O badem gozlerini devirir, ok gibi kirpiklerini nazlı nazlı havalandırırken bizim icimiz titrerdi. Turkiye sinemasının Sultan ’ı Turkan Şoray, bugune kadar 200 ’den fazla filmde rol aldı. Bazılarını yazdı, yonetti.
Salon komedilerinde guldurdu, acılı aşk filmlerinde ağlattı. Turkiye ’de tore belasının mağdurunu da, ayakları yere basan, ozgurleşen kadını da başarıyla canlandırdı. O kadar populerdi ki adı bir orgu modeline bile verildi; Turkan Şoray Kirpiği.
Sultan ’ın bugun doğum gunu. Şoray şarap gibi yıllandıkca guzelleşirken, biz de Turkiye sinemasının mutevazı starına iyi ki doğdun diyelim!
Cocukluktan Yeşilcam ’a giden yol
28 Haziran 1945 ’te İstanbul ’da doğdu. Babası Halit devlet demiryollarında memur, annesi Meliha ev hanımıydı. Babası bir sure sonra işini bırakıp polis memuru oldu, annesi ise bir lastik fabrikasında calışmaya başladı. Aile ekonomik acıdan zor gunler gecirirken Şoray, kucuk yaştan itibaren evle ilgilenmek zorundaydı. 1954 ’te kız kardeşi Nazan ’ın doğumundan sonra anne babası boşanmaya karar verdi. Kız kardeşiyle birlikte annesinde kalan Şoray, liseye devam ederken Karagumruk ’teki Sarmaşık Sokak ’a taşındı.
Şoray yeni muhitlerinde ev sahiplerinin kızı aktris Emel Yıldız ile arkadaş olunca, tesadufen bir gun onunla film setine gitti. Bu kısa gezinti bakalım nelere vesile olacaktı?
Tesaduflerle yıldız
“Bir film setine gittim ve hayatım değişti… Sevgili Emel Yıldız (Panter Emel) o donemlerde cok meşhurdu. Ve cok guzel bir kadındı. Annem, babamdan ayrıldıktan sonra bir ev tutmuştu. Tuttuğu evin sahibinin kızıydı Emel Yıldız. Ve cok sevdi beni. Cok sevdik birbirimizi. Bir gun bana okuldan donuşumde, ‘Gel seni Beyoğlu ’na gotureyim ’ dedi. Onun da film cekimleri varmış. Ve beni de Beyoğlu ’na, film setine goturdu. Ben daha cok kucuğum tabii, 14 yaşındayım. Turker İnanoğlu Bey, o filmin yonetmeniymiş. Ve beni gorunce o filmde oynamamın uygun olacağını duşunmuş. Bir-iki gun sonra eve iki kişi geldi, annemle konuştular. Annem ilk once itiraz etti ama sonra bir şekilde ikna ettiler annemi. Ve oylece ben film cevirmeye başladım…”
Koyde Bir Kız Sevdim ’de başrol
Emel Yıldız o donemde “Koyde Bir Kız Sevdim” filminde başrolde oynayacakken İnanoğlu bu rolu Şoray ’ın oynamasını isteyince Sultan ’a Yeşilcam yolu acıldı. Annesi başta kızının oyuncu olmasını istemediği halde maddi sıkıntıları yuzunden calışmasına onay verdi. İlk filmi icin kamera karşına gecen Şoray ’ı sinemada uzun soluklu bir kariyer donemi bekliyordu.
Bu filmle perdede parlamasının ardından Şoray kısa surede yapımcıların ve magazin basınının dikkatini cekti. Bir yıl sonra donemin unlu dergilerinden Sinema ’nın kapağını susluyordu.
Manikurcu Nermin ’in ta kendisi: Acı Hayat
İki senede cevirdiği 16 filmde popularitesi artan Şoray icin 1962 ’de Metin Erksan ’ın yonettiği Acı Hayat donum noktasıydı. Bu filmdeki manikurcu Nermin rolu kendisine bir yıl sonra Antalya Film Festivali ’nde En İyi Kadın Oyuncu odulunu getirdi. Artık izleyicide Şoray imgesi oluşuyordu. Senaryo yazarları onun icin oykuler yazıyor, yonetmenler filmlerini onun uzerine kuruyordu.
Selim İleri, Şoray ’ın bu filmdeki başarısını şoyle ozetledi: “1960 ’lardaydı, Beyoğlu ’ndaki Yeni Melek Sineması ’nda Acı Hayat ’ı seyretmiştim. Acı Hayat, Metin Erksan ’ın unutulamayacak filmidir. Ayhan Işık, Nebahat Cehre, Ekrem Bora, Memduh Alpar, Handan Adalı film kadar unutulmayacak oyunculuklarıyla hÂl belleğimde, hepsini bunca yıl sonra bile sahne sahne hatırlıyorum. Ne var ki, manikurcu kızda TurkÂn Şoray ’ı bir film kahramanı gibi gorememiştim. O kızın ta kendisiydi.”
Adlı ’nın Sultan ’ı halkın Sultan ’ı
Sinemaya başladığında Şadi Cadırcı ile nişanlı olan Şoray, kısa sure sonra Cadırcı ’dan ayrılıp İnanoğlu ile nişanlandı. Eylul 1962 ’de ise bir film setinde hayatına yon verecek eski Galatasaray Asbaşkanı Ruchan Adlı ile tanıştı. Adlı Şoray ’dan 23 yaş buyuktu. Unlu oyuncunun onunla birlikte ayakları yere daha sağlam bastı. 20 yıl suren bu ilişki Şoray ’ı suzgun bakışlı şuh kadın imajından sıyırıp yeni kimliğe burundurdu. Bu surede birkac defa ayrılıp barışan cift, Adlı ’nın eşinden bir turlu boşanamaması yuzunden yollarını ayırdı. Şoray 1983 ’te Cihan Unal ile evlendi. Dort yıl suren bu evlilikten Yağmur adında kızları oldu.
Şoray ’ın, Sultan olmasında ve unlu Şoray kanunlarında Adlı ’nın payı buyuktu. Adlı, Şoray ’a gonderdiği cicek buketlerine iliştirdiği kartlarda ona hep “Sultanım” diye hitap etti. Bunlar daha sonra basında yer alınca Şoray Turkiye sinemasının ve halkın Sultan ’ına donuştu.
Şoray ’lı filmler sinemada rekabette
1965 ’ten itibaren Şoray Turkiye sinemasının bir numaralı kadınıydı. Bir sene sonra peş peşe cevirdiği filmler sinemalarda gosterilirken ayniıhaftalarda oynayan Şoray ’lı filmler kıyasıya rekabetteydi. Şoray ununu zedeleyecek bu tehlikeli durumu atlatınca careyi ucretini yukseltmekte buldu. Ama yapımcılar bu yuzden onu kara listeye aldı. Bu karara gore ona film cevirttirmeyecek, mukavele suresi uzatılmayacak, sinema salonlarında da filmleri gosterilmeyecekti.
Aleyhine gelişen bu olaylardan sonra Şoray kendini korumak icin taviz vermeyeceği kanunlarını devreye soktu.
Şoray Kanunları
Şoray Kanunları şoyleydi: Turkan Şoray film senaryolarını film cekim tarihinden en az bir ay once beğenir. Senaryoyu beğenmediği takdirde yeni senaryo verilecektir. Her senaryoda beğendi mutabakatı şarttır. Filmde opuşme sahneleri ve acık sahneler olmayacaktır. Filmdeki modern giysiler Turkan Şoray ’a, tarihsel olanlar ise şirkete aittir. Film cekimleri İstanbul ’da gercekleştirilir; cunku Turkan Şoray İstanbul dışına cıkmaz. Calışma saatleri sabah 8 ile akşam 19 arasıdır. Pazar gunleri Turkan Şoray calışmaz. Turkan Şoray adı jenerik, afiş, ilan ve sinema fenerlerinde başta ve tek olarak yazılacaktır. Filmlerin seslendirilmesinde kendi sesi icin kendi mutabakatı şarttır. Şirket filmi kendi hesabına ceker. Eğer başka şirketle ortak yapıma gidilirse Turkan Şoray ’ın mutabakatı şarttır. Film renkli ise kendi mutabakatı ile cekim gunleri uzayabilir. Cekilecek filmin rejisoru ve baş erkek oyuncusu icin Şoray ’ın mutabakatı şarttır. Bu şartlara riayet etmeyen film şirketi 100 bin lira odemeyi taahhut eder. Turkan Şoray şirketlerden film başına 60 bin lira alır. Turkan Şoray mecburi gecikmeleri 10 gunden fazla beklemez.
En iyi resim veren kadın oyuncu
Şoray 1960 ’ların sonunda sinemanın en iyi resim veren oyuncusuydu. Ayrıca unu ve gişe geliri oylesine yuksekti ki yapım şirketleri Şoray Kanunları ’na karşı cıkamayıp filmlerde oynatabilmek icin adeta yarıştı.
Unlu yıldız da cok gecmeden perdede yarattığı cekici ve alımlı kadını, halk kızı ve burjuva dilberi arasında kolaylıkla geciş yapabileceği bir noktaya oturttu.
Gozleriyle oynamayı oğreten yonetmenden: Vesikalı YÂrim
1968 ’de Şoray ’a kariyerinde ikinci Altın Portakal odulunu Safa Onal ’ın Sait Faik Abasıyanık ’ın Menekşeli Vadi oykusunden uyarladığı Vesikalı YÂrim filmi kazandırdı. Unlu oyuncu yıllar sonra filmin yenilenmiş kopyasının yayımlandığı İstanbul Film Festivali ’nde konuşan Şoray film icin şoyle diyecekti: “Turk sinemasının yeri cok zor doldurulacak bir yonetmen olan Lutfi Akad ’la calışmış olmak benim icin cok mucizevî bir şeydir. ‘Turkan, gozlerinle oynayacaksın ’ diyordu bana. Gozlerimle oynamayı Lutfi Akad oğretti bana.”
Şoray yıldızlara ulaşırken
1960 ’larda Turkiye sosyoekonomik donuşum yaşarken, buyuk şehirlerin sakinleri de değişiyordu. O yıllarda yeni kentliler icin Şoray perdede eşit oldukları, kendilerinden bildikleri biriydi. Hatta ilk filmlerinden Aşk RuzgÂrları ’nda Goksel Arsoy, Turkan Şoray ’ı secmediğinde sinema salonundan “Kara kız!” nidaları yukselmişti.
Ama seyircinin unlu oyuncuyla kurduğu bu yakın ilişki Şoray ’ın Sultan ’lığa yukselmesiyle değişecekti. Unlu oyuncu birkac senede temsil ettiği halk kızı imajından sıyrılıp hayranlık uyandıran yıldız statusune ulaşacaktı. Bu değişimi Cemal Sureya “Sinemanın, oyunculuğun otesinde bir konum kazanmıştır Turkan Şoray. Halk ozlemiyle oluşmuş bir mitostur. Ve ulaşılmaz bir yalnızlık icindedir” diye ozetliyordu.
Uc de yetmez beş tane: Yedi Kocalı Hurmuz
Turkiye mizahının onemli isimlerinden Sadık Şendil ’in oyunundan 1971 ’de Atıf Yılmaz ’ın uyarladığı filmde Turkan Şoray guzeller guzeli Hurmuz rolundeydi. Hapisteki kocası Omer ’in kendine cok sadık olduğunu duşunurken bir gun altı eşi daha olduğunu oğrenen Hurmuz elbette intikam alacaktı.
Hurmuz Hızır Reis, Bekci Hasan, Tulumbacı Hayri, Hallac Rustem ve Berber Hasan ile sırasıyla evlenip hepsini gerdek gecesi kacırırken Tanju Gursu, Salih Guney, Suleyman Turan ve Munir Ozkul gibi isimler Şoray ’ın eşleri rolundeydi.
Gelenekten yansıyan dram: Sultan Gelin
1973 ’te Halit Refiğ ’in Cahit Atay ’ın aynı isimli oyunundan uyarladığı filmde Şoray bu kez başlık parası karşılığı evlendirilen ve evlendiği gece kocasını kaybeden Sultan Gelin ’di. Kocasının ailesi, başlık parası yanmasın diye Sultan ’ı Osman ’ın cocuk yaştaki kardeşi Veli ile nikÂhlayacaktı.
Sultan 10 yıl boyunca Veli ’yi buyuturken, Veli Sultan ’a abla diyecek, hatta duğun arifesinde ona başka kıza sevdalandığını anlatacaktı. İzleyicinin payına duşen ise o sırada beyazperdeye yansıyan adına gelenek denilen bu drama kayıtsız kalmamaktı.
Siyasi tarihimizin izduşumu: Asiye Nasıl Kurtulur?
Asiye ’nin kotu yola duşmemek icin direnişini, ancak toplumsal koşulların ve erkek bakışının onu bu yola itişini hikÂyelendiren filmi Safa Onal Vasıf Ongoren ’in aynı adlı oyunundan sinemaya uyarladı. Toplumumuzda kadına cinsel bir obje olarak gorulmesi ve kadınların bu bakış karşısındaki caresizliğini vurgulayan filmde Şoray Turkiye ’deki sayısız Asiyelerden biriydi.
Ongoren ’in bu epik oyunu yazdığı donem, Turkiye siyasi tarihi acısından onemli donum noktalarının yaşandığı 1970 ’lerdi. Bu yuzden de eleştirmenlere gore Asiye ’nin kurtulma oykusu topluma onerilen değişim modelleriyle de yakından ilgiliydi.
Bir buyuk aşk celişkisi: Selvi Boylum Al Yazmalım
Şoray ’ın “Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti” cumleleriyle icimizi burkan Selvi Boylum Al Yazmalım ’da yonetmen koltuğunda Atıf Yılmaz oturuyordu. Ali Ozgenturk ’un Cengiz Aytmatov ’un Kırmızı Eşarp isimli romanından uyarladığı film, 1977 ’den itibaren Turk sinemasının başyapıtlarından biri sayıldı.
Şoray ’ın Âşık olduğu kamyon şoforu İlyas rolunde Kadir İnanır ’ın, Şoray ’a Âşık olan vefalı Cemşit rolunde ise Ahmet Mekin ’in oynadığı filmde seyirci neredeyse ikiye bolundu. Kalbi hızlı hızlı carptıran, Âşık olunan mı, arkanda sımsıkı duran, emek veren mi hak ediyordu sevgiyi?
Toreler bu aşkı sevmez: Dila Hanım
Orhan Aksoy ’un Safa Onal ’ın senaryosundan uyarladığı 1977 tarihli filmde Şoray mağrur ve guclu Dila Hanım rolunde izleyicilerin karşısındaydı.
Ağa karısı Dila Hanım kocası oldukten sonra Karadağlı Rıza ’yı bulup kocasının intikamını almak icin yemin eder Bir rastlantı sonucu, hic tanımadığı Rıza ile karşılaşır. Onu buyuk bir aşkla bağlanır. Peki toreler bu aşka izin verecek midir?
Mucadele hayatın her alanında: Sultan
Yonetmenliğini Kartal Tibet ’in ustlendiği, 1978 yapımı Sultan, gecekondu mahallesinde yaşayan, civardaki erkeklerin peşinden koştuğu Sultan ekseninde aslında bir direniş oykusu anlattı. Muhtarın capkın oğlu, Sultan ’ı elde etmek isterken Âşık olunca mahalledeki rant kavgasına ve gecekonduların yerine yapılacak yeni binalara goz diken babasına Sultan ile birlikte direnecekti.
Yılmaz Guney ’den tebrik alan yonetmenlik
Şoray, Hulya Kocyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik gibi bir doneme damga vuran isimlerdendi. Hatta bu dortluye ileride dort yapraklı yonca denilecekti. Ama Şoray ’ın bu isimlerden bir farkı vardı; unlu oyuncunun sinema ile uğraşı sadece kamera onuyle sınırlı değildi.
1972 ’de baş rolunde kendisine eşlik eden Kadir İnanır ile oynadığı Donuş, oyuncunun ilk yonetmenlik deneyimiydi. Hatta o donemde hapiste olan Yılmaz Guney ’den rejisorluğu icin kutlama mesajı alan Şoray ’ın Donuş ile kendine guveni arttı. Bunun uzerine 1973 ’te Azap ve 1976 ’da Bodrum Hakimi ’ni yonetti, 1981 ’de ise Yılanı Oldurseler filminde yonetmen koltuğunu Şerif Goren ile paylaştı.
Yaşar Kemal ’in romanından: Yılanı Oldurseler
Yaşar Kemal ’in aynı isimli romanından Şoray ’ın 1981 ’de uyarlayıp başrolunde oynadığı film Ahmet Mekin, Talat Bulut, Aliye Rona gibi donemin ağır toplarını ağırladı.
Koyun guzel kızı Esme, onun uğruna elini kana bulayan Eşkıya Abbas ’a gonlunu kaptırır. Abbas ’ın cezaevinde gecirdiği 11 yılda Esme koyun ağası Halim ile zorla evlendirilir, hatta ağadan cocuğu olur. Abbas hapisten cıktıktan sonra kurulu duzen değişirken toreler yine devrededir.
Coşkun ’un cocukluk duşleri: Hayallerim, Aşkım ve Sen
Kimsesizler yurdunda buyuyen Coşkun henuz cocukken donemin guzel sinema yıldızı Derya Altınay ’a aşık olur. Yıllarca suren bu aşk Altınay ’ın Coşkun ’un yaşadığı yetimhaneyi ziyaretiyle iyice alevlenir. Ancak Altınay Coşkun ’un cocukluk aşkı Rukiye ’yi evlatlık edinerek yetimhaneden ayrılır. Bu olaydan sonra Coşkun ’un tek amacı unlu oyuncu icin başarılı bir senaryo yazmaktır.
1980 ’ler Şoray ’ın kanunlarının epey gevşediği yıllardı. Bu yuzden de 1987 ’de Atıf Yılmaz ’ın yonettiği, senaryosunu Umit Unal ’ın yazdığı bu fantastik filmde unlu oyuncu olgunluk doneminde, dort farklı karakteri birlikte canlandırdı.
Oturak Âlemlerinin guzeli: Gramafon Avrat
Şoray, Sabahattin Ali ’nin aynı isimli hikÂyesinden senaryolaştırılan ve Yusuf Kurcenli tarafından yonetilen 1987 yapımı bu filmde bizi Cumhuriyetin ilk yıllarına goturdu.
Konya ’da oturak Âlemlerinde dans eden Cemile ile onu bu Âlemlere taşıyan faytoncu Murat arasında gecen dramı anlatan filmde Şoray icinde bulunduğu ortamlardan kurtulmak icin mucadele ederken yine iki erkek arasında felaketlerden felaket beğenecekti.
Damat adaylarının dikkatine: Rumuz Goncagul
“Aile kızıyım, ev işlerini becerir, guzel yemek pişiririm. İlkokul mezunuyum. Babam vefat ettiği icin annemle, kendi evimde oturmaktayım. AhlÂklı, gecimliliği olan biriyle evlenmek istiyorum. İc guveyi de olabilir.” Bir gazetenin gonul postasına Goncagul rumuzuyla Gulsun ’un gonderdiği bu mektup 261 koca adayının ilgisini ceker. Gulsun taliplerini tanımak icin, onlarla buluşmaya karar verir. Aynı gazetede muhabir olan Sıtkı ise sıkı bir roportaj cıkarabilmek icin Gulsun ’lerin evine kiracı gibi yerleşir. Bakalım Gulsun kendine uygun bir eş bulabilecek midir?
Oyun yazarı Oktay Arayıcı ’nın 1977 ’de yazdığı eserinden İrfan Tozum ’un beyazperdeye aktardığı filmde Şoray, Hakan Balamir ile birlikte başroldeydi.
Toreniz batsın: Berdel
1990 ’ların başında, kadın, aile yapısı ve torenin Atıf Yılmaz perspektifinden anlatıldığı Berdel, Esma Ocak ’ın aynı isimli romanından uyarlandı. Şoray yine bu filmde bir tore eleştirisinde baş roldeydi.
Hanım peş peşe beş kız cocuğu doğurmuştur ama oğlu olamadığı icin mutsuz kocası Omer, karısını cok sevmesine rağmen eve kuma getirmeye karar verir. Ancak Omer ’in yeni karısına verebileceği başlık parası yoktur. Bu yuzden de berdele başvurur. Kuma olarak aldığı kadının babasına kendi kızlarından birini verecektir. Henuz 15 ’indeki kızı Beyaz, gozyaşları icinde berdel olarak verildiği yaşlı adamla evlenmek zorunda kalır. Ancak dram yeni başlıyordur.
Efsanelerden bir kuple: Şahmaran
Bir gun, arkadaşlarıyla macera yaşamak icin İstanbul ’daki tarihi Anemas Zindanları ’na inen Yusuf bu labirentlerde Şahmaran ’a (yılanların şahı) benzettiği bir kadınla ve antika kacakcılarıyla karşılaşır. Artık gercekler ve efsane birbirine girecektir.
Zulfu Livaneli ’nin yazıp yonettiği ve başrolunde Şoray ’ı izlediğimiz 1993 yapımı bu film, seyirciyi daha en başında “Bir varmış bir yokmuş” diyerek cama boyanan bir şahmaran resmi eşliğinde kadim bir efsaneye davet etti.
Giden donuyor acep bu ne iş: Nihavend Mucize
Atıf Yılmaz ’ın 1997 ’de yonettiği bu filmde Şoray yine fantastik bir rolle seyirciye gulumsuyordu. 25 yıl once hayata gozlerini yuman Suzan, oğlunun bu dunyadaki yalnızlığını gidermek ve ona can yoldaşlığı yapmak icin yeniden fanilerin arasına doner.
Ama genc kadının bulduğu dunya bıraktığından epey farklıdır. Suzan, başta uyum sağlamakta zorlansa da oğlunun hayatını duzene koymak icin her şeye katlanacaktır. CefakÂrlığının odulu ise gonlunu okşayan bir aşk hikÂyesidir.
Eski defterler acılırsa: Gonderilmemiş Mektuplar
Yusuf Kurcenli ’nin yonettiği 2003 yapımı bu filmde, Şoray yıllar sonra bir kere daha Kadir İnanır ile kamera karşısındaydı. 12 Eylul doneminde yarım kalan aşk, 20 yıl once yazılan mektupların gun yuzune cıkmasıyla yeniden ortaya dokulecekti.
12 Mart ’ın yıktığı nesil: Suna
Engin Ayca ’nın kendi senaryosundan beyazperdeye aktardığı Suna 1968 ’de universitede cok yakın olan dort arkadaşın hikÂyesine odaklandı. Zaman elbette pek cok şeyi değiştirmişti. Yıllar sonra bir sahil kasabasında yeniden bir araya gelen iki kadın ve iki erkek gecmişe yolculuk yaparken genclik duşleri, buruk anıları ve ic hesaplaşmaları ortaya serilecekti.
Şoray, 12 Mart faşizminin bir kuşağın uzerinden silindir gibi gecişini anlatan bu filmin buhranlı atmosferinde izleyiciyi gecmişle hesaplaştırdı.
Herkese gore farklı kadın: Tatlı Betuş
Şoray 1990 ’lardan itibaren televizyon dizilerine yoneldi. Aziz Nesin ’in 1974 ’te yayımladığı aynı isimli romanından 1993 ’te uyarlanan dizi Şoray ’ın ilk goz ağrısıydı.
Bircok kişinin bakışıyla anlatılan ama aslında kim olduğu bilinemeyen Betuş isimli kadını konu alan dizi Gullu ’nun evlatlık olarak başlayan ve yuksek sosyete salonlarında Tatlı Betuş olarak suren hikÂyesine odaklandı.
Cok tanıdık, cok bizden: İkinci Bahar
Unlu oyuncu, 1998-2001 doneminde beyaz camda izleyicileri ekrana kilitleyen İkinci Bahar dizisinde Şener şen ile başroldeydi.
Samatya ’da cekilen ve Gaziantepli kebap ustadı Ali Haydar ile iki cocuklu dul Hanım ’ın hayat mucadelesine odaklanan dizi o kadar sevildi ki, dizinin son bolumunun yayımlandığı 11 Ocak 2001 ’de Turkiye ’nin dortte biri, artık aileden biri olan İkinci Bahar ’ın kahramanlarına veda etmek icin ekran başındaydı.
Sınıf atlama cabası: Tatlı Hayat
Kasım 2001 ’de yayına başlayan ve 106 bolum suren komedi dizisi Tatlı Hayat, ABD yapımı The Jeffersons adlı sitcom ’un Turkiye uyarlamasıydı. Kuru temizleme işinden parayı vuran İhsan ve mutevazı eşi Sevinc karakterlerini Haluk Bilginer ve Şoray canlandırırken, sınıf atlamaya hevesli İhsan ve onun hayatta yukselme cabaları TV başındaki izleyicileri bolca guldurdu.
Her şey film icabı
Turkiye sinemasının Sultan ’ı 220 ’den fazla film cevirirken hicbir filminde dublor kullanmadı. Bazen rolu gereği buz gibi sulara atladı, bazen bir surat motorunun ustundeydi. Hatta 1972 ’de Elazığ ’da Cemo filminin cekimleri sırasında attan duşup boynunu kırdı.
Unlu oyuncu sinema tutkusunu da şoyle anlattı: “Yaptığım işin ne kadar onemli olduğunun farkında değilim; hicbir sorumluluk hissetmiyorum. Başarılı veya başarısız olmak gibi hicbir endişem, korkum, hırsım, hedefim yok. Rol yapmıyorum, o gun kamera onunde benden yapmamı istedikleri, benim icin sanki gundelik yaşamda yaşadıklarım gibi geliyor.”