Medieval II: Total War'de oyunun incelikleri ile ilgili herşey
Oyun Dünyası0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Oyun Dünyası
- Medieval II: Total War'de oyunun incelikleri ile ilgili herşey
-
26-09-2019, 20:57:44Yazıyı ben hazırlamadım..Sadece alıntı yaptım..Yararlı olacağını duşunuyorum Yazıyı hazırlayan en alt kısımda kaynakta belirtilmiştir Yazı başlıklar halinde bolumlere ayrılmıştır merak ettiğiniz kısmı daha rahat bulabilirsiniz KİLİSE Papalık, Medieval II�nin en onemli aktorlerinden biri. Eğer Katolik bir gucseniz, yaptığınız her işe karışan, kendi karışması yetmiyormuş gibi başkalarını da karıştıran, baskısını surekli uzerinizde hissedeceğiniz bir kurum Vatikan. Ayrıca cağrı yaptığı Haclı Seferleri�yle de etkisini kıta dışına cıkartıyor, global bir aktor haline geliyor tabiri caizse. Dolayısıyla sadece Katolikler değil, Ortacağ�da soz sahibi olmak isteyen her guc bir şekilde uğraşmak zorunda Vatikan�la. İlk Medieval�ın aksine, ikinci oyundaki Kilise oyuncuyla cok daha yoğun bir iletişim, hatta etkileşim icinde. Elbette bu etkileşimin en onemli ayağı Papa secimi. Bir Papa olduğunde, halefini belirlemek icin kardinaller konseyi toplanıyor. Bu konseydeki kardinaller, terfi etmiş rahipler. Rahiplerin kardinal olabilmesi icin dindarlık puanlarının fazla olması gerekiyor ki bunun yolu da Katolik olmayan yerleri iman yoluna dondurmekten ve Heretic�leri Engizisyon karşısına başarılı bicimde cıkartmaktan geciyor. Bir rahip Kardinal olduktan sonra, yine benzer yollardan dindarlığını arttırmalısınız ki Priest Preferati olabilsin. Ve sonunda, Papa olduğunde, bu Priest Preferati�lerden en cok kardinal oyu alan Papa oluyor. Eğer sizin de konseyde kardinal(ler)iniz varsa, oylamaya katılıyor ve işinize gelecek birisinin Papa olması icin uğraşıyorsunuz. Adaylardan biri sizin adamınızsa, diğer kardinallere sizin adayınıza oy vermeleri icin mesaj yollayabiliyorsunuz ayrıca. Sizin rahibinizin, ya da en azından bir muttefikinizin Papa olması, muthiş avantajlı bir durum. Size karşı savaşanları aforoz ediyor, sizin yaptıklarınıza goz yumuyor. Elbette rahiplerle ve secimlerle uğraşmak istemiyor olabilirsiniz, o zaman Kilise politikaları icin ikinci taktiğimize gecebiliriz: Papaları oldurmek. Sadece muthiş yetenekteki Assasin�lerin bu işe muktedir olduğunu soylememe gerek yok herhalde. Sizi aforoz eden Papa olduğunde, yerine gecen Papa�nın sizi Kilise�nin himayesine geri almak gibi bir eğilimi oluyor. Yetenekli Assasin�leriniz varsa, istediğiniz bir Papa�yı sectirene kadar katliama devam edebilirsiniz. Doğru strateji, ilk taktiğin ikincisiyle zenginleştirilmiş hali, tek başına şiddet uzun sureli cozumler uretemez. Kiliseden bahsetmişken Haclı seferleri uzerinde de duralım. Haclı seferlerini Papa talep ediyor, ancak sizin de ondan Haclı seferi duzenlemesini isteme hakkınız var (Faction Scroll + Pope + Request for a Crusade). Bu isteğin karşılanması Papa�yla ilişkilerinizi sıkı tutmanıza bağlı. Bir kez Haclı seferi ilan edildiğinde ise, Papa sizden sefere katılmanızı isteyecektir. Kabul etmezseniz Papa�yla aranızın oldukca bozulacağı bu davete iştirak etmek icin başında bir aile uyesi olan sekiz birimlik bir ordu oluşturmanız ve generalinizin scroll�unda bulunan �Join the Crusade� butonuna basmanız gerekmekte. Papa Haclı Seferi dışında da size taleplerle geliyor zaman zaman, genelde diğer Katolik guclerle aranızdaki duşmanlıkları belli bir zamana kadar yok etmenizi istiyor. Bu taleplere uyma mecburiyeti yok elbette, ancak Papa�yla aranızın bozulması, aforoz edilmeye kadar giden bir yolu acıyor ki bunu pek istemezsiniz. Tavsiyem, Papa�nın soylediklerine surekli uymasanız bile, ufak hediyelerle onu sık sık memnun edin. Ayrıca şehirlerinizde katedral tarzı dini yapılar yapmak da Papa�yla aranızı ısıtacaktır. İSYANLAR Kamu duzeni %100�un altına duşen her yerleşiminizde isyan riski vardır. Kamu duzeninizi sağlayan ve bozan etmenleri, �Settlement Details� ekranından gorebilirsiniz. Kilise tarafından aforoz edilmiş olmanız, halkın sizden farklı bir dine sahip olması, halk sağlığının kotu durumda olması, ortamda bir garnizon olmaması, yerleşimin başkentinize uzak olması, cok ciddi bir kulturel farklılığa sahip olması, cok vergi altında ezilmesi, başında bir aile uyesinin bulunmaması ya da bu adamın basiretsiz olması, yerleşim genişlemeye ihtiyac duyduğu halde sizin gerekli upgrade�leri yapmamanız şehirde isyan başlamasının başlıca sebepleri. İsyanları bastırmanın ve sosyal huzursuzluğu gidermenin ceşitli yolları var. Oncelikle Public Order�ı ceşitli yollardan (guvenlik, sağlık, mutluluk gibi) arttıran binaları yapmanız şart. Vergi azaltmak zaman zaman başvuracağınız bir yol olsa da, nihai hedefiniz halkınızın �mutlu mutlu� somurulmesi, yani yuksek vergilere rağmen sosyal duzenin korunması. Bunu yapabilmek icin yerleşimlerin buyume taleplerine karşılık vermeli, genişleyenleri eski merkezlerine hapsetmemelisiniz. Bir onemli konu da yoneticiler. Yoneticisiz bir yerleşim, insanlarına guven vermekten yoksun olacaktır. Maalesef kraliyet ailesindeki erkek doğum oranı biz TW oyuncularının genişleme eğilimine yetişemiyor, o yuzden yoneticisiz şehir/kale problemi oyunun sonuna kadar az ya da cok ensenizde olacak. Verebileceğim taktik, aile uyelerini bolge bolge gezdirmek olacaktır. Sosyal hareketliliği bastırmak icin yerleşimlere buyuk garnizonlar yerleştirmek ise mutlaka kullanacağınız, ancak cok da sağlıklı olmayan bir yontem. TİCARETİ ETKİLEYEN UNSURLAR M2TW, Avrupa�da ticaretin yeniden canlandığı 11. yuzyılda başlıyor. Ticaret, ekonominin en onemli ayaklarından biri. Ticaretten kazandığınız geliri arttırabilmek icin dikkat etmeniz gereken ceşitli unsurlar var. İlk olarak şehirlerde yapılması gereken yapılardan bahsedebiliriz. Yol duzenlemelerini, pazar yerini (market) ve limanları (port) hızla yapmalı, upgrade�lerini her fırsatta tamamlamalısınız. Ozellikle limanlar felaket para getiriyor, onlara iyi bakın. Donanmaların harcamaları cok, buyuk donanma tavsiye etmiyorum, yine de limanlarınızı koruyacak bir adet orta halli filo bulundurmanızı oneririm. Zira rakipleriniz limanlarınıza ambargo koyduğunda tum ticaretiniz sekteye uğruyor. Kabul eden her ulkeyle ticaret antlaşması yapın, kesinlikle cok faydalı. Haritada başı boş dolanan Rebel orduları da ticaret ve tarım gelirlerinizi duşuren bir etmen, onları da temizlemeye bakın. Yerleşimlere kuracağınız Watchtower�lar Rebel�lerin hareket alanını kısıtlayacaktır. Son olarak Merchant�lara (tuccar) değineyim. Bu adamları market ve turevi binalar uretebiliyor. Strateji haritasında sağda solda gorduğunuz değerli maddelerin ticaretini yapıyorlar ustlerine goturduğunuz zaman. Oyuna yeni başladığınızda �tuccar yapayım, her yere salayım, deli gibi para kazanayım� diyeceksiniz. Ama demeyin cunku tuccarlar oyunun başlarında harcamalarını amorti etmekten cok uzaklar. Cok cuzi miktarlarda seyreden gelirlerini arttırmak icin beyefendileri yabancı ulkelere, ozellikle egzotik urunlerin ticaretini yapacakları uzak diyarlara (Amerika, Mısır, Kudus civarı) yollayabilirsiniz. Ben Amerika�nın keşfine kadar kullanmayı gerekli gormuyorum. Bu arada oyunun bir bug�ı yuzunden, tuccarların gelirleri olması gerektiğinden de duşuk gozukuyor. Bunu duzeltmek icin her turn�de başkentinizi değiştirip sonra geri almalısınız. COĞRAFYA VE SAVAŞ Coğrafyaya hakim olmak, kesinlikle bir savaşın sonucunu belirleyenler. Oncelikle genel gorunumu bildiğinizden emin olun, haritayı iyice inceleyin. M2: TW bir strateji oyununda bugune dek gorduğum en ceşitli ve gercekci coğrafyayı sunuyor, bu da taktiksel ceşitliliği arttırıyor. Savaşın başında birliklerinizi yerleştirirken mutlaka yukseklikleri tutmaya bakın, eğer pozisyonunuz �deployment� sırasında bunu yapmaya imkÂn vermiyorsa, savaş başlar başlamaz tepeleri ele gecirmeye calışın. Eğim ve yukseklik avantajına sahip olan tarafın yenilmesi gercekten cok zor. Savaş dar bir vadiye sıkışmışsa, atlılarınız ve okcularınızı yanlardan tepelere cıkartın ki sıkışıklık cozulebilsin. Unutmayın sıkışıklık her zaman sayı dezavantajına sahip tarafa yarar. Nehrin iki tarafına konuşlanarak başladığınız savaşlar da sizi cok zorlayacaktır. Ben bu savaşlarda (saldıran tarafsam) atlı birliklerimle rakibe saldırıp, onların yarattığı karışıklıkta da diğer birliklerimi karşı tarafa geciriyorum. Savunmadaysanız, okcu (ya da diğer menzilli birliklerinizi) kopruyu ok yağmuruna tutabilecekleri bir mesafeye kadar yaklaştırıp, hemen arkalarına da piyade ve atlı birliklerini yerleştirin. Kopruden gecmeye calışan duşman birliklerini okcular teker teker avlayacak, kalanların okculara saldırmasını ise okcuların arkasında bekleyen ordunuzun belkemiği tarafından engellenecektir. Hatta kopru cıkışında rakibi sıkıştırmak duşmana dunyayı cehennem edecektir, benden soylemesi. Ayrıca ormanlardan sonuna kadar faydalanın, ordunuzun buyukluğu elveriyorsa birkac birliği ormana saklayın (birlik kartında bir ağac sembolu cıktıysa saklanmışlar demektir, duşman yakına gelene kadar goremez.), savaşın en kritik anında �ceee� desinler. Tarih guc ve sayı olarak dehşet dezavantajlı olan orduların coğrafya hakimiyeti sayesinde imkansızı gercekleştirdiği orneklerle doludur. DİZİLİŞ VE SAVAŞ Bir ordunun dizilişi iki farklı unsura dayanır: Birincisi sizin taktiksel eğiliminiz, ikincisi ise bazı genel gecer noktalar. Mantığınız kabul edecektir sanıyorum, okcular atlılar karşısında caresiz kalırlar, atlılar karşıdan saldırdıkları durumlarda (adam gibi olan) mızraklılar tarafından anında geri puskurtulurler, mızraklılar kılıclılara karşı etkisizdirler ve butun birlikler yandan ya da arkadan yedikleri saldırılara karşı koymakta cok zorlanırlar. Bunların ışığında kendi dizilişimi anlatayım (elbette haritadan haritaya değişen tarafları var dizilişin ama genel mantık aynı.). En one, ordumun onemli bir kısmını oluşturan ve taktiğimde cok onemli yer tutan okcularımı (ve her turlu menzilliyi) koyuyorum, boylece erken temas edebiliyorlar duşmanla. Okcuların mumkun olan en ince şekilde dizilmeleri ve dağınık (loose formation) şekilde durmaları zaruri. Okcuların hemen arkasına/icine piyade birliklerini yerleştiriyorum. Piyadeler, okculara karşı olası bir atlı saldırısını bertaraf etmek icin oradalar. Okcuların işi bittiğinde sıcak teması sağlamak uzere ileri atılmak icin hazır ve �guard� modunda bekliyorlar. Boylece hem kafalarına inen oklara hem de olası bir saldırıya karşı sağlam durmuş oluyorlar. Suvariler ise piyadelerin kanatlarına yerleşmiş durumda. Hucuma kalkarken atlıların doğru konuşlanmış olması cok onemli. Bu ana etmenlerin dışında, Artillery (mancınık ve topcu gibi) kuvvetiniz varsa, onları da ordunun en onune (sadece savaşın başlarında) dizerseniz duşman menzile daha kısa surede gireceğinden yaratacağı tahribat daha uzun sureli olacaktır. Hem boylece arkadan dolanma akıllığını gosteren atlı birliklere karşı da korunmuş olurlar. Ancak yakın temas yaşanmadan once kesinlikle ordunun gerisine alınmalı artillery�ler, yoksa yaşayamazlar. Generalinizin olduğu birliği ordunun arkasına (ya da etrafı korumalı bicimde, merkezine) konuşlandırmanız, onu kotu bir sondan korumak icin gerekli, ancak kendisini asla cok uzakta bırakmamak lazım diğer birimlerden (bkz. �Moral ve savaş� kutusu). Boyle bir dizilişle duşmanla sıcak temasa girdiğinizde, ordunuzun ana bloğu duşmanla ortada karşılaşacak, atlılarınız da rakibi kanatlardan sararak onun hareket kabiliyetini cok aza indirecektir. Atlılarınızın ilk saldırı anı cok yakıcı olduğundan, bir kere �saldır� komutu verip oyle bırakmayın, bunu zaman zaman tekrarlayın. Her saldırıda ortaya cıkan momentumun yarattığı etki duşmanın cozulmesini kolaylaştıracaktır. Kacmak da bir yetenektir, sakın bunu unutmayın, ancak boş yere de pes etmeyin. Bir birliğinizin cozulmesi sizi karamsarlığa itmesin. O birliğin cozulmesinin, genel gidişat acısından ne ifade ettiğini doğru tahlil edin. Ve son olarak, cephanesi biten menzilli birlikleri asla bir kenara itmeyin. Binlerce kişinin olduğu bir savaşın sonlarında, cephanesi olmasa da morali ve kafa sayısı yerinde olan birlikleriniz cok iş yapacaktır, yakın dovuşe girseler bile. MORAL VE SAVAŞ Birliklerinizin kalitesi ve sayısı elbette cok onemlidir. Ancak, yukarıdan karınca gibi gozuken binlerce askerlerin, duygusuz olum makineleri değil, �insan� olduğunu en iyi kavrayan strateji oyunu olan M2: TW�de, Moral de cok onemli bu yuzden. Birliklerinizin morali duşukse, hem gucleri duşuyor, hem de kacmaya cok meyilli oluyorlar. Morali değiştiren birkac farklı etken var. Yorgunluk, generale olan uzaklık, generalin rutbesi, tecrubesizlik, pozisyon hatası (bir piyade birliğinin arkadan suvari atağı yemesi), savaşın gidişatının genel olarak kotu olması, alevli ok yağmuru veya top ateşine maruz kalmak, ya da dengesiz mucadeleler (suvarilerin Pikemen�in uzun mu uzun mızraklarına bodoslama girmeleri), birliklerinizin moralini duşurecek ve kacmalarına zemin hazırlayacaktır. Kacan birlikler, kendiliklerinden ya da generalin borusuyla zaman zaman geri donebiliyorlar, ancak bir kez kacan birliğe guven olmaz, yeniden kacmaları yuksek olasılıktır. KUŞATMA TAKTİKLERİ 1 - SALDIRI Doğru tip ordu ve dikkatli bir strateji, kuşatmaları kazanmak icin zorunludur. Kocbaşı, trebuşe ve mancınıklar, bir kale saldırısının olmazsa olmaz parcaları. Merdiven ve kuşatma kuleleri ise cok guvenilmez silahlar, hem savunma okcularının ateşine karşı korunmasızlar, hem de surlarda onları bekleyen ağır piyadeler tarafından bertaraf edilme ihtimalleri cok yuksek. Onlara başvurmak zorunda kaldığınızda, butun merdiven ve kulelerinizi aynı duvara yonlendirin ki birlikleriniz tek başlarına kalmasın koca bir orduya karşı. Kocbaşı konusundaki problem de onu yanıp kul olmadan kale kapısına ulaştırmanın zorluğu. Bununla mucadele etmek icin yedekte en az bir tane daha kocbaşı olmasını tavsiye ediyorum. Hatta iki kocbaşını aynı anda kapıya yonlendirin (bir tanesini kapıya gonderin, diğerini kapının onune; zira kuşatma silahlarını tam olarak aynı noktaya gonderdiğiniz zaman sadece bir tanesi gidiyor). Boylece hem duşman okcuları tek bir kocbaşına yoğunlaşmaz, hem de ondeki yanarsa arkadaki hemen yetişebilir kapıya. Bu arada trebuşe ve mancınıklar da duvarları dovsunler. Eğer bu birliklerdeki adam sayınız azsa, ya da cephaneniz tukeniyorsa tek bir noktaya; ancak bu konuda sıkıntınız yoksa en azından iki noktaya saldırın. Boylece savunmayı acabilirsiniz. Biliyorum duvarlara cıkarken ters bir mantıkla yaklaşmıştım, bunun nedeni saldıran tarafın duvar ustunde gercekten cok dezavantajlı olması, eğer gerekli yoğunluğu sağlayamazsanız kaybedersiniz. Yıkılan duvarlar ise nispeten daha geniş bir alan sağlıyor saldırı icin, ustelik bu kez atlı birliklerle de girişebileceğiniz icin saldırabilecek asker adediniz cok daha fazla. Gelelim diğer birliklerinize. Bana gore duvarda ya da kapıda gedik acmadan, menzillilerle kale ustundeki askerlere saydırmak cok mantıklı değil, cok az kazanc uğruna cok fazla kayıp verirsiniz. Bir oneri, duvarın/kapının yıkılmasından az once, merdivenli iki birliğinizi kalenin arkalarına bir yerden duvara cıkartmak. Bu, savunmanın dikkatini dağıtacaktır, boylece asıl hucumunuzu daha rahat gercekleştirebilirsiniz. Bir kez surları aşma fırsatı elde ettiğinizde, en onde gozden cıkartabileceğiniz birlikler olmak uzere, ağır piyade ve atlılarınızla beraber hızlı bir saldırı duzenleyin. Bu arada okcularınız da yaklaşarak duvar ustundeki duşman menzillilerine ok yağdırsın. Normalde cok fazla yedek bırakmıyorum savaşlarda, ancak kuşatmalarda surprizlerden mumkun olduğunca kacınmak icin birkac iyi birliğinizi dışarıda bırakabilirsiniz. Bunlardan bir tanesi mutlaka General olmalı elbette. Yoğun bir duvar onu savaşından sonra, kucuk de olsa zinde ve guclu birkac birlik savaşın rengini tamamen değiştirebilir. KUŞATMA TAKTİKLERİ 2 - SAVUNMA Savunan tarafın, surlar sayesinde muthiş bir avantajı var. Ustelik birlikleri konumlandırması, savaşın nerede olacağını belirlediğinden, genel goruntuye hakim olma şansı saldırana gore cok daha fazla. Klasik taktik, duvarlara menzillileri ve piyadeleri dizmek, menzillilerin oklarını yanar donerli hale getirmek ve saldırayları ok yolunda tarumar etmek. Duşman bir kez duvarlara varınca da ordunuzun en iyi piyadeleriyle onları karşılamak ve duvar avantajını en iyi bicimde kullanmaktır. Atlılarınızla da duşman artillery�sine hızlı ataklar duzenleyebilirsiniz. Duvarda bir gedik acılırsa ya da kapı kırılırsa (ki mutlaka kırılıyor, ne bicim yapmışlar bu kapıları?) piyadeleriniz bu kez o deliklere yoğunlaşmalı. Bu arada atlı birlikler de surekli ters acı kovalayarak duşmanı gafil avlamaya calışmalı. Eğer ordunuzun ağırlığı atlılardaysa, iceri girmesine izin verdiğiniz duşmanı dar sokaklara yonlendirip aralarda sıkıştırma, vurup kacma, orduyu şehrin farklı bolgelerine dağıtarak savaşın yoğunluğunu duşurme gibi taktiklerle, piyadesizlik avantajını ortadan kaldırmaya calışabilirsiniz. DİPLOMASİ Bu bolumde -Kilise�yi ayrı tutarak- nasıl bir diplomasi stratejisinin izlenmesi gerektiği uzerinde duracağım. Diplomasi icin kullandığınız birimler diplomatlar ve prensesler. Diplomatları en azından Town Hall�a sahip şehirler yapabiliyor, prensesler ise ailenizin ureme hızı ve yoğunluğuna bağlı olarak ortaya cıkıyor, sizin pek soz hakkınız yok. Aynen Rome�daki gibi, bu iki ajanınız da duşmanın her turlu ordusuyla ve tabi ki diplomatı ve prensesiyle goruşebiliyor. Antlaşma ekranında, yapabilecekleriniz acısından bir yenilik yok Rome�a gore. Bu ekrandan ittifak ve ticaret antlaşması teklif edebilir, savaştaysanız ateşkes isteyebilir, harita bilgisi, tekli odeme ya da duzenli vergi, askeri geciş hakkı, başka bir ulkeye saldırı teklif edebilir/isteyebilir ve de tekliflerinizin/isteklerinizin kabul edilmemesi halinde saldıracağınızı bildirebilirsiniz. Ayrıca diplomatlarınız aracılığıyla goruşmekte olduğunuz kişiyi ve bağlı bulunduklarını (ordusu ya da yerleşim yeri) ruşvetle kendi safınıza cekmeye calışabilirsiniz ancak bunun Rome�dakinin aksine cok zor olduğunu belirteyim. Oyunu nasıl bir stratejiyle oynarsanız oynayın, aklınızda bulundurmanız gereken cok onemli bir nokta var: Resmin butununu gormek. Dunyanın merkezi siz değilsiniz, dunya sizin sınırlarınızda bitmiyor, amacı olan yegÂne milletler sizinki ve sınırlarınızdakiler değil, herkesin sizin topraklarınızda gozu yok (Kutsal Roma-Germen İmp. istisnası dışında.), sizin sizden başka dostunuz olabilir, ama elbette, ebedi dostluklarınız değil, ebedi cıkarlarınız var. Mumkun olduğunca geniş bir perspektiften anlamaya calışın dunyada olup biteni. Elbette once dunyada olup bitenleri oğrenmeniz lazım. Bunun icin herkesle �Map Information� antlaşmaları yapın, haritanıza renk gelsin. �Faction scroll�daki �Diplomacy�ye sık sık bakın, kim kimle dost, kim kimle savaşıyor, bunlara dikkat edin. Doğru zamanda doğru ulkenin yanında yer alın. 1. Dunya Savaşı oncesi Almanya�nın yaptığı gibi ağzının suyunu akıtarak herkese ittifak onermeyin, ittifak onerdiğiniz adamı sınırına ordular dizerek korkutmayın, mantıklı olun. Yaptığınız tekliflerde sacmalamayın, abartmayın, karşınızdakini kucuk duşurmeyin. Başarısız her teklif, rakibinizle olan ilişkilerinizin kotuleşmesine sebep olacaktır. Seriye yeni eklenen, teklifinizin ne kadar comert olduğu konusundaki bilgi mesajı size yardım edecektir bu konuda. Comert olmak kotu değildir, insanları yanınıza cekebilmek icin zaman zaman gerekir, yine de bol keseden dağıtmayın hicbir şeyi. Amacınıza uygun hareket edin, boş maceralara dalmayın. Dunyanın tamamını ele gecirmek zorunda değilsiniz. Rakibinizden bir şey istiyorsanız (ittifak dışında), onu korkutmak etkili olabilir. Ozellikle savaştığınız ama savaşmaktan sıkıldığınız bir duşmanınıza ateşkes onermeden once, ateşi kesmezse neler olabileceğini gostermek cok yararlı olacaktır. Hatta zengin bir duşman bulup, saldırıp bir şehrini alıp yuksek meblağlar karşılığı ateşkes yapmak ve bunu birkac turn�de bir tekrarlamak, oldukca faydalı bir taktik. Prenseslerin diplomatlardan farkı, evlendirilebiliyor olmaları. Kızınızı eğer loyalty�si duşuk bir rakip generalle evlendirirseniz, general ordusunu da alıp forma değiştiriyor. Kızı bir kraliyet ailesine verirseniz ise o ulkeyle muttefik oluyorsunuz. Kan yoluyla kurulan ittifaklar, diplomatların kurduklarına gore cok daha sağlam oluyorlar, aklınızda olsun. İki ateş arasında kalmamaya da ozen gosterin, iki duşmanınız ittifak yaptıysa (genelde yapıyorlar) aynı şekilde cevap verin. Elbette yalnız kalmayı secebilirsiniz, ancak sonucları ağır olacaktır, hele ki Papa gibi bir fitilleyici uzerinizde Demokles�in kılıcını sallıyorken. GOLGELERİN GUCU "ASSASIN VE SPY" Casusların ve suikastcilerin kullanımını gereksiz, en azından cok pahalı goren oyuncular var. Doğrusu ben onlardan değilim, ozellikle casusların cok onemli işler yaptıklarını duşunuyorum. Savaşacağınız ordunun karakterini savaş başlamadan bilmek cok hayati mesela. Ya da duşmanınızın hareketlerini gozlemlemek, sınırlarınız otesinde neler olduğunu takip etmek, genel stratejinizi inşa ederken cok faydalı bilgiler getirecektir. Elbette etrafımda �ben ordumu basar, haritanın bir ucundan girer bir ucundan cıkar, girdiğim yerde kim varsa tanışmış olurum.� diyen Total War oyuncuları oldukca cok. Bu taktikle başarılı olabilirsiniz, ancak benim oyundan aldığım zevk bu tip numaralarla artıyor, size de aynı şey olabilir, tavsiye ederim. Suikastci deyince hemen akla Papa�nın gelmesi tesaduf değil elbette. Rebel generallerini oldurerek başlayan bir suikastcının kariyerinin size en faydalı olacağı alan Papa avı olacaktır şuphesiz. Sırf bu amac icin suikastcıları eğitmek bile iyi bir fikir. Ancak butun ajanlarda, potansiyelleri olup olmadığına cok dikkat edin. Asla iyi bir diplomat olamayacak birisinin ustune yatırım yapmayın (karakter ekranında bu konuda yorumları ve başlangıctan getirdiği puanları gorebilirsiniz.). KALE Mİ, ŞEHİR Mİ?� SORUNSALI Strateji ekranında karşılaşacağınız en buyuk problemlerden birisi bu. Hangi yerleşim kale, hangi yerleşim şehir olmalı? Kac tane kale, kac tane şehir olmalı? Kalede ne yapmalı, şehirde ne yapmalı? Panik olmayın, ben buradayım. Oncelikle şunda anlaşalım: Şehirler para basar, kaleler adam. Rollerini değiştirmeye kalkmayın. Buradan hareketle �cok para isteyen şehir, cok adam isteyen kale yapar� demek ise yanlış olur, zira para olmadan adam basamazsınız, adamları besleyemezsiniz; adam olmadan da parayı koruyamazsınız. Belli bir kale/şehir oranı tutturmak, asker/para oranını da sağlıklı bir seviyeye cekecektir. Bu yuzden �beş şehre bir kale�, guzel bir oran. Duşman sınırında olan, stratejik noktalarda, kritik gecişlerde bulunan ya da tam merkezde ve imparatorluğunuzun her bir tarafına asker yollayabileceğiniz bir yerleşimin (hepsinin değil) kale olması mantıklı olacaktır. Bunların dışındakileri şehir yapın ki geliriniz artsın. Ozellikle oyunun başlarında -hangi milletle oynadığınıza gore değişmekle beraber- sadece tek bir kalede asker uretimi yapmanız ve geri kalan yerlerin şehir olması, sizi oyunun ilerleyen safhaları icin buyuk bir mali yukten kurtaracaktır. Her kalede her uniteden basmaya calışmayın, mali yukun altından kalkamazsınız. Onun yerine her kaleniz belli birimlerde/alanlarda uzmanlaşsın. Kalelerde askeri olmayan aktiviteye girmeye pek gerek yok (imkÂn da yok aslında), başlarda yapılması faydalı olabilecek tek bina ise Farm. Şehirlerinizde ise ticarete ve yonetimsel uygulamalara ağırlık verin, oralarda asker uretmeye kalkmayın. Şehirleri garnizonsuz bırakmak olmaz, ancak bunun icin Militia�ları kullanın, zira şehirde bulunan Militia�ların masrafı (Upkeep) 0 YTL. Garnizonlarda buyuk ordular bırakmak gelirleri cok duşurecek ve de buyuk bir askeri gucun atıl kalmasına sebep olacaktır. Bunun yerine ordularınızı belli bolgelerin savunulmasında gorevlendirin, bu bolgeler birkac şehri icine alsın ve ordularınız bu şehirler arasında mekik dokusun. Boyle bir strateji izlerken surpriz saldırılara mumkun olduğunca cok dayanabilmek icin, şehirlerinizin duvarlarının cok sağlam olmasına ve kulelerle desteklenmesine onem vermeniz lazım. LONCALAR Ortacağ şehir orgutlenmesinde cok onemli pay sahibi olan loncalar da 13. yuzyıldan itibaren ortaya cıkmaya başlıyorlar. Her loncanın belli bir uzmanlık alanı var ve her şehirde sadece bir lonca kurulabiliyor. Bir şehirde herhangi bir lonca binası acmak icin, o loncadan teklif gelmesi lazım. Belli bir para harcayarak kurduğunuz loncaların getirdiklerinin yanında yuklediği ceşitli sorumluluklar da var. Şovalye loncaları şehirlerde ozel birlikler yapmanıza yarıyor mesela, tuccar loncaları tuccarların gelirlerini arttırıyor. Teologian Guild ise, o şehirde yaptığınız rahiplerin direkt kardinal olmasını sağlıyor. Bunlar harika ozellikler elbette, ama bu tip faydaların karşılığında loncalar sizden zaman zaman ceşitli gorevler yapmanızı da istiyorlar ki bunlar rakip bir ulkeye saldırmaktan, onunla ticaret antlaşması yapmaya kadar ceşitlenebiliyor. Şehirlerde birim uretirken loncaları hesaba katmayı asla unutmayın. Mesela �Thieves Guild� kurduysanız bir yere, oradan cıkan Spy ve Assasin�ler cok daha yetenekli olacaktır. Son olarak, �Explorers Guild�i �Headquarters� seviyesine cıkartırsanız, Yeni Dunya�nın kapıları size acılacak. TURKLER Turkler�le oynarken okcu atlıları iyi kullanmaya bakıyor iş. Elden geldiğince Sipahi kullanmak lazım. Horse Archer�s ve Turkomans yakın dovuşte zayıf olduklarından okları bitince işleri de bitiyor. Sadece kalabalık hucumlarda duşmanın gozunu korkutup kacırmak icin işe yarıyor. Sipahi�ler ise Heavy Cavalry, Heavy Infantry ve Spearman dışında hemen her şeyi Charge�layabiliyor. Başarılı olmak icin sabırlı oynamak lazım. Surekli duşmanın cevresinde dolaşıp oklamalı, kacıp orduyu duzenlemelisiniz. Ancak duşmanda bol okcu varsa atlıların canına okuyabiliyorlar. Bu durumda Horse Archer�larla Heavy Cavalry ve Spearman�leri tahrik edip okculardan uzaklaştırmalı ve sipahilerle kesmelisiniz. Oyun ilerleyince Sipahi Lancers ve Dismounted Sipahi�ler geliyor. O zaman rahatlayıp daha dengeli ordular kurabiliyorsunuz. Ama o zamana kadar başarı tamamen sipahileri nasıl kullandığınıza bağlı. İleride yeniceriler gelince bol bol onlardan kullanmak lazım. Turklerde duzgun ağır piyade, ağır suvari ve okcu olmadığı icin şehir savunmaları cok zor. Ne katapultları kesecek suvari var duvarın dışına cıkıp saldırabilecek, ne duvarın ustunu okcu doldurabiliyoruz kule ve kocbaşlarını yakabilecek, ne de ağır piyade var duvardan gelen duşmanı orada tutabilecek. Bu durumda şehir savunmanın iki radikal yolu var: Birincisi iceride bolca (bayağı bolca) atlı okcu bulundurup, hızla yandan sur dışına cıkıp duşmanı duvarın onunde yanlardan sarıp oklaya oklaya temizlemek. Ama bu arada sur icine girmeyi başarırlarsa yandık tabi. Ayrıca cok pahalı bir koruma bu. Benim favori yonetim ise şehir meydanı savunması. Elimizde 6-8 tane �Town Militia� ve �Militia Spearman� bulunduruyoruz. Saldırı başladığında surları bırakıp butun birimleri şehir meydanına topluyoruz. Adam surları yakıp yıkıp iceri soktuğu birimleri meydana yolluyor. Genelde en fazla dort birim geliyor. Bu arada bizim adamlar da meydan kenarında dizilmiş kapanmaya hazır zarf gibi bekliyor. Adam gelince onden atlıya spearman, spearman�e swordsman�le dalıp, diğer birimlerle de kanatlardan sarıyoruz. Onemli olan kacabileceği şekilde sarmak. �Fight Till Death� olursa biz de birim kaybediyoruz. Duşman kacmaya başlayınca kovalayıp kesebildiğimiz kadarını kesiyoruz. Yeniden duzenlediğimiz orduyla koordine bir atak geliştiriyoruz ve şehir onune birikmişleri de temizliyoruz. Sonrası kovalamaca. Bu yontemle 40 adam kaybedip 800 adam kestiğim oldu. Sonrası kovalamaca. Bu yontemle 40 adam kaybedip 800 adam kestiğim oldu. NOKTA ATIŞLAR * Oyunu acmadan once, M2: TW�nin kurulu olduğu klasorde dataworldmapscampaignimperial_campaigndescr_s trat linkindeki text dosyasında, Unlockable�ın altında yazan ulkelerden istediğinizi kes/yapıştır işlemiyle yukarıya kaydırabilirsiniz. Boylece baştaki 5 oynanabilir millete, 12 tane daha eklemek ve oyuna Turkler�le başlamak mumkun. * Oyundaki neredeyse her olayın arkasında, ulaşabildiğimiz istatistikî veriler var. Bunları iyice inceleyin. Gelirlerinizin nasıl dağıldığı, neyden ne kadar para kazandığınızı, ya da bir şehirde isyanın neden cıktığı; ya da bir savaşta hangi biriminizin kac asker oldurduğunu bilin. Bu tip detaylar hic ummadığınız anlarda ampullerin yanmasına neden olacaktır kafanızda. * M2: TW kolay bir oyun değil, ozellikle strateji ekranındaki ceşitlilik oyunu bitirene kadar sizi uzun sure oyalayacak ve zorlayacaktır. Ancak gercek zamanlı savaşlardaki bazı onemli yapay zek hataları, oyunun bu bolumunu oldukca kolaylaştırıyor. Ozellikle Total War tecrubelilerine tavsiyem, oyundan aldıkları zevkin artması icin savaşları en zor seviyede oynamaları. * Savaşların yonetimini bilgisayara bırakmanızı tavsiye etmiyorum. Buyuk savaşlarda, hele de generalinizin omzu pek kalabalık değilse, kontrol mutlaka sizde olsun. Yapay zek savaşları kazansa bile, kacan duşmanların peşine duşmediği icin yeterli tahribatı yaratamıyor. * Strateji haritasında ordularınızla kritik yerleri tutmaya bakın, savaşları kazanmak, doğru yerde savaşmaya cok bağlı. - Yerleşimlerinizi, başlarında general olmasa bile kontrol etmek istiyorsanız (isteyin), Game options�da �Always Allow Building & Recruiting� seceneğini işaretleyin. * Moğollar ve Timur�a karşı uygulanabilecek ve mutlaka başarılı olabilecek �tek bir� strateji yok. O size saldırmadan onunden cekilmek, hatta yerleşimlerinizde isyan cıkartıp isyanla bu Asyalı cengaverlerin uğraşmasını izlemekten gocunmayın. Sınırlarınıza yaklaştığını duyduğunuz anda, komşularınızla ilişkileri normalleştirmeniz ve yapabiliyorsanız ittifaklar kurmanız cok faydalı olacaktır. * Doğulu istilalardan fersah fersah uzak, sırtını denize vermiş, kime saldıracağını kendisi secme luksune sahip olan İngiltere�nin, oyuna başlamak icin en ideal ulke olduğunu duşunuyorum. * Genişlerken buyuk şehirlere oncelik verin (orn: İstanbul, Roma, Paris, Krakow, vs.). Bu şehirleri istila ettiğinizde kazanacağınız para diğer şehirlerin kat kat uzerinde olacaktır. Kazandığınız şehirleri de yağmalarsanız (Sack), mali acıdan ihya olursunuz. * Oyuna başlar başlamaz etraftaki Rebel yerleşimlerini rakipleriniz almadan kapın, sonra soylenmeyin �bik bik� diye. * Sık sık Wikipedia�ya danışın. Ansiklopedik bilgilerle M2: TW zevkinizi katlarsınız. Ayrıca bircok pratik bilgi edineceğinize de eminim (gercek Ortacağ�dan alınmış savaş hikÂyeleri, yaratıcı/başarısız taktikler, ulkelerin stratejileri gibi). * Oyunun ara yuklemelerini ve rakibin turn�lerini beklerken sıkılmamak icin yanınızda okumalık bir şeyler bulundurun, biri mutlaka Level olsun. Kola ve cips stoklayın, arada pencere acın. Haftada bir dışarı cıkıp insan yuzu gorun. Kaynak __________________