Sen, ey tarih-i millet, ey şehĂ‚detnĂ‚me-i ecdĂ‚d,
Haber ver boyle gunlerde, ederdin kimden istimdÂd?
Uyan bir kerre bak mulke sen ey purşĂ‚n olan mazi,
Yıkıldı ustune halin şu kanlı kirli enkazı.
Şu binlerce zinĂ‚-zĂ‚de vatan bĂ‚zice olmuştur.
Ocak’ lardan esĂ‚s-ı devlete kundak konulmuştur.
Sunuldu millete zehrĂ‚b-ı şer cĂ‚m-ı cehĂ‚letle,
Yed-i İblis’i bûs etti eşekler husn-i niyyetle.
Muletevvestir bugun cumle devair siyn-u zilletle,
Yazılmıştır vukûat-ı ahire hun-ı milletle.
NezĂ‚retler, irĂ‚detler verildi usta Cavid’ e.
O demde başladı aylıkları ehlince tezyîde.
Uyup her dĂ‚ire kanuna cevrildi fırıldıklar,
Usûl-i darbı tuttu Meclis-i Milli’ de yardaklar.
Cıkıp kursi-i istikrĂ‚za keşkûl dest-i devlette,
BeyĂ‚n-ı nutkeden bir cenfedĂ‚dır rĂ‚h-ı millete.
Davul boynunda halkın, parsayı bir kac şakıy toplar,
Ki onlar da CemĂ‚l, Enver ile Tal’Ă‚t gibi hoplar.
Kacarlar, dîdeden olmak nihĂ‚n onlarca bir şey mi?
Vatan uğrunda tebdil-i mekĂ‚n onlarca bir şey mi?
Sadedden cıktım amma hĂ‚tıra bir fıkra gelmiştir,
Eğer tasdi’ edersem de gecilmez, cunku pek nĂ‚dir.
Var imiş cingenede bir ayı, bir de maymun,
Oynatır bunları gunduz ucu birden memnun.
Olarak avdet ederler ahıra her akşam,
Gel, yoğurtsuz durmazmış, acıkırmış bu ağam.
Yolda bir kĂ‚se yoğurdu alarak saklarmış,
O cıkınca dışarı maymun onu haklarmış.
Her ne artarsa dibinde ayının cehresine,
Surerek hem cekilirmiş koşede hucresine.
Kahveden vakti gelince cıkarak cingĂ‚ne,
Uzanırmış, ahıra doğru, yoğurtla nĂ‚ne.
Bir bakarmış ki icinde canağın yeller eser,
Bu işi hangisinin yaptığını aklı keser;
Oyle yĂ‚ işte na maymun, yatıyor başta yular,
Ağzını burnunu durmaz oteki vîra yalar.
Yapışırmış sobaya cingene işte o zaman,
Dayağı yer ayı maymun koşede hande-kûnĂ‚n.
Şu bir fıkra, fakat insan icin şayĂ‚n-ı ibrettir,
Gulup de gecme, tetkik et, tamamen bir hakiykattir.
Adem – abĂ‚d-ı mĂ‚ziden gelir bir nevha-i efsus,
SımĂ‚h-ı millete carpar, duyan kim? Mevce-i kĂ‚bûs.
Bu halkın ruhunu, iz’anını boğmuş cehĂ‚letle,
Cakal doğmuştur aslandan beşer şeklinde bir kitle.
Kanında kalmamış, ecdĂ‚dının aşĂ‚r-ı vicdĂ‚nı,
Takılmış boynuna lavk-ı esĂ‚ret, işte burhanı.
BerĂ‚t-ı acz-u zillet cephesinde hilkaten mestûr,
NecĂ‚t-û fevz-u hurriyyet, zafer indinde hep menfûr.
Tereddud gozlerinde bi kararîye işĂ‚rettir,
Sozunden tab’-bî rengi nukûle bir alĂ‚mettir.
Koşar ser-der hevĂ‚ her bir leîmin mĂ‚verĂ‚sından,
Nedir maksad sorulsa bî haberdir mĂ‚cerĂ‚sından.
EdĂ‚ninin elinde şerre Ă‚let, hakk-ı mazlûma,
Ocak’larda tuner her dem muşĂ‚bih bûm-ı meş’ûma.
Dilinde metu-i fetvĂ‚-yı cinĂ‚yet vird-i dĂ‚imdir,
Zulumle kan akıtmak sanki dinî bir merĂ‚simdir.
BelĂ‚-yı kahr-u istibdada teşne şu’lesiz gozler,
O kĂ‚bûs-ı girĂ‚nı vuslat-ı canĂ‚n gibi ozler.
Ocak’da and icirmişler bu hun- lisan-ı ma’lume,
Hep onlar Ă‚şinĂ‚ Merkez’ deki esrĂ‚r-ı mektûme.
Bicer elbette kendi ektiğin herkes bu Ă‚lemde,
Bekaa yok sûr-ı şĂ‚dîde ve nĂ‚şĂ‚dî-i mĂ‚temde.
Fakat kaanun-ı hikmette budur şer nĂ‚me-i defter;
Fazîlet muhyi-i şĂ‚dî, cehĂ‚let mĂ‚teme muncer.
EsĂ‚s-ı pĂ‚ydĂ‚ri-i vatan, devlet adĂ‚lettir,
Maarif- ilm-u fen, san’at, birer bĂ‚b-ı sa’adettir.
BelĂ‚-yı cû’ ile endîşe-i ferdĂ‚ sokaklardan,
Temessul eylemiş, şekl-i ahĂ‚lide gecer her an.
Butun gun milleti ta’kib eder bir div-i nevmîdî,
Girer sakf-u cidĂ‚rından buyûtun tayf-ı tehdidi.
Emeller tîşe-i gamla kazılmış hufrede medfun,
Gonul kuskun, kararmış dîdeler, erbĂ‚b-ı hak mescûn.
Acılmış dest-i eytĂ‚m-u erĂ‚mil arş-ı Rahman’a,
Kapanmış perde-i bu zulmistan-ı husrĂ‚na.
ŞikĂ‚yet var, mehĂ‚kim yok; maraz coktur, devĂ‚ mefkûd,
BelĂ‚ cok, def’ eden yoktur, yanar belde, sular mesdûd.
Giden gelmezse serhadde gelen de donmez elbette,
FirĂ‚r etmişse askerden karar eyler şakavette,
Sadakat, husn-i hizmet hep mukÂfata mukabildir.
Guler yuz, iltifÂt, ihsan-u eltÂfa muadildir.
“Gorup ahk3am-ı asrı munhĂ‚rif sıdk-u selĂ‚metten
Cekildim izzet-u ikbĂ‚l ile bĂ‚b-ı hukûmetten.”
Deyen şu DĂ‚hî-i Ă‚’zam, rehĂ‚ peymĂ‚-yı millettir.
Acıp tarihi kabristanda say emsĂ‚lini bir bir:
Dayak, zindan, nefiy, gurbet, mezÂlim, katl-u istibdÂd.
Hakiykat ehline tatbiyk olunmak bizdedir mu’tad
Evet uc beş deni meydĂ‚n-ı idlĂ‚le atılmıştır.
Hemen beş on beyinsiz bu eracîfe takılmıştır.
CehĂ‚let perde-pûş-i nazra-i idrĂ‚k-u isti’dad.
Rezilet, sĂ‚lib-i şerm-u hacĂ‚let hercibĂ‚dabĂ‚d.
Âtaletten uyuşmuş mĂ‚r-i sermĂ‚-dideye benzer,
Hazîz-i meskenetten sem sacar bu mel’anet goster.
İnanmaz ilme, takdire, kulak asmaz tedĂ‚bire,
Pes-u belĂ‚sını gormek gelir guc cunku hınzîre.
Şu on yıllık idĂ‚re sarstı mulku taĂ‚ esĂ‚sından.
Anasır da vilĂ‚yetler gibi ayrılmada her an.
Acıldı saf-be saf harb-u sefer hĂ‚ricte, dĂ‚hilde,
Kuruldu heymeler merkezde, serhadde, menÂzilde
Vatan evlĂ‚dı once başlandı mahv-u i’dĂ‚ma,
Burundu serteser her yer sehĂ‚b-ı zulm-u Ă‚lĂ‚ma.
Zuhûra yuz tutunca bizdeki asĂ‚r-ı izmihlĂ‚l,
Goruldu başlarında hepsinin sevdĂ‚-yı istiklĂ‚l
CehĂ‚letten serîr-i hĂ‚kimiyyet coktu alcaldı
HulĂ‚sa mulk-u milletten kuru bir iskelet kaldı.
Eskişehir, 5/2/1335
ŞUPHE
Şuphemin dalgaları her dini boğdu, aştı,
Gonlumun yolları gittikce karanlıklaştı.
Bir teselli veremez bilgi denen şu koturum,
Hele imĂ‚n ise, o kohne yular, mahz-ı curum.
Sû-i kasd eylemiyen aklına iyman edemez,
Takılıp bir masalın ardına mantık gidemez.
İşte su nĂ‚mutenahi denilen varlıklar,
Sevdiğim fĂ‚hişenin bir pici dersem ne cıkar?
KĂ‚inatı doğuran kahbe bilir ic yuzunu,
Onu zulmet, sonu zulmet, nideyim gunduzunu?
Sen takıl da peşine bir suru ehl-i tarabın,
Korkmadan gir kanına hikmetin, aşkın şarabın!
Beyoğlu, 1938
Neyzen Tevfik
__________________
İskelet - Neyzen Tevfik
Aţk0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Hayatýn Ýçinden
- Aţk
- İskelet - Neyzen Tevfik