Prof. Dr. Tamerler, ekibiyle kimyasal ortamda altın parcacığı uretmeyi başardı.

İnsanın, hobilerini yaptığı işle birleştirmesi, buyuk başarıların sırrı olabilir mi? Prof. Dr. Candan Tamerler’in kariyerini ve projelerini dinlediğinizde ilk aklınıza gelen soru bu oluyor. Cunku Tamerler, doğaya olan ilgisiyle bilimsel calışmalarını buluşturup belki de insanlık tarihine damgasını vuracak bir alanın dunyadaki onculerinden biri oldu. Onun calışma alanı biyomimetik bir diğer adıyla biyobenzetim. Bu ismi ilk kez duyuyor olabilirsiniz ama onumuzdeki yıllarda daha sık duyacağınız kesin. Neden bu kadar onemli? Dunya bu calışmaları niye bu kadar cok onemsiyor? Biyomimetik hangi gelişmelerin anahtarı olacak? İTU Molekuler Biyoloji-Biyoteknoloji ve Genetik Araştırma Merkezi’ni yoneten Prof. Dr. Tamerler anlattı.

ABD’DE DERS VERİYOR

Dalmaya ve doğaya meraklı, kuş gozlemleyen, karakalem resim yapan, fotoğraf ceken guler yuzlu bir bilim insanı Tamerler. Boğazici Universitesi Kimya Muhendisliği mezunu ve Molekuler Biyoloji ve Genetik Bolumu ile ortak calışmalar kapsamında yuksek lisans ve doktora calışmalarını da aynı universitede tamamlamış. Molekuler biyoloji ve biyoteknoloji konularına olan ilgisi nedeniyle farklı ulkelerdeki bu tur eğitim calışmalarına katılmış. 1999’da Turkiye’ye donup İTU Molekuler Biyoloji ve Genetik Bolumu’nun kurucularından olmuş. Biyonanoteknoloji alanına ilgisi ise 2002’de ABD’de molekuler biyobenzetim alanını başlatan Washington Universitesi Oğretim Gorevlisi Prof. Dr. Mehmet Sarıkaya ile tanışmasıyla başlamış: ‘Prof. Dr. Sarıkaya ABD’de ilk biyobenzetim projelerini gercekleştiren kişi. Kendisinin konuşmasını dinleyip hayran olmamak ve bu alanın acılımını fark edememek imkansızdı. Ozellikle benim gibi hem muhendislik hem de molekuler biyoloji ve genetik birikimine sahip bir kişi icin bilimsel alanda yapabileceklerimizi gormek muthiş heyecan verici oldu.’

ONCU OLMAYI BAŞARDI

Biyomimetik doğadan esinlenerek yeni teknolojilerin yolunu acan yeni bir bilim dalı. Daha kolay anlaşılması icin bir ornek veriyor Tamerler: ‘Mesela denizin 150 metre derinliklerinde yaşayan Rozella olarak adlandırılan bir sunger ceşidi var. Normalde 30 metrenin altında ışık yoktur. Ama bu sunger cinsinin etrafındaki dikenler maksimum ışığı toplayabilecek şekilde katmanlı bir yapıya sahip. Şu anki teknolojide silikon fiberlerle ancak yapılabilecek bir şeyin o canlı tarafından yapıldığını goruyorsunuz. Biz de bu ornekte olduğu gibi doğadan ilham alarak bunu doğal olarak nasıl uretebileceğimizi bulmaya calışıyoruz.’

Tamerler şimdi hem Washington Universitesi’ndeki hem de İTU’deki ekibiyle bu alandaki calışmalarına devam ediyor. Biyomimetik cok yeni ve geleceği olan bir alan. İşte bu nedenle Tamerler’in yuruttuğu calışmalar ve elde ettiği başarılı sonuclar onu, dunyanın sayılı isimlerinden biri haline getirmiş. Yani Turkiye, Tamerler ve ekibi sayesinde bu alanda ilk calışmaların yapıldığı ulkelerden biri olmuş.

Prof. Dr. Tamerler biyomimetik alanındaki araştırmaların oncu ulkelerden biri olan Turkiye’ye buyuk faydalar sağlayacağı goruşunde: ‘Ne yazık ki bizler dunyada bircok orneği gorulduğunde bu şeyleri yapmaya ikna oluyoruz ve ancak o zaman başlıyoruz. Yerli yatırımcılar ‘Bundan herkes şu kadar para kazanmış, ben de bu işe gireyim artık’ dediği zaman yakalamaya calıştığı treni aslında coktan kacırmış oluyor. Turkiye’nin vakit gecirmeden bu konulara girmesi, yatırım yapması gerekiyor. Universitelerin bu alandaki fırsatları değerlendirmesi hayati onem taşıyor. Kimse inandığınız bir modeli sizden daha iyi geliştiremez. Bunun icin, el birliğiyle yeni teknolojilere inanarak gecelim. ‘Bu olur mu?’ diye sormayalım, bir şey yapabiliriz diyerek yola cıkmak ve yaptıklarımızla ovunmek amacımız olsun.’

‘Bunlar ucmuş’ diyorlardı

Prof. Dr. Candan Tamerler ‘Biyolojide calışmalar belirli bir noktaya geldi. Geriye kalan oradaki dersi gorup bunu molekuler biyoloji ya da genetik yoluyla yeniden yapmaya calışmak. Orneğin NASA grubu, yerin cok derinliklerinde yaşam buluyor ve siz bundan yola cıkarak ‘Acaba ben bu yapıyı alıp teknolojiye uygulayabilir miyim?’ diye duşunuyorsunuz. Aldığınız birkac tane orneği cok iyi calıştığınız vakit size her yerden esinleme gelebiliyor. 2003’de anlattıklarımızı bunlar ucmuşlar şeklinde dinliyorlardı. Şimdi bircok kişi bu teknolojilerle neler yapılabileceğini fark etmeye başladı.’

Kimyasal ortamda altın molekulu uretmeyi başardık

Biyomimetikte araştırmalarının sonucları oldukca heyecan verici. Prof. Dr. Candan Tamerler kendisini en cok sevindiren projelerden birini şoyle anlatıyor: ‘DNA bilgiyi depolar ama asıl işi proteinler yuklenir. Biz de DNA’daki bilgiyi alıp proteini kullanarak molekul yapmaya calışıyoruz. İlk olarak altın uzerine calışmaya başladık. Cunku altın butun nanoteknolojik devrelerde sıklıkla kullanılıyor. Biz yuksek sıcaklık, basınc filan olmadan sadece iyonlarla parcacık olarak altın uretmeyi başardık. Bu, ileride kimyasal ortamda altın uretilebileceği anlamına geliyor. Butun sektorleri etkileyebilecek bir gelişmedir bu. Altın uretimi icin emek veren o kadar cok insan var ki. Bu keşif tamamen sureci kısaltacak ve uretim tekniklerini donuşturecek.’

Nilufer ciceği ıslanmayan cama, deniz kabukları diş dokusuna ilham verdi

Biyomimetikte Prof. Dr. Candan Tamerler ve ekibine doğadan ilham kaynağı olan canlılar oldukca ilginc. ‘Neredeyse doğadaki canlı turu sayısı kadar ornek verilebilir’ diyen Tamerler, uzerinde calışılan bazı ornekleri şoyle anlatıyor:

Nilufer ciceğinin ustundeki su damlası nasıl dağılmadan duruyor diye bakıp o yapıyı cozdukten sonra bitkideki proteinleri kullanarak mesela ıslanmayan, buharlanmayan cam yapmak.

Bazı deniz sungerlerinin iskeleti silika yani cam. Ama bazı sungerlerde bu cam iğneler sungerlerin uzerini kaplıyor. Bu iğne şeklinde olan cam parcacıklarının hem mekanik hem de optik ozelliklerinin endustride yapılan fiber optikten daha iyi olduğunu ortaya cıkardık.

Bircok farklı ceşitte deniz kabuğuna baktığımızda hepsinde ortak olan şeyin kalsiyum karbonat; yani tebeşir olduğunu fark ettik. Deniz kabuklarını kırıp iclerine elektron mikroskobuyla baktığınız zaman, hepsinin ayrı yapıda olduğunu, dolayısıyla ayrı ozelliklere sahip olduğunu goruyorsunuz. Aynı şekilde, dişimizde uc tane, kemiklerimizde de bir tane katı doku bulunuyor. Hepsinin de yuzde 50’sinden coğu kalsiyum fosfat’tan oluşuyor. Şimdi proteinlerle dişteki tabakaları mikron seviyesinde uretmeyi başardık.




Kaynak
__________________