Bircoğumuz, vakti zamanında modern dunya insanının bunyesine ilac gibi geldiğini varsaydığımız Simyacı sayesinde tanıştı unlu Latin yazar Paulo Coelho ’yla. 1987 ’de yayımlanan Hac isimli kitabı ile başlayan yazarlık hayatında Simyacı ile cıktığı nokta, yazdığı ve yazacağı diğer kitaplar icin de buyuk bir referans oluşturdu aslında bakarsanız. Aynı zamanda kalabalık bir kitle tarafından takip edilmeye ve okunmaya başlandığını da soylemek gerek.
Simyacı, Enduluslu bir coban olan Santiago ’nun İspanya ’dan Mısır piramitlerine kadar uzanan yolculuğunun hikÂyesidir. Bu yolculuk, dunya malı olan bir hazineyi bulmak icin başlasa da zamanla insanın icindeki hazineyi keşfetmesi surecine donuşecektir. Ve Coelho ’nun yalın ve anlaşılabilir bir dille verdiği felsefik mesajlar, mutluluğun bazen cok uzak gozukse de aslında cok daha yakınlarımızda bir yerde olduğunu ve hayallerimizin peşinden koşmanın bizi mutlaka bir gun galip cıkaracağını gosterir.
1. Dunyanın ruhu insanların mutluluğu ile beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzuyla, kıskanclıkla…
2. Ve bir şey istediğin zaman, butun evren arzunun gercekleşmesi icin işbirliği yapar.
3. Yureğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kotu bir şey olduğunu soyle.
4. İnsanlar bir yığın acayip şeyler soyluyorlar.
Bazen, koyunlarla birlikte yaşamak cok daha iyi, konuşmaz koyunlar, yiyecek ve su aramaktan başka bir şey yapmazlar. Ya da kitaplar, dinlemek isterseniz size ilginc oykuler anlatır kitaplar. Ama insanlarla konuşurken durum başka, oylesine tuhaf şeyler soylerler ki, konuşmayı nasıl surdureceğinizi bilemezsiniz.
5. İnsan olarak evrenle ilgili her bilgi bizde mevcuttur. Aslında bircok farkındalık bilincaltımıza kodlanmış durumda. Oğrenmek, kodları deşifre edip bizde olanı tekrar hatırlatmaktan geciyor.
6. Geleceği nasıl seziyorum? Şimdinin işaretleri sayesinde. Gizin koku şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır.
7. Evrenin ruhunu bizler besliyoruz ve uzerinde yaşadığımız dunya, bizim daha iyi ya da daha kotu olmamıza gore, daha iyi ya da daha kotu olacaktır. Aşk ’ın gucu işte burada işe karışır cunku sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman.
8. Bir duşun gercekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar; başarısızlığa uğrama korkusu.
9. Tek gercek şudur ki, var olan bu dunya, bundan daha mukemmel bir dunyanın var olduğunun guvencesidir. Tanrı bu dunyayı, insanlar, gorulen nesneler aracılığıyla manevi oğretileri ile bilgisinin mucizelerini anlayabilsinler diye yarattı.
10. Hazine peşindeki delikanlı, kendisine yardım eden birine, hazinenin onda birini vaat eder. Adam, sadece surusundeki birkac koyunu ister ve der ki…
“Henuz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele gecirmek arzunu yitirirsin.”
11. Hazineye ulaşmak icin işaretlere dikkat etmen gerekiyor. Tanrı, herkesin izlemesi gereken yolu yeryuzune cizmiştir, yazmıştır. Senin yapman gereken, senin icin yazdıklarını okumak yalnızca.
12. Gozumuzun onunde buyuk hazineler olduğu zaman asla goremeyiz onları, peki neden bilir misin? Cunku insanlar hazineye inanmazlar.
13. Oyleyse neden yureğimi dinlemek zorundayım? Cunku onu susturmayı hicbir zaman başaramazsın…
-Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradır, goğsundedir; hayat ve dunya hakkında ne duşunduğunu sana tekrarlamayı surdurecektir.
-Bir hain olsa da mı?
-İhanet, senin beklemediğin bir darbedir. Ama sen yureğini dinleyecek olursan, sana baskın yapmayı hicbir zaman başaramayacaktır. Cunku onun duşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hic kimse kendi yureğinden kacamaz. Bu nedenle en iyisi onun soylediklerini dinlemek. Boylece, kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana.