1071 Malazgirt Savaşından sonra tumuyle Turklere acılan Anadolu’da, 13. yuzyılın sonuna kadar suren bir donemin sanatına verilen genel isim, Selcuklu Cağı Sanatı’dırOnce ıznik, sonra Konya’yı başkent yapan Anadolu Selcuklularının ikinci derecede merkezleri Kayseri ve Sivas ile cevreleri olmuştur.
Ozellikle 12. yuzyıl boyunca, batıda Bizans ile ilişkilerini ve Haclı seferlerine karış mucadelesini surduren Anadolu Selcukluları, taht kavgalarını da cozumlemek zorunda kalmış, yoğun bir siyasal ortamda yaşamıştır. Bu sure icinde, ozellikle doğu ve guneydoğu Anadolu’da ılk Turk Devletleri, zaman zaman Anadolu Selcuklu Sultanlığını veya ıran ve Suriye Selcuklularının yuksek egemenliğini tanıyarak, erken donemin mimarlık urunlerini vermeye başlamışlardır. Bunlar arasında Sivas, Kayseri, Malatya cevresinde 1071-1174 arasında Danişmentliler; Hasankeyf, Mardin, sonra Diyarbakır merkezleri ve Harput’da 1101-1312 arasında Artuklular; Erzurum’da 1081-1202 arasında Saltuklular; Erzincan, Kemah, şebinkarahisar, Divrik merkezlerinde 1171-1252 arasında Mengucukluler Anadolu Turk Mimarlığının şekillenmesinde, erken donemin onemli denemelerini ortaya koymuşlardır.
Anadolu Turk Mimarlığının genel karakterini kesme taş malzeme, taş işciliğine dayanan susleme ve yalın bir mekÂn etkisi meydana getirir. Tuğla, sırlı tuğla, mozaik cini ve bazen de alcı genellikle susleme malzemesi olarak kullanılmış, cok az ornekte, Buyuk Selcuklu mimarlığının genel karakteri olan tuğla malzeme, susleme amacı dışında, yapı malzemesi olarak da ele alınmıştır.
Anadolu Selcuklu cağı mimarlığının diğer bir ozelliğini de cepheler ve ışıklandırma meydana getirmektedir. Dışa acık geniş pencere duzeni, ozellikle erken donemde, gorulmemektedir. Bunun yerine, ust hizalarda yer alan tepe pencereleri ile yapıların ortalarında, ortude meydana getirilen acıklıklar ışıklandırmayı sağlamaktadır. Bu orta acıklıkların, her tip yapıda, ic avlunun geleneğini yaşattığı duşunulebilir.
Cephelerde tac kapılar genel bir ozelliktir. Coğunlukla mukarnaslı niş bicimindeki kemerli kapılar, birkac sıra ve ceşitli taş işciliği gosteren bordurlerle cerceve icine alınmıştır.
Cephelerde, tac kapıların iki yanında veya cepheyi sınırlayacak bicimde iki yanda, minareler, bazı merkezlerde, ozellikle 13.yy.ın ortasından itibaren yaygınlaşmıştır.
Plan ve form tasarımı bakımından yapı tiplerinin kendi iclerinde belli bir gelişimini izlemek mumkundur. Bu bakımdan yapı tiplerini ele alarak, genel karakterini belirlemek mumkundur.
Selcuklu cağı Anadolu Turk Mimarlığında, gunumuze ulaşabilen anıt niteliğindeki mimarlık urunlerinin buyuk kısmı dini mimarlık ornekleridir. Camiler bunların en ilgi cekicileridir. Dini eğitim yanında, din dışı eğitim de yapılan ve cağının yuksek oğretim kurumları olan medreseler, ikinci bir gurubu meydana getirirler. Mezar anıtlarının da, Anadolu’da ilgi cekici bir gelişmesi vardır. Kervansaraylar ise en gelişmiş bicimiyle Anadolu’da Selcuklu cağında ortaya cıkmış olan Ortacağ’ın onemli mimarlık ornekleridir ve yuzden fazla sağlam orneği Anadolu’da gunumuze ulaşabilmiştir. Selcuklu donemi Anadolu Saray ve Koıkleri, son yıllardaki kazılarla aydınlatılmış, geniş alanlara yayılmış yapı toplulukları olarak dikkati cekerler. Ozellikle cini suslemeleri şaşırtıcı detay zenginliği gostermesi bakımından ilgi ceker. Bu cinilerdeki figurlerle birlikte, her tip yapıda rastlanan taş kabarta figur detayları Selcuklu cağı Anadolu Turk mimarlığının diğer bir ilgi cekici yonunu meydana getirir.
Camilerde; Guneydoğu Anadolu başta olmak uzere erken donem Anadolu Turk mimarlığında, şam Emeviye Camiinin modelini tekrarlayan Diyarbakır Ulu Camii gunumuze ulaşabilen en erken ornek olmaktadır. Geniş bir avlu’nun guneyinde enine gelişen cok direkli ana mekÂn, tasarımın aslını meydana getirir. Siirt ve Bitlis Ulu Camilerinde de zamanla aynı bicime ulaşılmış olduğu gozlenir. Enine gelişen bir ana mekÂnın ortasında ve mihrap onunde kubbenin yer aldığı plan tasarımı ise Artuklu camilerinde ortaya cıkar ve yerleşir. Silvan ve Mardin camilerinden sonra, Kızıltepe Ulu Camii bu tipin en gelişmiş orneğidir. Buna karışlık, Danişmentli camilerinde, cok ayaklı ana mekÂn, mihrap onunde kubbe motifini vazgecilmez bicimde kullanmakla birlikte, mekÂn enine gelişmeyi bir yana bırakmakta, kuzeydeki geniş avlu, yerini ana mekÂnın ortasına, merkeze alınmış ic avluya bırakmaktadır. Coğunlukla uzeri acık bırakılan veya camekÂnla ortulen bu ic avlu aynı zamanda ışıklandırmaya da yaramaktadır.
ılk Turk Beyliklerinin ve Anadolu Selcuklularının camilerinde Artuklular’ın enine gelişen tasarımı dışında, genellikle mihrap onunde kubbeli bolumun yer aldığı, cok ayaklı bir duzen gozlenmektedir. Ancak, orta acıklık veya bunu yaşatan camekÂn toplayıcı olmakta, cok az ornekte, doğrudan dikine bir gelişme gozlenmektedir. Ozellikle mihrap duvarı yonunde enine bir gelişme, gerek ortude, gerekse alt bolumde mutlaka yapıya egemen olmakta, mihrap onu kubbesiyle de bu durum vurgulanmaktadır.
Geniş orta avlusu, tuğlanın da kullanıldığı malzemesi ve genel plan tasarımı ile ıran Buyuk Selcuklu camilerini andıran Malatya Ulu Camii tek ornek olarak kalmaktadır. Malatyalı mimarı bilinen bu yapı, Anadolu Selcuklu cağı mimarlarının ıran’daki Buyuk Selcuklu mimarlığına yabancı olmadıklarını, ancak, Anadolu’da yeni bir tasarımı gercekleştirmek icin calıştıklarını kanıtlayan guzel bir ornektir. Bu cabalar, Beylikler ve Osmanlı donemi mimarlığının temellerini atacaktır.
Cami ile Medrese’nin birleştirilerek ele alındığı bir mimari tasarıma Kayseri’de Danişmentli doneminden Koluk Camiinde, sonra da Selcuklu doneminden Hacı Kılıc Cami-medresesinde rastlanmaktadır. Bu caba, Amasya’da Gok Medrese-Camii gibi ilgi cekici denemelerden sonra, Osmanlı mimarlığında, medresenin caminin avlusunda yer almasıyla sonuclanacaktır. Anadolu Selcuklu Camilerinin onemlilerini Konya Alaeddin Camii, Niğde Alaeddin Camii, Malatya Ulu Camii, Kayseri Huand Hatun Camii, Bunyan, Sinop, Develi Ulu Camileri gibi orneklerle coğaltmak mumkundur.
Bu donemin onemli bir tipini de ağac direkli camiler oluşturur. Ağac direkler uzerinde duz damlı bu yapılarda diğer camilerin tasarımını detaylarda yakalamak mumkundur. Ozellikle ortada acıklık-ışıklık bolumleriyle, ağac işciliği ornekleriyle dikkati cekici yapılardır. Afyon, Sivrihisar, Ankara Arslanhane, Beyşehir Eşrefoğlu Camileri bunların onemli ornekleridir. Beyşehir orneğinde, tuğladan mihrap onu kubbesi heriki tipin kaynaştırıldığı bir orneği meydana getirmektedir.
13.yy. icinde, ozellikle Konya ve cevresinde ornekleri gorulen tek kubbeli kucuk olcudeki mescitler, hazırlık mekÂnlarıyla dikkati ceker.
Bu gelişme, kucuk denemeler biciminde, Beylikler ve Osmanlı donemi mimarlığının son cemaat yerleri bulunan tek kubbeli camilerinin tasarımını hazırlayan bir temel olarak gorulebilir.
Medreselerde; Anadolu Turk Mimarlığında, iki başlıca tip medresenin paralel bir gelişme icinde 13.yy.ın sonuna kadar yapıldığı gorulmektedir. Bunlardan birincisi, tek ya da iki katlı olmakla birlikte, eyvanlı bir orta avlu duzenine dayanmaktadır. Eyvan sayısı tek, iki, uc ya da dort olabilmekte, avlu da revaklı ya da revaksız olabilmektedir. Avlu cevresinde eyvanlardan artan bolumlerde hucreler bulunmaktadır. Coğunlukla tac kapılarının suslemeleri, eyvanlarının kaplamaları ile dikkati ceken bu yapılarda genellikle koşe odaları kubbeli olmakta, bazen de kapalı bir mescit ve turbe yer almaktadır. Bu tip yapılara genelde avlulu medreseler adı verilmektedir. Aynı bicimde tasarlanmış fakat ortadaki avlusunun uzeri kubbe ile ortulu olan medreselere de genelde kubbeli medreseler adı verilmektedir. Bunların bir bolumunun gozlemevi olduğu anlaşılmaktadır.
Avlulu medreseler grubunun ilk ornekleri Artuklu yapısı olarak Mardin ve Diyarbakır’da karışmıza cıkmaktadır. Oldukca gelişmiş iki katlı bu orneklerden sonra, Kayseri’de Cifte Medrese ile Sivas KeykÂvus medreseleri 13.yy. ın başında iki değişik uygulama olarak dikkati cekmektedir. Herikisi de tıp medresesi ve hastahanesi olarak bitişik iki yapıdan meydana gelen bu ornekler, turbeleri, figurlu kabartmaları ve boyutlarıyla dikkati cekerler. Konya’da Sırcalı Medrese, Akşehir Taş Medrese, Kayseri Huand ve diğerleri gibi orneklerden sonra Sivas’da 1271’de yapılan uc medrese, bu tipin en guzel ornekleridir. Sivas Gok Medrese, Sivas Cifte Minareli Medrese, Sivas Buruciye Medresesi, Erzurum Cifte Minareli Medrese’de toplanan ozellikleri hazırlayan orneklerdir.
Kubbeli Medreselerin ilk ornekleri ise 12.yy.ın ortalarında Danişmentliler’in Tokat ve Niksar Yağıbasan medreseleriyle başlar. Mengucukluler’in Divriği Ulu Camiine bitişik Turan Melik ıifahanesinde değişik bir orneği gorulur. Selcuklu kapalı veya kubbeli medreseleri ise Isparta Atabey’deki Ertokuş Medresesiyle Afyon Boyalıkoy Medresesi orneklerinden sonra, Konya’da iki muhteşem uygulama ile karışmıza cıkar. 1251 yılından Karatay Medresesi, dengeli ve simetrik planlı, mermer tac kapısı, ortadaki geniş kubbesiyle kendini belli eder. Kubbenin ici ve ana eyvanı zengin cini mozaik susleme ile kaplıdır. 1260-65 den Sahip Ata’nın mimar Koluk bin Abdullah’a yaptırdığı Konya ınce Minareli Medrese ise, aynı plan şemasını aşağı yukarı tekrarlayan, ic mekÂnda, sırlı tuğlanın hafif kullanıldığı bir yapıdır. Buna karışlık cephesinde yuksek ve dikkati cekici, yuksek kabartma taş işciliğine sahip tac kapısı, butun sanat tarihcilerinin dikkatlerini uzerinde toplamıştır. Bitişiğindeki tek kubbeli ve dışa acık mesciti birleştiren uzun ve cift şerefeli yivli minaresinin buyuk kısmı depremde yıkılmıştır. Cay’da Taş Medrese, Kırşehir Caca Bey Medresesi, bu donemden diğer kubbeli medrese ornekleridir.
Kayseri’de Huand Hatun, Konya’da Sahip Ata gibi kulliye olarak yapılan yapılarda, hamam, turbe, hanikÂh gibi ceşitli fonksiyonlardaki yapılar, cami ve medrese ile birlikte topluca ele alınmaktadır.
Mezar Anıtlarında; Bir bolumu ozellikle medreselerle birlikte veya camilere bitişik olarak yapılan Anadolu Selcuklu cağı mezar anıtları da medreseler gibi iki ana tipte incelenir. Turbeler ve Kumbetler. Turbeler, genellikle kare veya cokgen govdeye sahip, coğunlukla kubbe ile ortulu mezar anıtlarıdır. Kumbetler ise, aynı bicimdeki govdelerinin ustundeki kubbeleri piramit ya da koni bicimi bir kulÂhla ortulu, altında da mumyalık adı verilen olu gomme odasının bulunduğu bir yapı tipidir. Bu cok genel tarifler, form olarak yapıları birbirinden ayırmak icin kullanılmaktadır. Turbeler’in Anadolu’da bir de ozel tipi Eyvan bicimi turbeler olarak karışmıza cıkmaktadır.
XII.yy.dan Danişmentli, Mengucuklu, Saltuklu Kumbetleri Anadolu Selcuklu Kumbetlerini hazırlayan ornekler olmuşlardır. Artuklularda ise, tek başına turbe veya kumbete rastlanmamıştır.
Selcuklu Sultanlarından coğunun gomulu olduğu on kenarlı bir kumbet bicimindeki mezar anıtı Konya Alaeddin Camii avlusundaki II. Kılıcarslan Kumbeti’dir. Bir diğer Selcuklu Sultanı İzzeddin KeykÂvus ise, Sivas’daki medresesinin guney eyvanında gomuludur ve uzerine tuğladan on kenarlı bir kumbet yapılmıştır. Medrese ve camilere bağlı ceşitli turbe ve kumbetlerden başka ilgi cekici bir mezar anıtı, Tercan’da Mama Hatun Kumbeti’dir. 13.yy. başlarında Ahlatlı bir ustanın kitabesini taşıyan mezar anıtı, daire biciminde bir cevre duvarı ile kuşatılmış, ilgi cekici tac kapıya sahiptir. Bu cevre duvarının ortasında ise dilimli govde ve kulÂha sahip kumbet yer almaktadır. Kayseri’de Doner Kumbet, oniki koşeli govdesiyle kumbet tipinin tek başına ilgi cekici bir uygulamasıdır. Kayseri’den sonra Ahlat, 13.yy. kumbetleriyle dikkati cektiği kadar, mezar taşlarıyla da uzerinde durulan bir merkezdir. Burada şeyh Necmeddin, Hasan Padişah, Cifte Kumbetler gibi orneklerin en dikkate değerlerinden birisi, silindir govdesiyle Ulu Kumbet’dir. Anıtsal bir cadır gibi her taraftan gorulebilen, taş işciliği detaylarıyla da dikkat ceken bir yapıdır. 1278 den kalan Amasya Turumtay Turbesi, tonozlu yapısı, cephesini kaplayan kalkan duvarı ile değişik bir uyguluma olarak karışmıza cıkar. Eyvan Turbelere doğru bir adım olarak gorulebilen bu yapıdan başka, Konya, Afyon, Kutahya cevrelerinde yaygın olarak karışlaşılan “eyvan turbeler”, altta mumyalık, ustte bir eyvan yapısından meydana gelmektedir. Bunların en anıtsal orneği olarak Konya Musalla mezarlığındaki Gomec Hatun Turbesi gosterilebilir.
Kervansaraylarda; Anadolu’da Selcuklu cağı mimarlığının butun ozelliklerini, mekÂn denemeleri ve tac kapılardaki taş suslemeleriyle sergileyen en onemli yapılar, Ortacağın en ilgi cekici kurumları halinde karışmıza cıkan kervansaraylardır. Anadolu oncesi benzer yapılarda rastlanan “ribat” deyimine Anadolu kervansaraylarının bir bolumunun yazıtlarında da rastlanır. Her turlu yol bakım ve hizmetinin vakıf olarak yapıldığı ve belirli menzil aralıklarında kurulu bulunan bu konaklama yapıları kervan ve kervan yolcularının herturlu gereksinimini karışlayacak teşkilata sahipti. Kesme taştan kaleyi andıran bu konaklama yapıları, geniş teşkilatları, ozenli taş işciliği, taş suslemeleri, ozellikle kapalı bolumlerinin cok etkileyici mekÂnlarıyla gercekten sarayları aratmayacak duzendeydi. Anadolu’da bu yapıların genel adı “han” olmakla birlikte “kervansaray” sonradan yakıştırılmış fakat uygun bir terimdir. Bunlardan dokuzu Selcuklu sultanları tarafından yaptırılmış “sultanhanları”dır. Diğerlerinin sayısı yuzu gecer.
En belirgin ornekleri “sultanhanları”nda gorulen Anadolu Selcuklu kervansarayları genellikle iki bolumden oluşur.
Tac kapının belirgin olarak cepheyi suslediği bu yapılarda birinci bolum acık avlu esasına dayanır. Bu avlu coğunlukla revaklıdır. Revaklar arasında sayıları değişen eyvanlar da yer alır. Sultanhanları plan duzeninde, avlunun ortasında “koıkmescit” denilen bir yapı vardır. Dort ayak ve dort kemer ustunde yukselen kare planlı bu mescit, bazı orneklerde, tackapının ustune alınmış ve oyle uygulanmıştır.
Dıştaki tackapı gibi bir diğeri kapalı “hol” bolumune goturur. Uc ya da beş nefli, kalın taş ayaklar uzerinde yukselen tonozlarla ortulu bu kapalı mekÂnın merkezinde, kasnakla yukseltilmiş ve fener gorevi de olan kubbeli bir bolum gorulur. Bu tipin en guzel orneklerinden biri Konya-Aksaray yolundaki mimar Muhammed Havlan’ın Alaeddin Keykubat icin yaptığı Sultan Hanı’dır. 4500 m2’lik bir alanda kurulu olan bu han suslemeleriyle de ayrıca dikkate değer. Sultanlar tarafından yaptırılmış olan iki han, genel şemanın dışında denemelere işaret eder. Evdir Han, iki sıra revak şeklinde, dort eyvanlı bir uygulama biciminde gunumuze ulaşmıştır. Alaeddin Keykubat’ın Alara Hanı ise eş odaklı tipte bir yapıdır. Ortaya alınmış bolmeli mekÂnlar, cepecevre tonozlu ahır bolumleriyle kuşatılmış, yapının tamamı kapalı tonoz ortuleri altına alınmıştır. Anadolu’da kervan yolları uzerinde rastlanan hanların bazılarının acık avlu bolumleri zamanla yıkılmış, sadece kapalı bolumleri ayakta kalmıştır. Bazılarının yazıtlarından anlaşıldığı kadarı ile kapalı bolum ile acık avlulu bolum farklı tarihlerde ele alınmıştır. Yukarıda adı gecenlerden başka, Ağzıkara Han, Karatay Han, Tuzhisarı Sultan Hanı, Kırkgoz Han, Avanos Sarı Han, Zazadin Hanı, Ak Han akla gelen onemli ornekler arasındadır. Cay Hanı, Selcuklu yazıtı bulunan son han olarak saptanmıştır. 1278/79 tarihli bu yapı Mimar Oğul Bey bin Mehmet’in adını da vermektedir. Hanlardaki yazıtlar pek cok mimar ve usta adı ile birlikte, tarihi kaynak teşkil edecek isim ve tarihler taşımaktadır.
Kervan yolları uzerinde, sayısız Selcuklu donemi koprusu ile birlikte bu hanlar, guvenli bir ulaşım şebekesi meydana getiriyordu.
Anadolu Selcuklu cağı Saray ve Koıkleri’nin erken orneklerine kazıların ışığında bakacak olursak; 1192’den once, Konya’da Kılıcarslan tarafından başlatılıp, Alaeddin Keykubat doneminde tamamlanan Saray’dan gunumuze mimari olarak fazla birşey kalmamıştır. Ancak buradaki ilginc alcı figurlu kabartmalar ile cini kaplamalardan ornekler muzelerdedir.
Diyarbakır’da 13.yy.ın başlarında yapılan Artuklu sarayının kalıntıları dort eyvanlı şema gosteren bir taht salonuna işaret eder. Kazılarda ortaya cıkarılan bu salonun ortasında cini kaplamalı selsebil ve havuz dikkati ceker. Anadolu Selcuklu Saraylarından diğerlerinin genel karakteri, dağınık yapıların geniş bir alan icinde ele alındığına işaret etmektedir. BeyşehirGolu kıyısındaki Kubadabad (1236) ve Kayseri’deki Keykubadiye (1224-26) sarayları su kenarında bulunmaktadır. Herikisinde de cini kaplamalar, kazılarda ortaya cıkarılmış ilgi cekici ornekler sergilemektedir. Ozellikle Kubadabad sarayının insan ve hayvan figurlu cinileri bunlar arasındadır. Alara tepesinde hamamlı bir koık ve figurlu freskolar, Aspendos tiyatrosunun bir bolumunun cini kaplamalarla koık haline getirilmesi yanında, Erkilet Hızırilyas, Argıncık Haydar Bey, Aksaray IV. Kılıcarslan koşkleri ilginc ve kucuk denemelerdir. Antalya Yankoy Hisarı (Sillyon) koıku de bunlar arasında sayılabilir.
1071’den itibaren, 14.yy.ın başlarına kadar gecen bir sure icinde, once ilk Turk Beylikler, 13.yy.ın başından itibaren de Anadolu Selcuklu Devleti’nin Anadolu Birliğini sağlamasından sonra, Anadolu Selcukluları’nın mimarlık urunleri, Anadolu’nun Turkleşme doneminde, birer damga gibi kentlerin gorunumunu değiştirmiş, kuvvetli bir yaratma heyecanı ile meydana getirilmiş eserlerdir.
Kesme taş mimarinin, taş işciliği ile bezendiği, kuvvetli mekÂn etkisine dayalı bu araştırma yapıları, 14. yy. Anadolu Turk Mimarlığının ve dolayısıyla Osmanlı Evrensel Mimarlığının temelini oluşturmuştur. Selcuklu Cağı olarak ele alınan bu donemin mimarlık urunleri, Anadolu oncesi Turk Mimarlığının ceşitli denemelerinin, taş malzeme ile, yeni bir araştırma heyecanıyla yoğrulup denendiği eserlerdir. Geleneksel plan ve bicim (form) tasarımları, yeni imkÂnlarla ilgi cekici denemelere sahne olmuş, devamlılık icinde, yeni arayışlar, cağın mimarlık uslubunun genel karakterini meydana getirmiştir.
__________________
Mühendislik / Mimarlık / Peyzaj Anadolu'da Selcuklu Cağı Mimarlığı
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●51 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Mühendislik / Mimarlık / Peyzaj Anadolu'da Selcuklu Cağı Mimarlığı