“Satılandan istihsal ettiği veya istihsalini ihmal ettiği semereler tenzil edilmek uzere tediye etmiş olduğu semenin faiziyle birlikte iadesini”
talep edilebileceğini duzenlemektedir.
Yukarıda anladığımız hukumlerden BK.205 / 2’de:
“Satıcının alıcıya almış olduğu semeni faiziyle beraber iade ettikten başka satılanın tamamen zaptı halinde olduğu gibi muhakeme masrafıyla alıcının satılana vaki olan masrafları odemesi lazımdır.”
denmek suretiyle alıcının, satılanın ayıpları sebebiyle sozleşmeden donme hakkını kullanması halinde satıcının almış olduğu semeni faiziyle beraber alıcıya iade etmesi gereğini duzenlenmiş bulunmaktadır. Bunun gerekcesi hic kimsenin donmeden kendi lehine bir yarar sağlayamamasıdır. Dikkat edilirse burada bir temerrut faizi soz konusu olmayıp semenin satıcıya verildiği andan itibaren başlayan bir anapara faizi soz konusudur. Satım akdinden donme beyanı yapıldığı anda ise faiz,temerrut faizine donuşecektir.
c) Anapara Faizini Duzenleyen Diğer Hukumler:
Yukarıda anılan şekilde bir grup icinde toplanamayan diğer BK. hukumleri ise, oğretide vade farkı muessesine de kaynaklık yaptığı soylenen, veresiye satımda satım parsı icin belirli hallerde anapara faizi odeme yukumu getiren BK:210 / 2 ile vekilin zimmetinde kalan paranın faizini odemek zorunda olduğunu duzenleyen BK.392 / 2 ‘dir. Borclar Kanunu’nda bunun dışında yer alan faiz hukumleri de mevcut olmakla beraber bunlar temerrut faizi olduklarından kanun gereği uygulanacaklardır. Bu hukumler BK:103-105 cercevesi dışında duzenlenmiş hukumlerdir.
Alıcının veresiye satımda, henuz odenmeyen bedel icin anapara faizi isteme hakkını duzenleyen BK.210 / 2:
“Adet bu yolda ise yahut alıcı satılandan semere veya diğer turlu hasılat istifa imkanı elde etmiş ise satılanın semeni mucerret vadeye nazaran alıcı tarafından vukua gelen temerrut uzerine muterettip hukumlerden başka, hatta hicbir ihtar dahi yapılmaksızın,faize tabidir.”
demektedir. Hukme gore adet ya da alıcının, satılandan semere veya diğer turlu hasılat elde etmesi durumunda,odemesi gereken semenin vadesine kadar anapara faizi odemek yukumu vardır.
Vekilin zimmetinde kalan parayı muvekkile faizi ile birlikte odeme yukumu altına sokan BK.392 / 2 ‘de:
“Vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermeye mecburdur.”
şeklinde duzenlenen faiz de,anapara faizidir. Ancak Yargıtay, kararlarında anılan faizi temerrut faizi olarak nitelendirmektedir. Dikkat edilirse burada da, faiz paranın zimmete girme anından itibaren başlayacağından, ancak talep anından itibaren temerrut faizine donuşebilecektir.
Gorulduğu uzere Borclar Kanunu’nda istisnai olarak duzenlenen ve her zaman uygulanmayan anapara faizi uygulaması, ticari faizde TK.22 gereği olarak her zaman uygulama alanı bulabilmektedir.
Nihayet anapara faizi bakımından TK.88 / bent 5’te duzenlenen istisnai bir hukme de bakmak gerekmektedir. Bu hukme gore cari hesabın alacak kısmına kaydolunan tutarlar icin taraflar arasındaki sozleşme veya ticari teamul gereği olarak anapara faizi kayıt gununden başlayacaktır. Hukmun onemi ticari teamule dayalı olarak anapara faizinin başlamasında gorulur.
Esasen taraflar sozleşme ile anapara faizini ve başlangıcını zaten karşılaştırabildikleri icin, hukmun anapara faizinin sozleşmeyle karşılaştırabileceğini duzenleyen ifadesinin, bugunku hukukumuz bakımından onemi bulunmamaktadır.
Yine benzer bir hukum TK.93’te duzenlenmiştir. Bana gore bakiyeye tespit edildiği gunden itibaren faiz işleyecektir. Esasen icinde işlenmiş faizlerin de bulunabileceği bakiye, yeni bir borc olması sebebiyle bileşik faizden bahsetmek mumkun değildir.
B) Temerrut Faizi Bakımından Ortaya Cıkan Farklar:
Borclar Kanunu ile Ticaret Kanunu arasında bulunan onemli bir fark da temerrut faizleri bakımından ortaya cıkmaktadır. Bu fark yukarıda da işaret ettiğimiz gibi 3095 sayılı Faiz Kanunu 2/3 ile getirilen banka iskonto haddi %50’den fazla olduğu takdirde, T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler icin ongorduğu reeskont haddinin uygulanması olanağıdır.
Bunun yanında diğer bir fark TK.10 ile getirilmiştir. Bu hukme gore taraflar ticari bir borcun temerrut faizi icin başlangıc tarihini tespit edebileceklerdir.
C)Anapara ve Temerrut Faizi Bakımından Ortak Olarak Ortaya Cıkan Farklar:
Adi ve ticari faizde ortaya cıkabilecek bazı farklar, hem anapara hem de temerrut faizi bakımından soz konusu olabilir. Bunlardan biri genel olarak faiz hakkının suiistimal edilmesi durumunda ortaya cıkan emredici kaidelere aykırılığın değerlendirilmesinde, diğeri ise oran suiistimalinde soz konusu olabilecek durumlardır.
Bunlardan oran suiistimali durumunda ticari faiz bakımından uygulanacak fakat adi faizde uygulanamayacak TK.1466 maddesinin sonuclarını, yukarıda incelediğimiz icin yeniden tartışmaya gerek gormuyoruz. Faiz hakkının suiistimali bakımından ortaya cıkan farkları da burada sadece anmakla yetiniyoruz.
Anılan farkların dışında bazı hususların adi, ticari anapara ve temerrut faizleri bakımından birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunlar bileşik faize, oranlara ve faizin suiistimali durumunda ortaya cıkan farklara dair olan hususlardır.
FAİZ (INTEREST)
a = Anapara (Kapital)
f = faiz
t = Yuzde oranı
n =zaman
F=
(1200)
(36000)
ORNEK:
Bankaya yatırılan 400 000 lira paranın 6 yılda getirdiği faiz, aynı faiz yuzdesi ile 600.000 lira kac yılda getirir? (1992 F.L.)
COZUM:
24t = 6xt x= 4 yıl
ORNEK:
Yıllık %30’dan bankaya yatırılan para bir yıl sonra faizi ile birlikte 93 600 lira oluyor. Bankaya yatırılan para kac liradır? (1983 F.L.)
COZUM:
a = 72 000
__________________
Sanat Tarihi / Arkeoloji Adi ve Ticari Faiz Ayırımı:
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●63 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Sanat Tarihi / Arkeoloji Adi ve Ticari Faiz Ayırımı: