1. Araştırmanın Problemi
İşletmelerde, gelişmekte olan bilişim teknolojilerinin kullanılarak yararlı bilgi yonetiminin sağlanarak oğrenen organizasyonlar oluşturulabilmenin onemi nedir ?
2. Araştırmanın Amacı
Hızlı bir şekilde gelişme kaydeden iletişim teknolojilerinin ortadan kaldırmış olduğu yer ve zaman kavramlarının kurselleşme surecindeki dunyada işletmeler lehine ne tur faydalar sağlayacağı ve bu yararların ne gibi modeller oluşturularak elde edilebileceği onemi uzerinde durulmuştur. Ayrıca Turkiye’ de iletişim teknolojilerinin bir yuksek oğretim kurumunda uygulanabilirliği sunulmaya calışılmıştır.
3. Araştırmanın Onemi
İnsanoğlunun tarih boyunca elde etmiş olduğu bilgi ve tecrubelerin somu materyallerden kurtarılarak, gunumuz teknolojisinin imkanları ile kureselleşen dunya kapsamında tum insanların hizmetine sunumunda zamandan tasarruf edilerek faydalanılmasının sağlanması gerekliliğidir.
4. Araştırmanın Hipotezi
Eğitim teknolojilerinde uzaktan eğitim prototipinin uygulanması, işletmelerde ve eğitim kurumlarında yer ve zaman kısıtlayıcılarının ortadan kalkmasına ve eğitimin yaygınlaştırılmasına olanak sağlayacaktır.
Kullanıcılar yonunden ozellikle Turkiye’ de iletişim sektoru acısından teknik bilgi ve bunların kullanımına dair sorunlar hemen hemen ortadan kalkmıştır. Mevcut teknolojiler insanlar icin ekonomik acıdan olduğu gibi zaman kavramından tasarruf edebilmek icin eğitim ve oğretimlerini klasik eğitim yerine internet uzerinden yapılan uzaktan eğitim bicimi tercih edilmektedir.
5. Araştırmanın Varsayımları
Bilgiye ulaşmada teknolojinin yeterliliği ve insanların iletişim sistemlerini iyi bilmeleri sonucunda kaynak aktarımı yer ve zaman gozetilmeksizin hızlı bir şekilde yapılabilir.
Gunumuzde dunyada mevcut olan tum ulkeler gelişmeleri doğrultusunda teknolojik ilerlemelere kayıtsız kalmamaktadırlar. Bu nedenle kureselleşme surecinde iletişim teknolojisi sınır ve gelişmişlik duzeyi tanımaksızın tum ulkelere yayılabilmektedir.
6. Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırmada işletmelerde ele alınan yararlı bilgi yonetiminin insanlar arasındaki alış verişi teknolojinin sunmuş olduğu iletişim sistemi doğrultusunda internetle sınırlandırılmıştır. Yani, yapılmakta olan bilgi alış verişinde televizyon, posta gibi teknolojik urunler yerine sanal ortamı ifade eden internet kullanılmıştır.
Calışmanın son bolumunu oluşturan uygulama kısmında ise bir yuksek oğretim kurumu ele alınarak bu acıdan sonuca varılmaya calışılmıştır.
7. Araştırmanın Yontemi
Calışmanın temelini oluşturan bilgi yonetimi icin oncelikle teorik alt yapı oluşturulmuştur. Bu alt yapıya uygun olarak bilginin kullanımı, teknolojik imkanlar (internet) cercevesinde iletişimle butunleştirilmeye calışılarak bir prototip sunulmaya calışılmıştır. Son bolumde ise bu prototipe ornek olacak şekilde bir yuksek oğretim kurumu ele alınarak uygulaması yapılmıştır.

---------------------------------------

KAYNAKCA
Active Study, Dictionary of English, 1991, Glasgow, Longman Group UK Limited
Ana Britanica, İstanbul, 1992, Ana yayıncılık,1
AYDIN Emin D; Değişen Bilgi Toplumu, 1996, Beta Yayınları, İSTANBUL
ARSLAN, Ahmet; Felsefeye Giriş, Vadi Y., 1996.
ARSLAN, Husamettin; Epistemik Cemaat, Paradigma yayınları, İstanbul, 1992.
AVCI Nabi ve Cemal Taşcı, “Enformasyon Toplumu ve Eğitimi, Turkiye Gunluğu Dergisi, Kış, 1990. .
AVCI Nabi, Cemalettin N. Taşcı vd.;, “Enformasyon Toplumu ve Eğitim Etkileri”, MEB
AVCI, Nabi; Enformatik Cehalet, 1990, Ankara, Rehber Yayınları
ALVER, Fusun; “Medya Bilginin Değiştirilmesi”, Yeni Turkiye, C.20, 1998, s.1537-1543
AĞAOĞULLARI,Mehmet Ali; Kent Devletinden İmparatorluğa, Ankara, İmge yay.,1994
Bilim ve Teknoloji, DPT yayını, Ankara, 1994
CANGIZBAY Kadir, “Bilgi Toplumu”na Bilgiden Reddiye, Yeni Turkiye Dergisi, C.20, 1606-1612
CORNFORTH, Maurice; Bilgi Teorisi, İstanbul, 1997, Yorum Yayınları
CINAR, Mehmet; Kalite Yonetimi, Kayseri, 1993, E.U., İİBF Yay.
CEVİZCİ, Mehmet; Felsefe Sozluğu, Ankara, Ekin Yay. 1996
COBAN Hasan; Bilgi Toplumuna Planlı Geciş, 1997, İnkılap yayınevi, İSTANBUL
DEMİR Omer; Bilim Felsefesi, Ağac Y., 1992.
DEMİR Omer; Bilim Felsefesi, Alternatif Universite Yayınları, İstanbul, 1992
DEMİR, Omer- Mustafa ACAR; Sosyal Bilimler Sozluğu, Vadi Y., 1997
DALGIC , Tevfik; Bilişim ve Teknoloji, ,Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayınları, ANKARA,1982
DRUCKER Peter; Gelecek İcin Yonetim:1990’lar Ve Sonrası (Ceviren: Fikret Uckan), Turkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1994
DRUCKER Peter; Kapitalist Otesi Toplum, (Ceviren: Belkıs Corakcı), İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1993
ERKAN Husnu; Bilgi Toplumu Ve Ekonomik Gelişme, Turkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1998
GERAY,Haluk; “Enformasyon Toplumu ve Turkiye; Erişim Acısından Bir Değerlendirme”, Yeni Turkiye, C.20, s.1415-1428
GOKER, Lutfi; Bilim ve Teknolojinin Gelişimi ile Turk İslam BilginlerininYeri,MEB, 1996.
İNAM, Ahmet; “Bilgi Sağlığı”, Yeni Turkiye, C.20, s.1665-1669
İslam Ansiklopedisi, C. 6
KARAHOCA Adem, Dilek KARAHOCA; Yonetim Bilişim Sistemleri ve Uygulamaları 1998, Beta Yayınları, İSTANBUL
KARAHOCA Dilek; Yonetim Bilişim Sistemleri, Beta Yayınları, Yayın No:829, İstanbul, 1997.
KASABA, Reşat; Osmanlı İmparatorluğu ve Dunya Ekonomisi, 19.yuzyıl, İstanbul,1993
KILICBAY, Mehmet Ali “En Son Demokratikleşecek Şey Bilgi Olacak”, Yeni Turkiye, c.20, s.1670-1673
Meydan Lorousse, İstanbul, 1980, Meydan Yayıncılık
OZTEMEL,Ercan , “Bilgi Toplumunda Yonetim Bilişim Sistemlerinin Gelişimi”Yeni Turkiye Dergisi, Cilt II, Sayı 20, 1998 ,ANKARA
REİCHENBACH, Hans; Bilimsel Felsefenin Doğuşu, Cev. Cemal Yıldırım, İstanbul,Remzi Kitabevi, 1993
RİGEL, Nurdoğan; “Parmak ucu Toplumu”, Yeni Turkiye, 1998, c:20, 1396-1400
SEZAL, İhsan; “İkinci Bin Yıl ve İkinci Toplumdan Ucuncu Bin Yıl ve Ucuncu Topluma”, Bilgi ve Toplum Dergisi, Nisan1598, sayı 1
ŞAHİN Haluk; “Turkiye ve bilgi Toplumu Kesinleşmiş Randevu mu Yoksa Husnu Kuruntu mu?”, Turkiye Gunluğu Dergisi, s.54, 1993.
TEKELİ, Hasan; Bilgi Cağı, Simavi Yayınları, İstanbul, 1994
TOFFLER Alvin; Dunyayı nasıl bir gelecek bekliyor,1990,İz Yayıncılık, İSTANBUL
TOFFLER, Alvin; Yeni GuclerYeni Şoklar, (Cev.) B. Coraklı, Altın yayınevi, İstanbul, 1993
TUGAY,Yener , “Değişim Yonetiminde Yeni Arayışlar” Yeni Turkiye Dergisi, Cilt II, Sayı 20,1998,ANKARA
UNALDI, Atıf; “Bilgi Toplumu Turkiyesi’nde İnternet Yapılanması”, Yeni Turkiye, C.20, s.1465-1467



GİRİŞ

İkinci dunya savaşını izleyen yıllarda toplumlar oldukca hızlı bir gelişme surecine girmişlerdir. Tıpta meydana gelen gelişmeler, nukleer enerji calışmaları, yaygın iletişim ağları insanoğlunun uzaya ilk adım atması bu donemden sonra gorulmuştur. Tum bu gelişmeler sonucunda ozellikle son yirmi yılda tum dunyada buyuk bir teknolojik değişim meydana gelmiştir.
1980’ li yıllardan itibaren insanoğlu bu gelişmeleri sanayileşme surecinde kullanmış ve bu sure sonucunda bilgi toplumu kavramı meydana gelmiştir. Sonucta bilgisayar ve iletişim teknolojileri olarak nitelendirebileceğimiz alanlar ortaya cıkmıştır. Bu duruma bağlı olarak ortaya cıkan bilgi akımı, onceleri radyo ile oluşmakta iken; teknolojik gelişmeler sonucunda goruntulu sisteme yani televizyondan sağlanmaya başlanmıştır. Ancak; globalleşen dunyada son on yılda meydana gelen hızlı teknolojik ilerlemeler internet denen kavramın meydana gelmesine neden olmuş ve bilgi alış verişleri bu sanal ortamdan yapılmaya başlanmıştır.
Araştırmamızda oncelikle bilgi kavramının ne anlama geldiği incelenerek işletmeler acısından nasıl bir fayda sağlayabileceği sunulmaya calışılmıştır. Bununla birlikte yararlı bilgi yonetiminde kullanılan teknolojiler ele alınarak bir butun icerisinde değerlendirilmeye calışılmıştır. Gun gectikce onem kazanan bilgi, sermaye ve emekle birlikte bir uretim aracı ve ekonomik girdi olarak onem taşımaya başlamıştır. Bu durum karşısında bilginin işlenmesi ve iletilmesinde gunumuzun teknolojilerinin kullanılması gerekliliği ortaya cıkmıştır. Bu amacla ekonomide bir girdi olarak sayılacak bilginin oluşturulacak olan organizasyonlar tarafından ne şekilde faydalı kullanılabileceği incelenmiştir.
1.BİLGİNİN TARİHİ SURECİ
Bilgi, yalnız gunumuzde fark edilmiş bir olgu değildir. Tarih boyunca da bilgi hem amac hem de arac olarak incelenmiş ve felsefî anlamda bir ilginin odağı olmayı surdurmuştur. Varlığın nedenini ve nicinini sorgulayan felsefe, bilgiyi de bundan azade tutmamış onu da zihinsel bir sorgulamaya tÂbi tutmuştur. Bilgi nedir? Nasıl elde edilir? Doğru bilgi nedir, yanlış bilgi nedir? Algılarımız bilginin kaynağı olabilir mi?...vs. gibi sorular yuzyıllarca meraklı zihinlerde cevabı bulunmaya calışılan sorular olmuştur.
20. yuzyılın ikinci yarısından itibaren yeni bir cağa girdiğimiz soyleniyor: Bilgi cağı. Bu tarihi 1980’li yıllardan itibaren başlatanlar da var. Başlangıc tarihi ne olursa olsun bu yeni cağın buyulu atmosferini solumaya başlayıverdik birden. Bu atmosferin buyusu, bu cağı layıkıyla anlamamıza ve kavramamıza frenleyici bir etki yaptı. Oysa bu cağı anlamak, kavramak ve sorgulamakla bu cağa “hukmetmek” mumkun olabilirdi.
Bir onceki buyuk donuşum noktasını da bu şekilde karşılayarak Sanayi Toplumu olma buyusune kapılıp onu, nihai hedef olarak belirlemiş bir tarihsel alt yapıya sahip olan bizler, bu cağın farklı niteliklerini kavramak konusunda bir sorumluluğa sahibiz.
Bilgi felsefesi “gercek” bilginin peşinde koşar hep. (Epistemoloji bilgi felsefesi demektir ve episteme gercek, sahte olmayan, yanıltmayan bilgi demektir.) Bu cağın bilgisi ne kadar gercek? Gercekse gucu ve etkisi nedir? Bilginin değişen fonksiyonları hatta misyonları nelerdir?.. vs. Cevap bekleyen sorulardır.Sorulmayan sorulara cevap verilemez. Bilgi felsefesi de sormakla başlar her şeye. Bilgiyle ilgili sorular sorar. Sorgulamaz ama onu. Biz de, mahiyetini yeterince kavramadan kendimizi icinde bulduğumuz bilgi cağıyla ilgili sorular sorup cevaplarını bulabiliriz.
1.1.BİLGİ NEDİR?
Bilgi ile ilgili ceşitli tanımlamalar yapılmıştır. TDK sozluğunde insan aklının erebileceği olgu, gercek ve ilkelerin butunune verilen ad, malumat ya da oğrenme, araştırma veya gozlem yoluyla elde edilen gercek, malumat, insan zekÂsının calışması sonucu ortaya cıkan duşunce urunu, malumat” olarak tanımlanmakta, (TDK, 186) başka bir tanımda ise bilgi; “ doğruluğu, verili nesnel ve oznel koşularda gerekli ve yeterli sayılan kanıtlarla temellendirilmiş onermeler biciminde dile getirilebilen, bilinc iceriği” olarak belirtilmiştir. “Doğruluğu gerekli ve yeterli delillerle temellendirilmiş şuur muhtevaları”. Daha basit tanımıyla bilgi “ bir iş veya konu hakkında bilinen şey; malumat” tanımlanmaktadır.
Bireysel ya da zihinsel bir caba sonucu bir şeyin farkına ya da bilincine varma diyebileceğimiz bilgi ile ilgili bilimsel acıdan da tanımlar yapılmıştır. Buna gore bilgi nesnel gercekliğin doğru yansımaları olarak meydana getirilmiş, denenmiş, kavramlarımızın, goruşlerimizin ve onermelerimizin bir toplamıdır. Nesneler hakkında doğru fikirler elde ederken onlar hakkında bilgi elde eder ve geliştiririz. Eğer fikirlerimiz gerceğe uymazsa kuşkusuz bilgiye sahip değiliz demektir. Bilgi kazanmak, cehaletin ya da doğru olmayan fikirlerin yerine doğru fikirleri koymaktır. Fakat bilgiyi doğruyla ozdeşleştirmek mumkun değildir. Bilgi doğrulanabilir de doğrulanmayabilir de. Ancak zihnimizde nesneler ya da şeyler hakkındaki goruşlerimizin toplamıdır.
Bilgiyle ilgili bu tanımların her biri farklı noktalara parmak basmakla beraber hepsinin buluştuğu ortak nokta bilginin oznel bir cabayla elde edilebileceğidir.
Bilgi hasbi bir tecessusun sonucu elde edilir. Bireysel duzeyde zihinsel merakı giderme amacı ya da zihinsel bir caba olmadan “bilgi” elde edilemez, ya da elde edilen şey bilgi olamaz. Buna bağlı olarak da “bilgilenmek” demek, bir bağlama oturtup yorumlamak, şerh etmek, ilişkilendirmek ve kavramlaştırmak demektir. Bilgi aktif olmayı, ozne olmayı ve bilincli bir emek sarf etmeyi gerektirir. Karl R. Popper’ın anlattığı hadise bilincli emek bakımından oğreticidir. Popper sınıfa girer oğrencilere seslenir: “ Gozlemleyin ve yazın!” oğrenciler bir sure sonra şunu sorarlar: “Neyi gozlemleyelim?! Evet, sonsuzluk Âleminde sınırlı bir varlık olduğunu bilen insanın yapacağı ilk şey, her şeyi değil, o sınırlılığı icinde, yapacağı her neyse onu yapmak bilinciyle emeğini alana hasretmesidir. Eğer emek ve caba bu bilinc ve niyetle ortaya konmazsa bilgi ortaya cıkmaz. Bilgi, bir niyet bir caba, kısacası zihni anlamda bir hazırlık gerektirir.
Bilgi kavramı uc bolume ayrılabilir. 1) Veri: İstatistiksel bilgiler ve araştırma bulguları 2) Malumat: bilginin bu gunku kullanım durumu ve bunun ceşitli araclarla (bilgisayar...vs.) işlenip iletişim ile aktarılmış bicimi 3) Bilgi: tum bunların ozellikle geleceğe yonelik cozum uretmesi.
Bilgi toplumu bağlamında bilgiyi acıklarken bir yanılsamaya duşmemek gerekir. Bilgi toplumu gercekte bir enformasyon toplumudur ve bilgi enformasyona eşit değildir, ondan cok farklı bir kavramdır. Bilgi (knowledge) ile enformasyon (information) arasındaki fark, bilgi toplumu kavramını da anlamamıza yardımcı olacaktır.
Bilgi toplumu gercekte bir enformasyon toplumudur. Enformasyon (information) ise haberdar olma, bilgilenme, haber almak gibi anlamlara gelir. Yani bilgilendirmekten cok haberdar olmayı anlatır enformasyon. Oyleyse bilgi ile haber arasındaki farkı gormemiz gerekir.
Enformasyon (information) ile bilgi (knowledge) arasında bariz bir fark vardır. Dağınık “data parcaları kendiliğinden enformasyona donuşmeyeceği gibi, her enformasyon bilginin yerini tutamaz.
Bilgi kavramı klasik sosyologlar ve diğer duşunurlere cok geniş bir alanı icerecek şekilde kullanılmıştır. Bilgi kavramıyla dile getirilmek istenen şey, butun bir kulturel urunler serisidir. Duşunceler, ideolojiler, hukuk, etik inanclar, felsefe, bilim, teknoloji...vs. Buna gore bilgi kavramı, folklordan modern bilimlerin bilgisine kadar her şeyi kapsamaktadır. Epistemik varsayımlar, tahminler, olgulara dayalı hukumler, politik inanclar, duşunce kategorileri, ahlak normları, ontolojik varsayımlar, ampirik olgular ve gozlemler. Bilgi enformasyon değildir. Enformasyon, bilginin elde edilmesi icin onceden varolması gereken bir şeydir; Fakat hicbir şekilde bilginin yeterli şartı değildir. Bilgi, enformasyondan kat kat daha fazla miktarda insani emeğe ihtiyac duyar. Bilgi enformasyondan daha acık, daha sistemli ve tutarlıdır; kristalize olmuş bir şeydir ve daha kalıcıdır. Bilgi kollektif bir şeydir, bireyin urunu değil, toplum ve kulturun urunudur. Bilgi bir anlam zemini icinde yaşanır. Bu zemin bilgilerimize bir "cerceve" kazandırır. Bu zemin, yaşadığımız toplumun kulturuyle, kultur urunleriyle, eğitimiyle ve kendi kişisel cabalarımızla oluşur.
Daniel Bell’e gore de, enformasyon demek, haber demek, istatistikler, raporlar, vergi cetvelleri, mahkeme kararları demek... Ama bunlarla ilgili işlemlerin illa bilgi olması gerekmez. Bell’e gore bilgilenmek, bir bağlama (context) oturtup yorumlamak, şerh etmek ilişkilendirmek ve kavramlaştırmak demektir.
Butun bu acıklamalardan cıkarabileceğimiz sonuc, bilginin bireysel duzeyde bir cabayı, zihinsel bir eforu icermesi gerektiğidir. Bilgiyi ancak aktif bir ozne elde edebilir. Oysa kendisiyle sık sık karıştırılan enformasyon ya da haber icin boyle bir şart yoktur.
Yaygın bir kullanıma sahip olan “bilgi toplumu” aslında enformasyon toplumudur. (“İnformation society”nin Turkce’ye cevrilmiş bicimi). Enformasyon da bilgiden farklı bir iceriğe sahip olduğuna gore enformasyon toplumu yerine bilgi toplumu kavramını kullanmak yanlış ya da yanıltıcı olabilir.
1.2.KALİTELİ BİLGİ
Gunumuzde sanayileşmiş toplum modelinden bilgi ve enformasyon toplum modeline gecildiği ifade edilmektedir. Artık gunluk yaşantımızda yoğun bilgi birikimi ve iletişimiyle birlikteyiz. Kitaplar, makaleler, araştırmalar, bilgisayar "chip"leri ve internet gibi imkanlar bilgi miktarını ve dolaşımını onemli miktarda artırmaktadır. Yeni enformasyon teknolojileri ile artan bilginin ortaya cıkardığı yoğun iletişim ağı ilişki kurduğumuz insanların dışındaki insanlardan daha cok haberdar olmamızı sağlamakla birlikte aşırı bir haberdar olma ve bilgi yığılması da soz konusudur. İletişim aracları ile yuz yuze gelişimiz ise, gercekte kişiler ile değil, onların goruntuleriyle olmaktadır.
İletişim teknolojisinin gelişmesi bilginin akışını hızlandırdığı gibi niteliğini de değiştirmiştir. Bilginin niceliğinde bir artış olduğu gibi niteliğinde de bir değişim soz konusudur artık. Elektronik ve bilgisayar alanındaki baş dondurucu gelişmeler, bilginin herkesin ulaşabileceği kadar bol ve ucuz olacağı umudunu meydana getirmiştir. Ancak, herkese kolayca ulaşan bu bilgi işlenmiş bir bilgidir. Ve işleyişinin irade, amac ve cıkarlarına gore manipulasyon da icerebilmektedir.
Elektronik ve teknolojik gelişim, iletişim ve iletim imkanlarını artırmıştır. İletişim teknolojisindeki gelişmelerle ortaya cıkan araclar ikiye ayrılabilir:
1) İki kişi arasındaki “karşılıklı” iletişimi kolaylaştıran araclar. Orneğin mektup, telefon, telgraf vb.
2) Bir iletiyi ureten kişinin bunu birden cok kişiye giderek yığınlara aktarmasını sağlayan araclar. Orneğin; basın yayın aracları, sinema, radyo ve televizyon. Bu aracları birinci gruptaki iletişim araclarından ayıran iki temel ozellik, buyuk sayıda kitlelere iletiyi ulaştırma olanağı ve bu surecin tek yonlu iletime donuşmesidir. Bu nedenle bu araclara “kitle iletim aracları” denilebilir.
Bilgi toplumu gercekte enformasyon toplumu anlamında olduğuna gore ve enformasyon da haberdar etmek ve bilgilendirmek anl..... geldiğine gore bilginin iletişimi kadar iletiminden de bahsetmek gerekir. Bu acıdan bilgiyi iletenin nitelikleri ve istekleri iletiye de yansıyacak ve bu nitelik, her zaman istenen seviyede olmayabilecektir. Enformasyonun bizatihi kendisi, her zaman bilgi duzeyinde olmayabileceği gibi, yanlış bir iceriğe de sahip olabilir.
Bilgisayar ve internetin yaygınlaşması, ozellikle internette yoğun bir site oluşumu bilginin ve enformasyonun dolaşımını kolaylaştırmıştır. Boylece internet dunyanın en buyuk bilgi kaynaklarından biri haline gelmiştir. Bilgi sadece interneti genişletmekle kalmamış aynı zamanda karıştırmıştır da. Her gun eklenen binlerce yeni site, interneti gun gectikce bir bilgi copluğu haline de getirmiştir. Bilgiye sahip olmak bu ortamda gucleşmekte ve organize bilgiye sahip olmak guc hale gelmektedir.
Bilginin niceliğindeki bir artış, bilginin ya da enformasyonunun niteliğini de incelememizi gerektirmiştir ; yani bilginin kalitesi.
Kalite sozcuğu Latince’de QUALİS sozcuğunden kaynaklanmakta ve “gercekte oyle olmak” anl..... gelmektedir. Kalite; vaad edilen olmayıp, yerine getirilen, gercekleştirilebilendir. O halde kalite, belirli olculer yardımıyla belirlenilebilen ve kullanım amacına gore olcutleri değişebilen bir olgudur. Başka bir deyişle kalite, bir malın kullanım amacı ya da tuketici zevkini karşılama duzeyini belirleyen niteliklerin toplamıdır. Bu yonuyle incelenirse bilginin niceliğinin artması kalitesinin de artmasının doğal bir sonucu değildir, bilakis kalitede duşmeye de neden olabilmektedir.
Bilgiyi de kalite acısından incelemek gerekir. Kalite tuketici zevkini karşılama duzeyi ya da bir malın kullanım amacı olarak tanımlandığına gore enformasyon toplumu bireye hangi kalitede “bilgi” sunmaktadır. Ya da sunulan bilgiler ne kadar “bilgi” dir.
Enformasyon araclarının bireyi ne kadar bilgilendirdiği tartışılmaktadır. Ozellikle kitle iletim araclarının ilettiği bilgi, bireyin “hicbir zaman ve hicbir yerde” işine yaramayacak bilgi olabilmektedir. Ancak iletişim kanallarının cok olması bireyin istediği bilgiye bilincli cabasıyla ulaşabilme imkanlarının artmasını da sağlamıştır. Bu durumda bireyin “kaliteli bilgi”yi elde etmesi ancak o bilgiyi analiz edebilecek oz niteliklere sahip olması durumunda soz konusu olacaktır.
Japonya’da yapılan bir araştırmaya gore her sekiz yılda dunyada enformasyon yuku iki kat artmakta ve dort kez daha hızlı bir şekilde enformasyon tuketilmektedir. Bazı duşunurler bu durumun bireyleri enformasyon oburu durumuna getirildiğini insanların bireysel olarak bu enformasyon sağanağıyla nasıl baş edeceklerini bilemediklerini soylemekteler.
Bunun doğal sonucu olarak şunu soyleyebiliriz: İnsanlar en kısa zamanda enformasyonun rasyonel olarak yonetmeyi oğrenemezse enformasyon insanı yonetmeyi surdurecek. İnsanlık, nasıl ilk cağlarda ve daha sonra orta cağda gıda yetersizliğinden kaynaklanan pek cok hastalıklara yakalanmış ve kitlesel patolojik vakalar, olumler soz konusu olmuş, daha sonraki modern toplumlarda da fazla ve duzensiz gıdanın zararlarıyla karşılaşmışsa; benzer durum bilgi icinde gecerli olabilecektir. Enformasyonun oburluğundan kurtuluş, “bilincli bir tuketim” ile mumkun olabilecektir..
Bilginin kalitesi ile ilgili bir nokta da “dezenformasyon” kavramdır. Dezenformasyon, yanlış enformasyon demek değildir. Dezenformasyon, yanıltıcı, yersiz, ilgisiz,parcalı ya da yuzeysel enformasyon, yani insanda bir şey hakkında bilgi sahibi olma illuzyonu yaratan, oysa insanı bilgilenmekten uzaklaştıran enformasyon demektir. Yani birey bilgilendiğini sanarken “bilgisizleşmektedir. (Filolojik acıdan incelemek gerekirse, İngilizce’de dis- oneki bir fiilin hem zıddının yapılmasını, hem de yapılmış bir eylemin etkilerinin ortadan kaldırılmasını anlatır. Orneğin; infect fiili mikrop kapmak, hastalığı bulaştırmak anl..... gelirken dis-infect mikrop kapmamak anl..... değil, mikroptan temizlenmek anl..... gelir. Buradan yola cıkarak dezenformasyon da bilgisiz bırakmak anl..... gelmez, var olan bilgiyi de ortadan kaldırmak anl..... gelir. Yani doğru ve gercek olmayan enformasyon, bireyin daha once edindiği sağlıklı ve gercek bilgiyi de ortadan kaldırır. Bu durumda birey, bir malın kullanım amacını belirleyen niteliklerin toplamı anl..... gelen kalite acısından “sıfır kalite”den de ote belki deyim yerindeyse “eksi kalite” ile karşıyadır.)
1.3.BİLGİNİN OMRU
BİLGİ, Alvin Toffler’in deyimiyle ucuncu dalga toplumun temel ogesidir. Birinci dalga toplumunda guc topraktı, ikinci dalga toplumunda uretim aracları oldu, icinde yaşadığımız ucuncu dalga toplumunda ise guc bilgi kavramıyla ifade edilmektedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna gecişi ifade eden ikinci toplumun karakteristiği teknolojinin yaygınlaşması ve kitlesel hale gelmesiydi. Teknolojik gelişmenin daha once gorulmedik bir bicimde gelişmesi toplumsal alanda da buyuk bir donuşumu getirmişti. Bu teknolojik gelişim iletişim araclarını iceriyordu. Gercekte iletişim devrimi diyebileceğimiz devrim de 19. yuzyılda gercekleşmişti. Cunku uretim artışı bunun pazarlanmasını gerektirecek bir yol ağını gerektiriyordu. Nitekim 1850-1870 yılları arasında 100.000 milin uzerinde yeni demiryolu inşa edildi. Buna bağlı olarak gelişen telgrafın 19. yuzyılın ikinci yarısında kullanılmaya başlanması onemli bir devrimdi. Demiryolları ile birlikte telgraf, savaş biciminin değişmesine varıncaya kadar, ulke ici ve dışında etkin bir kullanım alanı bulmuştu. İletişim teknolojisinde daha sonraki baş dondurucu gelişmeler, toplum yapısını da değiştirecek ve gunumuzdeki tanımlamayla enformasyon ya da bilgi toplumunu getirecekti.
Sanayi toplumunda sistematik bilimsel bilgi ve bunun uretim surecine katılması soz konusudur. Oysa bilgi toplumunda bilginin birikime dayalı yenilik sureci onem kazanırken yenilikler surekli uretilmektedir.
Sistematik bilimsel bilginin yerini surekli yenilenen bilgi ve enformasyon almaktadır artık. Enformasyon teknolojisi bilginin hem niceliğini hem de ceşitliliğini artırmıştır. Bunun sonucunda da cok sayıda kanaldan ozellikle de kitle iletişim araclarından bilginin dağıtılmasıyla karşılaşmaktayız.
Bu enformasyon kanallarından gelen bilgi iki nedenden dolayı kısa omurlu bir bilgi olma durumundadır. Birincisi, bu kanallardan gelen bilgi (ya da enformasyon) gundelik tuketime sunulan, bilgi ya da deyim yerindeyse “harc-ı alem” bir bilgidir. Yani kısa omurlu olduğunun, ileten de iletilen de farkındadır. Televizyon, gazete... vs. gibi kitle iletişim araclarının ilettiği enformasyon bu turden bir bilgidir. (Gazete kelimesi de İtalyanca kokenlidir ve “gunluk” anl..... gelmektedir.)
İkinci neden ise bilgi toplumunda araştırma ve geliştirmeye yonelik calışmaların artması nedeniyle, yeni bulguların eski bilgi ve bulguları devre dışı bırakmasıdır. Bilgi toplumunda araştırma ve geliştirmenin on plana cıktığı akademik kuruluşlar, universiteler, araştırma merkezleri bu tur bilgilerin surekli yenilendiği merkezlerdir. ABD’de 1990 yıolında 40.000 ayrı akademik dergide 1 milyondan fazla bilimsel makale yayınlanmıştır ki, bunun anlamı dakikada iki yeni makele demektir.
Bilginin elde edilmesi kadar “guncellenmesi” (update ya da upgrade) bilgi toplumunun ortaya cıkardığı yeni durumu ifade etmektedir. Guncellenmeyen ve yenilenmeyen bilginin bilgi toplumunda kullanım değeri sıfıra yakın bir konuma gelmektedir.
Butun bunlardan yola cıkarak, bilgi toplumunda sıradan ve gundelik bilginin omrunun kısa olmasının doğal olduğunu ifade edebiliriz. Ancak yeni araştırma ve gelişmelere dayalı bilgininse ancak “dinamik” bir surec icinde elde edilebileceği su goturmez bir gercektir. Bu dinamik sureci de dinamik bireyler ve kurumlar yerine getirebilir ancak.
1.4.BİLGİNİN KAYNAKLARI
Bilginin kaynağı ile ilgili tartışmalar cok eskiden beri surup gitmektedir. Bilgi felsefesinin ilk başladığı Eski Yunan’dan beri bu tartışma vardır. Bilginin kaynağı ilge ilgili tartışmalar iki acıdan incelenebilir. Birincisi epistemolojik acıdan (Bilgi Felsefesi) diğeri de enformatik acıdan.
Epistomtemolojik olarak bilginin kaynağı ile ilgili iki temel goruş ve bunlara bağlı olarak ortaya cıkan goruşler vardır: Deneycilik ve Akılcılık. Deneycilik, bilginin kaynağının gozlem olduğunu soylerken Akılcılık, bilginin kaynağının akıl ve zihin olduğunu soylemektedir. Bu iki goruşu birleştirerek bir orta yol bulan akımlarda vardır. Bunlar da hem aklı hem de gozlemi bilginin temeli olarak ele alır ve bunların uyumlu bir birlikteliğinden soz eder. İmmanuel Kant orneklerinden biridir.
Bilginin enformatik acıdan kaynakları ise bilgi toplumu ile ortaya cıkmış tartışmaları icerir. Bilgi toplumu, bilginin yeni bir mahiyet kazandığı, hem hammadde hem de nihai bir urun konumuna geldiği, bunun yanında iletişimin artmasıyla uretim ve dağıtımın inanılmaz derecede kolaylaştığı toplumdur. Bu acıdan bilgi toplumunda iletişimin artmasıyla bir enformasyon artışından soz edebiliriz.
İletişim teknolojisinin gelişmesi bilginin ve enformasyonun iletilmesini kolaylaştırmıştır. Kitle iletişim aracları ya da diğer bir adıyla medya, enformasyonun en onemli kaynağı durumundadır. Kitle iletişim aracları nispeten ucuz bir fiyata hemen her turlu “enformasyonu” bireylere ulaştırmaktadır. Ancak enformasyon kaynakları da sanıldığı kadar cok değildir. Cunku enformasyon haber demektir oncelikle ve haber kanalları da ceşitli ağlardan gecerek ulaşmaktadır bireylere. Dunyada her gun 100 milyon kelimelik haber, 5 temel haber kanalından gecerek dunyaya ulaşmaktadır. Bu da bilgi ve enformasyonun tekelleşmesi sorununu gundeme getirmektedir.
Bilgi toplumunda bilgi, her acıdan bir guc haline gelecektir. Bilgi yoluyla iktidar uretimi ve iktidar yoluyla bilgi uretimi arasında doğrudan bir ilişki (korelasyon) bulunmaktadır. Bilgi toplumunda, bilgiye sahip olmak başlı başına bir iktidardır.
Bilgiyi stratejik bir kaynak olarak değerlendiren Daniel Bell, bilginin kim tarafından kontrol edileceği, kimlere ve ne miktarda tahsis edileceğine kimlerin karar vereceği sorununu baz alarak, icinde yaşadığımız bilgi cağında toplumların ilerlemesinin, bilgiyi kimlerin elinde tuttuğuna bağlı olacağını soylemektedir.
Uluslararası enformasyon endustrisi batılı ozellikle de Amerikalı şirketler tarafından kontrol edilmektedir. Bu nedenle gelişmemiş ulkelerdeki medya sistemlerinin yapıları, kullanımları ve sunulan mesajların icerikleri, gucu elinde bulunduranlar tarafından belirlenmektedir. Gelişmiş ulkeler sadece haber sunmanın otesine gecmekte ve haberin uretim ve sunum aşamaları, propaganda ve reklam aracı haline gelmektedir. Haber, alınan merkezin veya sunanın yorumu ile birlikte aktarılmaktadır.
1.5.EPİSTEMOLOJİ
Bilgi felsefesi anl..... gelen epistemoloji, felsefenin ilk ortaya cıktığı zamandan beri tartışılan konulardan biri olmuştur. Epistemoloji, bilginin doğasını,ı sınırlarını doğruluğunu, guvenilirliğini ve elde edilme aktarımlarını ve sorgulanmayı inceleyen bilim dalıdır. Yani epistomoloji, felsefenin bilişsel sureclerinden daha cok, “bilgiyi” genel olarak ele alır, bilgiyle ilgili problemleri araştırır, bilginin kaynağını, doğasını, doğruluğunu, sınırlarını inceler. Kısaca epistemoloji, bilginin bilimini yapar. Bilginin bizatihi kendisiyle ilgilenir.
Bilginin kaynağının incelenmesiyle ilgili surec oldukca eskiye dayanır. Felsefi tartışmaların cok yoğun yaşandığı ozellikle eski Yunan medeniyetinden gunumuze dek bu konuda pek cok tartışma yapıla gelmiştir.
Epistemoloji kelimesinin etimolojik kokenini oluşturan “episteme” kelimesi dahi bu surec hakkında ipucları vermektedir. Epistemolojinin ilgilendiği dort temel sorun vardır. 1) Bilginin imkÂnı sorunu 2) Bilginin doğruluğu sorunu 3) Bilginin kaynağı sorunu 4) Bilginin sınırları sorunu. Bu sorunlar icinde de ozellikle ağırlık kazanan sorun bilginin kaynağı sorunudur.
Eski Yunan’da bilginin kaynağı ile ilgili tartışmalarda yer alan onemli iki kavramdan biri “episteme” diğeri ise “doksa”dır. “Episteme”; gercek bilginin, “doksa” ise evrensel gerceklerin bilgisidir. Episteme, değişmeyen, kalıcı, durağan evrensel gerceklerin bilgisidir. Doksa ise yalnız duyularla elde edilen, gecici ve gercek olmayan bilgidir. Episteme, ozellikle Platon’un teorisindeki idealar evrenine ait olan bilgidir ve idealar evrenindeki her şey gibi doğru, gercek ve değişmez bir ozelliğe sahiptir. Doksa ise nesneler evrenine ait bilgidir ve nesneler evrenindeki her şey gibi bozulma, curume ve değişme ozelliklerine sahiptir ve yanıltıcıdır. Kısaca episteme, gercek bilginin, doksa ise yanlış ve yanıltıcı bilginin adıdır.
“Gercek” bilgiye ulaşma eskiden beri filozofların temel amacı olmuştur. Duyuların sınırlılığı ve yanıltıcılığı, akıl ve zihnin tek başına bilgi uretmeye yetmemesi vs. gibi nedenlerle bilginin elde edilmesi ve sorgulanması ile ilgili ceşitli akımlar ortaya cıkmıştır. Bunlardan en temel iki tanesi bilginin elde edilmesinde gozlem ve deneye onem veren Deneycilik (Emprisizm) ile akıl ve zihine onem veren akılcılık (Rasyonalizm)dir.
1.5.1. DENEYCİLİK (EMPRİSİZM)
Deneycilik, ozellikle bilginin kaynağı probleminde bilginin olanaklı tek kaynağının deney olduğunu, deneyden bağımsız bir bilginin soz konusu alamayacağını savunan akımdır. Buna gore insan zihninin doğuşta uzerine kendi işaretlerini yazdığı boş bir levha olduğunu, zihin uzerine yapılan işaretlerin başlangıcta birer izlenimden başka hicbir şey olmadığını, bu izlenimlerden daha sonra bellekte bir takım tasırımların turetildiğini ve turetilen bu tasarımların ceşitli şekillerde birleştirilmeleri ve işlenmelerinin kompleks duşuncelere goturduğunu, kısacası zihinde daha once duyularda bulunmamış olan hicbir şey bulunmadığını savunan goruştur. Deneyciliğe gore bilginin iki tur kaynağı olabilir ve bu kaynaktan yola cıkarak da iki tur bilgiden soz edilebilir. A Priori bilgi; aposteriori bilgi. A priori bilgi, duyu deneyine hic başvurulmadan, yalnızca aklıdan ve aklın etkinliğinden turetilen bilgiye, deneysel olmayan bilgiye verilen addır. Buna gore, bir şeyi a priori olarak bilmek, onu dış dunya da dunyada tecrube etmeden bilmektir. A priori bilginin doğruluğu duyu deneyinden turetilmez, duyu deneyinden bağımsız olarak, yalnızca akıl yoluyla bilinir ve duyu deneyiyle curutulemez. A priori bilgi, hicbir şekilde gecersiz kılınmaz bilgi olduğundan o tum koşullar altında, her yerde ve her zaman gecerli olan, yani olanaklı tum dunyalarda doğru olan bir bilgidir.
A posteriori bilgi ise, duyu deneyinden turetilen, duyular aracılığıyla kazanılan bilgidir. A posteriori bilginin doğruluğuna ya da yanlışlığına duyu deneyi yoluyla karar verilebilir. Fakat duyu deneyi kişiden kişiye değiştiği yani goreli, tutarsız, değişken olduğu ve bundan dolayı da tumuyle guvenilir olmadığı icin a posteriori bilgi zorunlu ya da kesin bir bilgi değildir.
Deneycilik acısından gercek bilgi a posteriori bilgidir. Algıya bilginin kaynağı ve gecerliliğinin olcutu sayar. İlk orneklerini Eski Yunan filozofu Democritos’ta gorduğumuz emprisizmin en onemli temsilcilerinden John Lock’a gore, zihin boş bir sayfadır (tabula rasa) uzerine yazı yazan deneyimlerdir. Akılcılığın tersine deneycilik aklı, algı ve izlenimlerle duşunceler arasında bir duzen kurma gibi ikincil (tÂli) bir işlev duzeyine indirgemektir. Kurulan duzen ise bilgi dediğimiz şeyi oluşturur. Başka bir ifadeyle insan zihninde doğuştan gelen hicbir bilgi mevcut değildir. (Arslan, 1996, 45)
Deneyciliğin cok eski tarihlerden beri savunucuları vardır. Eski Yunan’daki pek cok filozofun yanında Stoacılar ve Epikur deneyciliğin ilk goruşlerini ifade etmişlerdir. Daha sonraları ise bu goruşler, 16. yuzyıldan itibaren deneysel bilginin başarı kazanması, teknolojik pek cok ilerlemeye neden olması dolayısıyla ozellikle F. Bacon, T. Hobbes, J. Locke, G. Berkeley ve D. Hume gibi İngiliz filozofları tarafından savunulmuştur.

1.5.2. AKILCILIK (RASYONALİZM)
Akılcılık, insan zihninin işleyişinin bağlı olduğu kurallarla nesnel dunyaya egemen olan kuralların aynı olduğunu bu nedenle ancak aklın prensiplerine uygun duşunce yoluyla, gercek, sağlam ve guvenilir bilgilere ulaşılabileceğini ileri suren, butun acıklamaların merkezine aklı veya aklî prensipleri yerleştiren yaklaşımdır. Kısaca aklı, fiziksel dunyaya ilişkin bilginin kaynağı sayan felsefi akıma akılcılık denir.
Akılcılığa gore, bilgi, zorunlu, kesin ve genelgecer olmalıdır. Acaba bize boyle bir bilgiyi hangi yetimiz sağlayabilir. Duyularımız bize boyle bir bilgi sağlayabilir mi? Bu soruya akılcıların verdiği cevap “hayır”dır. Cunku duyular, bize kesin olmayan, zorunlu olmayan bir bilgi sağlayabilir. Duyuların bilgisine guvenilemediğine gore gercek ve zorunlu bilgiyi ancak akıl ve duşunce sağlayabilir. Bu nedenle akılcılığın bilgi modeli kabul ettiği bilim Matematik ve Mantık’tır. Deneyciliğin en onemli temsilcilerinden biri olan John Locke’un “insan zihni uzerine bir deneme” adlı eserine karşı, onunla aynı donemde yaşamış olan Alman filozofu Leibniz, “İnsan Aklı Uzerine Bir Deneme” adlı eserinde Locke’a şu unlu cumlesi ile karşı cıkar: “Gercekten de zihinde deneyden gelmeyen hicbir şey yoktur, yalnız zihnin kendisi mustesna...” Akılcılık duyu algısından once ya da ustun ve bağımsız olan ilk ve temel bilgi kaynağı olarak aklı on plana cıkarır. Akılcılık bilgi uretmede ise zihnin tumdengelim metodunu kullandığını da belirtir.
Eskicağ’da Platon Yenicağ’da da ozellikle Descartes, Spinoza ve Hegel gibi duşunurler akılcılığı savunmuşlardır. Descartes’a gore her turlu doğru bilginin orneği Matematik’tir. Matematik’te bir ilk ilkeler, bir de bu ilkelerden hareketle yapılan cıkarsamalar vardır. Bu ilk ilkeleri de cıkarsamaları da kendi gucu ile keşfeden ise akıl veya zihindir. Bu acıdan akılcılar Matematiğe ayrı bir onem verirler.
Rasyonalizm, kendisine konu edindiği sahalara gore, zihnin her ceşit tecrubeden once bir takım bilgilere, ilkelere, kalıplara sahip olduğunu soyelen Mutlak Rosyanalizm ya da A piriorizm, deneyin tek başına bilgiyi elde etmede yeterli olmadığını, bununla beraber aklın aracılık ettiği başka bilgilere kuvvet ve melekelere de ihtiyac olduğunu belirten İzafi rasyonalizm olarak ikiye ayrılır. Mutlak rasyonalizm de akıl bilginin mutlak ve mutlak şartı iken, izafi rasyonalizmde akıl, bilginin elde edilmesinde tek başına yeterli değildir. Deney aracılığı ile elde edilen bazı verileri ve bilgileri duzene koyacak kulli ve zaruri ilkelere sahip olmayan bir zihin icin deney de mumkun değildir. Bilgi, duyuların nesnelerden elde ettiği algıların akıl tarafından oluşturulmasıdır. Akıl bilgiyi taşıyan değil bilgiyi yapandır. Bilgiyi yapmak icin de malzemeyi dıştan alır.
Gorulduğu gibi deneycilik ve akılcılık bilginin elde edilmesiyle ilgili birbirine zıt iki temel akımdır. Ancak bu iki akımın her birisi de meydana getirdiği tartışmalarla bilgi felsefesinde gelişmeye yol acmış ve bilimin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Her iki akım da “doğru” bilgiyi elde etmek uzere teoriler ortaya atmış ve bu teoriler, “gercek” bilgiye ulaşmada etkili bir rol oynamıştır. Sonucta “fikirlerin carpışmasından hakikat şimşeği doğar.” Gercek bilgi de bu tartışmaların ışığında elde edilebilecektir.
__________________