Uzun saclı, kısa boylu kucuk bir kızı, karanlık koridorun sonunda gorduğunuzde yapılacaklar: A: "Canım Benim� Gel yaklaş abine" diyerekten sevecen tarafımızı gostermek. B: En buyuk tahribatı yaratabilecek silahımızı kendisine doğrultmak ve duşunmeden tetiğe basmak. Eğer The Ring (Halka) gibi bir film olmasaydı ve uzak doğu kulturundeki korku ogeleri "sacları yuzunu kapatmış ufak kız cocukları ve maceraları" temalı konulara dayanmasaydı, tabii ki A şıkkını sececektik. Ancak gerek bu senaryolar, filmler ve sonucunda ortaya cıkmış olan Monolith harikası F.E.A.R. ile birlikte, korkunun hic beklenmedik yerlerden gelebileceğini oğrendik. Alma, yani ilk oyunumuzdaki ufak, tatlı(!) kızımız, oynayanların hatırlayacağı gibi yarattığı kaosun sonucunda, ne kadar tehlikeli olabileceğini bizlere gostermişti. Senelerdir gizlice surdurulen bir deneyin (Project Origin) sonucu olan Alma, sahip olduğu guc ile yaşanılan buyuk patlamanın icinden kurtulmuş, "bir oyun yetmez, ikincisinde anca olebilirim" der gibi devam oyununun, yani Project Origin'in gelmesinde buyuk rol oynamıştı. Şimdi ise elimizde uc buyuk platform icin piyasada bulunan F.E.A.R 2: Project Origin duruyor. Yalnız abisinden daha korkunc ve daha heyecan verici bir şekilde� Yıkılmış sokaklarda kullandığınız Power Armor ile onunuzde kimse duramıyor... Alma haric. Project Origin'in hikayesi, ilk oyunun sonunda yaşanan buyuk patlamanın birkac saat oncesinden başlıyor. Ozel bir takımın uyesi olan Michael Becket ve arkadaşlarının, ilk bakışta rutin bir gorev olarak gozuken ama planların beklenmedik bir şekilde bozulması ile suruklendikleri maceraya ortak oluyoruz. Bol aksiyonlu, ve zamanın genelde normalden "yavaş" aktığı bu macerada, yıkılmadık duvar, tekmelemedik klon askerleri bırakmamaya and icmiş gibi gozuksekte, Alma ile olan bağımızın devreye girmesi ve oyunun korku ogelerini gostermeye başlaması ile birlikte, F.E.A.R. 2'nin ilkinden daha başarılı bir anlatıma ve oynanışa sahip olduğunu gormeye başlıyoruz. İlk F.E.A.R.'ın en cok eleştirilen tarafı, hatırlayacağınız gibi bir "office shooter" olmasıydı. Oyunun buyuk bir bolumunun birbirinin benzeri ofis odalarında gecmesi, aksiyonun hikaye anlatımının her zaman onunde olması gibi eksileri olsa da, ture getirdiği başarılı yapay zeka ve sorunsuz işleyen "zamanı yavaşlatma" ozelliğinin kullanımı ile, cıktığı gunlerde ses getirmeyi başarmıştı. F.E.A.R 2'nin ortalama 8-9 saat bulan oynanış suresi icinde anlıyorsunuz ki, Monolith bu eleştirilerin coğunu dikkate almış. Project Origin, hikaye suresince sizi bircok yere goturuyor. Klon askerlerinin ele gecirdiği plaza, korkunun tavan yaptığı ilk okul binası, gizli deneylerin yapıldığı labaratuarla, buyuk patlamanın ardından harabeye donmuş sokaklar, yer altı tunelleri gibi birbirinden farklı ve dolu bolumleri ziyaret ediyoruz. Ortalama bolum surelerinin 1 saati bulması da, kendini tekrar etme gibi bir sıkıntıyı ortadan kaldırıyor. A.L.M.A. Başarılı tasarlanmış bolumlerin akıcılığının diğer bir nedeni ise başarılı hikaye anlatımı. İlk yapımda hikayenin peşinden koşan bir adamı oynar gibi hissederken, Project Origin'de, oyuncu hikayenin icine cekiliyor gibi hissediyorsunuz. Seslendirmelerin ve sık sık karşılaştığımız takım arkadaşlarımızın oyuna katmış olduğu canlılık hissi, cok fazla olmasa da ara sıra karşımıza cıkan karakterler arası birebir etkileşimler ile birlikte etkileyici bir duzeye cıkıyor. F.E.A.R.'ın asıl temel noktası korku ogelerinin de işin icine girmesi ile birlikte, ekran başından ayrılma veya birkac saat daha durma duşunceleri arasında gidip gelmeye başlıyorsunuz. İlk oyunda etkileyici bir şekilde resmedilen bu korku ogeleri ve teknikleri, Project Origin'de daha da gelişmiş bir şekilde karşımıza cıkıyor. Alma'nın beynimizde yaratmış olduğu halusinasyonların ekrana yansıması, coğu zaman ayaklarınızı yerden kesecek cinsten. Ozellikle bir anda değişen ortamlar, yukarıda bahsettiğim birebir etkileşimlerde Alma ile karşılaşmamız, başarılı ışık oyunları ve ortam seslerinin birleşimi ile, Monolith'in amacladığı şeye ulaştığını gosteriyor. Tabii ki klasik "buuuuuu!" tekniği ve koşeden sıcramalar da etrafa serpiştirilmiş durumda. Ama Doom 3 kadar değil, emin olabilirsiniz� Şu maskeyle bir de gorebilsem... Anam, dur, duşeceğim! Project Origin'in bir ucuz bir devam oyunundan cok yeni bir oyun gibi hissettirmesinde yeni silah ve tasarımlarının da buyuk rolu var. Yapımcı Monolith'in, ilk oyundaki silahlarda yapmış olduğu değişimler, sadece gorunuş olarak kalmamış. Oyun suresince elde ettiğimiz silahların kullanımında da gozle gorulur farklar mevcut. Ozellikle tepkimelerdeki değişim, gercekcilik anlamında onemli bir etken. Her ne kadar cift pistol kullanımı kalkmış olsa da, roket atar, otomatik pompalı, sabit makinalılar ve en cok arzu ettiğim sniper gibi yeni arkadaşlarımızın (!) eklenmiş olması ile keyifli bir oynanışa erişilmiş. Toplamda 4 adet silah taşırken, yanımızda birbirinden farklı 4 adet bomba ceşidi de bulundurabiliyoruz. Ozellikle mekanik duşmanlarda işe yarayan şok bombası ile ortamı biraz ısıtmaya yarayan alev bombasının artılarını coğu kez tadacağınızdan eminim. Yıkılmış sokaklarda kullandığımız devasa robot ise kısa sureliğine de olsa "guc bende artık" cığlıkları atmanıza neden olabilir, hazırlıklı olun. Y.A.P.A.Y. (G.U.Y.A) F.E.A.R.'ın en cok takdir edilen yonu, hepiminiz bildiği gibi yapay olmayan zekasıydı. Bu gune kadar cok az oyunda rastladığımız bu AI ceşidi, bize cok zor anlar yaşatmıştı, ozellikle ust seviye zorluklarda. Project Origin, Monolith sağ olsun, aynı kriterleri koruyor, hem de coğu zaman daha da terletici bir şekilde. Surekli saklanmayı amaclayan, tek başlarına gezmemeye ozen gosteren, grup halinde etrafınızı sarmaya ve ilk fırsatta bomba atmayı amaclayan, yetmezmiş gibi kendisine siper oluşturabilen bu sozde yapay zekalı arkadaşlar, ilk oyunu oynamamış olanları bir hayli şaşırtabilir. Oynanışın vazgecilmez unsuru olan tekme ve yumruk ikilisini bol bol ustlerinde test etmenizi oneriyorum. Duşman ceşitliliği ise biraz daha artmış durumda. Alma'nın kontrolundeki klon askerleri ve ilk oyunun duşmanları dışında, genelde karanlık ortamlarda karşımıza cıkan ruhani yaratıklar, olmuş olan askerleri canlandırarak birer kukla gibi kullananlar, genelde duvarlarda olsa da aniden arkanıza sıcrayabilen mavi şortlu cirkin yaratıklarla karşılaşmak mumkun. Nasıl, ilk oyuna gore daha guzel gozukuyorum oyle değil mi? Project Origin'in teknik yonu ise ortalama bir duzeyde diyebilirim. Kaplamaların bazı bolgelerde başarısız olması, her ne kadar etkileyici blur ve ışık efektleri ile kapatılmaya calışılmışsa da goze bazen batabiliyor. Seslendirmeler, atmosfer ve silah sesleri ise teknik yonun takdir edilesi kısmı. Ozellikle iyi bir 5.1 sistemde oynarken, korkuyu sonuna kadar hissetmenizde buyuk rol oynuyorlar. PC versiyonunu da oynadığım icin soyleyebilirim ki, eğer iyi bir sisteminiz var ise PC'de deneyiniz (Evet, oyunu benim gibi PC'de oynayın ve daha cok korkun. Emre Acar) Yuksek cozunurluklu kapmaların dahil olması ile birlikte daha etkileyici bir hal alıyor, aklınızda olsun. N.O. F.E.A.R. Project Origin, yukarıdaki anlattıklarıma rağmen kusursuz bir yapım değil tabii ki. Teknik yonun eksikliğinin dışında, sizi oturup duşunduren eksikler de mevcut. Oyuna yeni eklenmiş olan siper yaratma sistemi, duşmanlar tarafından sıkca kullanılsa da, oyuncunun aklına emin olun hic gelmiyor. Zamanı yavaşlatmanın surekli el altında bulunduğu boyle bir yapımda, "siper yarat, saklan" gibi bir ihtiyac emin olun hic hissetmiyorsunuz. Diğer yandan, korku tekniklerinin bir zaman sonra birbirini hafiften tekrar etmeye başlaması yuzunden, ne zaman bir "booo" olacağını, ne zaman ekranın sapıtacağını tahmin edebiliyorsunuz. Bu da zaman icerisinde oyunun amacından biraz olsun uzaklaşmasına neden oluyor. Hala yapımcılar tarafından cok sevilen bez bebek teknolojisinin de sacmalıkları devam etmekte. Gol sevinci yaşar gibi poz veren olu klon askerleri gormek, bilemiyorum� Coklu oyuncu bolumu de ilk oyuna nazaran biraz daha ozensiz hazırlanmış gibi ama eklentiler ile halledilebileceğini tahmin ediyorum� (Ben ise duzeleceğini sanmıyorum. Emre Acar) Az daha unutuyordum. Monolith sana sesleniyorum "Pompalı ile yakın mesafede ateş edilen biri patlamaz! Balona mı ateş ediyoruz, ha canım benim�" S.O.N. İlk oyunu oynamış oyuncular icin gidin alın demeyeceğim, zaten coktan yapmışlardır. Diğer yandan, bol aksiyonlu, etkileyici korku ogeleri ile suslenmiş, oyuncuyu ekran başında yormayan ama zaman zaman titreten ve zorlayıcı yapay zekası ile stresli anlar yaşatan başarılı bir devam oyunu var karşımızda. Konsol veya PC sahibi olun, Monolith'in bu başarılı yapımını gormezden gelmeyin. Her ne kadar tek icimlik gibi olsa da, tadına vararak oynamanızı oneriyorum. __________________