Son gunlerdeki gelişmelere baktığımızda, gundemimizin yalnızca Kovid-19 salgını ve onun hayatımızı alt ust ettiğine dair ortaya konulan tabloyla sınırlı olmadığını goruyoruz. Bu salgınla derinleşen kuresel ekonomik krizin kırılgan Turk ekonomisindeki acı verici yansımalarının konuşulduğunu goruyoruz. Ayrıca Boğazici Universitesi olayları ve bu olaylara, hukumet ile polisin bakış acısı ile yaklaşımını unutmak mumkun değil. Son olarak ise tum bu olaylarla bağlantılı olup olmadığı tartışılan anayasa değişikliğine dair soylemler de, bu gunlerde şahit olduğumuz ve konuştuğumuz konular arasında yer alıyor. Peki Ataturk İlkeleri bu konjonkturun ve gundemin neresinde? Aslında bu konuların tamamı o ilkelerle ilgili olduğu acık. Ayrıca Ulu Onder ’in yarattığı bu muhteşem modern Cumhuriyet ’in ilkelerinin Anayasa ’ya girişinin 84. yıl donumu.
Zamanlaması manidar olan bu yıl donumunde, Ebedi Şef ’i anmakla birlikte “Ataturk İlkeleri nedir?” sorusuna cevap vermek istedik. Ote yandan bu cevaplar icin akademisyenlerin ve Ataturk ’un goruşlerini aktararak, konuya netlik kazandırmaya calıştık.
Ataturk İlkeleri ve bu ilkelerin bizlere kazandırdıkları Mustafa Kemal, işgal altından kurtardığı ulusun, ozgurluğunu kaybetmesine neden olan sebepleri detaylı bir şekilde analiz etmişti. Cunku ona gore silahlı mucadeleyi yeterli gormek ozgurluk icin yeterli olmayacaktı. Ve yine cunku; ona gore boylesi bir tablo, yeni işgallerin ve dolayısıyla hurriyetin yeniden kaybolmasına sebep olacaktı.
“Ataturk ilkeleri Ataturk ’un duşunce sisteminin ozudur.” Konuyla ilgili olarak Doc Dr. Alaattin Uca ’nın kaleme aldığı “Ataturk İlkeleri Turk Milletine Neler Kazandırdı?” makalesinde şu ifadelere başvuruyor:
“Ataturk ilkeleri Ataturk ’un duşunce sisteminin ozudur. Onu anlamak icin ilkelerini ozumsemek gerekir. ‘Cumhuriyetcilik ’ ilkesiyle Ataturk, Turk milletini cumhuriyet kavramıyla tanıştırmıştır. Daha sonra bu kavram demokrasi ile taclanmıştır. “Milliyetcilik” ile millete kendi değerlerini tanıma ve millet olma bilinci kazandırmıştır. “Laiklik” ilkesiyle inanc ve vicdan ozgurluğunu, hoşgoru anlayışını on plana cıkarmıştır. “Halkcılık” ile sınıfsız ve imtiyazsız toplum oluşturmuş ve sosyal devlet anlayışını yerleştirmiştir. “Devletcilik” ilkesiyle devlet ve milleti butunleştirmiştir. “İnkılÂpcılık” ile millete hedef belirlemiş ve cağdaş uygarlık duzeyinin ustunu gostermiştir. Ayrıca bu ilkelerin her biriyle Ataturk, Turk milletinin birlik ve beraberliğini sağlamıştır. Ayrıca Turkiye Cumhuriyeti Devleti ’ni dunyada barışa hizmet eden buyuk bir devlet hÂline getirmiştir”
Uca ’nın ozetlediği bu “onemin” ardından tek tek ilkelere bakabiliriz.
Ataturk İlkeleri Cumhuriyetcilik ’ten doğmuştur Turk Tarih Kurumunun 1983-1992 yılları arasındaki başkanı olan Prof. Dr. Yaşar Yucel, bu ilkeyle ilgili olarak onemli notlar duşmuş:
“Bu ilke, yeni Turkiye Devleti ’nin temelidir. Bu yuzden 1924 ’lerden itibaren Turkiye Cumhuriyeti anayasalarında, meclislerce değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek bir ana kuruluş değeri ile korunmuş ve yerleşmiştir. Bu niteliği ile Cumhuriyet, devlet duzen ve yonetiminde şahsilik ve keyfiliğin hÂkim olmasını onleyen en sağlam teminattır.”
Gunumuz icin duşunulduğunde ne kadar da anlamlı bir yorum, değil mi?
Yaşar Hoca ’nın, Ataturk ’ten aktardığı notlara baktığımızda siyasal nitelik ve mesaj taşımayan bir ampulun yandığını hissedebiliyorsunuz. Buyurunuz:
“Cağımızda, bu esas teşkilatın dayandığı, anane haline gelmiş bir takım temel ilkeler vardır. Demokrasi ilkesi (Halkcılık)… Bu ilkeye gore irade ve egemenlik milletin butunune aittir ve ait olmalıdır. Demokrasi ilkesi millî egemenlik şekline donuşmuştur.”
“Demokrasi ilkesinin en cağdaş ve mantıkî uygulanmasını sağlayan hukumet şekli Cumhuriyettir… Millet, egemenliğini, devlet yonetimine katılmasını ancak zamanında oyunu kullanmakla temin eder”
Ataturk: “Cumhuriyet Sultanlık gibi korkuya dayalı bir idare değildir!” Ulu Onder, farklı zamanlarda dile getirdiği goruşlerde soz konusu ilkelerle ilgili olarak aşağıdaki ifadeleri kullanmış:
“Cumhuriyet ahlÂkî fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık, korkuya ve tehdide dayandığı icin korkak, alcak, sefil ve rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.”
“Turk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir.”
“Cumhuriyet idaresini, Cumhuriyetten soz etmeksizin millî hÂkimiyet esasları icinde her an Cumhuriyet ’e doğru yuruyen şekilde toplamağa calışıyorduk.”
“Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir!” “HÂkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir. İcra kuvveti, teşriî selahiyeti milletin yegane mumessili olan Mecliste tecelli etmiş ve toplanmıştır. Bu iki kelimeyi bir kelime ile ozetlemek mumkundur; Cumhuriyet”.
“Cumhuriyet rejimi demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, Cumhuriyet 10 yaşını doldururken demokrasinin butun icaplarını sırası geldikce koymalıdır” diyordu.
“Hicbir zaman unutmayın! Cumhuriyet sizden; fikri hur, vicdanı hur, irfanı hur nesiller ister.”
“Benim icin bir taraflık vardır: O da, Cumhuriyet taraflılığı fikrî ve sosyal inkılÂp taraflılığı. Bu noktada Yeni Turkiye topluluğunda bir ferdi haric duşunmek istemiyorum.”
Ataturk İlkeleri ve Milliyetcilik Prof. Dr. Yucel, Altı Ok icinde yer alan Milliyetcilik ilkesinin de kırmızı cizgi olduğunu vurguluyor. Bakınız:
“Cumhuriyetci devlet yapısını koruyacak olan toplumun siyasî birlik şuuruna kavuşmuş pekişik bir butun olması amacına yonelmiştir. Bu ilke Milli Mucadele ’nin cıkış noktasını teşkil etmiş ve butun esir milletlerin kurtuluş ve kalkınma hareketlerine ışık tutmuştur…
Ataturk, konunun altını ciziyor ve ekliyor:
“İtiraf edelim ki, biz uc bucuk sene evveline kadar cemaat halinde yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi idare ediyorlardı. Cihan bizi temsil edenlere gore tanıyordu. Uc bucuk senedir tamamen mîllet olarak yaşıyoruz”
Bilindik olan bir başka soyleminde; “Turkiye Cumhuriyeti ’ni kuran Turkiye halkına Turk Milleti denir.” demiştir.
Aşağıda yer alan tumce de yine Ataturk ’e aittir:
“Turkiye halkı, ırken veya dinen veya harsen birleşik ve yekdiğerine karşı hurmet ve fedakÂrlık hisleriyle dolu ve mukadderat ve menfaatleri ortak olan bir toplumsal hey ’ettir.”
Ataturk ’e gore milliyetciliğin onemi nedir? “…Bu hususta bizim milletimiz, milliyetinden anlamamazlık edişinin cok acı cezalarını gordu… Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmamızmış. Dunyanın bize hurmet gostermesini istiyorsak evvel biz, kendi benliğimize ve milliyetimize bu hurmeti hisseden, fikren, fiilen butun tavır ve harekÂtımızla gosterelim. Bilelim ki, millî benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır” demektedir.”
Ataturk ’un milliyetcilik tanımı “Turk milliyetciliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temaslarda, Turk toplumunun karakterlerini ve bağımsız kimliğini saklı tutmaktır”
Yine ona kulak verirsek; “Sosyal bilim bakımından bizim hukumetimizi anlatmak gerekirse Halk Hukumeti deriz. Sosyal meslek bakımından da duşunduğumuz zaman, biz hayatını bağımsızlığını kurtarmak icin calışan insanlarız. Zavallı bir halkız, durumumuzu bilelim, kurtulmak, yaşamak icin calışan ve calışmak zorunda bulunan bir halkız.
Buna gore her birimizin hakkı vardır. Yetkisi vardır. Fakat calışarak bir hakkı kazanırız. Yoksa calışmadan sırtustu yatmak isteyen insanların bizim toplumumuzda yeri yoktur. O halde soyleyiniz baylar: Halkcılık toplumsal duzene, calışmaya, hukuka dayanmak isteyen bir sosyal meslektir”…
Ataturk 30 Ağustos 1924 ’te Dumlupınar ’daki bir başka konuşmasında ise; “…. Bu buyuk zaferin turlu tesirleri ustunde en onemlisi ve yukseği, Turk milletinin kayıtsız şartsız egemenliğidir. Millî egemenlik oyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, tac ve tahtlar yanar, yok olur.” diyor.
Ataturk İlkeleri ve Halkcılık Ataturk ’un engin goruşlerini aktaran bir diğer ilkesi de şuphesiz Halkcılıktır.
Ebedi şef konuyla ilgili; “Bizim inancımıza gore, milletimizin hayatının ve yukselmesinin sağlanması, benimseyeceği goruşlerdir. Fakat esas olarak incelenirse, bizim goruşlerimiz kî halkcılıktır, kuvvetin ve kudretin, egemenliğin, yonetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulunmasıdır.” acıklamasında bulunuyor.
Halkcılık, ozetle, halk icindeki herhangi bir zumrenin ayrıcalığını yok eden bir ilke olarak goze carpıyor.
Ataturk ilkeleri arasında yer alan Devletcilik ise ekonomik kalkınmanın onemli olduğunu gosteriyor Yaşar Hoca bu ilke ile ilgili olarak kaleme aldığı goruşlerinde yontem vurgusunda bulunuyor:
“Ataturk ’un Devletcilik ilkesi, sosyal, ekonomik ve kulturel kalkınmada daha cok metodu belirten bir esastır. Devletcilik, genellikle ‘ulke icin geniş yararlar sağlayacak buyuk olcude kuruluş, sermaye ve araclara ihtiyac gosteren işlerin; Ozellikle buyuk sanayi ve tarımın, istenilen ve aynı zamanda gerekli alan ve oranlarda devlet tarafından teşkilatlandırılıp işletilmesine ’ denilmektedir.“
Mustafa Kemal ’in 6 Aralık 1922 tarihinde Ankara ’da verdiği soylevde şu ifadeler bulunuyor:
“Memleketimiz uzerinde istil emellerini besleyecek olanların her turlu umitlerini kıracak surette, siyasette, idarede ve iktisatta kuvvetli olmak gerekir. Tarımımızın ve ticaretimizin geri olması, memleketimizin pek cok kısımlarının yıkık ve halkımızın fakir bulunması, ulaştırma araclarının sayılı olması, millî eğitimin herkese ve her yerde gereği gibi giremeyerek toplumsal hayatımızın en buyuk duşmanı olan cahillik ve benzeri gibi sebebler, milletimizi fakir ve zayıf duşurmekten uzak kalmamış ve kalmayacaktır. Bu yuzden, kurtuluş ve bağımsızlık icin yaptığımız savaşı tamamlamak ve Tanrının ulusumuza doğuştan verdiği istidat (yetenek) ve kabiliyeti en yuksek derecede geliştirmek ve memleketimize bağışladığı kuvvet ve zenginlik kaynaklarından en buyuk faydayı sağlayarak gucsuzluğumuzun sebeblerîni gidermek icin bundan boyle hicbir fırsatı ve vakti kacırmayarak calışmak zorundayız. Ancak, bu caba, yıllarca izlenip uygulanacak bir programa dayanmaz ise, başarısızlığa mahkûmdur.”
Ayrıca; “Milletimiz burada elde ettiği zaferlerden daha onemli bir odev peşindedir. O zaferin kazanılması, milletimizin iktisadî alandaki başarılarıyla mumkun olacaktır” sozleri de, Ataturk ’un adı gecen ilkeyle ilgili benimsediği goruşu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Ataturk ’un Devletcilik tanımı “…İktisat politikamızın muhim gayelerinden biri de umumî menfaatleri doğrudan doğruya ilgilendirecek iktisadî kuruluşları ve teşebbusleri malî ve teknik kudretimizin musaadesi oranında devletleştirmedir”. Mahiyet ve sınırına dair de, 1930 yılında verdiği soylevlerin birinde, “Herhalde devletin, siyasî ve fikrî hususlarda olduğu gibi bazı ekonomik işlerde de duzenleyiciliğini ilke olarak kabul etmek uygun gorulmelidir… Devletin bu husustaki faaliyet hududunu cozmek ve bu hususta dayanacağı kaideleri tesbit etmek; diğer taraftan, vatandaşın ferdî teşebbus ve faaliyet hurriyetini tehdit etmemiş olmak, devleti idareye yetkili kılanların duşunup tayin etmesi lÂzım gelen meselelerdir. Prensip olarak, devlet ferdin yerine gecmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi icin umumî şartları goz onunde bulundurmalıdır…
“Milli birliğin korunması şarttır” “Bu izah ettiğimiz mana ve telÂkkide devletcilik bilhassa, ictimaî, ahlakî ve millîdir. Millî servetin dağılımında, daha mukemmel bir adalet ve emek sarf edenlerin daha yuksek refahı, millî birliğin korunması icin şarttır. Bu şartı daima goz onunde tutmak, millî birliğin mumessili olan devletin muhim vazifesidir… Ozet olarak, Turkiye Cumhuriyetini idare edenlerin, demokrasi esasından ayrılmamakla beraber, mutedil devletcilik ilkesine uygun yurumeleri bugun icinde bulunduğumuz hallere, şartlara ve mecburiyetlere uygun olur.”,
Ataturk, bir başka acıklamasında devrimlerdeki surekliliğin altını ciziyor O, “Biz buyuk bir inkilàp yaptik. Memleketi bir cağdan yeni bìr cağa goturduk. Bircok eski muesseseleri yıktık. Bunlarin binlerce taraftari vardır. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak icin tedbirlere muracaat edilrníștir. Bize gelince, inkilÂbı koruyacak tedbirlere daha cok muhtacız” diyerek ders veriyor.
Ataturk İlkeleri arasında en cok tartışılan ilke: Laiklik Prof. Dr. Yucel, konuyla ilgili “Laiklik, geniş manası ile de hurriyetlerin en kutsalı olan duşunce hurriyetine devletin tarafsız bir davranış icinde olarak saygı gostermesidir.” diyor.
Yucel ekliyor:
“Ataturk ’e gore laiklik yalnız din ve dunya işlerinin ayrılması demek değildir. Butun yurttaşların vicdan, ibadet ve din hurriyetini tekefful etmektir (sorumluluğunu almaktır, yani kefil olmaktır).
…Ataturk din duşmanı değildir. Ama dinin somurulmesine, politikaya karıştırılmasına ve devlet ilkesi haline getirilmesine karşıdır. O ’nun karşı olduğu kişiler, İslÂm dinince de red edilen yobazlar, bağnazlar, hurafeciler, din simsar ve aktorleridir.”
Ataturk ’u referans gostermemiz gerekiyorsa, şu sozlere kulak verebiliriz “Bunca asırlarda olduğu gibi, bugun dahi akvamın cehlinden ve taassubundan istifade ederek binbir turlu siyasî ve şahsî maksat ve menfaat temini icin, dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbusunde bulunanların, dahil ve haricte mevcudiyeti, bizi bu zeminde soz soylemekten, maatteessuf, henuz mustağni bulundurmuyor. Beşeriyette din hakkında ihtisas ve vukuf, her turlu hurafelerden tecerrud ederek, hakiki ulum ve funun nurlarıyla musaffa mukemmel oluncaya kadar, din oyunu aktorlerine, her yerde tesaduf olunacaktır.” (1923)
“Turkiye Cumhuriyeti ’nin resmî dini yoktur. Devlet idaresinde butun kanunlar, nizamlar, ilmin muasır medeniyete teinin ettiği esas ve şekillere, dunya ihtiyaclarına gore yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdanî olduğundan cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dunya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin muasır terakkisinde başlıca muvaffakiyet gorur.”(1930)
“Turk devleti laiktir. Her reşit, dinini intihapta serbesttir.”(1930)
Ataturk İlkeleri dinamik bir yapıya sahiptir ki Devrimcilik bu nedenle Altı Ok arasında bulunmaktadır Bu ilke, Ataturk ’un gercekleştirdiği devrimleri koruması icin var olan bir kalkan konumunda yer alıyor. Cunku dinamik ve kapsayıcı bir yapıya sahiptir.
Ataturk, bu ilkeyle ilgili şu sozleri tarihe not duşuyor:
“Mevcut muesseseleri zorla değiştirmek demektir. Turk milletini son asırlarda geri bırakmış olan muesseseleri yıkarak yerlerine, milletin en yuksek medeni icaplara gore ilerlemesini temin edecek yeni muesseseleri koymuş olmaktır” diye tanımladıktan sonra, Turk İnkılÂbı nedir sorusuna “Bu inkılÂp kelimenin ilk anda işaret ettiği ihtilÂl manasından başka, ondan daha geniş bir değişikliği ifade etmektedir. Bugunku devletimizin şekli, yuzyıllardan beri gelen eski şekilleri ortadan kaldıran en gelişmiş tarz olmuştur. Milletin, varlığını devam ettirmesi icin fertleri arasında duşunduğu ortak bağ, yuzyıllardan beri gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet, dinî ve mezhebî bağlantı yerine Turk milliyet bağıyla fertlerini toplamıştır. “
Ataturk devam ediyor: “Millet beynelmilel umumî mucadele sahasında hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasıtanın ancak cağdaş medeniyette bulunabileceğini bir değişmez gercek olarak prensip saymıştır. Netice olarak millet, saydığım değişiklik ve inkılÂpların tabiî ve zarurî icabı olarak umumî idaresinin ve butun kanunlarının ancak dunyevî ihtiyaclardan mulhem ve ihtiyacın değişme ve gelişmesiyle surekli olarak değişme ve gelişmesi esas olan dunyevî bir zihniyeti hayatı boyunca devam edecek bir idare saymıştır...
Buyuk milletimizin hayatının seyrinde vucuda getirdiği bu değişiklikler herhangi bir İhtilÂlden cok fazla, cok yuksek olan en muazzam inkılÂplardandır.
Cok milletlerin kurtuluş ve yukselme mucadelesinde kopurdukleri gorulmuştur. Fakat bu kopurme Turk milletinin şuurlu kopurmesine benzemez.”
Sonsuz saygı ve ozlemle…
Kaynakca: 1 2 3 4