Bilim insanı tanımlamasının nasıl ortaya cıktığını biliyor musunuz? İngiliz filozof ve bilim tarihcisi William Whewell, bu terimi, ilk kez 1833 ’de yazdığı bir makalesinde kullanmış. Peki, Plos Biology ’de 2011 ’de yayımlanan bir makaleye gore; kayıt altına alınmış 1,2 milyondan fazla tur olduğunu biliyor muydunuz? Makalenin başyazarı Camilo Mora, keşfedilmemiş 8,7 milyon tur daha olduğunu tahmin ediyor. Her yıl ortalama 15 bin yeni tur keşfediliyor; bu da her gun, 42 yeni tur demek.
Bunları bilince bizlere o derece ilginc gelmeyebilir fakat bilimsel oyle gercekler var ki; altında yatan nedensellik acıklansa bile mucizevi nitelikte… Bilim celişkili pek cok bilgiyi de barındırıyor ya da aslında birlikte uyum icinde calışılabileceğinin bir gostergesi olan tum bu tezatlıklar, bu mucizevi durumları yaratıyor. Nasıl calıştığını cozene kadar her şey sihirli ve gizemlidir; hepimiz doğanın karşısında bir sihirbazın gosterisini izleyen seyirciler gibiyiz. Bilim insanının farkı ise, gosteriyi yalnızca bir seyirci gibi izlemek yerine, bir insanı parcalara ayırabilen yahut bir şeyi kaybettikten sonra geri getirebilen sihirbazın tum bunları nasıl yaptığını merak etmesidir. Bilim insanı sadece bununla da yetinmez; gercekliğin kendi gorduğunden ibaret olmayabileceğini, hatta farklı olabileceğini, cok basit ve mantıksal bir acıklaması olabileceğini duşunur, araştırır, gozlemler, deney yapar. Orneğin, aslında hic doğmayan ve batmayan Guneş ’le Dunya arasındaki ilişki; cakan şimşekler, duşen yıldırımlar, depremler, volkan patlamalarının nedenleri, nasıl oldukları acıklanamadan once tanrıların işleri olduğu duşunulen doğa olaylarıydı. Asıl onemli olan ise, bu doğa olaylarının nasıl gercekleştiklerinin bilgisini bugun kanıksamış olsak dahi, hala cok azını cozebildiğimiz tabiat işleyişinin bizim icin her daim mucizevi kalacak olmasıdır.
Aşağıda inanmakta zorlanabileceğiniz bazı bilimsel bilgileri toparladık. Merak ettiğiniz maddeler hakkında daha ayrıntılı bilgi almak ve doğruluklarını teyit etmek icin, yazının en altındaki kaynakcalara bakmak isteyebilirsiniz. İyi şaşırmalar…
1. Bilim insanları, “yumurtanın tavuktan cıktığı” sonucuna vardılar.
Daily Mail gazetesine gore; bilimsel ve felsefi bu gizem Sheffield ve Warwick universitelerindeki araştırmacılar tarafından acığa cıkarıldı. Meşhur, “Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan cıkar?” sorunsalının sonucu yumurtanın tavuktan cıktığı ve tavuğun oncelikli olduğu… Cunku tavuğun yumurtalıklarında uretilen bir protein sayesinde yumurta kabuğu oluşabiliyor. Bu nedenle yumurta ancak tavuğun icinde oluşursa var olabilir.
2. 2012 ’de 10 yaşındaki cocuklardan oluşan bir bilim sınıfında kazara yeni bir molekul keşfedildi.
Adı; Tetranitratoksikarbon. Patlayıcıdan enerji depolamasına kadar cok ceşitli ozellikleri olan oksijen, azot ve karbondan oluşan tetranitratoksikarbonu daha da ilginc yapan, onun Kansas City ’de yaşayan 10 yaşındaki ilkokul 5. Sınıf oğrencisi Clara Lazen tarafından keşfedilmiş olması.
3. Bilim insanları cep telefonlarını idrar kullanarak şarj etmenin ve hatta idrarda diş uretmenin yolunu buldular.
Bristol Robotik Laboratuvarı ’ndan Dr. Loannis Leropoulos, idrar, bir dizi mikroorganizma yakıt hucresinden (microbial fuel cells-MFCs) gecerken urettiği gucu kullanmak suretiyle Samsung cep telefonu şarj etmeyi başardıklarını acıkladı. Bilim insanları cep telefonları dışında, idrar kullanarak duş, aydınlatma ve tıraş makinesi calıştırabilecek kadar elektrik uretebilmek icin gerekli potansiyelin bulunduğuna inanıyor. Ayrıca Cin ’deki Guangzhou Biyotıp ve Sağlık Enstituleri araştırmacıları, idrarda bulunan kok hucrelerden diş yapmayı başardı. Araştırmacılar, diş pulpası, dentin, diş minesi ve mine organı yaptıklarını ancak doğal diş kadar sağlam olmadığını soylediler. Gelecekte bunun bir yolunu bulabileceklerini duşunuyorlar.
4. Fıstık ezmesini elmasa donuşturmeyi de başardılar.
Edinburgh Universitesi uzmanları, dunyanın merkezinde bulunandan daha yuksek basınclar uygulayabilen bir teknikle fıstık ezmesini elmas haline getirebiliyor. Bu tekniğe “stiletto heel effect” adı veriliyor.
5. Dondurma baş ağrısı da denilen beyin donmasının bilimsel adı “Sphenopalatine ganglioneuralgia-Sfenopalatin gangliyonuralji”.
Beyin donması, genelde yaz aylarında cok hızlı bicimde dondurma yediğimizde ya da buz gibi bir şey ictiğimizde gercekleşen bir baş ağrısı turu. Beynin; yavaşlamamızı soylemesinin bir yolu… Wake Forest Baptist Medical Center ’da sinirbilimci Dr. Dwayne Godwin “Bir şeyleri değiştirmenizden hoşlanmayan beyniniz, ağrı yoluyla bunu engelleyen bir mekanizmaya sahip” diyor. Hızlı dondurma yemeyi sevenleri ilacsız baş ağrısı tedavi yontemleri listemize alalım.
6. Kan dolaşımına enjekte edilebilen icine oksijen doldurulabilir bir mikropartikul geliştirildi.
Bu sayede artık nefes almadan yaşayabiliriz. Kan dolaşımına enjekte edilebilen bu 2-3 mikrometre boyutundaki mikropartikul sayesinde ciğerlerimize hava cekmemize gerek kalmadan hayatta kalabileceğiz. Mikropartikuller, kucuk bir oksijen gazı balonunu cevreleyen tek bir lipid tabakasından yapılmış kucuk kapsuller. Sıvı dolu kapsuller, kan dolaşımına enjekte edildiğinde, kırmızı kan hucrelerine carparak icindeki oksijeni hucrelere aktarır. Enjekte edilen oksijenin yaklaşık yuzde 70 ’i bu şekilde kan dolaşımına girmeyi başarmış.
7. Dunyanın bilinen en yaşlı hayvanı bir kabuklu deniz yumuşakcasıydı.
Ming adı verilen istiridye tam 507 yaşındaydı ve Bangor Universitesi bilim insanları tarafından kazara olduruldu. 405 yaşında olduğunu tahmin ettikleri istiridye Ming ’in buyume halkalarını acıkca goremeyen bilim insanları onu acmaya calışırken yanlışlıkla oldurdu.
8. Kim demiş simya bilimi yok diye! Depremler, suyu altına donuşturebiliyor.
Nature Geoscience dergisinde yayınlanan bir calışma, metalin cozunur durumdan yoğun tortulara nasıl donuştuğunu acıklıyor. Queensland Universitesi ’nden Dr. Dion Weatherley ve Avustralya Ulusal Universitesi ’nden Profesor Richard Henley, farklı deprem buyukluklerinin, sıvı dolu kaya kırıklarını nasıl etkilediğini gormek icin matematiksel bir model geliştirdi. Kırılmayla gercekleşen ani bir basınc duşuşu, icerdeki sıvının genleşmesine ve buharlaşmasına neden oluyor; bu surec “flaş buharlaşma” olarak biliniyor. Weatherley, “Kırılma hacmindeki değişim, sıvı basıncındaki değişikliğin nedeni” dedi. “Sıvı, duşuk basınclarda aşırı doymuş hale gelir ve cozunmuş ceşitli mineraller cok hızlı bir şekilde coker”.
9. Bir yıldırım, Guneş ’in yuzeyinden beş kat daha sıcaktır.
Bir yıldırım yaklaşık 30 bin Kelvin (29,726 derece) sıcaklığa ulaşabilir. Ote yandan Guneş ’in yuzey sıcaklığı sadece 6 bin Kelvin (5,726 derece) ’dir. Oncelikle, Guneş ’in yuzeyinin aslında en soğuk katmanı olduğunu soylememiz lazım. Cekirdeğine indiğinizde sıcaklığı, yaklaşık 15 milyon Kelvin (yaklaşık 14,999,726 derece) ’dir. Atmosferi ise 500 bin Kelvin (yaklaşık 499,726 derece) sıcaklığı bulur.
10. Beyin hucrelerinin alkole tepki vermeye başlaması icin sadece altı dakika gecmesi yeterli.
Uc bardak bira ya da iki kadeh şarap icmek, kandaki alkol seviyesinin 0,05 ila 0,06 değişmesine neden oluyor. Aynı değişim beyin hucrelerinde de gercekleşiyor. Heidelberg Universitesi Hastanesi bilim insanları bunları manyetik rezonans spektroskopisi (MRS) ile gozlemledi. Deney sırasında, koruyucu hucrelerde bulunan kreatin ya da hucre zarının bir bileşeni olan kolin gibi maddelerin yoğunluğu, alkol yoğunluğu arttıkca azalıyor. Bu da muhtemelen alkolun hucre zarı bileşiminde bazı değişiklikleri tetiklediğini gosteriyor.
11. Yağmur B-12 vitamini iceriyor.
Tatlı su ve deniz plankton yosunlarının yaklaşık yuzde 70 ’i herhangi başka bir metabolitten daha sıklıkla B-12 vitaminine ihtiyac duyar; bu da B-12 ’nin fitoplankton topluluğu uzerindeki potansiyel etkisinin farkına varılmasına neden oldu.
12. Bazı durumlarda sıcak su, soğuk sudan daha hızlı donuyor. 1963 ’de Erasto Batholomeo Mpemba tarafından gozlemlenen ve Mpemba etkisi adını taşıyan bu şaşırtıcı durumun varlığı kabul edilmekle birlikte tam olarak ne olduğu ve hangi koşullar altında gercekleştiği konusunda anlaşmazlıklar ve olası birkac farklı acıklama bulunuyor.
13. Fotosentez sırasında bitkiler, insanların goremediği bir seviyede floresan ışığı yayarlar. “Avatar” filmini izleyenler, Pandora ’daki tum bitkilerin geceleri gezegeni buyuleyici bir bicimde aydınlattığını bilirler. Dunya ’daki bitkiler de aynı şeyi yapıyor ama bizim gozlerimiz icin değil. NASA ’daki bilim insanları, bitkilerde hucre seviyesinde meydana gelen olayları olcmek icin uyduları kullanıyorlar. Malumunuzdur; bitkiler, Guneş ışığını enerjiye donuşturen fotosentez yoluyla buyur ve gelişirler. Fotosentez sırasında, floresan adı verilen fakat cıplak gozle goremediğimiz ancak yorungemizdeki uyduların gorebildiği bu olayın verileriyle ayrıntılı kuresel bir harita oluşturuldu.
14. Aycicekleri radyoaktif atıkların temizlenmesinde kullanılabilir.
Fukuşima ’daki nukleer kazada radyoaktiviteden etkilenen alanları temizleyen araştırmacılar, cicekleri teste tabi tuttular ve ayciceğinin radyoaktif maddeleri topraktan cekebildiğini keşfettiler.
15. Galaksimiz Samanyolu ’nun bir ucundan diğer ucuna seyahat, 100 bin ışık yılı suruyor.
Yani insanın yazılı tarihinin yaklaşık 5 bin yıl olduğunu duşunursek; Samanyolu ’nun bir ucundaki yıldızın ışığının diğer uca ulaşması, bu tarihin yine yaklaşık 20 katına tekabul ediyor.
16. Peki, ne derece celişkiler dunyasında yaşadığımızın bir kanıtı olarak; buz ile ateş yakabileceğinizi soylesek… İhtiyacınız olan temiz ve kalın bir buz parcası, keskin bir bıcak, biraz kuru yaprak ya da ince tahta ve elbette Guneşli bir gun…
17. Big Bang Teorisi ’nin ilk kez Katolik bir rahip tarafından teorize edilmiş olması bir celişki midir yoksa bakış acısı farkı mı; sorun zihniyetimizde olabilir mi?
Adı; Georges Henri Joseph Édouard Lemaitre… O, Leuven Katolik Universitesi ’nde gorev yapan Belcikalı bir Roman-Katolik papaz, astronom ve fizik profesoru. Bugun yanlış bicimde Edwin Hubble ’a atfedilen Evrenin genişlemesi teorisini ortaya atan ilk kişi. Hubble ’ın makalesinden iki sene once, 1927 ’de, bugun Hubble yasası olarak bilinen şeyi turetti ve Hubble sabitinin tahminini yapan ilk kişiydi. Lemaitre, Einstein ’ın Genel Gorelilik kuramından yararlanarak evrenin genişlediğini soyledi. Ayrıca, “Kozmik Yumurta” olarak adlandırdığı evrenin kokeni uzerine daha sonra “Big Bang teorisi” olarak adlandırılan olayı onermişti. Evrenin bir zamanlar bir atomun icine sıkışmış olduğunu iddia etti, bu atomun parcalandığını ve her yana sıcak gazlar sactığını one surdu.
18. Vucudumuzda, 10/1 oranında değil; vucut hucrelerimizle aynı miktarda bakteri hucreleri mevcut. Aranızda bunu iğrenc bulanlar varsa soyleyelim; yaşam alanı olarak bakteriler icin birer dunya sayılırız.
Hijyen takıntısı olanlara duyurulur. Coğunluğu vucudumuz icin faydalı olan bu bakteriler olmasa, yaşamımızı surduremeyiz. Onlarla aramızda karşılıklı fayda ilişkisi mevcut. İsrailli ve Kanadalı iki araştırmacı vucudumuzdaki bakteri ve mikropların kendi hucrelerimizden 10 kat fazla olduğu efsanesini curuttu. Hesaplar; insan hucreleri ve mikroorganizmalar arasında birebirlik bir orantı olduğunu gosteriyor. İsrail, Rehovot ’taki Weizmann Institute of Science ’dan Ron Milo ve Ron Sender ile Kanada, Toronto ’daki Hospital for Sick Children ’dan Shai Fuchs ’un verdiği bilgiye gore; 70 kilo ağırlığında 1.70 boyundaki “referans insan”da ortalama 30 trilyon insan hucresi ve 39 trilyon bakteri bulunuyor. Bunlar yaklaşık rakamlar; yani bir başka kişide bunun iki katı az ya da cok bakteri bulunabilir. Fakat neticede 10/1 oranından uzak bir rakam ortaya cıkıyor. 10/1 efsanesi 1972 ’da mikrobiyolog Thomas Luckey ’in yaptığı tahmine dayanıyordu.
19. Antarktika ’da eriyen buzlar, bolgedeki yercekiminin azalmasına neden oldu. Avrupa Uzay Ajansı tarafından yapılan acıklamaya gore; 2009 ve 2012 yılları arasında Batı Antarktika ’da yaşanan buz kaybı, değişikliği olcen GOCE uydusunun verilerine gore, bolgedeki yercekiminde azalmaya neden oluyor. Yukarıdaki gorsel bu azalmanın verilerine ait. Adil olmak gerekirse, yercekimi değişikliği cok kucuk. En onemli sonuc ise bu yeni olcumler kuresel ısınmanın Antarktik ’i kokten değiştirdiğini gostermesi. Buzulların “durdurulamaz” ve “geriye dondurulemez” bicimde eridiği ve onumuzdeki birkac yuz yılda kuresel deniz seviyesini birkac metreye cıkaracağı acıklandı.
20. Coğu dinozor turu tek bir diş ya da kemik parcasından tanınıyor.
Dinozor uzmanı Don Lessem ve paleontolog Bill Hammer ’ın soylediğine gore; dinozor kemik ya da dişleri diğer hayvanlarınkinden genellikle daha buyuk fakat her zaman değil. Etcil olanların kemikleri oyuklu ve diğer kuş ve otcul olanlarına gore daha kalın. Jura donemindeki diğer hayvanların ozellikle kafatasları ve pelvisleri dinozorlardan farklı gorunuyor.
21. Gunumuzde atmosferdeki karbondioksit oranı son 800 bin yıl icinde gorulen en yuksek seviyede.
Hawaii ’deki Mauna Loa Gozlemevi, 1956 ’dan beri atmosferde ne kadar karbondioksit bulunduğuyla ilgili verileri topluyor. Bu, insan evladının gezegeni nasıl donuşturduğunun ve gelecekteki iklim değişikliğinin nasıl gelişeceğinin basit bir olcutu.
22. Arılar, bomba tespit etmek uzere eğitilebiliyor. Polis ve askeri personelin yıllardır patlayıcı madde bulmak icin kopekleri kullandığını biliyoruz. Gelişmiş Savunma Araştırmaları Laboratuvarı (DARPA) ’ndaki 1999 ’dan beri bal arıları uzerinde calışan bilim insanlarına gore; arılar, koklama konusunda kopeklere meydan okuyabilirler. Bal uretmek icin kullandıkları polenlerin molekuler ipuclarını arayan arılar, bomba yapmak icin kullanılan malzemeler de dahil havadaki diğer parcacıkları kolayca algılayabilirler. Oyleyse TNT ’ye, polene tepki verdikleri gibi tepki vermeleri icin onları nasıl eğitirsiniz? Herhangi bir şey yaptırtmak istediğiniz bir hayvanı nasıl eğitiyorsanız, aynen oyle. Pavlov ’un kopeği misali, belirli bir uyaranı, bir odulle ilişkilendirerek… Bu arada, insanların da bu eğitim biciminden azade olmadıklarının bizce aşikar olduğunu soylemeden gecmeyelim.
23. Venus ’teki bir gun, kendi yılından daha uzun…
Venus ’un Guneş ’in etrafındaki bir tam turunu tamamlaması 224,65 gun surer. Bu, Dunya ’daki bir yıldan daha kısa bir sure cunku Venus ’un Guneş ’in etrafındaki yorungesi daha dar bir alanı kapsıyor. Buna karşın Dunya ’nın kendi etrafındaki bir tam turu 24 saat. Venus ’un aynı şeyi yapması ise tam olarak 243 gun suruyor. Diğer bir deyişle, Venus ’te bir gun bir yıldan daha uzun. Ayrıca Guneş Sistemi icerisinde diğer tum gezegenlerin tersi yonde kendi ekseni etrafında donen tek gezegen de yine Venus… Yani Venus ’te Guneş, batıdan doğuyor, doğudan batıyor. Herkes gider Mersin ’e, Venus gider tersine…
24. Domateste insanlarda olduğundan daha fazla gen var. Patateste de daha fazla kromozom…
Gen dizilimi 2012 ’de deşifre edilen domates, 31,760 gene sahip. İnsandan 7 bin daha fazla gene ve genetik olarak zengin bir mirasa sahip olan domatesin bu ozelliğini dinazorları olduren felakete borclu olduğu duşunuluyor. Solanum tuberosum ise dunya capında en cok yetiştirilen patates turu. Tetraploid yani dort set kromozoma sahip olan bu patates turunun 48 kromozomu bulunurken insanlar iki setten oluşan 46 kromozoma sahipler. Yani “patates olmak” deyimini kullanırken bile iki kere duşunun.
25. Parazit ve konak bitkileri arasında genetik bilginin paylaşıldığı bir iletişim mevcut.
Belki de yapraklar esintiyle hışırdadıklarında bitkiler gercekten birbirleriyle konuşuyorlardır… Science dergisinde yayınlanan bir calışma, bitkiler tarafından konuşulan yeni bir dile işaret ediyor. Virginia Tech College Tarım ve Yaşam Bilimleri patoloji, fizyoloji ve ot bilimi profesoru Jim Westwood, parazitik ve konakcı bitkilerin genetik bilgileri birbirleriyle paylaştıkları bir diyalog icerisinde olduklarını keşfetti.
26. Arkadaşlar yabancılara nazaran daha fazla ortak DNA ’ya sahip.
“Arkadaşlarınız, sectiğiniz ailedir” klişesinin bilimsel bir dayanağı var. Yeni bir analiz insanların umulmadık bicimde kendileriyle ortak DNA dizilimlerine sahip kişileri arkadaşları olarak sectiklerini soyluyor. Araştırmacılar akrabalık ilişkisi bulunmayan yaklaşık 2 bin kişinin gen varyasyonlarını karşılaştırdı ve arkadaşlar arasındaki ortak gen varyasyonlarının yabancılardan daha fazla olduğunu buldu. 1,5 milyon gen varyasyonu inceleyen araştırmacılar, arkadaş ciftlerinin, bir insanın dorduncu dereceden kuzen ya da buyuk buyuk buyuk buyukbabasıyla akrabalık duzeyini belirleyen yuzde 1 oranında gen ortaklığı taşıdıklarını keşfetti. Yale Universitesi ’nde sosyal bilimci olan Nicholas Christakis, bu oranın genetikciler icin oldukca onemli olduğunu soyluyor.
27. Ay ’daki kilonuz, Dunya ’daki kilonuzun yuzde 16,5 ’i kadardır.
Diğer bir deyişle, eğer yeryuzunde 100 kiloysanız Ay ’da sadece 16,5 kilosunuz. Bunun nedeni Ay ’ın duşuk yercekimi… Yercekimi kutleden kaynaklanır. Ay ’ın kutlesi, Dunya ’nın kutlesinin yuzde 1,2 ’si kadardır. Bu yuzden yercekiminin de 1,2 ’si kadar olmasını bekleyebilirsiniz tabii fakat buyukluğu de Dunya ’nın yuzde 27 ’sidir. Yani Ay yuzeyinde durduğunuzda ağırlık merkezine Dunya ’nınkinden cok daha yakın bir konumda olursunuz.
28. Uranus ’te mevsimler 42 yıl suruyor.
Dunya ’nın eksen eğikliği, mevsimleri yaratıyor. Ama 98 derecelik eksen eğikliğiyle yana yatık bir gezegen olan Uranus ’te yalnızca iki mevsim bulunur: Yaz ve Kış. Her mevsim 42 yıl surer. Yapamayız gerci ama, Uranus ’un kuzey kutbunda duruyor olsaydık; 21 yıl boyunca Guneş ’in ufuk cizgisi ustunde yukseldiğini ve sonraki 21 yıl boyunca da yeniden alcalmaya başladığını ve en sonunda da battığını gorecektik. Guneş ufuktan kaybolduktan sonra tekrar gorunmesi icin 42 yıllık bir kış mevsiminin gecmesini beklemek gerekecekti.
29. Gercek anlamda teleskopla gozlemlenmeden once varlığına dair hesaplamalar yapılan ilk gezegen Neptun.
Yaptığı matematiksel hesaplamalarla, Uranus ’un yorungesindeki duzensizliklerin başka bir gok cisiminden kaynaklanıyor olabileceği fikrini ortaya atan ilk kişi Fransız astronom Alexis Bouvard. Alman astronom Johann Galle bu hesaplamalara dayanarak 23 Eylul 1846 ’da Neptun ’un teleskopla ilk gozlemini yaptı. Galileo Galilei daha oncesinde gezegeni kabataslak olarak gozlemlemişti fakat onu yavaş hareket eden bir yıldız zannetmişti. Gezegenin adı Roma mitolojisindeki deniz tanrısının adından geliyor.
30. Guneş ’ten gelen ışığın Dunya ’ya ulaşması 8 dakika değil, aslında tam olarak 8 dakika 20 saniye suruyor.
Yine de bu sayı ortalama bir sayı. Guneş bize yaklaşık olarak 150 milyon km uzaklıkta. Işık saniyede 300 bin kilometre hızla hareket ediyor. Guneş ’in Dunya ’ya olan uzaklığını, ışığın hızına bolduğumuzde 500 saniye cıkıyor; ki bu da 8 dakika 20 saniye. Guneş ’in etrafında eliptik bir yorunge cizen Dunya ’nın yıldızı ile arasındaki mesafe bazan 147 milyon km ’ye iner, bazan da 152 milyon km ’ye cıkar. Dunya ’nın Guneş ’e en yakın olduğu donemde, Guneş ışığının gezegenimize ulaşması 490 saniye surer; en uzak olduğu donemde ise 507 saniye.
31. Ses dalgaları, nesneleri havaya kaldırmak icin kullanılabiliyor. Bu fikir yeni değil… Piramitlerin aynı yontemle inşa edildiğini duşunenler bile mevcut. Tokyo Universitesi ’nde yapılan deneyde, minik boncuklar, vidalar, plastik parcaları ve hatta su damlacıkları ultrasonik ses dalgaları sayesinde yer cekimine meydan okuyor.
32. Pluto ’nun Guneş etrafındaki yorungesinde bir turu 248 yıl suruyor.
Pluto, sistemimizde Guneş ’e en uzak olan gok cismi… Kim ne derse desin; kalbimizde hala bir gezegen o… Guneş ’e uzaklığı ortalama 5,9 milyar km olan Pluto ’nun Guneş ’in etrafındaki elips yorungesi de en geniş ve en uzak yorunge. Bu uzaklık kimi zaman 7,4 milyar km ’ye cıkıyor, kimi zaman 4,4 milyar km ’ye iniyor. 18 Şubat 1930 ’da keşfedildiğinden bu yana henuz bir Pluto yılını tamamlamadı. 2178 ’de Guneş etrafındaki yorungesinde bir tam turunu tamamlayacak olan Pluto ’nun bir yılı, Dunya ’ya gore 248 yıl suruyor.
33. Saturn o derece hafif ki, onu suya koysaydık, uzerinde yuzerdi.
Buz parcacıklarından oluşan halkalara sahip Saturn ozellikle hidrojen ve helyumdan oluşan bir gezegen. Gezegenin 25 uydusundan en buyuğu Titan, sistemimizde atmosferi olan tek uydudur. Cok yuksek sıcaklık ve basıncla oluştuğu tahmin edilen Saturn ’un cekirdek kısmının akışkan metal hidrojenden oluştuğu duşunuluyor. Onu koyabileceğimiz kadar buyuk bir kuveti su ile doldurabilseydik, muhtemelen suyun uzerinde yuzecek kadar hafif bir gezegen olacaktı.
34. Ay, her yıl Dunya ’dan 3,78 cm uzaklaşıyor.
Yaşamın oluşma koşullarının yaratılmasını pek cok şeye olduğu kadar ona da borcluyuz. Tarih boyunca, şimdi orada durduğu gibi duruyor olmasını kanıksamışız. Ama bu doğru değil. Bundan yaklaşık 4,5 milyar yıl once, Mars buyukluğunde bir gezegenin Dunya ile carpışması sonucu oluştuğu duşunuluyor. Bu carpışmadan arta kalan enkaz, Ay ’ı oluşturmak icin birleşti. Simulasyonlar, bu oluşum surecinden sonra, Ay ’ın Dunya ’ya şimdiki konumundan cok daha yakın (22,500 km) olduğunu gosteriyor. Bugun 402,336 km uzaklıktaki Ay ’ın her yıl 3,78 cm uzaklaştığı yapılan diğer bir gozlem. Bu uzaklaşma, Dunya ’daki yaşamı etkileyebilir fakat bunun olması icin milyarlarca yıl gecmesi gerekiyor.
35. Vucudumuzdaki DNA sarmallarının uzunluğu Guneş Sistemi ’ni geciyor.
Tum hucrelerimizde bulunan DNA sarmallarını acıp uzatabilseydik Dunya ’dan Pluto ve onun daha da ilerisine kadar 100 milyar mil uzunluğunda olurdu.
36. Yağmur kokusuna neden olan şey “Actinomycetes-Aktinomiset” adlı bir bakteri. Bu kokunun ozel bir adı da var: “Petrichor-Petrikor”.
Yağmurdan sonraki toprak kokusu ya da yağmur kokusu. Enfes tatlı bu kokunun kaynağı toprakta bulunan ve aktinomiset adı verilen bir bakteri. Toprak nemliyken gelişen bu bakteriler, toprak kuruduğunda sporlar ureterek coğalmaya başlar. Yağmur yağdığında, toprağın icindeki sporlar damlaların etkisiyle havalanır. Ortamda oluşan nemli hava, sporları oradan oraya taşıyarak burnumuza ulaştırır.
37. Bir solucanın aklı haritalandırıldı ve Lego bir robota kopyalandı. Bu robot, bir solucan gibi gorunmeyebilir fakat programcıların ona yuklediği noron bağlantıları sayesinde onun gibi duşunuyor ve hareket ediyor. Eğer beyin, elektrik sinyallerinin bir butunu ise, bu sinyallerin tamamını dijital ortama aktarabildiğiniz taktirde beyninizi bir bilgisayara yuklemiş olursunuz ve bunun anlamı da dijital olumsuzluktur. OpenWorm Projesi bu sureci en basit adımlarla başlatmış oldu. Bir solucanın sinir sistemi ve 302 norunu arasındaki bağlantıları haritalandırdılar ve bir yazılıma yuklediler. Sonra bu programı Lego bir robota yerleştirdiler.
38. Katolik Kilisesi, Evrim Teorisi ’nin “neredeyse kesin” olduğunu duşunuyor ve akıllı tasarımın “oyleymiş gibi gorunmesine karşın bilim olmadığını” soyluyor.
Papa II. John Paul, “… yeni bulgular ışığında, onaylanması bakımından bir hipotezden fazlası” olduğunu soyleyerek evrimi kabul ettiklerini ilk kez 1996 ’da acıkladı. O gunden bu yana, en az ateistler kadar evrimi sahipleniyorlar. Buna ek olarak Vatikan eski baş astronomu George Coyne, “Akıllı tasarımın bilim gibi gorunmesine karşın, bilim olmadığını ve eğer okullarda oğretilecekse din veya kultur tarihi gibi duşunulerek oğretilmesi” gerekililiğini savunuyor.
39. “Milyon Dolarlık Paranormal Yarışması” mutabık kalınan bilimsel test kriterleri cercevesinde doğaustu yeteneklerini gostermek isteyen herkese acıktı. Fakat 40 yıldır kazanan tek bir kişi dahi olmadı.
1964 ’te başlatılan yarışmaya binden fazla insan başvurdu fakat hic kimse bu yarışmayı kazanmayı başaramadı. Yarışmaya 2015 ’te son verildi.
40. “Amigo etkisi” adı verilen kadınların grup halindeyken daha cekici oldukları teorisi, bilimsel olarak kanıtlandı.
Arkadaşlarınızla cektirdiğiniz bir fotoğraflarda yeterince dikkat cekmediğinizi duşunuyorsanız California Universitesi ’nden Drew Walker ve Edward Vul ’un yaptığı araştırma bunun tam tersini ispatlıyor. Amigo etkisi adı verilen bu etkiye gore; arkadaşlarınızla birlikte cektirdiğiniz fotoğraflarınızda, bireysel fotoğraflarınızdakinden daha cekici gorunduğunuze emin olabilirsiniz.
41. Dinozorların teknik olarak nesli tukenmiş değildir; kuşlar, bir dinozor turu olarak kabul ediliyor.
Kuşlar elbette birer dinozor değil fakat dinozorların evrim gecirmiş farklı bir turu. Bundan 66 milyon yıl once, tum kuş olmayan dinozorların yanısıra bircok dinozor kuş turunun de nesli tukendi. Science dergisinde yayımlanan araştırmaya gore; devasa et-yiyici dinozorlar, 50 milyon yıllık bir surecte kademeli olarak kuculduler ve kuş olmaya doğru evrimleştiler. Teropodlar olarak bilinen dinozor grubu, modern kuşlara evrimleşmeleri sırasında 12 kat kuculerek 163 kilodan 0.8 kiloya kadar duştuler. Ayrıca evrimsel surecte iskeletleri diğer dinozorlara gore dort kat hızlı evrimleşerek kuculdu.
42. Yapımcıların filmlerinde kullandıkları bilimsel bilgilerin doğru olması bakımından tavsiye alabilecekleri bir telefon hattı mevcut.
Adı; “The Science & Entertainment Exchange”. Merkezi Los Angeles ’da bulunan kurumun ofisi UCLA ’nın California Nanosistemler Enstitusu ’nde bulunuyor. Ayrıca bir de Washington ’da ofisleri var. Yani bilimsel bilginin doğru bir bicimde yayılması anlamında film yapımcılarının yaptıkları hataların aslında hicbir bahanesi yok.
43. Maymunların da tıpkı insanlar gibi optik yanılsamaya duyarlı oldukları tespit edildi.
Gorsel illuzyonlar turlerin dunyayı nasıl algıladıkları ve yorumladıklarını anlamak bakımından onemli. Georgia State Universitesi ’nden bilim insanları, “Hayvan oğrenimi ve bilişselliği” konusunda yaptıkları araştırmalarda maymunların dunyayı insanlarla benzer bicimde yanlış algıladıklarını ortaya koydu. Kapucin ve Rhesus maymunları uzerinde gercekleştirilen Delboleuf illuzyonu, biri geniş, biri dar halkalarla cevrelenmiş aynı buyuklukteki iki noktanın karşılaştırılmasıdır. Maymunlar da tıpkı bizler gibi, dar halkayla cevrelenmiş noktanın daha buyuk olduğu yanılsamasına kapılıyorlar.
44. 2020 ’den itibaren Avrupa Birliği ’ne bağlı kamu tarafından finanse edilmiş tum araştırma sonuclarına dair bilimsel yayınlar halka acık hale getirilecek.
Cok onemli bir haber gibi gorunmeyebilir ama oyle. Bu, sır olarak saklanan pek cok bilginin halka acılması demek. 27 Mayıs 2016 ’da Bruksel ’de gercekleşen Rekabet Kurulu toplantısından cıkan karara gore; Avrupa mevzuatı uyarınca ve İnovasyon prensibi gozetilerek tum bilimsel makaleler, 2020 itibariyle AB uyesi ulkeler tarafından ulaşılabilir hale getiriliyor.
45. Araştırmacılar, caz muzisyenlerinin doğaclama yaptıkları sırada beyinlerinin otosansur ve utangaclıkla bağlantılı alanlarını kapattıklarını ve kendini ozgurce ifade etmelerini sağlayan bolgelerini aktif hale getirdiklerini ortaya koydu.
Bilim, sadece duşuncelerimizle değil, duygularımızla da uğraşmaya başladı artık. Johns Hopkins Universitesi ’nin gonullu muzisyenler uzerinde fonksiyonel manyetik rezonans goruntuleme (fMRI) kullanarak tasarlanmış ozel bir orgla yaptığı araştırma, gunluk hayattaki yaratıcılığımıza ışık tutması bakımından onemli.
46. Bilim insanları, insanın kan hucresi boyutunda calışır halde bir gitar yapmayı başardı.
Kristal silikon uzerine oyulmuş ve bir hucreden daha buyuk olmayan bu enstrumanın boyutu sadece 10 mikron. Cornell Universitesi ’nin fiber optik, elektronik, sensor ve elektromanyetik goruntuleme cihazlarında kullanılmak uzere geliştirdiği yeni bir teknolojiyi gostermek amaclı uretildi.
47. Bir zamanlar kıtalar, tırnaklarımızın uzadığı hızda birbirinden ayrılıyordu. Kıtalar Pangea adı verilen tek bir kara parcası iken, 240 milyon once Kuzey Amerika ’nın Afrika kıtasından ayrılmasıyla başlayan jeolojik tarihimiz bilgisayar simulasyonu kullanılarak yeniden canlandırıldı. Başlangıcta 40 milyon yıl boyunca yılda bir milimetre kadar birbirinden ayrılan kıtaların ayrılma hızı, 200 milyon yıl once, 10 milyon yıl gibi bir sure boyunca, yılda 20 milimetreye kadar yukselmiş; ki bu da tırnakların bir yıldaki uzamasıyla eşdeğer boyutta. Yaklaşık 189 milyon yıl once sabit bir değere ulaşana kadar, bu hız yavaşlamaya başladı.
48. Şurup havuzunda suda yuzduğunuz kadar hızlı yuzebilirsiniz.
Tam olarak, millet nelerle uğraşıyor, biz nelerle uğraşmak zorunda bırakılıyoruz tarzında bir bilgi. Bu tuhaf deneyi yapan Minneapolis Universitesi ’nden Edward Cussler ve 2004 Atina Olimpiyatları ’na katılan bir yuzucu olan Brian Gettelfinger. 300 kilodan fazla guar sakızı, salata sosları, dondurma ve şampuandan oluşan sudan iki kat yoğun bir karışımla 25 metrelik yuzme havuzunu dolduran ikili, bu sumuksu sıvının icinde yuzmeye gonullu 16 profesyonel yuzucunun su dolu havuzdaki ve şurup dolu havuzdaki performanslarını test etmişler ve şurupta yuzmenin suda yuzmekten farksız olduğunu ispatlamışlar.
49. Yapılan araştırmalar dinozorların kukremediklerini, ağızları kapalı bicimde mırıldandıklarını ya da kuş gibi ottuklerini ileri suruyor.
Evolution dergisinde yayınlanan makale kuşların ağızları kapalıyken cıkardıkları seslerin gelişimini inceliyor. Bu yolla evrimi anlamaya katkı sağlamaya calışan bilim insanları, dinozorların soyundan gelen kuşları inceleyerek, onların nasıl ses cıkardıklarına da ışık tutabilir.
50. Nobel Odulu ’nu alabilmiş ilk kadın olmasının yanısıra, şimdiye kadar “iki farklı bilim alanında” bu odule layık gorulmuş ilk ve tek kişi Marie Curie ’dir.
İlk Nobeli ’ni 1903 ’de Henri Becquerel ve kocası Pierre Currie ile birlikte fizik dalında; ikinci odulunu 1911 ’de bu kez kimya alanında aldı. Curie ile birlikte, iki ayrı dalda Nobel Odulu alan iki insandan bir diğeri de Linus Pauling. 1954 ’te birinci odulunu kimya alanında kazanan Pauling, 1962 ’de Nobel Barış Odulu ’ne layık goruldu. Hic kimse ile paylaşmadan iki Nobel Odulu kazanabilmiş tek insandır fakat odullerinden biri bilim alanında değildir.
Yararlanılan Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58