EA Sports'un normal spor serileri yanında bir de EA Big adı altında cıkarttığı spor oyunları var biliyorsunuz. Bunlar da gercekten biraz daha ote, action tarzında spor oyunları. NBA Street 2 bu firmanın cıkardığı en guzel action sport oyunudur heralde. En azından ben oyle duşunuyorum ama ne var ki artık o da rakipsiz değil. Karşınızda (davulcu Yadigar'ı cağırın calsın davulları) NBA 2K10... NBA 2K10 ismini eski oyuncular bir yerlerden hatırlıyor olmaları lazım. Seneler evvel sitemizde de yine ben yapmıştım incelemesini, Acclaim firmasının yaptığı super bir oyundu (tabi o zamana gore). Şimdi ise yepyeni versiyonu karşımızda duruyor. Tamamen yenilenmiş, 3 boyutlu NBA 2K10. Oncelikle ana fikir olarak şunu soyleyeyim, NBA 2K10'i NBA Street'den daha cok sevdim. Nedense bana daha bir eğlendirici geldi. Zaten dikkat ettiyseniz, ciddi oyunlar PC'de coğunlukta, ne bileyim işte adventure'lar, stratejiler, FPS ler falan. Bunun yanında, konsolda ise eğlendirici oyunların sayısı daha fazla. Bunun nedeni sanırım konsol olayında genelde en az iki kişi aynı anda oyunu oynuyor olması. Dikkat ederseniz genelde bir ekran başında iki kişi PC oyunu pek oynanmaz ama bir TV başında, kontroller'lar elde 3-4 kişi bile oyun oynanabilir. Ya kırk yıllık tetris bile, Tetris Worlds adı altında PS2 ve XBOX da o kadar cok oynanıyor ki burada inanamazsınız. Bir ekranda dort kişi Tetris oynayıp arkadaşlarınıza gecirmek cok zevkli oluyor. Biliyorsunuz NBA Live 10 cıkmış durumda, eskisi gibi EA Sports pek de hukumdar değil spor oyunlarında. Daha doğrusu "hukumdar değil" demeyelim de, "rakipsiz değil" diyelim. Ozellikle konsol grubunda bir suru değişik NBA oyunu var. Aynı EA Sports'un taktiğini uygulayıp seri halinde her sene oyun cıkartıyorlar. Tabii ki bu da bizim işimize geliyor cunku hem daha cok seceneğimiz oluyor hem de bu firmalar birbirleri ile yarıştıkları, icin ortaya daha kaliteli oyunlar cıkıyor. O yuzden firmalar konsolda daha cok eğlendirici oyunlar yapmayı seciyorlar. NBA 2K10 de bu kategoriye cok iyi oturuyor. NBA Street, bildiğiniz uzere, veya bilmeseniz bile adından tahmin edebileceğiniz uzere sokak basketbolunu tema alıyordu. Tabii ki normal basketbol yerine bir suru abartı hareket, buyuk kafalı basketbolcular, inanılmaz smaclar, renkli grafikler ve cekişmeli oyun tarzı ile bezenmişti. NBA 2K10'den de alın işte o kadar. 'Al benden de o kadar" derler ya, işte o lafı ucuncu şahısa uygulamış oldum. Bu deyimde boyle bir kullanım var mı yok mu bilmiyorum ama uysada yazdım, uymasa da. NBA 2K10 ile NBAStreet'in sanırım en buyuk farkı, NBA 2K10'in genelde kapalı basketbol sahalarında gecmesi. Şimdi orada Cem Yılmaz kılıklı arkadaşlarımız "Lan olm, zaten NBA Street'de kapalı stadyumlarda geciyordu, stadyum kapalı olduğundan iceri giremiyorlardı, madem iceri giremedik biz de sokakta oynayalım bari diyorlardı" turunden bir espri yapabilirler. Onları meşakkatle kucaklıyorum. Bu espriler sizi adam edecektir elbet bir gun. Her neyse, dediğim gibi NBA 2K10'de genelde icerideyiz. Bu da demek oluyor ki seyirciler, ışıklandırmalar ve bilimum oğeler oyuna ayrı bir renk katıyor. NBA Street de macı anlatan eleman cok konuşuyordu ve artık bir noktadan sonra baygınlık veriyordu,.NBA 2K10 de ise lafların tekrarı o kadar cok değil, akıcı ve can sıkmayan bir mac anlatımı var. Şimdi isterseniz biraz oyunun detaylarına inelim ve ne tur bir oyun bizleri bekliyormuş gorelim. Oyun sadece konsolda olduğu icin bu sefer "oyunu hard diskimize kurduktan sonra" lafını kullanmayacağım. Bu benim icin buyuk bir kolaylık olacak. Cunku o cumleyi yazmak nereden baksanız 2-3 saniyemi alıyor, oysa ki bu sefer "oyunu hard diskimize kurduktan sonra" cumlesini yazmayarak buyuk bir zaman tasarrufunda bulundum. Acaba bu kazanılan 2-3 saniye ile ne yapsam. Bilmiyorum yazı bittiğinde duşunurum. Bu aralar başımı kaşımaya vaktim olmuyor, olmazsa yazı bitince o guzelim 2-3 saniyeyi başımı kaşıyarak değerlendiririm. Her neyse, şimdi oyunun bize sunduklarına bir bakalım. Her spor oyununda gormeye alışık olduğumuz "exhibition" modu bu oyunda da var. Bildiğiniz uzere, bu modda oylesine bir mac yapıyorsunuz, yani performansınız falan bir yere kaydedilmiyor, sadece oyunu oynuyorsunuz, iki kişi veya tek kişi oynamak falan da tabii ki sizin elinizde. Aslında turnuvalara falan katılmadan buralarda guzelce işin suyunda pişmenizi tavsiye ederim, boylece turnuvalarda kafayı yemezsiniz. Bunu neden diyorum? Cunku belli bir noktadan sonra turnuvalarda karşınıza cıkan takımlar sizi bayağı zorluyor ve sizi sinir hastası yapmak icin ellerinden geleni yapıyorlar. Aman dikkat diyeyim, bu vakitten sonra şaftı dağıtmanın bir manası yok. Legens Torunament modu ise biraz daha enteresan. Bu modda oynadığınız zaman NBA efsane takımları ile mucadele ediyorsunuz, tabii ki sadece rakipleriniz bu takımlar olmuyor, siz de bu takımları secebiliyorsunuz. Bu modu "cool" kılmak icin oyunu siyah beyaz yapmışlar. Aslında ilk acılışta "aaa ne hoş, nostaljik oldum birden, ay Hamiyet bak bak, tuylerim diken diken oldu" diyebiliyorsunuz ama ikinci ucuncu mactan sonra "lan Hamiyet, şu heriflere telefon et, bir daha siyah beyaz oyun cıkartırlarsa kafalarında parcalarım bu DVD'yi o heriflerin de" deme noktasına geliyorsunuz cunku bizim gozumuz renkli gormeye alışkın olduğu icin siyah beyaz goruntu nasıl oluyorsa gozleri yoruyor. Aslında [nasıl olduğu hakkında da duşuncelerim var, o da şoyle ki: oyuncuları ve topu secmek daha zor oluyor. Zor derken bariz bir şekilde zor demek istemiyorum ama renkli olmasından daha zor. Yani grinin tonları arasından ton secmek zorunda kalıyor gozumuz. Bu da belli bir noktadan sonra gozu yoruyor ve hatta baş ağrısı yaptığı bile gozlemlenebiliyor. O yuzden bu modu pek sevmedim aslında. Ya esasen cok guzel bir olay, ama en azından renkli opsiyonunu da koyabilirlerdi, işte o zaman isteyen siyah beyaz oynar gozunu ağrıtır, isteyen renkli oynar keyfine bakardı. Aslında sadece 70'li yılların oncesindeki takımlarla oynarken siyah beyaz ekran, turnuvada ilerledikce, yıllarda da ilerliyorsunuz ve tv'lerin renkli olduğu zamanlara geliyorsunuz. Bu duygu insana cok iyi yansıtılmış. Gammayla ve renk ayarları ile cok iyi oynamışlar. Sanki hakikaten o zamanın maclarını seyrediyor gibi oluyorsunuz. Tabi, o zamanki koca kafalı zenci basketbolcuların varlığı falan da cabası. Ekran siyah beyaz olmasına rağmen basket falan attığınızda veya smac bastığınızda ekranda gozuken efektler renkli. Buna guzel Turkce'mizde "eh iyi bari, hic yoktan iyidir" diyoruz. Benzer şekilde basketciler de "on fire" olduğunda etrafındaki ateş falan renkli gozukuyor. Legends Torunament modunda en cok hoşuma giden şey muzikler oldu. Mesela şu anki NBA maclarında aralarda 10-12 saniyelik muzikler calıyorlar ya, işte Legends modunda da o muzikler 50'li 60'lı yılların hit parcaları. Mesela Johnny B.Goode (bazıları buna halen Johnny Be Good diyor, oyle değil kardeşim bu şarkının adı, şarkıda adı gecen Johnny B.Goode herifin adı, yani "hey coni, iyi ol, guzel ol" falan dendiği yok), I Feel Good gibi şarkılar calıyorlar. Cok hoş olmuş. Hatta Hamiyet'de bile dondum dedim ki "kız Hamiyet, hadi git bi soğuk su getiriver hazır ayaktayken." Ne alakası var bilmiyorum ama demiş bulundum, o da getirdi sağolsun. Legends Tournament modundan beklediğimiz heyecanın uzerine bir bardak soğuk su ictik yani... Jam Store ise topladığınız puanlar ile değişik şeyler aldığınız mekan. Tabi, ben size daha oyundaki puan toplama olayını anlatmadığım icin siz bir an "honk! Ne puanı hocam" demiş bulunabilirsiniz, haklısınız yerden goğe kadar. Hadi puan olayını anlatayım bari once. Attığınız her basket, yaptığınız her smac, caldığınız her top veya yaptığınız her blok size puan kazandırıyor arkadaşlar. En basitinden bir basket 100 puan falan verirken, havada iken 4'lu alley-oop yapmak bir anda 1600 puan veriyor. Oyunda ceşit ceşit smac var, bunlardan biri de tabii ki goze en hoş gelenlerden biri olan alley-oop smaclar. Bir suru versiyonu var bunun. Controller'dan Y tuşuna basarak (ben oyunu XBOX'da aldım, PS3 de hangi tuş olduğunu bilmiyorum) alley-oop icin adam ayarlayabiliyorsunuz. O adam gerekli yere gidiyor ve zıplıyor, yanıp sonmeye başlıyor, o anda hemen pasa basıyorsunuz ve top eğer şanslıysanız cuk diye o elemanın eline gidiyor, eleman da tabii ki yapması gereken şeyi yapıyor ve haşırt diye topu potaya sokuyor. İlk başlarda sizi tekli alley-oop'lar tatmin edecek ama sonradan bilgisayarın yaptığı hareketleri gordukce "ula Hamiyet, benim neyim eksik, ben niye ya-pamayayım bunları" diyeceksiniz. Coklu alley-oop yapmak cok zevkli bir olay. kapılışı ise şoyle; ilk once butun adamlarınızın potanın orada bir yerlerde olduğundan emin olun, daha sonra Y'ye basıp adamın tekini havaya zıplatın ve ona pası atın, o tam havadayken bir daha Y'ye basın, başka bir adam zıplıyor, topu ona atın, o tam havadayken bir daha basın, sonra o havadayken bir daha, boyle boyle şansınızı zorlayın. Ben havada en fazla 5 defa mı ne paslaşmıştım. İnanılmaz olmuştu, Jam Points barı da hemen dolmuştu. Tabii ki boyle 3-4 paslı alley-oop yaptığınızda normal puanlarınız da (unlock yapmak icin kullandıklarınız) yukseliyor, O yuzden mesela 3-4 kere paslaştıktan sonra baktınız zorlanıyorsunuz, paslaşmayı bırakıp smacı basın, yoksa elemanlar kapabilir ve 2400 puan alacağınıza sıfır puan alırsınız. Buna guzel Turkce'mizde "bir cuval inciri bir şey etmek" veya "midyata pirince giderken evdeki buğdaydan olmak" diyoruz. Ben ilk deyimi daha cok seviyorum, cuk diye oturuyor bu vaziyete. İşte oyun da genel olarak boyle arkadaşlar. Ciddi ciddi son zamanlarda XBOX'ımda oynadığım en zevkli oyunlardan bir tanesi. Daha once de dediğim gibi evde parti marti veren insanlardansanız, partinin en vazgecilmez oğelerinden biri olabilir. Partilerin en vazgecilmez diğer oğelerinden burada bahsetmeyeceğim, gereği yok. Ehuehue. Oyunu aldığımdan beri, ertesi gun sınavım olsa dahi dayanamadım ve gece yatmadan once defalarca oynadım. Cok iyi hatırlıyorum video'daki saate baktığımı, XBOX İle video ustuste duruyor, bir taraftan "yahu saat de gecenin dordu oldu, yarın sınav var ne yapacağımız belli değil, yaptığım işe bak" diyordum, bir diğer taraftan ise "yahu şuraya bak herifler yine 2 sayı ile yendiler, lan ben bu heriflere bir sonraki macta gunlerini gostermez miyim, hadi bir daha oynayayım, kendime soz veriyorum bu son mac..." diyordum. Beynimin hangi sinyalini uygulasam daha iyi olurdu bilmiyorum ama ben ikinciyi uyguladım. Kac gece sabahlara kadar bu oyunu oynadım... Bu oyunu, gonul rahatlığı ve ferahlığı ile hepinize oneriyorum. Bence her arşivde olması gereken, cok zevkli, renkli, eğlendirici bir oyun. Seneye bir tane daha cıkartırlarsa onu da yazarım yine sizlere. Hadi şimdilik bu kadar... __________________