Rusya, 2030′a kadar Ay, Venus ve Jupiter’e uzay aracları gondermek icin yeni bir roket geliştirmek ve krizdeki uzay sektorunu modernize etmek istiyor.

Rusya Zeus'un tahtına goz dikti


Kommersant gazetesinin belirttiğine gore, hırslı bir strateji geliştiren Rus uzay kurumu Roskosmos, başka gezegenleri keşfetmekten vazgecmedi ve Ay’ın insanlı ucuşlarla Dunya’ya toprak numunesi getirilmesi dahil incelenmesi, ozellikle Venus ve Jupiter’in keşfi icin bir dizi proje yurutulmesini ongoruyor. Hukumete gecen hafta iletilen bu belgeye gore, Roskosmos, 2030′dan once Ay’a insanlı bir ucuş yapmayı, yuzeyine kozmonot indirdikten sonra bunları Dunya’ya getirmeyi istiyor.
Gazete, ayrıca Rus uzay kurumunun başka ulkelerle işbirliği yaparak Mars’a kalıcı bir bilimsel istasyon ağı yerleştirmeyi planladığını yazdı.

Roskosmos’un ayrıca Angara isimli yeni bir roket, insanlı ucuşlar icin yeni bir uzay aracı inşa etmek istediğini belirten gazete, kuruluşun şu an kullanılmakta olan ve gecen yıl onemli sorunlarla karşılaşan Sovyet teknolojilerini de değiştirmek istediğini duyurdu.
Rusya’nın en doğusundaki Vostocni uzay ussunun 2015′te uyduların fırlatılması icin hazır olması gerektiğini de belirten Kommersant, Rusya’nın uzay sektorunu modernize etmek icin 2015′e kadar yabancı teknolojiye yatırım yapacağını, 2020′den itibaren de bunu Rus teknolojisine cevirmeyi amacladığını yazdı.
Gazete ayrıca 2030′a kadar bu stratejiyi hayata gecirmek amacıyla devlet başkanlığı nezdinde uzay icin ozel bir kurul oluşturulacağını belirtti.
Rusya gecen yıl bircok uyduyu uzaya fırlatamamış, Uluslararası Uzay İstasyonu’nan (UUİ) gonderilen bir ikmal aracı ile 15 yıldan bu yana ilk gezegenlerarası keşif projesi icin Mars’ın uydusu Phobos’a gonderilen uzay aracı başarısız olmuştu.
VENUS
Venus, Guneş Sisteminde, Guneşe uzaklık bakımından ikinci sıradaki gezegen. Ayrıca Zuhre, Roma Astrolojisi’nde Lucifer isimleriyle bilinir.Bu gezegen adını Eski Roma tanrıcası Venus (Eski Yunan Mitolojisi’nde Afrodit)’ten almıştır. Halk arasında Colpan veya Coban Yıldızı olarak da bilinir. Kendi ekseni etrafında, Guneş Sistemindeki diğer tum gezegenlerin aksi istikamette doner.
Buyukluğu acısından Dunya ile benzerlik gosterdiğinden Dunya ile kardeş gezegen olarak da bilinmektedir. Gokyuzunde Guneş’e yakın konumda bulunduğundan ve yorungesi Dunya’nınkine gore Guneş’e daha yakın olduğundan yeryuzunden sadece Guneş doğmadan once veya battıktan sonra gorulebilir. Bu yuzden Venus Akşam Yıldızı, Sabah Yıldızı veya Tan Yıldızı olarak da isimlendirilir. Bir diğer adı da ‘Coban yıldızı’dır. Gorulebildiği zamanlar, gokyuzundeki en parlak cisim olarak dikkat ceker.
JUPİTER
Guneş Sistemi’nin en buyuk gezegeni Jupiter’dir. Muşteri ve Erendiz isimleriyle de bilinir. Guneşten uzaklığa gore beşinci sırada. Adını Roma tanrılarının en buyuğu Jupiter’den alır. Buyuk olcude hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve gaz devleri sınıfına girmektedir.
Jupiter gerek cap, gerekse kutle acısından Guneş Sistemi’ndeki en buyuk gezegendir. Nispeten duşuk olan yoğunluğu (suyun yoğunluğunun 1,33 katı), gezegenin akışkan yapısı ve kendi cevresindeki donuş hızının yuksekliği nedeniyle, Saturn kadar olmasa da ekvatorda geniş, kutuplarda basık elipsoid gorunume sahiptir. Beyazlık derecesi (albedo) 0,52 olan gezegen, boylece yuzeyine duşen Guneş ışığının yarıdan fazlasını gorunur tayfta yansıtmaktadır.
Gaz devleri, icerdikleri elementlerin oranlarına gore iki alt gruba ayrılırlar. Uranus ve Neptun ‘buz’ ve ‘kaya’ oranı daha yuksek Uranus benzeri gezegenler grubundadır. Jupiter ve Saturn ise, adını yine Jupiter’den alan Jupiter benzeri gezegenler grubu icindedir. Jupiter benzeri gezegenlerin kabaca Guneş’i ve benzer yıldızları oluşturan maddeleri bu yıldızlardakine yakın oranlarda icerdiği duşunulur.
Jupiter’in kalın ve karmaşık bir atmosfer tabakası bulunmaktadır. Bu atmosferin Guneş Sistemi’nin kokenini oluşturan Guneş Bulutsusu’nun varsayılan yapısına yakın olarak, % 88 oranında molekuler hidrojen (H2) ve % 12 oranında helyum (He) icerdiği saptanmıştır. Bunları % 0,1 oranla su buharı (H2O) ve metan (CH4) ve % 0,02 oranla amonyak (NH3) izler. Azot, hidrojen, karbon, oksijen, kukurt, fosfor ve diğer elementleri iceren ceşitli bileşiklere milyonda bir duzeyini gecmeyen oranlarda rastlanmaktadır.
Katı bir yuzeye sahip olmayan Jupiter’in donuş ozelliklerinin, atmosfer yapılarının gozlenen hareketlerine gore belirlenmesine calışılmıştır. Ancak daha 1690 yılında Giovann Domenico Cassini ekvator bolgesi ile kutupların farklı devirlerle donduğunu farketmiştir. Sonradan bu gozlem duyarlı olcumlerle doğrulanmış ve gezegen icin ‘Sistem I’ ve ‘Sistem II’ olmak uzere iki ayrı donme suresi tanımlanmıştır.
Yakın bir tarihe kadar Guneş Sistemi’nde halkaları olduğu bilinen tek gezegen Saturn idi. Dış gezegenleri ziyaret eden ilk uzay aracı olan Pioneer 10′un 1973′deki gozlemleri uzerine varlığından kuşkulanılan Jupiter halkaları 1979 yılında Voyager 1 ve 2 uzay aracları tarafından cekilen fotoğraflarda gosterildi. Saturn‘un halkaları gibi Jupiter halkaları da, toz denebilecek mikroskopik boyutlardan, onlarca metre buyukluğe kadar değişen ceşitli boylarda cok sayıda parcacığın bir araya gelmesinden oluşurlar.Saturn halkaları ile karşılaştırıldığında, Jupiter’in halkalarının bircok yonden farklı olduğu gorulur. Jupiter halkalarının cok daha silik olmalarının ve zor gozlenmelerinin nedeni, kendilerini oluşturan toplam madde kutlesinin cok daha az olmasının yanı sıra ışık yansıtıcılıklarının da sınırlı olmasıdır.
Jupiter’in 63 doğal uydusu bilinmektedir. Galileo Galilei 1610 yılında kendi yaptığı basit teleskopla Jupiter’in en buyuk dort uydusu İo, Europa, Ganymede, ve Callisto’yu keşfederek ilk kez Yerkureden başka bir gezegene ait uyduların varlığını gostermiştir. Bu uydular sonradan Galilei uyduları olarak adlandırılmıştır.


www.teknoloji-haber.com
__________________