
Bir ressam, bir yazar, bir şair…
Hem de “sinesine saplanmış kara saplı bir bıcakla” yaşayan, ureten cok yonlu bir sanatcı.
Bedri Rahmi Eyuboğlu ’nu tanıtalım istedik elimizden geldiğince.
Sevgi Ustune
Butun kitapları yakmalı
Sevda ustune ne soylemişlerse yalandır
Kitaplara gore insan
Karanlıkta yuzune bin mumluk lÂmba tutulmuş
Gozleri, yureği kamaşmış insandır
Aptaldır, hastadır, kahramandır
Butun kitapları yakmalı
Sevda ustune ne soylemişlerse yalandır.
İcinde bir tek suret yaşayan yureğe yurek mi derler
Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar
Bir tek meyve veren dalı keserler
İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı
Esti mi ruzgÂr bir değil milyonlar icin esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Ustunde milyonlarca dalga
İcinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Ucsuz bucaksız olmalı.
Gel cıkalım sevgilim gel
Gel kurtaralım birler hanesinden
Cekelim gidelim bir uctan uca
Acalım yureğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar
1911 yılında babasının kaymakam olarak gorev yaptığı Giresun ’un Gorele ilcesinde dunyaya geldi. Mackalı Eyuboğlu ailesinden Mehmet Rahmi Bey ile Lutfiye Hanım ciftinin beş cocuğundan ikincisiydi. Babası ona Ali Bedrettin adını koydu, ama zamanla Ali unutuldu ve ismi once Bedir ’e, sonra Bedri ’ye donuştu.
Kara Sevda
…ve nihayet gelip cattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı.
Masallarla indi yere
Sebil oldu cumle hikayelere
Kara kara kazanlarda kaynadı
Diyar diyar al kanlara boyandı
Turkulerde ateş alev yandı tutuştu
Gordes kiliminde nakış
Minyatur bahcelerinde suret kesildi.
Ve nihayet gelip cattı
Elveda belirsiz bedava sevince
Ucan kuşa eşe dosta elveda
Butun haşmetiyle gelip cattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı.
Cocukluğu Anadolu ’nun değişik yerlerinde gecti. Havza, Kutahya, Ankara, Artvin ’de bulunduktan sonra babasının Trabzon milletvekili secilmesi uzerine ailesi 1925 ’te Trabzon ’a yerleşti. Trabzon Lisesi ’nde oğrenim gordu.
Kağıt Gemi
Kağıttan bir gemi yaptım kucucuk
Ya 5 opucuk sığar icine
Ya 10 opucuk
Kız kardeşim,
10 opucuk batar bu gemi dedi
Sen misin
15 opucuk
Anam sakın denize atma dedi
Doğru havuza
Sen misin
Doğru denize,
Ama ıslanmasıyla batması bir oldu.
Bir gemi daha yaparım ne cıkar
Hem bu sefer opucuk yerine
Sunturlu birkac kufur
Daha birkac gemi yaparım
Cok şukur…
1927 ’de okuluna resim oğretmeni olarak atanan ve orada yedi ay gorev yapan unlu ressam Zeki Kocamemi, onun resim yeteneğini keşfetti ve onda resme ilgi uyandırdı. Bir oğrenim bursu ile Fransa ’ya gitmiş olan ağabeyi Sabahattin ’in gonderdiği resim kitapları, ilgisinin devamını sağladı. Bu arada edebiyata da ilgi duyan Bedri Rahmi, ilk şiirlerini lise yıllarındayken yazmaya başladı.
Bahar ve Biz
Yılda bir kere cıldırır ağaclar sevincinden
Rabbim ne guzel cıldırır.
Yılda bir kere uzatır avuclarını yaprak;
Sevincinden titreyerek.
Yılda bir kere kendini verir toprak
Yılda bir kere yarılır bahceler hazdan
Rabbim ne guzel yarılır.
Biz de bir kere sevinebilseydik.
Cicek acmış ağaclar gibi cıldırasıya.
Kim bilir belki bir gun sulh olunca
Biz de deliler gibi seviniriz,
Ağacları ve baharı taklit ederiz
Renkli bez parcalarıyla donatırız şehri
Renkli ampuller asarız pencerelerden
Kim bilir belki bir gun sulh olunca
Biz de catır catır catlarız bin bir yerimizden
Ağaclar gibi.
1929 ’da İstanbul Guzel Sanatlar Akademisi ’ne girdi. Nazmi Ziya Guran ve İbrahim Callı ’nın oğrencisi oldu. Bu arada edebiyata ilgisini de surdurerek Ahmet Haşim ’den estetik ve mitoloji dersleri aldı. 1931 ’de diplomasını almadan, kendisiyle bursunu paylaşan ağabeyi ile Fransa ’ya gitti.
Yetim Bahce
Senin gullerin her yerde acar
Dağda, bayırda, kırda, bozkırda
Bozkır biraz şupheli ama
Gunlerden bir gun acar mı acar
Bozkır dediğin sakar
Senin gullerin her yerde acar
Ya benim gullerim
Sevinen cocuk gozlerinde bir
Bedava iyilik yapanların gozlerinde iki
Bağışlamasını bilen yureklerin en kuytu yerinde
acar uc
Benim gullerimle senin gullerin el ele
En guzel bahce
Benim gullerim olmadıkca
Senin bahcelerin yetim, yitik
Paris ve Londradaki calışmalardan sonra Bedri Rahmi, 1934 yılında, Yeni Adam Dergisi ’nde ressam olarak calışmaya başladı. Aynı donemde şiirleri de edebiyat dergilerinde yayımlanmaya başlamıştı.
Can Tukenir
Kimse bilmez can nerdedir
Can tukenir can tukenir
Sacımın telinden sızar
Gozumun ferinden ucar
Can tukenir can tukenir
Her korku zerresinde ziyan
Her kımıldanışında yaprak
Can tukenir can tukenir
Paris ’te iken tanıştığı ve daha sonra Eren adını alacak olan sanatcı Ernestine Letoni ile 16 Nisan 1936 tarihinde evlendi. Guzel Sanatlar Akademisi ’nin aynı yıl duzenlediği diploma yarışmasında “Hamam” adlı calışması ile de birinci olarak diplomasını aldı.
Kusura Bakma
Kusura bakma
İcinde bulunduğum an
Bir yarın gecmişte neyleyim
Gelecekte oteki yarın
Zaman dediğin hasba uc ayaklı
Birinin canı otekinde saklı
Şu anın canı gelecekte
Geleceğin canı gecmişte saklı
1941 ’de askerlik gorevini tamamladıktan sonra ilk şiir kitabı “Yaradana Mektuplar” yayımlandı. Geleneksel halk sanatlarından sectiği motifleri resimlerinde başarılı bir bicimde kullandığı gibi şiirlerinde de halk edebiyatının masal, deyiş gibi turlerine karşı duyduğu hayranlığı yansıttı.
Yaradana Mektuplar
Yıldızların, civilediğin yerdeler,
Bulutların, eksik olmasınlar,
Hep ayni minval uzere, senden gelip sana giderler.
Guneşin boler gunlerimizi
Bir portakal gibi ortasından ikiye
Yarısını kulların yer, yarısını geceler.
Denizlerin senin elinle doldurduğun kasede calkalanmaktadırlar
Ne bir damla artmış, ne bir damla eksilmişlerdir.
Dağların bizim ayağımıza cok bol geldi;
Onları bir defa bile giyen olmadı.
Daha dun elinden cıkmış gibi hepsi yepyeni
Şimdilik eskiyen bir şey varsa omrumuzdur!
Sorup duruyoruz:
Nicin nufus kutuklerinde her gun yeni bir isim,
Kitaplarda yeni bir kahraman
Biz olen ağacları yontup
Gemilerimize direk yapıyoruz
Bizim canlarımızı alan acep onlarla ne yapar
Saksılarda hep aynı karanfiller acıyor Tanrım.
Nicin, biz bir defa doğuyoruz…
1940 ’lardan sonra duvar resimlerine yonelen Bedri Rahmi, Paris ’te “İnsan Muzesinde” ilkel kavimlerin sanatını inceledikten sonra “guzelin yararlı, yararlının guzel” olabileceği fikrini benimsedi ve eserlerinde bu goruşu yansıttı.
Tuz
Bir yanım tuz,
Bir yanım şeker
Tuzdan yanayım
Bir yanım deniz
Bir yanım toprak
Denizden yanayım
Bir yanım sen
Bir yanım ben
Senden yanayım
Bedri Rahmi, kendisini tumuyle resme vermesi konusundaki telkinlere rağmen şiir yazmayı da hic bırakmadı ve 1948 yılının Ağustos ayında ikinci şiir kitabı “Karadut” yayımlandı.
Yıkansın Gozlerim Yıkansın
Soyunsun gozlerimin cilasında
İcersinden aydınlanmış tarlalar
Soyunsun beyazlığı iclerinden gelen evler
Soyunsun utancını arzular
Yıkansın gozlerim yıkansın!…
Soyunsun gozlerimin cilasında
Gelmiş, gelecek butun kızlar,
Soyunsun hafızanın insan gozu değmemiş yerinde
Sineler, buseler, arzular
Ve butun bir omur
Lahzada harcansın
Yıkansın gozlerim yıkansın!…
Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş gibi her turune duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansıdı. Halk dilinden ve şiirinden aldığı ogeleri kendine ozgu bir bicimde kullanarak halk diline yaklaşma cabasını sonuna dek goturdu. Bu nitelikleriyle şiirleri, resimleriyle buyuk bir benzerlik gosterir. Akıcı, rahat bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarında ise surekli gundeminde olan halk kulturu, halk sanatı konularındaki goruşlerini sergiledi.
Biguzel
Seni biguzel giymişim icime gavurun kızı
Bir kurşunda vurdular ikimizi
Gun ışır, yaprak titrer, tohum uşur
Acı guller kızarır hikayemizi.
Bedri Rahmi ve karısı Ernestino Letoni ’nin buyuk bir aşk oykuleri vardı. 1932 ’de Paris ’te başlayan ve ulkelerine donmelerinden sonra birkac yıl mektuplarla suren bu aşk Bedri Rahmi ’nin ailesinin gonulsuz kabuluyle 1936 ’da evliliğe ulaşmıştı. Karısına karşı buyuk bir aşk besleyen Bedri Rahmi daha sonra da Mari ’ye Âşık olmuştu. Bu aşktan evlendikten sonra adı Ernestino ’dan Eren ’e donuşen karısının da haberi vardı ve şairi bu aşkını hic gizlememişti.
Karadut
Karadutum, catal karam, cingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağac isem dalımsın salkım sacak
Petek isem balımsın ağulum
Gunahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gokte ararken yerde bulduğum
Karadutum, catal karam, cingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gulen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
‘Aşkları Uğruna Yazılanlarla Edebiyatımıza Yon Veren Kadınlar‘ listemizde de bahsetmiştik bu hazin olaydan. Pek coğumuz biliriz ve cok severiz bu şiiri. Ve sanırız ki şair, bu şiiri eşi icin yazmıştır. Oysa şairin eşi icin tam bir dramdır bu şiir… Şair bu şiiri, bir başka kadın, Mari Gerekmezyan, icin yazmıştır. Mari, Bedri Rahmi ’nin asistanlık yaptığı Guzel Sanatlar Akademisi ’nin heykel bolumune misafir oğrenci olarak gelmiştir. O donem askerliğini yapmakta olan sanatcının sinesine “kara saplı bir bıcak” gibi saplanmıştır Mari. Bedri Rahmi ’nin bir bustunu yapmış; Bedri Rahmi de bu bustu, Mari ’nin ceşit ceşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştır. Yorgun yurek “Karadut” 1946′da menenjit-tuberkuloz kapmış ve şairin tum cabalarına rağmen aynı yıl vefat etmiştir, şairi tekrar iyileştiren ise yuce gonullu sıfatına layık eşi Eren Eyuboğlu olmuştur.
Huzun Geldi
Turkuler bitti
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Al damar, mor damar, şah damar sustu
Bahceler put kesildi birer birer
Meyveler salkım sacak taş.
Bir bulut ucardı
Başı boş bedava
Yandı kul oldu.
Huzun geldi baş koşeye kuruldu
Yoruldu yureğim yoruldu.
Ağac buyur arkasında koşamam
Kervan yurur peşi sıra duşemem
Yıldız akar ucsam da yetişemem.
Huzun geldi baş koşeye kuruldu
Yoruldu yureğim yoruldu.
1949 ’daki bir olay her şeye rağmen Bedri Rahmi ’nin Karadut ’u unutmadığını ortaya koyar. İstanbul ’da Buyuk Kulupteki bir davette konuklar Bedri Rahmi ’den bir şiir okumasını isterler. O da “Karadutum, catal karam, cingenem” dizesiyle başlayan “Karadut”u okur. Şiiri gozlerinde yaşlarla tamamlar. Orada bulunanlar ve ozellikle Eren Hanım onun uc yıl once yitirdiği aşkı Mari icin ağladığını anlarlar.
Selam ile Haram
Biz dunyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Ama hep boyle gidecekse bu dunya
Kalanlara haram olsun.
Yaşadığı bu kırgınlıktan sonra bir muddet Paris ’te yaşayan Eren hanım, oradan eşine yazdığı 4 Ocak 1950 tarihli mektubunda bu konuya değinir:
Canuşkam,
Kulupte bir gece şiir okumuştun hani, hatırladın mı? Gozlerinden birden yaşlar dokulduğunu gorunce icimin karardığını hissetmiştim. Sesin nasıl titremişti. Hey! Butun bunları hatırlıyor musun? Sanki boğrume, kızgın bir utu yapışmış gibi olmuştum o gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri ’nin ruhuna insan ustu bir gucun acıyıp, ona guc vermesi icin dua etmiştim. Ruhunun cektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.
Bu mektup Eren Eyuboğlu ’nun ozverisini ve sevgisini ortaya koyar acıkca. Bundan sonra ise Bedri Rahmi olene kadar birlikte calışıp, uretirler ve yaşamı yeniden paylaşırlar… Bedri Rahmi Eyuboğlu 21 Eylul 1975 tarihinde İstanbul ’da pankreas kanserinden yaşama veda etti ve Kucukyalı Mezarlığı ’nda defnedildi.
Erimek
Erimek belirsizce her şeyde,
Karışmak sulara yıldızlara,
Sinmek kokusuna mor menekşenin,
Yanmak damar damar, nefes nefes,
Yaşamak tukene tukene.
Bedri Rahmi Eyuboğlu şiirlerinde meyvelere fazlaca onem ve yer veren bir şairimizdir. “Hicbir şair meyvelerden onun kadar soz etmemiş ve şiirinde meyvelerden onun kadar yararlanmamıştır” denilebilir. Meyvelere verdiği onemi bir şiir kitabına “Karadut” adını koymasından da anlıyoruz. Bedri Rahmi, İnsan Kasidesi adlı şiirinde meyvelere duşkunluğunu şoyle itiraf eder:
Oğul oğul
Şair olmasına şairsin
Amma velÂkin itiraf eyle ki
Hep kadınlara ve meyvalara dairsin.
Susadım
Susadım
Uc tane elma soydular,uc tane portakal
Nafile
Bir bardak suyun yerini tutmadı
Acıktım
Kuş sutu,kuru uzum getirdiler
Nafile
Bir cimdik somunun yerini tutmadı
Seni duşundum sevgilim şukrederek
Su gibi aziz olasın her daim
Ekmek gibi mubarek.
Bedri Rahmi ’nin şiirlerinde az gecen ama şiire damgasını vuran meyveler karadut ve zeytindir. Bu meyvelerin yer aldığı iki şiir ise şairin en cok sevilen, okunan ve hatırlanan şiirleridir.
Sitem…
Onde zeytin ağacları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Onde zeytin ağacları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dokulmedik dilleri neyleyim.
YÂr yÂr!… Seni kara saplı bir bıcak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali doner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gor beni darmadağın
Tel tel cozulup kalmışım.
Yar yar
Canımın cekirdeğinde diken
Gozumun bebeğinde sitem var
Bedri Rahmi ’nin anılarından:
“Akademide estetik dersimize giren şair Ahmet Haşim, dersin birinde Turk cicek zevkinin yerinde yeller estiğini yana yakıla oyle bir anlattı ki neredeyse ağlayacaktık: ‘Duşunun cocuklar! ’ diyordu, ‘Şark!… Gorulmemiş ciceklerin, koklanmamış kokuların diyarı, bir devre lÂlenin adını, bir devre ciydemlerin, gulun kokusunu sindiren şark!… Gullerin bin bir ceşidini yetiştiren şark!… Bugun ciceğini Avrupa ’dan dileniyor. Dun gordum, bize tayyare ile İtalya ’dan karanfil geliyormuş. Duşunun bir kere, karanfili tayyare ile Avrupa ’dan getiren bir İstanbul ’un acıklı halini duşunun. Karanfil!… Hani şu bizim ciniler, minyaturler, kadifeler, yazmalar dolusu işlediğimiz, bahceler dolusu kokladığımız karanfil nasıl olur da bugun İtalya ’dan gelir? Deli olmak işten değil. ’ On sıralarda bir yerde oturuyordum. Dayanamadım: ‘Karanfil istediği kadar dışarıdan gelsin. Cok şukur şairi bizdedir! ’ diyecek oldum. Haşim ’in karanfil şiirini hepimiz ezbere biliyorduk. Sevgili hocamız kulaklarına kadar kızardı: ‘Teşekkur ederim!… ‘dedi.
Arkadaş Dokumu
Evvela dişlerimiz dokuldu
Sonra saclarımız
Arkasından birer birer arkadaşlarımız
Şu canım dunyanın orta yerinde
Yalnız başına yapayalnız
Kırılmış kolumuz, kanadımız
Tatlı canımızdan usanmışız
Bir şuphedir sarmış yureğimizi
Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi
Bir şuphedir demir atmış ciğerimize
Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi
Duğum ustune duğum şoyle dursun
Bir calım bir kurum hepimizde
Nereden inceyse oradan kopsun
Bu canım dunyanın orta yerinde
Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize
Yalan mı, gozunu sevdiğim karıncalar
İşte: Hamsiler suru suru
Arılar boluk boluk gecer
Leylekler tabur tabur
Ya bizler, eşrefi mahlukat!..
Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gomulmuşuz
Bizler boluk boluk, bizler tabur tabur
Bizler suru sepet
Yalnız birbirimizi oldurmuşuz.
Bedri Rahmi Eyuboğlu ve NÂzım Hikmet‘in cok yakın arkadaş oldukları bilinir. Daima temas icerisinde olmuşlardır birbirleriyle. Bedri Rahmi bir Amerika donuşunde Paris ’ten gecerken tesadufen NÂzım da oradadır ve bir dostun evinde buluşurlar. Bedri Bey ’in o aralar cok zor kullandığı meşhur bir Grundig teybi vardır. Zar zor da olsa NÂzım ’ın okuduğu 57 şiiri o gun teybe kaydederler. Paris ’te yaşayan Nazım ’ın annesi ressam Celile Hanım ise gozlerinin pek iyi gormemesine rağmen Bedri Rahmi ’nin mukemmel bir portresini yapar ve onu Bedri Bey ’e hediye eder.
Not: Sanatcının gorsel eserlerini şuradan aldık.