Bilim, Allah'ın sanatını, yaratışındaki ustunluğu, kusursuzluğu ve mucizevi ozellikleri gorebilmenin bir yoludur. Herhangi bir bilim dalında araştırmalar yapan bir insan, eğer birtakım onyargılara veya koru korune bağlı olduğu bir ideolojiye sahip değilse, gorduğu her ayrıntıda mukemmel bir tasarımın varolduğunu gorur ve bu tasarımın ancak sonsuz bir aklın eseri olabileceğini rahatlıkla anlayabilir. İşte bu nedenle tarih boyunca buyuk keşifler yapmış, bilimsel gelişmenin oncusu olmuş bilim adamlarının buyuk bir coğunluğu Allah'a yonelmiştir.
Okuyacağınız bu yazı dizisinde, bilim ve dinin celiştiğini, bir bilim adamının dindar veya dindar bir insanın bilim adamı olamayacağını savunanların ne kadar onemli bir yanılgı icinde bulundukları gozler onune serilecektir. İki ayrı bolumden oluşan bu dizinin ilk bolumunde, İslam dininin hakim olduğu bir ortamda yetişmiş, Allah'a olan inancı ile tanınıp ovulen, aynı zamanda bilimde pek cok ilke imza atarak tarihe gecen bilim adamlarından bahsedilecektir. İkinci bolum ise, tarih boyunca keşifleri ve bilimsel alandaki calışmaları ile tanınmış ve şahit oldukları bilimsel gercekler karşısında iman etmiş Batılı bilim adamları ile ilgilidir.
I. İlim Oncusu İslam Alimleri
İbn-i Sina
İbn-i Sina 980 senesinde Buhara yakınlarında doğmuş bir İslam filozofu ve tıp bilginidir. Once babasından daha sonra da donemin unlu bilginlerinden mantık, matematik ve gokbilim oğrenimi gormuş, tıp alanında gosterdiği başarılar nedeni ile de II. Nuh'un ozel hekimi olarak gorevlendirilmiştir.
Unlu eseri el-Kanun, yaklaşık bir milyon kelimelik buyuk bir tıp ansiklopedisidir. Butun eski tıp ve musluman tıp ilmini ihtiva eder. Bu eser gerek iceriği gerekse hazırlanış tarzı bakımından asırlarca dunya tıp literaturune hakim olmuştur. Kendisinden sonra, yeni tıbbın doğuşuna kadar Turkce, Arapca, Farsca ve Batı dillerinde yazılmış eserlere kaynaklık etmiştir.
Tıp ilminin kaideleri, ilaclar ve ceşitli hastalıklarla ilgili detaylı bilgiler veren İbn-i Sina'nın bu eseri, gerek Anadolu Selcukluları ve gerekse Osmanlılar devrinde temel bir başvuru kitabı olarak kullanılıp tercih edilmiştir.
Tıp ilminde buyuk bir cığır acmış olan İbn-i Sina, felsefe alanında da gerek Doğu gerekse Batı filozoflarını etkilemiştir. Yapıtları 12. yuzyılda Latinceye cevrilmiş ve bunun ardından da tum dunyaya yayılmıştır.
Kadızade Rumi
16. yuzyılın sonlarında Osmanlılarda muspet ilim konusunda bir isim dikkat cekmektedir. Bu kişi, Musa Paşa b. Mahmut b. Mehmet Salahaddin olarak anılan Kadızade Rumi adıyla un kazanmış olan Turk matematikcisi ve astronomudur. Ceşitli onemli kitaplar hakkında "şerh" adı verilen yorumlar yazmış ve bu konuda unlenmiştir. Bunlardan bir tanesi Osmanlı Medreselerinde okutulan el-Harezmi'nin Mulahhas fi'l-hey'e adlı astronomi kitabına yazdığı şerhdir. İkinci olarak da Şemseddin-i Semerkandi'nin geometri ve ucgenlerin niteliklerine dair kaleme aldığı Eşkalu't-te'sis'i şerh etmiştir. Bir de Muhtasar fi'l-hisab adında bir Arapca eseri vardır ki, birinci kısım aritmetik, ikinci kısım cebir ve denklemler, ucuncu kısım ise olcmelerden ibarettir.
Kadızade'nin en onemli eseri ise, Gıyaseddin Cemşid'in Risale fi'istihraci'l-ceyb-i derece vahide eseri icin yazdığı şerhdir. Sadece kitap hakkındaki yorumlarını belirtmesine rağmen Kadızade burada bir derecelik yay sinus hesabı usulunu yazardan daha iyi ve daha basit bir şekilde acıklamıştır. Kadızade'den zamanın en ciddi ve gercek astronomu olarak bahsedilir. Tum bu sebeplerden dolayı Kadızade'yi Osmanlı Turklerinin birinci gercek astronomu ve matematikcisi olarak kabul edebiliriz.
Mahmut Şirvani
Şirvani, 15. yuzyılın ilk yarısında yaşamış Osmanlı tıbbının en onemli hekimlerinden biri, belki de birincisidir. Şirvan doğumlu bir ailenin oğlu olarak Anadolu'da doğmuştur. Yaşadığı donem boyunca 11 tane eser vermiş ve tum eserlerini donemin devlet buyuklerine ithaf etmiştir. Fatih Sultan Mehmet'e ithaf edilen son eseri ve eserleri arasında en onemlisi olan Murşid, Osmanlı tıbbında goz hastalıklarına ait en hacimli eser olarak karşımıza cıkmaktadır.
Yazdığı bir başka eser olan Tuhfe-i Muradi ise, icerdiği bilgiler nedeni ile Anadolu'da yazılan ilk tıp eserleri listesine alınmıştır. Konu, temelinde kıymetli taşlara dayansa da bu taşların tıpta kullanımının da anlatılmasından dolayı tarihciler tarafından bir tıp kitabı olarak kabul edilmektedir.
Şirvani'nin eserlerinin 4'u Arapca, 6'sı ise Turkce olarak kaleme alınmıştır. İlk devir Osmanlı tıbbında bu kadar uretken ikinci bir tıp yazarı yoktur. Eserlerinin, doneminin ilmi zihniyetini en acık şekilde yansıtmasının yanında, şu an bile herkesin anlayabileceği sade bir Turkce ile yazılmış olması da son derece onemlidir.
Mukbilzade Mumin
Osmanlı doneminde onemli ilim adamlarından bir diğeri de II. Murat doneminde yetişmiş ve iki onemli eser bırakmış olan Mukbilzade Mumin'dir. Mumin, goz hastalıkları konusuna ozel ilgi gostermiş olan Şirvani ile birlikte ilk Osmanlı hekimlerindendir.
Yazarın ilk eseri padişaha ithaf edilmiş olan Zahire-i Muradiye'dir. İkinci eseri Miftahu'n-nur ve hazainu's-surur da aynı şekilde padişaha ithaf edilmiş onemli bir tıp kitabıdır. Kitapta teşhis ve sağlık bilgisinden genel olarak bahsedildikten sonra, goz hastalıklarına dair ayrıntılar anlatılmaktadır. Bu onemli eserde, baş ve kafatası yapısı ve hastalıkları, goz hastalıkları, goz kapağı rahatsızlıkları, konjoktiva ve kornea hastalıkları detaylı olarak tarif edilmekte, hastalıklara karşı onlemler ve cozumler anlatılmaktadır.
Osmanlılarda butun Daruşşifa vakıflarındaki hekim listelerinde Mukbilzade Mumin'in isminin mutlaka bulunması donemin son derece onemli bir hekimi olduğunu kanıtlamakta, aynı zamanda o donemde goz hastalıklarına verilen onemi de yansıtmaktadır.
Ali Kuşcu
Turk-İslam Dunyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şohrete sahip Ali Kuşcu, Osmanlı Turkleri'nde, astronominin onde gelen bilgini sayılır. Batı ve Doğu Bilim dunyası onu 15. yuzyılda yetişen mustesna bir alim olarak tanır. Kuşcu, Uluğ Bey ve Kadızade'den matematik dersleri almıştır. Bir donem Azerbeycan'a gitmiş, orada Akkoyunlular padişahı Uzun Hasan'ın emrinde elcilik gorevini yerine getirmiş, daha sonra da Fatih'in sarayında bilim adamı olarak gorev yapmıştır.
Bilimsel tartışmalarda bulunan, Fatih Kulliyesinde bir guneş saati yapan Ali Kuşcu, İstanbul'un enlem ve boylam derecesini belirlemiştir. Ay'ın ilk haritasını cıkaran Ali Kuşcu'nun adı bugun Ay'ın bir bolgesine verilmiştir. Ali Kuşcu'nun calışmaları başlıca iki bolume ayrılabilir. Bunlardan ilki din ve filoloji ile ilgilidir. Diğeri ise matematik ve astronomi ile ilgili eserlerdir. Bu eserler arasında en onemlisi Risale fi'l-hey'e'dir. Zafer gunu tamamlandığı icin Fethiye adıyla Fatih'e takdim edilmiştir. Matematik ve astronomi alanında buyuk bir cığır acan bu eser icinde gok cisimlerinin dunyamızdan uzaklıklarına kadar tum bilimsel detaylar bulunmaktadır. Farsca yazılmış daha sonra Arapcaya cevrilmiş, Batı ilminin Turkiye'ye girmesinden sonra bile astronomi alanında tercih edilen bir kitap olmuştur.
Mirim Celebi
Mirim Celebi, asıl adı Mahmud b. Mehmed olan ve 16. yuzyıl Osmanlı Turkiye'sinin en ileri gelen astronom ve matematikcilerindendir. İstanbul'da doğmuş, medreselerde okumuş ve Beyazıd'ın şehzadeliği zamanında hocalık yapmış ve onemli makamlarda gorev almıştır.
Kadızade ve Ali Kuşcu'nun torunu olan Celebi'nin en onemli eserlerinden biri Uluğ Bey'in Zic'ine Farsca olarak Dusturu'l-amel ve tashihu'l-cedvel adında yazdığı bir şerhdir. Yazar eserde konuları cok ceşitli şekillerde anlatmış, orneğin bir derecelik yayın sinusunu hesaplamak icin gayet anlaşılır bicimde 5 ayrı cozum yolu gostermiştir.
Mirim Celebi aynı zamanda kendisini cok seven Yavuz Sultan Selim'in ısrarları sonucunda dedesi Ali Kuşcu'nun astronomi ile ilgili Fethiye eserini de şerh etmiştir. Matematik ve astronomi ile ilgili yedi sekiz risalesi bulunmaktadır. Mirim Celebi, Osmanlı ulkesinde astronomi ve matematik ilimlerinin ilerlemesi icin kuşkusuz en cok calışan musluman bilim insanlarındandır.
Takiyuddin Efendi
16. yuzyılın en onemli astronomlarından biridir. Devletten gorev almak uzere Kahire'den İstanbul'a gelmiş, matematik bilimindeki ustalığı nedeniyle hoş karşılanıp Sultan'a tanıtılmış ve onun yuksek yardımlarıyla rasathane hazırlanmıştır. Kurduğu rasathane o zaman icin donemin en onemli astronomi aletleriyle donatılmıştır. Yapılan gozlem, kullanılan araclar ve calışan astronomları ile son derece onemli bir mekandır.
Takiyuddin'in en onemli eseri Sidretu'l-Munteha'dır. Bu eserde guneş parametreleri uc gozlem noktası yontemi uygulanarak hesaplanmıştır. Takiyuddin, Tycho Brahe ve Copernicus dışında dunyada bu yontemi kullanan ucuncu kişidir. Benzer sonuclara ulaşmalarına rağmen, Takiyuddin'in guneş parametreleri konusunda yaptığı hesaplamalar 16. yuzyılda en doğru hesaplamalar olarak tarihe gecmiştir.
Takiyuddin, eserlerinde "saatlerden" bir astronomik arac gibi bahsetmiştir. Bu saatlerin en onemli ozelliği dakik olarak, dakika ve saniyeyi verebilmesidir. Avrupa'da dakika ve saniye bulunan bir saatin yapılma tarihi ile Takiyuddin'in bu mekanizmadan bahsetmesi aynı doneme rastlar.
Takiyuddin, Haridetu'd-Durer ve Feridetu'l-Fikr adlı kucuk bir zic'inde ondalı kesirleri kullanmış ve bu konu hakkında bilgi vermiştir. Bir başka deyişle, ondalı kesirler Avrupa'da tanınmasından cok daha once Takiyuddin tarafından sadece tanıtılmamış, kullanılmıştır da. Butun bunlara bakarak, Takiyuddin'in, dunyada "ilk"leri gercekleştiren bilginlerden biri olduğu acıkca gorulmektedir.
Seydi Ali b. Huseyin
Seydi Ali b. Huseyin, bircok deniz seferine, ozellikle savaşlara katılmış, sonra da Barbaros Hayrettin Paşa'nın hizmetinde calışmış, astronomi konusunda uzman buyuk bir denizcidir.
Huseyin'in deniz astronomisi ve coğrafyayı gercekten cok iyi bilen bir bilgin olduğunu gosteren en onemli eseri Muhit'dir. Eserin icinde, yon bulma, zaman hesabı, takvim, guneş ve ay zamanlamaları, pusula bolumleri, ceşitli adaların ve meşhur limanların kutup yıldızına yukseltileri, astronomiye ait bazı bilgiler, ruzgarlar, ulaşım yolları, buyuk fırtınalar ve bunlara karşı alınacak tedbirler gibi onemli konular yeralmaktadır. Konulardan da anlaşıldığı kadarıyla Muhit, son derece ilmi ve onemli bir eserdir.
Huseyin aynı zamanda Ali Kuşcu'nun Fethiye'sini cevirmiş ve eklemeler de yapmıştır. Gokleri sayarken astronomi terimleri katmış, alemin merkezinin yerin merkezi olduğunu ve ağır cisimlerin yerin merkezine doğru duştuklerini ilave etmiştir.
Yazar, bir diğer eseri Mir'at-i Kainat'da ise guneşin yukseltisi ve yıldızların yerleri, kıblenin ve oğle vaktinin belirtilmesi, daire cemberlerinin, sinus, kiriş ve tanjantların bulunması ve karşı tarafa gecilemeyen bir nehrin genişliğini olcmek usulu gibi konularda bilgi vermektedir. Konusunda cok onemli bilgiler vermiş ve geride cok değerli eserler bırakmış ustun bir denizci ve astronomdur.
Katip Celebi
17. yuzyılda yaşamış buyuk bir bilim adamıdır. 14 yaşına geldiğinde Anadolu Muhasebesi Kalemi'ne alınmış ve buradaki halifelerden birinden hesap kaidelerini oğrenmiştir. Bundan sonra ceşitli hocalarla calışmış ve bilgilerini genişletmiştir.
Katip Celebi'nin 20 dolayındaki eseri arasında belki de en onemlisi Keşfu'z-Zunun an esami'l-Kutub ve 'l-Funun'dur. Eserde, 300'e yakın mustakil ilimin konuları ve amacları hakkında bilgi verilmekte ceşitli araştırmalara yer verilmektedir.
İkinci onemli eseri ise Cihannuma'dır. Coğrafya ve kosmografyaya ait olan eserde yazar, dunya uzerindeki 5 kıtayı 6'ya bolmuş ve hepsi hakkında genel bilgi vermiştir. (Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Macellenike/Avustralya ve Kutup bolgeleri). Eserde yeryuzunun yuvarlaklığını ispat icin ceşitli deliller verilmiş ve Japonya'dan Erzurum'a kadar mevcut olan butun bitkiler ve hayvanlar tanıtılmıştır. Cihannuma aynı zamanda Osmanlıların uc kıtadaki hakimiyeti, şehir ve kasabaları hakkında hicbir yerde bulunmayan değerli bilgileri de ihtiva eden ilk ve yegane sistematik coğrafya kitabıdır.
Katip Celebi donemin durgunlaşmış ve yeniliklere kapalı havası icinde Osmanlı toplumunda buyuk atılımlar yapan bir aydındır. Batı'daki astronomi eserlerini cevirmeye yonelmiş bir alimdir. Celebi, doneminin koşullarını aşan bir bilim anlayışının ilk mimarlarından biri olarak kabul edilir.
İbn Nefis
13. yuzyılda bilim adına onemli gelişmelere damgasını vurmuş olan bir başka isim de İbn Nefis adıyla tanınan Alaeddin Ali ebi'l-Hazam el-Kureyşi'dir. Mu'cezu'l-Kanun adlı unlu eserinde İbn Nefis, pekcok tıbbi acıklamada bulunmuş ve oldukca rağbet gormuştur. Eserin en onemli ozelliği, İbn Nefis'in kucuk kan dolaşımını tıpkı 16. yuzyılda bu dolaşımı Harvey'den once tarif eden Michel Servetus gibi tarif etmesidir.
Servetus'un, İbn Nefis'ten yaklaşık uc yuzyıl sonra kucuk dolaşımı acıklaması ve onunla aynı anatomik yapıyı tarif etmesi son derece onemli bir konudur. Cunku o doneme kadar klasik inanc, anatomide septumun (bir organın iki ayrı bolumunu birbirinden ayıran ayırıcı zar veya duvar) gecirgen olduğu yonundedir. Oysa İbn Nefis, herhangi bir gozleme dayanmadan septumun gecirgen olmadığından yola cıkmış ve bu sonuclara varmıştır. Nitekim sonraki yuzyıllarda septumun gecirgen olmadığı gozlemlerle ispatlanmıştır.
İbn Nefis, kuşkusuz bu onemli keşfi ile tıp tarihinin en onemli isimlerinden biridir. Yaptığı keşfin onemi ve değeri kendisinden uc yuzyıl sonra ortaya cıksa da Osmanlı donemine buyuk faydaları dokunmuş onemli tıp adamı vasfını korumuştur.
Akşemseddin
Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza'dır. Ancak sakal ve bıyığının ak olması ve beyaz elbiseler giymesinden dolayı Akşemseddin olarak anılmaktadır. Şam'da doğmuş ve kucuk yaşta Anadolu'ya gelerek Amasya'nın bir kazasına yerleşmiştir. Genc yaşta ceşitli ilimler konusunda başarılar elde etmiş ve iyi bir tıp tahsili yapmıştır.
Tıp alanında derin araştırmalar yapmış olan Akşemseddin, "Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya cıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle gecer. Bu bulaşma gozle gorulmeyecek kadar kucuk fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur." diyerek bundan beşyuz sene once mikrobun tarifini yapmıştır. Onun bu acıklamaları yaptığı donem, mikropları ilk olarak tanıtan İtalyan hekim Fracastor'dan yaklaşık 100 sene oncedir. Boyle bir ilke imza atan Akşemseddin, tıp tarihinde onemli bir yere sahiptir. Sultan II. Murat ve II. Mehmet'e cok yakın olan Akşemseddin, yaptığı ilaclarla saray ve cevresinde bircok hastayı iyileştirmesiyle de bilinmektedir.
Akşemseddin'in pek cok dini eserinin yanı sıra son derece buyuk onemi olan iki de buyuk tıbbi eseri bulunmaktadır. Eserler halen tıp literaturunde onemlerini korumaktadır.
El-Battani
868 yılında Harran'da doğmuş olan el-Battani ilk eğitimini unlu bir bilim adamı olan babası Cabir bin San'an el-Battani'den almıştır. Daha sonra eğitimini devam ettirmiş ve cok ceşitli konularda uzmanlık elde etmiştir.
Battani unlu bir astronom, matematikci ve astrologdur. Astronomi konusunda pek cok onemli keşfi vardır. Bunlardan en onemlisi bir guneş yılının 365 gun, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniyeden oluştuğunu bulmasıdır. Bu keşif gunumuz olcumlerine son derece yakındır. Guneşin doruk noktasındaki boylamın Ptolemy'nin keşfinden beri 160 47' arttığını da keşfetmiştir. Bu durum, guneşin yorunge hareketlerini ve eşzamanlılıkta kucuk farklılıkların meydana geldiğini gosteren onemli bir keşiftir.
El-Battani'nin getirdiği yenilikler, ekliptik duzlemde dikkate değer bir eğrilik olduğunu, mevsimlerin uzunluklarını ve guneşin yorungesini de kesin değerlerle ortaya koymaktadır. Ay ve guneşle ilgili gozlemleri, 1749 yılında Dunthorne tarafından ayın hareketlerinin anlaşılması konusu ile ilgili olarak kullanılmıştır. Matematik alanında Yunan kirişi yerine sinusleri kullanan ilk kişidir. Ayrıca ilk olarak kotanjant kavramını getirmiş ve dereceli bir tablo oluşturmuştur. Astronomi ve trigonometri ile ilgili sayısız eseri vardır. Astronomi konusundaki calışmaları Ronesansa kadar Avrupa'da etkili olmuş, astronomi ve trigonometrideki keşifleri bu bilimlerin gelişimine onculuk etmiştir.
El-Harezmi
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi tahmini olarak MS 770 yılında Ozbekistan'da doğmuştur. Batı bilim dunyasına en surekli ve en derin etkiler bırakmış matematikci olarak tanınmaktadır.
Harezmi, doğu bilim dunyasında cebir ilmine ilişkin ilk eser yazan kişidir. Bu bilim dalı daha onceleri az cok işlenmiş ve geometriden farklı bir ilim olarak gorulmeye başlamıştır. Birinci dereceden denklemler cozulebilmiş ama ikinci derece denklemlerin kokeni konusu henuz anlaşılamamıştır. Harezmi, ikinci kitabı olan El Cebr ve'l Mukabele ile ikinci derece denklemlerin cozum yolunu sistemli olarak belirleyen ilk kişidir. Harezmi eserinde belirttiği yontemleri bir oğretmen yeteneğiyle acıklamış ve bu kuralları geometrik olarak ispatlamıştır.
Harezmi'nin bu eseri, matematik tarihi bakımından cok onemli gelişmelere başlangıc olmuş ve 600 yıldan fazla sure boyunca matematik oğrenimi icin temel sayılmıştır. Roger Bacon, Fibonacci gibi bilim adamları eseri hayranlıkla incelemişler ve kendi oğretilerinde bu eserden faydalanmışlardır. 1598-1599 yıllarında hala cebir ilminde tek kaynak Harezmi'nin bu eseridir.
Matematiğin yanısıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Guneş saatleri ve saatler uzerinde yazılmış eserleri bulunmaktadır.
Sabit Bin Kurra
Sabit bin Kurra, matematik, astronomi ve tıp konularında uzman İslam bilginlerinden biridir. Doneminde tum bu alanlarda cok buyuk gelişmelere oncu olmuş, ozellikle geometri ve cebir konusunda yeniliklere imza atmıştır. Sabit bin Kurra'nın geometrideki yeri hakkında oryantalist Georges Rivoire şunları yazar: "Cebirin geometriye uygulanmasını, Muslumanlara borcluyuz. Bu da 900 yılında vefat etmiş olan Sabit bin Kurra'nın eseridir."
Matematik, astronomi, astroloji, tıp ve ceviri ile uğraşan Sabit'in 79 eseri olduğu bilinmektedir. Bunlardan 21'i tıp, 2'si muzikle, geri kalan 25 eser ise matematik ve felsefe ile ilgilidir.
Sabit, Oaklides'in bilgilerini kullanarak cebir konusunda cok daha genel denklemlerin cozumlerini gostermeyi başarmıştır. O da Harezmi gibi pozitif koklu ikinci derece denklemlerin cozumu ile uğraşmıştır. Ucuncu derece denklemlerin cozumu iki yuzyıl sonra Omer Hayyam'a nasip olacaktır. C. B. Boyer, bu usta matematikci icin şunları soylemektedir.
"MS 9. yuzyıl Musluman matematikcilerin altın cağı oldu. Yuzyılın ilk yarısında Harzemli, ikinci yarısında Sabit bin Kurra damgasını vurdular. Harzemli ile Oaklides 'temelciler' olarak benzeşir. Sabit ise, Pappus gibi, yuksek matematik yorumcusudur." (Boyer, C. B. (1968). A History of Mathematics, John Wiley and Sons, New York, sf. 258)
Roger Bacon
1220 yılında Oxford'da doğan Roger Bacon, bilim alanında yaptığı araştırmalar, yazdığı kitaplar ve calışmalarından dolayı "Muhteşem Doktor" olarak anılmış bir İngiliz din ve bilim adamıdır.
Bacon, gece gokyuzunde ışık olmamasının nedenini araştıran ve bu konu uzerinde incelemeler yapan ilk kişidir. Araştırmaları daha sonra Olber paradoksu olarak anılmıştır ve henuz 20. yuzyılda keşfedilen evrenin genişlemesi konusunun bir acıklamasıdır. Ayrıca Bacon, merceklerin buyutme ozelliklerini ve kullanım yerlerini de acıklamış, yıldızlardan gelen ışığın Dunya'ya aynı anda ulaşmadığını ilk defa olarak fark etmiştir. Kristof Kolomb'un doğumundan 200 yıl once Dunya'nın duz değil yuvarlak olduğunu keşfetmiştir. Matematiği; optik ve geometriyi de icine alan tum bilimlerin temeli olarak gormuş ve bu bilim uzerine yoğunlaşmıştır.
Bacon, bilimi insanları inanca yaklaştıracak cok onemli bir arac olarak gormekte ve "gelecekte, şimdi ve gecmişte goreceğimiz bilim, inananlar icin yararlıdır" demektedir. İnsanların, Allah'ın yarattığı varlıkları gordukce evrendeki mukemmelliğin farkına varacaklarını duşunerek, bilimin insanların dini kabul etmelerini sağlamada buyuk bir avantaja sahip olduğunu belirtmiştir.
Johannes Kepler
Modern astronominin kurucusu olan Kepler 1571 yılında Almanya'da doğmuştur. Yaşamı boyunca ceşitli dallarda eğitim gordukten sonra astrolojinin, doğruluğu henuz kesinleşmemiş olan diğer bilimlerden cok daha onemli bir bilim olduğuna karar vermiştir. Daha sonraki tum cabaları, astrolojinin değerini ve onemini yuceltmek amaclı olmuştur.
Astronomi biliminin gercek anlamda kurucusu olan Kepler, gezegenlerin hareketlerini, guneş sisteminin uzaklığını hesaplamış ve yıldız hareketlerinin haritasını cıkarmıştır. Dolayısıyla ilk astronomik takvimi yayınlamıştır. Eseri Mysterium cosmographicum, Ptolema ve Kopernik'in iddialarının karşılaştırmasını yapan son derece onemli bir eserdir.
Kepler de, bilimin insanları Allah'a yaklaştıracak bir vesile olduğunu duşunmuştur. Astronomi ile ilgili araştırmaları sonucunda Allah'ın varlığının farkına varmış ve bu gerceği şu şekilde dile getirmiştir: "Uzun zamandır rahatsızdım. Ama şimdi, astronomi konusundaki araştırmalarım yoluyla Allah'ın varlığının farkına vardım." (Dan Graves, Scientists of Faith, Kregel Publications, 1996, s.. 49)
Kepler, neden bilim ile uğraştığı kendisine sorulduğunda ise "Yaratıcının eserlerindeki lezzeti tatmak icin" diyerek cevap vermiştir. İnsanları, "Yaratıcıyı anlamak icin sahip oldukları butun duyularını kullanmaya" cağırmış ve bilimsel eserlerinde bu onemli noktayı surekli dile getirmiştir.
Robert Boyle
Robert Boyle, 1627 yılında İngiltere'de doğmuş modern bilimin kurucusu sayılan unlu bir bilim adamıdır. Kimya alanında son derece buyuk ve onemli keşifleri bulunmaktadır.
Boyle gazlarla 43 tane deney yapmış ve bunu yaparken gunumuzdeki bilim adamlarının kullandıkları yontemleri kullanmıştır. Boyle, gazların havadaki basıncı ile havanın hacmi arasında bir ilişki olduğunu ortaya cıkarmış ve boylece bugun Boyle kanunu olarak bilinen prensipler meydana gelmiştir. Boyle, bilimin insanlar arasında anlaşılır olabilmesi icin de calışmış ve bunun icin 42 kitap ve pek cok makale yazmıştır.
Keşifleri turnusol kağıdını ve basit yapıda bir buzdolabını icermektedir. Suyun donunca genleştiğini gostermiş, elementin ilk modern tanımını yapmış, "hava, basınclı olduğuna gore atomun parcaları arasında boşluk olmalıdır" diyerek atom teorisine buyuk bir katkıda bulunmuştur.
Boyle'a gore bilim, Allah'ın aklını gostererek Allah'ı ovmenin yoludur. Eğer keşfedilen şeyler bu gerceği gosteriyorsa, yeryuzunu buyuk bir cesaret ve sabırla incelemek ve boylece Allah'ın varlığına ulaşmak gereklidir. Boyle, bilimin akıl olmadan ilerleme kaydedemeyeceğini ve Allah'ın aklının bilim yoluyla surekli olarak gosterilmekte olduğunu belirtmiş inanclı bir bilim adamıdır.
Blaise Pascal
1623 yılında doğmuş olan Pascal, dunyaca unlu felsefeci ve matematikcilerdendir. Hidrostatik biliminin oncusu ve hidrodinamiğin de kurucusu olarak kabul edilir. Matematik alanında, farklı hesaplamalar yapmış, olasılık hesapları konusuna modern bir anlayış getirmiştir.
Pascal, 1646 ve 1647 yılları arasında atmosferik ve sıvı mekanikleri ile ilgili pek cok calışma yapmıştır. Atmosferin bir ağırlığı olduğuna gore, yukseliğe gore bir basınc uygulamasının da olması gerektiği sonucunu cıkarmış, hidrostatik uzerine yaptığı calışmalarda sıvı ve gazların basınc prensiplerini belirlemiştir. Son olarak da şırıngayı ve hidrolik kaldıracı icad etmiş, barometrenin gelişmesini sağlamıştır.
Pascal, tum calışmalarında dine yonelmiş ve dinin guzelliklerini insanlara hatırlatımıştır. Ona gore, bir insan eğer Allah'ın varlığına ve dine inanırsa erdem, ustunluk ve mutluluk onun olacaktır. Eğer insan O'ndan uzaklaşırsa, ahlaksızlık, sefalet, mutsuzluk, karanlık ve umutsuzluk onunla birlikte olacaktır. Pascal, insanların inanclı oldukları surece dunyada mutluluk elde edeceklerini ve ahirette de cenneti kazancaklarını, cevresindeki inancsız insanların ise, ellerindeki her şeylerini kaybetmiş olarak cehennemle karşılaşacaklarını belirtmiştir.
Antonie von Leeuwenhoek
Leeuwenhoek, bakteriyi ilk keşfeden ve kendi oluşturduğu mikroskobu ile mikroskobik canlıları ilk olarak inceleyen bilim adamıdır. Gozlukleri buyutec gibi kullanarak kumaşları incelemeye başlamış, bu mikro canlıların varlıklarının farkına varınca da başka buyutecler uretmiş ve nihayet bir mikroskop icat edip canlıları yakından gorebilme imkanına sahip olmuştur. Yaşamı boyunca urettiği mikroskop merceklerinin sayısı 550'dir. Her biri ile yeni bir inceleme yapmıştır.
Leeuwenhoek aynı zamanda kan hucreleri uzerinde de araştırmalar yapmıştır. Kılcal damarları inceleyerek kan hucrelerinin gecişini gozlemlemiştir. Leeuwenhoek'den once hic kimse kasların liflerden oluştuğunun farkında değildir. Mikroskobunun altında liflerin her birini gozlemlemiş ve incelemelerde bulunmuştur.
Hayvanlar ve bitkilerde beslenme sistemi, ureme ve bitkilerde besin transferi gibi konularda da pek cok calışması olmuştur. Bitkilerin birbirinden farklı bolumleri araştırmasının en onemli parcalarındandır. Bitkinin koku, govdesi ve yapraklarının uc boyutlu cizimlerini yapmış ve yapılarının detaylarını ilk ortaya cıkaran kişi olmuştur.
Leeuwenhoek'in yaşamı boyunca amacı, bir Yaratıcı olmaksızın, kendi kendine varoluş fikrini bilimsel yollarla curutebilmek olmuştur. Kucuk buyuk varlıkların tumunun Allah tarafından yaratıldığına iman etmiş ve tum calışmalarında bu onemli gerceği gostermeye calışmıştır.
Isaac Newton
Tum zamanların en buyuk bilim adamı olarak kabul edilen Isaac Newton hem matematikci hem de buyuk bir fizikci olarak bilim tarihine gecmiştir. Kuşkusuz en buyuk keşfi yercekimi kanunudur. Bunun dışında fizikte hareketin uc kanunu ve matematik alanında gelişmiş hesaplama yontemleri ile bircok bilim dalında oncu kabul edilmektedir.
Newton, kuvvet ve ivme arasındaki mukemmel ilişkiyi kutle kavramı ile bağdaştırmış, etki ve tepki prensibini bulmuş, bileşke kuvvetlerinin sıfır olması durumunda hareketli cisimlerin hızının hic değişmeyeceği tezini ortaya atmıştır. Bu hesaplamalar yuzyılımızda da kullanılmaktadır. Newton ayrıca parcacık teorisini geliştirmiş ve bir astronom olarak ilk yansıtıcı teleskobu yapmıştır.
Newton, bilimi araştırdıkca Allah'ın mutlak varlığının farkına varan inanclı bilim adamlarından biridir. Ateizme karşı cıkmış, bunun icin pek cok makalesinde yazılar yayınlamış ve eserlerinde Yaratılış gerceğini savunmuştur. Newton'un, dunyanın seyrini değiştiren buluşlarının temelinde Allah'a yakınlaşma isteği vardır. Principia Mathematica adlı eserinde bu gerceği şu sozlerle dile getirmiştir. "Bizler Allah'a muhtac kullar aciz olarak, kendi aklımıza gore Allah'ın aklını buyukluğunu ve yuceliğini gormeli ve O'na teslim olmalıyız."
Adam Sedgwick
Adam Sedgwick, 1785 yılında Yorkshire, İngiltere'de doğmuştur. Kucuk yaşlardan itibaren fosillerle ilgilenmiş ve kirectaşı yataklarından bulduğu fosilleri saklamaya başlamıştır. Cambridge Universitesi'nde aldığı eğitim ise, kucuk yaşlarda jeolojiye olan ilgisini pekiştirmiş, bu konuda uzmanlaşmasını sağlamıştır.
Sedgwick, ceşitli fosil yataklarında araştırmalar yapmış ve topladığı ornekler uzerinde calışmıştır. Zamanla volkanik bolgelerde eski lav yatakların altında kalmış kalıntıları incelemiş ve cıkan fosiller uzerinde bir sınıflandırma yaparak eski jeolojik donemleri Kambriyen ve Devonyan olarak isimlendirmiştir. Calışmalarını yazıya cevirme konusuna az onem vermiş, uzerinde yoğunlaştığı konular hakkında tam bir kitap cıkarmamıştır. Ancak calışma alanı ile ilgili olarak pek cok makalesi vardır.
Sedgwick, Charles Darwin'in yakın bir arkadaşı olmasına rağmen onun fikirlerine karşı cıkmıştır. Hatta Darwin'i, materyalist goruşu savunan evrim teorisini ortaya atarak insan ırkını alt bir seviyeye getirmekle suclamıştır.
Adam Sedgwick, aynı zamanda bir rahiptir. Doğada varolan her şeyin insan zihnini, Kutsal kitaptaki gerceklere hazırlamakta olduğunu savunmuştur. Bu konuda Newton'la aynı fikri paylaşmakta ve şunları soylemektedir: "Doğa, her şeyde Allah'ın varolduğunu bizlere oğretmektedir."
Michael Faraday
1791 yılında doğan Michael Faraday, ozellikle elektrik ve manyetizmanın gelişmesinde rol almış dunyaca unlu bir fizikcidir. Unlu bilim adamı Humpry Davy'den cok etkilenmiş, onun laboratuvarında calışmaya başlamış, ilk onemli başarılarını burada elde etmiştir.
Michael Faraday, gerek Davy gerekse daha sonraki mustakil calışmalarında elektrik alanında daha once benzeri olmayan ilklere imza atmıştır. Transformatoru icad etmiş ve dunyanın ilk basit dinamosunu yapmıştır. Diğer calışmalarında ise sıvı bir solusyon ile elektrik akımı vererek molekulleri elementlerine ayırmayı başarmış ve benzeni keşfetmiştir. Bu calışma daha sonra James Joule ve James Clerke Maxwell tarafından keşfedilecek olan termodinamik ve elektromanyetizm konularına da onculuk etmiştir.
Faraday'ın bilimsel alandaki başarıları temelinde Allah'a olan inancından kaynaklanmaktadır. Faraday, doğadaki her şeyin bir Yaratıcının varlığını kanıtladığına inanmaktadır. Ona gore, "Dunyayı tek bir Yaratıcı yarattığına gore, butun tabiat bir butunun parcaları olmalıdır". Bu buyuk Yaratıcı evrendeki her noktada Kendisini gostermektedir ve bilim bu gerceği ortaya cıkarmakla gorevlidir.
James Prescott Joule
James Prescott Joule, ısı ve enerjinin tek ve aynı şey olduğunu ve her ikisinin de birbirine donuşebileceğini gosteren Termodinamik Kanunu'nu bulmuştur.
1818 yılında doğan Joule'un kucuk yaşlardaki eğitmeni, modern atom teorisinin kurucusu olan John Dalton'dur. Henuz genc yaşlarında Joule kendi elektromanyetik motorunu icad etmiş ve 19 yaşında ısı ile deneyler yapmaya ve keşiflerini kayda gecmeye başlamıştır. İlerleyen yıllarda bu yondeki keşiflerini artıran Joule, bir telde ilerleyen elektrik akımının urettiği ısıyı hesaplamış ve ilk kez gaz molekulunun hızını bulmuştur. Joule'un en buyuk keşfi mekanik ısı denklemidir. Bu onemli keşif en temel evrensel bilim kanunu olan "enerjinin korunumu" kanununu da rehberlik etmiştir. James Prescott Joule, bu keşifleri ile, kendi adıyla anılan Joule kanununun mimarıdır.
1864 yılında Darwin'e karşı bir manifesto imzalayan 717 bilim adamının en onemlilerinden biri olan Joule, evrende insanın karşısına cıkan keşiflerin kendisine Allah'ı tanıttığına inanan bilim adamlarından biridir. Joule bu konu ile ilgili olarak şunları soylemiştir: "Allah'ın isteklerini oğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey, yaptığı işlerin kanıtından yola cıkarak O'nun aklı, gucu ve iyiliği hakkında birşeyler bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek, Allah'ı bilmektir."
Gregor Mendel
Asıl adı Johann olan Gregor Mendel, 1822 yılında doğdu. İlk olarak kendisine bitki aşılama ve ciftcilik gibi konuları oğreten usta bir bahcıvan olan babasından etkilenen Mendel, daha sonra bu konuda bilgilerini genişletmiş ve bu alanda ceşitli calışmalar yapmıştır.
Ceşitli yerlerde oğrentmenlik yaptıktan sonra Mendel unlu deneylerini gercekleştirmiştir. Mendel, iki yıl boyunca bezelye ceşitleri yetiştirmiş, sekiz yıl boyunca bu bezelye ceşitlerini birbirleriyle ve kendi turleriyle dollemiştir. Ortaya cıkan sonuclara gore Mendel, sonraki nesillerde bezelyelerde beliren ozelliklerin her birinin hem yumurtadan hem de gametten geldiğini keşfetmiştir. Bezelyeler uzerine yaptığı bu unlu deneyi sonucunda kalıtım kanunlarını ortaya koyan Mendel, yaşadığı donemde ortaya cıkmış olan Darwin'in evrim teorisine de buyuk bir darbe vurmuştur. Mendel'in genetik prensiplerine gore bir canlıda sadece anne ve babadan gelen genlerin ozellikleri bulunabilir. Bu genlerin tamamen farklı ozellikler edinip o canlıyı tamamen başka bir ture donuşturmesi ise imkansızdır.
Kendisi bir rahip olan Mendel, hicbir şeyin tesadufen varolamayacağını savunan ve bilincli yaratılış gerceğini insanlara gostermeye calışan 19. yuzyıl bilim adamlarındandır.
Louis Pasteur
1822 yılında doğan Pasteur, tıp tarihinde buyuk onemi olan bir bilim adamıdır. Pasteur ayrıca fizik ve kimya alanlarında da gerek calışmaları gerekse deneyleri ile onemli bir isimdir. Fermentasyonun organik temeli ve kontrolu ile ilgili ilk acıklamalar Pasteur'dan gelmiştir. Araştırmaları kendisini bakteriyoloji konusunun icine daha fazla dahil etmiş ve bu mikroskobik dunya hakkında yuzyılımıza kadar gelen bilgilerin temelini atmıştır.
Hastalıkların ortaya cıkışı ile ilgili buluşları, bakterileri detaylı incelemesi ile mumkun olmuştur. Hastalık yapan pek cok organizmayı ayırmış ve onlarla savaşmak icin aşılar uretmiştir. Pastorize etme ve sterilize etme işlemlerinin yontemlerini ortaya koymuştur.
Hayatın cansız maddelerden gelemeyeceğini, ancak hayattan gelebilleceğini ispatlayan Pasteur, yaşadığı donemde ozellikle Darwin'in teorisine karşı cıkması ile tanınmış ve bundan dolayı tepki alarak pek cok sozlu saldırının hedefi olmuştur. Evrenin ancak Allah tarafından yaratılmış olabileceğini hararetle savunmuş, bilim ve din arasında buyuk bir uyum olduğunu acıklamış ve gostermiştir. "Doğayı ne kadar cok incelersem, Yaratıcı'nın eserleri karşısında inancım o kadar cok artıyor" diye belirten Pasteur, "Bilim insanı Allah'a goturur" inancı ile hareket etmiştir.
James Clerk Maxwell
Modern fiziğin onculerinden kabul edilen James Clerk Maxwell, 1831 yılında İskocya'da doğmuştur. Henuz kucuk yaşlarda ışık ve elektrik alanına ilgi duymuş ve yetişkinliğe eriştiğinde de bunların bir butunluk icinde olduklarını iddia etmiş, ışık, elektrik ve manyetizmayı tek bir denklem icinde gostermeyi başarmıştır.
King's College'de okurken, elektrik jenaratoru ve transformatoru prensiplerinin kaşifi olan Michael Faraday ile tanışmış ve onunla yakın arkadaş olmuştur. Bundan sonra yaptığı calışmalarda Faraday'ın araştırmalarını matematik temellerine gore belirlemiştir. Işık uzerine deneyler yapabilmek icin prizmalardan ve reflektorlerden oluşan uzun bir kutu inşa etmiştir.
Maxwell, bilim tarihinde rahatlıkla Newton veya Einstein ile aynı duzeyde duşunulebilir. Einstein, rolativite teorisini formule ederken Maxwell'in eşitlikleri ve hesaplamalarından yararlanacaktır. Aynı zamanda Maxwell'in gazlar uzerine yaptığı calışmaları da kuantum teorisi icin bir yol acacaktır.
Tıpkı Newton ve Einstein gibi inanclı bir insan olan Maxwell, eşine yazdığı bir mektupta şu şekilde Allah'a dua etmiştir: "Yeryuzundeki herşeyi kullanımımız altına alabilmek icin bizlere Senin eserlerinin uzerinde calışmayı oğret ve Sana hizmet etmek icin aklımızı guclendir."
Albert Einstein
Gectiğimiz yuzyılın ve aynı zamanda bilim tarihinin en onemli bilim adamı olarak kabul edilen Albert Einstein evrenin tesaduflerle oluşamayacak kadar harika bir duzeninin olduğu ve bu mukemmelliğin ancak bir Yaratıcı tarafından yaratılmış olabileceği sonucuna varmış buyuk bir fizikcidir.
Einstein, rolativite teorisi ile ışık hızının, kutlesi olan her maddede sınırlayıcı bir hızının olduğunu ve kutle ve enerjinin eşit olduğunu ortaya atmıştır. 1916 yılında, yercekiminin, zaman-mekan eğrisinin belirleyicisi olduğu yonundeki rolativite teorisinin matematik formulunu tamamlamıştır. Daha sonra da yercekimi, elektromanyetizm ve atomaltı parcacıkları ile ilgili ceşitli kanunlar belirlemiştir. Rolativite teorisinin yanı sıra Einstein'in kuantum teorisine de buyuk katkıları bulunmaktadır.
Yazılarında Allah'a olan inancından sıkca soz eden Einstein, "Dinsiz bir toplum topaldır" sozleriyle dinle bilimin ayrılmaz bir butun olduklarını gostermektedir. Einstein, "tabiatı araştıran herkesin icinde bir ceşit dini saygı" olduğunu belirtmiş ve şunları soylemiştir: "Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha ustun bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yuzden bilimle uğraşmak, insanı dine goturur."
Georges Lamaitre
Lamaitre, adını ilk olarak ortaya attığı Yaratılış teorisi ile duyurmuştur. Aynı zamanda Big Bang teorisinin kurucularındandır. Lamaitre evrenin, materyalizmin one surduğu gibi sonsuz olmadığını, bir başlangıcı ve sonu olduğunu, bunun da pek cok insanın iman etmesi icin onemli bir faktor olacağını duşunmuştur.
Termodinamik ve Einstein'in statik evren problemleri onu kendi teorisini uretmeye iten faktorlerdendir. Ona gore, eğer evren entropi icinde gelişiyorsa, termodinamiğin ikinci kanununa gore, sonlu olmalıdır. Tum bunlardan yola cıkarak evrenin statik bir durumdan başlayarak gitgide gelişmekte olduğu sonucuna varmıştır. Teorisinin test edilebilir olduğunu, bunun icin kozmik ışınların incelenmesi gerektiğini iddia etmiştir. Nitekim gectiğimiz yuzyılda Big Bang'in varlığını kanıtlayan kozmik ışınların varlığına rastlanmıştır.
Kendisi her konuda cok iyi eğitim almış bir din adamı olan Lamaitre, dinin ve bilimin insanları aynı gerceklere ulaştıracağına inanmıştır. Yaptığı calışmalar ve bu onemli buluşu, evrenin bir Yaratıcı tarafından yaratıldığı gerceğini acıkca ortaya koyarken, Lamaitre'nin beklediği gibi pek cok astronom ve bilim adamının da Allah'a iman etmelerini sağlamıştır.
Max Planck
1858 yılında doğmuş olan Alman fizikci Max Planck, kendi ismi ile bilinen fiziksel sabitin kaşifidir. Planck, fizik alanında yaptığı keşiflerle yeni bir doneme damgasını vurmuş 20. yuzyılın onemli isimlerindendir.
Planck, ışığın bir akarsudaki suyun surekli akışı gibi değil, bir yağmur damlasının pencerenin camında oluşturduğu goruntu gibi bir yapıya sahip olduğunu savunmuştur. O doneme kadar bilim adamları ışığın sadece bir dalga hareketinin olduğunu duşunuyorlar ve deneylerini bu kabul uzerine yapıyorlardı. Her bir ışık parcacığının bir enerji paketi olduğunu ortaya cıkaran Planck, her bir pakete foton adını vermiştir. Foton kavramı o donemden itibaren fizikte surekli kullanılan bir terim olmuş ve modern fiziğe buyuk bir yenilik getirmiştir. Planck'a gore ışık, ses gibi havada dalgalar halinde yayılmakla kalmamakta, aynı zamanda parcacıklar halinde de hareket edebilmektedir.
Bu buyuk buluşun mimarı olan Planck, evrenin buyuk ve kutsal bir guc tarafından idare edildiğine inanmıştır. Bu buyuk gucun Allah olduğunu belirten Planck, bilimle uğraşan insanların Allah'ın varlığını gormeleri gerektiğini şu sozlerle dile getirmiştir: "Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: İman et. İman, bilim adamlarının vazgecemeyeceği bir vasıftır."
__________________
Bilim İnsanları Allah'a Ulaştırır
Bilim ve Teknoloji0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Bilim ve Teknoloji
- Bilim İnsanları Allah'a Ulaştırır